26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER "...millet adına egemealik hakkını yalnız TBMM kullaıur" hükümlerinin, 1961 Anayasası ile değiştirilmiş olması yüzündendir. Gerçekten de 1961 Anayasası'nın 4. maddesi (ve 1982 Anayasası'nın 6. maddesi) "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Tiirk milleti egemenliğini, anavasanın koyduğu esaslara göre yetkili organlan eliyle kullanır" hukmünü getirmiştir. Bu durum karşısında Sayın Başbakan sormaktadır: "Neden Atatürk Anayasası degiştirilmiş ve Atatiirk'iin en önemli prensiplerinden bir tanesi bu şckilde degiştirilmiş?" Bu soruların tartışması yapıhrken öncelikle gözönilnde tutulması gereken iki husus var: Birincişi 1924 Anayasası'mn tek parti yönetimi anayasası olma niteliği, ikincisi ulusal egemenlik kavramı. 1924 Anayasası'nın yürürlükte kaldığı 36 yılhk sürenin 21 yılı (19241945) ülkemizde tek partili siyasal yaşarrun uygulandığı dönemdir. Kuvvetler birİiğini benirasemiş olan 1924 Anayasası 5. maddesinde "Teşri selâhiyeti ve icra kuvveti Büyük Millet Meclisi'nde tecelli ve temerküz eder" (yasama yetkisi ve yürütme erki Büyük Millet Meclisi'nde belirir ve toplanır) hükmünü koymuştu. Böylece 1921 Anayasası ile benimsenen yasamanın ustünlüğü sözde sürdürülmüş oluyordu. Oysa tek parti rejiminin sonucu olarak yasamayürütme ilişkileri tersine dönmüş ve CHP'nin üst düzey yöneticilerinden oluşan yürütme, parti disiplini yoluyla, yasamaya egemen olmuştur. Tek partili siyasal yaşaın döneminde bu durum doğal karşılanabilir. Çok partili döneme geçildikten sonra DP, TBMM'ye girdiği 1946 yılından 1950 yılına kadar, yani muhalefet partisi olarak görev yaptığı sure içerisinde, anayasanın değiştirilmesi gereğini savunmuştur. Ne var ki, 14 Mayıs 1950 seçimkrini ezici bir çoğunlukla DP'nin kazanmasının ardından cumhurbaşkam seçilen Celâl Bayar, gazetecilerin Anayasa degişikliği konusundaki sorulannı "Türkiye'de bir anayasa buhranı yoktur" biçiminde yanıtlamıştır. Gerçekten de DP, TMBB'de anayasayı değiştirmeye yeterli çoğunluğa sahip oluduğu halde, anayasayı Teşkilâtı Esasiye Kanunn'na dönüştürmekten öteye gitmemiştir. Bu davranışın nedeni Meclisteki ezici çoğunluğuna dayanarak Ulkeyi tek parti felsefesiyle yönetme eğilimiydi. DP yöneticileri bunun da ötesinde yargı yetkisini de kuvvetler birliği kapsamı içinde görmekteydiler. Oysa 1924 Anayasası da bu yetkinin bağımsız mahkemelerce kullanılacağını öngörmekteydi. Şimdi ANAP Başkanı'nın seçilmiş organlar tayin edilmiş organlar ayırımını yapması ve bunlar arasında 196i ve 1982 Anayasalannın kurmuş olduğu dengeden yakınması, yargı denetiminden hoşnutsuzluğunun belirtisidir ve Sayın Başbakan'ın olası bir anayasa değişikliğinde özellikle Anayasa Mahkemesi ile Danıştay'ın yetkilerini kısma çabasına yöneleceğini göstermektedir. Üstelik Sayın Özal buna kendince sağlam bir dayanak da bulmakta ve "Atatürk'un en onemli prensiplerinden biri neden bu şekilde degiştirilmiş" sorusunu ortaya atmaktadır. 1961 ve 1982 Anayasalannda yer alan "Türk Milleti egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organlan eliyle kullanır" hükmünün Atatürk'ün ilkelerinden sapma ile uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Ulusal egemenlik kavramına gelince: Kısaca belırtelim ki 1789 Fransız Devrimi, ulusal egemenlik (milli hâkimiyet) kavramınııı, anlam ve içeriğini çoktan değiştirmiştir. Günümüzde ulusal egemenlik, siyasal iktidarın yasal temeli olarak görulmekte ve ulusun iradesiyle, siyasal tercihini yapması anlamını taşımaktadır. 19 HAZİRAN 1989 1924 Anayasası'na Özlem \CHKMI? ANAP Başkanı'nın seçilmiş organlartayin edilmiş organlar ayırımını yapması ve bunlar arasında 1961 ve 1982 Anayasalannın kurmuş olduğu dengeden yakınması, yargı denetiminden hoşnutsuzluğunun belirtisidir ve Sayın Başbakan'ın olası bir anayasa değişikliğinde özellikle Anayasa Mahkemesi ile Danıştay'ın yetkilerini kısma çabasına yöneleceğini göstermektedir. Prof. Dr. EDİP ÇELİK Şunu belirtelim ki, "yönetenler" yetkilerini sınır12 Eylül'ün ürünü olan 1982 Anayasası'nı hazırlayanlar, ülkedeki ekonomik, siyasal çalkaııtı ve bu layan kurallardan, genellikle hoşlanmazlar. Oysa nalımların sanki "yönetenler"in değil de, tümüyle hukukun başlıca işlevlerinden biri yönetenlerin yetve yalnızca "yönetilenler"in tutum, davraıuş ve ey kilerini belirlemek, bu yetkilerin kullarulışını dülemlerinden kaynaklandığı varsayımından ve ulke zenlemektir. Kullanılan her yetkinin kaynağı yasa nin içine yuvarlandığı gerçekten ürküntü verici du olduğuna göre, yetkilerin yasaya uygun biçimde kulruma büyük ölçüde 1%1 Anayasası'nın neden ol lanılıp kullanılmadığının denetimi de zorunlu oladuğu yanılgısından kalkarak anayasa kavranuna ve caktır. Bu tttr bir denetimden yasama organının baanayasalann işlevine ters düşen bir yoJdan yürumüş ğışık tutulması "hukuk devleti" kavramı ile bağlerdir. Bunun sonucu olarak da "yönetenler"in yet daşmayacağı içindir ki çoğu ülkelerde olduğu gibi kileri sınırlanmak yerine genişletiürken; "yöneti ülkemızde de 1961 Anayasası ile Anayasa Mahkelenler"in hak ve özgürlükleri çağdaş "demokratik mesi kurulmuş; 1982 Anayasası da bu mahkemetoplum" kavıatn ve anlayışıyla bağdaşmayacak öl nin varlığını korumuştur. çülerde kısılmıştı. ANAP yönetimi gerek yasama gerekse yürütme Bu niielikteki bir anayasa kuşkusuz tepkilerle kar işlemlerinde anayasaya ve yasalara uygun davranşılanacaktı. Bir yandan iktidar dışındaki siyasal par maya pek fazla özen göstermemiş ve bu nedenle de tilerden eleştiriler gelirken, öte yandan aydın kesim doğal olarak yargı denetimi engelleriyle sıkça karlerin anayasanın tümüyle değiştirilmesi istekleri her şılaşmıştır. Bu durum, parti içinde de yakınmalara geçen gün daha fazla güçleniyor ve yaygınlaşıyordu. yol açmış; örneğin ANAP grubunun 25 Nisan 1989 Isin ilginç ve şaşırtıcı yönü Başbakan Özal'ın bir tarihli toplantısında Syın Necmettin Karaduman busüredir yeni bir anayasa hazırlanması konusunu si gune kadar çıkarılan 50 yasadan 27'sinin Anayasa yasal gündeme sokma çabasıydı. Bunun uzantısı Mahkemesi'nce iptal edildiğini belirterek ".kanunolarak, 31 Mayıs 1989 gunü ANAP Genel Başkan Ur gayn ciddi haarianıyor ve tabü ki Anayasa MahYardımcılarından Metin Gürdere "kısa" ve "sade" kemesi iptal ediyor" demiştir. bir anayasa hazırlanması için muhalefet partileriÖzal yargı denetiminden rahatsız ne görüşme çağrısında bulundu. Kısacası bir yandan Anayasa Mahkemesi'nin, öte iktidara geldiği günden beri 1982 Anayasası'nın değiştirilmesi yönünde ciddi bir girişimi göriilme yandan Danıştay'ın yargı denetimi, Sayın Özal'ı rayen ANAP Başkanı'nın özellikle 26 Mart 1989 se hatsız etmektedir. Atanmış (tayin edilmiş) organçimlerinden sonra anayasa sorununa el atması ve lar1 a seçilmişler arasındaki denge, Başbakan'a 1924 Anayasası özlemini dile getirmesi acaba han "acayip" gelmektedir. Bu acayiplik ise yine özal'a gi bilimsel, gerçekçi ve akılcı nedenlere dayan göre 1924 Anayasası'nın 3. ve 4. maddelerinde yer alan "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ve maktadır? OKVRLARA. OKAY GÖlSpiSİN Kâğıt, Tiraj, vs. S Sonuç Bugün için görülen odur ki, 1982 Anayasası'nın değiştirilmesi konusunda genel bir istek vardır. Ancak anayasada yapılacak değişikliklerin ya da yeni bir anayasanın ne yönde ve hangi ilkeler doğrultusunda gerçekleştirileceği sorunu üzerinde büyük görüş aynhkları bulunmaktadır. Clkede ulusal istenci (milli iradeyi) oluşturan değişik kesimlerin istek ve görüşleri uzlaşurilabildiği takdirde toplumun gerçeklerine ve gereksinimlerine uygun bir Anayasa yapılabilir. Anayasamız, TBMM'ye anayasanın değiştirilmesi yetkisini tarumışür. Önemli olan, bugünkü yapısıyla TBMM'nin bu uzlaşmayı sağlayıp sağlayamayacağı; daha da öteye, yine bugünkü yapısıyla, TBMM'nin kurucu iktidar işlevini üstlenecek niteliği taşıyıp taşımadığıdır. 26 Mart 1989 yerel seçimlerinin bir genel seçim ortamına donüştuğü yadsınması zor bir gerçektir. Bu durumda, ancak ulusal istencin kusursuz yansımasına olanak veren bir seçim kanununa göre yapılacak seçimle oluşacak Meclis bu işlevi yerine getirebilir. ayılar, istatistikler her zaman kendi başlanna büyük anlam taşımayabilirler, ama bazen de hiç başka bir veriye gerek kalmadan her şeyi kısaca ve en çarpıcı biçimde anlatabilirler. "Uygarlığın düzeyini, bir toplumun gelişmişliğinin düzeyini o toplumun tükettiği kâğıt miktarı gösterir" diye bir söz var. Bu sözden yola çıkarak birkaç rakama göz atarsak, yine başımızı iki elimizin arasına alıp kara kara düşünmekten başka yapacak şey kalmıyor... Avrupa Topluluğu ülkelerinde 1987 yılı verilerine göre kişi başına kâğıt ve karton tüketimi şöyle gerçekleşmiş: Danimarka 198 kg, Federal Âlmanya 191 kg, BelçikaLüksemburg 182 kg, Hollanda 180 kg, İngiltere 155 kg, Fransa 130 kg, İtalya 102 kg, ispanya 92 kg, Portekiz 59 kg. Gelelim aynı yıl Türkiye'de bütün yıl boyunca kişi başına tükettiğimiz kâğıt ve karton miktarına: 10 kg. Evet tam 10 kg, yani bu alanda en geri Avrupa ülkesi olan Portekiz'in altıda biri kadar... 6. Beş Yıllık Kalkınma Planı'na bakıyoruz, kâğıt ve karton sektöründe talep artışının her yıl yüzde 7.3 oranında artacağı, buna karşılık üretim artışının da yüzde 6.9 oranında olacağı öngörülmüş. 1. Sonuç: Son derece mütevazı bir talep artışını da bu sektör karşılayamayacak; 2. Sonuç: Kâğıt tüketiminde Portekiz'in bugünkü düzeyine ulaşmamız için bu hızla yarım yüzyıl geçmesi gerekecek... Suçluyu nerede arayacağız? • Geçen hatta yayımladığımız mayıs 1989 net satışlarına ilişkin rakamlarda birkaç küçük yanlışın yani sıra eksiklerimiz ve Güneş Gazetesi'nin net satışında büyük bir yanlışımız otdu. Mayıs 1989'da gazetelerin günlük ortalama net satışlarını yeniden yayımlıyoruz: 600 liralık gazete Cumhuriyet 115.188 3.045 Hürriyet Sabah Milliyet Türkiye Tercüman Yeni Asır Zaman Güneş Günaydın Gazete Bugün Tan 500 liralık gazeteler 458.390 432.297 292.364 152.864 100.688 41.825 39.017 400 liralık gazete 74.700 300 liralık gazete 381569 250 liralık gazete 109.476 200 liralık gazeteler 336.286 3.446 61.171 8.822 27.932 4.990 15.650 7.359 17.998 1.341 9.822 EVET/HAYIR OKWAKBAL SHP Genel Sekreteri Deniz Baykal'a göre 'parti içi sorunlar' bitmiştir. Şimdi önemli olan 'partiyı iktidara götürecek olan siyasal mücadelede üzerimize düşen çalışmayı yapmaktır'. Bir an önce iktidarı Özal ve takımının elinden almak guncel görev olmuştur. Görüyorsunuz, Özal yüzde 21.80'in öcünü almaya başladı! Halktan çıkarmak istiyor 26 Mart bozgununun a o sını! Her gün zam! Her gün biraz daha artan pahalılık, geçim sıkmtısı, yoksulluk! özal iktidannın yedinci yılında halkımızın, ülkemizin getirildiği yer budur: İç ve dış sıkıntılar içinde bir Türkiye... Umut kimde, nerde? SHP'de... SHP'de değilse hiçbir yerde! Bu gerçeği saptamak gerek. Başka yerde umut yok. Demirel istediği kadar kalabalıkları toplayıp bağırıp çağırsın, umut yok Demirel'de ya da partisinde... Yıllarca başbakanlık yapmış biri Demirel. Ülkeyi hangi uçuruma getirdiği gözlerönünde. Şimdi kim Demirel'in, 80 öncesindeki tutumundan farklı bir nitelik, bir kişilik kazandığını düşünebilir. Gençlerle yaptığı tartışmalarda Demirel'in hiç mi hiç değişmediği belli olmadı mı? Evet, SHP'den başka bir güç yok ülkeyi, halkı türiü çıkmazlann karanlığından kurtarabilecek. İçte ve dışta güveni, saygınlığı yaratabilecek... Kimilerine göre SHP bu haliyle ötekilerden daha iyi durumda değildir. SHP'den yararlı işler beklemek boşunadır. Ben, her zaman umuttan yana olmuşumdur. Umutdenen güçtür insanoğlunu yaşatan. O da olmadı mı toplumlann da insanların da bir cesetten farkı mı kalır? SHP yeni bir Kurultay sınavından geçti. Tuzük değiştklikleri konusu SHP'ye bir canlılık, bir hareket getirdi. 440 delege birleşip MYK'nın değiştirdigi tüzük konusunda geniş bir görüşme açılmasını istedi. Bunu basardı da... MYK'nın hertürlü öniemini asarak Kurultayda 400 oyluk bir güç olduğunu gösterdi taban... Önemli olan tuzük değişikliğinin Kurultayca yapılması, Kurultayca onaylanması idi. Genel Merkez Yönetimi az bir oy üstünlüğüyle tuzük değişikliklerini Kurultaydan geçirmeyi basardı. Ama bu başarının büyük bir 'zafer' olduğu sanılmamalı. SHP tabanından gelen delegelerin çoğunluğu 'sol kanat'ın çizgisinde buluşmuştur. MYK'nın az tarkla üstünlüğü sağlamasmda önemli etken, milletvekillerinin çoğunlukla MYK'yı desteklemeleri olmuştur. Buna SODEP ve Halkçı Parti kurucularının genel merkezden yana tavır almalarını da eklemek gerekir. Delege sayısına bakınca görüyoruz ki taban MYK'nın tepeden inme kararlarına, uygulamalarına karşıdır. Bu gerçeği de unutmamak gerekir. Bir süredir SHP'nin sol kanadında çalkantılar, görüşmeler, tartışmalar yaşandı. Partiden kopmak, yeni bir partide bir araya gelmek, SHP'nin merkeze, hatta merkezin sağına çekilmesine karşı direnmek, SHP programının değiştirilmesi, partinin 'emek ağırlıklı' nitelikten uzaklaştırılması tehlikesi karşısında birlikteliği korumak... Önce de yazdım, sol kanat SHP'den kopamaz, kopmamalıdır. SHP'yi gerçek bir sosyal demokrat parti yapan, program çizgisindeki sol kanattır. Sol düşmanı köşe yazarlarının akıl hocalıklanyla SHP'yi 'emek ağırlıklı' niteliğinden saptırmak bu partiyi çökertmek olacaktır. Sanırım Kurultaydaki sol kanat ağıriığı, delegelerin programa bağlılıkları, Genel Başkan İnönü'nün her türlü kopuşa dirençle karşı çıkışı, SHP içinde belli bir azınlığın egemenliğine seyirci kalmayacağını belirtmesi, sol kanadın bir süre daha parti yönetiminin gelecekteki davranışlarını beklemesi sonucunu doğurmuştur. Bakalım Baykal ve arkadaşları gerçekten SHP'nin 'emek ağırlıklı' niteliğini korumaya karariı mıdırlar, partide birlikteliği surdürmek isteğinde midirier? Sol kanadın önde gelen adı, Disk Genel Başkanı, İstanbul Milletvekili Abdullah Baştürk, Genel Başkan'ın, "Parti çizgisi değişmemiştir" sözlerini pek inandırıcı bulmuyorsa da 'parti içi demokrasi yolları açık tutulursa buradan fışkıracak genç, diri ve dinamik kadroların parti doğrultusunu yeniden geniş halk kitlelerinin yararı yönüne çekebilecekleri" umuduyla, SHP içinde kalarak savaşımını sürdüreceğini açıklamıştır. Baştürk türlü sınavlardan geçerek sosyal demokrat niteliğini kanıtlamış bir kişidir. Hiçbir sınavdan geçmeden partide etkin yerlere gelenler halktan, emekten yana kişileri, elbetteki saf dışı edemeyeceklerdir. SHP halkta güven uyandıran, yaşamı boyunca sosyal demokratlığın sınavlarını vermiş politikacıların varlığıyla üstunlük sağlayabilir. ANAP'takilerden, DYP'dekilerden hiçbir farkı olmayan, son dakika sosyal demokratları da SHP tabanının bu gerçeği bildiğini artık görmüş olmalıdıriar. Genel sekreterin parti içi sorunlann bittiğine dair sözleri sağlam bir güvence midir? Bunu da hep birlikte göreceğiz. OKURLARDAN 1984 yıhndan önce 5434 saytü Emekti Sandığı Kanunu ile kadın memurlara 20, erkek memurlara 25 hizmet yılını doldurunca yaşına bakümaksıvn emeklilik hakkı veriUrken, U.19841e yühirlüğe giren 2898 sayıti yasa ile Emeklilik i İçi Sorunlar Bitmeli memurlann emekli olabümeleri için yukandaki hizmet yıüannm tamamlanması yanında, kadın memurlann 45, erkek memurlann 50 yaştnı doldurmalan koşuht getirilmesiyle tüm memurlar mağdur edilmiştir. Bugün bbüerce memur hizmet yılmı doldurduğu halde, hizmet yıllanna itibar edilmediğinden emekli olamamakta ve yaşını dolduruncaya kadar fazladan çalışma zorunluluğu ile karşı karşıya bulunmaktadır. Emeklilikte yaş koşulunun kaldınlarak hizmet esastna dönülmesini, hizmet yütnı dolduranlan ileri yaşlara kadar çalışmayı özendirecek artan oranlı bir aylık bağlama sisteminin getirilmesini, kazanümış haklann tanınmasmı sağltıyıcı bir duzenlemeye gidibnesini bekliyoruz. ERDİN ERTEN HALISERİN ÇEŞİTLERİNİ GÖRMEDEN HALISERMEYİN! Halıserin zengin çeşitlerini, üstün kalitesini görmeden, deger verdiğiniz mekânlara halı sermeyin! İşte tum Halıser çeşıtlennın ortak ustunluklerı • Sınırsız renk ve desen zengınlıgı • Polyamıd ıpltkte taftıng dokuma • Rutubetı onıeyen tekstıl ıkıncı taban • Olaganustu dayanıklılık ve yanmama ozellıgı • Isı ve ses 'zolasyonu • Leke tutmama ve kolay temızlenme avantaıı • Otel ve ışyerlen ıçın amblem basma ımkânı hahser InönuCau No 22/2 Taksım İstanbul Tel 152 37 00 (8 Hat) istanbul Depo Tel 164 27 19 164 09 66 Istan&jl Aktıf Depo Tö 169 60 29; Izmır Bolge Muduflu^j Tel 66 18 ' ' 3e()o Tel €6 02 ?8 Ankara Bolge Muduriuğu Mağau Tel. 118 93 51 118 98 36 Depo Tel 348 92 60348 06 06 Antâlya Bolge Şefttğı Tel 76213, AOana Bolge Şeflığı Te( 45081 Eskışetır Magazaa T» 1346640025. Samsun Depo (Elıf Tıcaretı Tel 32197. Erzurjm Boıge Şefl.ğı Tei 14481 Borsa Bolge Şeflığı Tel 20 63 512082 40 T.C. ANKARA 9. SULH CEZA MAHKEMESİ HÜKÜM ÖZETİ Esas: 1988/1011 Karar: 1989/53 Hâkim: Ertüzün Güner Kâtip: Erol Babacanoğlu Sanık: Mehmet Şahin, Osman ve Ayşe oğlu, 1952 D.lu Çankın Orta ilçesi Hüyük koyü H. 4, C. 011 /01, S. 46' da nüfusa kayıüı olup halen; Ankara İsmetpaşa Uzunyol Mahallesi Yeni Sokak No: 12/5'te oturur. Suç: Gıda Maddeleri Nizamnamesine muhalefet etmek. Suç tarihi: 4.7.1988 Sanığın Gıda Maddeleri Nizamnamesine muhalefet etmek suçundan TCY.'nın 3%, 647/4,72,402/1, üçay cürme vasıta küdıgı meslek ve sanatının tadiline ve takdiren YEDt GÜN iş yerinin kapatılmasına, hukum özetinin kapatma suresi kadar göze çarpan bir yerine asılmasıoa, karann kesinleşmesini müteakip, huküm özetinin Ankara'da tirajı yuz binin üzerinde bulunan bir gazetede derhal ilan olunmasına 100. lira yargılama gıderinin alınmasına, sanığın yuzune karşı Yargtay yolu açık olmak üzere karar verıldi. 31/5/1989 Basın 24925 EMEKLİ SİLAHL1 KUVVETLER MENSUPLARINA ACENTELİK DAVETİ Kendı kuruluşunuz OVAK SİCORTA nın Acentelığıni yaparak ek gelir sağlamak ister misiniz? Cevabınız Evet ise, Bize yazın, koşulları belirten mektubumuzu gönderelim. Birlikte çalışalım Hem sız kazanın hem kuruluşunuz buyusün. ' "Başamıası için O'na destek verin... Sağlam bir temel kazandınn!" Türkiye'nin tek temel eğitim ve kültür ansıklopedisi. ADRES: OYAK SİGORTA A.Ş. Acenteler Müdurlüğü Meclisi Mebusan Cad. No: 81 Kat: 7 80040 SalıpazarıİSTANBUL TEMEL BRITANNICA 287.870 858 Mayıs ayında yapılan geniş promosyonlara, lotaryalara karşm toplam günlük net saftş bir önceki aya göre 160 binlik bir eksilmeyle 2 milyon 800 binlik bir düzeyde kalmış olmaktadır. Genel eğilimlere bakıldığında basında yaz durgunluğunun bu yıl erken geldiği söylenebilir. Geçen yıl mayıs ayı satışlanyla kıyaslandığında yalnızca Milliyet, Günaydm ve Tan daha iyi bir noktadadırlar. Cumhuriyetin geçen mayıs ayındaki satışı ise 115.031 olduğundan bir gerileme söz konusu değildir. Sabah Gazetesi de aynı düzeyi korumuştur. Geçen yılın haziran ayında ise bu yıla göre iki gazete daha az yayımlanıyordu ve toplam satış ancak 2 milyon 200 bin dolayındaydı. Cumhuriyet'in, en belirgin yaz düşüşlerinin yaşandığı haziran aylanndaki satışlarına bakıldığında, son 5 yıl için şöyle bir gelişme görülmektedir: Haziran 1984: 89.868 Haziran 1985: 88.927 Haziran 1986: 111.687 Haziran 1987: 119.999 Haziran 1988: 112.628 Genel olarak gazete satışlannda görülen önemli bir eğilim de satışların en büyük bölümünün İstanbul'da yoğunlaşması olmaktadır. Ömeğin haziran ayının ilk haftasında Türkiye'deki günlük toplam gazete satışı 2 milyon 700 bin dolayında olurken bunun 1/3'ü istanbul'da gerçekleşmiştir. 300 liralık damping fiyatının yani sıra her gün 8 sayfalık İstanbul özel eki vererek büyük yatınma girişen Günaydın, 165 bınle İstanbul içinde öne geçmiştir. Cumhuriyet'in Türkiye genelindeki yüzde 4.1'lik pazar payı da İstanbul satışlan içinde yüzde 5'tir. * Basın özgürlüğü konusunda daha çok eğitimden geçmemiz gerekiyor. Ne yazık ki ülkemizde çok sayıda kamu görevlisı, hiçbir demokratik ülkede olmayan kuralların ardına saklanarak basının kendi faaliyetleriyle ilgili biigi almasını önlemeyi iş sanıyortar. Bunun bir örneğini aktaralım: Herkesçe olumlu karşılanan kimi önlemlere karşm Osmanlı arşivlerinde çalışan araştırmacıların eleştinlerinin sürdüğünü öğrenen arkadaşımız Şahin Alpay bu konuda bir araştırma yapmayı düşündü Hem çalışmalann durumu hem de eleştiriler hakkında görüslerini sormak için Devlet Arşivleri Genel Müdürü Prof. Dr. Ismet Miroğlu ile görüşmeye çalıştı. Sayın Miroğlu ise arkadaşımızla telefonda bile görüşmedi ve sekreteri aracılığıyla, kendisiyle görüsebilmesi için Başbakanlıktan izin alınması gerektiğini iletti. Bu kurallar, bu tedirginlikler, bu korkularla mı gelişecek özgür basın ve demokratik diyalog, tartışma ortamları? * Daha çok basının kendi içinde tartıştığı, bir ölçüde "teknik" nitelikte görülen bir konu da "telefonla hızlı demeç gazeteciliği"... Bazı durumlarda kamuoyunda etkili adların eğilimlerini aktarmak açısmdan işlevi olan bu tekniğe kimi zaman "kolaycılık" açısmdan eleştinler de oluyor. Geçen haftalarda Fransa'nm etkin dergilerinden LEvenement du Jeudi "Sol nedir?" diye bir araştırma düzenlemış ve telefonla bazı tanınmış kişilere bu soruyu yönelterek izlenimlerini almış. Çok sayıda yanıt arasında iki kişi ağır eleştiri taşıyan ve espnli yanıtlar vermişler. Geçen hafta Sımavi Karikatür Yarışması'nın jüri başkanı olarak ülkemizde bulunan ünlü çizer ve yazar Topor şöyle diyor "Solda olmak, telefon gazeteciliğine inanmamaktır, para verilmedığı zaman yanıt vermemektir, solda olmak dergimizin ve bugünkü Fransız toplumunun tam tersidir. Yani solda olmak, her şeye rağmen yaşayabilmektir." Gazeteci ve yazar Thierry Pfister de eleştiri kılıcmı iki yanlı calıştırıyor: "Bugün solda olmak, medyaların karikatür sorularına yanıt vermeyi reddetmek ve adını gazetede görme zevkine karşı durmaktır." * Medya ve Medya Market dergıieri, daha çok reklam ağırlıklı olmalarına karşm basın sorunlarıyla ilgili tartışma boşluklannı doldurmaya çalışırken yalnızca basma ayrılmış bir dergi, Babıalı Magazin de geçen hafta yayın yaşamtna başladı. Deneyimli gazeteci Kenan Akın'/n yonetimınde yayımlanacak olan Babıalı Magazinın ılk sayısmda Cumhuriyet tanıtıhyor. Basının sorunlannın daha sağlıklı ' ortamlarda tartışılması da bir ölçüde bu tarz yaymlann çoğa/ması ile gerçekleşebilecek.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear