28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
21 MAYIS 1989 CUMHURİYET/9 Yarımyüzyıllıkiktidardan sonra parti, kapitalizmi ve serbest piyasayı değerlendirmede yol aynmına geldi tsveç sosyaüznıi^liberaliznıi tartışıyor İsveç Sosyal Demokrat İşçi Partisi içinde liberal kanadı Maliye Bakanı Kjell OlofFeldt temsil ediyor. Feldt, kapitalizm ve piyasa ekonomisiyle ilişkilerin gözden geçirilmesini, ilişkilere açıklık getirilmesini istiyor. Sermaye sınıfının sömürdüğü homojen bir ücretliler sınıfından artık söz edilemeyeceğini söylüyor. Kamu sektöründen yana. Pani içinde sürdürülen tartışmalarda piyasaya daba büyük ağırlık verilmesi yanlısı 'liberal' görüşleri, Maliye Bakanı KjellOlof FeMt temsil ediyor. Feldt'in karşısında îse başını Dışişleri Bakanı Sten Andersson'un çektiği 'güçlü kamu sektörü' yanlıları ile Stic Malm'ın yönetimindeki güçlü îşçi Konfederasyonu LO var. ldeolojik tartışmalarda ve örgütsel sorunlarda SAP, konulann bütün açıklığyyla tartışümasına ve köşeli hiaplejmelere gidumemesine özen gösteriyor. tç (örgütsel) ve dış (partiler arası) uzlaşma, SAP 1 ın temel şiarlan arasında yer alıyor. Ancak bu kez, yüzüncü yıl kutlamalannı izleyen 1 Mayıs gösterileri sırasında, uzlaşma şiarına hayli ters düsen bir retorik yaşandı, tartışmalarda iki kutbu oluşturan gruplar arasında. SAP*ı yüz yıllık tarihi boyunca desteklemiş olan LO'nun Genel Başkanı ve SAP yürütme kurulu üyesi Stig Malm, Stockholm'de 50 bin kadar gösterici önünde yaptığı konuşmasında, izlenmekte olan ekonomik politikalardan ötürü hükümeti sert bir dille eleştirdi. Malm, bu konuşmadan önce de bir açıklama yapmış, Carisson hükümetini işçilerin "gögsüne bıçak saplamakla" ve "kendi kalcsine gol aünakla" suçlamıştı. SAP için 1 Mayıs'ı izleyen günler, 1 Mayıs öncesi günlere hiç benzemedi. YAVUZ BAYDAR STOCKHOLM tktidar olma açısından dünyanın en başarüı siyasi partisi sayılan lsveç Sosyal Denokrat lşçi Partisi (SAP), nisan ayının son haftasında yüz yaşına bastı. SAP Genel Başkanı ve Başbakan Ingvar Carisson, Dışişleri Bakanı Sten Andersson, Maliye Bakanı KjellOlof Feldt ve Parlamento Başkanı Thage G Peltersson başta olmak üzere, örgütün bütün önde gelen isimleri, kutlama törenleri sırasında mutlu ve guniTİuydulaı. Nedeni açıktı bunun: SAP, yüzyıllık ömrünün 51 yılıru iktidar olarak yaşamış; 18891918 arasında siyasi demokrasi için sonuç alıcı, kıyasıya bir savaşım gerçekleştinniş; 193276 arasındaki kesintisiz iktidar döneminde sosyal demokrasiyi yerleştirmek için bir dizi köklü refonn yürürlüğe koymuştu. Solun genel bir gerilemeyi yaşadığı 1980'lerde gücünden hiçbir şey yitirmeden ayakta kalan sosyal demokraı partüerin başında da SAP gelmekteydi. Partide birliğin simgesi. tışmalanndan birini yaşıyor: Saglık, egitim ve çocuk bakımı gibi aisuılarda piyasa güçlerini serbest bırakmalı mı, bırakmamalı mı? Kamu hizmetlerini kapsayan alanlarda serbest girişimcüiği ve bireyin seçme özgttrluğünü artürmalı mı, arttırmamalı mı? SAP içinde son yülarda hayli güç kazanan piyasacı görüşler nedeniyle, gerek sağ, gerekse sol kanattan uzmanlar, partinin nihai olarak ortadan kaldırmak için miicadele ettiği kapitalizm konusunda belirli ölçulerle de olsa yeni bir yaklaşım benimsemekte oldugunu öne sürmekteler. SAP'ın 1990'lara girerken bir yol ağzında olduğu konusunda ise hernen herkes göruş birliği haJinde. İsveç'in büyük bankalarından Handelsbanken'in danışmanı Jakobsson şöyle diyor: "tsveç Sosyal Demokrat Partisi, dogmatik politikayla piyasaya yönelme arasında seçim yapmak durumunda. Eğer SAP ikinci yolu seçerse, pragmatik bir parti olma şansı ya da riski büyük. Belki SAP'a Liberal Devrim Partisi denecek. HMye M w rulması gerekiyordu Feldt'e göre. özellikle düşük gelirli grupları etkileyecek olan tasarı, sadece LO'nun değil, vergilerin arttırılmasına öteden beri karşı olan sağ kanat partilerinin ve Komünist Partisi'nin (VPK) tepkisini çekince, SAP iktidan geri adım atmak durumuyla karşı karşıya kaldı. 1991 yılında sağ kanat partileri tarafından yüksek bulunan vergi düzeyini düşürmeyi vaat eden Feldt'in sorunu çözmek amacıyla neden vergjyi arttırma yoluna gittiği yolunda farklı görüşler öne surüledursun, söz konusu ek bütçe tasansı SAP içindeki "güller savaşı"nın ikinci raundunun başlamasına neden oldu. Hangi yöntemi denerse denesin, çük işletmeleri destekleyici nitelikte vergi düzenlemeleri. 3 Bazı sektörlerde rekabete meydan vermeyen, bundan ötürü de harcamalan arttıran düzenlemelerin tasfıyesi. 4 Kamu hizmetleri sektöründe özyönctimin teşviki ve rekabetin özendirilmesi. Program tartışması Maliye Bakanı Feldt, SAP'ın aylık teorik dergisi Tkleıı'de bu yıl başlarında yayımladığı ve yoğun tartışmalara yol açan bir makalesinde bir adım daha atttı. Liberal ekonomi yanlısı. FeMt Piyasa kavşagı Partinin yüzüncü yıl kutlamaları, örgüt içinde süregiden ideolojik çalkantılan gizleyecek güçte değil. Parti, 1990'lara girerken ve 2000*1614 karşılanıaya hazırlanırken, tarihinin belki en önenüi tar Malm'i küplere bindiren şey, Maliye Bakanı Feldt'in '1 Mayıs'a beş kala' sunduğu ek bütçe tasarısıydj. Tasanda KDV'nin yüzde iki oranında arttırılması öngörülüyor, temd gıda maddesi süte uygulanan devlet sübvansıyonu da kaldınhyordu. KDVden elde edilecek ek gelirin çocuk bakımı ve egitim sektörlerine aktanlması amaçlanıyordu. Feldt'in gerekçesi, aşın ısınmış olan ekonomiyi "soğntmak", 197682 sağ koalisyonlar döneminde yaşanan durgunluk, yüksek enflasyon ve işsizliğin yeniden ortaya çıkmasım önlemekti. Son altı yıl içinde çok yüksek bir grafik çizen tüketimin yavaşlatılması ve ücretlerin gerilemesinin de durdu Maliye Bakanı KjellOlof Feldt, LO ile partide karşısında yer alan kanat tarafından 'işçileri yalnız bırakmakla', 'düşük ücretlilere ihanet etmekle' suçlanıyor. Liberal öneriler Feldt'e yönelik eleştirilerin temelinde, SAFın 1982 ve 1985 seçimlerinden sonra yine zaferle çıktığı 1988 seçimlerinin hemen ardından yayımladığı bir dizi 'liberal' öneri yatıyor. 'Enflasyonu Düşurmek İçin Arz Ekonomibaşlıklı makalesinde Feldt'in sunduğu önerüev şunlar: 1 Kâr ve tasarrufu daha çekici kılacak vergi indirimleri. 2 Ekonomideki rolleri artan, özellikle hizmet sektöründeki kü "Gozdeo gcçirilmiş bir ilkrfer prograraı, kapitalizm ve piyasa ekonomisiyle ilişldlerimize açıklık gedrmek zorundadır" diyen FeMt, "parazit" bir sermaye sınıfının sahip olduğu ve yönettiği dev sanayi şirketlerinden, "sermaje sınıfınıo somiirdiigii homojen bir ücretliler sınıfından'' söz eden hali hazırdaki programın gerçekçi olmadığını öne sürüyordu. K a b u k değİŞtİrme İsveç'in büyük bankalanndan Handelsbanken'in ekonomik danışmanı Uluf Jakobsson'un Svenska Dagbladet Gazetesi'nde yayımladığı ilginç makalesinde, SAP'ın yüzüncü yılında yaşanan "kabuk degiştinne" sürecinin bütün 1990 dönemi için belirleyici olacağı vurgulanıyor. 1970'leri "boşa çıkao beklentilerin on yüı" olarak tanımlayan Jakobsson, 1980'ler için ise "beklentileri asan on yıl" deyişini kullanıyor. "Aynı zamanda" diyor Jakobsson, "19801er, piyasa ekonomisinin on yüı oldu (Uluslararası düzlemde), devlet müdahaleleri ve diizenlemelerinin başansızltga uğradıgı 1970'lerden sonra piyasa ekonomisi çöziimleri, alandan alana atlayarak rönesans yaşadı. Reagan ve Thatcher Batı'daki egemen görüşleri temsil ettiler. Her ikisi de piyasa ekonomisi yanlısıydı. Kapitalizmin zaferi, sosyalist blok ekonomilerinin çokıişü ile daba da pekişti. Şu anda orada zorlu bir dönusüm süreci >aşanıyor. Liderlerin çogu. daha fazla piyasa ekonomisi ve daha az planlamayı şiar ediadiler. Sosyalizmin bu güç döneminde lsveç, uluslararası solun umuda olarak ön plana çıktı. Tam ya da aşın istihdamh, dünyanın göreceli olarak en büyük kamu sektörüne, en yüksek vergi baslosına ve en iyi örgütlü işçi sendikalanna sahip bu ulkenin iktidannda sosyal demokratlar var." "SAP'ın seçimi" diyor Jakobsson, "Dogmatik bir sosyal demokrat politikayla piyasaya yönelik bir polirika arasında. Eger SAP ikinci yolu seçerse, Meksikai nın Devrim Partisi ya da Japonya'nın Liberal Partisi gibi pragmatik bir parti olması şansı ya da riski büyük. Belki de yüzüncü yılında eger dilerse SAP'a Liberal Devrim partisi adım takmak uygun olacak." F. Almanyada SPD'nin gözü iktidarda DtLEK ZAPTÇIOĞLU BONN Alman Sosyal Demokrat Parti Başkanı HansJochen Vogd Bonn'daki basın çevrelerinde "kâtip" lakabıyla anılır. Vogel'in "kâtipligi" mesleğinden degil, eliııdeki butün notları, konuşma metinlerini, önergeleri özenle şeffaf dosyalara koyup arşivlemesinden ileri geliyor. Şimdilerde çıkan bir söylentiye göre Vogel'in en son arşivlediği dosyanın kapağında "iktidar hazırhklan" etiketi varmış. Federal Almanya'da 1982'den bu yana ana muhalefet görevini yürüten Sosyal Demokrat Parti (SPD), 1990 arahğında yapılacak genel seçimlerde iktidar olmaya hazırlanıyor. Parlamenter demokratik sistemde her parünin gönlünde yatan aslan iktidar, SPD için gerçekten de elle tutulacak kadar yakın. Muhafazakâr güçlerin, yani Hıristiyan Demokratik Birlik (CDU) ve Huistiyan Sosyal Birlik (CSU) partilerinin Hür Demokratlar'la (FDP) 1982'den beri yürüttüğü koalisyon hUkümeti sallantıda. Bir yanda federatif cumhuriyet niteliğindeki Batı AlVoşel 1990'da hedef iktidar. manya'da birbirini izleyen yerel seçimler, diğer yanda kamuoyu araştırmalan muhafazakârların bünyesinde topluyor. Kısacası 1990 arahğmda Sosyal sürekli oy kaybettiğini, SPD'nin ise yeni seçmen kazandığını gös Demokrat Parti büyük olasılıkla iki alternatiften birini seçecek: teriyor. Oyları tek başına iktidar olmaya Bu yıl ocak sonunda Batı Ber yetmeyeceği için ya Yeşiller'le ya lin'de yapılan senato seçimlerin da liberallerle koalisyon kurmak de hükümetteki CDU/FDP koa zorunda kalacak. lisyonu duşmüş, SPD birinci parti Başka ülkelerde olduğu gibi Feolmuştu. AJdığj oylarla tek başı deral Almanya'da da 80'li yıllana iktidara gelemeyen SPD, Ye nn sonunda sosyal demokratlann şiller'le koalisyona gitmek zorun yeniden iktidara yürümesi, kendi da kabnıştı. Hessen'de mart aym programlanndaki parlak alternada yapılan yerel seçimler de orta tiflerden çok, halkın şimdiki hüya benzer bir tablo çıkarttı, kümete duyduğu hoşnutsuzluktan Frankfurt Belediyesi'nde kaynaklaruyor. 1989'da 40 yaşı"kırmızıyeşu" koalisyon oluştu na basan genç Federal Almanya nıldu. Kamuoyu yoklamalarına Cumhuriyeti'nin övünç kaynağı gelince: "Der Spiegel"in nisan ayı "sosyal devlet", muhafazakârlaortalannda yaptırdığı anketler, "yann seçim oba" Alman seçmenin SPD'yi birinci parti konumuna getireceğini gösteriyor. CDU/CSU 1987'ye nazaran yüzde 10'luk bir kayıpla yüzde 34 oranında bir oy potansiyeline sahip. Sosyal demokratlar ise 1987'de yüzde 37'yi bulan oy oranını şimdi yüzde 44'e çıkartmış görünüyor. Yeşiller ve liberal FDP yiızde 8'de sabit kalırken, "Cumhuriyetçiler" adlı aşın sağ parti seçmenlerin yuzde 7.5'ini nn 7 yıllık iktidan sonucu büyük yaralar aldı. önce yüksek gelirliden aldığı payı düşüriip, ortaya çıkan açığı tüketiciye yüklenen fonlarla kapatmaya çahşan gayriadil bir "vergi refonnu" çıkartıldı. 2.5 milyona varan işsizlik oraru düşürülemedi. Yüzde 3'lük enflasyon halkı tanımadığı bir pahalılaşmayla karşı karşıya bıraktı. Konut sorunu, Çernobil'den sonra başgösteren nükleer santral paniği, diğer ekolojik sorunlar çözümsüz kaldı. Hükümette rüşvet anda kendi bünyesinde tartışıyor. Marttan ekime kadar bütün taban örgütlerinde tartışüacak olan taslak, SPD'nin yıl sonunda Bremen'de yapacagı büyük kongîesinde oylanacak. Alman sosyal demokratlarımn yeni programı kısaca şu noktaları içermekte: Kadın ve erkek arasında mutlak eşitliğin sağlanması, sınıfsız, aynmsız ve ayncalıksız bir toplumun yaratılması, herkese iş ve toplumsal refahtan adil bir pay, ekonomide, fabrika ve işgecilik borçlannı ödemesi" istenirken Almanya'daki yabancılara oturma hakkı, yerel seçimlere katılma ve Alman vatandaşlığına geçme haklan öngörülüyor. Sosyal demokratlann programındaki en tartışmalı iki nokta, çalışma dünyası Ue serbest pazar ekonomisine ilişkin. Har iki alanda partinin özellikle sol kanadından, gençlik örgütü Juso'lardan ve sendikalardan büyük eleştiri toplayan bu tezler, parti Genel Başkan Yardımcısı Oskar La sörece toplumsal değerler sisteminde saygın bir >ere oturtulur. Oysa çalışmak, insanın en dogal ibtiyacıdır ve kendini gercekleştirdiği yoldur ve loplumsal >eniden öretim siirecinde her emekçinin arkasında emeği ödenmeyen biri daha vardır: Ev kadınlan, anneler, hasta akrabasına bakanlar vb. Bu emek iıcretsiz, ozel olarak sarf edildiği için hiçbir karsılık ve saygınlık gönnez." İşte La Fontaine "emegi yeniden tanımlayarak" bütün bu kesimlere de emeklilik, sendikalann tepkisini üzerine çekiyor. Programdaki ikinci tartışmalı konu, sosyal demokratlann serbest pazar ekonomisine karşı takınacağı tutumla ilgili. "serbest rekabet mi, devlet müdahalesi mi?" sorusuna Alman sosyal demokratları çoğunlukla şu cevabı veriyor: "Çok sayıda tekil şahsın ekonomiyi yonlendirmesi, büyük devlet müesseselerinin müdahalesinden iyidir." Bir başka deyişle "olabildigince fazla serbest rekabet, ancak gerektigi kadar devlet planlaması". Tahmin edileceği gibi parti için sol kanat, SPD'nin program taslagındaki bu noktalara muhalıf. Onlar eski sosyal demokfat geleneğin canlandınlmasından, "işçi suufı partisi" karakterinin yeniden kazamlmasından, bazı işletmelerin kamulaştınlmasından yana "allernatif bir program taslagı" hazırlıyorlar. Ama gözlemciler, SPD kongTesinde/La Fontaine kaynaklı taslağa daha büyük şans tanıyor. La Fontaine aynı zamanda 1990 sonu genel seçimlerinde Heimut Kohl'e karşı SPD'nin şansolye ada>i olma şansını taşıyor, yani tezleri "La Fontaine'in masallan" diye bir kenara atılmayacak kadar önemli. Evet, bir yanda halkın gözünden giderek düşen bir hükümet ve şansolye Kohl, diğer yanda tam istihdam, sosyal reform ve refah vaat eden sosyal demokratlar. Başlarında ise genç, dinamik, geleceğe ilişkin ütopyalar kuran bir La Fontaine. Buıüar göz önüne ahndığında SPD'nin 1991'den itibaren iktidar koltuguna yerleşmesi imkânsız değil. Sosyal demokratlar ilk sınavı 18 haziran Avnıpa Parlamentosu seçimlerinde verecekler. konuyu yoklamalarının doğruluk derecesi de o zaman belli olacak. Kısacası Alman sosyal demokratlarını bu yaz oldukça sıcak günler beklivor. Alman Sosyal Demokrat Partisi SPD yoğun bir program tartışması içinde. 1989 yılı sonunda Bremen kongresinde görüşülecek olan programda su konularyer alıyor: Kadınerkek eşitliğinin sağlanması. Işyerlerinde demokratik katılım. Teknolojinin insan vedoğa ile el eleyürümesl Çeyre sorunlanna önem verilmesi. Programın ilkesk "Özgürlük, Adalet, Dayanışma". SPD Genel Başkan Yardımcısı Oscar Lafontaine'nin, emeğin yeniden değerlendirilmesine ilişkin tez ve önerileri partide büyük tartışmayaratıyor. İkinci önemli tartışma konusu ise "Serbest rekabet mi, devlet müdahalesi mi?" sorusuna aranan yanıtta düğümleniyor. olaylan, 1992 AT îç Pazan'nın esnaf ve çiftçide yarattığı güvensizlik, Gorbaçov'un perestroykası karşısında NATO'nun Almanya'ya nükleer silah yığma planlan hep halkın hükümete karşı güvensizliğini arttıran faktörler oldu. Kimi seçmen çareyi "Comhuriyetçiler" gibi yeni aşırı sağ parti formasyonlannda ararken, genelde "sosyal demokratlara bir şans daha venne" eğilimi de aıttı. Elbette değişen konjonktürde Sosyal Demokrat Parti'nin kendi politikası da önemli rol oynuyor. Her 30 yılda bir geleneksel olarak yeni bir parti programı oluşturan SPD, yeni taslağını şu yerinde demokratik katılım, teknolojik gelişimin insanla ve doğayla ujıım içinde yürütülmesi ve kolektif denetimi, "özgürlük, adalet ve dayanışma" parolasını taşıyan programda çevre sorunlanna büyük yer aynlmış. SPD'nin Almanya'da nükleer enerjiden uzutı vadede vazgeçilmesi kararı da programda yer alıyor. NATO karşısında ülke çıkarlanna öncelik tanınması, Avrupa'da nükleer ve kimyevi silahlardan anndınlmış bölgeler, Doğu Bloku'nun yumuşama politikasına katkı ve Avrupa Topluluğu'na aktif katılım dış politikada başlıca hedefler "Avrupa'nın 3. Dunya ülkelerine yardım ederek esld somiirFontaine'in imzasını taşıyor. Oskar La Fontaine, ideolojilerin tarihe kanştığjrun söylendiği, ütopyalann masallarla bir tutulduğu günümüz Almanyası'nda hâlâ geleceğe ilişkin hayaller kurmaktan çekinmeyen canlı bir politikacı. Geçen yıl yayımlanan kitabı "Gelecegin Toplnmu" ve şu sıra piyasaya çıkan "Bölüşiim Hücftyesi" La Fontaine'e epey popülarite kazandırdı. Eski '68'li genç politikacının tezlerinin odağında, "emegin yeni bir tanımı" yatıyor. Şoyle diyor La Fontaine: "Kapitalist torjlnmda emek ürettigi artı değere gört ölçiılür. Emek, meta olarak bir karşıhğı olduga LafMtaİM Emek toerine tezler hastahk sigortası gibi sosyal haklar verümesini öngöruyor. Bu da varoluş nedenini ücretli emeği temsil etmekte gören sendikalann bütün şimşeklerini üzerine çektiriyor. SPD program taslagındaki bir başka hedef, çalışma süresinin günde 6 saate indirilmesi. Sendikalar, "daha az iş, aynı ücret" talebinde bulunurken La Fontaine ücret ayarlamasından yana. Yani işçi daha az çalıştığı zaman ücretinden cuzi bir düşmeyi de göze alabilmeli. La Fontaine az çalışma halinde fabrikaların atıl kapasiteye düşmemesi için hafta sonu ve gece mesailerini kaldırmamaktan yana tavır koyuyor ve yine Tereddüt partisi Liberal Devrim Partisi yerine Tereddüt Partisi adım tercıh edenler de var. Yüz yıllık ömrüne Marksist bir programla başlayan SAP'ın tarihi, bir bağlamda, planlı ekonomiyle piyasa ekonomisi arasında bir tereddütten ibaret. Yüzüncü yıl nedeniyle SAP tarihini yeniden gözden geçiren LO mensubu iktisatçı Willy Bergström, örgüt içindeki bu iki görüşün taraftarlan arasındaki mücadelenin kesintisiz biçimde sürdüğünü belirtiyor. SAP'ın îo^lardaki serüveni il' giyle bekleniyor. Mitterrand'ınSnerkezie açılışı puan getirdi SABETAY VAROL PARİS Gelecek ay yapılacak Avnıpa Parlamentosu seçimleri, geçen yıhn 24 nisan 8 mayıs taririlerinde yer alan ve ikinci turda Sosyalist Parti'nin adayı François Mitterrand'ın kazandığı zaferle başlayan bir seçimler dizisinin son perdesini teşkil edecek. Başka bir deyişle, Strasbourg Meclisi için yapılacak bu seçimle birlikte Fransız seçmen, bir yıl ve bir buçuk aylık bir süre içinde tam onuncu kez sandık başına gitmiş oluyor. Ülke içi politika yaşamında Avrupa Parlamentosu'nun rolü henüz "Avrupa Birleşik Devletleri" yandaşlannın özlemini duyduğu ölçülerin çokçok altında bir değer taşıdığına göre, bu seçimin iktidann durumunu sarsması beklenemez. 8 Mayıs 1988'de Mitterrand'm ikinci kez seçilmesiyle birlikte Başbakanlığa atanan Michel Rocard, şimdiden kendini seçim yılının zorlu sınavını atlatmış sayıyor. Rocard Başbakan olduğunda, Fransız Sosyalist Partisi'nin bu yaramaz çocuğuna, işgal ettiği koltukta bir yıllık süreyi geçiremez deniyordu. özellikle iktidar partisi içinde Michel Rocard'ı sevmeyenlerin çokluğu bu olasılığı daha da güçlü kıhyordu. Şu anda işbaşında olan hükümete bir göz atacak olursak kabinedeki bakanlann büyük bölümünün Sosyalist Partili olduğunu görurüz. Ancak gerek 1986'da seçim yitiren sağ bloktan transfer, gerekse "sivil toplnm" adı verilen kesitten gelme, yani bir siyasal par Mtttemmi Soldan merkeze sevgilerie. tiye angaje olmamakla beraber toplumda tanınan saygın kişiler Michel Rocard Hükümetinde bakan oldu. Bu bakanlardan bazılan oldukça önemli koltuklarda oturuyor. Orneğin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı J.P. Soisson, Dış Ticaret Bakanı J. M. Rausch, erken parlamento seçiminin ikinci turundan sonra Mitterrand'uı simgelediği iktidara katıldılar. Planlama Bakanı L. Stolenı ile kamu hizmetlerinden sorumlu Devlet Bakanı M. Durafour ise Cumhurbaşkanhğı seçiminin iki turu arasında geçen onbeş günlük süre içinde sağdan kopup Mitterrand'cı çoğunluğa dahil oldular. Köklü bir kamu hizmetleri reformu; devlet memurlannın ücret sorunları; işsizlik, Fransız bütçesinden büyük bir bütçesi olduğu söylenen Fransız sosyal sigortası, 1992 tek pazar Avrupası öncesin Fransız Sosyalist Partisi lideri ve Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterrand, seçimlerden önce sürekliyinelediği "açılma"politikasını gerçekleştirdi, hükümete merkezden ve sağdan bir çok isim aldı. Başbakan Michel Rocard, "çabuk yıpranacak" iddialarını boşa çıkardı. Rocard, toplumla iktidan karşı karşıya getirecek köklü dönüşümlerden sürekli kaçınıyor ve diyalog ile çözme yöntemini yegliyor. Rocard, Sosyalist Parti'nin sağında, ama onunla ittifak halinde merkezci oyları sola çekecek bir kuruluşu gerekli görüyor. Sağ kesimde de bu yönde bazı çalışmalar var. ten' de 1988 yılının 8 mayısında Jacques Chirac'ı yüzde 54 oranında oy alarak hezımete uğratan Mitterrand, üç hafta sonra gittiği erken parlamento seçiminde aynı başanyı tekrar edemedi. Aşın sağ aday Jean Marie Le Pea'in ilk turda aldığı yüzde 14 oyun yarattığı tedirginlik, karşı aday Jacques Chirac'ın halkın sempatisini bir türlü elde edememesi gibi nedenlerle Mitterrand, Fransa'da tüm solun geleneksel olarak sahip olduğu oyların çok üstünde"bir sonuç elde etti. Bu sonuçta çok sayıda merkez oyun ilk turda elenen merkezci aday Raymond Barre'dan ikinci turda Mitterrand'a kaymasırun büyük etkisi oldu. Kampanya süresince merkeze durmadan taviz veren ve bunu "açılma" sözcüğuyle simgeleyen Mitterrand, seçim sonrası hükümete merkezci güçlerin temsücilerini almamazhk etmedi. Yoksa, bizde 1978'de olanın aksine, parlamento seçimlerinde 287 olan salt çoğunluğun biraz altmda kalarak 278 milletvekili kazanan sosyalistler transfer ettikleri milletvekilleriyle eksiklerini tamamlamış olmadılar. Başbakanlık tecrübesini de hanesine yazarak şimdiden aday oldu. Öte yandan Mitterrand'ın sahneden çekilecek olması eski 4 akım şemasıru gecersiz kılıyor. Sosyalist Parti'nin geçirdiği derin değişimler, akımlar arasındaki görüş ayrılıklannın bir çoğunu eskitti. Birinci sekreter Pierre Mauroy, önümüzdeki bir yıl içinde partinin İdeolojik" soTunlanru çözüme bağlamak üzere özel bir kongre vaat ediyor. Bu kongreyle birlikte parti içi akımlar konusunun da yeni bir biçim alacağı tahmin ediliyor. Rocard Mitterrand sonrasına hazırlanıyor. Fransız Sosyalist Partisi'nin en büyük özelliklerinden biri olan çeşitli akımların birarada yaşaması olgusu, geniş bir parti içi demokrasiyi zorunlu kılıyor. Orneğin partinin tüm kurullannda tüm akımlar güçleri oranında temsil ediliyor. Partiyle bağları zayıf olan Rocard'cılar bir yana bırakıhrsa kimse, diğer akımların partiye sadakatinden şüphe etmiyor. 1988'den beri, Michel Rocard da örgüt kartına oynamaya başladı. Son başkanlık seçiminde Mitterand aday olsa da olmasa da Rocard mutlaka aday olacağını açıklamıştı. Seçimden bir süre evvel iki lider aralarında anlaştı. Boylece François Mitterrand secilme şansı zayıf olmakla birlikte, kendi şansını da yok etme olanağına sahip eski "rakibi"ni etkisizleştirdi. Rocard ise, 1995 seçimlerine. Üçlü mücadele Halen üç lider, parti içinde kıyasıya mücadele ediyor. Bunlar Başbakan Rocard, Meclis Başkanı Fabius ve Milli Eğitim Bakanı Jospin. İlginç olan son ikisinin şimdilik aynı akıma mensup olması. Jospin parti tabanı ve örgüt kademelerine hâkim, Fabius'un ise, 85 ve 86 yıllannda Başbakan iken hükümetinde bakannk yapan ve Mitterrand'a kişisel yakınlıklarıyla bilinen bir çok yöneticinin desteğini muhafaza ettiği ifade ediliyor. Fransa koşullarında gerçek parti liderliği Cumhurbaşkanlığı yarışında öne çıkabilmek anlamına geliyor... Uç yarışçınm da kendilerine göre şanslı olduğu taraflar var. Savunma Bakanı Chevenement da biraz 'eskimiş' izlenimi vermekle birlikte henüz yarıştan çekilmedi. Bütün bu nedenlerle önümüzdeki ideolojik içerikli kongre, hangi yeni yapılanmalara kapıyı açar, orasını kimse bugünden kestiremiyor. de dış ticaret gibi konulann önemi göz önüne getirildiğinde saydığımız bakanlann günlük politik aktüalitede durmadan ön planda görünmeleri şaşırtıcı olmasa gerek... Savaş sonrası Fransası'nın kurucusu General de Gaulle'un felsefesine uygun olarak geçmişte büyük önem taşıyan 5 yılhk kalkınma planlarının, Michel Rocard'la birlikte yeniden canlılık kazandığını da söyleyebiliriz. Bu koşullarda gene sağdan transfer Planlama Bakaru'nın önemi daha iyi anlaşıhyor. Merkez kanat Diğer Avrupa ülkelerinden farklı olarak Fransa'nın siyasal arenasında partiler sürekli bir hareketlilik arzeder. Bir yıldan beri, Sosyalist Parti'nin sağında ancak şimdiki iktidara ortak bir kanat oluşturulmaya çalışılıyor. Sosyalist Parti, özellikle de bu parti içinde Başbakan Michel Rocard, Sosyalist Parti'nin sağında, ama onunla ittifak halinde merkezci oyları sağdan sola çekecek bir kuruluşu gerekli görüyor. Zira parti içinde Michel Rocard olgusu, Cumhurbaşkanı adayı Mitterrand'ın 'açılışr Görüldüğü gibi, Sosyalist Partili olmayan bakanlar sosyalist ağırlıkh azınbk hükümetinde küçümsenmeyecek bir öneme sahip. Bu olgu ilk bakışta bizde I978'de kurulan sağdan transfer on bakanla tamamlanan Bülent Ecevit hükümetini anımsatıyor. Gerçek Mitterrand'ın seçim kampanyası sırasında izlediği "açılma" programı kadar merkez oyların sola kaymasında etkili bir faktör. Bu yüzden, Mitterrand'uı eski rakibi Rocard'ı Başbakan atayacağı öuceden kolaylıkla tahmin edilebildi. Rocard'ın Başbakanlık olasılığı Mitterrand'ın adaylığına güç katan bir unsur olmustu. Michel Rocard akımı, Sosyalist Parti'nin en aykırı akımı sayüabilir. Fransa Başbakanı yıllardan beri gucünii parti dışından aldı. Mitterrand 1981'de başkan seçilmeden önce Rocard, Mitterrand'a kafa tutmuş ve daha sonra iki devre üstüste başkan olacak kişiyi, Fransız politikasındaki şansını yitirmekle eleştirmişti. 1981'de parti, Mitterrand'ı aday gösterdi. Rocard ise komunistlerden çok merkezcilerle ittifakı öne çıkaran, devletleştirmeleri Onemsemeyen bir çizgi geliştirdi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear