Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/2 OLAYLAK VE GÖRÜŞLER n surmüşlerdir. Çünkü "değişme", onlara göre yeceklerdir. Onlara gore, suregelen düzen değişmez, "yozlaşma" demekti ve yozlaşan devlet batardı. Bu değiştirileıüez; ilerleme, gelişme, yozlaşmaktan başinanış "adalet" kavramını da oluşturuyordu. Böy ka bir şey değildir ve insanın devlet yanında hiçbir le bir toplumda insanlann, sınıfsal dururalannm değeri yoktur, kişi nerede ise orada kalmalıdır. Bu anlamda devlet, bir tabular toplumu olarak değişmezliğine inanmalan, devletin adil olduğu anlamına geliyordu. Oysa adaletsizliğin ta kendisi idi ortaya çıkar ve eleştirilemez. liyordu devlet ve işte Platon, Sparta'yı ve yıkılmış bu. Köle, köle olarak, zengin zengin olaıak kalaDevlet kavramından tabulan temizlemenin tek gitmiş klânı ornek alarak kendi ideal devletini ya caktı ve bu düzen böylece sürüp gidecekti. Devleyolu, onu birey özgürlüklerinin korumacılığı ile göratmaya kalktı. Biz bu devleti, yönetici için eşitlik tin insana üstün olduğu inanışı, gunüne göre, ya çi ve ortaklaşacı nitelifinden ötürü "komünist" sa Idea kavramı Ue ya da Tanrı kavramı ile temellen revlendirmektir. Bu özgürlük, kuşkusuz, başkalayabileceğimiz gibi ustün ırka tanıdığı her turlü ege diriliyordu. Bu iki kavramın da özünde "değişme" rınm ozgürluğü ile sınırhdır ve böylece devlet bir menlik hakkından dolayı "faşist" diye de adlandı ye yer yoktu. Osmanlı devletinin durumu da bu toplum anlaşması kimliği ile gerçek yerine oturur. rabiliriz. Hitler'in kurmak istediği devletin kayna dur, padişah "Zıllüllah" denmesi bundandır. Ge Burada artık onun değişmezliği ve bireye ustünlüğü söz konusu değildir. Devlet de bütün kurumlar ğında bulunuyoruz. Hitler Almanyası'nda, sanayi leceğiz. ve kavramlar gibi değişimin dyalektik süreci içinci sınıf dışında, kimse kendi özçıkarını devletin çı"İlerleme" kavramı da yenidir, moderndir.'Bir de oluşumunu sürdürür. Batık devletlerle dopdolu karından üstün tutamazdı. toplumun ilerlemesi diye bir sorun söz konusu ola olan tarih bize diyor ki, "Devletler değişmedikleri Devletin çıkarlarını kendi ozçıkarından üstün tuiçin batmışlardır." Bu batışta elbet, insan gelişimitabilmesi için, imanın devleti "adaletli" ve mazdı eskiden, "statu quo" korundu mu işler yo nin engellenmesi büyük rol oynar, çünkü devlet, egelunda gidiyor demekti. İşler bozuldu mu da (diye"değişmez" sayması gerekir. Bir devletin adaletli olmen sınıfın sömürüsü için bir örgen durumuna gelması, yurttaşlara yasa önünde eşitlik tanıması an lim bir savaş yenilgisi) yöneticiler toplanır, toplu miştir. Toplum yasası gereği, bir gün gelir, bireyle mun neresinde bozukluk olduğunu araştınrlardı. Bu lamına gelir. Bununla bitmez elbet; adaletli bir devdevlet çatışık durumda kalırlar ve insanlara buyulet, yükleri ve nimetleri yurttaşlar arasında eşit ola bozukluk elbet, kimi yenilik heveslerinde bulunur ran devletin yerini, yaratıa insanın buyruğu yönündu. Örneğin Osmanh'da, diyelim kadınların şeriarak paylaştırır, soyu ve sosyal durumu dolayısıyle ta uygun giyinmemeleri, içlci kuilanımının artma de doğaya egemen olmak isteyen bir yönetim alıı. kimseye ayncalık tanımaz. sı, savaş yenilgisinin nedeni sayılabiliyordu. Teknik Peki, devletle birey hep yabancılaşmış bir durum Buraya değin, devleti bıreyin üstüne çıkarmak is yeniliklere yönelmek, başkaldırılara yol açıyordu. teyenlerin onaylamayacaklan bir şey yok diyebili Devlet en yetkin düzenin ta kendisiydi, değişme içinde mi bulunurlar? Başka bir deyişle, bireyin devriz. Ama bununla bitmiyor ki... Devletin adaletli onun özüne karşı olmakla kalmaz, ihanet de sayı leti özgeçi ile desteklediği durumlan yok mudur? olup olmadığıru kim denetleyecek? Ya da ben dev lırdı. Her şey olduğu gibi kalmalı idi. "Islahat" et Olmaz olur mu! Halkın halk için halk tarafından letten şikâyetçi olursam, devlet benimle eşit durum kinlikleri Osmanlının çöküş sürecinde başlaı ve hiç yönetimi, azınlıkta kalan düşünceye saygı, özgürda olacak mı? Tuttuğu yolu yanlış buluyorsam, dev de "yenileştirme" anlamma gelmez; ilerlemecileri lüklerin korunması, tarihsel zorunluluklar karşısınlet, değişmeye razı olacak mı? Bu son sonıyu aşa yozlaştırıcı olarak damgalamak anlamınadır. Tan da yeni yaşama biçimleri bulmak, toplumun değişime hep acık tutulması gibi soruniarda, birey, devğıda tumce başı yapalım. zimat'a kadar bu böyle gelmiştir. leti özgeçi ile destekler, böylece de yabancılaşma süDevletin en geçerli tanımlanndan birinin, "stareci ortadan kalkar, devietle bireylerin amacı birleAma Tanzimat'tan sonra ardı kesilmiş değildir. şir. tü quo'nun korumacılığı" olduğu bilinir. Bu yabana sözcük, "değişmeyen durum" anlamma gelir. "Dev I96O"tan bu yana askeri darbeler, devleti tehlikeden Devlet, tarihin belli bir döneminde ortaya çıkmışlet"in Batı dillerindeki karşıhklannda da böyle bir kurtarma genel gerekçesine dayanarak, yenileşme, "durmuş oturmuş"luk anlamı vardır. Bu yüzden gelişme, ilerleme eğilimlerini bastırmak amacına yö tır, onu oldum olası var sayma, onun hiç değişmeolacak, Nurullah Ataç, o Arapça sözcüğü "durul" nelik olmuşlardır. Kuşkusuz, bilinçli bir amaç de den var olduğuna iııanma yanlıştır. Geçen yazınıdiye öztürkçeleştirmeyi denemişti, tutmadı. lyi ol ğildir bu, tannsal devleti her şeyin üstünde görme da, Salihli ziyaretim dolayısiyle anlattığım Lydia du bence tutmaması, çünku duran, durulmuş bir güdüsunden kaynaklanır. Böyle olduğu için de bi Kralı zengin Croisos masalı (ya olayı), bize tarihin şey gibi düşünülmesi "devlet"in çok eski bir yoru rey acımasızca harcarur. Darbecilere, kurtarmak is derinliklennden sesleniyor ve kendi düzenlerini hiç mundan kaynaklanır. Platon ve onun izleyicileri tedikleri "devlet"in ne olduğunu sorun, size "statü değişmeden, olduğu gibi sürecek sayan hükümdar"değişme"nin, "devlet"in özüne aykırı olduğunu ile quo"nun bozulduğu anlamma gelen sözler söyle ların ne denli zavallı olduklarını söylüyor. Tarîhte Bataıılar MELIH CEVDET ANDAY Geçen haftaki yazımın bir yerinde: "Bir devlet, değiştiği için mi batar, değiştnediği için mi? Sanınm, önümüzdeki hafta bu konuyu ele alacağım" demiştim. O tumcedeki "devlet", Osmanlı devleti idi ve ben Osmanlı örneginden kalkarak kimi çıkarsamalar yapacak, özellikJe "değişme"nin, devletin ozune uygun düşüp düşmeyeceğini araştıracaktım. Gene de o konuyu deneyeceğim ya, neresinden tutturayım diye duşunurken, 24 Mayıs 1989 günlü Cumhuriyet'teki îlhan Selçuk'un "Nirengi Noktaları" başlıklı yazısı bana esin kaynağı oldu; diyordu ki Selçuk o yazısırun bir yerinde: "Mao Çin'de daha çarpıcı bir adım atmaya yöneldi: Toplumun çıkarlarını kendi özçıkarlanndan üstun tutan yeni bir insan yaratacaktı." Bu tumcedeki "toplum" sözcuğunun, "devlet" karşılığı olarak kullanıldığım saptadıktan sonra (çünku toplumun çıkarlanm temsil eden kurum devlettir) Mao'nun >aratmak istediği "yeni insan"ın, hiç de "yeni" olmadığını belirterek konuma girmek isterim. Ukel toplumda, demek klânda, bireyin özçıkarı sözkonusu değildi, belli bir klâııdan olan, o klânın geleneklerine gore davranmaktan başka türlusünü düşünemez, eşitlikçi ve ortaklaşacı bir duzen içinde mutlu, fakat ozgürlukten yoksun yaşardı; bu yoksunluk ise onu rahatsız etmezdi, çünkü özgürlük kavramı, ancak birey ortaya çıktıktan, demek insancıhk akjmı başladıktan sonra doğdu. Klân >ıkılalı çok olmuştu. Eşitlikçi ve ortaklaşacı eski Sparta devletinde de insanın özçıkarı diye bir kavram yoktu, her şey devlet içindi ve ancak devlet var oldukça onun insanları mutluluk içinde yaşayabilirlerdi. Ama bugünkü aklımıza göre oldukça tuhaf bir "eşitlikçi"lik ve "ortaklaşacıhk"tı bu; çünkü kölelerin ve işçilerin bu nimetlerden yararlanmalan söz konusu değildi. Kanı soylu olanların biyolojik ustunluğünu simge PENCERE 9 HAZtRAN 1989 Aynaya baktı kadın, delimtrak gözleriyle, kendisini süzdü, sonra uzun saclarını saçtı, savurdu. Adama döndü: Ben güzel miyim? Kimseye bakmıyordu o an, aynada kendisini seyreder gibiydi, karşısındaki ha var ha yok. Adam duraksadı. Kadın ikiledi: Güzel miyim? Güzelliğin üstünde bugün.. Ne demek o? • Peki, güzellik ne demek? İnsan, kullandığı sözcüklerin çoğunda vurgulanan anlamı duyumsar, sezer; tanımlayamaz.. Zaman ne demek? Evren ne demek? Çirkinlik ne demek? Ya güzellik? Binlerce kitap yazılmış güzellik üzerine; ama, dört dörtlük, kısa, açık, kesin bir tanımı var mı? Zaman ve mekân içinde değişiyor güzellik; kiminin güzel dediğine beriki çirkin diye bakıyor; bu çelişkiden türüyor kavramsallığı... Çirkinlik olmasaydı, güzelliğin anlamını, değerini, varlığını bilebilir miydik? Çelişki; insan aklının ışığı, uygarlığın itici gücü, doğanın yapısındaki bütünlüğün ikiiemi... Romalı şair Vergilius demiş ki: Güzelliğme pek güvenme!.. Bir dostum vardı, güzel kadınlara Vergilius'tan daha anlamlı biçimde takılırdı: Güzelim diye mağrvr olma hayatım, bir sivilce dünyanı tersine çevirir. Güzel üzerine binlerce özdeyiş var; ben bir Türk atasozüne bayılıyorum: Çirkinlik bürünür, güzel görünür. Doğadaki güzelçirkin bütünlüğü daha yetkinlikle nasıl vurgulanabilir? İsteyen tümceyi tersine de çevirebilir; bu kez anlamdaş bir tümce çıkar ortaya: Güzellik bürünür, çirkin görünür. Oerinlemesine güzellik, çirkinliği olabildiğince dışlayabilendir; ama, hiçbir zaman bu işlem sonuca ulaşamaz; çünkü bir kez bile böyle bir amaca varılabilseydi, evrenin sonu gelmiş olur, o anda kıyamet kopardı. insanoğlu atomu parçalayabilir; ama, güzelçirkin bütünlüğünü parçalayabilir mi? En üstün sanat yapıtında bile böyle bir sonuca ulaşılabileceğini sanmıyorum. Belki bunun içindir ki sanat tükenmiyor; yazarlar, şairler, ressamlar, heykelciler, mimarlar, müzisyenler yaratabiliyorlar. Bir kez bile çirkini tümüyle yok eden bir yapıt yaratan sanatçı, sanatın sonunu getirmiş olmaz mıydı? • Güzelçirkin bütünlüğü, bir anlamda mutluluğun gizemini de yapısında saklar. Çünkü her insanın da hem güzel hem çirkin olduğunu bize anlatır. Bu ikilem, kimi zaman çok kısa bir sürede kendini gosterir. kimi zaman daha uzun zamanda belirginleşir. Bir an, bir ışık yansıması, bir anlamın insan yüzünde dışavurumu, bir çirkinliği belirginleştiriverir. Buna karşılık en çirkin insanın bile güzelleştiği anların süreçleşmesi de olağandışı değildir. Herkes varoluşunda güzellikle çirkinliğin harmanını oluşturuyorsa, bu değişimin yanarsöner kumaşlar gibi zaman içinde dalgalanması, neden bizi şaşırtsın? Türkçemizin en güzel deyişlerinden biri de bu gerçeği dile getirmiyor mu: Bugün güzeliiğin üstünde!.. , Sevgili okurum, yazının sonuna geldik, son tümceyi yazarken diyorum ki bugün güzelliğiniz üstünüzde olsun. Güzelliğin Üstünde... ARADABIR K AZIM YElNtCE Hukukçu OKURLARDAN bulunmaktadır. Bu işçilerden 1 milyon 726 bini Türk tşe üye, diğerleri ise çeşitli sendikalara üye bulunmaktadır. Türklş'e bağlı 32 sendika Genel Çalışanlann örgütlendiği ve Merkezi ve 800 şubesinde onların her turlü sosyal haklarım savunan sendikalar, yaklasık 5 bine yakın işçi çahşmaktadır. tşverenler demokrasinin temel taşı ve karşısında çalışanlann baskı gruplannın bashcalan haklarım savunan arasında yer almaktadır. sendikalarda çalışan isçiler ise tsveren karşısında, emeğini adeta deyim yerinde ise satarak geçimini sağlayan "Sendikasız SendikaUlar"ı isçiler için sendikalar birer oluşturmaktadırlar. İşçi güvence ve onların haklarım savunmak için var sigortalandır. Ne yazık ki, olan sendikalardan yalmzca yurdumuzda çalışarak Türkiye Madentş yasamını sürdüren memurlar Sendikası'nda çalışan 120, ise yasalar gereği Genel Madenış sendikalaşma dışında Sendikası'nda çalışan 60 ve kalmaktadır. Son 10 yılda toplam ulusal gelirden maaşlı Türktş Genel Merkezi'nde çalışan 90 işçi olmak üzere ve ücretlilerin aldığı payın toplam 270 işçi Tez Kooplş %25'lerden %15'lere inmesi, Sendikası'na üye olarak, çalışanlar için isverenleri bulunan sendikalasmanın önemini bir sendikalara karşı sendikal kez daha giındeme gücünü kullanarak getirmektedir. Çatısma ücretlerinin yükseltümesi Bakanhğının ocak 1989 mücadelesinde istatistiklerine göre, bulunmaktadırlar. Geriye yurdumuzda J milyon 500 bin kalan 29 sendika çalışanlan dolayında sigortalı işçi ise sendikasız sendikal bulunmaktadır. 2 milyon 230 çalışanlandır. Sendikalarda bin işçi ise sendikalara üye Devlet mi Ustlenecek? Kamuoyunun şaşkınlıkla karşıladığı "MİT Raporu" nedenıyle kişiliğinde haksız saldınya uğrayanlardan emekli Orgeneral Sayın Necdet Üruğ'un, MİT'in bağlı olduğu Başbakanlığa karşı Danıştay'da açtığı manevi tazminat davası, biliyorsunuz sonuçlanıp kesinleşti: Başbakanlık, davacıya kırk milyon lira tazminat ödeyeceklir Kararın dayanakları: Basına yansıyan Danıştay 10. Daire kararına göre: "Devletin varlığı ve güvenliğiyle ilgili bir kamu hizmetinin hukuk kuralları çerçevesinde yürütülmesi zorunludur." "Kamu hizmetinin devletin güvenliği ve varlığıyla ilgili olması, anayasal güvence altındaki temel hak ve özgürlüklerin gözardı edilmesini haklı gösteremez." "Suçlamalar, bir yılı aşkın bir süre önce ortaya çıkmış olmasına" karşın, yürütüldüğü belirtilen soruşturmayla "neyin amaçlandığı, bu soruşturmanın yasal niteliğinin ne olduğu", suç işlediği belirtilen kişi hakkında "cezai takibata geçilip geçilmediği" davalı idarece açıklanmamıştır. Başbakanlık mahkeme istediği halde "konuyla ilgili herhangi bir bilgi ve belge" göndermemiştir. Oysa davalı yönetimin "görevi, doğrudan Başbakanlığa bağlı MİT'ten kaynaklanan suçlamalara dayanak oluşturabılecek bilgi ve belgeleri" geciktirmeden yargı yerine vermekti. Böyle bir şey yoksa o zaman da "suçlamaların dayanağı olmadığını açıklaması" gerekirdi. Suçlamalar bu haliyle "gerçeğe uygunluğu herhangi bir şekilde kanıtlanamayan, dayanaktan yoksun, soyut iddialar olarak kalmış bulunmaktadır." Üstelik, Başbakanlığın idare ajanına yönelik iddialannın doğruluğu "davalı idarenin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz, sadece idareye söz konusu kişiye rücu etme imkânı" verir. Başbakanın açıklamasr Danıştay kararının içeriğı haber olarak televizyonda verildikten ve basına yansıdıktan sonra, Başbakan Sayın Özal, bir gazetede davalı imiş gibi hakkında yanlış haber verildiğini ileri sürerek bir açıklama yapıyordu. Açıklama şu yönü ile ilginçtı: Başbakana göre dava, "şahsi kusur"a dayanan bir tazminat davası olmayıp, Başbakanlık hasım gösterilmek suretiyle ve idarenin "hizmet kusuru" nedeniyle açılmıştı. Hizmet kusuru, "kişiye bağlı" sübjektif bir durumu anlatmıyordu. "Yani bu durumda kişi olarak kimse kusurlu olmayıp, kusur hizmetin kuruluş ve işleyişindeki düzensizlik'ten kaynaklanıyordu. "Dolayısryla hizmet kusurundan doğan zararı belli kişilere yüklemeye imkân yoktu." Sayın özal, olanlarda kimseyi "kişisel" yönden kusurlandırmak istemiyordu. Ortada sadece hizmetin kuruluş ve işleyişinden kaynaklanan bir "düzensizlik" vardı. Hepsi bu kadar. Kamuoyunca bilinen ve Danıştay kararında geçen maddı olgulara göre, acaba bu açıklamanın hukuka uygun ve inandırıcı olduğu söylenebilir mi idi? Elbette hayır! Danıştay kararında üzerine bastırılarak belirtildiği gibi, bir kamu hizmetinin devletin varlığı ve güvenliği ile ilgili olması, onun hukuksal düzeni yok sayabıleceğı, kişiler hakkında dilediği gibi işlem yapabileceği, rapor düzenleyebileceği anlamma gelmez. Davaya konu edilen "MİT Raporu"nda açık "suçlamalar" vardır. Hizmet sınırı aşılarak, kişilerin en gizli hak ve ilişkilerine kadar uzanılmıştır. Başbakanlık soruşturma yapıldığından söz etmiş; Danıştay kararında vurgulandığı gibi "bununla neyin amaçlandığı, bu soruşturmanın yasa niteliği" cezai kovuşturmaya geçilip geçilmediği, bir yılı aşkın süreye karşın, mahkemeye bildirilmemiştir. Danıştay'a konuyla ilgili hiçbir bilgi ve belge verilmemıştir. Bu nedenle de mahkeme haklı olarak, davacıya yönelik suçlamaları gerçeğe uygunluğu kanıtlanamayan "dayanaktan yoksun soyut iddialar" olarak nitelemekte ve Başbakanlığı davacıya kırk milyon lıra manevi tazminat ödemeye mahkum etmektedir. Devletin güvenliği ve yüksek menfaatleri ile ilgili bilgi ve belgelerin mahkemeye verilemeyebileceği idari yargıda bilinen bir kuraldır. Ancak ilgili bakanın veya başbakanın, bu sonuca götüren haklı ve inandırıcı "gerekçe"yi mahkemeye bildirmesi de bir başka yasal zorunluktur. Bakılan davada, Danıştay'ı sağlıklı karara götürecek bilgi ve belgelerin verilmiş olması bir yana, sözü edilen soruşturmanın "yasal niteliğinin ne olduğu"nun bile yüksek mahkemeye açıklanmadığı anlaşılmaktadır. Hizmet kusurukişisel kusur: "Hizmet kusuru", idari hizmetin kuruluşu ve işleyişiyle bağlantılıdır. idari örgüt yetersiz veya hatalı kurulmuş olabileceği gibi, idare ajanı da tutumuyla kamu hizmetinin iyi işlememesıne neden olabilir. Bu hallerde kamu görevlisinin işlem veya eyiemı yönetime mal edilerek yönetim sorumlu tutulur. Ancak idari ajanların kişisel sorumluluğu ortadan kalkmaz. Anayasanın 129. maddesi de "memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla idare aleyhine açılabilir" kuralını getirmiştir. Olayda salt "hizmet kusuru" bulunduğu kabul edilse bile, Sayın Özal'ın, "doğan zararı belli kişilere yüklemeye imkân olmadığı" savının hukuksal dayanaklardan yoksun olduğu kolayca görülmektedir. Oysa kişiliğe verilen zarar, devletin güvenliği ve varlığıyla ilgili bir alanda çalışan kamu ıdaresinin (MİT'in) işleviyle bağdaşmayacak derecede kusurlu bir davranıştan kaynaklanmıştır. Basından ve Danıştay kararrndan açıkça anlaşılan, olayların hizmet kusuru sınırlarının ötesıne taştıgıdır. Öğretide ve uygulamada: Kötü niyet, kamu görevinın amacınjn asilması veya hukuka, hizmet gereklerine kasıtlı uyulmaması "kişisel kusur"un ölçütleri olarak benimsenmiştır. Kanımızca hizmet kusurundan öte, idare ajanlarının "kişisel kusur"larından burada söz edilmelidir. Kişisel kusur, kamu görevlisini sorumlu kılarken, kamu yönetimıni sorumluluktan kurtarır. Suç nitelıkli "hizmet dışı" bu eylem, hukukun üstünlüğüne inanılmış bir ülkede kendi haline bırakılamaz. Sorumluları herhalde ceza mahkemesinin önüne çıkarılmalıdır. Ödenecek tazminat için de devletin, hukuk mahkemesıne başvurması, sorumlularından bunu tahsil etmesi kaçınamayacağı görevıdir. Ciddi bir yönetimde, tazminat için sorumlularına yönelme, herhangi bir kimsenin oznel takdirıne bırakılamaz. Sendikasız sendika çahşanları çalışan işçilerin yaklasık %5'i sendikah durumdadır. Emeğin en yüce değer olduğunu ve sendikalarda örgütlenmenin gereğini her yerde vurgulayan sendika yöneticilerimiz, bu olumsuz tablodan bir sonuç çıkarmalıdırlar. Sendikasız sendika çalışanlan da emeğinin karşılığının toplu sözleşmeler ile belirlenmesini istemektedirler. S bin çalışana karşılık, toplam 270 işçinin sendikchlaşması görünümü, artık çuvaldızı birazcık da kendimize batırmamız gerektiğini söylemektedir. ŞÜKRÜ KARAMAN Sorunlarla dolu Dört emekli öğretmen Doğu ve Güney Doğu Anadoluyu görmek ve özlemimizi gidermek üzere 18 Mayıs 1989 günü Gaziantept gittik. 70'ten fazla yatağt olan Öğretmen Evinde kalabileceğimizi umuyorduk. Öğretmen Evi Müdürü Saym Erdoğan Saygıh, "Yerimiz yok" dedi ve ilave etti, "Dışa açıayoruz, diğer bakanaklar mensuplarma Öğretmen Evlerinde yer vererek öğretmenlerin de ne kadar modern evleri olduğunu göstermeye çahsıyoruz, bu nedenle yerimiz yok " dedi öğretmen ve emekli öğretmenlerin ödentileri ile gelişen öğretmen evlerinin yönetimindeki bu mantıksızhğa hayret ettik. Erzurum öğretmen Evinde yer verildL Temizük işçisine yatak çarşaflanmn kirli olduğunu söyledik. Değistirmelerini rica ettik. Temizlikçi, "Çarsaflan değiştireli henüz uç gün oldu" dedi. Israr edince değiştirdüer. Bu sırada bir başka görevli geldi, "Bu çarşaflar müfettişlsre mahsustur. Olmaz başka çarşaf getirin" dedL Meslekte esas öğretmenliktir dedikse de dinletemedik. Erzurum öğretmen Evi bakımsız, pencereleri kapanmıyor. Boyalan kabarmış döküuiyor. Duvarlan kirli, köşeler örümcekli, duşlar bozuk. Cami çok yakın olduğu halde Öğretmen Evinin mesciti var. Öğretmen Evleri temizük ve baktm yönünden denetlenmeH ve yönetimi, müdürlerin takatrine bırakümamahdır. SABRİ BABACAN Erenkoy Kaptan Arif Sok. 599 Kadıköy tstanbul Güzel Şehirler için urunıer: ANA BîLMCk WER VERDE KAPSINIZA 9ILMEK A PEUBECLİĞİKJDE MOBO'nun bazı özellikleri: • Hafifve sağiamdır. Sökülüp yenıden takılabilir. Taşınması, yer değiştirmesi koiaydır. • Isı ve ses yalıtımı sayesinde konforludur. • Paslanmaz, cüıiimez. Boya/Bahm gerektirmez. Güneş etkisine dayanıklı olarak fildişi, kum beji, su yeşili, göl grisi renklerinde üretilir. İşte MOBO Kabin Sistemi. İhriyacınıza, esnek planlı, konforiu ve hazır çözüm (Ustelik, şehirlerimizi de güzelleştirir.) Amacınıza g ö r e boyutları, planı ve MOBO birçok amaç için çok elverişli. Gazete Bayii, Gişe, bazı özellikferi ayarlanabilir. Çünkü ı..ı ,.'.. ^ Şantiye, Büfe, Güvenlik Kulübesi, Danışma Bürosu, PTT... hatta banka moduler sıstemlıdır. d e n ^ d a r a k ü r e t i | m e k t e d i r bile olabilir: Mini Döviz Bürosu! Herbiri aynı şaşmaz standarttadır... Toptan ve perakende satışlar için *CT|> Cam Elyafı Takvıyeli Pohyester'in kısoltılmış uretımındeCTPtercıhedılır. Gczete boyn aıorok MOBO... turseııı İngiliz Lisan Okulları Danışma Merkezi Cumhurıyet Cad 173 4 8 EHnadaC Istanbul 80230 Hıltoc Oleit karşısı Teı (1)148 39 7 7 1 4 8 79 43 Tlx 27498 TUSM TR Fax (1)132 97 29 Mükemmel durumda simdi bir telefonunuz yeterli: ' Dıledığınız sayıda Mobo hazır! H öı !•• • ı ıı ı ı ı ° dldır . /^? ?t" G M ?ehlrmobi| y alon " angi rengi seversiniz? Uretım ve Genel Satıs CITROEN CX PALLAS 2400 Tel: 159 11 77 Nufus cüzdanımı kaybettim. Hukumsüzdür. HALUK ÖZEN SATILIK DAİRE Ortakoy'de ışverı olmaya eKerışlı. Tel: 522 72 48 Şan Tayian CAM ELYAFSA1NAYİİ A^. BırffŞBCAM urunu Turkıye Ş.şe ve Cam Faonkalar. A ş bir T Ü f U d V I İ « W İ U > » I kua mobo MODÜLER KABİN SİSTEMİ Büyükdere Cad. 13/2 80260 ŞışiiİSTANBUL Tel:(l)l4l 18 28(1)141 44 54 "Daha iyi bir yaşam için."