26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
VMHURİYET/& PAZAR YAZILARI 31 ARALIK 1989 Bübao'dan Berlin'den Doğrusu bizim sütçü yanında dev oğlunu getirmekte haklı. Bu hindileri ancak bu delikanlı taşıyabileceği gibi bu delikanlı olmadan hindiler satılamaz. Çaresiz, 180 bin papeli bayılıp hindimizle baş başa kaldık. Bütün gece uyku tutmadı, ama ertesi sabah müthiş bir fikirle kalktım. MİNE G. SAULNIER BİLBAO Dünyanın neresine giderseniz gidin, aydınlar aynı dili konuşur. "Aklın yolu birdir" sözu boşuna söylenmemiştir. Aynı sözcükleri kullanmasalar da Türkiye'li aydınlar Japonyalı aydmlarla anlaşmakta hiç güçlük çekmezler. Ne yaak ki, toplumlann genel düzeyini bir avuç aydın değil, kalabalıklar belirliyor. Baskistan'a ilk geldiğimde, beni en şaşırtan özellik, Bask köylüsünün bırakın başka uluslara aykrrüığı, güney tspanya'daki toprak insanlarından ne kadar farklı olduğuydu. Bizim sütçü yetmiş yaşlannda, güzel bir kadın. Ingiltere ana kraliçesinden tek farkı, sabahlan çekçekli bisikletiyle süt güğümleri taşıması. Bembeyaz saçları hafif mavimtrak boyalı, ytizü sürekli güneş yanığıdır. Kulaklannda belki taklit, ama "Chanel modeli" inci küpeler vardır. Aslında süt kaynatmaktan nefret ederim, çünkü her seferinde unuturum. Taşar ve ortalık batar. Ama sen gel böyle bir sütçü tanı da sütü hâlâ karton kutudan iç! Çaresiz ondan alıyonız, pişire taşıra idare ediyoruz. Geçen yılbaşı, Edurne (sütçünün adı), "hindi ister misin" diye sordu. Incileri, pardon; inekleri gibi hindileri de varmış. açıkta geziyorlar~" Kudamm'da Sütçü Edurne'nin yılbaşı hindisi lotus çiçeği gordunuz mu? Kulağı küpeli Ingiltere'nin ana kraliçesi, hindi teklif eder de kırabilir misiniz? "Peki, getir bir tane" dedik. Bu arada ömrümde hindi pişirmediğimi de eklemeliyim. Bir şeyler yapacağız işte. lspanyollar özellikle yılbaşı öncesi gece saat ll'lere kadar alışveriş ederler. Yani satıcısınm gece saat ona doğru kapıya hindi getirmesi son derece doğaldır. Nitekim öyle oldu, kapı çalındı, açtım baktım; karşımda iki metrelik, bir dudağı yerde bir dudağı gökte sarışın bir dev! Yanında bizim ufak tefek incili sütçüyü görmesem, çığlığı basacağım. Baskistanlı Edur"Yen bindisi. E&mle besledim. ne, "Himli" dedi ve devin elindeki besili koyun boyutlannda bir hayvanı gösterdi. Tükürüğümü zorla yutarak "kaç kik>?" diyebilmişim. "On bir k i o " diye sırıttı. "Kendi elcegizimle yemledim. ÇlftHk hindisi, açıku gezdi." Hay bacağı kırılaydı da gezemez olay<fa. Bir de zayıflamak isteyen insanlara yürüyüş önerirler. Anlaşılan hindi milleti yürüdükçe semiriyor. "Yansını »lsam olmaz mı?" diye irüedim. tki metrelik Bask delikanhsı kaşlannı çattı. Doğrusu bizim sütçü, yanında dev oğlunu getirmekte haklı. Bu hindileri ancak bu delikanlı taşıyabileceği gibi, bu delikanlı olmadan bu hindiler satılamaz. Korkudan kapıyı kapatamıyörum, bir yandan da bizim ufak tefek sütçüye bakarak düşünüyorum: Bu ne berekettir ki yarabbi, bu kadından hindiler koyun, oğlanlar, kamyon gibi çıkmaktalar! Hindiyi ufaltmaya yonelik önerim geri çevrilince, sıra çaresiz kesenin açılmasına geldi. Kaç para? Dokuz bin peseta. Düşmemek için can havliyle kucagımdaki hindiye tutundum. Bizim paramızla aşağı yukarı 180 bin lira ediyor! Bu hayvan havyar yiyerek mi semirdi yoksa a dostlar? söylemekteler. iki, bu Baskistanda 250.000 ETA yandaşı var. Ya bu dev onlardan biriyse ve kafası kızar bizi mimlerse, korkusu çekmekteyim. Yediğim haltın faturasını duyan bizim şef, fırladı geldi. Karşımızdaki bir Bask devi, kendisi de orta boylu olduğu için arkamda durarak fısıl fısıl başımm etini yiyor: "Sen bep böylesindir zaten, bflmeden etraeden, dır, dır, dır." Bir yandan arkaya doğru sinek kovma hareketleri yapıyor, bir yandan deve karşv sınüyorum. "Caydım" deyip kapıyı çarpmamamın iki nedeni var: Bir, aynı sahanlığa açılan diğer üç daireden komşulanm, sahneyi pek bir eğlenerek seyrediyoTİar. Bir yandan da " D a ta karo, pero rikusiıno" diye malın pahalı, ama pek lezzetli olduğunu Çaresiz, 180 bin papeli bayılıp hindimizle baş başa kaldık. Bütün gece uyku tutmadı, ama ertesi sabah müthiş bir fikirle kalktım. Hindiyle birlikte soluğu kasapta aldık ve hayvanı ikiye biçtirdik. Yansının patisine kırmızı bir kurdele bağlayıp, güzel bir şişe de şarap eşliğinde doğruca bizim evsahibine götürdük. Adamcağız, "Hii, pabo de kaseride (Çiftlik hindisi!) diye kaç kat teşekkür edeceğini bilemedi. Kısacası Bask hindisinden fazlasıyla kazançlı çıkmış bulunuyoruz. Ama ben n'olur, n'olmaz, Edurne'den süt almayı kestim artık. Ya günün birinde buzağı ister misin der de kıramazsam? Gençlerin taktıkları binbir çeşit küpe, bilezik, kolye ve başka takıların sergilendiği tezgâhlarda genç kızlar zevklerine göre bir şeyler bulmaya çalışır. GÜLTEKİN EMRE BATI BERLİN "Bu gördngönnz aletin, oyuncak da diyebilirsiniz buna, vatanı Hindistan'dır. Tüm genclik, eskiden 'çiçek çocukları' esrar, müzik ve egzoUk düşler için giderdi felsefeler iilkesi Hindistan'a. Şimdilerde, artık limon gibi sıkılmış Avrupa gençliğine başka şeyler gerekli; yeni dinler, yeni felsefeler, yeni oyuncaklar... İşte bu oyuncak da yioe bir Hint düşuncesine dayanıyor. Elle, kendi yapbgımız telden biçimlerie, dünyayı kavramaya çalışıyoruz. Örnegin, bu biçim Güneş'i, şöyle olnrsa Satürn'ü, daire gibi olursa Dünya'Gençlerin taktıkları binbir çeyı, iki daire Venüs'ü, iki daire bir çizgi Mars'ı, iki çizgi arasında iki şit küpe, bilezik kolye ve başka ynvarlak Merkür'ü ve iki büyük takılann sergilendiği tezgâhlarda ters D de Ay'ı gösteriyor." genç kızlar zevklerine göre bir şeyler bulmaya çalışır. Üstelik Arjantin'den Berlin'e eğitim buralarda keselerine, öğrenci için gelen ve zaman zaman Ar harçuklanna göre taküar bulabijantin'e Berh'n'den radyo haber lirler de. leri de veren bir genç kızın anlat"Lotos çiçekleri" durmadan tıklanndan bir şey anlayabilmek biçim değiştirerek açıyor gezgin için tezgâhındaki telden oluştutezgâhlarda. Kudamm, araba, nılmuş, her türlü biçimin verilrenk, ses, insan, eşya panayın gjdiği "lotus çiçegi"ni görmek gebi. rekiyor. Yorulduğunuz yerde durun, Burası Berlin'in en işlek cad çevreye bir göz gezdirin ve Uk desi, Kurfürstendamm, yani kı gördüğünüz kahveye, lokantaya saca Kudamm. Seyyar satıcüann dalın. yavaş yavaş işgahne uğrayan, geceleri her türlü sokak satıcılannın en rağbet ettikleri yer olmaya başlayan Kudamm, Berlinlilerin ve turistlerin en beğendik leri bir alışveriş raerkezi de. Buradan 16. yüzyılda Gnınew«Jd Av Sarayı'na atlarla gidermiş saray erkânı. Şansölye Bismarck'ın isteğıyle de 18. yüzyüın sonlarında bulvar haline getirilmiş. Sovyet Devrimi'nden sonra da göçmen Rusların hücumuna uğranuş, tıpkı tstanbul gibi; Rus lokantalan, Rusların işlettikleri lüks mağazalar, alışveriş yerleri bir anda Kudamm'ı çepeçevre sanvermiş. FarisHen 3 Ispanyol: Picasso, Miro ve Tapies 3 Ispanyol, maddi dünyaya koşut olarak gelişen ve çok kez bu dünyayı yenen gizli duyguları, inançları ile mitolojinin sihirbazhğından yararlamp gizli bilimlerin, efsanelerin koruyuculuğuna sığınarak korkunç hayal dünyalan eşliğinde veryansın ediyor Parislilere. ÜSTÜN AKMEN PARİS Noel sonrası Paris'te hava soluk güneşli. Bu kentteki sanayi nedense geriliyor. Arsa fiyatları dikkat çekici boyutlarda artmakta. Mouffetard sokağında her biri mumlarla ve oyuncaklarla süslü çam ağaçlan ile donanmış küçük dükkânlan seyrederek yürürken insan gene de ister istemez "Paris hem kent hem çiçek hem de kadın diye düşünüyor. " Aynı zamanda hem çiçekkent hem kadınçiçek hem çiçekkız da denebilir. Saydam bir tuvalet giymiş, uzun balo eldivenJeri takrruş, biraz yorgun, her zaman yosma, her "daim" evli ve anlaşılmamış bir kadın gibi şu Paris. Çok sayıda yabancı kökenli insanın kente yerleşmesi, bütün yoğun yerleşme bölgelerinde karşılaşılan güvenlik sorunları, ulaşım çilesi hiç mi hiç çirkinleştirmez onu. Gerekirse makyajını tazeleyip ya da yenileyip olabildiğince çekici gülümser insanlanna. Hep konuklan vardır. Ünlü. Bazen başdöndürücü. Kimi zaman da şaşırtıcı. Çarpıcı. Bugünlerde üç Ispanyol, 22 Avenue Matignon'daki "Gallery Urban"da ağırlanıyor. Üç îspanyol'un biri Pkasso. Obüril MirA. Digeri Stuttgarttan Hükümlü Herbert futbol hakemi AHMET ARPAD STUTTGART "Ofsayt!" Sahanın kenarındaki eşofmanlı adam bağınyor. OfkelL Düdük çalmayan hakeme doğru bazı elkol isaretleri yapıyor. Gol. Adam neredeyse çüdıracak. Çahştırdığı Ravensburg genç takımı 31 yenik. Bütün suç, genelde olduğu gibi, yine hakemde. Yanımda duran siyah paltolu, ufak tefek bir adam: "Herbert daha yeni hakem oldu, fakat gol yine de ofsayttan degildi" diyor. Herbert dediği kişi, saçlarına ak düşmüş, ellisinde biri. Soruyonım. "Hakem olmak için gec kalmamış mı?' Şu ofsayt kuralını tamamen kaldırsalar da herkes rahat etse diye de bir an aklımdan geçiriyorum. Adam dönüp yuzüme bakıyor. Sonra sesini alçalup: "Herbert bir hükümlü", diye mırıldamyor. lyice şaşınyo&ı olduklanru anlıyorlar. Uzerlerine aldıklan sorumluluklar onlara hükümlü olduklarını unutturuyor. Toplumun içinde duygu ve heyecanlannı frenlemesini öğreniyor, otoritenin bUincine vanyorlar. "Herbert hakemtik ymparke», fatbolcnlar ooun bir haknmKi ol> dugnnu biliyor" diyor karşımda oturan adam. "Bundan cekinmesine gerek yok. Uygnlamaau baş«ny« nlaşması için Herbcrtnn nereden gekUgini bUmeleri dofrn." Ufak tefek adam hakh. Hükümlüleri topluma kazandırmanın yollannı arayan yetkililer de. VİYANALILAR Çavnşesku dikutörlü|ünüo devrildigi hafta Viyana, Doju Avrnpah turistlerle doWu taştı. Onbinlerce mum Romanya için yakıldı Viyana'yı dolduran Doğu Avnıpalüar yalnızca şık vitrinleri süsleyen Batı medeniyetinin nadide ürünlerine değil, kültüre ve uygarbğa da susamış gibiydiler. Saraylarda, müzelerde ve her yerde onlar vardı. ŞAHİN ALPAY VtYANA Romanya'da Çavuşesku diktatörlüğünün devrildigi hafta Viyana, Çekoslovakya ve Macaristan'dan gelen turistlerle dolup taştı. Avusturya hükümeti, ozgttrlüğe kavuşan Doğu Avrupalüara kişi başına (mesela) 1000 şilin dağıtmıyordu, ama bütün saraylar, müzeler, Viyana1 nın görülecek tüm öteki yerleri Doğu Avrupalılara bedavaydı. Pasaportlarını gösterip giriyorlardı. Doğu Avrupalılar yalnızca Kaertnerstrasse, Graben, Hohermarkt ya da Mariahilferstrasse'deki şık vitrinleri süsleyen, Batı medeniyetinin nadide ürünlerine değil, kültüre ve uygarlığa da susamış gibiydiler. Schönbrun, Hofburg, Belvedere saraylannda, sanat tarihi müzesinde ve öteki müzelerde, tspanyol Binicilik Okulu'nda, her yerde onlar vardı. Viyanahların bir zamanlar kendilerini Türklerden koruması için Tann'ya yalvardıklan Stefankirsche'nin kapısında Romanya'da katledilert onbinlerin anısına yaküac mumlann büyük bölümü de yine onlara aitti. mazdı. Ve artık kimse COMECON'un lafını bile duymak istemediğine göre bu bütünleşmenin çerçevesi ancak AT olabilirTarafsız tsveç'ten farklı olarak tarafsız Avusturya'da sosyal demokratlann ATye üyeliği desteklemelerinin gerekçelerini Viyanalılara gelince, onların da birçotartışırken Jankcmich, Avusturya'mn buğu kıtanın doğusunda olup bitenlerin Avgün tek dezavantajınm ATye üye olmampa için ne anlama gelebileceği Uzerine mak olduğunu söyledi. "AT gibi bir olay kafa yoruyor. Bu konulan ve başka komrvcut olduğu sürece kendinizi ona karnulan kalburustü bir Viyanalı ile, Avusşı koru>amaz, dışında kalamazsınız; içiturya'nın eski dışişleri bakanlanndan ve ne girip mücadele vennekten başka çıkar şirodi ülkenin güçlü Sosyal Demokrat Paryol yoktur. Avustnrya gibi küçük bir ültisi SPÖ'nün Uluslararası Sekreteri Peter ke olsun ya da Türkiye gibi orta boy bir Jankowich ile konuşmak olanağıru bulülke olsun bu, kaçınılmaz bir durumdur. duk. Türkiye de bir gün ATye kadlacak" deViyana'nın Sanat Tarihi Müzesi, 16. ve Jankowich'e göre, kıtanın doğusunda di. 17. yüzyıl Avrupası'mn seçkin ressamJaolup bitenlerin Avrupa için anlamı yalnız"Buna gerçekten inanıyor musunuz?" nmn eserlerinden oluşan çok zengin bir ca olumluydu. Avrupa'run doğusundaki diye sormaktan kendimi alamadım. Yarutı koleksiyona sahip. Bu eserlerin bazılanngelişmelerin ATnin geleceguü belirsiz hale şu oldu: "Elbette. Tiirkiye^e temel itiraz, da arka plandaki sanklı Osmanlıyı görgetirdiğine ilişkin yorumlâra katılmıyor kulrttrel. Bunu muhtemelen size soyleme mek mümkün. Bunlar insana Avrupa ile du. yeceklerdir. ama Türkiye Müslüman bir Türkiye arasmdaki ilişkinin sembolik bir Evet, gelişmeler hep bölünmüş kala ölkedir, kültiirii çok farklıdır, bütünleş ifadesi gibi görünüyor. Avrupa'run pericağı varsayılan bir Avrupa'nın batısı için memiz çok güçtür diye düşünurler. Turki ferisinde olan bir Türkiye. Ne Avrupa'da, tasarlanan ATyi yepyeni, beklenmedik bir ye'nin lstanbul gibi gelişmbj kesimleri var, ne de Asya'da; ne Batı'da ne de Doğu'da durumla karşı karşıya bırakmıştı. Doğu ama Anadolu'nun büyük bölümü kanşık olan Türkiye. Türkiye"yi tarihinin, coğrafdaki gelişmeleT ATnin entegTasyon süre sız İ'çüncü Dünya. Bu geri kalmış yöre yasının ve kültürünün çizdiği sınırların cini yavaşlatabilirdi. Ama son gelişmelerle ler dinsel akımlann gelişmesi için çok el ötesine taşımak belki mümkün değil. Ama Avrupa'mn batısıyla doğusunun birbiri verişti bir ortam. Korktuklan budnr. Ama modern, demokratik ve gelişmiş bir ülke ne yaklaştığına ve Avrupa bütünleşmesi Türkiye ekonomik bakımdan geliştikçe, iş haline getirmek mutlaka mümkün olmaiçin yeni ufuklar açtığma kuşku duyula siztik «jaMıityy, msanlar refaha kavııştuk h. ça, dinsel akımlann etkisi kalmayacaknr." Avusturyalı deneyimli diplomatın kanısı, özetle, Türkiye bir gün ATye mutlaka kaulacak... Zamanını ekonomik gelişmesi tayin edecek. Jankowich haklı olabilir. Doğu Avrupa'daki gelişmeler, çekirdeği AT olan bir büyük Avrupa bütünleşmesinin yolunu açmış olabilir. Türkiye'nin de gelecekte ATye katılması kaçınılmaz görülebilir. Ama bu yalnızca bir senarya Bir yandan bütünleşen, bir yandan aynşan, kabuğunu değiştiren dünyamızda betirsizlikler, senaryolar muhtelif. Kesin olan bir şey Türkiye'nin uzun süre ATnin gündeminde olmayacağı. Viyana'dan t6Tl O 1 k3cira.UClJ.cir y O l Tıptes. Teknik ve tarz Mirö köşesinde gerçeküstfl ile ilişkide, Saf renkler alabildiğine gelişiyor, açıhyor, fovizmden gelen bir renk taşkınhğı. Sırur tanımamak. Aşın renk ahenkleri ile şuracıkta güneş batıyor. Agaç kütükleri düpedüz kırmızı ya da ruruncu. Karşı daglar masmavi veya mosmor. Yer kanarya sansı, yapraklar çiğ yeşil. tki renk degerini biribirine bağlayan griler. Sönük değerler. lleride, güneş ışığının doğa içinde uyandırdığı panltılar bir yana atüıyor. Bir bakıyorsunuz, eşyalann geometrik yapısı On plana ahnıyor. Şaşüacak bir ustalık. Teknik ve tarz, bir görüş içine sığamıyor. Tapies informel sanatı araştırmakta. Kalın boya hamurunu kanyor, çiziyor, yırtıyor. Duvar grafitolarını çağrışüran zengin anlatımlı izler, insaru andıran figürler, nradan esya biçimleri, harfier, işaretler... Nesnenin kaba varhğını iyice beürginleştiriyor Tâpies. Çeşitli kuramsal metinlerde dünyanın trajik görünümü mü var ne! Bilginin aranışı da denüebilir buna. Pkasm şuradaki tabloyu iki boyutu içinde ele almış. Gene ışıkgölge oyunlan. DerinUk duygusu uyanmasın diye kaygüı bir korku içinde P k s s s a Mimarlık sanatı yeni biçimlere kavuşuyor. Serbestçe parçalıyor, yıkıyor, geometrik bir düzen kuruyor. Her konuya göre değişen düzenler içinde dağjtıyor, derliyor. Derliyor, dağıtıyor. SacreCoeur Noel sonrasında da ştirsel bir düşe doğru büyümekte. Sen ^4ehri, Paris'i çemberini daraltarak değişime uğratıp bir plastik nokta haline getirmek ister gibi kıvnm kıvnm. Paris'te üç tspanyol, faşizmin ve savaşın izlerini taşıyarak yofun dramatik bir havada tedirginliği yaşaüyor. Düşler, hülyalar, biünçaltı dünyalarının garip, giderek anonnal, mantıksız itişleri; seksttel kompleksler; ruhsal derinliklerden kopup türlü şekülerde kendini gösteren çabalar, ocak ayının 21. günü aksamına dek sergilenecek Paris'te. Her tablo, asılı bulunduğu duvarda, bir renk bombası şiddeti ile patlamada. Birbirlerine zıt, karşıt renkler göderi hırpalıyor. Gelsenkirchen 'den Cezaevindekileri ziyaret için kan bağına hiç gerek yok. Yedi kat yabancı dikilirmiş kapıya, görmek istediğini görürmüş. Görüş sırasında gardiyan yok, dinleyen yok, sansür yok. Bazen Türk sucuğu, Türk peyniri mönüde yer alırmış. MUZAFFERİZGÜ GELSENKİRCHEN On yedi karaçam cezaevine bakıyor. Yirmi sekiz Türk hükümlü bu çamlara. Dortmund'un hemen kıyıcığında Schwerte Cezaevi. Bir bak, sanki fabrika, sanki kocaman bir atölye, gri renkli, bacası eksik, yaanın ytizüne konduruluvermiş, içinde de 285 insan. Ali Gürcan'la gittik bu cezaevine, yanımda eşim. öykülerimi okuyacağım bu hükümlülere, onlarla söyleşeceğirn. Ali Gürcan, bir telefonla aldı izni cezaevi yönetiminden. Ne de kolay ahndık içeriye, ne de çabuk bulduk bizimkileri, bir dakikanın içinde. Üstümüze başımıza el değmedi, oramız buramız yoklanmadı, fotoğraf makinesi bile yanı Schwerte Cezaevi'nde 28 Türkle beraber mızda, anmalık çekeceğiz. tşte içerdeyiz. İşte vatandaşlanmız. İlk sözleri: "ltatyanuı, Yunanın, Yogoslavın Hçisi gelir, konsolosu gelir. Bizi kintse aramaz. Ayda bir konsoloslnk intam yoDar. Biz imamı ne yapalnn, imam bize ölünce gerekli burada." tçlerinden biri almış gelmiş odasmdan kahve pişirme aygıtını. Bize hükümlü kahvesi içirecekler. Taktı prize makinenin fışini, fokurdayadursun kahve. "Ece sizlerden ne haber, ne yaparsınız, ne edersina? Nasıkhr bu cezaevj, deyin hele, anlaün bir bir... Ben de size öykülerimden oknyayım, konuşalım, söyleşelim." Schwerte Cezaevi'ndekileri ziyaret için kan bağına hiç gerek yok, yedi kat yabancı dikilirmiş kapıya, görmek istediğini görürmüş. Hükümlü, "Görüşmeme şu geiecek" diye bildirirmiş cezaevine, ama gelenin yanında üç olurmuş, beş olurmuş, varsın olsun, hepsi birlikte görüşebilirlermiş iki saat, gardiyan yok, dinleyen yok. Hiçbir inceieme yapılmadan her yayın giriyonnuş bu cezaevine, sansür yok. Mektuplar saat gibi gider gelirmiş. Salt gelen raektubu ilgili görevli açarmış, ama hükümlünün gözü önünde, ola ki zarfın içinden para çıkarmış, yasak; uyuşturucu çıkarmış, yasak. Avukatın mektubunu hiç kimse açamazmış. Gece yansı sancüanan hükümlü mü, hemen bölge cezaevi hastanesine, cankurtaranla. Yemek mi, çok bol, istekleri üzerine domuz eti yok. Bazen coşar, Türk sucuğu ve peyniri bile verirmiş cezaevi yönetimi. Her bölümde buzdolabı, mutfak, ocak, tava, tencere ve gerekli aygıt varmış. İsteyen yaparmış yemeğini. Noel, yaş gunü, paskalya bu üç gün önemli. Hükümlünün dışardan yılda on bir kilo hediye alma hakkı var. Yılda iki gün her hükümlü yemekli olarak ailesiyle cezaevinde buluşabiliyor, bir öğle sonrası. Her yere telefon edebîlirmiş haftanın dört gunü, her hükümlü. Her pazar Türk filmi. Herkese radyo, teyp, ısıtıcı alma izni. Yedi yılmın üç yıhm tamamlayana isterse odasına televizyon, parası cebüıden olmak üzere. Ama her katm televizyonu var. İsteyen, sekiz metre karelik hücresinde oturabilir, Lzlemez salondaki televizyonu. Aynca her hücrede lavabo, modern tuvalet var. Bir hükümlü: "Gardiyan nedir k i ? " diyor. " O benimle siz'li konuşmak zonında." Coplu gardiyan yok. Nakiller için bir hükümlü şöyle diyor: "Bizim şebirlerarası otobüsler gibi, ama bölümlü bölumlü. Yol nznnsa, cezaevlerinde yemek mota» vere vere." "Ya açlık grevi yapsanız?" diye sordum. "Her gün doktor kontrole gelir" dediler. Remscheid Cezaevi'nde 1988 yüında VeH Sezer açlık grevi yapmış, 28 gün. On beş gün daha cezaevinde yatmamak için. Söz vennişler, Veli Sezer 28 gün sonra bırakmış açhk grevini. Alacağını ahnış yönetimden. "tnfaz yakma var mı?" Damokles'in kıhcı gibi sallamr mı hükümlünün üzerinde?" "Var ama, mahkeme konuyu çok »kı Mceier, sonra karar verir." Bir hükümlü, "Şeytan ücgeni var burada", diyor. Yabancüar Dairesi, Işçi Bulma Kurumu ve Cezaevi... "Hangi hokaksal kakkınuz için bir dilekçe versek, bu üç knrum arasında döner dnrur, topu herkes birbirine atar, ama gol sonra bize girer." Yani? "Yani, olmaz hakkımu olan şey" "Ya Türkiye'yle bükümlii transferi?" Yazmış Adalet Bakanlıgı Ceza lokalinde oturuyoruz. Siyah paltolu, ufak tefek adam futbol ha. kemi arkadaşından söz ediyor. tş ZÜRİH Kentleşmenin yolediği bir suçtan iki yıl hükürn ğunlaşması ve de ozon deliğini bügiymiş. Ravensburg Cezaevi'nde ytitmemizin etkisinden mi bilinyatıyormuş. Boş zamanlannda m e z > aıtık kışlarda da eski tat kalhakemliği öğrenmiş, sınav verip, m a d ı . Küremizin yüreğinde dereUsansım almıs. Eyalet Adalet Ba c e u k ısı farkı biUmsel saptama. kanhğı'mn, hükümlüleri yeniden Sonuç olarak Kuzey Amerika'yı topluma kazandırma programı e t |ci alünda bırakan soğuk dalgaçerçevesinde yapüğı bu çalışma S l ı y a ş ı , kıtamıza dokunmadı, gesonucu Herbert ve yedi arkadaşı ç e n Noel gene kuruydu. futbol hakemi olmus. Şimdi hepBırakın, kan, beyazhğı, kış tu, si de hafta sonlannda cezaevin rizminin kırmızı sayılarla sürekü den çıkıp, tabii yanlannda bir gö ^^ verdiğini; Isviçre yüzyılın kurevli, çevredeki amatör takımla raklığından korkuyor. Bu yıl sann maçlannda hakemlik yapı r a p nefıs olacakmış. yonnuş. "Şarapcüar" dışında kalanlar "Bo onlar için çok öncmli" di jse kara kara düşünüyorlar. Mevyor adam. "Dtşandaki insanlar s i m pahalı geçecek. Kontanz la yakın fflşkflerde bolanoyoriar, Glü'den çıkan ve Basel'e kadar yaşamlan bir düzene giriyor. Ço Almanya sınınnı çizen Ren akarfn zaman ailesi de geliyor yönet s u y U ; Schaffhausen kentinde Nitigi maçlara." yagara biçimi aşağı atlarken görlyi bir yöntem bu uygulama. kemli gösterisine ara verdi. NereYıllarını cezaevi duvarlan arka deyse çağlaam oluşturan kayalasında geçiren hükümlüler, dışa n n üzerinden yürüyerek karşıdan ndaki insanlarla birUkte gecirdik karşıya geçme olanagı var. leri günlerde yaşamın bir parçaBasel'den sonra Proföser T»lla tarafmdan zapti rapta alınan Ren, tsviçre'nin Atlantik kolu. Akaryakıt, OPEC fiyatlanna aldırmayan Rotterdam'dan bu yolla geliyor. Ve gemiler gövdelerindeki sualtı kesimi boyalannın çocuğunu göstererek aşağı iniyorlar. Bu da taştmacılıjb yükseltiyor. Doğal zenginliği olmayan, tüm lşleri Genel Müdürlügü, Türker hammaddelerini dışandan sağlaMnratogln'nun imzasıyla yan bu ülkede, her şey Noel ne4.9.1989 tarih, 4.2.1784793 sayı deniyle mağazalarda sergilenen sıyla, demiş ki, Schwerte'deki hü oyuncaklar gibi akımla çalışır. Su kümlü Sadık Yıldız'a, "Federal düzeyi barajlarda da sonın yaraAlmanya fle ülkemiz arasmda hü tacağından elektrik kurumlannca kümlülerin transfe nasıl kısıntı saglanacağı broşürlerr konnsunda bir södeşme yok le anlatılmaya çahşüıyor. Dahası Almanya bir hoknmlünttn trans yapraklar her yüki sandan koyu ferira teterse bemen sonuclandınl kahveTengiye kadar değişen renkmasına gidilmektedir." lerine istedikleri gibi bürünemediYani Almanya istemezse, nok ler. Aynı osmoz etkisiyle otlann ta nokta nokta... Sadık Yıkhz cık gereken kıvamda olmaması, inekcıklıyor, " B o ne demektir ağa lerin vereceği sütü, sütten oluşan çikolata, peynirin de alışık dabey?" Kahve bir fokurduyor ki... maklarda aranan tsviçre kalitesiKahvelerimizi yudumlarken ben ne gölge düşüreceği korkusu var. öykülerimi okuyorum, Sinan Diğer korkusu olanlann başınDagdeviren, Mebmet Aslan, Ali da şemsiye üreticileri, satıcılan yer thsan Kıyak, ö z c a n Göven ve alıyor. Bugünlerde en çok edilen ötekilere... dua: "Gökten düşen her damlaVedalaşmanın zamanı geliyor. ya hoş gddin" sözünü Tann'nın Tümü ayakta. Sanhyoruz. Öyle ne zaman duyacağı. çabuk geçmiş ki üç saat. "Başka Yeni yıl tsviçre'yi korkutarak zaman zor geçiyor abi saatler" di giriyor. Biz ise her işimizi yukayorlar. Uzun koridorda uzaklaşı nya havale ettiğimizden rahatız yoruz. tnce dalan gardiyan elle sanırım. Hiçbir önlem almadan rimizi sıkıyor. Cezaevinin dışına bekleyelim. Bakalım 1990'da neçıkıyoruz. ler olacak? Biraz sonra maç bitiyor. Kulüp ^ ^ » H 1 1
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear