28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
10 HAZİRAN 1989 • • • * riyle grup başkanvekillerimiz kuliste pazarlık halinde. Bu say. doğruysa, SHP adına yazık! Duygular, mantıksal görüşleri taşkın ifadelerle süslüyor. Sol kanadı bölücülük, Alevilik gibi suçlamalarla dışlamak isteyen genel merkezin fotoğrafını çıkarıyorlar. Siirt'te bölücülük yaptığı savıyla ihracına kadar gidilen Turgut Atalay'ın İnönüBaykal ikilisinin Diyarbakır'a belediye başkanı yaptığını, alevilik ise, Mustafa Timisi'nin Baykal'ın sağ yanında, Eşref Erdem'in merkez yönetiminde görev aldığını sıralıyorlar. Genel merkezde Baykal dışında sorumlu olanların yüzde 90'nın milletvekili olmadığını, ilk seçimde yer kapmak için bunların "tasfiye bıçağını bileylediğini" anlatıyorlar. Baykal grubunun son kurultaydan yapay zaferle çıktığını rakamsal göstergelerle öne sürüyorlar. 417'ye karşı 502 oyla tüzük geçmiş. Kabul oyların içinde 60 milletvekili, HP'den gelen kurucu üyeler, Parti Meclisi'nden 27 kişi var ki delege değil. Her biri taban değil, örgüt değil. Sol kanat üyeleri toplantılarda beliren seçenekleri "kendi başlarına" kafalannda tartışıyor, pazartesiye değin tartışacaklar: (a) Ayrılıp parti kuracaklar. (b) İçerde kalıp şavaşımını sürdürecekler. Jc) İki seçenek yürümezse Örneğin Abdullah Baştürk siyasetten çekilecek. HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/17 CUNE YT ARCAYUREK yazıyor (Baftarafl 1. Sayfada) haJefet partilerinde, özellikle yakın rakibi gördüğü SHP'de bünyesel çatışmalar umuyor, içtenlikle istiyordu. Tüzük değişikliğinin sol kanadı tasfiye amacı taşıdığını belirli ölçüler ve görüşlere göre değerlendirenler, pazartesi günü Türkiye solunun yazgısında önemli bir karar verecekler. Yirmi iki milletvekili ya partiden k o pacak ya da yerlerini koruyarak "içerde" savaşımlannı sürdürecek. Sol kanattan çeşitli kişiler, daha önce yapılan toplantılar sonunda, bir iki gün herkese "düşünme payı" verilmesini kararlaştırdıklarını, örgütle mi olur yoksa yakın çevreleriyle mi, yapacakları danışmalardan sonra "pazartesi salim sonuca" varacaklarını dün ifade ettiler. Önceki güne oranla dün, sol kanat üyelerinde daha belirgin eğilimler görülüyordu. Partiden kopma olasılığının akla daha yakın geldiğini gerekçeleriyle söyleyenler azlıkta değildi. Yirmi iki ya da yirmi dört milletvekilinin kopmasından sonra "parti mi kurulacağı, yoksa Mecliste bağımsız bir grup olarak bir süre etkınlıklerini" duyurmaya mı çalışacakları henüz belli değildi. içlerinden biri "ilk önce ayrılmayı kararlaştırmak, sonra ne yapılacağını tartışıp oluşturmak öngörusüyle" hareket ettiklerini söyledi. Genel merkez, önceki günden bu yana sol kanat hareketıni dikkatle izliyor. Ne var ki ayrılmalan önleyecek ciddi girişimler yapmaya pek hevesli görünmüyordu. Kopmayı yarım ağızla beklemediklerini söylemenin ötesinde, bir çaba, bir çalışma yapmaya gönüllu değillerdi. Sadece genel başkan inönü, kimileriyle görüştü. Diyarbakır milletvekillen Salih Sümer ve Mehmet Kahraman'ı gören İnönü, "Güçlüklerin yenileceğini, güven duyulmasını ve merak etmemelerini" söylerken, arkadaşlarına yansıttığını göre, Kahraman, lidere "sıkıntıları örneklerle" anlattıktan sonra "yarın nasıl davranacağımın garantisini size veremem" dedi. Sol kanadı yol ayrımına kadar iten öğeler, her sol kanat üyesinden açık seçik geliyor. Örneğin "partisel ilkeler" konusunda söze "özümüzden uzaklaştık" diye başlıyorlar. "Bize işkenceyi gündeme getirdiğimizde güvenlikgüçlerini darıltmayalım... Darbelere değindiğimizde Silahlı Kuvvetleri rencide etmeyelim... Anayasa sorununa el artığımızda, fantezi... Seçım Yasası'nı ele alalım dediğimizde 'hele iktidara gelelim kolay' diyorlar." Hemen ekliyorlar: "Bir holding kurup Erol Çevikçe'yi akla gettrerek asfalt ihaleleri peşinde mi koşalım? Tasfiye? Bu, bir soru değil, somut gerçek. Örneğin kurultayda tüzük savaşımı verilirken Diyarbakır'da iki üç güne sığması beklenen mahalle delege seçimieri bir günde yapılıyor. Merkezin amacı açık. Onseçimi kazansak, önümüze merkez kontenjanıyla birini yerleştirecek. Bir başka sezgiieri, bitgiye dayandığını söyledikleri savları daha var: Bizi tasfiye etmek için erken seçim istiyorlardı, tüzük değişikliği ile muratlanna ereceklerini anladılar. Şimdi ANAP yetkilile Enflasyonda alarııı zilleri FARUK BESKİSİZ Enflasyonda lOyıl öncesine dönüldü. 1980 yılının son altı ayında yaşandığı gibi bu yılın ilk beş ayında da enflasyonda toptan eşya fıyatlannın tüketici fiyatlannın önünde seyretraesinin "önümüzdeki dönerade enflasyonda patlama olacağının" göstergesi olduğu belirtiliyor. Devlet tstatistik Enstitüsü (DİE) endekslerinde, bu yılın ilk beş ayının dördünde toptan eşya fîyatlan tüketici fiyatlarından daha hızlı artarken İstanbul Ticaret Odası (tTO) endekslerinde de son iki ayda aynı eğilim onaya çıktı. Uzmanlar, şu anda talepte bir eksiklik olduğu gibi toptan düzeyde artan fiyatlann perakendeye, yani tüketiciye yansıtılamadığını bunun potansiyel bir fiyat artışının habercisi olduğunu ifade ederek "Bu olay stagflasyonun göstergesidir. Talep biraz kıpırdadığında flyatlar narekete geçecek. Bu ola> tehlike işareti de değil. Çiinkii zaten tehlikenin içinde yaşıyoruz. Ekimde fiyatlar patlayabilir" dediler. tstanbul Sanayi Odası Başkanı Nurullah Gezgin ise "enflasyonda psikolojik faktörün ortadan kaldınlmadığını" belirterek toptan fıyatların perakendeye yansımamasının olanaksız olduğunu vurguladı. Enflasyonda son beş aylık dönemde yaşananlar büyük ölçüde 1980 yıhnda yaşananlarla benzerlik gösteriyor. tstanbul Ticaret Odası'nın endeksi temel alındığjnda 1980 yılının altıncı ayından itibaren toptan fiyat endeksinin tüketici endeksinin önüne geçtiği görülüyor. 1980 yılının temmuz ayında toptan fiyatlar yüzde 1,9 artarken, tüketici fiyatlanndaki artış yüzde 1,3'te kaldı. Sonraki aylarda bu eğilim daha da güçiendi. Eylül ayında toptan fiyatlar yüzde 4,8, tüketici fiyatları yüzde 3,7; ekimde toptan fiyatlar yüzde 7,8, tüketici fiyatları ise yüzde 5,7 arttı. Kasım ve aralık aylannda da her iki endeks arasındaki fark devam etti. Bu eğilim 1980 yılında enflasyonun yüzde 94,3 gibi Cumhuriyet tarihinin rekorunu kıracak bir seviyeye çıkmasına yol açtı. gerçekleşecek" dedi. Çiller 19801989 yılları karşılaştırması da yaparak 1980'dedövizkrizinin yaşandığını, stagflasyon olayının yanı sıra büyümenin de negatif olduğunu söyledi. 1980'de Türkiye'nin üstünde "çok ipotek bulunmadığını" iç ve dış borç faizlerini ödeyebilecek büyüme potansiyeline sahip olduğunu da hatırlatan Çiller 1989 için şunları söyledi: "Bu yıl da stagflasyon var. Döviz krizi yok, büyümede hız düşmiiş. Ama hâlâ pozitif. Bı kez 1980'den farklı olan şu: Türkiye iç ve dış borç faizlerini ödeyebilecek nüfus artış hızını yakalayabUecek ortalama büyüme hızina sahip değil." tstanbul Üniversitesi öğretim üyelerınden Prof. Gülten Kazgan da bu eğilimin stagflasyonun göstergesi olduğunu vurguladı. Bu olayın aynı zamanda talep enflasyonunun varlığını da gösterdiğini dile getiren Kazgan şunları söyledi: "Toptan eşya fiyatları mutlaka tıiketici fiyallanna yansıyor. Bugünkü enflasyon para arzının genişlemesinden kaynaklanıyor. Fiyatlar ekimde patlayabilir. Geeen yıl enflasyon yüzde 75 iken bu yıl yüzde 80'leri aşabilir." Kazgan, bu eğilimin tehlike işareti olup olmadığına yönelik soıumuzu ise "Bu tehlike işareti değil. Çünkü tehlikeyi yaşıyoruz. Bu göstergeler tehlikenin içinde olduğumuzu gösteriyor" diye yanıtladı. Prof. Feridun Ergin ise olaya başka bir boyıut kazandırarak bugünkü eğilimin 1990 enflasyonunu da etkileyeceğini söyledi. Ergin şöyle konuştu: "Perakende fiyatlar daima toptan fiyatlann izindedir. Toptan fiyatlar, dolaşımdaki para miktanna ve kredi hacminin şişkinliğine göre yönlenir. Perakende fiyatlar, ücretli sınıfın cebine giren paradan (üketime harcanan oranla oranulı bir tırmanış gösterir." Ergin, bu yıl sonunda veya gelecek yıl üç rakamlı enflasyonun söz konusu olabileceğini de vurguladı. İstanbul Sanayi Odası Başkanı Nurullah Gezgin ise fiyat artışının zorlamasına karşılık bu artışın tüketici düzeyinde kaJdıgını, bunun da talep eksikliğinden kaynaklandığını belirtti. "Buna yüzde 140 verdik, buna yüzde 100 vereceğiz" gibi sözlerin dolaştığı bir dönemde enflasyon üzerindeki psikolojik faktör etkisinin ortadan kaldınlamadıgını da hatırlatan Gezgin, "Psikolojik faktörlere bir de ekonomik faktörler ilave edilince toptan fîyatlann tüketici fiyallanna yansımaması olanaksız oluyor" diye konuştu. GÖZLEM U U M MU GR U C (Baftarafl 1. Sayfada) Yargıtay 1. Başkanı, Yargıtay Büyük Genel Kurulu'nca seçiliyor. Bu kurul, bırıncı başkan, başkan vekili, daire başkanları, cumhuriyet başsavcısı ve vekilinden oluşuyor. Cumhuriyet Başsavcısı Finız Çilingiroğlu da emekli oluyor. Çilingiroğlu'nun yerine kimlerin aday olacaklarını da aynı kurul saptıyor. Cumhurbaşkanı, Yargıtay Büyük Genel Kurulu'nca saptanan adaylar arasından başsavcı ve vekilini seçiyor. Yargıtay Büyük Genel kurulu, başsavcılık için Başsavcı Vekili Haluk Yardıncı, 2. Ceza Dairesi Başkanı Ayhan Kılıçoğlu, 8. Ceza Dairesi Başkanı İsmail Oğuz, 4. Ceza Dairesi üyesi İbrahim Polat ve 8. Ceza Dairesi üyesi Metin Haracoğlu'nu aday olarak belirledi. Bu arada, altı yüzü aşkın yargıç ve savcı ile ilgili yer değiştirme kararnamesi de Cumhurbaşkanlığı'na sunuldu. Kararname bugün yarın Resmi Gazete'de yayımlanacak. Kararnamede Adalet Bakanlığı Müsteşarı Arit Yü/rse/in belirleyici rol oynadığı ileri sürülüyor. Cumhurbaşkanlığı'nda kararname ile ilgili "öeğerlendirme" çaJışmaları tamamlandı. Bu değertendirme çalışmalan sırasında Cumhurbaşkanımız, eğer Müsteşar Arif Yüksenn özlük dosyası da incelense, çok ilginç belgelerle karşılaşabilir. Yargıtay'dan Adalet Bakanlığı'na geçtik, şimdi de bir koşu Danıştay'a uğrayalım. Geçen hafta Başbakan Özal, Danıştay Başkanı Kırcalı"y\ zıyaret etti. Bu bir protokol ve nezaket zıyaretiydi. Danıştay 10. dairesi, bugunlerde "Üruğ davası" nedeniyle Başbakanhk tarafından verilen "fca/'ar duze/Wmes/" dilekçesini inçeliyor. ilgili daire, "MİT Raporu" nedeniyle idarenin "ağır hizmet kusuru" işlediği gerekçesi ile Başbakanlığın Üruğ'a 40 milyon TL'nin ödemesine karar vermışti. MİT Raporu olayını soruşturan Başbakanlık Teftiş Heyeti Başkanı Kutlu Savaş, Istanbul'da eski Genelkurmay Başkanı Üruğ'u evinde ziyaret ederek "soruşturmanın sonuçlandığını, Üruğ ile ilgili iddialann asılsız olduğunun anlaşıldığmı" bildirmişti. Başbakanlık bu kez, soruşturmanın henüz sonuçlanmadığını ileri sürüyor! Karar düzeltilmesi dilekçesinde usule ilişkin savlar yineleniyor ve MİT Raporu nedeniyle yapılan soruşturmanın sürdüğü, bu nedenle "birçok sorunun cevabım bu tahkikatm vereceği" ileri sürülüyor. 10. Daire, Başbakanlığa yerdiği ara kararlarla MİT'ten Üruğ ile ilgili belgeleri istiyor. MİT, "soruşturma sürüyor" gerekçesi il% hiçbir kanıt, hıçbir belge göndermiyor. Dilekçede hem "soruşturma bitmedi"; hem de 12 Eylül damgalı İdari Yargılama Usulü Yasası'na dayanılarak "konu devletin güvenliğiyle ilgilidir Bu belgeleri bu nedenle göndermedik" deniyor. MİT Raporu, 7 Şubat 1988 tarihinde basında yer alıyor. MİT, o günden bu güne, bu rapor konusunda soruşturmalannı tamamlayamıyor. Pekı, ne zaman bitecek bu soruşturma? Başbakanlık dilekçesinde soruşturmanın ne zaman biteceği yolunda bir belirtiden bile söz edilmiyor. Bu MİT Raporu olayındaki ilgi çekici gelişmelerden biri de Başbakanlığın Danıştay kararında açıkça yazılmasına karşınbu raporu düzenleyen eski MİT görevlisi Mehmet Eymür"e yasal yollar içinde "rücu etmesi" gerekirken, bu yola başvurulmayacağının açıklanmış olmasıdır. Oysa anayasa açık, 657 sayılı yasa da açık; bu gibi durumlarda, idare, hükmolunan tazminatı sorumluluğu saptanan kamu görevlilerinden ister. Başbakan Öza/'ın "rücu etmeme" diye bir hakkı ve yetkisi yoktur. Böyle bir dava açılsa ve Eymür, başta "damat kaçırma operasyonu" olmak üzere bildigi bütün konuları açıklasa çok ilginç gelişmeler yaşanabilir. Başbakanlığın dilekçesinde ayrıca 40 milyon tazminat da çok bulunmakta ve bu tutarın indirilmesi istenmektedir. Aynı günlerde Sayın Başbakan, gazetecilere 300 milyon tazminat ödenmesi ıstemiyle davalar açıyor! Bu "MİT Raporu olayı" ve "dava" bir "hukuk devleti"nde mi, yoksa "gizli yargıçlar"m üzerlerine çift aylı damgalı gizli kararlan ile yönetilen bir "poüs dsvtee"hde mi yaşadığımızı gösteriyor. Güvenlik soruşturmaları mı? İşte böyle yapılmış. Pasaport yasakları mı? işte böyle konmuş.. 1402'likler mi? İşte böyle seçilmiş.. Bob Dylan (Baftarafl 1. Sayfada) G.E. Smith, basta Tony Garaier ve davulda Chris Parker'ın eşlik edeceği konserin biletleri yann saat 10.00'da Atatürk Kültür Merkezi gişelerinde satışa çıkanlacak. Konsere yoğun bir ilginin gösterileceğini göz önüne alan Festival Komitesi, 1 kişinin en çok 4 bilet satın alabileceğini açıkladı. Bilet fiyatları ise 40 bin, 30 bin, 25 bin ve 20 bin lira olarak belirlendi. Perşembe gecesi sol kanat biDylan, ABD'nin zengin halk reylerinde eğilimlerden biri hemüziği kaynaklannın yatağını denüz olgunlaşmamıştı. Ama dün, ğiştirerek çok geniş yığınları etkidaha başka hava esiyordu. Tülemiş, McCarmy döneminden yüzük kalkanıyta saldıracak merkezü kıpkırmızı çıkan bu ülke aydıze karşı içerde savaşımın olanının alnını ağartmış, bir kaç yıl naksızlığından çokça söz edilir içinde dünya gençliğinin elinden olmuştu. Bu yüzden "kopma düşürmediği bir bayrak olmuştu. aşamasına" gelinmekte olduğu Alçak sesi ve gitan ulaştığı her yüyargısı daha canlıydı. Politikada reği ısıtmıştı. günler yoktur. saatler vardır. Bir cumartesi, bir pazar geçecek. "Blewin'In The Wind", "TiBu arada fırtınayı önlemek için mes They Are A Changin'' erken kimi çabalar örneğin Erdal İnödöneminin unutulmaz bestelerinü'nün henüz ne olacağı bilindir. Unünü bütün dünyaya yayan meyen çıkışı sahneye girebilir "Mr. Tambourine Man" artık tuve yargılarda değişimler gözlerünün klasikleri arasındadır. nebilir. Bob Dylan, 1%5'ten sonra müziğinde elektronik çalgılara ve Ne var ki sol kanattan kimilerock ritimlerine yer vermeye başrinin inönü'ye olan inançları törladı. "Folkrock" türünün başıpülenmiş. Kurultayda oylamaya nı çekti. geçildiğinde ilk oyu vererek de1960'lann sonlarında ABD kırBugüne geidiğimizde şaşırtıcı legeleri etkilemesini, merkez hesabına yattığının kanıtı diye gös bir benzerlikle aynı eğilimin yeni sal müziğini yine kendi süzgeçleden ortaya çıktığı görülüyor. DİE rinden geçirerek yaptığı "John teriyorlar. Genel merkez olayın dışında endekslerine bakıldığında ocak, Wealey Marding" (1968) ve kalmayı yeğleyerek, gelişmeleri şubat, nisan ve mayıs aylannda "NashviUe SkyUne" (1969) bütün izliyor. Unutmamak gerek. Tas toptan fiyatlarla tüketici fiyatla ilgi gördü. Dylan'ın "Blood On The fiye edenler de gün gelir tasfiye rı arasında sürekli bir fark olduedilir. Ayrıca SHP'yi aşınlıklar ğu gözleniyor. Örneğin ocakta Tracks", "New Morning", "Dedan arındırdığı sloganıyla daha yüzde 7,7 artan toptan fiyatlara sire" ve "StreeJ Legal" gibi çok verimli oy tarlaları ele geçeceği karşılık tüketici fiyatlarında yüz ünlü albümlerinden sonra, de 5,5'lik artış kaydedildi. Mayıs 1970'lerde büründüğü mistik sis hesabı yanlış da çıkabilir. ta toptan fiyatlar yüzde 3,8, tü yavaş yavaş aralanmaya başhyor Sol kanadın örgütte ve kimi ketici fiyatları ise yüzde 2,5 arttı. gibi. 1987 yazında tarihsel toplukesimlerde önemli dinamiğinden İTO'nun endekslerinde de aynı luğu "The Grateful Dead"le ye birden yoksun kalmak bir seçim eğilim son iki ayda ortaya çıktı. niden bir araya gelerek bir dizi de pahalıya mal olabilir. İktida Nisan ayında toptan fiyatlar yüz konser veren yakın geçmişin bu ra kılpayı oyla gelmesi olası de 6,8, tüketici fiyatları yüzde 6,3 çok yönlü şairi uzun bir suskunSHP'ye, yitireceği beş yüz bin ve mayıs ayında toptan fiyatlar luktan sonra yaptığı "Dylan And oy, bu seçim sistemiyle yirmi mil yüzde 5,1 ve tüketicifiyatlarıyüz The Dead"le 1990'lara uzanıyor. de 4,6 artış gösterdi. letvekiline patlayabilir. Kopmayı durdurmamn yolu, Konuyla ilgili görüşlerine başsol kanadı kimi siyasal yararları vurduğumuz çeşitli üniversitelersöyleyerek sağduyuya çağır den öğretim üyeleri bu eğilimi tehmaktan geçmiyor, yetmiyor. likeli buldular. Boğaziçi ÜniverMeclis grubunun parçalanması sitesi'den Prof. Tansu Çiller maiçtenlikle istenilmiyorsa, merke liyetlerin yükselmesine karşılık taze kimi görevler düşüyor. Başta lep olmadığını belirterek "Fiyat birleştirici olmak, güven tazele artışı için ortam hazır. Talep bimek! raz kıpırdadıgında toptan flyatlar Güven verirken inandırıcı ol tüketiciye yansıyacak. Bu hızla, mak... Olabilecek mi? enflasyon yüzde 7080 arasında AYUK UCRETTEN EVE GOTURULEN ORAN VE KESİNTİ {%) Ülke Avustralya Avusturya Belçika Kanada Danimarka Finlandiya Fransa Almanya Yunanistan ttalya Japonya Hollanda Norveç tspanya tsveç tsviçre Ingiltere ABD Türkiye 1987 Türkiye 1988 Eve götürülen aylık ücret 84.1 92.7 82.7 86.9 67.8 77.7 90.7 78.8 101.6 78.5 90.3 72.8 82.9 84.4 74.8 90.0 82.1 79.5 65.9 58.9 Ortalama Vergi 16.6 12.6 15.1 13.6 33.5 17.3 6.7 10.7 4.5 11.8 7.7 9.8 13.3 . 7.3 20.7 13.5 12.6 13.6 25.4 25.1 Toplam kesintiler (6.6 25.5 28.8 18.7 37.2 23.5 25.8 30.9 15.5 28.0 16.2 29.8 28.0 23.4 34.5 23.9 20.5 23.2 51.2 58.6 Ücretten (Baftarafl 1. Sayfada) teşviklerinin büyük bir çoğunluğunun ayıklanarak, teşvik sisteminin vergi dışı araçlarla üretim alanına kaydırılması istendi. Raporda özetle şu öneriler yapıldı: • Ücretlilerin dolaysız vergi yükü hafifletilmelidir. Özel indirim, enflasyonun eritmesine bırakdmamalıdır. • Ücretler üzerindeki stopajla alınan diğer mali yükler, fon kesintileri ve zorunlu tasarruf kaldınlmalıdır. SSK primi indirilmelidir. • Gelir ve kurumlar vergilerinde, bugünkü dar tabanlı ve bol istisnalı yapılarından, geniş tabanlı ve istisnalara daha az yer veren yapılara geçilmelidir. Buradan önemli vergi kaynağı sağlanabilecektir. • Menkul ve gayri menkul değerlerin satışında ortaya çıkan değer artışları ayrı bir sermaye kazançları vergisine tabi tutulmalıdır. • Gelir, servet ve vergi dagılımındaki eşitsizlikleri törpüleyecek, aşın enflasyon ve yeraltı ekonomisi kazançlarını, kişisel mal varlığı yığılmalarırun makul oranlarda vergileyecek anan oranlı bir "servet vergisi" sisteme dahil edilmelidir. • Fon sistemi ve getirdiği mali yükleri dolaysız vergilere kaydınlmalı, fon gelir ve giderleri bütçe içine alınmalıdır. • Vergi gelirleri böylece arttırılıp, istikrara kavuştuktan sonıa ücretlilerin Gelir Vergisi tarifesi yüzde 15'ten başlamak üzere düzenlenebilir. • Ülkemizde tüm diğer toplumsal konularda olduğu gibi, vergilendirme sisteminde de demokrasiden ayrılamayız. Talebimiz demokrasilere uygun şekle göre adil bir vergi sistemidir. Angloı n ontinental Recognised ^ ^ ^ r by the British Council SU NAR! "LEARN ENGLISH IN THE U.S.A.!" Fitzer College, Claremont, California Yaz Kursları 5 Haziran 1989'dan itibaren, Haftada 2025 saat, 423448$, tam pansiyon Yılboyu Yogun Kurslar* Haftada 3C saat, 470$, tam pansryon "ENGUSH IN ENGLANDÎ" AngloContinental Schools, Bournemouth, England Yaz Kursları 5 Haziran 1989'dan itibaren, Haftada 152C saat, 160192£, tam pansİTOn** 18 Haziran 1989'dan itibaren, Haftada 20 saat, 309319£, tam pansiyon*** ..ŞİMDİ MA YO NELSON 1989 Yılboyu Ybğun Kurslar Haftada 233C saat, 188250£, tam pansiyon**** Haftada 304C saat, özel eğitim, 430133Ç£, tam pansiyon***** Yılboyu Özel Amaçlı Kurslar****** Haftada 30 saat, 296£, tam pansİTOn 1017 yaş grubu için yılboyu yogun kurslar Haftada 20 saat, 316£, tam pansiyon * 16 yaşını tamamlamış olmak sarttın ** 14 yaşıru tamamlamış olmak şarttır; *** 817 yaş grubu için; **** 16 yaşını tamamlamış olmak şarttır; ****=: jg jaşm! tamamlamış olmak şarttır; ****** İş idaresi, pazarlama, halkJa ilışkiler, para banka, turizm, ote! restoran, bilgisayar bilgi işlem, sekreterLk alanlarında özel IngiliKe, istemlen diğer sahalarda on kişilik gruplar için özel kurslar, asgari yaş: 18. Bilgt ve Brvşür için: AngloContinental Türkiye Danışmanlığı Sosko İş Merkezı, Ebe Kızı Sok, ABlok, Kat 5, Na 39, Osmanbey 148 15 51 • 148 46 78 Telec 28 416 ULTK TR
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear