26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
24 AĞUSTOS 1989 • • • * CUMHURİYET/J5 Sağlık bütçesinden papatyalara da pay dağıtılacak ANKARA (ANKA) Son 10 yılda yuzde 4'lerden, yüzde 2.7'lik paya kadar düşen Sağlık Bakanlığı'nın "guduk" bütçesinden, sağlık alamnda hizmet veren vakıf ve derneklere "pay" dağıtılacak. Aralarında Semra Özal'ın başkanlığını yaptığı Türk Kadınını Güçlendirme ve Tanıtma Vakfı'nın da bulunduğu 1015 dolayında vakıf ve derneğe Sağlık Bakanlığı bütçesinden ödenek ayrımasını ongören yasa tasarısı bakanlıkların görüşü alınmak üzere gönderildi. Ankara Tabip Odası (ATO) Genel Sekreteri Dr. Ata Soyer, söz konusu tasarının başta "Papatyalav Vakfı" olmak üzere bazı kuruluşlara yapılan yardımlann "meşru hale" getirilmesine yönelik olduğunu söyledi. BağKur 900 milyar liranın peşinde ANKARA Kur'un prim nıilyar liraya prim tahsilatı dınldı. (UBA) Bagalacaklarının 900 ulaşması uzerine, çalışmaları hızlan 6.Hİ0 Komutam Aırtalytfda 6. Filo Komutam Koramiral J.D. VVilliams, sancak gemisi lowa ile dün Antalya'ya geldi. ABD & Filosu'nun en büyük gemisi olan ve 2'nci Dünya Savaşı'nda Japonya'da ve daha sonra Kore'de bulunan lowa'da 1.500 personel bulunuyor. Sancak gemisi lovva, bugün Antalya'dan ayrılacak. 2 milyonu aşkın esnaf ve sanatkârla diğcr bağımsız çalışanlann sosyal güvenlik kuruluşu olan BağKur'un en önemli sorunu haline gelen prim tahsilatı konusundaki aksaklıklar giderilemedi. Üst düzey bir BağKur yetkilisinden edinilen bilgiye göre 1985 yılından beri üç kez gerçekleştirilen prim ve faiz ertelemesi uygulamasına rağmen prim tahsilatında ilerleme kaydedilemedi. BağKur'un 410 milyar 740 milyon lirası gecikme zammı olmak üzere faizle birhkte toplam prim alacaklarının 884 milyar 909 milyon liraya ulaştıği öğrenildi. V Minik zürafa temizleniyor:;^;: ala Lumpur hayvanat bahçesinin yeni doğan minik zürafası annesi tarafıpdan temizlenirken görülüyor. Ziyaretçilerin sevgilisi haline gelen zürafanın temizlenmesini yan taraftan başını uzatarak baba zürafa izliyor. (Fotoğraf: AP) 7of pr Onitl Bedin'deki Zafer Anıtı kırmızı neon ışıkJafttfllCl a m i ı nyladonaöldı. Geçen hafta sonunda ilk kez yakılan neonlar Sovyet sanatçı Valerij Bugrov tarafından iki ulke arasındaki sanatsal işbiriiği çerçevesinde hazırlanmış. (Fotoğraf: Reuter) Batl HABERLERİN DEVAMI OLAYLAREN ARDENDAKI le izin verilemeyeceğini ve Başbakanın buna hakkı bulunmadığını ANKARA SHP Genel Sek kaydederek, "Başbakanın, kumar reteri Deniz Baykal hukümetin masasındaki blofçu kumarbaz (Baştarafı l. Sayfada) Bulgaristan sınırını kapatması edasıyla bir ülkenin kaderini, onupaylaşımının olumsuzluğu uzun kararını değerlendirirken "Bir runu, uluslararası diploraasi mabir süreden beri kör kor parma başbakanın, Turkiye Cumhuriye salarında lıarcamaya hakkı ğım gözune bir gerçeğe dönüş ti adına bu kadar kısa süre içiıı yoktur" biçiminde konuştu. müştür. "Başbakanın içinde bulunduğu de çelişkiye düşme hakkı yoklur. inkâr siyasi iktidarsızlık psikozunun elGazete sayfalarına yansıyan Başbakan kendisini milyarlık düğünlerle birlikte ka etmiştir" dedi. Bu duruma kesin kisiyle bir başan arayışı açlığı içinranhk sefalet tablolannın çarpık likle izin verilemeyeceğini belir de, dış politika konusunda tek labirlikteliği bir başka anlam ta ten Baykal "Başbakanın kumar raflı büyük iddialarla politikalar masasındaki blöfçü kumarba/ ilan ettigini, ancak bu tutumunu şıyamaz. Gelir grupları arasındaki uçu edasıyla bir ülkenin kaderini. iki ay sürdiırebildigini" belirten rumlara bir de bölgeler arasın onurunu uluslararası diplomasi SHP Genel Sekreteri, iki ay sondaki gelir dağılımınm adaleısiz masalarında harcamaya hakkı ra bu politikanın çoktüğunu savundu. Baykal, "Dış polilika alaliğini eklerseniz Türkiye'nin ne olraadığını" söyledi. Sınır kapatma kararından son mnda bir hukümetin bu kadar kıden askeri darbelere suruklendisa zamanda bu kadar \ahim haği, niçin bunalımlardan kurtula ra ortaya çıkan son durumla ilgili olarak Bayka! "dış politika talar yapmasına izin verilemez" madığı da anlaşılmtş olıır. dedi. Baykal, Bulgaristan sınırınNe var ki gelir dağılımındaki konularında ulu orla söz söyle da 25 bin insanın beklediğini, bu nemeyeceğini, kafadan geçirilen adaletsizliğin temel nedeni de insanlann ıstırabının tek sorumdemokrasiden yoksunluktur. birtakım hazıriaıımamış ham dü lusunun Başbakan Turgut Özal olşiincelerin politika olarak ilan Demokrasinin çağdaş nitelığiyedileme>eceğini" söyledi. Dışişle duğunu belirtti. le işlerliğe kavuştuğu bir topri Bakanlığı'nın açıklamasında. lumda gelir dağıhmında denge"Boyle bir açık kapı politikasının Kıbrıs sorunu ler sağlamr. Zaten çağdaş özgürbir örneğine, dünyanın başka hiçSHP Genel Başkanı Erdal tnölıikler rejiminin temel işlevi, sos bir yerinde rastlamak mümkiin nü, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf yal adaleti sağlamaktır. değildir" ifadesine yer verildiği Denktaş'ın davetlisi olarak yarın Türkiye'deki yasaklı rejimin ne dikkat çeken Baykal, "Bu KKTC'ye gidecek. Genel Sekreter işlevi de bunun tersi oluyor. dogrudur. Niye ilk kez böyle bir Deniz Baykal ve Genel Sekreter Her şey dönup dolaşıp Tıirki politikayı biz izlemeyc lalip olu Yardımcısı Atilla Sav'ın da katılaye'de demokrasinin kurulması yoruz? İki a> sonra dunyanın bü caklan dört gunlük KKTC gezisi sorununa bağlanıyor. Çıkışyo lun ülkelerinin yıllardan beri iz sırasında çeşitli temaslarda bululunun bütiin trafik işareüeri de lediği poli(ika>a biz de dönüjo nulacak. SH> Genel Sekreteri Demokrasiye dönuktür. Bu göster ruz. Bir başbakanın, Türki>e niz Baykal, Kıbrıs sorununun eygelere gözlerini kapayan yöne Cumhuriyeti adına bu kadar kı lül ayından itibaren dunyanın timlerle Türkiye'nin toplumsal, sa süre içinde çelişkiye düşme gündemine daha çok gireceğini, ilsiyasal, ve ekonomik dengeleri hakkı yoktur. Başbakan kendi gili tarafların sorunu daha çok sini inkâr etmiştir" dedi. ni sağlamak olanağı yok... tanışacaklarını, belki somut çö• * • Baykal, bu duruma kesinlik zümlerin de ortaya çıkacağım söy GERÇEK Baykal: Kendini inkâr etti BETÜL UNCULAR ledi. Baykal, son zamanlardaki bazı gelişmelerin, KKTC yönetimini ciddi şekilde rahatsız ettiğine işaret etti. Baykal, KKTC'de yaşayan insanlarımızın yarın bir azınlık durumuna düşürülmeden, gerçekten iki kesimli, iki toplumlu, hak eşitliğine dayalı ve Türkiye'nin etkin guvencesine sahip federal bir çözüm içinde yaşamaları gerektiğini vurguladı ve bu çözumün dışındaki her arayışın ciddi sıkıntılar getireceğine dikkat cekti. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Perez De Cu°llar'ın gözetiminde bir süredir yurütülen çalışmalann ileri bir aşamaya geldiğini ve ortada bir belgeden söz edildiğini aniatan SHP Genel Sekreteri, bu konuda KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın belirlenmiş bir tavrının görüldüğünü, söz konusu belgenin çok sakıncalı olduğu ve belgeyi esas alan müzakerenin Kuzey Kıbrıs aleyhine sonuç vereceğinin ifade edildiğini belirtti. Görüşmeler yürutülürken Kıbrıs'ta Rumların sınır tecavuzu olayını gerçekleştirmelerinin Denktaş'ı ciddi ölçude tedirgin ettiğini vegetirilen belgedeki ınekanizmaların iki toplumlu, iki kesimli taafların hak eşitliğine dayalı Türkiye'nin etkin guvencesine sahip bir federal modeli imkânsız kılacak özellikler taşımasından rahatsızlık duyulduğunu bildiren Baykal, sözlerini şöyle sürdurdü: "Biz böyle bir tartışma ortanıı şekillenirken bu ziyareti yapmanın yararlı olacağını düşündük. İlk elden doğrudan bilgi sahibi olaca CUNEYT ARGAYUREK yazıypr racak olursa iç politikada fiyakasından geçilmeyecek. Oradaki bir buçuk milyonu göndersen "ne gam dedik" diyecek. Jivkov'u pes ettirdiğini davul zurnayla açıklayıp, muhalefete çalım atacak. Sofya'daki "çoban" lider, yine gülüyor içinden, 300 bini aşıyor. (Baştarafı 1. Sayfada) ğımızı umut ediyonız. Ziyaretimizin birinci amacı, Kıbns'ta ne oluyor, ne bitiyor, kendilerinden dinlemek, öğrenmek, durumu daha doğru bir çerçeve içinde kavrama şansına sahip olmaklır. Bu, SHP'nin görev ve sorumluluğu değil. Ama Türkiye'nin hükıimetiyle, partilcriyle, basını>la ve kamuoyu>la bu konuya yakın ilgi göstermesine ihtiyaç vardır. Kıbrts'a daha yüksek düzeyde ilgi göstermek durumundayız. SHP olarak yapacağımız gezi, Kıbns'ta >aşanan ola\lara, oluşmakta olan çözümlere, yünımekle olan müzakereye, daha doğru bir tutumla egilinmesi şansını da beraberinde getirebilir. Türkiye'de bir ilgisizlik ortamı içinde, konunun çeşitli iç ve dış çevrelerin oldu bittileriyle, baskılarıyla, yönlendirmeleriyle bir çöziıme bağlanıvermesine seyirci kalmak islemiyoruz. Hükümet bü>ük ölçüde siyasal destekten yoksun bir hukumettir. Uzun donemli çözumler oluşturulurken, bu konuda karar alma, yonlendirme şansının siyasal desteğini yitirmiş bir hükümete terk edilmesinin yanlış olacağını düşünüyoruz, soruna sahip çıkıyoruı." Bavkal, bir soru uzerine, Kıbns'ta canlı bir siyasi hayat olduğunu, partilerin sağhklı bir siyasal yarışma içinde bulunduklarını belirterek, KKTC'deki siyasi partiler arasındaki tartışmaya müdahale etmelerinin, tartışmada taraf haline gelmelerinin sakıncalı olacağını belinerek, Kıbrıs sorununa "ulusal bir sorun" olarak baktıklannı kaydetti. CtA'dan almış haberi Özal'ın içi neden rahat olmasın? Hükümet çevrelerinden öğreniyoruz ki, Türkiye rehavet içinde gerinirken, Amerikalılar uyandırmış. Kuşku yok CIA marifetiyle Bulgaristan içinden aldıkları bilgiyi aktarmış, asimilasyon olayından habersiz okjuğurnuz sırada olayları bizimkilere duyurmuş. Bir yandan Jivkov'dan gelen rakamlar, öte yandan nasılsa Cl/V nın yeni bilgileri dost ve müttefikine ileteceğine inanmış ve sonra Başbakan Özal esiyor, gürlüyor. Oysa Dışişleri Kdmisyonu üyelerınin kimileri. örneğin İstemihan Talay, \fehbi Dinçerler, Vahap Dizdaroğlu, Jivkov duyurumlarına kuşkuyla bakıyorlar. Komisyonda bazı önerilerle birlikte kaygılarını söylüyorlar. Dinçerler, 500 binden söz ediyor. Bütün bunlar, âdet yerini bulsun diye komisyona gelen Mesut Yılmaz'ın bir kulağından girip ötekinden çıkıyor. Bulgara kesinlikle inanılmaması, Sofya'nın Anadolu deyımiyle "oyun uşağı" rolü üstlendiği söyleniyor, ama nafile... Hukümetin, Jivkov'un kurduğu "rakam oyununa" geldiğini, ön ceki gün Devlet Bakanı Konukman itiraf ediyor: "Nereden bilebilirdik 300 bin kişi göndereceğini" diyor. Yalancı dolma yutulmuş, afiyet olsun. Sınır kapatılmış, devlet onuru, ulusal dış politika ayaklar altında, ne gam! Doğru Bodrum'a.. Ongörüşten yoksunluğun başka örneği: Bulgarlar, benzetme yerindeyse "havuz dolunca" Türkleri, zaman zaman göçe zorluyorlar 1951. daha sonrakı olaylar, Bulgarların Türk azınlığa uyguladığı plan ve programın belgeleri. Geçmiş bilinmiyor, gelecek hesabı yapılamıyor. Sonuç ortada. Yılmaz: Zafer yolu Bütün bunlar bir gerçeği ortaya getiriyor: Demek kı hukümetin büyük politikası, istihbaratı, değerlendirmeleri Jivkov dan gelen yan resmi, ama bütünüyle aldatıcı sozlere bağlanmış. Goçün başladığı günlerdeki Bakanlar Kurulu'na dönelim. Kimı bakanlar Bulgaristan'a karşı diplomasi dışı, etkilı kimi yaptırımlardan söz edince. Mesut Yılmaz, Özal desteğinde bakışlarıyla herkesi azarlıyor ve "Uluslararası platformları ayağa kaldırarak diplomatik yoldan çözüm ve zafer sağlanacağını" söylüyor. Türkiye beceremiyor bu politikayı ve göç sorunu müflis bir tüccarın hesap defterine dönüyor. Bu arada, Avrupa Konseyi'ne giden son raporun dışındaki kimi yazımlarla Batı gazeteleri haberleri "Bulgaristan Türkleri kendi moral hüviyetlerini din, örf ve gelenekleri korumada saygıyla anılacak bir direniş göstermişlerdir" diyor. Yanı sıra orada konuştukları Türklerin "isimlerimizi değiştirmeseler, bizi inançlanmızdan vazgeçmeye bu kadar zorlamasalar, burada kalırdık" dediklerini de ekliyorlar. Devleti teleks, fax ve telefonla yöneteceğini söyleyen Başbakan ise, ayağında terlik, altında şort, ekranda, müflis politikasında geriye çekilişi anımsatan tek çizgi olmadığını savunuyor. Hükümet üyeterine soruyoruz: Jivkov masaya oturacak mı? Olayı ayrıntılarıyla izleyen kimileri, Bulgaristan'ın aylardır vızır vızır çaiışan diplomasiyle bize fark attığını, sınır kapama olayının bile şu anda ikinci plana düştüğünü, "Hazretin dürryayı kazanarak zafere ulaşacağım" derken, birden tuş olduğunu söylüyorlar. Hele Özal'ın bu kez "masaya oturmazsa sınırı 'yine' açabileceğini duyumsatmasından" sonra, Jivkov'un müzakereye hiç yanaşmayacağını belirtiyorlar. Zaten Bulgar resmi yayın organlan da, "Türk diplomasisinin Bulgaristan karşısında hezımete uğradığını, Türk gazetelerinden örnekler vererek okuyor. ayrıca göç anlaşmasınm söz konusu olamayacağım" bastırarak bildiriyorlar. Hukümetin beklentisi Dünkü kulise göre, hükümetimizin beklentisi çok önemli iki veriye dayanıyor: Bulgaristan'daki Türklerin direnişi sürdürmesini, Jivkof'un içine düştüğü ekonomik zorluklarla başa çıkamayarak müzakereye heves etmesini bekliyor. ÖzalYılmaz ikilisinin onca palavradan sonra vardıkları nokta, işte bu. Devlet onuru adına hazin, ikili adına gülünç! Devlet, ayıbını örtecek çıkış yolları arayacağı yerde, aklı fikri hâlâ iç politikada olan Özal, DYP liderınin "çirkin" eleştirilerine yanıt verirken, Jivkof'un Demirel ile İnönü iktidarda olaydı, sorunu rahatlıkla çözebileceklerini söylemesine, üstü yok, altı namevcut suçlamalarla karşılık veriyor. Bir haftalığına Tuzla'ya giden Demirel'e dün yanıtını sorduk: "Bu demektir ki, Jivkof seni adam yerine koymuyor. Jivkof'un kendisini adam yerine koymadığını Özal ilan ediyor" dedi. Hasan Cemal'in dünkü "Yeter Artık" yazı başlığı herşeyi anlatıyor. Bir eksiği ile: Hazrete bir de "söz milletindir" dedirtebilsek! O zaman tam "pes" etmiş olacak... Beşiktaş bomba gibi (Baştarafı Spor'da) IZMIR'den HİKMET ÇETİNKAYA arkasına kadar uzanan bu toplara yetişenler hep Beşiktaşhlar oldu. Walsh o ağır hareketleriyle bile GaJatasaray'ın sağ kanadını koridora çevirirken Şenol'un yerine giren Halim'le Beşiktaş daha da coştu. Bitkin gibi görünen Galatasaray maçın hiçbir dakikasında Beşiktaş'a kafa tutacak yapıda gözükmedı. Evet Galatasaray artık büyük değil. Bizce dünkü Galatasaray'ın en kısa tanımlaması böyle. Galatasaray geçen yıllarda büyüktü. Çünkü kazanmak için gol atmanın gereğine inanmıştı. Büyüktü, çünkü gol atmasım ve gol atmak için nasıl oynamak gerektiğini biliyordu. Büyüktü, çünku gol yediği anlarda bile büyüklüğünü yitirmiyor, kaybettiği maçlarda bile seyredenlere futbol keyfı yaşatıyordu. Artık Galatasaray büyük değil. Çünkü futbolu küçülmüş, küçük düşünen bir takım olmuş Galatasaray. Büyük düşündüğü için büyük oynayan, büyük oynadığı için Avrupa'nın en büyükleri arasına giren Galatasaray dün sahada öylesine küçüldü ki kendi yan sahasına kapanıp, köşesine gizlenen bir boksör gibi hep Beşiktaş'ın üzerine gelmesini bekledi. Bu takrma artık kim büyük diyebilir. Bu takım artık hangi maçı kazanabilir? Galatasaray'da dün Tanju yoktu, ilk yanda Uğur da yoktu. Ancak bu Galatasaray Tanju'suz da, Uğur'suz da çok maç kazandı, kaybettiği de oldu, ama en önemlisi futbol oynadı. Büyük transfer Hasan dün bir Tanju olamayacağım açıkça ortaya koydu. Standardın altında bir futbolcu görüntüsü veren Hasan iş bitirici, maçı kurtarıcı olmaktan çok ötede. Daha doğrusu Hasan'ı oynatmak için oyun planı hazırlamak gerek. Peki ama bunu bugün Galatasaray'da kim yapacak? Hangi teknik adam? Küçük düşünenlerin işi değil Galatasaray'ı yönetmek. Dün saha kenarı yönetimi tam 40 dakika Uğur'un ısınmasmı fark etmedi bile. Ya Held olsaydı fark eder miydi? Bizce fark etmezdi. Çünkü Held'in kafası hâlâ İzlanda'da. Sahi Held dünkü maçın sonucunu merak edip acaba Viyanadan İstanbul'a telefon etmiş midir? Bodrum Kaçamağı İZMİR Kapıkule'de yaşa sına katıldıktan sonra tekrar Bodnan dramı hiç mi hiç umursamı rum'a geleceğim... Tüm eleştiriler vız geliyor Başyor Başbakan Özal. Sınır kapısından gerisin geriye gönderilen bakan Özal'a. isteyen istediğini soydaşların çığlığı Bodrum kıyı söylesin, o bildiğini okuyor. DYP lideri Süleyman Demirel, larından duyulmuyor. Bizi denize atın, gerı yolla Özal'a şoyle demişti: Devletin itibarını zedeledi. mayın... O saatlerde Başbakan Özal, Jivkov karşısında yenik düştü. Özal da Demirel'e yanıt VeriAktur'da denize gtrıyor. Eşı Semra Özal da gazetecilere çatıyor: yor: Demirel'in Jivkov'la anlaş Ben artist değilim, üstelik güzel de değilim. Benim mayo tıklarını herkes biliyor... ANAP kulislerinde Özal'ın lu resmimi çekip ne yapacaksıBodrum kaçamağı tartışılıyor. nız? Ardından Başbakan Özal'ın Herkes ateş püskürüyor. Hiç kullandığı özel makam otomobi kimse "Özaİ haklı" demiyor. Eleştiriler şöyle yoğunlaşıyor: line biniyor Semra Özal. Gaze PKK teröru, Bulgaristan'teciler de peşıne takılıyor. Kovalamaca limana kadar sürüyor. dan göç... Başbakan hâlâ bir Oradan hız motoruyla Halikar umursamazlık içinde Bodrum'da nas Dısko'nun sahibi Dıyarbakırlı tatıl yapıyor. Kutsal ıttıfakçı kanadın önde Süleyman Demır'in yatına gidıyorlar. Bir söylentiye göre de işa gelen adlarından ANAP Trabzon damı Ayhan Şahenk'in yatınp bi Milletvekıli Eyüp Aşık ise "Çok nıyorlar. Ardından da Ege'nin geç alınrnış bir karar" deyip ekmavi sularına yelken açıyorlar. liyor: Anlamı yeterince anlatılaHalikarnas Dısko'nun sahibi Süleyman Demir'in ya da Ayhan madığı için ımkâniarın bittiği yoŞahenk'in yatı kimbılir hangi rumlarına neden oluyor. istanbul Milletvekili Doğancan koyda demir attı bilinmiyor. Ama yeri göğü inleten, sabaha dek, Akyürek. "Temkınli davranılmaBodrum'da yaşayan insanları lıydı" diyor. Akyürek'in görüşü uykusuz bırakan o ünlü disko ise şöyle: Gelenler geldı, kalanlar oranun sahibi Dıyarbakırlı Demir'in bugüne dek kimden torpillı oldu da bekliyor. Başlangıçta daha temkinli olunmalıydı. ğu da ortaya çıkmış oluyor. Her ne kadar Galip Demirel, Hiçbir guç. o ünlü dıskonun sesini kıstıramadı. 12 Eylul 1980 "İki milyon soydaşımızı almaya dönemınde bile. Hiçbir yetkili Sü hazırız" diye üst üste demeç verleyman Demır'e sözünü geçire se bile, ANAP'hlar "Yine treni medi. Bodrum'da bir ımparator, kaçırdık" yanıtını veriyorlar. Tüm astığı astık. kestiğı kestik. sorumluluğu Özal'ayüklüyorlar: Neyse Diyarbakırlı ıhale mil Sayın Özal, iki ay önce öyyarderi Ağa Ceylan'dan sonra le konuşmamalıydı... Biz de kimı ANAP milletvekilşimdi de Diyarbakırlı Süleyman lerine dün sorduk: Demir. Özal, Ben Bodrum'da da Haydı bakalım SHP'lı Belediye Başkanı Emin Anter, şu Hali çalışıyorum. fakslar, telefonlar karnas Dısko'nun sesini gece harıl harıl bılgi geçiyor' dedi. Siz 01.00'den sonra sıkıysa kıstır ba ne diyorsunuz'? Çoğunluğu, "Ne söylememiz kalım... Aktur'da gazeteciler Özallar' gerekir?" diyerek işin ciddiyetiın dönüşünü beUliyor. Onlar Gö nin kaçtığını belirttiier. Ülke sokova'ya doğru yelken açmışlar runlarının gündemde olduğu bir Dönüş geç olabılir Olsun, bek dönemde Başbakan'ın tatile çıkmasını eteştırdıler. lemek gerek. Kimileri de şöyle dedi: Özal, Bodrum'da bitmeyen Başbakan, yarın Antalya'tatilde... Oysa Özal tatilde değil. Harıl da başlayacak EDU toplantısına harıl çalışıyor. Tepkilere karşı da hazırlanıyor. Her neyse... şu yanıtı veriyor: Özallar dün Mavi Yolculuğun Teknede telefon, faks var. ilk durağı olan Gökova'ya doğHiç durmadan çalışıyorum. Çağ ru yelkeni açtılar O cennet koyatlayan Türkiye'de, başbakan ta larda dolaşırken doğanın nasıl tilde de boş durmayacak elbet... yok olup. nasıl kırlendiğine de bir Gelışen teknolojiden yararlana bakıma tanık oldular. cak. Türkiye'nin gündemindeki so Tatil için geldim, ama ga runlar artarken Başbakan Özal, zete başlıklarını da okumadan teknolojiden yararlanıyor. Böylegecmıyorum. ce de bir kıyı kasabasında ışleri Bu arada ilginç bir açıklama tıkır tıkır yürütüyor. da yapıyor: Her şey vız geliyor Özal'a. O Antalya'daki EDU toplantı bıldığinı okuyor... Demirel: Tükürdüğünü yaladı ANKARA (Cumhuri\et Burosu) DYP Genel Başkanı Sule>man Demirel, Özal'ın "Kim gelirse alırız" gibi sözler soyledikten sonra Bulgaristan sınırını kapatmasını, "Tukuruk valanmıştır" diye değerlendirdi. DYP Genel Başkanı dun yaptığı yazılı acıklamada, sınır kapatma kararı \e hukümetin olaylann gelişımıne ilişkin tavrı konusunda şunları belirtti: "Bulgarislan'da asırlardan beri soydaşlarımız vardır. 1984 senesine kadar bunların dilini. dinini, ismini değiştirme>e Bulgarlar cüret ve cesarel edememişlerdir. 1984'ten itibaren sayısı 2 milyonu aşan Müsluman Türklere karşı insanlığın en bü\uk a>ıplarından birini işlemeye girişmişler >e 500 seneyi aşan suredir, orada yaşayan Miıslüman Türkleri Bulgarlaşlırmava kalkışmışlardır. Bu ola> karşısında. bugünkü hukümetin başkanı. '70 mılyona gelelim, onlara gosteririz' gibi ciddiyetsiziiğe abide olacak hafiflikler içerisinde bulunmuştur. Türki>e'nin sessiz kalacağını. adeta Bulgarlann isledikleriııi >apabileceklerini dıin\a>a ilan etme basiretsizligini goslermiştir. Bulgarlar, boylesine gafilane bir beyandan ve ta>ırdan cesarel alarak. Mu^lüman Türklere karşı «iriştikleri insanlık suçunu işlemeye devam ctmişler ve nerede ise islcrini tamaınlamışlardır. Bu scnenin mayıs sonuna doğru Bulgarlar, Miısliiman Türkleri apar topar Türk hududuna getirip yığmaya başlamışlardır. Türkiye Cumhuriyeti hıikumeli. kapsamlı bir göç anlasması olmadıkça bu insanlann onuru dememiş, kapılannı açmış >e hükumel başkanı kapıkule'>e giderek, bir Jeep'in üslüne çıkıp, 'Her geleni alacağız. 55 mihonsak, 57 milyon oluruz. Jivkov bile gelse, onu bile alınz' gibi hiç kinısenin ciddiye almayacağı çok hafif be\ anlarda bulunmuştur. 2.S a> zarfında 320 bin sovdaşımız hudullardan girmiş. Türkiye içine alınmıştır. Bu beyanı yapan hukümetin, böylesine büvük bir sürgünün \apılacağından haberi bile olmamıştır. Bu da yine Türkiye')i yönelenlerin ne kadar gafil olduğunu tirilen soydaşların bugünkü perişan haliyle mtydana çıkmıştır. Sadece öğünmüşler ve asırlann içerisinden gelen çok ciddi bir konuyu, iç politika malzemesi yapma sorumsuzluğunu göstermişlerdir. 'Bu işin hesabını soracaklannı, Bulgar ümüğune çökeceklerini' devlet lügatında yeri olmayan, yakışıksız sokak lafları ile ifade etmiş lerdir. Zorla siirgün edilen soydaşlanmız, Türkiye'nin her tarafında okullara ve çadıriara doldurulmuş, bir kısmı da geri dönmüşlerdir. Diger taraftan, 'Türkiye madem ki kapılannı açmıştır, her geleni alacaktır. Türkiye hükümeti böyle dijor. Öyleyse, bu işi bitirelim' diye elini kolunu sı\amış Bulgar hükümeti, daha )üz binlerce kişiyi, yerinden yurdundan edecek şekilde hazırlıklar yapmışlır Bulgarların asırlardır beklediği bir fırsatın meydana çıkmakta olduğunu görebilme kabiliyetini gösterememişler ve Bulgar hükumelinin de kendileri gibi her meseleye ekonomik açıdan bakacağını zannedip, tarım da sıkışınca göçü durduracakları varsayımıııdan harekel etmişlerdir. Oysa, Müsluman Türklerin asırlardır oturduklan topraklardan sökülmesi, o topraklar 10 >ıl boş kalsa bile, Bulgarlann >azgeeemeyeceği birolaydır. Plajlardan ve tatillerden ayırabildikleri zaman içinde. bu basil gerçeği görememişlerdir. Aradan, üç ay bile geçmeden hükümet başkanının bütün beyanları boş çıkmış, 'Kim gelirse alırız' gibi beyanlar, bir gecede unulularak 'Kapsamlı bir göç anlasması inualanıncaya kadar kimseyi alnmoru/' diyerek, sınır kapatılmıştır. Nereden bakılırsa bakısın, tükürük yalanmıştır. Boyiece, güya Bulgar masaya oturmaya zorlanacakmış? Böylece, güya gelenlerin ve gelecek olanların haklan korunacakmış? Buna inanıyor idiyse, göç aıılaşması >apmadan sının açmamaları lazımdı. Türkiye, şimdi sınırı kapatınca, Bulgar niye masa>a olurmak mecburiyetinde kalacaktır? Bunlann hepsi, bir fiyaskoya ve bir rezalete giydirilmek istenilen iğreti elbiselerdir. Aksine, bu arada kalan soydaşlanmızı çıkış urrtudu kalmayan bir cehhenneme teslim etmektir." Demirel, DYP muhaleletinı "çirkinlikle " suçlayan Başbakan Özal'a, "Çirkin olan mahçubiyet duygusunu yitirmiş insanlann elinde, her gün biraz daha iklidar komedyasına dönüşen haliflikler hükumelidir" diye seslendi. Demirel, şu goruşleri savundu: "Şimdi de, gerçeklerden rahatsız oluyor, DYP muhalefetineçir Merhaba hüzün (Baştarafı Spor'da) Dün Galatasaray'ın iyisi yoktu. En kötüleri seçmek ise oldukça zor. Acaba hayalet gibi dolaşan Hasan mı desek? Yoksa varlığı yokluğundan daha kötü olan Ziya mı? Ya da 1. yarıdan sonra oyundan çıkanlan Prekazi mi desek? Veya neye yaradığı neden oynatıldığı belli olmayan hantal Büyük Savaş mı? Galatasaray dün öylesine döküldü ki Cüneyt ve Semih 2. yanda da Prekazi eski oyunlanndan uzaklaşarak, akü almaz yanlışlar yaptüar. Ikinci 45 dakika oyuna giren Uğur da bu kez takımını taşıyamadı. Zaten olmayan takım taşınmazdı ki... Galatasaray,tehlike sinyalleri veriyor. Eğer hemen önlem alınmazsa yenilgiyi kanıksamış bu takım karşısında taraftarî'merhaba hüzün" deyip uzunca bir üzüntü dönemi yaşayacak. Beşiktaş iyî yolda (Baştarafı Spor'da) kötü oyununa, biraz da savunmamn iyi oyununa borçludur. Engin, uzaktan atılan şutlarda kalesini çok erken terk ediyor. Dün Beşiktaş'ın en başanlı bölgesi savunmaydı. Gökhan, Ulvi ve Kadir hatasız oynadılar. Recep de savunma olarak başarılıydı. Ancak ortalarını bir türlü istenilen düzeyde yapamıyor. Orta alanda Rıza, eski günlerini anımsatırcasına mücadeleci ve canlıydı. Şenol, sakatlanıncaya kadar başarıhydı. Rakipten çok top kaptı ve ölü noktalara olumlu paslar attı. Walsh, gün geçtikçe takıma ısımyor ve çok temiz toplar atıyor. Forvetteki arkadaşları onun attığı pasları daha iyi anladıkları zaman, Beşiktaş'ın kazancı da artacak. Mehmet ise birinci sınıf bir gol attı. gösterir." Vebal Ozal'ıtıdır DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel, Turkiye'nin Bulgaristan politikasının çokuşünün tek sorumlusunun Başbakan Özal olduğunu da dile getiıdiği yazılı açıklamasında, "Vebal Özal'ındır" dedi. Demirel açıklamasında devamla şu goruşleri dile geıirdi: "Bu beyanı yapanlann, gelenleri nereye yerleşlireceklerine dair hiçbir hazırlığı olnıadığı da ge Dk kupanın key fi (Baştarafı Spor'da) dir'den de biraz uzak oynarsa, bizim pek alışamadığımız risksiz ve tek top oynamayı seyredeceğiz demektir. Ali ise hâlâ havasında değil ve Engin, Serhat'ın 25 metreden attığı golü, bizden farklı altı pasın üzerinden seyretti. Engin'in Beşiktaş kalesi için daha çok çalışmanın yanında çok da dikkatli olması gerekli. Beşiktaş sezonun ilk kupasını hakkıyla aldı ve keyfini sürüyor. kin diyebilmek, sadece Sayın Özal gibi bir gafilin harcıdır. Çirkin olan muhalefet değil, mahçubiyet duygusunu yitiren insanlann elinde, her gün biraz daha iktidar komedyasına dönüşen hafiflikler ve ciddiyelsizlikler hükümctidir. Yüreği varsa, milletin önüne bir sandık koysun. Boyunun ölçüsunu alsın. Dökülen gözyaşlannın ve akan kanlannın içinde nasıl olsa bu olacaktır. Nasıl olsa, bir gün yok olup gideceklir. Hükümet, böylesine haklı bulunduğumuz bir konuyu, Birleşmiş Milletler'e götürmek cesaretini göstermemiş, bütün dış ilibar taraflanna rağmen dünyaya anlatamamıştır. Aynca da her buyuk sorunu olduğu gibi, bunu da berbat etmiş, Türkiye içinde ve Bulgaristan'da milyonlarca insanı, ıstıraba ve gözyaşına boğmuştur. Vebal, Sayın Özal'ındır. Bu fiyaskonun lek mimarı odur. Devletin itibarını ve milletin onurunu ayaklar altına alan bu basiretsizliğin tek sorumlusu Sayın Başbakan'dır. Dün>anın hangi memleketinde olsa, böyleshıe büyük bir gaflet içerisinde bu kadar ıstıraba sebep olan bir hükümet, bir gün dahi yerinde duramaz. Sayın Özal. şimdi her zaman olduğu gibi, yine geriye sıgınarak. kendisini savunmaya çalışıyor. 1950den, 1989'a kadar geçen 39 sene zarfında Bulgaristan'dan Türkiye'ye göç olmamıştır. Bizim idare ettiğimiz Türkiye'de, Türk devletinin gücü. Bulgaristan'daki Müsluman Türklere bugünkü muamelevi yapabilme cesaretini, Bulgarlara vermemiştir. Yani biz, ne Müsluman Türklerin dilinin, dininin, adının değişlirilmcsi ile karşı karşıya kalmışız, ne de onların asırlardır yaşadıklan lopraklardan sökülüp gelmesi söz konusu olmamıştır. 1968 Göç Anlasması. 1950 göçunden kalan yarım ailelerin birleştirilmesi anlaşmasıdır. Öyle görünüyor ki, Sayın Özal bu anlaşmayı okumamış, okumuşsa anlayamamıştır. Velhasıl, bugün ne yaptığımn farkında olmayan Sayın Ozal, dün ne yapıldığının idraki içinde zaten olamaz. Biz Türk devletinin hukukunu, onun gücü sayesinde korumuşuzdur. Türkiye'de 25 marl seçimleriyle, arkasında halkın bulunmadığı ortaya çıkmış olan Sa>ın Özal, hiç bir sorunun altından kalkacak guce sahip değildir. Meseleler buyudukçe. çaplarının küçuklüğü ile güçsüzlükle ve aci/likleri meydana çıkmakta ve her olayın altında ezilip gitmekledirler." ANAP ve SHP benimsemiyor DYFnin anayasa önerisi tartışılıyor ANK.4RA (Cumhuriyet Bürosu) DYP'nin cumhurbaşkamnın halk tarafından seçilmesini öngören anayasa değişikliği önerisi, SHP ve ANAP tarafından benimsenmedi. DYP tarafından imzaya açılan öneriyi DYP'nin Ankara'da bulunan milletvekilleri imzaladılar. Ancak SHP ve ANAP yetkilileri öneriye imza koymayacaklanru dile getirdiler. SHP Grup Başkanvekili Oour Kumbaracıbaşı, SHP'nin anayasanın toptan ele ahnması görüşünde olduğunu belirterek "Cumhurbaşkanlığı seçimi için anayasanın değiştirilmesini gerekli görmüyonız" dedi. ANAP Grup Başkanvekili Ülkü Gökalp Güney de DYP'nin teklifiyle ilgili olarak Anadolu Ajansı'na yaptığı acıklamada şu görüşleri dile getirdi: "DYP her konuda olduğu gibi bu konuda da bulanık suda balık avlamak yanlışının içindedir. Bu Meclis mutlaka cumhurbaşkamnı seçmelidir." DYP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Gölhan ise DYP'nin önerisinin kamuoyunun desteğini sağladığını belirterek "Biz milletin anayasanın değişmesi ve erken seçim isleği konusundaki görüşlerini yansıttık. Millet erken seçim istiyor. Bu önerimiz milletten yeterli desteği görmüştür" dedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear