28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
25 HAZİRAN 1989 PAZAR YAZILARI CUMHURİYET/7 Paris 9ten Kopenhag'dan 14 Temmuz'a ııçaıı kuşlar 178919891992 tarihleri Paris 7 "Avrupa'nın kültür başkenti" yapacak biryolun kilometre taşları gibi. Bürokratından sanatçısına dek tüm Fransızlar, devrimin 200. yıldönümü için kollan sıvamışlar. kılmak. Pastanın mumları devrimin PARİS Fransa devrimin 200. coşkusuyla bir kez daha yakılayüına Concord hızıyla yaklaşıyor. cak. Paris Komünü, Marat, Danözgürlüğe kanat açmış, üçlü ba ton ve Robespierre'ler adına. nş kuşları uçuşuyor 14 temmuza 1789'u hazırlayıp devrime öncülük doğru. Concorde uçaklannı çağ eden ve 56 yıl sonra giyotinle karıştınyor insana. Bu yıhn sembo falan uçurulan bu kişiler kahralü üç renkli, mavi beyaz kırmı man mı, suçlu mu? 200 yıl sonra zı birbirine bağımlı üç kuş çünkü. bugün Robert Hossein, Palais De önemli bir üçgen bu, salt Fransız Congre'de sergilediği "La Liberbayrağı ya da salt "egalite, liber te ou La Mort" (Özgürlük ya da te, fraternite" (esitlik, özgürlük, ölüm) adlı oyunla Fransız tarihikardeşlik) değil. Üç önemli tarihi ni, devrimi ve toplumunu eleştiriFransızların; 1789, 1989 ve 1992, yor özgürce! 200 yıl sonra yermek yani Paris'in Avrupa'nın "Kültür de övmek de demokrasi göstergesi!.. Başkenti" olacağı tarih. Bir diğer "Grend Palais"de ise, Paris'in raeydanlan ve sokaklan 200. yıl için soluk alıyor şimdi. 31 bir zamanlar okullu ressamlar ve Mart 1989'da Paris'in belki Paris akademısyenlerinin alaya alFransa'nın sembolü ünJü Eyfel dığı, Paul Gauguio'in 200 yapıtı kulesi 100. yaşını kutladı semayı sergilenmekte. Fransızlar geç de kaplayan havai fişekler arasında. olsa gönül borcunu ödediler ünChamps Elysee"nin bir ucunda lü ressama! UArc de Triomph, perdeler arkaYıhn sanat olaylan ve 200. yısında baştan sona restore edildi, lın Prolog bölümü işte böyle başyıkandı paklandı; öbür uçtaki ladı Paris'te. Ancak Epilog'un kim Concorde Meydanı, üç renkli ışık tarafından söyleneceği bilinmiyor ve su oyunlanyla bu görkemli kuthenüz. tlk sinyaller Bastille Opelaraaya hazır şimdiden. rası'nda, devrim düşünürlerinden Her yerde "Liberte, Egalite, Beanınarchais'nin yazdığı soylu sıFnıternite" bayrağı dalgalanıyor. mfı hicveden "Le Mariage De Fransızlar akıl almaz fantazyalar Figaro" (1784) adlı yapıtın sahneüretiyorlar. Modacılar iç çamaşır leneceği doğrultusundaydı. Böylemodellerinde 1789'dan esinleni ce Bastille Operası, Mozart'ın besyor, reklamcılar en çılgın slogan telediği "Figaro'nun Dtigânü" larla insanlan saşkına çeviriyor. operası ile açılacak, 200. yıl anıtı Bürokratından sanatçısına tüm olarak 14 Temmuz şöleninde epiFransızlar bu iş için kollan sıva log olacaktı. Ne var ki bu düs, dılar. Çünkü tek amaç, her dönem Bastille Opera binası tamamlanasanat, kültür ve raoda merkezi madığı için gerçekleşemedi, üsteolan Paris'te 200. yıl pastasını lik genel sanat yönetmeni Daniel unutulamayacak denli görkemli Barenboim görevinden alınarak, yerine Vves Saint Laorent Modaevi'nin karizmatik idari müdürü Pierre Berge atandı. FETAY SOYKAN Bugün, çevresinde 2700 kişilik salonu ve süper teknik donammlı opera binasının da yer aldığı Bastille Meydanı, 14 Temmuz 1789'da işçi ve proleterler öncültiğünde halkın ayaklanmasına sahne olmus ve Bastille Cezaevi yıkılmıştı. Yıllar sonra cezaevinin kalıntılanndan meydanı n orta yerine 52 metre yüksekliğinde "özgürlük siittmu" insa edildi. Her yıl olduğu gibi, aynı gün tüm Parisliler bu sdtunun etrafında, o cezaevinde yatmış olan Voltaire ve Sade"ı da anımsayarak, özgürlük ve eşitlik andı içerek coşacaklar, oradan kral XVI. Lui'nin idam edildiği Concorde Meydanına taşacaklar; zencisiyle, beyazıyla yerli ve yabancısıyla... tki asırlık bir yaşgünü öylesine sıradan olmayacak kuşkusuz. Beklentiler çok fazla bu yaşgününde salt tutuklular yasaklılar değil, Fransa'ya sığınmış yabancılar için de bir umut yılı bu yıl. Hükümetin kararları, parti sloganları merak ve heyecanla izleniyor, çünkü ufukta 1992 var. Göbek dansı ve £alaf el FERRUH YILMAZ ki belediye meydanına kadar uzanır. Diğer ana alışveriş caddesi "Slröget" adı verilen bu caddeyi T şeklinde keser. işte Kongens Nytorv'dan başlayan Ströget, diğer ana alışveriş caddesi "Köbmagergade" tarafından kesildiği noktadan sonra birdenbire avamlaşır. Bu noktadan belediye meydanına kadar olan bölümün üzerindeki bar ve diskotekler neredeyse tamamen Kopenhag'ın batısındaki banliyölerden hafta sonu Kopenhag'a doluşan gençlere ayrılmıştır. Gece yaşamı kültüründen yoksun fırıncı kız ve bakkal çırağı oğlanlar cuma ve cumartesi gedinlemek isteyenlerin gidebileceği Woodstock gibryerler açılmış durumda. Kopenhag gece yaşamının ağırlık noktasını Kongens Nytorv civarından belediye meydanıyla tren garı arasındaki küçük bölgeye kaydıran en önemli gelişme kuşkusuz bu yıl açılan dört katlı eğlence merkezi Scala oldu. Içinde sinemadan İrlanda pub'ına, Çin lokantalarından göbek dansı açlığında falafel servisi yapan Arap restaurantlarına kadar her türlü "eğlence" mekânımn bulunduğu Scala'nın açılmasıyla birlikte, cevresindeki sokaklarda da pıtrak gibi barlar ve cafeler açılmaçi semti olan Nörrebro. Nörrebro son aylarda üst üste açılan enfeleri sayesinde gece yaşamının başka bir ağırlık noktasını oluşturmaya başladı. Baris hareketi militanlannın Cafe Ruot'uyla 60 kuşağının açıp işletmeye başladığı Barcelona. Cafeen Funke, "Bananrepublikken" (Muz Cumhuriyeti) ve 70'lerden kalma Haand Hanke'si yaya 10 dakikada katedilecek bir mesafe içinde bir gece mekânları dizisi yaratmış durumdalar. Şehir merkezinin civarındaki benzer semtlerdeki cafelerde oiduğu gibi bu mekânlann da en büyük özelliği Danimarkalı caz müzisyenleriyle etnik müzik gruplarının verdiği ücretsiz konserler. KOPENHAG Kopenhag gece yaşamının ağırlık noktası artık sadece şehir merkezinde değil. Şehir merkezindeki bar ve cafeler 80'li yıllarda rAtrak gibi çoğalırken, 90'lı yılların Kopenhag geceleri merkezin yanı sıra merkezin dışındaki değişik ağırlık noktalarında geçeceğe benziyor. Kopenhag gece yaşamına katılanların sayısının artmasına paralel olarak gececilere yönelik açılan değişik mekânlar da gececilerin niteliğine göre belli odak noktalan etrafında yoğunlaşmaya başladı. Eskiden karşıdaki Isveç'in Malmö kentine giden deniz otobüslerinin kalktığı "Nyhavn" ve Kraliyet Tiyatrosu'yla bazı büyükelçiliklerin bulunduğu "Kongens Nytorv" civarında yoğunlaşan gece mekânları halen yerü yerinde duruyor. Buraların müdavimlerini de yine Kopenhag'ın kuzeyindeki zengin mahallerinden gelen orta yaşlı "bay" ve "bayan'Marla 80'lerin başında yuppie modasımn görünürdeki takipçisi gençler oluşturuyor. Yine bu çevrede sanatçılarla sanatçı hayranı kızlann gittiği barlarla Danimarka'nın en zenginlerinin yemek yedikleri "exlusive" restaurantlar bulunuyor. 60'lı ve 70'li yıllarda denizcilerle orospuların takıldığı Nyhavn zaten 80'lerin başındaki restorasyonlar ve restorasyonlar sonucu açılan yeni tür cafe ve restaurantlarda uygulanan yüksek fiyat politikası sayesinde bu "istenmeyen" unsurlardan temizlenmiş, Kongens Nytorv civarındaki "menzutn" yerlerle uyumlu hale getirilmişti. Kopenhag şehir merkezinin iskeletini oluşturan trafiğe kapalı iki ana alışveriş caddesinden biri Kongens Nytorv'dan öbür uçta Kopenhag'da gece yaşamının yeni Buralara devam edenlerse eskimekânlarından biri, bu yıl açılan 4 katlı eğlence den solcu diyebileceğim günün tamerkezi Scala. İçinde sinemadan İrlanda biriyle "alternatif" çevrelere yakın duyan gençlerle gençliklerini pubuna, Çin lokantalarından göbek dansı üniversite kantininde "Markeşliğinde falafel servisi yapan Arap sizmin gunümuzdeki anlamı'nı restaurantlarına kadar her türlü "eğlence" var. tartışmakla geçirmiş şimdilerin gerçekçi orta yaşlıları. Bu tür yerBanliyöden gelen gençler, hafta sonu "kız lerde tek tavlama" heyecanı içinde Scala'yı dolduruyor. den gelentük de olsa, banliyölerkızlann gelen orta yaşceleri biranın dozunu biraz fazla kaçınnca kontrolünü kaybeden tsveçliler gibi en uyumsuz notaların bir araya getirildiği naralar atmaya başlarlar. Ströget'in ara sokaklan ise eşcinseller gibi bazı nıarijinal grupların mekânlarına ev sahipliği yapar. Ströget'in bu özelliği Kopenhag gecelerinin modern deyimle kimyası değiştiği halde henüz değişmedi. Ströget bildik halinde devam ededursun, Ströget'e paralel sokaklarda ilginç şeyler olup bitiyor. Bir üst caddede ilginç müzik gruplarının çaldığı cafe türü yerlerin dışında bir de her akşam bir caz konserinin yer aldığı Ben VVebster ya da 60'lann müziğini ya başladı. Scala'nın müdavimlerini yine özellikle hafta sonlannda Kopenhag'ın batısındaki banliyölerden gelenlerle bu tür yerlerden gelen genç kızları seyretmek için buraya takılan yabancı gençler oluşturuyor. Seyretmek her ne kadar sonuç isc bu kızlardan birini "tavlamak" yabancı gençler için potansiyel bir imkân olarak bir heyecan unsuru yaratıyor. Bu genellemelere sağmayan Kopenhaglılarsa şehir merkezinden, merkezi çevreleyen mahallelerdeki mekânlara kaymaya başladılar. Bunun en tipik örneği de eskiden beri eski ve döküntü evlerin ucuz kiralarından dolayı öğrenci ve işlı sola yatkın hatunların önyargılı olmamak gerektiği düşüncesiyle yabancılara daha hoşgörülü bakmalanndan dolayı daha "yanına yaklaşıhr" bir imkân arz ettiklerini kavramış yabancılara da rastlanabilir. Kopenhan gece yaşamı müdavimlerin niteliklerine göre farklı ağırlık noktaiarında yoğunlaşmaya baslasa da hangi müdavim çevresinde olursa olsun gece yaşamının vazgeçilmez ve değişmez bir unsuru vardı: Bira. Sanatçılann gittiği barda da banliyölü kızlann mekânlarında da gece yaşamının vazgeçilmez yakıtı bira. Danimarka'da sınıf ve kültür farkı tanımayan gerçek anlamıyla milli içki sayılabilecek bira. Bübao'dan Zürih'ten Bir kentin fotoğrafı Eürih parlamentosunun açtığı fotoğrafyarışmasınm adı, "Benim Zürih'im". Kentin yarışmaalara göre en güzel ve en çirkin yerleri fotoğraflanacak. Amaç, kent bilimini geliştirmek. Acaba tstanbul'da böyle bir yarışma açılsa sonuç ne olurdu? DOĞAN ABALIOĞLU ZÜRİH "Benim Zürih'im" Gtinah sokağı rahibeleri önünde yan uykulu bir cüce, yüzlerce kez kullanılmış kızartma yağlanmn biraya bularuk kokusunu sokağa doğru süpürmekte. Cücenin cüceliğine hiç şaşmadını. Bilbao'nun bu sokağı, yüz okkalık hatunları, cüceleri, kör eroin satıcıları ve travestileriyle tspanya ölçüsünde ilginç ve tekil. Çok geçmeden yeni bir yönünü daha keşfedeceğim. Kaldınmda bir kedi yalanıyor. Benim yalnızTürkçesi "tilki" olan "zorra" lığım nasıl bir yavru köpekse, bu kedi de öylesine bu sokağın kedi sözcüğü, şıllık anlamında da kulkır kıkır gülüyorlar. Evin üst penceresinde he>rbetli bir kadın. Memelerini beline dayamış: "Bir daha buralara gelirsen. ayaklanıu kıranm ulan senin!" diye bağırıyor, aşağıdaki adama. Üç buçuk ak saçı diken diken uçuşan göbekli ihtiyar, tehlikenin altında ve se>'ircilerin önünde olmaktan aldığı cesaretle cevabı yapıştırıyor: "Senin gibisine muhtaç olmaktansa, escinsel olurum daha iyi, şıllık!" mın sıradan resimlerine binip gitti. Kırmızı bereli Bask polisinin gece saat ondan sonra giremediği bu sokakta, bir de manastır var demek. Hem de kuruluşunun üç>üzüncü yılını kutluyormuş. San Francisco'nun Karmelitas rahibeleri. San Francisco, Amerika'da bir kent olarak üne kavuşmadan önce, Peder Francisco diye anılan kendi halinde bir azizdi. ispanyada hâlâ öyle. Aziz Francisco'nun bakire güvercinleri, Karmelitas rahibeleri üçyüz yıldır bu günah sokağında; kadın eti aiıp satan kasap dükkânlan, meyhaneci cüceler, sarhoş gemiciler, kadın tavırlı erkekler ve erkeklik taslayan pezevenklerle aynı küçük dünyayı paylaşıyoriarmış meğer küçük namussuzluklann sokağını. O yüksek duvarların ardında kocaman bir de bahçe var. Karmelitas rahibeleri, Las Cortes'in günah topraklaı ında lahana, pırasa, havuç ve salata yeüştiriyorlar. Manastınn yaşı belli. Ama Las Cortes'in ne zaman ünlendiği bilinmiyor. Kesin olan, rahibelerin bundan elli yıl önce manastırın kapılarını sokağın çaresizlerine açtığı. Sarhoş gemicinin dövdüğü orospunun yaralan burada sarılıyor. Dikiş öğrenmek isteyene dikiş, anasının memesinden marijuana sigarasına geçen öksüzlere okuma yazma öğretiliyor burada. MİNE SAULNIER BİLBAO Atlantik Okyanusu'na karşı bir sabah. Yâlnızlığımı, bir köpek ^vrusu gibi dolaştınyorum Bilbao sokaklarında. Las Cortes. Bu eski liman kentinin "scak" sokağı. Birkaç saat sonra, gün bitip aydınlıklar solarken karanlık kapı ağızlanndan eciş bücüş insanlar doğacak geceye. Loş bar köşelerinde beyaz, küçük paketler elden ele geçecek. Kadınlar, yer yer çüriimüş kalçalarım gösterecekler yeni gelen Panama gemisinin tayfalanna. tspanya kralının temiz yüzü basılı, buruşuk kâğıt parçalan alınıp verilecek köşe başlannda. Buranın yasası fuhuş, uyuşturucu ve hırsızlık. Üçünün de imanı para. Geçenlerde ünlü bir aktör: "Hiç takmıyorum parayı" dedi. "Yitirmişim, kazanmışım önemli degil benim için." yarışmanın adı. "Sizin için neresi en güzel, neresi en çirkin?" Bu iki soruyu birer fotoğrafla saptayıp 11 eylüle kadar kent parlamentosu üyesi bayan Ursula Koch'a iletmek gerekli. Seçici kurul mimariar pastasının önde gelen isimlerinden oluşuyor. Elemelerden sonra başa yan1957 yılında Roma'da temeli şanlara diğer güzellikleri (veya çir atılan AT, 12 ülkeyi kucaklayarak kinlikleri) yakalayabilmeleri için ekonomik, siyasal, sosyal ve külgerekli araçlar verilecek: Bisiklet, türel bir ağ oluşturdu Avrupa'da. skatboard, yürüyüş ayakkabısı, Sınırlar kaldırılmış, gümrükler tramvay bileti gibi. Hava kirlen açık, sermaye ve işgücü dolasımı mesine etkisi olanlar düşünülmü serbest... Bir ütopya sanki. Insanyor. lar pasaportlara bile gereksinme Bayan Ursula Koch basın top duymayacak, gençler Erasmus lantısında gırişimi. "Kent görünü operasyonuyla bir üniversiteden mü, bayındıruk müdürlügünün iz Sorbon'a yatay geçiş hakkı alabinine, yetkililerin, mimarlann ta lecek. lnsanlar "özgür, eşit ve karsanlanna bırakümamah. Bu iş bü deş çünkü. Paris'te yasayan her tünün konusudur" diye niteliyor. dört kişiden biri yabancı bile Bireyleri yarışmayla devinime ge olsa... çirmek, böylece yapılaşmanın bilıncine vardırmak, çeşitli düşüncelerin ayrımına ulaşmalarıyla çorbada tuzlarının bulunması isteniyor. Doğal, mimari planlama öncelikli bir olgu. Bunun değerlendirilmesi yetkili makamlara bırakılıyor. Eğer bir takışma varsa, konu yargıya aktarılıyor. tzin: "Genel görünüme katkının sağlanması" tümlecine uygunlu NEDİM GÜRSEL ğuyla değerlendiriliyor. TORİNO Cesare Pavese'nin İşte sorun burada. "Zevkler ve kentinde, Torino'dayım. Ne turenkler tartışıimaz" anlayışma gö haf, yayımcım FeltrineUi'nin çağre hangi ortamdan gelen \e öğre nlısı olarak Torino Kitap Fuarı'nimden geçen kişi veya kişüer ken, n a değil, Pavese'nin izini sürmek tin orasına burasına lök gibi bir i ç j n geldim sanki bu kente. Bir inyapı kondunılmasına karar vere tihann izini sürmek için. Tezer cek? Özlö de aynı amaçla buraya gelKonuyu Zürih'in dışına çıkanr, miş, Yaşamın Ucuna Yolculuk'genelde ele alırsak, böyle yerler ta Pavese'nin içine kapalı kişilide çalışanların çoğunluğu serbest ğini çözümlemeye, varoluşundameslek deneyiminde çaba harca ki açmazlan kimi vakit kendi açmamış veya böyle bir çalışmaya mazlanyla da özdesleyerek anlathiç niyetlenmemiş kişilerden olu maya çalışmıştı. şur. Her ay sonu maaş alıp, bir Garın tam karşısındaki Roma emek sonu ortaya çıkan, yüzyılla Oteli'nin önünden geçtim. Eski nn kültürüyle kaynaşması gereken bir taş yapı. Pavese'nin intihar etyapıya "evet hayır" derler. tiği otel. Ünlü yazar 1950'de ttalAma konu aynca toplumun ya'ya film cevirmeye gelen Consbelli bir oranıyla onaylanırsa ge tance Dawling adlı Amerikalı bir lecek kuşaklara gülünçleşme kor sinema oyuncusuna âşık olmustu. kusu önlenmiş olur. Girişimin al Bu büyük tutku değiştirmişti onu, tında yatan amaç, "Bu haltı hep utangaçhğını ve varoluşunun tek birlikte yedik" yorumunda mı nedeni saydığı yazarlık uğraşım dersiniz? bir yana bırakarak Constance'Ia tstanbul'u (salt tstanbul'u mu?) Roma'ya, deniz kıyısındaki tatil düşününce, "acaba" demeden edemiyorum. Bizde de bu tür bir yarışma yürür mü, yoksa daha çok ya'mn en önemli edebiyat öduiü mu batarız? Srega'yı aldığı sırada, sevgilisinin 50'li yıllarda bir BeTeBe (kü onu bırakıp gitmesi derin bir sarçük mozaikier) olayı yaşadık. Sı sıntıya yol açmış, ilk gençliğinden va yerine yapılann dış, özellikle ön bu yana peşini bırakmayan intiyüzlerine yapıştırılırdı, rengâ har saplantısını yeniden gündeme renk... Arabeskin ağababasıydı di getirmişti. Sonra... Torino'ya sıyebilirim. Hani bir tanesini bul cak bir ağustos günü dönüş. Boş sam, resmini çeksem ve bu yarış caddeler, ıssızsokaklar, kadınlamaya girmeme izin verseler, eksi rın ulaşılmazlığı. Bir avuç uyku değerin doruğuna oturturlar be hapı ve ölüm. "Herkese bir bakışı ni, bundan eminim! var ölümün / Ölüm gelecek ve se Yaşasın 1789 Fransa'da iç çamaşırtanndan günlük giysilere kadar her şey 1789'u çağrıştıran imgelerle doldu. tabii çagdaş modanın çizgilerine uyan bir biçimde. Kırmızımavibeyaz renklerle bezeli bu dekolte kıyafet de, 14 temmuzda sokakian dolduracak Fransız kızları için tasarlanmış çılgın giysılerden biri... Sarhoş gemicilerin dövdüğü orospuların, ana memesinden marijuana sigarasına geçen öksüzlerin Las Cortes sokağında sığınabileceği bir tek yer vardır: Karmelitas rahibelerinin manastırı. PederFransisco'nun bakire güvercinleri insanlara öğüt vermekten çok t an vazgeçmişler, yalnızca "yaralarını sarıyorlar. " lanıhyor lspanyolcada. Zavallı tilki kime ne yaptı, nedendir bilinmez. Çok iyi anlıyorum kendisıni. Yalnız şiir okuyor, kent dışında si. Bıçkın, iri bir tekir. Görmüş geyaşıyormuş. Ama parayı takma •çirmiş, bıyıklan bu yollarda ağartmak için önce çok doymuş olmak mış, belli. Kuyruğun yarısı yok, gerekiyor galiba. Buradaki insan kulağın biri delik deşik. Kendisilar ise paradan başka bir şey dü ni kışlayan cücenin süpürgesine şünemiyorlar henüz. acımtrak bir bakışla uzaklaşıyor. Peki ben ne anyorum burada? tspanya, sokak kedilerinin henüz Belamı desem, bela saati değil. özgür ve var oldukları ender AvGünah, sımsıkı kapalı kepenkle rupa ülkelerinden biri. rin ardında uyuyor daha. Diyelim Komşularına tutunarak ayakta ki ölçülü bir heyecan, tehlike geçtikten sonra ya da gelmeden önce duran iki katlı, yorgun bir evin duyumsanan hafif bir ürperti pe önünde sabahın erken saatine karşindeyim. Belki de bilinmedik bir şın sekiz on kişi toplanmış. Yaşlı kendimin. göbeğini pantolon askısıyla taşıBir mahzen meyhanesinin yan bir adamın çevresini almış, kı Pavese'nîn intiharıııda iz peşînde nin gözkrinle bakacak" diye yazmıştı yanm bıraktığı son şiirinde. Po ırmağı boyunca yürürken 1973'lü yıllara dönüyorum. 12 Mart fırtınasından sonraki acılı günlere. Yalnızca benim için değil, kusağımın birçok insanı için de uzun, çok uzun süren 1973 yazma. Pavese Güzel Yaz'da yaşanila ölümün iç içeliğini ne güzel anlatır. Ben de Uzun Sürmüş Bir Yaz'da ağustos güneşinden arta kalan bir yangının küllerini anlatmaya çabalamıştım. Gencecik yaşamımızın, vakitsiz ölen dostlann çoktan havaya savrulmuş, toprağa kanşmış küllerini. Pavese'nin günlüğünü Yaşama Uğraşı adıyla o yaz Türkçeye çevirmişti Cevat Çapan. Kitabı okuyunca çarpılrruş, ama yine de yazarm intiharını anlayıp çözümlemeye çabalayan, Pavese'nin yapıtlarından yola çıkarak onun varoluş karşısındaki umutsuz uğraşını kmayan bir yazı yazmıştım: "Ölüm Gelecek." Şimdi, yıllar sonra, Pavese'nin kentindeyim işte. Onu kınayan bilgiç bir yazı yazmış olduğum için de pişmanım. Şimdi Torino'da Pavese'nin ben doğmadan önce yaşadığı yalnızhğı paylaşırken onun yürüdüğü ağaçlı, geniş caddelerde yürüyor, onun oturduğu kahvelerde oturuyor, onun geçtiği köprülerden geciyorura. Birbirini dikey kesen, iki yanlarında sıvası dökülmüş eski evlerin, demir balkonlu taş yapılann sıralandığı sokaklarda dolasırken, onun duyduğu yabancılığı, terk edilmişliği duyuyorum. Pavese bir toprak insanıydı. Piemonte'nin doğasını, yeşil tepelerini, mısır tarlalannı, Po ırmağına vuran ay ışığını anlatırken gerçekte sanayi öncesi bir dünyanın özlemini dile getiriyordu. Onun sürgünü, dış dünyayla, insanlarla ve elbette kadınlarla uzlaşamamış bir insanın sürgünüydü. Yalnız yaşadı. Yazın, yapıtlarında derin bir melankoliyle anlattığı San Stefano Belbo köyünün yakıcı güneşi altında annesi ve ablasıyla, kışın Torino'nun dumanlı kahvelerinde, kenar mahalle sinemalarında yapayalnız. Yaşamii Uğraşı'na intihar etmeden bir hafta önce yazdığı şu satırları: "Neden ölmeli? Hiç böylesine Tbrino'dan Biri omzuma vuruyor. Bask televizyonundan tanıdık. Ne anyorsun burada? Ya sen? Manastırdaki rahibelerle röportaj yapmaya geldik. Hangi manastır? Şu köşedeki. O köşedeki yüksek duvann ardında ne olduğunu hiç merak etUmudunu yitirene Tanrı verilimedim ben. Yıllarca dayandığım yatılı okul duvarı gibiydi. Duvar yor, aç doyuruluyor, çıplak giydirenginde, çocukluk yasaklarıma riliyor... Karmelitas rahibeleri, öylesine benziyordu ki, bilinçaltı uzun süredir yargılamayı bırakmışlar, öğüdü kesmişler. Toplumun kustuğu bu insanlann zavalh kellesini, safranın üstünde tutmaya çalışıyorlar yalnızca. Manastırın özel bir geliri yok. tspanya'da devlet kiliseye yardımı kesti. Konfeksiyon atölyelerine fason dikiş dikerek, bir de bağışlarla ayakta duruyor Karmelitas rahibelerinin şefkat manastın. En çok bağışı da kim yapıyor biliyor mudiri, böylesine genç olmadım ha sunuz? Las Cortes sakinleri. Bu yatımda. Geride kalana. gecmişe manastır, tüm mahalle halkının bir şey eklenemez. Hep yeniden başı darda kalınca sığındığı sosbaşlamr." yai bir kooperatif sanki. İyi günYeniden başlayamadı Pavese. lerde verip kötü günlerinde alıyorYorgundu. Cinsel başarısızlıgın lar. yıkımında yapayalnız. Kadınlara Düşünüyorum: tran'da olmazevk vermese de şiir vermişti insanlara. Amerikan edebiyatının yan Las Cortesliler mi daha şansbelli başh yapıtlarını İtalyanca' lı, yoksa Las Cortes'i olmayan ya kazandırmıştı. Ama çalışmak tran mı? ve başarı yetmedi. Bir akşam RoLas Cortes sokağında Karmelima Oteli'nde, kendini Po ırmağı tas Manastın'na karşı oturmunın karanlık sularına bırakır gibi şum; bir köpek ya\Tusu gibi ayak.dar bir yatağın derinliğine bırakı larımın dibine uzanan yalmzlığıverdi. mın başını okşuyorum. Londra'dan BoncPlıık artık 'resnıi' bir devlet memurluğu He"zırhlara"büründüler. Thatcher'm devlet gızlıuğini £X£w£SgJ2:]£. 1S. Bondfilminde Sean Connery, artık büyükbaba rolünü üstlenirken Ingiltere'nin "gerçek"Bondları da Meclisten geçen biryasa güçlendiren yosalarına kafasında çok saç vardı. Şimdi artık yok. Yeni Bond ise eski Shakespeare oyuncusu Timothy Dallon. Herhalde klasik tiyatrodan bıkıp piyasaya uyanlardan. muhafazakârlar bile karşı çıkıyor. EDtP EMİL ÖYMExN gözlükleri, beyaz sakalıyla hayli yakışıklı bir büyükbaba. Yerebatan Sarayı'nın merdivenlerinden hızla tırmanıp kendini Sirkeci'de büfenin yanında (!) boş gazoz şişeleri yanında bulduğu günler çok eski artık, müzelik. "Rusya'dan Sevgilcrle"de Sulukule geceleri sırasında Bond'un LONDRA "Öldurme Hakkı", son Bond filminin adı. tlk Bond ise artık Harrison Ford'un babası oldu. Stcven Spielberg'in son macera filminde Sean Connery, başında keçe şapkası, boynunda yün atkısı, gözünde yanm Bond'un isim babası lan Fleming, 1960'lara gelirken Bond'u hayal ederken 13 madde sıralamış defterine: Karşındaki adamın ellerini görmeden silahına davranma. Sol ayak bileğinde halhal olan kadınlarla vakit öldurme Önünde iki kadın oturan otomobillerden uzak dur. Bir çift ile kâğıt oynamak mı istiyorsun: Ancak sarhoşsalar oynayacaksın. Içkinin mutlaka markasına bak. Sana "ahbap" diye hitap edenlerden ve yaşlı politikacılardan uzak dur. Kendin pişirmedikçe yumurta yeme (zehirli olabilır). Gizli bilgiyi daima açık havada ver. Hiç hayvan besleme. Kokan insanlardan, bıyıklı, favorili ve sakallılardan uzak dur. Fazla içki içme. Ama sirozdan ya da kanserden de korkma! Artık Bond'luk "resmi" bir devlet memurluğu. Çünkü Avam Kanıarası, meşhur entelijans servisi artık "yasal" kıldı. Bugüne kadar "sözlü" yönetilen ve kuruluş ve işleyiş yasası olmayan gizli servis artık yasal. M15 adıyla bi linen gizli istihbarat örgütünde her gün gerçek Bond'lar fink atıyor. MI6 da yurtdışı istihbarata bakıyor. Bugüne kadar adı sanı belirsiz binalarda, ama herkesin bildiği yerlerde icrai sanat eyleyen servis artık kapısına pirinç bir levha takiırıp, üzerine "Majestelerinin İstihbarat Örgütü" diye yazdırabilecek. Hükümetin, tek bir maddesinin dahi dcğiştirilmesine tahamınüi etmeden olduğu gibi kabul ettirdiği yeni yasaya göre M15 an:k telefonları dinleyebilecek, mektupları açabilecek, Doğu Bloku elçilik biualanna gizli dinleme alet leri yerleştirebilecek. Bunları eskiden de yapıyordu. Ama "yasal" değildi. Basının bir bölümü kısa vadeli kâr hevesleri ile hükümetin "zaptu rapt" niyetlerini körüklenıekle meşgul. Magazin basını her zamanki şımank sorumsuzluğu içinde yayınlarını sürdürürken, hükümete de "Bakın, işte sorumsuzluk. Basın özgüriüğünü bu çirkefe izin vermek için mi kullanacağız?" diyerek ciddi basının da boğazını sıkma fırsatı veriyor. Bu arada da Bond'lar, lan Fleming*in artık "yazınadığı" biçimde ekrana gelip duracak.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear