24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
16 NİSAN 1989 • * * • (Baştarafı 18. Sayfada) nası) degerlendirsiyorsunuz? Bu göriişmelerin yeni süreçteki etkileri ne olacak? CUELLAR Geçmiş görüşmeler için taraflara bir çeşit reçete verdim. Bu reçete onlann doğru istikamette ilerlemeye devam etmelerine yönelikti. Görüşmeye hazıranda yaalı açıklamada belirtildiği şekilde buluşuncaya değin devam edilecek. Haziranda neyi başardığımızı birlikte değerlendireceğiz başarmak sözcüğünün altını çiziyorum, çünkü görüşmelerden somut bir şey elde edebileceğimiz kanısıydayım. HABERLERİN DEVAMI CUMHURÎYET/17 BM Genel Sekreteri Cuellar esneklîk bekliyor laşma taslak planı taraflann göriiş aynlıklannı da yansıtabilecek mi? CUELLAR Umanm, aynı zamanda bu taslak bize bazı ortak noktalan yansıtacaktır, bu görüşmelerde derine inerseniz, görülüyor ki bazı noktalarda köprüler kurulması son derece mümkün. Böyle bir planın oluşturulması açısından, halen çogunluk aradaki aynlıgın genîş olduğu kanısındayken, şimdiye kadar yapılamayan bir şeyin iki ay gibi bir süre içinde gerçeklestirilmesinde ne gibi yeni faktörler rol oynacak sizce? CUELLAR Bu sorunun cevabı başta da söylediğim gibi politik istek. Bir noktada, bütün bu çabarun boşa gitmesi istenmiyorsa ve bütün Türk ve Rum Kıbnslılara olumsuz bir mesaj gitmesi istenmiyorsa bir çıkış yolu gerektiğini anlayacaklanna ikna olmuş durumdayım, Bu aşamada Türkiye ve Yunanistan'dan bir beklentiniz var mı? CUELLAR Tabii onlar bütün bu sürecin garantörü durumda ve şunu söylemeliyim ki, ellerinden geldiğince bana her zaman yardımcı olmaya çalıştılar. Çünkü doğal bir şekilde onlar bu süreçte taraflar haline gelmek istemiyorlar. Sarurım onlann iki taraf üzerinde ahlaki etkisi olduğu herkesin bildiği bir gerçek.. Bu etkiyi olumlu bir anlamda kullanmak için her zaman hazır olacaklanna şüphe etmiyorum. İki tarafa da olumlu sonuçlar elde etmek için yardımcı olmalarını kastediyorum. Şimdiye değin yapılan görüşraelere bakarak taraflar arasında anlaşma sağlandığmı söyleyebileceginiz ortak noktalar var mı? CUELLAR Sanınm bazı ortak noktalar var, bunları açıklamak istemiyonım, ancak şu anda bize gereken şey, iki tarafın da gerçekten içtenlikle ve esneklikle uzlaşma içinde bir çözüm bulmak için uğraştığını gösterecek ve kamuya açık bir kanıt. Güvenlik Konseyi'nin geçen aralıktan beri Kıbns konusunda bir tutum degişikliğine gidecegi söylenüleri var. Bn konuda gonişiinüz nedir? CUELLAR Güvenlik Konseyi'nin durumu dikkatle gözlemliyor olması son derece normaldir. Anladığım tek şey ve bu konuda size teminat verebilirim ki, Güvenlik Konseyi her zaman bir gelişme var mıdır, görüşmeler ne yönde gitmektedir diye soracaktır. Bu aşamada ancak bunu söyleyebilirim. Bundan başka bir gjrişimden haberim yok, zaten şu anda yeterince işin içindeler değil mi? Her altı ayda bir kararı yenilemekteler, tabii eğer bir noktada başka bir yaklaşım denemeye kalkarlarsa bu onlara kalmış bir şey. Ben Güvenlik Konseyi'ne hiçbir yaptırımda bulunamam yalnızca onlann adına hareket ediyorum. Ancak yakın gelecekte böyle bir ihtimal olduğunu sanmıyorum. Hazirandan önce böyle bir ihtimal olacağını sanmıyorum. Güvenlik Konseyi hangi koşullar altında bir tutum degişikligine gidecektir? CUELLAR Tabii, eğer Güvenlik Konseyi'ne gidip, durumda hiçbir ümit olmadığını söylemeye zorlanırsam, bilmiyorum, bu durumda Konsey 'Peki öyleyse bu vaklaşımı degiştirelim, yeni bir yaklaşım geliştirelim, yeni bir fonım yanıtalım' diyebilir. Bu ben son derece olumsuz bir rapor yazmadığım sürece Konsey'in tutumunu değiştirmesi için bir neden görmüyorum. tki lider arasındaki guvensizlik ortamının sizce nedeni nedir bu nasıl değişebilir? CUELLAR Karşıukh güvensizlik maalesef en başta iletişim eksikliğinden kaynaklanıyor. Benim için ki adada bir süre yaşamış olan biri için bunu gözlemek son derece hayal kırıklığı yaratan bir şey. tki toplumun birbirini görmezlikten gelmesi, yani. Birlikte çalışmaya başlamalarını görmek isterdim. Adanın geliştirilmesi için çalışüması, okullarda, üniversitelerde birlikte çalışmalarını isterdim, çünkü o kadar çok ortak çıkarlan var ki, adanın refahından başlayarak devam eden. Son derece gelecek vaat eden bir ada. Sanınm, iki topluluk arasında ilişkiler başlamadığı sürece bu karşılıklı güven ortamının yokluğu devam edecek. İki taraf da kendi önerilerini şimdi birbirleriyle rahatlıkla görüşebiliriyorlar, artık sadece önerileri değil, bir de birlikte ne yapabileceklerini düşünürlerse çok daha iyi olabilir ve bu da gerekli atmosferin oluşmasına yarayacaktır. Anlayacağınız gibi benim çok işime yarayacaktır, eğer atmosfer farklı olsaydı ben çok daha fazla aşama kaydedebilirdim. G O Z L E M UĞUR M M U U C (Baştarafı l. Sayfada) Merkez Bankası Başkanı değiştirilmesi gereken bürokratların başında yer alır. DPT müsteşarı da... Örneğin Emniyet Genel Müdürü de öyle. Bunlar bir iktidar değişikliğini gösteren simgeler ve göstergelerdir. Bunun dışında, her yeni iktidarın bürokrasiyi, tepeden aşağıya hallaç pamuğu gibi atması memur güvencesini yok eder. Ediyor da... Merkez Bankası Başkanı iktidarın "para politikası"nm da sorumlularındandır. ANAP'ın para politikasını kıyasıya eleştiren SHP, iktidara gelirse, bu politikanın önde gelen sorumlusunu nasıl görevde tutacaktır? Merkez Bankası başkanları, uluslararası finans çevrelerince tanınırlar. Acaba SHP, "Samcoğlu'nu görevde tutanz" derken IMF ve Dünya Bankası'na güvence mi veriyor? Doğrusu bu kadarına inanmak güç.,. Güç, ama Baykal gibi deneyli bir siyasetçinin ağzından böyle sözlerin boş yere çıkacağına inanmak da bu ölçüde güç. Baykal, neden Saracoğ/u'nun görevde kalacağını söylemek geregini duydu? Buraya bir nokta koyup. Ecevit hükümetin'ın bir türlü görevinden almadığı, alamadığı, almak istemedıği MİT hukuk müşaviri emekli Albay Şahap Homriş'ten söz edelim. Hem eğitici olur, hem de olası hükümetler için yararlı bir ders. MHP ve Türkeş güç kazanıyorlar. Her yerde adamları var. Adamları ye yakınları. Tabii MİT'te de... MİT'in hukuk müşaviri Şahap Homriş, bu göreve 1966 yılında atanmış. Homriş adı, daha önce 1960 ihtilali sıralarında kurulan "Türk Kültür Demekleri" nedeniyle duyulmuştu. 13 Kasım 1960 tarihinde Alpaslan Türkeş ve 13 arkadaşının o günkü ihtilal yönetimince yurtdışına sürülmesinden sonra genel başkanlığını Homrişrın yaptığı bu dernek de kapatılmıştı. O günlerin Ulus Gazetesi'ni karıştıranlar, Bülent Ecevifm bu dernek ile ilgili haklı ve sert eleştirilerine rastlayacaklardır. Homriş'm oğlu, Türkeş'in kızı ile evlenmişti. Türkeş ve Homriş dünür olmuşlardı. Aradan yıllar geçmiş. UlusGazetesi köşe yazarı Bülent Ecevit 1979'da başbakan olmuştu. Alpaslan Türkeş de MHP Genel Başkanı olarak "ülkücü" adı verilen gençleri yönetiyordu. Türkeş'in dünürü Şahap Homriş de MİT'teki hukuk müşavirliği görevindeydi. Şahap Homriş adı, 1979 yılında bu köşede yayımlandı. MİTteki görevi anlatıldı. MİT'teki görevi ve ilişkileri konusunda bilgi verıldi Homriş. noterden açıklamalar göndererek yazıları yanıtlamaya çalıştı. O günlerde Demirel başkanlığındaki 2. MC hükümeti düşürülmüş, yerine Ecevit hükümeti göreve başlamıştı. Bekledik ki, Şahap Homriş görevinden alınsın... Hayır. Ecevit, MHP Genel Başkanı Türkeş'in dünürü Şahap Homriş'e dokunmadı. "Kışkırtıcı ajan" diye seçim alanlarında suçladığı Doç. Dr. Mahir kaynak da Ecevifm başbakanlığı döneminde MİTte yükseldi. 12 Mart döneminin ünlü savcısı Baki Tuğ, yine Ecevit döneminde, bütün uyarılara karşın her subayın yapması gereken "doğu hizmetine" bile gönderilemedi. "Üikü Ocaklan'na silah veren yüzbaşılar" adlarıyla, sanlarıyla, tabanca numaraları ile belli oldu. CHP hükümeti, demirbaş silahlarını ülkücü katillere veren bu iki subayın kıllarına bile dckunamadı. Bu yüzbaşılardan bir tanesi, istanbul Kartal'da görev yaptı Sonuç: 'iktidar" olamayan CHP hükümeti. "geliyorum" diyen 12 Eylül ihtilali ile tarih sahnesinden çekildi. ANAP'ın para politikasından sorumlu bürokratlarla sosyal demokrat düzen nasıl kurulacaktır? SHP üst yönetimi, Rüşdü Şaracoğlu'na bu güvenceyi verdikten sonra Bülent Şemiler için de "yurda dön çağrısı" yapsa diyoruz. Belki sosyal demokrat düzende Şemiler gibi bankacılara da yer vardır. Ne bilelim biz! Yıl 1978... Bu hedefi, yayımladıgınız ortak bildiride bütünlüklü anlaşma taslak planı olarak isimlendirdiniz, bunu kastediyorsunuz değil mi? CUELLAR Evet, aklımızda olan da bu, taraflar bu hedefi kabul ettiler, birlikte ve bizimle beraber, özel temsilcinı ve iki sayın lider birlikte bu planı oluşturmak için dikkatlice çalışacaklar, aynı zamanda bu onlan bir taahhüt altına sokmayacak. Söz konusu bütünlükJü an EVET/HAYIR (Baştarafı 2. Sayfada) lerde! Örümcek Ağı1 kitabıyla kendini benimsetmiş yazın dünyasına. Okul kitaplarına şiirleri girmiş daha yirmisindeyken... Ezberlemiştim: "Bir merhamettir yanan daracık odaların İsli lambalarında isli lambalarında / Gelip geçen her yüzden gizli bir akis kalmış Küflü aynalarında küflü aynalarında / Atılan elbıseler, boğazlanmış bir adam Kırık masalarında kırık masalarında Bir sırrı sürüklüyor terlikler tıpır tıpır İzbe sofalarında izbe sofalarında / Atıyor sızılann çıplak duvarda nabzı Ç'vi yaralarında çivi yaralarında Kulak verir ki zaman tahtayı kemiriyor Tavan aralarında tavan aralannda Ağlayın, aşinasız sessiz, can verenlere Otel odalarında otel odalarında." O "Güzel Yazılar"daki şiirler, öyküler miydi bende yazın sevgisinı uyandıran, yazarak kendımi, duygularımı anlatmak isteği veren?.. Sanınm bunların başında "Otel Odalan" ve "İstasyon" geliyordu. Ne güzel şeydi yazmak! Duygularını satıtiara dökmek! Ustelık de akılda kalıcı bir uyum sağlayarak, dizeler biçiminde... Herkes ilkgençlik yıllarında şiirler yazar. Bu yüzden "şair" olduğunu sanan, hatta bu aldanışı yıllarca sürdüren insanlar vardır. Oysa şair az yetişen bir mutlu yaratıktır. Kimseye benzemez, kimse de ona benzemez. Ben de lise yıllarında şiirler yazdım, ama kimseye göstermeden, çekine çekine dergilere yollayarak hem de uydurma adlar altında... Sonra anladım, şiir yazmak, gerçek bir şair olmak bambaşka bir durum, apayrı nitelikler gerektiriyor. Bunu zamanında anlayana ne mutlu! Güneş battı. Necip Fazıl'ın 'Sandım bir cenk akşamı' dediği gibi... Ama barış içindeki Edremit Körfezi'nin ufkunda çekip gitti. daha doğrusu ağır ağır ındı Necip Fazıl'ın bütün şıırlerıni bir araya getiren Çile' adlı kıtabmı okuyorum. Yeni eski şiirler bir arada. Birçok dizeleri de değiştirmiş. Kimini Türkçeleştirmiş, kiminı de kendi "ideologya örgüsü"ne uydurmuş, bozmuş!.. "$imdi gözüm büyük sanatkârlıkta" dizesinden sonra şair Necip Fazıl'da büyük bir değışme oldu. Kendini başka bir davaya adadı. Bunu 'O ve Ben' kitabında anlatıyor. Kendi açısından iyi mi yaptı, kötü mü? Bunu okurlardüşünsün. Ben 'şair' Necip Fazıl'ı 1945'ten sonra yitirdiğimi söyleyebilirim. Bambaşka bir kişi çıktı ortaya. Ülkemizde laiklik anlayışını yıkmaya yönelik bir çabanın öncusü. Benim dostluğum 1943 ile 46 yıllarını kapsar. Yazdıklarını seven bir genç okuru idim. 1943'te çıkan dergisinin de yazarı oldum. 'Büyük Doğu' bir sanat ve yazın dergisi kaldığı sürece.. Sonra baktım ki "üstat" yanlış bulduğum bir yöne doğru koşuyor, koptum o sevdiğim şairden, o şair dosttan... Nerden nereye! Şu Edremit Körfezi'nde güneşin batışını izlerken bütün bunlar bir bir canlandı. Oktay Rifat ne der: "Anılar kuşlar gibi dal ister konacak " Öyledir, Necip Fazıl'ın eski yeni şiirlerini bir kez daha okurken böyle güçlü bir sanatçının kendini. hem de uzun bir zaman boyu, ta kırk yaşından seksenine kadar değerli yıllarını sanat dışı çabalarla ziyan etmesinin hüznünü duydum. "Kimbilir nerdesiniz Geçen dakikalarım Kimbilir nerdesiniz / Yıldızların korkarım Düştüğü yerdesiniz Geçen dakikalarım" diyen o, 1930'ların 20 yaşlarındaki şairinin, yanlış bir yolda kendini, sanatını tüketmesinin acısıydı bu... "Zamanın çarklan Sizi yürütüyor Zamanın çarkları Beni öğütüyor" diyordu. Zamana kişi olarak dayanamadı, ama sanınm "genç şair" niteliğiyle yazın dünyasında uzun zaman yaşayacak... OKTAY AKBAL İşçi ve Demokrasi (Baştarafı 1. Sayfada) Orneğin, bir askeri rejimin ne anlama geldiğini, geniş işçi kitlesi artık daha iyi anlamış olmalıdır. 12 Eylül 1980 le birlikte demokrasinin tümüyle rafa kaldınlması... Grev, toplusözleşme, sendikal örgütlenme yasakları... Askeri yönetimin dikte ettiği yeni siyasal rejimde budanan işçi hakları... Bunların anlamı, artık eğitimi en sınırlı bir kamu kesimi işçisi için de açık sayılmalı. Çünkü o, bazı haklardan yoksun kalışının anlamını kendi yaşamında somut olarak görmüş bulunuyor. 12 Eylül askeri yönetimine kadar kamu kesiminde ücretler, enflasyonu genellikle yakalamış ve bir ortalamayı her zaman tutturmuştu. Oysa 12 Eylül'den bugüne uzanan çizgide gerçek ücretler gerilemiş, işçinin satınalma gücü enflasyon karşısında darbe üstüne darbe yemiştir. İşçi, demokrasinin rafa kaldırılmasının ne anlama geldiğini, çarşıpazarda, mutfakta, günlük yaşantısında hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde yaşamıştır. Bu deneyimin, gerçek ücretlerle demokrasinin iç içeliğini işçiye göstermiş olması gerekir. Batıda demokrasinin gerçekleşmesi, geniş işçi kitlelerinin ekonomik ve toplumsal hakları uğruna yüz yıl boyunca verdikleri büyük mücadeleler sonunda mümkün olabilmiştir. işçiler, bir yerde söke söke elde ettikleri haklarını bir daha yitirmemek için, demokrasi konusunda duyarlı davranmayı öğrenmişlerdir. Bugüne değin ülkemızde haklarını genellikle "tepeden" almış olan işçilerimiz için de, demokrasi konusunda yeni bir dönemin aralandığı söylenebilir. Yasadığımız işçi eylemleri bir başka noktaya daha ışık tutuyor: Yasakçı anlaytşları bir sınırın ötesinde sürdürmek olanaksızdır. Mevzuat ne denli kısıtlayıcı olursa olsun, bıçak kemiğe dayanmaya başlayınca, tüm yasaklar kâğıt üstünde kalmaya mahkumdur. Kamu kesimi işçilerinin eylemleri bu gerçeğe de işaret ediyor. Eğer bu gerçeği yeterince algılayabilirsek, ülkemizde işçiışveren ilişkilerini çağdaş ve demokratik bir içeriğe kavuşturmanın zamanı gelmiş demektır. Ayrıca Avrupa Topluluğu'na tam üyeliği amaçlayan, ILO ilkelerini devlet olarak benimsemiş bir Türkiye, başka türlü davranamaz. Bu çerçevede vazgeçilmesi gereken bir başka yasakçı anlayış, işçipolitika bağlantısıyla ilgilidir. Sendikaların partilerle organik bağ kurmalannı önleyen kurumsal yasaklar, eğer rejimin adı d&mokrasi olacaksa, artık kaldırılmalıdır. Bu kurumsal kopukluğun yanı sıra, sosyal demokrat partileri yine birinci derecede ilgilendirmesi gereken bir de toplumsal kopukluk söz konusudur. işçılerle sosyal demokratlar arasındaki bu kopukluğun da kaldınlması ve işçilerin siyasal katılımı için daha yoğun çaba sarfedilmesi verinde olacaktır. Türkiye, tarihinin en büyük işçi hareketine sahne oluyor. Yükselen işçi muhalefetinin en çarpıcı özelliği, kendiliğinden bir hareket olması ve sendikaları aşmasıdır. Sosyal demokrat siyaset adamlannın tamamen seyirci durumunda kalmaları ise, olayın, üstünde düşünülebilecek bir başka boyutudur. Kamu kesiminde çalışan yüzbinlerce işçinin büyük bir olgunluk ve kararlılıkla vermekte oldukları hak mücadelesinin, Türk demokrasisini tıkayan kanalları da açmaya yardımcı olacağına inanıyoruz. Vııralhan'dan NATO'yaövgü Dıs Haberler Servisi Eski Milli Savunma Bakam Ercan Vuraihan, bakanlıktan ayrıldıktan sonra verdiği ilk konferansta Sovyet Lideri Mihail Gorbaçov'un silahsızlanma ve yunmşama politikasırun ihüyatla karşılanması gerektığini söyledi. Vuralhan, dün Istanbul'da Mülkiyeliler Birliği'nin "Cumartesi Buluşmalan" çerçevesinde, "Degişen Dünyada Türkiye' nin Stratejik Ounımu ve Batı ile tlişkiler" konulu bir konferans verdi. Vuralhan, konuşmasının önemli bir bölümünu Sovyet lideri Mihail Gorbaçov'un yumuşama ve silahsızlanma politikalarının Batı savunması üzerindeki etkisine ayırdı. Reforrhların sonuçlan için şimdiden kesin bir hüküm vermenin mümkün olmadığını savunan Vuralhan, aşırı iyimserliğe kapılmamak gerektiğini belirtti. Eski Savunma Bakanı Vuralhan, konuşmasında NATO'dan övgüyle bahsederken Türkiye'nin 40 yıldır barış içinde yaşamasını NATO'ya borçlu oldugunu söyledi. Aslmda, her Erkek Gömleği birazda, kadınlann begenmesi içindir. Ejazı kadınlar, yeni bir gömlek seçmekten zevk duyarlar sevdikleri erkeğe... (Çoğu, müşterimizdir. Mağazalanmıza geldiklerinde, Erkek Bölümü'ne de uğrarlar.) Bazı kadınlar ise, gömleğin en iyisini kendi seçmeyi bilen erkekleri zevkli bulurlar. (Onlann da çoğu Vakko müşterisi.) Bazı kadınlar için, bir de, bir yaz sabahı, sevdiği erkeğin bir gömleğini giymektir zevk... Unutulmaz bir zevk. Vakko Yaz Gömlekleri Koleksiyonu gene olağanüstü zenginlikte: Göreceksiniz, üç zevke de uygıın... VAKKO "Moda Vakko'dur"
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear