26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet Bordes skandalı reklam çıktı Sahıbı. Cumhuriyet Matbaacıhlc vc Gazetccihk Türk Anonim Şırkecı adına Nadir N«B # Genel Yayın Mudürfl H m ( M . Müessese Mttdürü. Ejaiar UjiklıgU, Yazı lşlen Müdurü: Ofc«y G O K U İ I , 9 Haber Mc.k.ezi Müdürü Yalpa B«)w, Sayfa Dttzoıi Yönrtmeni: AIi An»; • Temsılaler ANKARA. Kkmrl Tn, tZMtR: Hikmc< ÇeÜBkajn, ADANA: Cdıl I Istanbul Haberlen: Eıftu Akyüdn, Dış Haberler: Ergin Bakı, Ekonomı: Cengiz THrhu, Klıhur: Cttal Üste, Spor Darusmanı: AMüUuulir Yucciman. Duzeltme: Rrfîk Durbsf, Araşürma: Şabin Alp», IşSendika: Şukn ı Kcieaci, Yun Haberlerı: Necdci Doftu, Dızı Yazılar: Kcrem Çalışkın, % Koordınaıör: Akmel Konılsan, • MaJı Ijler: Eroi Eritot, • Muhasebe: Bakal Yfo» • BütçePlanlajna. Sevgi Osmubeşcotla • Reklam: Ayş» Tona, Ek Yayinlar: Hüj* Akyd • Idare: HİKjia Gurtr, tşlctme: OW« ÇcUk, Bügitşi«m: Nail l u l . Ko«z>ı Gımhunyo Mubuolık x Guaecılık TA^. Tnrk O o * Cad. »'41 Catalo|tu M334 la. PK 246lsttnbul. Td: 512 05 05 (20 hat). Tcta: 21246 F«x (1) 526 60 72 % Bankr: Aritan: Zıyl Gakalp Blv lnkılap S. No: 19/4. Td: 133 11 4147, TOa: 42344 Fu. (4) 133 11 41/42» 0 Umtr. H Ziy> Bv 1352 SJ/3, td: 13 12 30, l a n : 52359 Fu: (51) 1« 53 «0 clnOaOCad. U9S.No: 1 Ku 1, H t 19 37 52 (4 hmt). TMet 62155, FM: (71) 1917 $2 TAKVİM: 1 MAYIS 1989 Imsak: 4.17 Guneş: 5.56 ögle: 13.06 Ikindi: 16.56 Akşam: 20.06 Yatsı: 21.38 Tanıtım için skandah seçin Eski Hindistan güzellik kraliçeliğinden telekızlığa terfi eden Pamella Bordes'in yol açtığı son skandahn, bir halkla ilişkiler firması tarafmdan planlanarak uydurulduğu ortaya çıkıyor. EDÎP EMİL ÖYMEN LONDRA Avam Kamarası'nda araştırma gorevlisi olarak çalışan, Hindistan Güzellik Kraliçeliği'nden telekızlığa terfi eden esmer bombanın, tam "Skandal" filminin Londra'da gösterıme girdiği sıralarda bir "halkla ilişkiler firması" tarafından özellikle pazarlandığı ortaya çıkıyor. Bazı gazete ileri gelenleriyle bakanlar, milletvekilleri ve Adnan Kaşıkçı dahil jet sosyetenin jet isimleriyle birbirinden parlak fotoğrafları yayımlanan Pamella Bordes'in yol açtığı (daha doğrusu açamadığı) "skandal"ın masa başında planlandığı birer ikişer yapılan açıklamalarla anlaşılıyor. Altı hafta sureyle Pamella, magazin basınında hemen her gun yer aldı. "Daily Mail"in, Pamella'nın "itiraflan" için 150 bin sterlin ödediği soyleniyor. Pamella masalını ilk kez Rupert Murdoch'un pazar günleri yayımlanan "belden aşağı" gazetesi " N e » s of the World" ortaya attı: "Pamella'yı bir arkadaşı. Hilton Oteli'nde Hong Konglu bir işadamına pazarlamaya göriiriir. Pamella gece için 500 sterline (2 milyon liraya yakın) anlaşır. Banyoya gidip odaya uryan dönen Pamella gerçeği öğrenir. İşadamı, aslında yaman bir gazetecidir!" Geçen hafta birer ikişer yapılan bölük pörçük açıklamalar, Pamella Bordes hikâyesinin magazin basınına nasıl "yuttunıldugunn" ortaya çıkardı. Max Clifford adlı bir reklamcı, masalı "News of the VVorid"a sattığını soyledi. Ancak gazete, bu konuda açıklama yapmadı, "Avam Kamarası'nda bir telekız çalıştığını ortaya koymak istedik, o kadar" demekle yetindi. Max Chfford'un onceden tanınmayan birçok kişi için aynı pazarlama yöntemini kullandığı, tanınmak isteyen müşterılerini artistler ya da sosyetik kişilerle yan yana getirerek magazin basınının diline düşurdüğu, böylece "tanınmalanm" sağladığı anlaşıldı. Bu arada, Pamella'nın yoksul geçmişini geride bırakıp kendini film dünyasına atmak istemesi ve Avam Kamarası'ndaki görevi, Clifford için biçilmiş kaftandı. Geçen aralık ayında Pamella'nın, Clifford'la tanıtımj" için 10 bin sterline (35 milyon lira) anlaştığı soyleniyor. Pamella, telekızlığı bırakacak, mümkün olduğu kadar çok fotoğrafı çekilecek, Max da onu meşhur edecek. Beklenti, bir "Skandal2 " filmiydi. Başrolde de Pamella olacaktı tabii. Ancak, basındaki furyadan ürkerek Endonezya'ya kaçan Pamella'yı yine Murdoch'un "Sun" Gazetesi bulup da konuşturunca büyu bozuldu. Foya ortaya çıkmaya başladı. Pamella'nın bundan sonra ne olacağı henuz belli değil. Belki de hikâye esas şirndi başlıyor? Ama olaydan kazançlı çıkan "Skandal" filmi oldu. Pamella filmi mükemme! bir reklam fırsatı sağladı. Ama kaybeden bir taraf da vardı: Sadece seks ve dedikodu haberi peşinde koşan magazin basını. Başbakan Tbatcber'ın zapturapt altına almak için fırsat kolladığı basının, bir kişının reklamı uğruna nasıl düpedüz "kullanıldığı" ibretle görüldu. Bu tür yayınları onlemek amaayla, basın yasasının katılastınlması için hükümete koz verilmiş oldu. Heykelle dolu 60 yıl !flüritoğlu akademiye girmeden önce neredeyse hiç heykel görmemiş. "Heykel hakkında bir fıkrim bile yoktu" diyor. "Yirmi otuz yıl sonra Türk heykelinin dünyada bir yeri olacak. Çok başanlı gençler yetişiyor." "Heykel, yüzyıllarca müzede durmuş. Herkes biraz sıkılmaya başladı. Bu yüzden, kalıcılıktan bir parça uzaklaşıyor. Bu da hoş bir şey." ALPAY KABACAL1 Cumhuriyet döneminin ilk heykeltıraşlanndan Zühtü Müritoğlu Tren biletleri PTTde PORTRE ZÜHTÜ MÜRİTOĞLU Çağa atılan imza 1906'da Istanbul'da doğdu. Sanayii Nefıse Mektebi'nde heykel öğrenimi gördü (192428). Daha sonra Paris'te Collarossi Akademisi'nde Marcel Gimond'un atölyesinde çalıştı (192832). Samsun Lisesi resim oğretmenliğinde (193236), Arkeoloji Müzesi heykeltıraşhğında (193639) bulundu. Bir yıl da Ankara'da Gazi Eğitim Enstitüsü'nde öğretmenlik yaptıktan sonra Akademi'nin Heykel Bölümü öğretim üyeliğine getirildi. (1940); 1969'da profesör unvanını aldı. 1974'te emekliye ayrıldı. Hadi Bara ile Beşiktaş Barbaros Anıb'nı, Zonguldak'taki atlı Atattirk ve tnönii Heykelleri'ni yaptı. Arutkabir kabartmaiarı ile Büyükada, Muş, Eyüp Atatürk Heykelleri de onun imzasım taşıyor. Yurtiçinde ve dışında çeşitli ödüller aldj; 1979'da Görsel Sanatlar dalında Sedat Simavi Ödülü'ne değer görüldu. Pek çok sergi açtı. Müritoğlu heykeUe Batıyta kıyaslanacak düzeyde olmadığımızı belırtiyor Behzad da aynı okuldan yetişiyorlar ve cumhuriyet öncesi Türk heykelcileri kuşağını oluşturuyorlar. Isa Behzad dışındakiler, Sanayii Nefıse Mektebi'nde gorev alıyorlar. Zühtü Müritoğlu, lhsan Özsoy'un öğrencisi. Cumhuriyet döneminin aralarında Ratip Aşir Acudogu, Hadi Bara, Nusret Suman ve ilk kadın heykelcimiz Sabiha Bengütaş'ın da bulunduğu ilk heykeltıraşlanndan. Akademiye girmeden önce neredeyse hiç heykel görmemiş. "Heykel hakkında bir fikrim bile yoktu" diyor. "Belki çocukluğumda, bir kez Arkeoloji Müzesi'ne götürmüşlerdir. tskender'in lahdini ha>al meyal hatırlanm. Hepsi o kadar." tstanbul Resim ve Heykel Müzesi'nde kırk kadar heykeli ve kabartması var. nalım dönemidir" diye başlıyor anlatmaya. "Okulu bırakınm, işe gireceğim derim; işi bırakınm, okula gidecegim derim. Yavaş ya•aş köpnıaltına, serseriliğe doğru ilerliyordum neredeyse... Babam, Gazi Hasan Paşa Camisi'nin imamı. Kasımpaşa'da 'Hademei bayrat evleri'nde otunırduk. Evin bir tavanarası vardı, orada öteyi beriyi kanştınrdım. Bir gun bir resim kutusu buldum. Görkemli bir kutu. tçinde bo\alar, fırçalar... En büyük ağabeyim deniz subayıydı. Kutu, ondan kalmış. Önce nasıl kullanıldığını bilemedim. Bir rastlantı ile o zaman akademide oğrenci olan Mitbat Özar'la tamşük. O bana resim yapmayı, boya sürmeyi öğretti." yorlar. Bir gün, "Gd seni Sanayii Nefise Meklebi Âlisi'ne yazdınüım" diyor Mithat özar. Yazılıyor. "Resim öğrencisi olarak girdim. Ama Hikmet Hoca'yla (Onat) anlaşamadık. Pek sert, pek disiplinli... Yandaki atölyede de çamurla ugraşıyorlar. Oraya gittim birkaç kez, çamur beni sardı. thsan Hoca (Ozsoy) da pek yumuşak adam. Elinden gelen yardımı yapar ögrencilere. Bir gün bana 'De gaynm' dedi (öyle konuşurdu), *Sen ressam mı olacaksın, heykelci mi?' Şöyle bir düşiınup heykelci olrnaya karar verdim. Okula girdigimin dördüncu, beşinci ayıydı..." Akademi yılları. Sonra Paris. Orada galeriler, sergiler, heykeller, heykeller... Bir şaşkınlık dönemi. Yavaş yavaş Paris'e uyarlanış... 1940'ta Akademi'nin Heykel Bölümü'ne öğretim üyesi olarak atamr. Çok geçmeden, aynı bölüm hocalarından, arkadaşı Hadi Bara ile birlikte, Beşıktaş'ta Barbaros Anıtı'nın yapımını üstlenirler. tlk kez büyük bir anıt gerçekleştirmektedir Zül.tu Müritoğlu: "Öyle büyük heykel yapmaya alışık degilim. Önce 1/3'unü yapbk. Tam buyüğune başlayacağımız sıra Hadi askere alınıp Sankamış'a gonderildi, orada yedi sekiz ay kaldı. Barbaros'un iki yauındaki leventleri o yokken ben yaptım. Neler çektim... Bir de para sıkıntısı... 1940'ta sozleşme imzaladık. Sonra fiyatlar arttı. Bir an geldi, döküracüye verecek para kalraadı. Üç figıirü baglayan bayrak bronza dökülemedi. Onu bakırdan dövüp koyduk. O sırada vali ve belediye başkanı Lutfi Kırdar bize yardım etmek istiyordu, ama elinden bir şey gelmiyordu. Sonradan yardımlan oldu. O dönemin parasıyla 56 bin lira borçla işi bitirdik. Zühtü Müritoğlu, bugün heykel sanatı yönünden Batı'yla kıyaslanacak düzeyde olmadığımızı belirtiyor: "Batı'nın yüzlerce, binlerce yülık geçmişi var, bizimkiyse çok yeni, gerçek anlamıyla 1930larda başlıyor. Ancak sanıyorum yirmi, otuz yıl sonra Türk heykelinin dünyada bir yeri olacak. Çok başanlı gençler yetişiyor." Yeni akımlardan (Happening vb.) söz ediyoruz. Diyor ki: "Heykel, yüzyıllarca müzede durmuş. Herkes biraz da sıkılmaya başladı. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra sanatçı çok özgur oldu. Aynca, bu isin ticareti araya giriyor. Hep aynı şeyler yapılınca piyasa tutmuyor. Gençler de arayış içerisinde. Arada güzd şeyler çıkıyor. Kalıcılıktan bir parça uzaklaşıyor heykel. Bu da hoş bir şey." Kendisi de bir ara ağaç dallanndan soyut heykeller yapmış; zaman zaman soyut denilebilecek başka çalışmaiara yönelmiş. Taş dışında, bulabildiği her tür malzemeyi kullanmış. Ayrıca, son yü ANKARA (AA) Ankara, Istanbul ve Izmir'deki bazı PTT merkezlerinde, bugünden itibaren TCDD biletlerinin satışına başlanacak. Bilet satışı yapılacak PTT merkezleri şunlar: Ankara: Yenişehir, Kızılay, Çankaya, Kavakhdere, Küçükesat, Cebeci, Yenimahalle, Aydmhkevler, Keçiören, Bahçelievler. Istanbul: Bakırkoy, Mecidiyeköy, Beşiktaş, Taksim, Şişli, Sirkeci, Eyüp, Levent, Kadıköy, Göztepe, Erenköy, Fatih. Izmir: Karşıyaka, Konak, Hatay, Balçova, Bornova, Pasaport. Irak bursu ANKARA (UBA) Irak hükümeti 19891990 öğretim yılı için Türk hükümeti emrine 30 burs verecek. Burslardan 20'sinin Arap Dili ve Edebiyatı alamnda, yüksek lisans için 10'unun da kendi alamnda araştırma ve uzmanhk için verileceği bildirildi. Burs almak isteyen adaylarda üniversite, akademi veya 4 yıltık yüksek okul mezunu olmak ve iyi derecede Arapça bilmek koşullan aranıyor. Adaylık için son başvurunun 12 Mayıs 1989 günıi mesai saati bitimine kadar yapılabileceği bildirildi. likanlı, ilk Muslüman ve Türk heykeltıraş İhsan Özsoy Ülkemizde heykel sanatının (18671944). başlangıcı 1882'ye, Sanayii NefiUzun suren oğrencilik dönese Mektebi'nin (sonra Güzel Sa minden sonra Paris'e gönderilen, natlar Akademisi, bugün Mimar dort yıl da orada öğrenim gören Sinan Üniversitesi) kuruluşuna İhsan Ozsoy, Turkiye'ye dönünce, kadar gidiyor. Mektebin ilk hey arkadaşlarıyla birlikte bir atölye kel hocası, Yervant Oskan Efendi açmış. Atölyenin kapısına, insan (18551914). Buyukbabası, Darp figurlu bir rolyef koymuşlar. Erhane'de döküm ustasıymış. Avru tesi gün zaptiyeler gelip hepsini pa'da öğrenim gördukten sonra karakola götürmüş. Orada suçlaokulun kurucusu Osman Hamdi rını öğrenmişler: Atölye kapısına B«j tarafından görevlendinlerek konulan rölyeften dolayı saraya şiHeykel Şubesi'ni açmış. Açmış, kâyet edilmişler! ama tek oğrencisi yok... Daha sonra Arkeoloji Günün birinde, okulun önun Müzesi'nde heykel onanmcısı oladekı heykellere bakan bir delikan rak çalışan, bir süre de kartonpilıya, "Sen de bunlar gibi heykel yercilik yapan lhsan özsoy, yapmak ister misin?" demiş. 1908'de Heykel Bölümü öğretim Olumlu yanıt alınca, onu kolun üyeliğine atanıyor. dan tutup kaydını yapmış. Bu deMahir Tomnık, Nijad Sirel, İsa Hızlı ve etkili okuma BURSA (AA) Okuma ihtiyacının giderek buyüdüğü günümüzde, insan kapasitesinin dakikada ortalama 300 kelime okuyabileceği, ancak bunun çeşitli okuma teknikleriyle arttırılabileceği belirtiliyor. "Yönetim Geliştirme Merkezi" tarafından çeşitli kentlerde bir dizi "Hızlı ve Etkili Okuma Semineri" düzenlendi. Merkezin Bursa temsilcisi Yıldız Bakırcı, seminerin bugünden itibaren Bursa'da da verileceğini belirterek, "Seminere katılanların okuma hızlannm üç misline çıkartılacağını" söyledi. Seminerin 30 saat süreceğini bildiren Bakırcı, "Çağdaş toplumda zamam kısıtlı olan tüm insanların seminer programını mutlaka izlemelerini öneriyorum " diye konuştu. Ara sıra Mithat Özar'la buluşuAkademiye nasıl girmiş? "On üç, on altı yaşlanm, bir bu yor, manzara resimleri falan yapı Radyasyonlu çaya ikinci yer Ankara'da 4 bin ton civarmdaki radyasyonlu çay, tstanbul'dan sonra Kazan'a bağlı Saray Köyü yakınmdaki TAEK arazisine gömülecek. ANKARA (AA) Radyasyondan etkilenen 1986 ürünü çayın bir bölumu, Istanbul'un yanı sıra Ankara'ya da gömülecek. AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, Ankara Elmadağ ÇayKur Paketleme Fabrikası depolarnda bekJetilen 4 bin ton dolayındikı radyasyonlu çay, tstanbul yolu 35. km'de Saray Koyu yakınlaındakı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) arazisine gömülecek. Kilo başına ortalama 20 bin bek:rel radyasyon içeren çaylar 160 rretre uzunluğunda, 60 metre eıinde, 5 metre derinliğindeki tabın ve yanlan betonla kaplı arazye gömülecek. Gömülme işlemi smrası arazinin üstu de beton, curıf gibi koruyucu maddelerle örtılecek. Kazan'a bağlı yaklaşık 600 nüfıslu Saray Köyu sakinleri, radyısyonlu çayların köy yakınındak TAEK arazisine gomuleceği hahrini tepkiyle karşıladılar. Sara> Köyu muhtarı Halil İslender, radyasyonlu çayların görülmesi oiayından haberleri olradığını belirterek, "Bu çaylar pmülecekse, Saray Köyünü de taşka yere taşısınlar" dedi. Muhtar İskender şunlan soylec:"Biz buraya çayların gomuldüunü son kamyon geldiğinde öğendik. Yetkililer, sızıntı ölçümü apıyonız dediler. Peki sızıntı arsa nasıl onleyecekier? Çaylaın gomuleceği yerin altından büük yeraltı sulan geçiyor. Köyluler de, "devlete hayırlı iş:r yapsınlar diye arazimizi verik, ödülümuz radyasyonlu çay ldu. dediler. Konu ile ilgili olarak soruları ;vaplandıran TEAK Başkan ardımcısı Gürcan Yülek, "Seraırdaki çaylar özel bir firmaya ait. 988 yılı başında bin bekerelin zerindeki çayların toplatılması aran sonrası, bu çaylar firma taıfından toplatıldı. Önce Bilecik';ydi, sonra buraya getirdik. Bu aylann radyasyon oranı 12 bin ekerelin altıda, ortalama 78 bin ekerel içilmediği takdirde zaraı olmaz. B u arada, araziye deney macıyla 3*0400 kilogramlık çok uçuk miktarda bir çay konuldu. tnların d a çevreye zararı kesinkle sözkonusu değil." Kıymada dışkı bakterisi ANKARA (ANKA) Hormonlu et ve aflatoksinli yumurta gibi denetimsizlik Örneklerinden sonra, kıymalarda "dışkı bakterisi" saptandı. Ankara'da piyasadan toplanan kıymalarm yüzde 70'i ile yüzde 96'sının, sağlık açısından son derece sakıncalı miktarlarda bakteri içerdiği ortaya çıktı. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu uzmanlarmdan Bengü Kaya ile Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi öğretim üyesi Ahmet Akm'ın yaptığı araştırmaya göre, başkentin en "seçkin" semtlerinde satılan kıymalar bile sağlık açısından önemli riskler taşıyorlar. Araştırma sonunda, anaiiz edilen kıymalarm yuzde 96'sında, ' koliform grubu", bağırsak enfeksiyonu yapan bakteri bulunduğu anlaşıldı. 25 kıyma numunesinin sadece bir tanesinde, koliform grubu bakteriye rastlanmadı. Turistik yörelerde bir telaş bir telaş. Eskiler onanlıhyor, boyânryor, olmazsa yenjleriyie değişuriliyor. Butun işletmeciler, otelciler "vitrinınin" en iyısi olması için büyük çaba içinde. Dığer taraftan turistik yörelerdeki altyapı sorunlan birçok işletmecinin boynunu bukuyor. Gelen haberler hiç de iç Vİ37II1 rifllsin2llf açıcı değil. Bazı yörelerde Alman ve Ingiliz turistlerin yuzde 3040'lara varabilecek azalmasından söz ediliyor. Kıyılar turistJeri bekliyor yine de. Şemsiyeler kıyılara taşındı, tahta şezlonglar yeniden elden geçirilip boyandı. Bugünlerde ıssızlığı yaşayan kıyılar yazın dolacak mı? (Fotoğraf: Ûmit Otan) ir Yunanh komünist parlamenter Ephremidis, doğduğu ilçe Akdağmadeni'ni ziyamt etti grafîler bîr komünist Yunanlı bi sevindi ve otomobilden indi. önce köyünün havasını şöyle bir güzel içine çekti ve tabelada nüfusun 11 bin 200 yazdıgını gördü, "Benim zamanımda samyonım 4 bindi" dedi. Ephremidis'i Akdağmadeni Belediye Başkanvekili ANAP'lı Süleyman Mutlu karşıladı. Yozgath Yunanlı komünist parlamenterin, belediye başkanvekiline ilk sözü Türkçe "Buzlu su istiyorum" oldu. Ne var ki Vassilis Ephremidis'in istediği buzlu su belediyede yoktu. Plastik bir şişede CocaCola getirdiler. Ephremidis, "Türkler eski i NtLAY KARMAN YOZGAT Yunanlı Kornünist parlamenter Vassilis Ephremidis, doğum yeri Akdağmadeni'ni ziyaretten, Atina'ya, 102 yaşındaki annesi "Kara Marik'e" anlatacak birçok öyküyle döndü... Doğduğu ev, annesinin arkadaşlanyla iskambil oynadığı oda, evlerinin bahçesi, babasının yaptırdığı okul, gittikleri kilise, amcasırun çarşı içindeki avlulu dükkânı, köyünün "buzlu suyn" ve ailece piknik yaptıkları yayla... Avrupa Parlamentosu üyesi Yunanh Komünist parlamenter 74 yaşındaki Vassilis Ephremidis, TürkiyeAT Karmenter 74 yaşındaki Vassilis Ephremidis, TürkiyeAT Karma Parlamento Komisyonu (KPK) toplantısı için Ankara'ya gelmeden önce kararını vennişti: 7 yaşındayken ayrıldığı köyunu (Yozgat'ın Akdağmadeni ilçesi) ne yapıp edip bu kez ziyaret edecekti. Nitekim 74 yaşındaki Yunanlı Komünist parlamenter bu dileğini KPK'nın Türk E$Başkanı ANAP Istanbul Milletvekili Bülent Akarcalı ya iletti ve KPK toplantısının tamamlanmasının hemen ardmdan, TBMM'nin kendisine sağladığı otomobille, Yozgat'ın Akdağmadeni'ne yola koyuldu. Köyüne yaptığı ziyarete, KPK'nın bu haziranda görevinden aynlacak EşBaşkanı Belçikalı liberal parlamenter Luc Beyer De Ryke ve Avrupa Parlamentosu sekretaryasından iki gi revli de eşlik etti. Ephremidis, giderken sık sık anılanyla baş başa kalıyor, kâh ağlıyor kâh yan Türkçe yan Rumca şarkıİar mınldanıyordu. Belçikalı parlamenter Beyer De Ryke, Akdağmadenine yaklaştıkça, Ephremidis'e soruyordu, "Toprağuuzın kokusu burnunuza geliyor mu?.." Ephremidis, "hayır" anlamında başını salhyor ve 1922 yılından aklında kalan marşlann sözlerini düzgün bir Türkçeyle "Arkadaşım ben askerim, düşmana silah çekerim", "Ordumuz etti yemin, titretti hakkızemin" diye soylemekle yetiniyordu. Yaklaşık 300 kılometre yol katettikten sonra Akdağmadeni tabelası görununce komünist parlamenter çocuk gi ladan gider içerdik." Ephremidis'in gözleri bir kez daha dolu dolu oldu. "Hadi gidip görelim" dedi. Yunanlı komünist parlamenterin babası o zamanlar Akdağmadeni'nin zenginlerinden biriymis. tki katlı taş evleri köyün en büyük binası imiş. Ephreraidis, Demircioğlu ailesinin 8. çocuğu olarak 1915 yılında bu taş evde dünyaya gelmiş. Şimdi, Akdağmadeni üçesinin sağlık merkezi olan bu taş binaya güince, Yunanlı parlamenter, hemen bize doğduğu odayı gösterdi ve öyküsünü anlatu. "Annem doğum sancısı geldiğinde, şu ortadaki büyük odada arkadaşlarıyla iskambil oynuyorş yy M yni 7nmanrin A v n m n muş... Hemen bu odada da beni doğurmuş. Ardından berC U I U U K M / ^ . " " " " .. '. / " kcs babama bu çocuk, kann komar oynarken doğduğu rürlamCTltOSU ÜyCSl Olüfî lUTlÇinll için sana ugursuzluk getirecek biçiminde yorumda bulunknmiinist muş. İ İşte bu nedenle kumar, bende taa çocukluk günleA c M i t "" '"> rimden beri müthiş alerji yaratmıştır, o yüzden bu yaşıEphretTlİdİS, AtdtÜnC İÇİfl ma kadar elime iskambil kâğıdı almadım." TiJrlrivp HPOİİ Knfjprp Vassilis Ephremidis, evinin bahçesinin küçüldüğünü göU U K f c ^ * UU\.iyc UCgll, riınce epey uzüldü, "Bu bahçede ne günlerim geçti" deÖlÇÜlerİTlde ÇOk büyük di. Okulu evinin hemen yanıbaşındaydı. Babası yaptırmışLjcivsJi " tı. Şimdi içinde meslek lisesi öğrencüeri vardı. Okulun dı't'y'^"* şında da bir Atatürk büstü. Ephremidis, büstün yanına gitti ve "O Türkiye değil, dünya ölçülerinde çok büyük den ayran iknun ederlerdi, galiba bu âdet de değişmiş" bir kişiydi" dedi ve sonra rasgele boş bir sınıfa girip kara diye düşündü. "Ben" dedi Ephremidis, "Dogdugum yere tahtaya elindeki kâğıda bakarak Türkçe "Yaşasın Türkhacı olmaya geldim. Beni tanıyan arkadaşlanmı, evimi, Yunan dostluğu" yazdı. Yanına da Yunanca olarak, "Yaokulumu görmek istiyorum." şasın banş" sözcükJerini ekledi. O sırada odaya Ephremidis'le aynı yaşta olan Salib MutAkdağmadenli hemşerileri onun için leziz şiş ve pirlu girdi. Ephremidis, Salih'e sevinçle sarüdı. "Babamın adı zola, pide, turşu, domates, biber ve halis yoğurttan oluMihail Demircioglu Ephremidis. Anneminki Maria idi, şan bir sofra hazırlamıştı. Ephremidis yedikçe yedi ve giona herkes bu köyde 'Kara Marik' derdi, hatırlıyor mu dip gidip buzlu adını verdiği sudan içti. Ephremidis'e gösun?.. Evimiz iki katlı idi, okulum da hemen yanıbaşın re bu suyun hazmettirici özelliği de vardı. daydı..." Ephremidis, doğduğu köyden, gözleri dolu dolu, ama Salih Dede "Hatırlıyonım tabii" dedi. "Eviniz sağlık hoşnut ayrıldı. Atina'daki annesi "Kara Marik"e artlatamerkezi, okul da meslek lisesi oldu. Kuyumcu Lazar Ağa, cağı o kadar çok şey vardı ki... Dönüş yolunda hep bunTerzi Demostoni vardı. Buzlu suyu da oteki taraftan, yay ları duşündü. Beş büyük dosyayı dolduran anılan da yayımlanmayı bekliyor. Değişik bir yöntemle canlandınmş anılarını: Desenler, altlarında açıklamaları... Birkaç da suluboya, yine açıklamalanyla... Bunlar arasında tiyatro anıları da var. Evet, tiyatro. " i"vOrler ha Yeni 'Geceyurısı EkspresV NEW YORK (AA) Denizli'nin Pamukkale ilçesinde satın atdığı üç antik heykel başını Izmir'de 1983 yılında yurtdışına kaçınrken yakalanan Amerikalı bayan Gene Le Pere'in (62) yazdığı anı kitabmdan uyarlanan TV filmi, bugün ABD'de "NBC" kanalında gösterilecek. Türkiye'de başından geçenleri "Midnight ExpressGeceyarısı Ekspresi" filminden esinlenerek "Daylight ExpressGünışığı Ekspresi" adıyla önce bir Amerikan dergisinde yayımlayan Gene Le Pere, öyküsünü geçen yıl "Asla Bu Yoldan Bir Daha Geçme" adlı bir kitapta toplamıştı. "Karanlık Taül" ve "Terör için Pasaport" biçiminde iki adı olan TV filminde, Gene Le Pere rolünü ünlü sanatçı Le Remick oynuyor. TV filminin tanıtım yazısında konu hakkında "1983 yılında yanlış yere kaçakçılıkla suçlanan ve boş yere Türkiye'de cezaevine atılan Gene Le Pere'in öyküsu" deniliyor. Ferah Tiyatrosu O Muhsin Ertuğnü'un Cumhuriyet'te yayımlanan arulannı izleyen dikkatli okurlar, "Ferah Tiyatrosu" döneminden söz edilirken Zühtü Müritoglu'nun adının da geçtiğini anımsayacaklar. Tiyatroya ilgisi, akademiye girmeden çok önce başlıyor. Çocukluğundan beri Naşit'i, Kel Hasan'ı, Burbanettin Tepsi'yi izliyor. Dariilbedayi (Şehir Tiyatrosu) kurulunca, yepyeni bir tiyatro anlayışıyla karşı karşıya geliyor... Çok geçmeden, Muhsin Ertuğrul oradan aynlıp Ferah Sahnesi'ni kuruyor (192425): "Bir gün de Ferah'a gittim. Ya İbsen ya Shakespeare oynuyoriardı. Çok hoşlandım. Ertesi gün dognıca Muhsin Bey'e başvurdum, 'ben aktör olmak istiyorum' dedim. O da 'başla' dedi. Beş ay kadar orada sürttüm, ufak tefek rollerde oynadım, figuranhk yaptım. Anladım ki bu işi beceremeyeceğim. Ama orada bir şey öğrendim: Haftada bir yeni piyes çıkartırlar. Önemli oyunlar. Ne yazık ki seyirci çok az. Orada çalışmavı gordum, insanın bir şeyi başarabilmesi için çok şeye katlanması gerektiğini anladım."
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear