26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER örneğe göre büyütme eki olmalıydı. Kanımca bu ek ç değil, aç'tır. ca ekinin türettiği sözcüklere koydukları sıra sayıları eksik ve karışık. 4. Kurumun sözlük kolu ile kılavuz kolu arasında eşgüdüm yok gibi. Sözlük'ün Ön Söz'ü sonunda: "Yazılışta Türk Dil Kuıumunun çıkardığı İmlâ Kılavuzu'na uyulmuştu" (1). deniliyorsa da uygulamalarında belirgin bir ayrılık göze çarpıyor. Sözlükçüler, Türk dilinin yabancı sözcüklerden arınmasına genellikle karşı görünmüyorlar. Ön Söz'de: "...Yabancı öğelere karşı açılan savaş" övülüyor (S.XXVI). Sözcüklerin açıklanmasında da 1983 baskısındaki dile büyük ölçüde dokunulmuyor. Buna karşılık Sözlük te bulunan sözcüklerin binlercesi kılavuzlara alınmamış: a. Bileşik sözcüklerin büyük bir çoğunluğu kılavuzlarda yok. Alınanların niçin alındığı, alınmayanların niçin alınmadığı da belli değil. b. giller ekiyle (buğdaygiller, serçegiller vb. gibi), lar ekiyle 'iğne yapraklılar, sürüngenler vb. gibi' yapılmış terimler. Oysa Türkçe Sözlük'te giller eki açıklanmıştır. c. Bilim sözcüğüyle yapılmış bileşik bilim adlarının ikisiüçü dışında kalanları. Bu adları ad tamlaması olarak almışlar. Yer bilimi vb. gibi. Ancak bunların yazılışında bir kanşıklık var. Tamlamanın sonuna bir ek gelince 'bilimi'nin iyelik eki düşüyor: Yer bilimci vb. gibi. Takı gelirse düşmüyor: dil bıliminde (Ön Söz S. XII). Bunlar için bir kural koymak gerek. ç. Birçok yeni sözcükler, özellikle bilimsel terimler: belirteç, abece vb. gibi. Oysa abece Türkçe Sözlük'ün Ön Söz'ünde bile kullanılmıştır (S. XXX). Bununla birlikte alfabe sözcüğünün açıklamasına konmamış. d. Imlâ Kılavuzu, yeni baskısına 1985 baskısında bulunmayan bir kural koymuş: "Birleşik kelimelerin bir kısmı benzetme yoluyla nesnelere ad olmuştur. Bu tür birleşik kelimeler bitişik yazılır." S. 17 Türkçe Sözlük bu kuralı tanımıyor. Çünkü bu tür sözcükleri genellikle ayrı yazmış: Kaz ayağı: kimi renk. kimi biçim bakımından benzetmeli ve altı anlamlı, karga burnu: Biçim bakımından benzetmeli veçok anlamlı. Kılavuzda bitişik yazılışa örnek olarak verilen devetabanı, tekesakalı, keçiboynuzu sözcükleri sözlükte ayrı yazılmış. îşin tuhafı bu sözcükler, Kılavuz'un dizininde yok. 24 HAZİRAN 1989 İmlâ Kılavuzu'nun bir kuralına göz atalım: "...Birleşmede yer alan her kelime kendi eski anlamını saklamış olabilir. Bu tür birleşik kelimeler ayrı yazılır." S. 19. Bu sözlerden: "Bileşik bir sözcüğün bütün sözcükleri eski anlamım koruyorsa ayrı yazılır, bunun dışında kalan bileşik sözcükler bitişik yazılır" anlamı çıkar. Buna göre onların ayrı Kılavuzda bitişik yazuışa örnek olarak verilen devetabanı, tekesakalı, yazdıkları 'göz dağı, ayak yolu, kuş palazı, kaba kulak, kara hindiba vb. gibi' bileşiklerin ayrı yakeçiboynuzu sözcükleri sözlükte ayrı yazılmış. îşin tuhafı bu zılması için bir neden yok. Bitişik yazdıkları birinsözcükler, kılavuzun dizininde yok, Birinin benimseyip sözlüğe aldığı, ci sözcüğü (baş) olan yaklaşık yetmiş sözcüğün (bakiminin de kullandığı sözcükleri öbürü yadsıyor, birinin koyduğu bir şöğretmen, başhekim vb. gibi) ayrı yazılması gerek. Bunun gibi, yine bitişik yazdıkları 'ağaçkakan, kuralı öbürü tanımıyor. Bu konum, ikisi arasında bir eşgüdüm cankurtaran, ayakkabı vb. gibi' sözcüklerin de ayrı bulunması bir yana, bir anlaşmazlık bulunduğunu bile düşündürür. yazılması gerekir. Tutarsızhklar, aksaklıklar o denli çok ki... Özellikle sözlük, nerede Söz: Bu sözcüğün açıklamalan 1983 baskısından alınmış. 1. anlamı, bir düşünceyi anlatan sözcük 1983 baskısından ayrılırsa hemen bocalıyor, yanılgılara, ya da sözcük dizisi. 2. anlamı 'sözcük'tür. 2. antutarsızhklara saplanıyor? lama bir örnek eklemişler: "Söz var iş bitirir, söz var baş yitirir". Bu örneğin I. anlama konması geCEMİL YENER Emekli Yazm Öğretmeni rekirdi. Sözcüğün 5. anlamına bir göz atalım: İki sözAtatürk'ün kurmadığı yeni Türk Dil Kurumu' ilgili açıklamalar ve terim olarak kullanımları hep nun yayımladığı imlâ kılavuzlan ile Türkçe Sözlük' 'kişi' de yapılmış. Bu değiştirmelerin nedeni, "De lükte de: "Bir işi yapacağını kesin olarak vaat etün yanhşlar ve tutarsızlıklarla dolu olduğunu be ğiştirmiş olmak için değiştirme"den başka ne ola me." 1983 baskısındaki örnek: O, sözünde duran bir adamdır. "Burada konuştuğumuz burada kalirten pck çok eleştiri yayımlandı. Ancak bu kuru bilir? Harcanan emeklere yazık değil mi? mun tututnu, bu yapıtlarla ne yapmak istediği, nasü 2. Sözlük ile kılavuzlar incelendiğinde, çalışma lacak, söz mü?" A. Nesin. Yeni baskıdaki örnek: bir erek güttüğü üzerinde pek durulmadı. Kanım larda bir tasar (plan), bir yöntem bulunduğu izle "O, sözünde duran bir adamdır." A. Nesin'in adını çıkarmak için yaptıkları kısaltma ile tümcenin ca yapıtlarda görülen aksaklıkların birkaç nedeııi nimi verecek belirtiler bulmak olanaksız. 'söz'ün bu anlamına örnek olmaktan çıktığının ayvar: rımmda değiller. 1 Ereklerinin yapmaktan çok, bozmak olması. Başıboşluk, kargaşa Dil bilimi: Dillerin yapısı, gelişmesini, dünyada Kurumun, yapıtlan yayımlamasının nedeni kendini Türkçe Sözlük'ün 1983 baskısı sözcük açıklama yayılmasını... inceleyen bilim. Tümcedeki aksakbir kılavuz ve bir sözlük yayımlamakla yükümlü görmesidir. Bu arada Atatürk'ün kurduğu Dil Ku lannda yapılan değişikliklerde usa sığmaz bir ba lık, 1983 baskısındaki tanımda kullanılmış olan rumu ve ondan yana olanlarla boy ölçüşmek ve on şıboşluk, bir kargaşa gözleniyor. Benzerleri çok olan 'evrim' sözcüğünü kullanmamak için yapılan değişiklikten kaynaklanıyor. Çünkiı 'evrim' sözcüğüları yıpratmak. Dolayısıyla yazım kılavuzu ile Türk birkaç örnek: çe Sözlük'ün 1983 baskısında ellerinden geldiğinFiil: Sözcüğün açıklamalan 1983 baskısındaki nün 'inkılap' anlamında olduğunu savunuyorlar. ce değişiklik yapmaya çalışmışlardır. Ne var ki adı 'eylem' sözcüğünden, bir bölümü çıkarılarak akgeçen yapıtların temel çatılarını değiştirmeyi göze tanlmış. Yapılan değişiklik: Sözcük yerine kelime, Ek'lerdeki eksiklikler alamamışlar, ayrıntıları üzerinde uğraşıp durmuş kişi yerine şahıs ya da yerine veya, tümce yerine Sözcüklerden başka, ekleri de alması, yeni baslar. Türk dilinin gelişmesine, yabancı etkilerden cümle, ad yerine isim, dilbilgisi yerine gramer koy kı Türkçe Sözlük'ün olumlu bir yönü olarak göarınmasına büyük katkıda bulunan yazarların, mak. Eylem sözcüğünün açıklamalan da iyice bu rülüyor. Ancak bu çalışmalarda da bir çok aksakTürkçe Sözlük'ün 1983 baskısında buııinan örnek danmış. Eylem gövdesi, eylemden türeme ad ise lıklar ve eksikler var. Rastladıklarımın bir kesimitümcelerini çıkarmanın amacı, kapatılan Atatürkçü sözlükten atılmış. ni sıralayayım: Dil Kurumu ile ondan yana olanlan unutturmaklar,ler eki ile adlara (vaktinde) anlamı veren Doğa: 2. anlamı yerinde bırakılmış. 3. anlamı tan başka ne olabilir? Büyük emeklerle gerçekleş hem 'doğa'da, hem 'tabiat'ta var. Doğabilimleri, ın,in,un,ün eki, "Kışın, güzün vb. gibi" tümtiriidiği anlaşılan bu işlemin Türk diline, bilime kat doğa üstü sözcüklerindeki 'doğa' tabiat yapılmış. den unutulmuş. kısı nedir? Bununla kim ne yitirir, kirn ne kazanır Ancak sözlükçüler, 'doğa' sözcüğüne karşı değiliken: Belirteç olarak gösterilmiş. Oysa belirki? Ancak adının önünde "Yüksek" sanı bulunan ler. Çünkü başka sözcüklerin açıklamalannda 'ta teç türeten bir ektir, belirteç değil. Daha çok ken ve bilimsel olduğu savlanan bir kurumu küçük dü biat, tabii' yerine 'doğa, dogal'ı kullanıyorlar: Na biçimi kullanılır. "Okurken uyumuşum." gibi. Sözşürtir. türalist, natüralizm vb'de olduğu gibi. Sözlüğün Ön lük bu biçimi unutmuş. di, miş,se ekleri alınmış. idi, imiş, ise biçimTürkçe Sözlük'ün 1983 baskısında bulunan ki Söz'ünde de 'doğai' kullanılmış, (S. IX, XXVII, mi terimlerin kısaltmalanndan Türkçelerinin kısalt XXIX). Natürizm ile natüralizmin açıklamalan, leri unutulmuş. ası: "Fiilden sıfat yapan ek" denilmiş. Kör maları kaldınlıp yerlerine yabancılan konmuş: 'ad' doğacılık ile doğalcılıktan değiştirilmeden alınmış. ın 'a'sı, 'dilbilgisi'nin 'dilb'i, vb'lerinin yerlerini 'ts', Ancak doğacılık ile doğalcıhğın adları yok. Açık olası vb. gibi. Örneklerin sonuna ad konmamış. Dolayısıyla sıfat oldukları belli olmuyor. Çünkü gı' vb'leri almış. Oysa sözlükte bu terimlerin Türk lamalarda tabiat ile türevleri de yok. çeleri yabancılarına yeğlenmiş ve açıklamalan Veya: Türkçe Sözlük'ün 1983 baskısındaki 'ya ad olarak da kullanılabilirler. Bir ilenme sözüdürTürkçeİerinde yapılmış. Bunlarla ilgili terimler açık da' sözcüğünün açıklamalan budanmış, buradaki ler. asıca biçimini unutmuşlar. Adı batasıca vb. lanırken de Türkçeleri kullanılmıştır. Dilbilgisi te açjklamalar, olduğu gibi 'veya' ya aktanlmış. Ne gibi. rimi kendi sözlüklerinin Ön Söz'ünde de görülü reden geldiği bile belirtilmemiş. ık,ik,uk,ük: Fiilden sıfat türeten ek. Ad da yor. Sözlükte kullanılan 'kişi' sözcükleri ayıklana3. Türkçe'yi kullanmada yetersizlik. Dilbilgisi türettiği unutulmuş: sank, kazık, bölük vb. gibi. rak 'şahıs'a dönüştürülmü'i. Ancak bu kavramla bilgilerinde eksiklik: ç: Küçültme eki denmiş; örnek de: anaç. Bu Türkçe Sözlük ve Imlâ Kılav uzları Üzerine PENCERE Göç Sen nerelisin? Bursa'da doğmuşum, babam Yanyalı... Ya sen? Kerkük'ten göçüp Elazığ'a yerleşmişiz. Şen? istanbul'a Priştine'den gelmişiz, ben Kadıköylüyüm... Sen? Antalyalıyım, ailem Girit Adası'nın Kandiya'sından göçmek zorunda kalmış... Sen? Dedemin babasını Osmanlı devleti Cebelilübnan'a görevle yollamış, dedem babam orada doğmuşlar, ben izmirliyim; ama buraya yerleştim. Sen? Anam Tatar Türklerinden, babam Bulgaristan göçrmni, ben Eskişehirtiyim... Sen? Bağdat düştukten sonra bizimkiler Adana'ya taşınmışlar, ben doğma büyüme Ceyhanlıyım... * Osmanlı devletinin fetih politikasıyla serhat kapılarına doğru genişleyen göç, imparatortuk yıkıldıktan sonra tersine dönmüş. Cumhuriyetin ilk döneminde Anadolu'da 1112 milyon Türk varken 10'uncu yılda nereye varmışız: On yılda on öeş milyon genç yarattık her yaştan... İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra en başta penisilinin bulunması, yeni ilaçlar, antibıyotiklerle desteklenen nüfus patlaması, toprağın köylü nüfusunu çekememesi, bu kez büyük kentlere ve sınır dışına yeni bir göç dalgası yarattı; her köyden, kasabadan göçerler, sırtlarında heybeleri yollara düştüler... Nereye? İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Münih, Paris, Amsterdam, Berlin, Mersin, Köln, Bursa, Sidney, Konya, Brüksel, Düsseldorf, Kayseri... Avrupa'da Türk mahalleleri... Türkiye'de gecekondular... Sonra "sakıncah"ların zorunlu göçü. 12 Eylül faşizminden uzaklaşmak isteyen aydınlar, ışçiler, yazarlar, sanatçıların Batı Avrupa'ya sığınması... Türkiye'den Kıbrıs'a göç... Göç, göç, göç... Içerden dışarıya, dışardan içeriye, içerden içeriye göç trafiği hiç durmadı. Ülkede kentleşme yüzde 60'a dayandı, kentlerin de yüzde 60'ı ya da 70'i gecekondu... Bir deniz gibi dalgalanmada topium; her büyük kentte Anadolu'dan mozaikler var; semtler, mahalleler, varoşlar, belediyeler, kentsel haritanın renkli bölümlerini oluşturuyorlar; her bir kesimde topluca yerleşmiş hemşeriler... Sen nereden hemşerim? Güneydoğu'dan... Ya sen? Karadeniz'den... Tunceli'den göcün nedeni başka, Karadeniz'den goçün nedeni başka, Kastamonu'dan göçün nedeni başka... İstanbul 7 milyon; neredeyse bir Yunanistan, bir İsveç; Norveç'ten, Finlandiya'dan daha büyük... Bulgaristan 9 milyon... Ve Bulgar sınırından Türkiye'ye zorunlu göç sürüyor, 50 bini geçti göçmen sayısı. * Yeryüzünde Türkiye gibi bir ülke var mı? Tarihimiz göçle başlamış, göçle yaşanıyot. Orta Asya'dan Batı'ya göç ilk büyük göçümüz; ama göç sürüyor, dalga dalga, hiç durmadan, durup dinlenmek bilmeden... Kimi göç, öç duygulannı da besliyor. Edirne kapısından Türkiye'ye gelenlerin uğradıkları haksızlık ve zulmün yarattığı tepkiler kolay durulur mu? Sonuç Birinin benimseyip sözlüğe aldığı, kiminin de kullandığı sözcükleri öbürü yadsıyor, birinin koyduğu bir kuralı öbürii tanımıyor. Bu konum, ikisi arasında bir eşgüdüm bulunması bir yana, bir anlaşmazlık bulunduğunu bile düşündürür. Tutarsızlıklar, aksaklıklar o denli çok ki... Özellikle Sözlük, nerede 1983 baskısından aynlırsa hemen bocalıycr, yanılgılara, tutarsızhklara saplanıyor. (1) Tümcedeki yazım değiştirilmemiştir Yargılar Zamanla Değişir OKTAY AKBAL EVET/HAYIR OKURLARDAN Şimdi "peçe takacağız" diyorlar. "Kara çarşafa bürüneceğiz" diyorlar... Kara çarşaflı doktorlar; bilimk eğitip, dualarla hastalıklara çare bulacak. Kara Seni, daha okula gitmeden çarşaflı avukatlar, hâkimler, senin tanıdım Atatürk'üm. hukuk devletini koruyacak. Televizyonun her açılışmda, Çağdas yasalar koyacak... rüıgârla birlikte özgürce Kuşkusuz, tarihimize onur veren, dalgalanan bayrağımla diplomat, plancı, bilim görüntülenirdi resmin. kadınlarımız da var. Sonra, okul yıUanm başladu Nüfusumuzun yansını kadmm Okumaya, yazmaya, adınla başladım. Adına yazılan şiirlerini oluşturduğu laik ülkede, ezberledim. Yine, senin adına ant haklannı, özgürlüklerini koruyan, sesini duyurmanm bilincine varan içerdik her sabah. "Türküm, kadınlarımız da var. Ama bu, doğruyum ...varhğmt, Türk genel tabloyu değiştirmiyor. varlığına armağan olsun ...£>; Bireyselliği topluma aktarmaya, bugünümüzü sağlayan UIu Atatürk. Açtığın yolda, kurduğun yaygınlaştırmaya yetmiyor Atatürk'üm. Uukliği, öğretim ülküde, hiç durmadan birliğini, hukuk devrimini, kadın yürüyeceğime ant içerim..." ant içenin, yaintz ben olmadlğımı devrimini, müzik devrimini, çağdas koşullara göre yeniden gördüm büyüdükçe. Büyük amcalar da ant içiyordu. Hem de değerlendirmek ve çağdışı eylemlere karşı çıkmak gerekiyor. televizyonda... Hem de eili beş Yoksa çelişkiler de, sömürü de milyonun gözü göre göre, kulağı sona ermeyecek. duya duya... Atatürk'üm, sen bize daha "Atatürk ilkt ve inkılaplanna ve cumhuriyetin ilk yülannda laik cumhuriyet ilkesine bağlı "Öğretim Birliği Yasası"nı kalacağıma, Türk milleti önünde, armağan ettin. Bu, köklü ve geniş namusum ve şerefim üzerine ant kapsamh devrimi, hâlâ içine içerim..:' sindiremeyenler var. Bu devrim, Şimdi bakıyorum da senin adına törpülene törpülene yok edilmek namus sözü veren bu kişiler, yine üzere. Ashnda hedef, "laiklik" senin adına sığınarak, seni ilkendi sevgili Atatürk'üm. arkalanna alarak, ilke ve Laiklik ilkeni doğrudan yok devrimlerini bir bir yıkmayı edemeyenler, eğitimden başladılar amaçlamıslar. ise... tlke ve devrimlerini öğreniyorum 12 Mart 1989'da tstikuu evde ve okulda. Ama Marşı'nın kabul ediliş öğrendiklerim, çevremde programında, Harp Okulu gördüklerimle uyuşmuyordu. öğrencileri, senin numaran Seni, soluk alır gibi çekmistim okunduğunda 'Hçimizde" diye ciğerlerime. Beynimde bağırdılar bir ağızdan. Sonra da özümsemistim. Hep sana festitespihli oyun sergilendi. giivenmiştim. Sen, güzel Atatürk'üm, sen öldükten sonra, TürkiyemHn tek umut ışığı idin. imamhatip liseleri açıldı, yurdun Küçücük kafamın içinde, dört bir yanında. Ruhuna kocaman bir insandın sen. Tek "fatiha" okumak, seni iyice başına çıkıyordun düsmanlann "öldürmek" için çoğaldı da karşısına. Onlarla dövüsüyordun. çoğaldı her yıL Bunlar, sayısı Sonra dağ gibi Türk halkı blirsiz gerici terör örgütlerinin geliyordu arkandan. Sonra birer neferi olarak planlı ve cumhuriyeti kuruyordun. Sonra ustaca yetiştirüiyor. Senin devrimler yapıyorsun. Peçeyi, çarşafı kaldınyordun. Sen, kadınu "laiklik" ilkene karşı açılan planlı savaşım, giderek güç kazanıyor. layık olduğu hakkı veriyordıau Geleceğin Türkiyesi'nde ordumuz, Sen, kadını "ikinci sınıf kul" imamhatip çıkışlt subaylardan olmaktan kurtanyordun. oluşacak. Türkiye Ama gel Atatürk'üm, gel de Cumhuriyeti'ni, bağımsızlığımızı şimdi gör... emanet ettiğin gençlik de bu Senin açtığın aydınlık yollan, okuUan bitiren annelerce kendi elleriyle kapatıyor şimdi yetiştirilecek... kadınlarımız. Karanlığı delme çabasının yerini, aydmlığa giden Ya devrimlerin Atatürk'üm. yolu kapatmak ahyor şimdi. Bir Devrimlerin, oy pazarlannda zamanlar senin tanıdığın haklan, harcanıbyor. Büstlerinin, bağışlanan özgürlükleri, geri anıtlannm önünde, gözünün içine verme savaşı veriyor baka baka... Birlikte, bağımsızlık kadınlarımız. Bizim savaşı verdiğin halk, kadınlarımız... Kurtuluş aldatılmakta... Namus ve şeref Savaşı'nda, erkeğine mermi sözü vererek başa geçenler, taşıyan, öküzü süren, kağnıyı anayasa buyruğu ile okullara göturen, savaşan kadınlarımız... zorunlu din dersleri koymaktadır. Siz'u, Atatürk'e şikâyet ediyorum "Tarih En Büyük Yargıç"tır. Bir kitabıma bu adı koyarken düşünmüştüm. Bu 'yarg'Ç' her zaman en iyi, en doğru kararları veriyor mu diye. Doğrusu ya, ben tarihtn bilim olduğuna inanmam. Tarihi msanlar yazar. Belli dönemlerin insanlarıdır bunlar. Abdülhakhamit, Eşber'inde Aristo'ya 'Tarihi yazan benim, yapan siz' dedirtirse de, tarihi yapanların kitaplara ne denli doğru biçimde geçtiği kuşkuludur. Ama zaman, ki tarih adı da verilir ona geçmişte kalan karanlıkları yeni bir ışıkla aydınlatan bir güçtür. Kapalı tutulan, gözlerden saklanan, korkuyla, baskıyla anlamı saptırılan bambaşka bir nitelik kazandırılan olaylar, kişiler zaman içinde çoğu kez gerçek yerlerini, anlamlarını bulmuşlardır. Yaşadıkları günlerde aşağılanan kişiler bir süre sonra göklere yüceltilmişJerdir. Zamanın süresi uzundur. Bir gün gelir o kişilere övgüler yağdırılır, bir gün gelir aynı kişiler yerin dibine batırılır, sonra yine başka bir gün yine aynı kişilerin yeniden horlandığı olur. İnsanların oyuncağıdır zaman; dolayısıyla tarih... Bu yüzden de bilim saymak zordur tarihi!.. İşte son örnek: 1956 yılındaki Macar ayaklanmasının önderi İmre Nagy. Stalin'in tanklarına, uçaklarına direnerek Macaristan'da uygar bir sosyalist düzen kurmanın öncüsüydü İmre Nagy... Rusordusu Budapeşte'ye girdi. Nagy tutuklandı. Rakosi'ler, Kadar'lar iktidarı elde etti Nagy 'vatan haini' sayıldı, idam edildi. Aradan geçen otuz üç yıldan sonra İmre Nagy Macar halkınca 'ulusal kahraman' sayılmaktadır. O 1956 ilkyazını unutmam olası değil!, 'Vatan' gazetesinin gece sekreteriydim. Bir yanda İngiliz, Fransız ve israil orduları Mısır'a saldırmıştı. Süveyş'te kanlı çarpışmalar sürüyordu. Öte yandan Macaristan'da halk ayaklanmıştt. imre Nagy, Rus ordularına karşı kahramanca direniyordu. Biz bu iki önemli olayı başsayfaya nasıl yerleştireceğimizi bilemiyorduk. Türk basını bütünüyle Nagy'yi, Macar başkaldırısını destekliyordu. Sovyetler ise Macarların kapitalistlerin oyununa geldiklerini söylüyordu. Gerçek şuydu, her ülke kendine özgü bir düzen kurmak istiyordu. Nagy, deneyimli bir sosyalistti. Sonra Nagy mahkemeye verildi, idam edildi. Tam on iki yil sonra Prag İlkyazı yaşandı. Bu kez Dubçek'in öncülüğünde Çekoslovaklar kendilerine özgü bir sosyalist düzen kurmaya girişmişlerdi. Bu kez Kruşçev'in orduları Prag'a girdi. Prag llkyaz eylemi şiddetle bastırıldı. 1956dan bu yana tam 33 yıl geçti. 16 Haziran 1989 günü görkemli bir törenle Nagy'nin "ulusal kahraman" olduğu ilan edildi. Nagy ve arkadaşları yeni bir mezarlığa taşındı. Budapeşte1 nin Kahramanlar Meydanı'nda ellerinde ortası delik Macar bayrakları taşıyan on binlerce insan bu törene katıldı. O günlerin parti genel sekreteri İmre Nagy, savunma bakanı Pal Maleter, gazeteci Gimes ve arkadaşlarının ulusal kahraman1 oldukları, yüz binlerce kişinin önünde açıklandı. Tarihin aldığı öç işte böyle olur. Vatan haini diye idam edilenler otuz üç yıl sonra ulusal kahraman sayılır. Bizde de böyle durumlarlaçok karşılaştık. Mustafa Kemal, İstanbul hükümetince idama mahkum edilmiş, asi bir general sayılmıştı. O günlerin basını Mustafa Kemal'i 'muzır' bir devrimci saymıştı. Petain yönetimi de Fransız ulusunun onurunu kurtaran De Gaulle'ü 'vatan haini' ilan etmişti. Daha nice olay var anımsanan... Zaman zaman devlet adamlarını, genç aydınları, subayları idam sehpasma gönderdik. Menderes'ler, Gezmiş'ler, Aydemir'ler, 12 Eylül sonrasında nice genç insanlar... Bütün bu 'vatan haini' diye idam edilenlerin hepsi de gerçek bir 'hain' miydiler? Nitekim Menderes ve arkadaşları yirmi beş yıl geçmeden eski saygınlıklarına sağcı iktidarlar tarafından kavuşturuldular. Ne dersiniz, bir gün Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının, onlar gibi günün koşulları gereği yaşamlarını yitiren genç insanların da topium gözünde aklanıp saygın birer yurttaş sayılacakları da beklenemez mi?.. Menderes'lerin adı caddelere, alanlara verildi. Toplumu daha mutlu kılmak için savaşımlara atılarak yaşamlarını yitiren insanların da bir gün saygıyla anıldıklarını görürsek ya da gelecek kuşaklar görürse hiç şaşılmasın! Evet, 'En Büyük Yargıç Tarih'tir... kurmuştun. Bu kurumlar kapatıldığı gibi, "laiklik" karşıtı, "Türktslam" sentezi denilen görüş getirildi. Sanata ve sanatçüara değer verirdin sen. "Sanatsız kalan bir ulus, yaşayamaz" derdin. Sanatçılan Çankaya'da toplar, onurlandınrdın. Oysa görsen Atatürk'üm, senin adını taşıyan bir kültür merkezinde, dinsel gerekçelerle sanata baskı yapılıyor.^ Dinsel inançlan tencide ettiği gerekçesiyle, ressamlann tabloları, ya resim sergisine alınmıyor, ahnmışsa ytrnltyor, üzerine çirkin yazılar yazjuyor. Hani, laik ve demokratik bir topium düzeninde, herkes, inanmakta ve inanmamakta özgürdü. Hani, vicdan özgürlüğü devletin güvencesi altındaydı. Oysa 21. yüzyıla girerken, bağnazhk, hoşgörüsuzlük, irtica eylemleri ortahğı sardı. Şeriat düzenini laiklikten üstün gören, anayasamızı hiçe sayarak, Demokrasi kavramı, tanım "bizim anayasamız Kuran'ı değiştirir oldu Atatürk 'üm. Kerim'dir" diyen öğretmenler, Demokrasi, kitaplann önemli kadrolara getirildiler. Mifli yasaklandığı, yakıldığı bir rejim Eğitim'de söz sahibi olanlar, oldu... kendilermi Osmanlttslamcı Demokrasi, dinsel koşullara görüşlere kaptınp, çağdas Türk uymadığı için, tablolann sergiden toplumunu geriye götürme hevesi atıldığı, çizildiği bir rejim oldu... ve hesabı içine girdiler. Demokrasi, "ilahi güçlerin Atatürk'üm görünüşte herkes emriyle" senin büstlerini kırmak "Atatürkçü." Öyle bir oldu... Atatürkçülük ki bu, dilimizde Demokrasi, okuUarda, tablolannı var, gönlümüzde yok. ISe tahrif etmek, küfür yazmak yapıhyorsa, senin adına, senin oldu... arkana saklanarak yapılıyor. Demokrasi, laik Türkiye "Türbana özgürlük" çelenkleri Cumhuriyeti'ni, imamhatip konuhıyor, senin alanlardaki liseleriyle, ilahiyat fakülteleriyle anıtlarîna. Seni ortalanna alarak, donatmak oldu... "Müslüman Türkiye" diye Demokrasi, öğretmen kıyunı bağınyorlar. oldu... Utanıyorum Atatürk'üm, resmine Yani Atatürk'üm, yıllardır senin bakmaya, şiirlerini okumaya, ilkelerini, sensiz yıkamadılar. hatta adını anmaya utanıyorum^. Senin büyüklüğün de buradan UtJouyorum... gelmiyor mu zaten? Atatürk'üm, Türk ulusu adına, "Kültürümüzü, çağdas uygarlık sana söz veriyorum. Ulusal düzeyinin üstüne çtkarmamızı" Kurtuluş Savaşı vererek, bu istemistin. Hani Arapçayı yasaklayıp, Türk alfabesiyle ülkeyi bağımsızlığa kavuşturanlar eğitim yapmamızı sağlamıştın. unutulmayacak... Şimdi ise Arap kültürünü Sömürü yöntemiyle ayarlanmış özümlüyoruz Atatürk'üm. dümenler çevremizi saramayacak. Mimarisi ile, müziği ile, dili ile, Banş günlerinde tüm insanlar dünya görüşü ile, yaşam felsefesi güneş altında sarmaş dolaş, ile... Kurtuluş Savaşı'nda özgürlük yolunda şarkılar topraklanmızdan çıkardığm söyleyecek~. uluslar, şimdi arabesk yollarla Ülkemizi ortaçağ karanuğına geldi, yerleştl O, unutulmaz çekmek isteyenler, düş kınkhğına "Çanakkale savaşları"nın uğrayacak... yıldönümü programları, Faysal Dilimin döndüğünce, laikliği Finans adındaki şirketlere kemirmek, yok etmek isteyenleri yaptınldı. Sensiz ve senin adtn sana anlattım Atatürk'üm. Senin anılmadan. yolunda, senin izinde olan tüm Atatürkçüler adına, bunlan, sana Atatürk'üm, din islerini, şikâyet ediyorum. kesinlikle devlet işlerinden EYLEM KAPLAN ayırmış, bunu yasalarla Sarayköy Lisesi 2C öğrencisi belirlemiştin. "Türk Dil" ve (Çağdas Yaşam Destekleme "Türk Tarih Kurumlan"ru, bu karşıthğı belirlemek amacıyla Derneği Yazı Yarışması birincisi) Derslere gıren bazı öğretmenler, '^selamünaleyküm" diye selam vermekte, "aleykümselam" yanıtı almaya zorlamaktadır öğrencilerL. Yoksul halk çocuklannın beyni, akü almaz düşüncelerle doldurulmaktadır. Mescitlitürbanlı okul manzaralan sardı Türkiyenin her yanmı. Okuduğu kitap nedeniyle, birçok liseli öğrenci okuldan atuıyor, tutuklanıyor, yargılanıyor. "Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır" dediğin öğretmenlerin durumu ise madalyonun bir başka yüzü Atatürk 'üm. Çağdas ve uygar bir nesil yetiştirme çabası içindeki öğretmenlere, öncelikle "düşünme" yasağı getirildi. Senin izinde, yolunda olan öğretmenlere baskılar yogunlastı. Kimi mesleğinden aynldı, kimi sürüldu köyden köye... CAĞBAS YAriNLARI İLHAN SELÇUK'un Yeni kitabı JAP^N GULU 7.000 TL. (KDV içinde) Çağdas Yayınları, Türk Oca'ğı Cad. 3941 CağaloğluİSTANBUL YONETİCÎ SEKRETER Ilgi çekici bir iş ortamında, heyecan duyarak çahşacak, yönetici yeteneği olan, şirket başkanının "özel yardımcılığını" üstlenebilecek, deneyimli bayan yönetici sekreter. Ingilizce bilmesi tercih nedenidir. 35 yaşını geçmemiş adayların, kendilerini tanıtan, deneyimlerini ve ilgilerini anlatan elyazılarıyla yazdıkları bir mektupla KÜTÜPHANECİ VE UZMAN YARDIMCISI ALINACAKTIR Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ve bağlı kuruluşlarında boş bulunan 8. ve 9. dereceli uzman yardımcısı ile 6, 7, 8. dereceli kütüphaneci kadrolanna en az dört yıluk yükseköğretim kurumlannın aşağıda belirtilen bölüm mezunlanndan, parantez içinde gösterilen sayılarda sınavla eleman alınacaktır. a. Uzman Yardımeılan: Türk Dil Kurumu Türk Dili ve Edebiyatı (3) Fars Dili ve Edebiyatı (1) Türk Tarih Kurumu Türk Dili Edebiyatı ve Atatürk Kültür Merkezi Folklorü (2) Felsefe ve Bilim Tarihi (1) Kütüphanecilik (6) b. KütUphaneciler I. ARANACAK ŞARTLAR: 1. Devlet Memurları Kanunu'nun 48. maddesinde belirtilen genel nitelikleri taşımak, 2. Sınav tarihinde 30 yaşını doldurmamış olmak. Uzman yardımcılığı için konuları ile ilgili yerli ve yabancı literatüre hâkim olmak, yüksek lisans ve doktora yapmış olmak, ilgili konularda yayın sahibi olmak, iyi derecede Osmanlıca bilmek (Tarih ve Türk Dili Bölümü mezunlannda) tercih sebebidir. II. S1NAVLAR: Uzman yardımcılığı için, yukanda belirtilen öğrenim dallarıyla ilgili konulara ilave olarak, "Kadrolu Uzmanlık Yönetmeliği"nde, Kütüphanecilik için "İlk Defa Devlet Kamu Hizmeti ve Görevlerine Devlet Memuriı Olarak Atanacaklar İçin Mecburi Yeterlik ve Yarışma İmtihanlan Genel Yönetmeliği"nde belirlenen konularda yapılacaktır. Sınavlar yazılı ve mülâkat olmak üzere iki aşamalıdır. Yazılıda başarılı olanlar mülâkata çağrılır. • \ III. BAŞVURU: Sınavlara katılacaklar bir dilekçe ile "Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Sekreterliği, Atatürk Bulvarı 217, Kavaklıdere / ANKARA" adresine aşağıdaki belgeleri de ekleyerek şahsen veya posta ile başvururlar. (Uzman yardımcılığı için başvuranlar, dilekçelerinde sınavına girmek istedikleri kuruluşu da belirteceklerdir.) Nüfus cüzdanı aslı veya onaylı örneği, yükseköğrenim diploması aslı veya onaylı örneği, özgeçmişi, dört adet vesikalık fotoğraf. Sınavı kazananlardan ayrıca, askerlik görevini yaptığını veya sınav tarihinde ertelenmiş olduğunu gösterir belge, savcılıktan alınacak iyi durum belgesi, tam teşekküllü bir hastaneden alınacak sağlık raporu istenir. Son başvuru 30 Temmuz 1989 günü saat 18.00'e kadardır. Postada gecikmeler dikkate alınmaz. Adaylara fotoğraflı "sınava giriş belgesi" gönderilir. Giriş belgesi olmaksızın sınava katılınamaz. Sınav tarihi ve yeri, sınava giriş belgelerinde belirtilecektir. Sonuçlar Yüksek Kurum ve bağlı kuruluşlannda asılı olarak duyurulacaktır. Yüksek Kurum uzman yardımcılığına alınacak olanlar, bağlı kuruluşlar uzman yardımcılığım kazananlar arasından Yüksek Kurumca seçilecekür. MİM KEMAL ÖKE CD. No: 19 NİŞANTAŞI adresine başvurmalarını dileriz. ALAYBEY YILMAZ Yaşamak; işkencede, zulümde, baskıda direnmektir. Zulme boyun eğmeyen, ser verip, sır vermeyen can ağabeyimizin anısı yaşıyor. Yaşatacağız. AV. FAHRİ YILMAZ AHMET YILMAZ , ; H : ,, AVUSTRVLYADA tNGİLİZCE <>t I M . I I>H GENEL INGILIZCE. KONAKUVMA. SOSYAL AKTİVİTELER, HAVAALANI KARSlLAMA. SAĞL1K SIGORTASI. TUM ORGANIZASYON. UNIVERSHE "İSMİMİZ IKk FARKIMIZDIR" \.^. [1) 362 39 59 • (11 362 40 96 SAGDA7 C.AD NO 510. 0 6 BOSTANCUSTANBUL 1437... 2l.ft.l">82 ORDULAR ULUSUNUN DESTEĞ1 İLE GÜÇLENİR TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNİ GÜÇLENDİRME VAKFI Filistin Sok. No: 23 Gaziosmanpaşa/ANKARA Tel: 146 31 0203 146 12 28 (5 hat) Sahibinden çok temiz 504 Station 1974 model Tel.; 174 28 54
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear