28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 MAYIS 1989 KÜLTÜRYAŞAM HAYVANLAR ÎSMAİL GÜLGEÇ CUMHURİYET/5 Fotoğrafçının kavgası Fotoğrafın kavgasını günümüze taşıyan ve hâlâ sürdüren üç beş isimden biridir Sami Güner. Yetmişi geçkin yaşı ile ilk günün heyecamm hâlâ duyabilen bu genç adama önce saygı duymalıyız. NEVZAT ÇAKIR Sami Güner'in sergisinı gezerken değişik duygular içindeydim. Fotoğraf koru yureğime düştuğünden beri sık sık önume çıkrnıştı Sami Guner adı, bazen bir sergi, bazen bir dergi, bazen de bir takvimle. Fotoğrafın bende hoşa giden bir sanat dalından vazgeçilmez bir yaşam biçımine dönüşünceye kadar geçirdiği evrelerde, gördüğüm her fotoğrafını kendimce eleştirirdim. O anda kendimce önemli olan gereksinimleri temel alan bu tür yaklaşımları merak ediyorsanız, herhangi bir sergi kokteylinde fotoğraflar önünde kümeleşmiş fotoğrafçı veya fotoğrafseverlerin sohbetlerine kulak misafiri olun. Kimi şu fotoğrafı beğenir, kimi öbürilnü. Kimi koyu bir sergi sahibi hayranı kesilmiştir, kimi bunun tartışılmasının bile gereğine inanmaz, kimi ise bir uzman çoşkusu ile kompozisyon eksikliklerini sergilemekle meşguldür. Kimi de karamsarkk akan konferansına başlamıştır bile. Bunlara bir de günlük dedikodular karışınca kokteylin yanında başka bir şey almanıza gerek kalmaz. Gelişmiş Batı ülkelerinde her sanat daiında olduğu gibi fotoğ• rafta da fotoğrafçıaracı (Uetici, yüreklendirici, destekleyici) fotoğrafsever üçlusünün sağlıklı çalışması sonucu fotoğraf sanatı gencecik yaşında bu akü almaz gelişimini gerçekleştirmiştir. Bu üçlünun oluşmaması, ülkemizi yukanda kısaca çizmeye çalıştığımız kararsız, acımasız ve vasıfsız karmaşadan öteye göturmemiştir. Çözum ise bu üçlünün oluşmasıru sağlamaktır. Bunun da kavgasını tabü ki önce fotoğrafçı verecektir. Sami Günefin fotoğraf sergisi Atatürk Kültür Merkezi'nde P İ K N Î K PtYALE MADRA Açıiışta • # • vt kmyta Sami Güner, 17 mayısa kadar sürecek fotoğraf sergısinın açılışında oğlu Fuat Güner (MFO üçlusünün Fuat'ı) ve kızı Nazan Ulutekin'le birlikte. (Fotoğraf: Yıldız Ûçok) Diğer bir anlamda ülkemiz fo sim dönemi" demek daha uygun toğrafçısının sırtındaki kişisel olur. Stüdyolann aile, portre ve kavgası olan, yapıtttretmeninya anı fotoğraflan çektirmek isteyennında, destekleyici bir ara sırufın lerle ukabasa dolu olduğu dönenıve fotoğrafsever kütlesinin olu lerdi bu dönemler. şum kavgasına kaulması yükü de Bu karmaşa uzun sürmedi. Dayüklenmektedir. Aynca bu bir go ha asır başlannda fotoğraf, fotoğrev değil, olgudur. raf olma kavgasına başlamış, kenBu gerçeği dışlayıp Batı'run bü dine yakışan hıza ulaşmış, kısa zayük kavgalarla ulaştığı biçim ve manda gerçek fotoğrafçüan ve tavırları, içerik gözetmeden apar bunlann oluşturduklan vasatta da tıvermek ne kişiye ne de Türk fo fotoğrafça tavır, biçün ve özellikler gelişme ortamı bulmuştu. toğrafına yarar sağlar. Biz de ise, resim etkisindeki foFotoğraf bulunduğunda resimle amansız bir kavgaya gireceği toğraf daha Osmanlı döneminde zannedildi. Resmin yaptığı birçok Batı'daki hızını aratmayacak bir şeyi daha kolay, daha çabuk ve çabuklukta gelmesine rağmen bir daha ucuza yapıvermesi bunu türlü resim etkisi dönemini aşadoğnılar gibi göründüyse de olay madı. Bir iki ufacık göz kırpma tam tersi yönde gelişti. O güne ka dışında bu kavga kırklı ellili yıldar sutladığı bir yığın angaryadan larda basının fotoğraf gereksinikurtulan resim, geminden kurtu minın artma dönemine kadar sürlup başdöndürücü bir süratle koş dü. maya başladı. tşte bu kavgayı günümüze taFotoğraf önceleri resimden al şıyan ve hâla sürdüren uç beş dığı bu bir yığın angarya ile sü isimden biridir, en önde gelenlerrundü. Bu evreye fotoğrafın "re den biridir Sami Güner. Ellisine bile gelmeden kendini emekliye ayıran fotoğrafçılann yanında yetmişi geçkin yaşı ile ilk gunün heyecanını hâlâ duyabilen bu genç adama önce saygı duymalıyız. Bu olguyu oluşturmarun kaç fotoğrafcıya daha kısmet olacağını bilmezken, şu fotoğrafındaki kompozisyonu, bu fotoğrafındaki içeriği, şu fotoğrafındaki baskıyı, bu fotoğrafındaki fazlalığı eleştirmek yapılan en anlamsız iştir. Çünkü o yalnızca fotografçı değil, fotoğrafı destekleyen bir aracı sınıfın oluşumunun kavgasını veren, binlerce fotoğrafseverin gelişimini sağlayan en etkin imzalardan biridir. Türk fotoğrafı ve fotoğrafçısı olarak bu kadar borçlu olduğumuz birine ne yazık ki teşekkürlerimizden başka bir şey veremiyoruz. Fotoğraf dolu, sağlıklı nice yıllar sevgili Sami Hoca. &U OCB. 8U Y/STAK. I ARTlK UY/IN PA YANlNPAKi FlSTlK OECEH 5EFEP OLAH UATiRLAMAMAYA ÇAUŞ 3EL6/N ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI Ira ııdan kitap fııaruıa tepki AĞAÇ CENEVRE (AA) Cenevre'de açılan kitap fuannda, Salman Röşdü'nUn "Şeytan Ayetkri" adlı kitabının sergilenmesi ve satılmasına tepki gösteren Iranlılar, kendilerine aynlan reyonu kapattılar. Fuardaki lran reyonundan tüm kitaplann kaldınldığı ve FrancoGenevoise Radio Zone adh kuruluşun reyonlanna, Huroeyni tarafından "laneUenen" kitabın sergilenmesıni engeUemeyen fuar yönetimini kınayan bir ilan asüdığı görüldü. Ilanda, fuar yönetiminin Museviliği kınayan "Sion Bilgilerinir Protokolıi" adlı kitabın sergilenmesini engellediği halde Müslümanların değerlerine saldıran "Şeytan Ayetleri" adlı kitabın düşünce özgürlüğü adına sergilenmesine ve satümasma izin vermesi "eşitsiziik" olarak nitelendirildi. lran Kültür ve Islami Yöneliş Bakanlığı yetkilileri de tsviçreli yetkilileri "siyonkt baskdara boyan egmekle" suçladılar. YAŞKEN EĞÜLÎR KEMAL GÖKHAN GÜRSES GARFDELD JMDAVIS I f l o n n o t r ^ n i n H a r i C I "Antonıus ve Kleopatra" balesi İstanbul Devlet Opera ve Balesı'nde l % I U U | i a i i a l l l l l U a l i a i bu hafta ıkı kez sergılenıyor. "Antoraus ve Kleopatra"nın koregrafisini Aram Haçaturyan'ın müağıyle Sovyet sanatçı Valen Panov gerçekteştjrdı. Balenin başrollennı Stbel Sürel Uğurtu (yukanda) ve Oktay Keresteci CıstJenıyoriar (Fotoğraf. Yıldız Ûçok) Şair inceliğinde bir çizer Yıllann suskunluğunu "Kördüğüm" adlı sergisiyle yenen Ohannes Şaşkal'ın hüzün yüklü şiirsel karikatürlerini görün. Yaşadığımız labirenti aşmak, Ikarus gibi kanatlanmak istiyorsamz tabiil TURGUT ÇEVİKER Karikatürcu Ohannes Şaşkal (d.1959), yılların suskunluğunu yendi. "Kördüğüm" adını verdiği cok özenle hazırlanmış altmış karikaturden oluşan sergisi (Pangaltı Lisesi'nden Yetişenler Derneğı, Halaskargazi Cad, No.130, Pangaltı Pasajı tnci Sineması yam, Pangaltı 22 Nisan 4 Mayıs 1989) yüları boşa gecirmediğini kanıtlıyor. Türkiye'de basından kopan karikatürculer, bu işten ellerini çekerler genelh'kle. Bir edebiyatçı gibi davranmaktan uzaktırlar. Bunun, bir geleneksizlik sorunu olduğu kuşkusuz açıktır. Ne ki olguyu algılama ve kendini yeterince oluşturamamanın bir so• nucu olduğu da ileri sürülebilir. Günlerini iş hayatında harcayıp, gecderi tutkuyla karikatur çizmek ancak yüreği sanat ateşiyle yanan çizmeden yapamayan in&anlar için gecerli olabilir. Ohan, bu soydan geliyor... Ohan, karikatüre bir şair inceliğiyle yaklaşır. KarikatUrlerinden alınan tat, hep şiirseldir. O, bir bakıma yazamadığı şiirlerin karikatürünü çizer. Dış sese değil, iç sese kulak verir. Bu nedenle Ohan için "insan" ve "insanın halleri" vardır. Gündelik politikaya ilgi duymaz. Bilinen olaylar ve yüzler aracılığıyla söz söylemeyi sevmez. tnsanlığın ortak sorurilanna yönelir. Bu nedenle sözünü bütün zamanlara yaymak ister. Ohan'ın, aynntısız ve yahn çızgi dünyası bu tavnnı dışlaştırmaya elverişlidir. Guldürrnekten çok düşündünneye yönelik mizah anlayışı, oluşturduğu çizgi dünyasıyla uyum içindedir. Olguların ardındaki gerçeği sergiler. Kara mizahçılara özgü bu tutum, Ohan'da yaygındır. Sergide sıralanmış onlarca karikaturden şıp şıp diye hüzün damlar. Acıtan, değdiği yeri yakan, neredeyse ağlatan bir mizaha gömülmüştür. Tan, Tonguç, Topor ve Folon; çizginin ipek sesleri etkilemiştir Ohan'ı. Ama en çok Tan ile Folon. Bu isimler, tehlikeli etki kaynaklan arasında yer alır. Etki, başlangıçta aşk gibidir. Sonra güçlükleri Upkı aşk gibi dökulür ortaya. Onu aşmak da bir aşk işidir. Ohan, böylesi bir aşka tutulmuştur. Ustalanm çağnştırmasına karşın özgün bir karikatüre doğru yürüdüğü açık seçik görülüyor. özgün bir çizgi dunyasına ulaşmak, daha guzel olanı yakalamak çok çetin bir savaşı gerektiriyor. Bu nedenle Ohan, gecelerini daha çok karartmak ve çahşmalanm okur izleyici önüne daha sık çk r a a bu işi s r üm k ı at r k üd r e yere varma olanağı yok. Gidin ve Ohan'ın hüzün yüklü şiirsel karikatürlerini görün. Yaşadığımız labirenti aşmak, ikarus gibi kanatlanmak istiyorsamz tabü! Ohannes ŞaşkaVın karikatürlerinde 'insan' ve Insanın hallerV TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAH 19SO'I>£ 8USÜN, ÜAILÜ () 2 Mayıs NÂZIM HİKMET ACLIK GREVİNOEL OE ACLIK 6G£VlN£ BAŞLAMlÇn. 13 YILDIİZ. TUruKUJ 8ULUMAM NÂZtl* HİKMET, SO NİSAN GÛMÜ, AVUKATI İKfiAM İ tCONUYLA l'LGÎLİ fiVie MBKTUf fL£TMİŞTİ. M£K, UZUN YlLLAHDtH SÜ#£M AOÜ YAULIÇtH İÇİN 7TJM YASAL j ANCAK, S'e SoNÜÇ ALAMAOIĞ/AJI yA2A4*KrAyOr. 8U ÛUİ K A VURGULAY»N OZAN, KAKARlNI UyGULAAMYA Ç ÖTBOENSEieİ SAĞUK. PUSUMU f*EK IYİ OUHAyAAJ NAHHeblET, StŞEVİN ETtCİSİrcE fHÖTÜLEŞfNCE, 1İ MAYfS eÜNÜ HAC77Wey£ KAU>/ietlM/Ç7T. O Slg»CAÜ SEÇ/tol IC4ZANAN OBMOKB4T PHGTİ'AIIN 1S TEMMUZ0A İLAN ETTİ6İ GENEL AFTAN NAZIM HıtCMET DE yAMI2LA~NACAKrtg... zonında Kendini saklayarak bir T U R K V E DUNYA K A R I K A T U R U N D E N • m a ^ B • « • ^ • • ^ " ^ i ' i p " SANAT KUIİSİ 'Zincir'in halkalan Yönetmen Korhan Yurtsever geçen hafta Moda Sineması önünde "Zincir" adh filmini yakıverdi. Bugüne kadar örneğin Çekoslovak ögrenci Jan Palach gibi ulkesinin işgalini protesto etmek için kendini yakanlan, ulkemizdeki yargı organlan gibi kitaplan yakanları çok görmUştük, ama kendi yapıtını yakanı pek görmemiştik. Şaka bir yana, kuşkusuz "sembolik" bir yakmaydı bu. Yurtsever, filminin gösteriminin Moda Sineması yöneticilerince tek seansa indirilrnesini protesto etmeyi amaçlanuştı. Bu arada, Moda Sineması Müdurü Cemal Şan'dan bir mektup aldık. Şan'ın verdiği bilgiye göre, "Zincir" nimini üç günde toplam İOS kişi izlemiş ve toplam I7l bin lira gelir elde edilmişti. Şan, bu hasılatın gunluk elektnk masrafmı karşılamaktan bile uzak olduğundan yakınıyor, fıhni ister istetnez en iyi seans olarak bilinen 16.30'a kaydırdıklarını belirtiyor, bu kararda anlaşıhnayacak bir şey olmadığını söylüyor. Bu durumda, ticari bir kuruluşa hak vermemek elde değil. Ama Yurtsever'in tepkisini tümüyle haksız görmek de olanaksız. Hele yakın zamanlarda benzeri olayların Mahinur Ergun'un "Gece Dansı Tutsakları" ve Tunç Başaran'ın "Uçurtmayı Vurmasınlar" adlı fılmlerinin de başına geldiği düşünulecek olursa. Türk sinemasının bu açmazı nasıl çozülecak? Bir zamanlar dünyanın en çok film üreten ülkeleri arasında yer alan Turkiye, şimdi de neredeyse film üretiminin durduğu bir noktaya gelirken, yapılan fılmler de gösterilecek salon bulamıyor. Anakent Belediyesi'nin yeni yönetiminin kentin kültür etkinliklerine önemli bir butçe ayıracağı söyleniyor. Acaba bu bütçeden, sinemaya ne duşecek? Sözgelimi, küçük ve mütevazı, ama eskiyeni nitelikli sanat fılmlerine yer veren, rnodern ve kullaruşlı sinema salonlannın özlemini çekenlerin sayısı hiç de az değil. BÜYÜK ATLAS Yalçın Çetin / "Dosya" albumünden / 1977 Tomi Ungerer / F.Almanya
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear