26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet Sahıbı Cumhuriyet Maıbaacıhk vc Gaznecılık Türk Anonım Şırkoı adına Nadir Nadi # Gcntl "rayın MudürU H ı s u Ccnul, Muessese Muduru FJIIIK UfaUıgU, Yuı Işlcrı Muduru Oka» Goatada. # Habcr Mcrkezı Muduru Yalpa Ba>«r, Sayfa Ottzcnı YOnetmenı Ali Anr, # Temsılaler. ANKARA Aanrl Tıa, İZMİR Hikntt Çrtlakar». ADANA Cdal Baftaagıç. Isıanbul HabCTİcrı Erhaa Akyıldu. Dış Haberler Eıgua Bakı. Ekonomr Oagiz Turiıaa. Kulıur CHal Üster, Spor Danışmanı AbdulknJır Vucelmın. Duzeltme Rtfik Durtaf, Araşnrma Şıhıı Alpay. li Ser.dıka Şukn ı Krtcaci, Yurt Habcrlen Necdel Dogıa, Dızı Yazılar Kcrem Çafaşkaa, # koordmatör Akmel Konıbu, • MaJı İŞICT Erol Erkat. # Muhasebe Balcnl Ytaer 0 ButçcPlanUma Snfi Osnıabcftotlu # Reklam Am Toem. Ek Yayınlar Hafc» Ak;o4 • Idarr Hascyio Guıtr, Işkımr Omter Çtlik, BılgılsJem \ail IB*I. n vt Yayan. Cumhuntci Malbuaiık « Gucteallk TA^. Tllrk Ocajı C*d f 34Î34 Isı PK 246lnanbul Tel 512 05 05 (20 hıl>. Ttlcı. Z21M Fax (1) 52* 60 72 # flurotor Aafcan: Zıya Cökılp Blv. Inkıl.p S No. 19/4, Td. 133 II 4111. Tcta 42344 Fax. (4) 133 II 41/428 • Umir. H Zıyı Blv. 1352 S.2/3, Td: 13 12 30. Tdeı 52359 F u ' (51) I» 53 60 • A t e c inOnıl Cad I I 9 S N o J Kal 1. Ttl 19 37 52 (4 hal>. Wo. 62155. Faj. (7}) l»37 52 TAKVİM: 30 TEMMUZ 1989 tmsak: 4.04 Güneş: 5.50 öğle: 13.15 llcindi: 17.11 Akşam: 20.30 Yatsı: 22.08 Kötülerin en iyisi ys NECATt GÜNGÖR Iyilerin iyiliğini, kotulerin kotulüğunu unutmaz bizim insanımız! Yuzü de kalbi de tertemiz aıle kızlarımız vardı bir zamanlar. Sevdi mi butun kalbiyle seven, vurunca dokuz kişiyi birden devireıı; sevdiğini dağlara kaçırıp uğrunda hapis yatan delikanlıiarımız vardı... Lakin yoksulluk, kötu kader, ölümlerden beter ayrılıklar bir turlu yakasını bırakmazdı yumruğuna sıkı delikanlının! Bir türlü kavusamazdı ay yüzlu yavuklusuna. Araya kötunün kötusü birileri girerdi hep. Kızın babası mı olur bu, kızda gözu olan köy ağası mı, yüreğı kara bir eskıya mı yoksa? Oğlan ile kızın arasına o kötu adamın gölgesi düşer; yüreği boyuna iyilerle birlikte çarpan insanlarımızsa kaderin bunca cilvesine dayanamaz, gözyaşlarına boğulurlardı! Halkı bunca öfkelendıren iki "kötü" adam vardı Türk sinemasında: Birinin adı Ahmet Tank Tekçe'ydi; 1964 yılında geçirdiği bir trafik kazasında yaşamını yitirmisti; ancak bu erken olümün ardından gözyaşı dökecek kaç seyircisi vardı? Yeşilçam'ın seline, fırtınasına, tipisine 40 senedir göğüs geren delikanlı... Erol Taş THY uçakları renklenecek ANKARA (ANKA) ~ Utaştırma Bakanı Cengiz Tuncer, THY uçaklarının dış görünümlerinin değişlirilmeye başlandığını belirterek, "Artık THY uçakları yeni renk ve dizaynla 35 km. ileriden fark edilebılecek fıale gelecektir" dedi. Bakan Tuncer yaptığı açıklamada, uçaklarda daha önce bulunan Atatürk portresi ve Atatürk'ün "tstikbal göklerdedir" sözünün yer aldığı bölüme gidilen rotayı gosteren Avrupa ve Ttirkiye haritalarının konulacağını söyledi. Tuncer, yolculardan gelen ıstek üzerine böyle bir uygulamayı gerçekleştireceklerini de belirterek, yolcuların havada hangi yönde gittiklerini haritalara bakmak suretiyle öğreneceklerini bildirdL Beydağı'nda Camel Trophy Antalya 'da turistler için özel mini turlar düzenleniyor. Beydağı 'mn Meşeçukuru bölgesindeki kampta kalan turistler, çeşitli sürprizlerle zorlaştınlan parkurda Jeeplerle heyecanlı saatler geçiriyor. HALİL NEBİLER Zor doğa koşullarının yarışı olarak bilinen ve buıun dunyada ilgiyle izlenen " C a m e l Trophy" yanşları, Antalya'nın Beydağı eteklerinde lurizme indirgenerek başlatıldı. Camel Trophy'nin orijinal "Land Rover"leri ile Beydağı'nın bin metre yukseğindeki kampta heyecan yaşayan tunstlerden bir haftahk program için 2 bin 650 mark alınıyor. Yurtdışından uçakla gelerek Kemer çevresindeki otel ve tatil köylerine yerleşen turistler, Trophy arabalarıyla kaldıkları yerlerden alınarak 25 kilometre uzaktaki kampa göturülüyorlar. Kemer yolundan 45 dakikada gidilebilen kamp, Beydağı eteklerindeki Ovacık köyu yakınında bulunan Meşeçukuru bolgesinde, deniz seviyesinden 970 metre yükseğe kurulmuş. Camel Holding tarafından kurulan kampın muduru Turgul Ayduk, kampın özelliklerini şöyle anlattı: "Kamp, 40 dönümlük dıizliigün 4 dönümü üzerine kunıldu. Altışar kişilik altı çadınmız var. Misafiıierimiz buralarda kalıyorlar. Kaldıklan çadırda sadece bir yatağın bize maliyeti 900 bin lira dolayıncia. Vani dagın 970 metresinde en az üç yıldızlı, dört yıldtzlı bir otelin konforunu bulabiliyorlar. Bunun dışında 54 kişinin aynı anda yemek yiyebilecegi, dünya mutfagının rahatça sergilenebilecegi restoran çadınmız var. Aynı çadırda her türlii içki ve kokteylin yeterli soğuklukta sunulabildiği banmız yer alıyor. Bunun dışında 9 duş ve 9 tuvaletin yer aldığı bir çadınmız, arabalann her turlü tamir ve bakıraının yapılabildiği kademe çadınmtz ve personel çadınmız var. Kampnnızda 24 personel hizmet ediyor." sıl yaşıyorlar? Sabah 08.00'de otellerinden alınıp kampa getiriliyorlar. Burada kamp müdüriı ve "off road" surücüleri tarafından kendilerine bir brifing veriliyor. Brifingde, pusulayla yön bulma, harita okuma, otomobillerin özellikleri, zor yollardaki hareket biçimleri anlatılıyor. öğle yemeğinin ardından 30 kilometrelik "büyiik tur" başlıyor. Buyük turun ilk ayağı "slalom pisti". Günün 24 saati turistle birlikle olan ekip şefi surücü, otomobili kullanan turistin sağına oturuyor ve en az müdahaleyle turun tamamlanması için çaba gösteriyor. Slalom pistinden sonra rampalann veya dik inişlerin bolca bulunduğu, zaman zaman kurumuş veya akan nehir yataklanndan geçilen, birçok yerinde de kamp yetkililerinin yerleştirdiği surprizler bulunan tur başlıyor. Eğimin kimi zaman yuzde 4O'ı bulabildiği yol kenannda, örneğin koca bir ağaç kütüğunü göriiyor turistler. Yabancı dili çok iyi konuşabilen sürucü, "Bizden sonra geleceklere küçıik bir oyun oynayalım mı?" diye soruyor. Turist bu oyuna çoktan hazırdır. Land Rover'in öndeki çekme motoru çalışıyor, kancalı çelik halat kutuğe bağlanıyor ve çekilerek yol kapatılıyor. Yolda boylu boyunca uzanan kütilk, bir sonraki ekibi en az yarım saat uğraştıracak ve birinci ekibin kamptaki " N e oldu. ağaçlar kafanıza mı yagdı?*' takılmalarına neden olacaktır. Kalaslar uzerinden geçen jeep Parkurda zor dönemeç Unutamadtğt gün:İstanbul'a geldiği günü unutamıyor. 1930yılları. Konya'dan kalkan kağnı Yalova'ya geliyor. Anababa 7çocuk. Vapurla Istanbul. Ve 5 yaşındaki Erol Taş Galata Köprüsü 'nde kayboluyor. Polisler buluyor onu, adını bile söyleyemiyor. Karakolda yedirilip içirilip giydiriliyor. Neden sonra babası karakola geliyor, Erol Taşîstanbul'la böyle tanışıyor. vardır o arada: "Acı Gunler" diye bir filmin hazırhğı içındedir. Bu filmdeki Çamur Şevket rolünü oynayacak birini bulamamıştır henüz. Ama şu kavgacı delikanlı, Cankurtaranlı külhanı, tam aradığj adam değil midir? "İşte böyle girdik sinemaya. Hiç unutmam, ilk filmime giden annem, orada kolu adam olarak dayak vedigimi gonınce başlamış hungur hungur ağlamaya... O gün bugun kavganın içindeyiz! bumuz vardı. Lğlenmesini, içmesini, oturup kalkmasını bilen insanlardı. Tıirkiye'de de sinemanın önemi vardı. Bir gunde beş ayrı sete giderdik. Kostumlerimi arabada taşırdım; eve gelmeye vakit bulamazdım. Kırk beş gun eve gelmedigimi bilirim. Çok para kazanılır, çok da para yenilirdi o yıllarda... Turkiye'nin tek eğlencesi sinemaydı çünkii... On bin kişilik sinema salonu görmuştüm Izmir'de. Bir gecede kaç galaya çı OtantiU ytldız: Sinemayageçişi tam bir rastlantı. Cankurtaran 'da birileriyle kavga ediyor. Kavgayı izleyen bir yonetmen "Acı Günler"filminde Çamur Şevket rolü için onu seçiyor. Erol Taş beyazperdedeki 40 yıllık emeğinin ardından hâlâ Cankurtaran 'da mütevazı bir kahve işletiyor vefilm çevihyor. Taş, halktan ve çevresinden kopmayan otantik bir yıldız. tum. tki de çocuk kalmıştı başıma. Kime bırakırdım çocuklan? Yanımda goturüyordum tabii.. Muhterem Nur, Fatma Girik, çok ilgilenirlerdi henim çocuklarla! Dedim ya, o yıllarda herkes birbirine yardıma olurdu Yeşilçam*da. O zamanın zenginleri bile daha insaflıydı yahu! Fakirieri gözetirlerdi. Şiındi bakıyorum, insanlar daha bencil... Herkes kendine oynuyor. Kurban kesiyor adam, evinden bir gram et çıkmıardında hep bir geçmışe özlem duygusu da yatıyor. Eskilerden soz ederken, dünyamızdan göçup gitmiş dostlaıını anmadan edemiyor Erol Taş... Seyirci, "kötü adanT'ı, bu duygusal yanıyla belki de hiçbir zaman tanıyamayacak... Çocuklarına "üvey annelik" etmeyen ikinci eşini nasıl bir saygı ile andığını hiçbir sinema seyircısi bilemeyecek... Kahvenin içi film kareleriyle süslenmiş. Buyütülmüş yağlıboya tablolar, camlatılmış fotoğraflar, gala gecelerinden anılar... Erol Taş'ın sinema hayatının albümu gibi, duvarlar... Cankurtaran semtinin en canlı noktası bu kahve. Hayat burada, mahallenin kalbi burada... Masaların çevresinde kumelenen insanlar kendi dalgalannda! Yaşlısı, genci, orta yaşlısı... Emeklisi, esnafı, işçisi. Burası tipik bir kenar mahalle kahvesi; ancak... Erol Taş, buradan Türkiye'ye açılan bir şöhret penceresi! Her şey onunla kaim! Doğuya kurşunsuz benzin talebi ERZURUM (AA) Doğu Anadolu Bölgesi'nde bulunan Petrol Ofisi bayileri, bölgeye kurşunsuz benzin verilmes'mi istediler. Petrol Ofisi Bolge Başbayii Muhsin Alkan, bölgeye yaz aylarmda çok sayıda turist geldiğini, kurşunsuz benzin bulamayan turistin ise zor durumda kaldığını söyledi. Alkan, batıya kurşunsuz benzin verildiğini, bu benzinin Doğu Anadolu Bölgesi'ne de verilmesinin ihtiyaç haline geldiğini belirterek şunları söyledL "Petrol Ofisi Genel Müdurlüğü turistik bölgelere kurşunsuz benzin satıyor. Bu benzinden Doğu Anadolu'ya da göndermelidir. Ayrıca Doğudan yurtdışma çalışmaya giden işçilerimiz yaz aylarmda bölgeye gelmektedirler, bunlarm çoğunun motor aksamlan kurşunsuz benzine göre donatılmıştır. Dotayısıyla bölgeye gelen turist ve işçilerimiz benzin konusunda güçlük çekiyorlar. Bu benzinin kış süresince de verilmesi gerekmektedir." Bir bela adam Öteki "kötü adam"ın adıysa Erol Taş idi! Lanet bakışlı, yüzünden bela okunan, ağız dolusu kahkahası bir yılan ıslığı kadar irkiltici "kötü adam" Erol Taş!.. Yüreği taştan oyulmuşçasma zalim, aklı yalnızca kötülüğe çalışan adam! Seyircisini öfkeden ddiye döndüren, onlar öfkelendikçe kendisi mutlu olan Erol Taş... Cankurtaran semtinin vazgeçılmez ana motifi. Yeşilçam'ın seline, fırtınasına, tipisine karşı tam 39 yıldır ayakta duran delikanlı... Yıl 1930'lardı... Konya'dan yola çıkan yoksul bir kağnı, sonsuz bir iniltiden oluşan sarkısını söyleyerek bozkır üzerinde ilerliyordu. Geceli gundüzlu, dur dinek bilmeksizin, dokuz kişilik nüfusuyla muhacir bir aileyi de peşi sıra sürüklüyordu iniltili kağnı. Konya'dan yola çıkmışlardı, ama asıl memleketlerı orası değildi; ta Ağn'dan kopup gelmişlerdi buralara; 93 Harbi'nden beri ayaktaydılar... Tulumbacı kahvesi Bu kahvenin, aslında tulumbacılar kahvesi olduğunu soylüyor Erol Taş. 1948'de kendisi kiralamış. Tulumbacılardan kalma nargileler varmış daha... Peykeler, hasır iskemleler varmış... Daha sonra, işgalci lngıliz erlerinin meskeni olmuş; onların ardından Kuvayi Milliyeciler yerleşmiş... "Ben aldığımda. toprak zeminli, harap bir şeydi, zamanla onardık tabii... Şimdi turbe gibi bir yer burası. Van'dan, Kars'tan duyup'da gelenler var. Hele tatil günleri cıvıl cıvıl olur polisinden savasına kadar herkes gelir... Bense şeref duyuyorum bu durumdan... Beni sayıp gelenlerin başım üstünde yeri vardır! Çayımız da esaslıdır ha; hiç ikinci su kullandırtmam!" Ne var ki, Cankurtaran da değişen Istanbul'un bir parçası artık. Topkapı Sarayi'ndan doğru güçlü bir turistik rüzgâr esiyor bu otantik mahalleye. Buranın yerlileri, ahşap evlerini bırakıp apartman dairelerine taşınmışlar. Şimdiki oturanlar daha çok kiracı. Ahşap evler son demlerini yaşıyorlar. Bir uçtan pansiyonlar, oteller gelip dayanmış... Saçlanna nicedir aklar duşmüş, bu iyi kalpli kötü adamın. "Eski çevikliğimiz kalmadı" diye anlatıyor kendisi de. "Zor sahnelerde yoruldugumu anlıyonım; ama çoklanndan da iyiyimdir ha! Vurdum mu deviririm hâlâ... Bu vunıp kırmalı kotü adamlıga hep ozenmişimdir. Başanmın sırn, belki de içimden gelmesinde... Zaten serseriler dünyasından gelmişim sinemaya. Rollerim, geldiğim dünyaıun insanlannın hayatıdır bir bakıma. Ama bak, şunu da söyleyeyim; Anadolu geleneklerimi hiç elden bırakmadım! Büyügümii küçüğümü bilirim... Biliyorum, Anadolu'da çok düşmanım var benim. Çok laş yemişimdir gittiğim yerlerde. Ama seyircime nasıl kızabilirim; benim seyircim delikanhdır; onlar aslında bana değil, canlandırdığım kötü adama kızıyorlar! Benim başanm, onlan, kötülüğüme inandırmış olmamda." Evet, beş yaşında İstanbul'a gelip de geldiği an yolunu yitiren; on yaşında gittıği filmlerin oyuncularına özenip rol kesen; yinnisinde yumruğuna sıkı bir kenar mahalle delikanlısı olarak sinemacıların ilgisini çeken; o günden beri yuzlerce filmde oynayıp da hâlâ amatör oyunculuk coşkusunu yitirmeyen "kotü adam"ın oyküsü böyle. Şimdi yetişkin iki çocuğu, üç de torunu olan bir aile reisi o. Bir zamanlar hem baba hem de anne olarak yedirip giydirdiği çocuklannın yarınlannı bile düşünmüş, planlamış. Çok istemiş oğlunun da kendisi gibi sinema oyuncusu olmasını, ama birkaç denemeden sonra gözu kesmemiş delikanlının. O da kısmetini başka yerlerde arar olmuş; babasının açtığı lokantarun başına geçmiş... "Kötü bir oyuncu olacağına iyi bir aşçı olsun" diyor Erol Taş, oğlu hakkında. Sezaryene ilgi büyiik İZMİR (AA) Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı Başkam Prof. Dr. Refîk Çapanoğlu, son yıllarda sezaryenle yapılan doğumlarda buyük bir artış gözlendiğini belirterek, "bunun tek nedeni bayanlardaki korku" dedi. Üniversite Kadın Doğum Hastanesi'ne doğum için gelen anne adaylarınm yüzde 30'unun sezaryen ameliyatı ile doğum yaptığım bildiren Prof. Dr. Çapanoğlu, bu oranın diğer hastanelerde yüzde 10 dolayında olduğunu kaydetti. Prof. Çapanoğlu, şunları söyledi: "Genellikle ilk kez bebek sahibi olacak bayanlar normal doğumdan korkuyor. (Ben doğuramam) diye anlamsız korkulara kapıkyorlar. Bu arada normal doğumla gelen sancıları çekmemek için, kolay yolu tercih ederek, sezaryeni tercih ediyorlar." Kamp Müdürü Turgut Ayduk ve birliktç. çalıştığı Gonther Simoo'a, "Müşterileriniz uçunımlardan, kayan yollardan, sırat köpnisü gibi köprulerden korkmuyorlar mı? diye sorduğurauzda şu yanıtı alıyoruz: "Onlar kampa gelir gelmez bize ilk olarak, 'bize çerçek Trophy yasatjn' diyorlar. Ö>JeyTuristik Trophy kampının res se ortaya biraz heyecan, biraz toran çadırından Teke Dağı'nı zorluk serpiştirmek bizim ilk göseyrederek yemek yiyen, dinle revimiz. Turdan sonra kampa nen turistler yarış heyecanını na keyifle gelebilmeleri için bu şart.' İstanbul'da kayboldum' Konya'dan yola çıkan kağnı ağır aksak, kimbiiir kaç gün kaç hafta sonraYalova'ya varmıştı. Yalova'da, bir vapur almıştı onlan; derya ustunden aşırıp İstanbul'a kadar taşımıştı. "Ben, bcş yaşında ya var, ya yokum, tstanbul'a ayak bastığımızda! O günıi biç unutmam... Vapur b'ızi. Galata Köpnısu'ne getirip bırakmıştı. Anadolu'dan kagnıyla gelip köpnıye çıkmışız, düşünün... Yedi kardeşiz biz. babam bangimizle ilgilensin? Kalabalığa duşunce, şaşkınlığımdan kayboldum! Kaybolduğumu aniayınca da basladım ağlamaya (abii. O zamanlar kopru karakolu vardı. Polisin biri beni bulup karakola getirdi... Babamı soruyorlar, biimiyorum; adımı soruyorlar, şaşkınlığımdan soyleyemiyorum... O arada aç olup olmadıgımı sordu komiser, çekinerek başımı salladım. Yemek yedirdiler, üstüme başıma bir şeyler aldılar. En nihayet babam sora soruştura gelip beni buldu karakolda... lstanbul'a gelişim işte boyle başlar." Yedi çocuğunun rızkını omuzlannda taşıyan baba, önceleri sın hamaluğı yapar İstanbul'da. Sonra satıcılık, sergicilik, dükkâncılık etmeye başlar. Yetişkin çocuklar da birer işin ucundan tutarlar... Küçuk Erol'sa kendi haliııde buyümektedir Zeyrek sokaklarında. Kâh Fatih çevresindeki medreselere gider, kâh okuma yazmayı sokmek amacıyla gece okullanna yaalır... Ve işte tam o sıralarda, abileri Sirkeci'deki Şafak Sineması'na götürürler onu! Hayatında ilk kez, karanlık salonu, beyaz perdeyi orada tanır... Yalnız fılm başlamadan, perdede beliren MGM aslanının dehşetengiz kükreyişi ödünü koparacak, can haviiyle kendisini dışan atmak isteyecektir! " O yıllann filmleri neler mi>di? Başta Tarzan vardı tabii. Sonra kovboylar, Apaçiler... Tarzan'a ne kadar özenirdim bilseniz... Onun gibi bağırarak daldan dala uçmak isterdim hep! Komşunun hindisini çalıp tuylerini yolmuştuk birinde, Apaçîter gibi başımıza bağlamak için... Kovboylar gibi dövüşmeye heveslenirdinı! Sinemalardan çıkmak istemezdim. Bir gunde dört filme gittiğim olurdu; üst iıste oynardı ya filmler, sabah girer akşam çıkardım... Askere gidinceye dek sıirdu bu böyle." Yıkdan güzellik: Köprülükanyon Antalya'dan 85 km. uzakhktaki Köprulükanyon'a 3 bin yıllık tarihi köprüyü geçerek ulaşırsımz. Ancak Antik Selge'nin eşsiz tiyatrosu, bakımsızlıktan yer yer yıkılıyor. B.ECEVİT SİDE Köprülükanyon Milli Parkı sınırlan içinde bulunan antik adı Selge sonraki adı Zerk ve yeni adıyla Altınkaya köyündeki tarihi yapılar bakımsızlıktan yıkılıyor. Antalya'dan 85 kilometre uzaklıkta olan Köprülükanyon, Serik ilçesinden sonra Başkonak bucağını ve kuzeyde 3 bin yıllık taş köprüyü geçtikten sonra Selge'ye ulaşılıyor. Yer yer 400 metreyi bulan kanyonlarla sanki doğal güvenlik onlemi alınmış olan Selge'deki tek ayakta kalmış tiyatro Yunanlılar ve Romalılar tarafından yapılmış. 1600 metre yükseklikte "kartal yuvaa"ru andıran Selge'ye taş köprüyü geçtikten, yaklaşık 10 kilometre toprak ve kayalık yoldan sonra ulaşılıyor. Bin nüfuslu koyün bütün çocuklan "rehber'Mik yapmak için gelen turistlerin ardından koşuyorlar. 14 yaşındaki Gökalp Bahar, "üç dilde" yöreyi tanıttığını söyluyor, Agora, Kral Kuyusu ve tiyatroyu gösteriyor. Bahar sürdurüyor konuşınasını: "Tiyalronun bir boltimii 1948 yılındaki depremde >ıkılmış. Geçen yıl da bakımsızlıktan diğer tarafı yıkıldı." Antik Selge ile yeni Altınkaya köyü iç içe. Tiyatronun hemen onünde evler, evlerin bahçeleri de "cafe"lere dönüştürulınuş. Tek sorun sık sık kesilen elektrik nedeniyle soğuk bir şeyler bulunamaması. Yol yokluğundan kısa süren Selge gezintisi için "Çocuk rehberler"e turiiıtıer 3ıu oın lıra arasında para veriyorlar. Rehber Gökalp Bahar, "Yol bozuk olduğu için fazla turist gelmiyor. Ancak bazı acenteler tur düzenliyorlar" diyor. Selge'ye giden yolun, ırmağı kestiği yerde bulunan ve kanypnun iki yakasını birleştiret» antik kopru, gunümüzde de halen kuU lanılıyor. 1972 yıhnda milli park olarak ilan edilen antik Selge'nin yollarında ve içinde çalışma yok. Side Muze Müdurlüğü yetkilileri geçen yıl Selge ile ilgili bir raporun hazırlandığını ve onarılması gerektığinın önerildiğini soylediler. Altınkaya Köyü'nün arazisi olmadığı için halk hayvancılık yapıyor. Ancak gelirlerinin artması için turizme bel bağlamışlar. Yaşlı bir kadın, "Yol yapılsa turistler daha çok gelse, köy hareketlenir. Para kazanırız" diyor. Selge'de antik tiyatro. Yüzyıllara meydan okuyan yapı. Tarib glU Erol Taş Cankurtaran'daki kahvesınde. Bir dönemin caniı anısı gibi. (Fotoğraf' Kayıhan Guven) Le Pen: Türkiye A'Pye giremez STRASBOURG (AA) Avrupa Parlamentosu'nda aşırı sağ grubun başkam Fransız Parlamenter Jean Marie Le Pen, Türkiye'nin, Avrupa'da hürriyetin vazgeçilmez koruyucusu olduğunu, ancak Avrupa Topluluğu'na tam üye olamayacağını söyledL Coğraft ve jeopolitik açıdan, Türkiye'nin daha çok bir Asya ülkesi olduğunu ileri süren Le Pen, "Türkiye, bir Asya ülkesi olduğunu kabullenemiyor. Anlıyonım ama, Avrupalı olmayan bir ülkenin üyeliğini kabul edersek, bunun arkası gelmez" şeklinde konuştu. B i r zamanlar Yeşilçam: 1964'lerde işlerin çok yoğun olduğu bir sırada eşimi kaybettim. İki de çocuk kalmıştı başımda. Kime bırakırdım? O acı içinde setlere koşmak zorundaydım. Çocuklan da beraber götürüyordum mecburen. Muhterem Nur, Fatma Girik çok ilgilenirlerdi benim çocuklarla. Dedim ya, o yıllarda herkes birbirine yardımcı olurdu Yeşilçam'da. O zamanın zenginleri bile daha insaflıydı yahu! Şimdi bakıyorum insanlar daha bencil. Bini buldu oynadığım fîlmler, belki daha çok... Bunlardan altı yiiz kadannın kasetlerini topladım, otesi yok. 1970'lerde seks filmleri furyasında sinemayı bıraktım; çok da teklif aldım o zaman, ama oynamadım. Nasıl oynanm? Rezil şeyler... Burada az kalsın birini dövecektim; getirmiş kaparo veriyor seks filmi tçin! Elimden aldılar... TV fHmleriyle yeniden döndüm oyunculuğa. Attila llhan'ın, ki esaslı bir yazardır, 'Sekiz Sutuna Manşet' dizisinde komiser rolünii ustlenmişlim, biliyorsunuz... İki gün önce de Güneydogu'dan geldim, Orhan Kemal'in bir romanını çekiyoruz. 'Hammın Çiftliği'ndeki Cemşit rolündeyim bu kez. kardık! Gıizel de filmler yapıldı... Beni asıl keşfeden ise, Metin Erksan'dır. 1957'de. Susuz Yaz'daki rolümu çok sevmiştim. Gecelerin Ötesi ile Mahalk Arkadaşları da Metin Erksan'ındır... 1961'de Yılanlann Öcu... Ben asıl bu filmlerle kendimi gösterebildim. Dedim ya, çok çalışır, çok para yerdik. Gece hayatımız vardı, evet... Bir aralar beni Sulukule'de çeribaşı ilan etmişlerdi. Şimdi bozuldu tabii oralar. Her yola girip çıktım İstanbul'da, her şeyi bilirim, ama ahşkanlık edinmedim... Sabahleyin erkenden setimde olurum. Senaryoyu alınca da o gece onunla yatanm! Senaryoyu okumadan rol kabul etmem! yor dışan! Oysa kurban dediğin fakirler için kesilmez mi? Yok, adam kurbaıunı da kendisi yiyor... Rastlantı artistlik Erol Taş'ın sinemaya girişiyse, tümuyle bir rastlantıdır. Bir gün, Cankurtaran'da birileriyle bir kavgaya tutuşmuştur. Oişe diş, göze göz gerçek bir kavgadır bu. Yıl, 1950... Rastlantı bu ya, o kavgayı izlcyen bir de yonetmen Benim başladığıra yıllarda, sıkı bir arkadaşlık vardı Yeşilcam' Sette dayanışma da... Rahmetli Suphi Kaner çok 1964'teydi, işlerin çok yoğun yakınımdı mesela. Sonra Kadir Savun, Ahmet Mekin, Ekrem Bo olduğu bir donemde eşimi kaybetra, Metin Erksan... Bizim bir gnı tim! Bu acı içinde bile setlere koş Yalnız o yıllarda, sinema sanalçılannın sosyal guvencesi yoktu. Kaç arkadaşımız orda burda sahipsiz olmüştur... Büyiik insanlar geldi Türk sinemasına. yeri doldurulamayacak insanlar, ama güBütun bunları konuşurken, belvence yoktu, harcanıp gittiler! Bir Suphi Kaner bir daha çıkmadı ki onuncu çayımızı içiyoruz. Çaymeselâ! Bir Danyal Topatan, rah lar mı, dedinız? Gerçekten tavşan kanı, evet! Her demüğin açılışınmetli... Yerleri boştur." da, ocakçımız, bizi yoksun bırakmıyor. Ne de olsa, CankurtaranGizli dünya lı Erol Ağa'nın konuklanyız! Konuşmamız öylesine ıçtenlik dolu Söyleşınin en koyu yerındeyız. bir havada geçiyor kı, ayrılırken "Kölü adam" olanca içtenliğiyle sarılıp öpuşmeden edemivoruz. anlatıyor. Kendisini, aile yaşamını, eski yıllardaki çalışma koşul"Görev için değil, her zaman larını... Goz ucuyla da TV1 'deki beklerim!" diye sesleniyor ardıfilmi izliyor. Danyal Topatan'ı mızdan Erol Taş. Laf olsun diye anması rastlantı değil; o sırada, mi? Hayır, canı gonulden söyleekranda Topatan'ın yakın plan diğinden hiç mi hiç kuşkumuz göruntusu var... Açıklamalarının yok!.. Ahlaklı kişiye turizm kredisi İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Otel yapımı için kredi alan, ancak yataklarını dolduramayınca borçlannı ödeyemeyen yatırımcılar için "Pazarlama ve işletmeciliği iyi bilmeyen", "Işinin ehli olmayan" kişiler değerlendirmesini yapan Türkiye Kalkınma Bankası Genel Muduru Halit Kara, kredi verme ölçüleri için, "Birincisi, projenin kendisi kârlı olmalıdır, ikincisi, yatırımcı, yani proje sahibinin moralitesi, ahlaki durumları önemlidir" dedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear