Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER doğduğunu biliyordu. Bu değişik bilgi, ilgililerın gözunden kaçmamış olacak ki durumu aydınlatmak amacıyla "Kayseri" Gazetesi'nde bir tartışma başlatıldı. Bir yanda, Sinan'ın Cırlavuklu olduğunu ileri süren rahmetli öğretmen Kâzım özdoğan vardı. Sonradan öğrendik ki ansiklopediye giren yanlış bilgi, O'nun bölgesel yayımlanndan kaynaklanmışür. Karşı görüşü savunan da Kayseri Nafıa (Bayındırlık) Müdürlüğü Başkâtibi Kilisli Sahir Uzel idi. Kendisi, Cumhuriyet Gazetesi'nin Kayseri muhabirliği görevini de yapıyordu. Yazılı tartışma, Türk Tarih Kurumu'nun verdiği bilgi ile sonuçlanmış ve Sinan'm Ağırnaslı olduğu kesinlik kazanmıştı. Geçen yıl, bu konuyu işleyen bir yazı hazırlarken gazetedeki tartışmayı yeniden okumak gereğini duy * dum. Kayseri kütüphanelerinde aradım, bulamadım. Milli Kütüphane'de de yoktu. Çünkü Milli Kütüphane'ye, kuruluş yüı olan 1947'den önceki yıllarda yayımlanan gazeteler gelraemiştir. Aradığım gazete cildini bulmuş olsaydım ayrıca 1935'te bu gazetede yayımlanan "Yurdum" başlıklı ilk şiirimi de elde etmiş olacaktım. Sinan'ın doğum yerî ile ilgili yazım, bu yönden eksik olarak yayımlandı (Hâkimiyet: 29 Şubat 1988 Kayseri). Bu örnek de gösteriyor ki bizde, hammaddesi kâgıt olan nesneler, gereğince değerlendirilmiyor. Kısa bir süre yararlanıldıktan sonra kâğıdın gideceği yer ya çöp sepetidir ya da bakkal dükkâm. miş makalelerin künyeleri vardır. Gazeteler, bunun kapsamı dışında bırakılmıştır. Ayrıca baskı işinin kimi nedenlerle aksaması yüzünden 1987'den bu yana gecikmeler olmuş ve olmaktadır. Milli Kütüphane'nin kaynakça çalışmalarında, 14 Ocak 1989'dan geçerli olmak üzere gazeteler de ele alınmaya başlamıştır. Şu var ki bu da pek sınırlı tutuluyor. Cumhuriyet, Milliyet, Hürriyet, Güneş ve Tercüman gazetelerinin taranması ile yetiniliyor. Oysa ülkemizde, bu beş gazete dışında daha nice gazete vardır. Bunlann hepsmin taranması, kıiltürüne önem veren bir toplum için, vazgeçilmez bir gereksinimdir. Her gün gazete okuyoruz. tçlerinde, kaynakça niteliğindeki küavuz yayınlara girmesi gereken pek çok yazı vardır. Bunlann, günlük yaşamlan sonunda unutulup gitmesine hangi vicdan razı olur? 3 NTSAN 1989 Belğeliklerinıizin DııiTimıı... / 1952'den beri üç ayda bir yayımlanan "Makaleler Bibliyografyası", bu alanda büyük bir boşluğu âoldurmuştur. Ne yazık ki bu süreli yayında, yalnız dergilerden derlenmiş makalelerin künyeleri vardır. Gazeteler, bunun kapsamı dışında bırakılmıştır. Ayrıca, baskı işinin kimi nedenlerle aksaması yüzünden 1987'den bu yana, gecikmeler olmuş ve olmaktadır. Milli Kütüphane'nin kaynakça çalışmalarında, 14 Ocak 1989'dan geçerli olmak üzere gazeteler de ele ahnmaya başlamıştır. Şu var ki bu da pek sınırlı tutuluyor. Cumhuriyet, Milliyet, Hürriyet, Güneş ve Tercüman gazetelerinin taranması ile yetiniliyor. ALİ RIZA ÖNDER Emekli Yargıtay Üyesi Kütuphane Haftası dolayısıyla hazırladığım bu yanda belgeliklerimizin durumu üzerindeki gözlemİerimi özetlemek ve düşüncelerimi açıklamak istedim. Yakın düncemizdeki (tarihimizdeki) Ermeni olaylarının derinliğine incelenebilmesi için Osmanlı belgeliğinin (arşivinin) bilimsel araştırma yapmak isteyenlere açılması konusu, basımmızda yer alan güncel konular arasına girmiştir. Bu konuya değinen yazılardan öğreniyoruz ki buradaki belgeler, defter kayıtlanyla bağlantı kurularak sağlam bir yöntemle konıma altına alınmıştır. Atalanmızın belgeliklerimize ne denli önem verdiğini göstermesi bakımından bu durum bize, övünç kaynağı olmaktadır. Cumhuriyet döneminde de bu özeni gösterebildik mi? Bu sonıya, göğsümüzü gere gere olumlu yanıt verebileceğimizi sanmıyorum. mamlamak amacıyla Milli Eğitim Bakanlığı'ndaki kişisel dosyasım görmek istedim. Çeşitli yerlerde resim öğretmenliği yapan Fahri Uzun'un bakanIıktaki sicil numarasımn 3246 olduğunu Kayseri Lisesi'ndeki kayıtlarından çıkarmıştım. Bakanlığın ilgili birimlerinde aradılar, dosyamn bulunamadığını bildirdiler. Bu kez, Emekli Sandığı'na gittim. ölmüş kişilerin dosyalarının Balgat'taki depoya kaldınldığını, deponun kanşık olması nedeniyle bulunmasının güç olacağım söylediler. Ama olayı yüzüstü bırakmadım. Genel Mudür Yardımcısı Sayın Agah Cönger'e giderek isteğimi yineledim. Bu meslektaşımızın özel ilgisi sonucu, dosya bulundu ve aradığım bilgilere kavuştum. Sicil dosyaları, belirli bir düzenleme ile saklanmış olsaydı, her iki devlet kuruluşunda da kolayca bulunması gerekirdi. Ne yazık ki toplumca, belge saklama alışkanlığım bir türlü edinememişiz. CUMHURİYET TEN OKURLARA... OKAY GÖMNStN Kaygılar... G Taşra gazeteleri Belge saklama alışkanlığımız yok Vardığım bu karamsar yargımn gerekçesini kısaca ortaya koymak isterim: Sıvas Kongresi'nin en genç üyesi olduğunu saptadığım, Maraş temsilcisi rahmetli Fahri Uzun (18961969) hakkında epeyce bilgi topladım. Bu konuda "Sıvas Kongresi'nde Bilimsel Tartışma" başlıklı bir de yazı yayımladım (Kemalist Ülkü Dergisi: Haziran 1988/236). Ikinci bir yazıya konu olarak ele aldığım yaşamöyküsündeki eksiklikleri ta Gazetelerle ilgiii gözlem Bir de gazetelerle ilgili gözlemin var: 1935 yılında Kayseri Lisesi çatısı altında öğrenci idim. O yıllarda, Cumhuriyet Gazetesi'nin çıkardığı bir "Hayat Ansiklopedisi" vardı. Belirli sürelerde gelen fasiküllerini ise kitaphğında okur, yararlanırdık. Ansiklopedinin Mimar Sinan maddesinde, Koca Sinan'ın Kayseri'ye bağlı Cırlavuk köyünde doğduğu yazılı idi. Oysa herkes O'nun Ağırnas köyünde Öte yandan, taşrada da düzinelerle bölgesel gazete çıkar. Bunlar genellikle iki yaprakh, kıt olanaklı, az verimli yayın organlarıdır. Ama bu durum, taşra gazetelerinin küçümsenmesini gerektirmez. Bunlarda da zaman zaman ummadığımız değerde yazılar yer alıyor. Bölgesinin toplumsal gelişmesini yansıtması yönünden taşra gazetelerinin de taranması ve "Makaleler Bibliyografyası"na kaynak oluşturmasırun sağlanması yasal bir zorunBu ve benzeri gözlemlerim sonucunda şu kanı luluktur. Çünkü, 5632 sayılı Milli Kütüphane Kuya vardım ki Cumhuriyet Türkiyesi'nde belgecilik ruluş Yasası 'nın ikinci maddesinde, ulusal kültür denen kavram, yeterince anlaşılmamıştır. Belgele araştırmalanna olanak sağlamak, buna yarayacak rin, yayın ürünlerinin belirli yöntemlerle saklanıp bütün yapıtlan ve belgeleri toplamak ve bilimsel düncel (tarihsel) işlevine olanak sağlanmadığı gi araştırmalan kolaylaştırmak, bu kuruluşun ana işbi, bunlann aranıp bulunmasında kılavuzluk ede levi olarak belirtilmiştir. Yasanın ek maddesinde cek kaynakça (bibliyografya) çalışmalan da yeter ise "Türkiye Bibliyografyası" ile "Makaleler Bibli düzeye ulaşamamıştır. Şöyle ki: liyografyası"m, "Basma Eserler Toplu Kataloğu"29 Mart 1950 günlemli Resmi Gazete'de yayım nu hazırlamak konulannda, Bibliyografya Merkezi lanan 5632 sayüı "Milli Kütüphane Kuruluşu Hak görevlendirilmiştir. kındaki Kanun" ile örgütlenmesi tamamlanmış olan ulusal kitaplığımız, kırk yıh aşkm çalışma süre Sonuç cinde hiç kuşkusuz, başanlı ve verimli işler yapmışKültür Bakanlığı'mn bu alanda elden gelen her tır. Bu basarılanndan birisi de 2527 sayüı Basma şeyi yapması, bütçe yetersizliği gibi gerekçelere başYazı ve Resimleri Derleme Yasası'na dayanılarak vurmaksızın Milli Kütüphane'yi kadro yönünden yapılan derlemelerdir. güçlendirmesi, biricik dileğimizdir. Bu alanda, taşra yayın organlannın taranmasınKaynakça çalışmalan da, il halk kitaplıklanmn da Milli Kütüphane'ye Kaynakça çahşmalanna gelince 1952'den beri üç yardımcı olmasmı sağlamak, hiç de güç olmasa geayda bir yayımlanan "Makaleler Bibliyografyası", rektir. bu alanda büyük bir boşluğu doldurmuştur. Ne yaYeter ki iş, ciddi olarak ele alınsın ve kültürel zak ki bu süreli yayında yalnız dergilerden derlen amaç dışına çıkılmasın. EVET/HAYIR OKTflY AKBAL Bugün İstanbul Barosu'nun 111. kuruluş yıldönümü. Dünyanın en eski barolarından biridlr istanbul Barosu... Tarihte ilk baro da yine İstanbul'da kurulmuş. Roma imparatoru Justinianus 518533 arasında şimdiki istanbul Üniversitesi'nin bulunduğu yerde bir toplantı yerı yaptırmış. Roma Hukuku işte bu toplantı yerinde hazırlanmış... 111 yıl önce 5 nisanda ilk genel kurul toplanmış. Açış konuşmasını Kostaki Sartenskı yapmış. Baronun altmış üyesi varmış. Bunlardan on biri Müslüman, on biri Rum, otuz sekizi Ermeni. Geriye kalanı da Rus, ingiliz, Fransız ve İtalyan... Sartenski, açış konuşmasında şöyle diyor: "...avukatın vazifesi esasiye ve müstakillesi bilcümle ibat ve ahalinin evvela erbesti ve hürriyetini, saniyen ırz ve namusunu, salisen can ve malını, rabıan emval ve eşyasını huzuru mahkemede gerek şifahen ve gerek tahriren vıkaya ve muhafaza etmektir." 111 yıldan beri "hukukun üstünlüğü" çizgisinde görev yapan baronun, her şeyin başında 'ahalinin serbesti ve hürriyetini' korumaya çalıştığını, her dönemde özgür ve bağımsız bir hukuk organı olarak çalıştığını söylemekte yarar var. Baronun kuruluşunun 111. yıldönümü önemli toplantılarla anılacak. 37 nisan günlerinde 'Olüm Cezası', 'Yurttaşlık Hakkı', 'Basın Özgürlüğü ve Türkiye', 'ILO Standartları ve Türkiye'deki Durum', 'İşkenceyi Önleme Yolları' konulannda paneller yapılacak. Bu toplantılara Faruk Erem, Mümtaz Soysal, Yekta Gungör Özden, Gülçin Çaylıgil, Hasan Basri Akgiray, Aysel Çelikel, Rona Aybay, Yücel Sayman, Çetin Özek vb tanınmış hukuk adamları, İlhan Selçuk. Oktay Ekşi gibi gazete yazarları katılacaklar. Bir de 'Yargılanmış Kitaplar Sergi'sinin açılması planlanmış. Mahkeme kararı ile ya da böyle bir karar bile olmadan toplatılan, yasaklanan, mahkum edilen kitaplar ve yazarlar öylesine çok ki! İstanbul Barosu deyince akla ilk gelen ad, Orhan Apaydın'dır. Barış Davası'nda yargılanan, üç yıl kadar çeşitli cezaevlerinde tutuklu kalan büyük hukukçu, büyük dost Orhan Apaydın... Tutuklu iken bile baro başkanlığına seçilmişti Apaydın. Üst üste bu göreve getirilmişti. Her türlü önleme, baskıya karşı İstanbul avukarJarı Apaydın'ı başkan olarak seçmekten vazgeçmemişlerdi. "Bağımsız mankemeler insan onurunun hak ve özgürlükterin son güvencesidir. Bütün bürokratik aygıtı ele geçirse de bağımsız mahkemeleri ortadan kaldırmadıkça faşizm yerleşme olanağı bulamaz" diyen Apaydın; "işkence olayları karşısında suskunluk ve kanıksama ülkemiz aydınları için bağışlanması olanaksız bir aymazlıktır. Herkes başkalanna karşı yapılanların bir gün kendi başına geleceğini düşünmelidir" diyen Apaydın... İstanbul Barosu Başkanı Av. Turgut Kazan, baro tarihinin iki ünlü başkanı, Orhan Apaydın ve Lütfü Fikri'den söz eden bir yazısında, ilginç bir konuya değinmiş. Bilindiği gibi Lütfü Fikri büyük bir hukuk adamıydı, ama hilafetten yanaydı Atatürk'e ve devrimlerine karşıydı. Atatürk, Hukuk Mektebi'ni açış konuşmasında da istanbul Baro Başkanı'nı eleştirmişti. Şöyle diyordu Atatürk: "Bu olay eskimiş hukuku izleyen eskimiş hukukçuların cumhuriyet anlayışına karşı içten ve gerçek olan durum ve eğilimini belirtmeye yetmez mi?". Hilafetçi, Atatürk karşıtı bir kışi olan Lütfü Fikri 13 Şubat 1924'te İstiklâl Mahkemesi'nce çeşitli cezalara çarptırılmış, fakat işlediği suç Atatürk tarafından bağışlanmıştı. Atatürk'ün bu tutumu ile cumhuriyetçi ve devrimci. Atatürk ilkelerıne içtenlikle bağlı Orhan Apaydın'ın başına gelenleri karşılaştırırsak hukuk anlayışı bakımından 1924'ten de gerilere düştüğümüz ortaya çıkmaz mı? Turgut Kazan'ın dediği gibi "Cumhuriyetımiz, İstanbul Barosu Başkanı Lütfü Fikri'ye hoşgörü göstermişken yine İstanbul Baro'su Başkanı cumhuriyetçi Orhan Apaydın'a zulüm ve haksızlık reva görüldü. Bunun böyle bilinmesi gerekir". • OKURLARDAN kimseler tarafından uygulamr ve denetlenirdi. Bu uygulayıcılann arkasmda Devlet vardı, bunlar gereğini yaptıkları zaman kimse onlan Bilmiyorum, son zamanlarda Kaadeniz Bölgesi'nde meydana cezalandıramaz veya süremezdi. Demokrat Parti iktidanyla gelen doğal felaketler vatandaşm aklını başına getirdi birlikte doğayı koruyucu bu kanunlar geri plana itildi ve mi? Senelerden beri doğayt tahrip ederek ve doğal dengeyi sö'zde milleti koruma ve onun çıkarlarmı koruma kisvesi bozarak kendilerine çıkar altında doğa tahrip edilmeye sağlayan ve bunu akılhhk başlandı. Bu da doğal dengeyi sayan Karadenizli vatandaşlanmtz yaptıklarının bozdu. Doğayı tahrip iki cezasını çekmeye yoldan yapıldı: /iki tarla başlamışlardır. Cumhuriyetin açmak veya odun elde etmek ilk döneminde Atatürk'ün için ormanlann yok edilmesi, önderliği altmdaki gerçek ikincisi ise şehirlerde oturmak vatansever yöneticiler, pozitif için yapılan gece ve gündüz bilimlerin ışığı altında, doğayı kondu binalardaki korumak için katı kanunlar usulsüzlükler şeklinde. Bu iki koymuşlardı. Bu kanunlar çeşit yıkımda da başı çekenler halka karşı gibi görünse de ne yazık ki Karadenizli aslında uzun vadede doğayı ve vatandaşlanmız olmuştur. dolayısıyla vatandaşı koruyan Kendi beldelerinde çay bahçesi kanunlardı. Bu kanunlar yapmak için toprağı koruyan gerçek vatansever ve dürüst ormanlan kesmişler ve İstanbul Barosu 111 Yaşında... Doğa intikam mı ahyvr? şehirlerde de (Türkiyenin her yerinde) para kazanmak için gelişi güzel kondular yapmışlardır. Yapılan bu usulsüz işlemleri engelleyecek kimseler ise ya politik baskıyla ya da rüşvetle susturulmuştur. Bugün Bursa'da bu durumun hazin örnekleri devamlı yaşanmaktadır. Milli park konumunda olan L'ludağ orman arazisi içinde devamlı usulsüz konutlar yapılmakta ve kimse bunu gerçek anlamda engelleyememektedir. Ayrıca erozyon ve heyelana çok uygun olan Çekirge sırtlarında, denetimsiz ve tehlikeli şekilde binalar dikilmekte, seçim öncesi hiç kimse bunlan engellemeye çalışmamaktadır. (Seçimden sonra da engelleyecekleri şüphelidir). L'ludağ yolunda MİT binası civarında bir inşaat adeta yola taşmıştır. Ve sonuçta trafiğin affetmediği gibi doğa da kendine yapılan haksızlıkları affetmez. Bunu yapan insanlardan intikammı almaya başlar. Bu intikam: Ozon tabakasımn delinmesinde olduğu gibi iklimlerin bozulması, cttt kanserlerinin artması şeklinde, ormanlann yok edilmesi sonucu yağışlann azalması çölleşme şeklinde ve ayrıca Karadeniz 'de görüldüğü şekilde can altcı heyelanUjr şeklinde kendini gösterir. Evet, yazımın başında sorduğum soruyu tekrarlıyorum: Bu tür felaketler vatandaşlanmızın aklını başına getirdi mi? Ben pek zannetmiyorum. Herkes yine kısa vadeli menfaatlerinin gölgesi altında bu usulsüz işlemlerine devam etmekte, bunlan engeüemesi gerekenler de yine bu menfaatlann etkisiyle gözlerini kapamakta ve sonuçta güzel Türkiyemiz yavaş yavaş bozulmaktadır. BURSA 'DAN bir doçent erilimli bir siyasal döneme girdik. 26 Mart yerel seçiminin sonuçları ANAP iktidarına en zor dönemini yaşatırken yönetimin tepelerinde esen tedirgin rüzgârtar her kesimde etkisini göstermeye başladı. Başbakan ve yakın çevresinin 26 Mart yenilgisine ilişkin tahlilleri yine dönüp dolaşıp basının çevresinde düğümleniyor. Başbakan Turgut Özal, seçim öncesi son radyoTV konuşmasında da sözü döndürdü dolaştırdı başına getirdi ve basını da bir türlü açıkça tanımlayamadığı "güç odaklan"nın arasına kattı; Başbakan'ın seçim ertesi yorumlarında yine basın, Başbakan'ın "vazgeçemediği hasmı" olarak baş köşede yerini aldı. Seçimin ertesi günü de ilk ceza yine basma kesildi ve ithal kâğıdın tonuna 150 dolar fon getirildi. Hükümet çevrelerinden gelen birçok belirti, basma ikinci (bu dönemin ikinci) ceza olarak SEKA'nın da kâğıda yüzde 30 dolayında bir zam yapmasınm eli kulağında olduğu yolunda. Basınla ilgili yeni yasal düzenlemelerin de gizlice hazırlanmakta olduğuna ilişkin bazı belirtiler ortaya çıkıyor. Başbakan Ozal son konuşmalarında yine birkaç kez "yalan haber" meselesini ortaya attı. Başbakan'ın eşi Semra Özal da çeşme açmak için Bursa'ya giderken Yalova'da "haberlerin gazete mutfaklannda çarpıtıldığım" söyledi. Hükümet çevreleri geçen yıl gündeme gelen, basının ve kamuoyunun yoğun tepkisi üzerine vazgeçilen "yalan haber yasası" ile ilgili bir çalışma olmadığını söylüyorlar, ama söyleşilerde şunları söylemekten de geri durmuyorlar: Insanların haysiyetiyle uğraşan haberlere, yalan haberlere çare bulmak gerekmez mi?... Öyle bir haber yazılıyor ki bir insanın ocağı sönüyor..." Basının büyük tepkisine yol açan yasal düzenlemeler daha önce yine Sayın Oltan Sungurlu Adalet Bakanlığı görevindeyken gündeme gelmişti. O günlerdeki tartışmalarda, uzun toplantılarda Sayın Sungurlu bazı yasa tasarılarında geri adım atmış, ama bazılarını usta düzenlemelerle geçirmeyi başarmıştı. Sayın Sungurlu'nun yeniden Adalet Bakanı olmasıyla birlikte basın çevrelerinde kaçınılmaz olarak bazı soru işaretleri ortaya çıkmıştır. Sungurlu bu yolda bir hazırlığı olmadığını söylemektedir. Ancak başkent kulislerinde yeni bir yalan haber yasası hazırlığından söz edilmektedir; hatta basının tepkisini yumuşatacak bir formül olarak Basın Konseyi'ne yasal bir statü kazandırılması ve "yalan habere ceza" sisteminin böylece dolaylı olarak basma onaylatılmasına çalışılacağı söylenmektedir. Önümüzdeki günlerde, sandıktaki yenilgisinin sorumlusunu basın olarak gören Başbakan Özal'ın yeni girişimlerine tanık ve hedef olmamız sürpriz olmayacaktır. Ancak ANAP'ın içinde de sorumlu görevlerde de Başbakan'ın basınla ilgili tutumunu onaylamayan uzak görüşlü siyasetçiler vardır. İçinde bulunduğumuz ortamda da demokrasinin geleceği açısından en önemli etkenlerden biri bu uzak görüşlü siyasetçilerin açık uyanlarda bulunmaları olacaktır. Basın, başarısız politikacıların günah keçisi değildir; basını öyle gören politikacılar da siyaset sahnesinden en hızU kayanlar olmuştur. CHP Gaziosmanpaşa eski llçe Başkanı, istanbul Belediye Meclisi eski üyesi ve Yıldıztabya Mah. muhtarı mümtaz insan sevgili SEVİM AK yazdı BEHİÇ AK resimledı İçımde garip bir heyecan vardı Pencereden gün boyu hiç ayrılmadım. Perdenin açılacağı anı^ bekleyıp durdum. Akşama doğ1 ru perdeyi sarı. kıvırcık saclı bir kız açtı Pencereden dürbunle etrafa bakmaya başladı Karsı pencerenın yeni sahıbi hoşuma gıtmıştı HÜSEYİN ÇOLAK Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi pazartesi günü (3.4.1989) öğle namazını müteakip Yıldıztabya Camii'nden kaldınlarak Eyüp Sultan'a defnedilecektir. Tüm dostlarına başsağlığı dileriz. AİLESİ İSTANBUL BAROSU KURULUŞ PROGRAMEVDA BUGÜN: İSTANBUL KONSER SALONU • 11.00 Açıhş • 14.00 Panel "Öliim Cezası" Yön.: Yekta Giingör ÖZDEN, Prof. Dr. Fanık EREM, Av.HalitÇELENK, Mr. Michael JENDRZEJCZYK YARIN: İSTANBUL GAZETECILER CEMIYET1 • 11.00 Yargılanmış Kitaplar Sergisi • 14.00 Panel"Ukenceyi Önlemenin Yollan ve Gözaltındaki Sanığın Avukattan Yararianma Hakkı" Yön.: Av. Gulein ÇAYLIGİL, Miss Anne BURLEY,' Prof. Eralp OZGEN, A\. Turgut Kazan. ^ Uçurftnam Bulut Şjmdi Jfc DELTA varken T3ELTA alınır MODERNA.Ş. İSTANBUL 567 03 03577 10 55 I TURK DİLİ DERGİSİ MartNisan sayısı: Ahmet Miskioğlu, Cemil Yener, Mehmet Salihoğlu, Doc. Mustafa Durak, Doc. Bahadır Gülmez, Oktay Akbal, Ali Srmen, Mahır Ünlü, Dr. A.Cengiz Buker, Doc. M.Fuat Bozkurt, Tahsin Şimşek, Süleyman Özcan, Rehber Aydın, Aydoğan Kekeri, Ali Özenç Çağlar, Ziya Marangoz, Birsen Alüner, Naim Tirali, Behzat Ay, Muzaffer Uyguner, Kemal Bek, Yümaz Yeşildağ ve Arat Ovatlı'nın araştırma, eleştiri yazüan ve şiirleriyle çıktı. İki ayda bir çıkar. P.K. 118 Kadıköy "Gokyuzune hiç dıkkatlı bakmadım mı? Bir yığm bulut vardır gokte. Hepsı başka başka, hepsı bir şeylere ben?er Eskimıs mendiller. kaybolan camaşırlar, uçan balonlar. ucurtmalardır bulutlar Aaaa1 Doğru gahba. Şu pembe bulut annemın balkondan calındığım sandığı gecelığine ne çok benziyor. Yakası kıvrım kıvrım dantelli." REDHOUSE Yayınevi Rızapaşa yokuşu, No. 50 Mercan 34450 İstanbul Tel. 527 81 00 (pl£f İZGMlV • • BUTUN OGRETMENLER İngiliz, Deneyimli ve Profesyonel t ŞÜKRAN BORCU Anamız Raşide TURHAN'm hayatının son evresinde tıbbın tüm olanaklannı seferber eden ülkemizin onuru, seçkin bir sağlık kurumu olan İSTANBUL ÜNlVERStTESl KARDtOLOjt ENSTİTÜSÜ'nün tüm görevülerine yaşadığımız sürece minnettarlık duyacağız. Özellikle: GALERI İLAN MALATYA KADAŞTRO MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ'NDEN Esas No: 1982/171 Karar No: 1988/305 Mahkememizin yukarıda esas ve karar numarası yazılı 17.11.1988 tarihli ilamıyle Malatya Merkez Bindal Köyü Hasanı Hışt mevkiinde kain 95 parsel nolu taşınmazın davacı Hüseyın Boztepe tarafından davalılar Aliseydı Yılmaz \e müşterekleri aleyhine açtıkları kadastro tespitine itiraz davasımn yapılan yargılaması sırasında vaki tespitin iptali ile dava konusu taşınmazın müstakilen Abuzer oğlu HÜSEYİN BOZTEPE adına tesciline karar verilmiştir. Davalılardan Yusuf oğlu MEHMET'in ölü olduğu anlaşıldığından gerek kendisinın gerekse varislerinin kimler olduğunun yargılama sırasında tesbit edileraediğinden ilanen tebligat yapılmış olmakla; Mahkememizce verilen hukmun davalı Yusuf oğlu MEHMET varislerine karar tebliği yerine kaim o'mak uzere Yargıtay yolu açık olmak uzere ilan tarihinden itibaren 15 gün ilave edilmek suretiyle ilanen tebliğ olunur. Basın: 40734 Prof. Dr.Nuran YAZICIOĞLU Prof. Dr. Canan EFENDİĞlL KARATAY (ABD'den ilgisini sürdüren) Prof. Dr.lar. Deniz GÜZELSOY, Muzaffer ÖZTÜRK, Esat EŞKAZANPa Doç. Dr. lnd FIRATLI'ya, Uz. Dr.lar: Rasim ENAR, Masis PERK, Hüsnü ALTAN, Ahmet HİSAROĞLU na, As. Dr.lar Arif AKGÜL, Necla HÜSEYİNOCLOe Servet ÇEVİK'e Gn. Sek.: İsmail GERÇEK'e Sekreterler. Hacer ERSEK, Yıldız KAYHAN, Emine ÖZ, Hülya SEZGİN'e Hemsireler: Elif ÖZDEMİR, Ülkuye TATAR, Havva KOÇAK, Melahat ŞENOL, Saadet BALOVA, Saadet ÇUHADAROĞLU, Yasemin ŞEN, Emine ÜZEN, Hülya ŞAHİN'e Hst. gprevlileri: Elif AVCI, Nazlı ERDOĞAN, Şahsinur DEGİRMENCİ, Nazmi ORHUN, Cafer DEMİREL, Nurettin KALA, Nurettin ŞAHİN'e, Cenazemize katılmak suretiyle ve diğer yöntemlerle acımızı paylaşmak lütfunda bulunan dost, arkadaş, akrabalanmıza ve hizmeti geçenlere teşekkürierimizle saygılar sunarız. Feza TURHAN Talat TURHAN Güzul SanaOmr Dtgki • Bedri Baykam • Muhsin Kut • Remzi İren • İle söyleşi... • Stüdyo BM • ŞahikaEsat Tekand • Genç yetenekler... Bütün bayilerde ALDINIZ MI? Telefonla olailirsiniz. Abone [ Tel: 130 03 22 ' Cambrıdge Fırst Certıfıcate' Kursu ve Kursların Başlama Tarıhlerı Gunduz 27" Mart 1989 Akşam 27 Mart 1 989 Haftasonu 1 Nısan 1989 İSTANBUL ANKARA Te< 147 09 83152 82 7172 Tel 135 30 94135 23 97 flume Caa No 92 4 Zekı Bey Apt DsnarDey İSTANBUL Selanık Cad No 8 Kai 5 Kızılaj'ANKAFA Onde gelen kuruluşların temsilcılığını yapan şırketımızde Satış Mühendısı olarak görev alacak. • Çok iyi derecede Almanca bilen • Askeriikle ilişkisi olmayan • Şoför ehliyeli bulunan Uakina Uuhendisi aranmaktadır Istekhlenn (1) 154 09 70 den Sn Hülya Alkan'dan randevu almaları gerekmektedır /~7 SATIŞ MÜHENDİSİ 553 45 20 (16 Hat) olarak değişmiştir. Lütfen not ediniz. TAMEK HOLDİNG A.Ş. FRUKOTAMEK MEYVA SULARI SANAYİI A.Ş. TAMEK GIDA SANAYİİ A.Ş. REPİT GIDA MADDELERİ SANAYİİ VE TİCARET A.Ş. MEKTA TİCARET A.Ş Telefonlarımız Canbulat \I^\I\ Dışticaret A.Ş /~7 TÜRK KALP VAKFI Muayene ve Kontrol için Tel: 175 12 45 • 148 58 66