02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
16 NİSAN 1989 KÜLTÜRYAŞAM HAYVANLAR ISMAIL GÜLGEÇ CUMHURİYET/5 L tSTANBUL ULUSLARARASI FİLM FESTİVALİ FESTİVALDE BUGÜN E m e k : Şeytan Tüyü (12.00), Alice (15.00), Siyah Gözler (18.30), Kumpanya (21.30) S i n e p o p : Adı Carmen (12.00, 18.30), Komformist (15.00), Amerikan İmparatorluğu'nun Çöküşü (21.30) D ü n y a : Berlin Üzerindeki Gökyüzü (12.00, 15.00, 18.30), Filmin Adı Yok (21.30) AKM: Shoah II (09.00, 14.00), Büyuk Diktatör (21.00) Gazi: Umutlar Yarına (12.00, 18.30), Puslu Manzaralar (15.00,21.30) M « d a : Kara Tepenin Üstünde (12.00), Mucize (15.00), Canavar Yemi (18.30), Talihsizlik (21.30) R e k s : öldürme Üzerine Küçük Bir Film (12.00), Yaşam Uzun Sakin Bir Irmaktır (15.00), Özgürlük Çığlığı (18.30), Camomile (21.30) CANlfA NBVAR SüHVA? \ 8t Bü FAPt i HJOVANLAZIN BOİz YCUINA " ' KİM KİME DUM DUMA BEHIÇ AK V zorunda dıilım.. . h i r e n l a n 8 Uluslararası Istanbul Fılm FestivaJi bugun sona erıyor. Bugün gösterılecek l l l l 9 U 1 C I I 21 film arasında Wim VVenders'e 1988 Cannes Şenlıflı'nde en lyı yönetmen ödülünü kazandıran "Berlın Ûzerindekı Gökyüzü" de var. Yan duygusal, yarı komedı, bıraz da sıyasal ve felsefi konuları ele alan fılm Berlın sakınlerinı ızleyen, onlann duşüncelennı dınleyen meleklenn masalı VVenders film içır, "öykümün kahramanları melekler" diyor ve sürdurüyor "Neden olmasın? Fılmlerde canavarları ve hayal urünu yaratıkları görmeye alıştık. Neden kötülük yerine iyilık yapan ruhları da görmeyelim?" Festıval kataloğunda ıse filme ılışkın şöyle bır değeriendirmeye yer venliyor: "Son derece romantik öyküsü bır yana. film, Berlın'ı anlatır Kentın kasveöi, ama sevecen bır portresını çizer. Bırçoklarının bu filmden en çok anımsayacağı şey, onun saf güzellıği saşırtıcı ve duşsel göruntüleri olacak. Görsel bır şölen bu film " > &£ :)'JJ> 'Her film politiktir' Kiiltür Servisi Bugün sona erecek olan 8. tstanbul Uluslararası Film Festivali'nin söyleşilerine katılan son konuk, ttalyan sinemasınjn en önemli yönetmeıüerinden Bernardo Bertolucci oldu. Onat Kutlar ve oyuncu Serra Ydmaz'ın çevirmenlik yaptığı söyleşi sırasında "AyL« Lon«" adlı fılminin 1980 başlarmda ve bu festival öncesinde iki kez sansür tehlıkesiyle karşı karşıya kaldıgının söylenmesi üzerine, "Üçuncü kez denemeye deger" dedi. Festivalin "Ustalara Saygı" bölümünde dört fdmi gösterilen yönetmen, daha sonra kendi başından geçen sansüı öyküleri Uzerinde durdu. Italya'da, " P a r i s ' t e Son Tango" adlı fılmi 15 gün oynadıktan sonra dava açıldığmı, iki yıl sonra da daruştay karanyla imha edilmesine karar verildiğini be Ünîü Italyan yönetmen Bertolucci îstanbul'da PORTRE BERNARDO BERTOLUCCİ Sinema, yaşamın küçük bir anı Unlü ttalyan şair Attilio Bertolucri'nin oğlu Bernardo Bertolucci, 1940 yılında Italya'nın Parma kentinde doğdu. Kendisini, en çok belirleyen ve en önemli eğıtımi veren kişi olarak babasını tanımlayan ve altı yaşından itibaren babasını takiit ederek şiir yazmaya başlayan Bertolucci'nin şiirleri, henüz 12 yaşına gelmeden dergilerde yayımlandı, 15 yaşına geldiğinde amatör fllmler yapmaya basladı, 22 yaşında ise "şaşırtıcı ve etkileyici" olarak nitelendirilen "Devrimden önce" adlı fılmini gerçekleştirdi. "babasından farklı bir şeyler yapmak içın" sinemaya geçen, "örümceğin Stratejisi", "Konformist", "Paris'te Son Tango", "Ay" "1900" "Gulunç Bir Adamın Trajedisi" ve En büytlk korkusu ise kendisini tekrarlaması. Bu fıkir ona büyük bir acı veriyor. "Son Imparator" fılminin başarısından sonra gelen Cengiz Han'ın ya da Buda'nın yasamını konu alan fılm tekliflerini de bu nedenle geri çeviren Bernardo Bertolucci, şu sıralar "küçük bir aşk öykusü" diye nitelendirdiği bir fılm yapıyor. "1968'li yıllarda Jean Luc Godard dahil bütün yönetmen arkadaşlarım Maocuydu, bir tek ben değildim. Ancak 30 yıl sonra Çin'e gidip film çeviren ben oldum" diyen yönetmen, 19691977 yıllan arasında ttalyan Komunist Partisi uyesiydi. Bertolucci, şimdilerde komunist partisi üyesi olmasa da oyunu bu partiye kullamyor. "Son Imparator" adlı filmleriyle ününü bütün dünyaya duyuran Italyan yönetmene göre sinema ya da film, dünyayı degıştirebilecek bir yapıt değil. Yaşamın içindeki küçük bir an sadece. Bertolucci, kendisi için "Sürekli ilerleme ve değişim içindeki bir yönetmen" diyor. lirten Bertolucci, "Daha sonra iki ay hapse mahkum edildim ve bn TtİVWTIf pfv^rr u i n p * filmden dolay. beş yü boyunca oy rlKNIK PİYALE MADRA kullanamadım. Anlaşılan 1980lerin Türkiyesi 1970'lerin . , ... .~,AnMJ IN ltalyası gibi" dedi. Y OBA^N, önceki gün gelmesi beklenen, ( ^'LA/t ancak ltalyan Hava YoUan'nda ^ SEVPPn süren grev nedeniyle bir gün geç gelen Bertolucci, SESAM'da yaptığı konuşma sırasında, kendisine 'neden Tttrkiye'ye geldiğini' sorduğunu söyleyerek şoyle devam etti: "Otelden çıkıp Kieslowski'nin filminin gösterildiği sinemaya kadar yunidum. Sinemaya girdiğirade insanlarla doluydu. Seyirciler dikkatie ve merakla bekByordu. Içimde bir duygu yeniden uyandı. Bu festivalin sinema sa HIZLI GAZETECİ NECDETŞEH lonlanndan birine girmek benim için büyük bir zevk oldu, çiınkıi ben de sinema) ı dolduran insanlar gibi sinema salonlannın ayin yapılan bir yer kadar kutsal oMuğuna inanıyonım." 1960'h yıllarda doğrudan politikayı konu alan fılmler yapan Bernardo Bertolucci, şimdilerde, içindeki politik ve ideolojik öfkenin değiştiğini belirterek "Etrafıma bakıyonım ki tek ben değil, bntün toplum değişü" dedi. Her filmin, "şu ya da bu sekilde" politik olduğunu duşundüğunü söyleyen yönetmen, "Paris'te Son Tango" adlı fılminin de kadm ve erkek arasındaki sımf ilişkilerini ortaya koyan politik bir film olarak ciuşünülebileceğini ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACl vurguladı. IÇELIM V ÇEKiciuâitiiZe.. Duyarlı bir çingenenin fılmi: "Aglama Sevgilim" Ozgün ayrmtılarla klasik bîr aşk "Ağlama Sevgilim" ve benzerleri, bizlere bir şenlikte, karanlık bir salonda veya bir küçük ekranda birden dost, yakın, akraba bir sanatçı ruhunun varlığını kanıtladılar. ATİLL DORSAY Özyaşam öykusünde "Gitan", yani Çingene kökenli olduğu yazılıydı. Ancak Emek Sineması'nda fılm öncesi seyirciye sunacağım Tony Gatliri böyle tanıtmakta duraksıyordum. Malum ya bizde "Çingene" sözcuğü pek iltifat anlamına gelmez (sanırım biz Türklerde bilinçaltı gizli bir ırkçılık var). Ama Gatlif, çok rahat biçimde kökenini belırtti, boyle tanıtmamı özellikle istediğini ima etti. Ve seyircinin kanı (benim kanımın da olduğu gibi) sanırım fılm öncesi bu gür, uzun sath, büytlmemiş çocuk tavırh yönetmene kaynayıverdi. Bu "kan kaynama" olayı, filmle birlikte pekişti, yerine oturdu. Gaüifin "Prensler" ve "Aynlık Sokağı" filmlerinin unünü duymuş, ancak bunlan görememiştik. Yönetmen, bu altıncı uzun filminde, Fransızlann pek sevdiği türden bir aşk öyküsünü anlatıyordu. Annesi yaşında bir ünlü oyuncuya âşık olan yeniyetme bir gencin öykusü... Dorukta ama belki ordan inmek uzere olan ve yalmzca y.mi filmini düşünen bencil bir yönetmenle evli kadm, hocasının "gayri meşru" oğlu olarak ortaya çıkan bu delişmen çocuğa önce yalnızca gülüyor, sonra onda, tum cilası ardındaki boş, anlamsız yaşamının belki bir çözümünü, ilacını buluyordu. Babasının vaktiyle çevirdiği bir filmin (ilk fılminin) baş aktrisi olan annesi ve onun biriktirdiği dergüer,resimler,kupurler, anı defteri aracıhğıyla gerçek bir sinema tutkusu edinmiş, yasamı da hızlı bir fılm şeridi gibi surdürmekte direnen çeşitli film, yönetmen, star referanslarıyla beslenen genç adam, bu olgun, kadınlığının doruğunda, ancak sürekli bir kederle yaralı kadına tutuluyor, karşılık bulamadığı bu aşk, onu bir oyun gibi geien acı bir sona yargılıyordu. AGAÇ YAŞKEN EĞİLİR KEMAL GÖKHAH GÜRSES Ağlama SevgiNm Rlmde başrolü, genç ve yetenekli Remi Martın ıle paylaşan Fanny Ardant en güzel rollerinden birinı canlandırıyor. Festivalde Türk filmleri Türk filmlerinin, kalburüstü yabancı şenliklerin programlarına girebilmesi ve zaten zor durumda olan dağıtım ağı içinde bir yer bulabilmesi için her şeyden önce "ilginç bir fılm" olmanın ötesinde "iyi bir film" tammlamasını hak etmeleri gerekiyor. MEHMET BASUTÇU ~ ^Bımalımh suların dibinde' GARFIELD jm DAVIS tstanbul'a, festivalin son gunlerinde sunulan Türk filmlerinı izlemek için geldim. Amacım, önümuzdeki bir yıl boyunca dış ulkelerde, özellikle de Fransa'da düzenlenen değişik şenliklerden istenen Turk filmlerini karşılayabilecek beş on adlık bir liste oluşturmaktı. Açıkça söylemek gerekirse büyük bir düş kırıklığına uğradım. Eleye eleye kötülerin yanında biraz sivrilebilen iki uç film dışında dış şenliklere önerebileceğim bir şey kalmadı elde. Turk sineması nerede? sorusunun yamtı, "bunalımlı suların dibinde" olacak ister istemez. Her bunalım yeniye gebe olduğuna göre iyimserliği elden bırakmamalıyız; ancak unutulmaması gereken birkaç noktavı da bir kez daha anımsaıalım: Bir, altyapı sorunlaunın çozumü, (laboratuvar, kaliteli araç ve gereç. iki, özenli çalışma bılincıne sahip teknik ele maıı yoKiugunu gıderecek eğiüm programı. Üç, bir film yapmak için ozgün bir duşuncenin değil, onlarca hatta yüzlerce özgun duşuncenin gerektiğinin artık öğrenilmesi. Dort, ne kadar onemlı ve gerekli olursa olsun sadece bır olayı anlatmak, bir gerçeği gözler önune sermek ya da bir bildirıyi ıletmek için yapılan filmlenn düşuncelerini söyleyen insanlann dıyaloglannı elden geldiğınce gorüntulemenın ötesine geçemeyen kısır yapıtlar olarak kaldığmın farkına varılması. Beş, toplumsal ya da politik olandan bireysel ya da ruhbilimsel olan arasında sınırlar çizmek yerine, insan gerçeğinin yoğunluğuna toplumsal doku içinde yepyeni ışıklar tutmanın yollarının araştınlması; Altı, yenı konu ya da sinema dili aranışlarında taklitçiliğin tuzaklarından kaçılması; Yedı, ne yabancı ulkeler için ne de Türk izleyıcisi için (sanki bu iki kavramı tanımlamak mumkunmüş gibi) film yapmak yerine, yönetmenlerimizin her şeyden önce düzeyıni giderek yükseltmeye çabalayacaklan kendi sanat ve yaratıcılık beklentilerinı doyurabilecek yapıtlar gerçekleştirmeye çalışmalan... Curaartesi günu AKM salonunda festivalin yabancı konuklannın da katılmasıyla gerçekleştirilen Turk Sıneması konulu toplantıda lumu açıkça dile getirilemeyen ancak özel konuşmalarda belirginleşen duşünceler bunlardı. Turk filmlerinin kalburüstü yabancı şenliklerin programlarına girebilmesi ve zaten zor durumda olan dağıtım ağı içinde bır yer bulabilmesi için her şeyden once "Uginç bir film" olmanın ötesinde "iyi bir film" tanımlamasını hak etmeleri gerekiyor. Evet, "Ağlama SevgilimDon't Cry mon Amour" filmindcn soz ettim sizİCTe... Bizlere klasik bir aşk öyküsüne alabildiğine özgun ayrmtılarla yenileyen, duyarlı bir bilincin ve keskın bir zekânın izdüşümünü getiren, belki pek önemli olmayan, ama sevimli ve sıcak bir filmden soz ettim. Bu film ve benzerleri, bizlere bir şen TARİHTE likte, karanlık bir salonda veya bir kuçük ekranda birden dost, yakın, akraba bir sanatçı ruhunun varlığını kanıtladıklan, bizlerı, çok uzaklardan gelen, ama bizımkiyle ortak bir duyarlıkta birleştirdikleri için önemli değiller mi? Ve bir sinema şenliğinin, giderek herhaııgi bir şenliğin veya sanat etkinliğinin en güzel yanı da bu tur sürprizler değil mi? "Ağlama Sevgilim"de ayrıca Fanny Ardant'ı da en guzel rollerinde birinde görmekten ve "CamomUle"in de oyuncusu olan genç ve yetenikli Remi Martin'i tanımaktan ayrıca mullu olduk. BUGUN MÜMTAZ ARIKAN 16 ISisan Solja, /9S3'T£ 8UGUN, CUMUUB/YCT GAZETeSl'NOE YAYIMLANAN BtK ROPÖRrAJPA, UNUI OYUNCU VASFl RJZA ZOBU, TrVATeC SEriRCIL£tZİ/J/N GÜLOUâÜ $£yt£Ht£ ILGİLİ Fİ&RLERIMl SÖYLEKiişri. cuMHueiYer AOINA R.opofzmj~ı eseçetCLEÇn/SEM KBÇATBMlS (AYGEN^, SOISUSU NA ÖZSTLE Çu yANrrtAHJ ALMfÇTT.'HOfA £ıPEH ŞEYLERİN BAÇlNOA SÜRPGİZLER &EÜK. BUMP4N 8AÇ/IC4, 81CINİM ZOK OUÜ'JtAOA K4LMASt, SEYİGCIA/İN AKLlNOAN S£Ç£A/ ŞEY/N SOrLENMESf DE GÜLDÜ/ZÜIS... ŞuPHESİZjAYDIN KlŞlLEKt 6ULPU/ZMEK DAHA ZORDuBAMCAK, CAHIL IfJSANLAR ASASfNOA OA ÇOK ANLAYIfLI SEYI/ZCİLE/2E SASAM " nı£(kaieı*> tuta*) ve Zoi>u SEY/RCİ NELERE GÜLER?
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear