Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
JUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER be\ı ve ustası Suleyman Demırel'ın de o zamankı ABD Başkanı Johnson'la çektırmış olduğu resım bır seçımde propaganda aracı olarak kullanıldı Bu nu gazetelerde görmuştum Ama zamanı gebnce ABD'yı sımgeleven genış kenarlı kovboy şapkasının ters esen ruzgân bu ağabeyı teker meker yuvarlayıverdı Ataturk'un tam bağımsızhk ılkesım bır vana bırakıp "uvdu ulke" durumunu surdurdukçe Ozal'm başına gelecek de budur Bıa bu durumdan halkın bıbnçlenmesı kurtaracak 1990'lara gelırken bır olaya daha tanık olduk tkıncı Dunya Savaşı bıtelıden ben "Demırperde" adıyla anılan perdemn buyuk ölçude aralanıp esen özgurluk ruzgârlan sonunda komunıst dunyanın bır kaynaşma ve yenıden yapılanma surecı ıçıne gırdı * ğım, bu kaynaşmanın kapıtabst dünyayı da şaşkına çevırdığjnı, dahası panığe uğrayarak kapıtalıst büyuk devletlerın toplantı üstune toplantı vapmaya başladıklarıru ızleyıp durduk Komünıst dunyadakı değışım % e kaynaşma surecıne Sovyetler Bırlığı'nde başlandı 10 Eylul 1989 tanhınde bu sutunlarda çıkan "Bıtıremedığımız Ortaçağ I " baş lıklı yazımda sosyalıst dunyanın Stalımst evresını "komunızmın ortaçağı" olarak nıtelemıştım Marksıst kurama göre önce proletarya dıktatörluğü kurulacak, sınıflar kaldınlacak \e böylece yeryuzunde evrensel sosyabst banş ortamı yerleşecektı Ne v ar kı yetmış yıldan ben türlu sosyalıst toplumlarda şu durum göruldu 1917 Ekım Devnmı'nden bu yana sosyabst ulkelerde Marksıst kuram ıle gerçek yaşam, yanı uygulama bırbınne uyum sağlayamadı Devnmden sonra proletarya dıktatörlüğü yenne, kısa sure ıçınde acımasız bır "burokrasrya" dıktatörlüğu kuruldu, proleter yıne proleter olarak kaldı Yalnız onun urettığı "artı değer"ın buyük bölumu kendısıne değıl, devletı yöneten burokratlara, gızlı polıs örgutüne ve savaş hazırlıklanna gıttı Yalnızca küçuk bır bölümuyle proleterlenn yaşam duzeylennın yukseltılmesıne çalışüıyordu Proletenn duşün özgıirluğu, ancak fabnkalarda yöntem eleştmlennı ıçeren, karıkatürlu duvar gazetelen ıle kısıtlı kalıyordu 1936 yılında yapmış olduğum Moskova, Lenıngrad gezılennde bunlan kendı gözlenmle gördüm ve daha o zaman oluşmaya başlayan bürokrat "yenı sınıf'ı da tıyatro fua>elennde, çağrıldığımız toplantılarda gozlemek fırsatını buldum O zaman tuttuğum notlara dayanan kısa güncelen bırleştırıp butun bu gözlemlerımı yıllar sonra "Aruların Izınde" adb kıtabımın bınncı cıldınde belırttım Sovyetler'de o tarıhtekı korkunç KGB baskısı yuzunden kımse gıdışe karşı eleştın de bulunamıyordu "Komunızmın ortaçağı" olarak nıteledığım Stalımst dönem bırkaç yıl öncesıne değın sürdu Benım daha yırmı yıl önce komunıst dıktasının er geç humamst bır sosyalızmava dönuşeceğıne ılışkm olarak bu sutunlarda açıklamış olduğum duşunce bır "kehanet" defıldı özgur düşunce taşıyan her aydın kışının varabıleceğı bır değerlendırmeydı tşte ben 1990'lann kapısına gelırken bu değerlendırmenın gerçekleştığım de görecekmışım meğer Dunyanın kaynaştığı bu dönemde Turkıye, hâlâ komunızm umacısına dayalı şenatçılık baskısı altında kısır duşuncelı polıtıkacılar tarafından ydnetılmeye devam ederse, halkın ve sol aydınların sesıne kulak verılıp bır uzlaşma platformunda yurumeye başlayamazsa 2000'lı yıllann sıyasal ve duşunsel burgacında dolamr durur Nufus çoğalması, teknık ve ekonomık gelışme (o da nasıl olacaksa') bu tehlıkeyı önleyemez 1990'ların kapısına gelırken ınsanoğlunun, yarattığı araçlarla Gttneş sıstemımızın sekızıncı gezegenı Neptun'e ulaşarak onun resımlerını çektığını de görecekmışım Şımdı artık bır Pluton kaldı zı> aret edılmedık Ortaokuldayken öğretmenımız en buyük teleskoplarla Merıh (Mars) gezegemnın, ancak bır elma buyükluğunde görulebıldığını söylemıştı, şımdı onun 25 bın metre yukseklıktekı dağlan, dağ eteklerındekı vadılerı, atmosfen, ısısı \e buzlu kutuplan gözlenebıbyor Aydede komşu kapısı oldu Oysa 1400 yıl önce bu uydunun tıpkı Güneş gıbı "nur"dan yapılmış tanrısaJ bır gök cısmı olduğuna ınanılıyordu BushGorbaço\ zırvesı ınsanlığı süreklı banş umuduna kaptırdı Bunun uzennden çok geçmeden Bush kuçuk Panama devletıne saldırdı Zaten ben sureklı barışın yakın zamanda gerçekleşeceğım hıç ummuyorum Çunku ınsandan daha kıyıcı ve yırtıcı yaraük tarumıyorum Hıçbır hayvan kendı turüne ışkence yapmaz Bıtırırken şu noktayı da behrtmek ıstenm Kışısel olarak 199O'lı yıllann kapısına gelmek, bırkaç a> farkla, Cumhurıyet Gazetesı'ndekı 49 yılımın kapısına ulasmakla eşanlamlı oluyor Bu onuru rahmetlı Yunus Nadı'ye ve dostum, Başyazarımız Nadır Nadı'ye borçluyum Atatürk devnm ve ılkelenm, kunjlduğu gunden ben butun gücüyle yürekten savunan Cumhurıyet'ın daha nıce yıllar bu görevını sürdürmesını dılenm Gazetemızın bütün yazarlanna, çalışanlanna, okurlanna, yenı yıl kutlamalanna ayrı ayn yamt veremedığım dost ve okurlanma >enı yılda mutluluklar, halkımıza ve ulkemıze de gönenç ve esenlıkler dılerım NOT Geçen haftakı yazımın bınncı sütununun dflrduncu pa ragrafındakı "12 Eylül darbesınden sonra" sözcüklen "12Eylül darbesınden az önce ve sonra 'olacaktı düzeltınm HV V TEŞEKKÜR Bana vılbajı kutlama telgrafı kanı, mektubu yollayan dost ve okurianma ayn ayn yaıut veremıyorum, lütfen benı bağışlasınlar H \ V "Y azmak Yaşamak" HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU Mevsımın en uzun gecelı dönemım de gerıde bıraktık Eskı bır ozan "şebı yeldâyı muneccımle muvakkıt ne bılır/Muptelayı gama sor kım geceler kaç saat" demış (En uzun gecelen astronom ve vakıt len saptayan görevh ne bılır/Gecelerın kaç saat olduğunu sen uzuntu çeken kışıye sor ) Uzuntu tın sel (ruhsal) olabıldığı gıbı fîzık acılar bıçımınde de olabıhr Kımıleyın her ıkısı bırleşır Son yıllarda bunun turlüsunu yaşadığım ıçın neredeyse uzmanı oldum Gecelenn üzüntulennı hjç değılse azaltma mn yollannı öğrendım Şu gunlerde 1990'lann eşığıne doğnı ılerlıyoruz Bu yazının başbğını değerlı yazar, sanatçı dostum Oktay Akbal'ın kımı deneme ve guncelennı ıçeren kııabından aldım Uykusuz geçen saatlenmde okuduğum kıtaplardan bırı de bu Üç bölüme ayırdığı denemeiennden kımılennı okuyarak yureğımı ferahlatınm Ne guzel ad koymuş Akbal bu kıtabına Duşundüğunu yazmak bır bakıraa yaşamak oluyor Nadır Nadı'nın son kıtabı "Dostum Mozart"ı, tlhan Selçuk'un "Japon Gıilu"nu de başucumdan eksık etmem 1988'ın yaz aylannda bır ara yazamaz olmustum O günlerde 1989'un kapısını geçtıkten sonra 1990'lann kapısına ulasacağunı hıç ummuyordum Oysa ıyımser yaradıhşh olduğumdan hastahklar sırasında da çalışıp yazarken ölumu pek duşunmem, onun zamanını belırlemek madem kı elımde değıl, nıçın kafanu yorayım Zaman dolunca o ış zaten kendı kendıne olacak Arna ınsan çahşamadığı zamanlar, yalnız hastalık dolayısıyla değıl, en gelışmış ülkelerdekı ortaJama vaş sınınnı aşıp ön hatlarda yaşam savaşı vermenın bılıncı ıçınde oluyor ve "artık şuraya kadar ulaşamam herhalde " gıbısınden duşuncelere kapılıyor, sonra yenıden çalışma vaşamına geçınce bu karamsarlık gıdıvenyor Sevgılı Akbal'ın kıtabına koyduğu başlığı bunun ıçın beğenıyorum 1988'de bırkaç aybk aradan sonra 30 ekımde çıkan ılk yazımda şöyle dernıştım "HasUlığın sırbnı henuz tumuyle >ere vuramadım. MerakJa beklıjorum, bakalım hangımız hangımiri alt edecek?" O tanhten bu yana tam tamına ondört ay geçtı, yenı bır amebyat da atlattım Bu da yetmech, arnelıyattan on gun sonra gelen bır knz üzenne yenıden hastanede dort gun konuk olrnam gerekü 1990'ın kapısına böylegeldım Budörtgunde Opt Dr Prof Fikn Alican ve yardırncısı Opt Dr Musa Gursel, Gastroenterolojı Uzmanı Prof Dr Orsan Gunoz, Radyolog Dr. Çetm Oner ve azız eskı dostum Prof Dr Gurbuz Barias'ın her zamankı ıçten vakınlığına olan gönül borcumu 1989'un bu son yazısında behrtmek ıstenm Şımdıhk bu son amelı>atı da sayarsak ıkıve bır ben galıbım Yazmak ıçın durmadan okumak gerek Gozler de "dama" demeye başladı Sevgılı dostum rahmetlı Prof Dr Nacı Bengısu'nun oğlu, Prof Dr Ünal Bengısu duyarlı aletlerle yaptığı son yoklamasında, gözluk camını değıştırmetun bır yararı olmadığını söyledı Eskısıyle ıdare edecekmışım Ben de ınce yazılan okumak ıçın kullanışb bır buyuteç aldırdım, böylece gözlenmın ınadıru yendım Montesquıeu (16891755) gıbı ben de okumaktan daha guzel bır uğraş olmadığına ınanıyorum Her yaşta, her gun yıne bır şey öğrenıyoruz okumakla, ne tatlı, ne doyurucu bır duvgu bu Epeyce bır süre önce (sanınm evvelkı yıl) Sayın Melîh Cevdet Anday yazmıştı, Fransız duşunuru J P Sartre "Okumadan geçırılen bır gun ka>bolmuş gundur" demış Şuna sevınıvorum 1989'da okuyup yazarak 1990'ların kapısına ulaştım, 1989'da pazar yazılarım hıç aksamadı Bugun gece yarısı saat 24 ÛO'te takvımın karton kapısmdan öteye bır adım atarak yırmıncı yuzyılın son on yıllık dönemıne ayak basacağız Kışısel olarak bızler ayak basacağız, ama çağdaş dünyaya açılan bu yıllara ulkemız de gerçek anlamında ayak basacak mı, yoksa hâlâ ortaçağ kafalı 12 Eylül faşızmının yörüngesındekı dolasmasını mı surdurecek Türkıye'yı yöneten kafalann bu yörüngeden kolay kolay aynİacaklannı hıç sanmıyorum, çunku ıktıdar parusınde bu >onde bır ışık bebrtısı görulmüyor Bu ışık şımdıbk Atatürkçu aydınlarda ve halk tabanında beklentı bıçımınde mayalanıyor. Karamsaılığımızı az çok aydınlatan bır umut ışığı bu Yukanda "geçen yaz, 1990'lann kapısına ulaşacağırnı hıç ummuyordum" dedım Meğer daha o kapıya ulaşmadan önce bıle neler görecekmışım Annesını camı avlusunda yatan Nakşıbendı şeyhının yanına özel olarak çıkarılan resmı bır kararla gömdüren Turgut özal'ın Turkıye'de bütün tankatlan kaldınp boş ınançlara son vererek îslam dımnı yaraştığı kutsal yerıne yerleştıren Ataturk'un Çankaya'dakı koltuğuna oturacağmı, Atatürk'ün kurduğu çağdaş unıversıtede başörtülü kızlanmızın öğrenım göreceğını, Atatürk zamanında 40 kuruş olan bır Isvnçre Frangı'nın özal zamanında 150 bın kuruş olacağını görecekmışım Özal başbakan ıken ABD Başkanı Bush'a doğmdan telefon açıp konuşabıbnekle övünüyordu Vaktıyle sıyasal ağa PENCERE Mum... 31 ARALIK 1989 Gece evde çalışırken elektrık kesıldı Zıfırı karanlık Önce kıpırdamadım Doğa yasası ışledı Uyum surecı geçtı Gözlerım karanlığa alışınca kalktım Elektrık sık sık kesıldığı ıçın önlem alınmıştı El yordamıyla kıbrıtı mumu buldum Yaktım Mum ışığı ortamı değıştırıyor, ınsanı geçmışe göturüyor, bıraz once elektrıkle aydınlanan sedır, sehpa, masa kıtaplık, koltuk değıştıler, yüzyıl öncesıne kaydılar, duşüncelennı de geçmışe sürükleyerek Çok uzak bır geçmış değıl bu Evde gaz lambası, sokakta havagazı fenerı dun gıbıdır Çocukluğumuzun anılan arasında gaz lambaları da var aynalı lamba, büyük lamba, orta lamba, ıdare lambası, sırayla dızılmışler, Anadolu'da akşam karanlığı kasabaya ınerken yakılmayı beklıyorlar Ders kıtabının yazılan seçılemeyınce lamba aydınlığı aranıyor Lambadan once mum vardı Gaz lambasından, elektnk ampulünden neon ışıklanndan sonra da mum var Türbeye dıkılmek ıçın Mum yanıyor Ermışlere, velılere, ululara mum yakmak, ateşe tapanlardan kalma bır töreymış Islam demış kı Gunahtır' Başedememış Ateşe tapınmanın ınancı ınsan yureğıne oylesıne ışlemış kı hıçbır yenı dın ustesınden gelememış, mum, butun dınlerde törelere sızmış, gönullere yansımış Şeyh Sadıı Şırazı dıyor kı Ateşe tapan, bın yıl ateş yaksa, ıçıne duştuğunde ateş yıne onu yakar Mum yanıyor Elektrik kesıldığı ıçın evde, odada yanıyor ama şımdı bır ermışın mezarında, bır evlıyanın turbesınde bır velının tekkesınde yanabılırdı, kımbılır hangı adak uğruna Oysa sehpanın ustundekı mum, sığ bır ışlev uğruna yanıyor, hıçbır adak tutulmamış Elektrık kesıntısı yuzunden yakılmış bır mumun gızemı olur m u 7 Bır adak uğruna yanan mumla şu karşımda yanan mum bır tutulur m u ' Elektnk bırden geldı Ortalık aydınlandı Eskı ozanlar ve bılgeler' gün ışığında mum ışığının ne değerı kalır?" dıye sormuşlardı O günlerde elektrık olmadığı ıçın başka bıçımde soramazlardı Ortalık aydınlanınca, sedır sehpa masa, kıtaplık yuzyıl oncesınden bugune geldıler, mumun etkısı kalmadı Eğıldım mumu sondürecektım Tam uflerken dıle geldı mum Söndurme benıi Eğer beş on dakıka daha yanmama ızın venrsen sana bır öyku anlatırım Anlat1 Eskıden bır pervane bana aşıktı Ayın dunya çevresınde dolandığı gıbı çevremde dönenırdı Bır gun aşkından bıkıp yaktım onu Pervane ölmeden once dedı kı Ey sevgılı' Sen yalnız benı değıl, kendı kendını de yaktığının bılıncınde mısın? Hayır dedım Bak, dedı pervane, fıtılındekı alev, senı yavaş yavaş entıyor bır • gun yok olacaksın sen de1 Eee, ne olmuş? O günden ben ıkıleme düştüm, ınsanoğlu benı ne zaman yaksa, bır yandan sevınıyorum, bır yandan üzuluyorum Yanmasam değenm yok, çevremı aydınlatamıyorum yansam kendı kendımı entıyorum, tuketıyorum, ne yapacağımı şaşırdım • Eğılıp üfledım Mum söndu Baktım, zaten dıbıne yaklaşmış, bıtıp tükenmesıne az bır şey kalmış Alevını söndürup, k a n d t ş ^ k u r t a r d i m ^ ^ » » Sevıyor muydum o n u ? . •" » ' ''*' EVET/HAYIR Mektuplar Zaman Tanımaz... OKT4Y AKBAL Ikrîdarı Korumak Prof. Dr. NEVZAT TOROSLU dar, bu maddelerdekı tanımlara "cebır unsuru"nu sokmak da yeterlı değıldır Nıtekım, sadece 141, 142 ve 163 maddelenn yururlukten kaldırılması halınde, duşunce özgurlüğiine ınanmayan veya bu özgürlüğu bütun boyutlanyla kavrayamayan gtıçler tarafından Ceza Kanunu'nda yer alan v e çoğu de fa daha da ağır müeyyıdelen ıçeren 125, 146, 149, 155, 168, 171, 172, 312 ve 313 maddelenn uygulanması yoluna gıdılebılecektır öte yandan, örneğın 141 ve 142 maddelenn bınncı fıkralannda yer alan "tahakkümunu tesıs etmek", "ortadan kaldırmak", "devırmek" ve "yok etmek" ıbarelennın cebn ıçerdığı, Anayasa Mahkemesı de dahıl, genellıkle kabul edılmesıne rağmen, ulkede sık sık yaşanan olağanüstu dönemlerde, bır kısım yargıçlar, "hazır kuvvet" gıbı çabşan bazı bılırkışılerın de yardıraıyla, "arnnî cebır** veya "mefruz cebır" gıbı çok defa sosyal gerçeğı yansıtmayan kavratnlara ve benzetmelere başvurarak, söz konusu hukumlen sol düşüncenın her türlu açıklamalarına uygulamak yoluna gıtmışlerdır ve halen de gıtmektedırler Burada belırtılmesı gereken bır başka husus da Ceza Kanunu'nda yer alan ve du$ünce özgurlüğünü büyük ölçude sınırlayan hüküm lerın, bu arada 141, 142 ve 163 maddelerın 1982 Anayasası'nın çeşıtlı hukümlenne, özellıkle 14 ve 24 maddelennde yer alan hukümlenne dayanarak savunulmasının mümkün olmadığıdır Nıtekım anayasalann ortaya çıkış nedenı ve temel ışlevı, daıma hükumdann veya devletın aşırı baskılanna karşı kışı hak ve özgürluklerını korumak olmuştur Halen de tüm demokratık ve özgurlukçü toplumlarda durum böyledır Oysa 1982 Anayasası, anayasaların tanhsel ışlevım tersıne çevırmış, vatandaşın haklannı ve özgürluklennı sınırlama, yam vatandasa karşı devletı koruma ışlevıru ustlenmışür Esasen hazırlandığı dönem ve ha•zırlayanların hareket noktalan nazara alındığında, başka türlu olması da beklenemezdı Ceza Kanunu'na baskıcı obna özelbğını veren hukumlen, bu arada 141, 142 ve 163 maddelerde yer alan hükümlerı savunanlar, genellıkle ınsan hak ve özgürlüklennm korunması ıle devletın korunmasının bırbınrun karşıtı ol"Ne kadar ısterdım BeşıktaşOrtaköy yolunun üzerınde olmaduğunu kabul etmekte ve kışı hak ve özgüryı Bır duvar dıbınden bır kedı gıbı sürtunerek yurumeyı Hanı lüklenne sağlanan koruma güçlendırıldıkçe senınle susar yürür ve susardık Bır koşebaşına gelınce ben, devletın varhğının ve bütunluğunün tehlıkeye sana sezdırmemeye çalışarak fıran bır nazar atfederdım görunduşeceğını ılerı surmektedırler meyen bır eve doğru hanı! Hatıraların hafızaya hucumunu şu anBö>le bır anlayış, ancak "ceberrut" bır devda müstakıl bır oda duvarlan arasında duymak " let yönunden gecerb sayılabüır Nıtekım bu tür BeşıktaşOrtaköy Tramvay Caddesı Yüz yıllık ağaçlann çevbır devlette sıyası ıktıdan elınde bulunduranreledığı yol Eskıden böyle ağaçlı yollar ne kadar çoktu 1 Beşıklar, "devletı koruma kalkanT'nın arkasına gıztaş'tan Dolmabahçe'ye, Saraçhane'den Fatıh'e, Beyazıt'tan Lalenerek aslında kendı ıktıdarlarını koruyabıllelı'ye Pek azı kaldı bugunlere Neyse kı Necatıgıl'ın çok sevmek endışesıyle kışı hak ve özgurlüklenm basdığı o ağaçlı yollann kımılerı duruyor hâlâ kı altında tutmaya çalışmaktadırlar Behçet Necatıgıl'ın 'Mektuplar'ı 1000 Tane Yayınlan"nda çıktı Oysa özgurlukçü bır toplumda ınsan hakNecalıgılin 1937'den ölünceye dek dostlanna, arkadaşlanna yazlan ve özgurlüklen ıle devletın korunması ara dığı mektupların bır bölumu Tahır Alangu'ya Salâh Bırs«l'«, • sfnda bır karşrthk değil, paralelKJc söz konuKamuran Şıpal'a, Yüksel Pazarkaya'ya ve bana sudur Çünkü böyle bır toplumda de\letın Behçet Necatıgıf düzenlı bır ınsandt Kendısıne gönderılenleamacı, hatta varbk nedenı kışı hak ve özgürn ve kendısının yazdıklarının kopyasını ozenle saklamış Başka luklenmn garantı aJtına alınmasıdır dostlarının mektuplarını da Mektuplar belgesel değerlerdır ZaBu konuda kanun koyuculann sorumlulumanın derınlığınden bugüne duyulur seslen Bana yazdıkları ğunun yanı sıra bazı yargıçların ve bunlara 195051 tarıhlerını taşıyor Mektup yazmak ıçın kışılerın ayn yer"hazır kuvvet" olarak hızmet veren bazı bılerde dmaları gerekır Ben o yıllarda Ankara'da ıdım Mıllı Eğılırkışılenn sorumluluğunu da göz ardı etmetım Bakanlığı Tercume Burosu'nda gorevlıydım Yazışmalanmız mek gerekır Nıtekım bu kışıler özgürlüklere, daha çok büronun çevın ışlen üzenne Ozel yaşam konuları pek özelbkle düşünce özgurlüğiine yasaklamalar getıren hukumlerın esasen çok genış olan sıyer almamış nırlannı, mantıkı yorumla bağdaştırüması Behçet'ın en eskı dostu Tahır Alangu ıdı Lıseden, yüksek öğmümkün olmayan benzetmelere (kıyasa) başretmen okulundan Yazın dünyasında da bırlıkteydıler Hem anvurarak daha da genışletmektedırler laşır, hem anlaşamazlardı 1 Ikı ayrı kışılık Bın şaır, öburu eleştırBu durum karşısında yapılacak ış, esas ıtımen Mektuplarda da bu apayrı anlayışlar görulüyor Ama Behbanyle resmı düşünceyı, duşunce aynlıklarıçet Necatıgıl'ın 1938 tarıhlı mektubu 22 yaşındakı bır genç şaına karşı korumaya, böylece sıyası ıktıdarların duygusal dunyasından haberler getınyor bızlere nn despotızmını garantı altına almaya ve da"Ve benı 'bahçesınde ebrulı hanımelı' yerıne kayısı çıçeklerı ha da güçlendırmeye hızmet eden bu gıbı suçaçan bır eve göturdü ve 'ışte bu' dedı Kedısıne kostu herhalde ları kanunlardan çıkarmak, sadece demokra Kapıyı hafıf çaldım önce Bızım âdetımız öyledır Kendımızı ılk tık ve özgurlükçü bır devletın amaçlan ıle çaanda ele vermemek ısterız Çekıngen, mahcup, fakat sonra tıştığı ıçın müsamaha edılemeyen fıülen suç Ah ne fecı' Olduğum gıbı gorünmemek arzusu bende bır hashalıne getırmektır talık mıdır'' Kapıyı mahcup ve çekıngen çaldım Ses yok Tekrar ve bu sefer daha hızlı Kapı mutereddıt açıldı Oydu Masalların Ancak böyle bır tasfiye faaüyetıru sadece küçük kızı Şehzade değıldım Ben gülüyordum ona, sankı ben 141, 142 ve 163 maddelerle sınırb tutmak kaonu tanımışım gıbı mağrur' Nıhayet 'Behçet' dedı, onu ayıpladım bu kadar düşunülür mu dıye Sankı mahcup olmuş gıbı önüne baktı Mahcubıyet ne gezer? Önune bakıyordu, ama nazarlarının bcyasız ayakkabılarımda dolaştığından yüzde yuz emındım" Anlıyoruz kı genç şaır ılgı duyduğu bır genç kızın evrenıne kendını kaptıımış kaptıracak bır yaşam anı geçırmış Şöyle sürdürüyor Tahır'e seslenıştnı "Yao akşam saatlerının luzucetlı tahrıkH Bır tevıye yanımdan 1 hırsızlanıp götürülen o ıslak havluyu düşünüyorum Islak havlu Ve tedaıler Selma Lagerlöf'un eserlerı kadar bol, namütenahı tedaıler Havlunun mesameler üzerınde tıtreşen suyu emmek ıçın denyı öpüşu Vücudun butün mahremıyetını bu tüyiü kumaşa teslım edışı Ve kız o anda önündekı mustatılı masadan sarkan şalın pusküllerıyle oynamakta Yuzü yere eğık Içınden neler geçmekte Benım ıçımden neler geçmekte Igvaya ha kapıldım ha kapılacağım Ve ne garıpi Zaman, o zamandı Geldığım an ıle şımdı arasında Cevdet Kudret'ın uzun mumlarını aksettıren nehrı akmamış gıbıydı" Bır mektup ışte 1938 yılının bır ağustos akşamında yazılmış Geceyle sabah arasında' Bır aşk başlangıcı mıydı'? Yoksa genç7 lık duygularının bır anlık başkaldırışı m ı Bızı ele veren yazılar, mektuplardır Içtenlığımızın ürünlerı Şıırler, öyküler, romanlar yalanla az çok karışıktır Yaşamın kendısı de bır başka yalan değılmış gıbı 1 Yaşadıgımız kımı anları bır yakın arkadaşa yazarak o 'luzucetlı tahrık'lerden kurtulduğumuz olmamış mıdır' Behçet Necatıgıl'ın "Mektupları" 1979 yılı eylül ayına kadar sürüyor Yüksel Pazarkaya'ya yazdığı son mektubunda Almanya'ya bır kez daha gıdemeyeceğını şöyle anlatmış "Içımden benı güçlendırecek bır 'onay sesı' bulamadım çünkü Bacağımdakı fılıbıt geçıyor geçtı derken, şımdı de gecelen sol yanımda bır hırıltı başladı Bronşıt mıdır nedır^ Şu sıra doktora görünmem uzun ış Bugün Aksaray'dan bır öksürük şurubu alacağım, geçer mı, geçmez mı beklerım bır hafta Yanı gelemeyeceğım azız dostum Hasılı ölçtüm bıçtım ve esasen kendımı bılırım Gelemeyeceğım " Mektubunu bır dızesı ıle brtırmış O yakın geleceğı görmüş gıbı "Ve bırakır gıderız, gıtmek kurtulmaksa' Gerçekten de 1961 Anayasası'mn tamdığı hak ve özgürlüklerın aşırı olduğu ılkesınden hareket eden kımselerın baskıcı bır rejımde yazacakları anayasanın da baskıcı olması kaçınılmazdı Bu nedenJedır kı 1982 Anayasası, duşunce özgurlüğünü çağdaş boyutlan ıle nazara alacak ve koruyacak yerde, çoğualukla Mussobru ttalyası'mn baskıcı ceza hukuku anlayışmdan esınlenen Ceza Kanunumuza aktarılan ve duşunce özgürluğunu sınırlayarak totabter bır devlet yapısım ve hâkım smıfları korumayı amaçlayan hükümlerı kendı bünyesıne almak ve böylece bunlan anavasal ılkeler halıne dönüştürmek suretıyle, aslında düşünce özgurluğunun ınkârı olan hukümlere meşruluk kazandırmaya çalışmıştır Nıhayet duşunce özgurlüğunu sımrlayan hukumlerın kaldırılması veya değıştırılmesı hahnde ulkenın demokrasıden uzaklaşacağı ve özgürlüklerın busbutun ortadan kalkacağı ıddıası da. ınandırtcı değüdıc. Hele 141 ve 142. maddelenn lcaldınlraasrm, buna karşılık 163 maddenın aynen korunmasını savunan görüş hıç mandıncı değıldır Duşunce özgürluğü alanında çıfte standart uygulanamayacağı kuşkusuzdur Ayrıca devlet zoruyla tüm gençlere dm eğıtımı yaptırılan ve devlet yetkılılerının her gün gazetecılerle "camı kapmaca" oynadıklan bır toplumda, sokaktakı üçbeş çember sakallımn veya çarşaflının yahut türbanlımn kovuşturulmasıyla laıkhğın korunabıleceğını kabul etmek de olanaksızdır Şu halde önemlı olan, toplum olarak kışı hak ve özgurlüklerının, özelbkle düşünce özgurluğunun önemını kavramamız ve onu ıçımıze sındırebılmemızdır Ancak, bugün artık ınsanlık duygusu ve vakanyla bağdaşmadığı kesınlıkle kabul edılen ve 'kamusal öç'ten başka bır anlam taşımayan ölum cezası sorununu halledemeyen ve dolayısıyla ınsan hayatına gereken saygıyı gösteremeyen bır sıyası sıstemden duşunce özgurluğu sorununu halletmesını ve bu özgurluğe gereken saygıyı göstermesım beklemek, en hafıfinden hayalperestlık olur. BAŞSAĞLIĞI Bır yaşam boyu Atatürk ılke ve devnmlennın ınançb yandaşı, cumhunyeun ılk kadın avukatı, kadın haklarının koruyucusu ve yılmaz savaşcısı, derneğımız kurucu üyesı ŞÜREYY4 AĞAOĞLlPnu yıtırdık Aılesme ve tüm Türk kadınlanna bassağlığı dıbyor, Atatürk'ün SÜREYYA AĞAOĞLU gıbı, daha mılyonlarca kızı olduğunu dıle getırmekle onur duyuvoruz ÇAĞDAŞ YAŞAMI DESTEKLEME DERNEĞt YONETtM KURULL LONDRA., ÖKFÜRD, CAMBRIDGE BOURKEMOUTH.BTUGHTON. HASTIKGSEXETERGHEST DE SEÇKIN DIL OKUUARlKO/kyAZ W i « D A BUTM YILINÛILIZCE OĞRCNlU R£HBERL\6lNOE 12TAKSITTE ÖDEME K0LAYU6Û1 DEMM f\ \ g KURSLAR • TICARI İN6ILIZC£ • TUR.IZM INGIUZCESI • BANKACILIKINÛILIZCESI •5INAV KURSURI. Cambrıdge •Fırst Cerbfıcate, Profcıency, TOEFXARElf(\) tıırsem Sevgili, AYSEL MENGrmizi kaybettik. Aysel Hoca, yetiştirdiği öğrenci ve sporcularına verdiği yuksek ahlakta yaşayacaktır. Orhan Hoca, Bora ve tüm yüzme sporu topluluğunun başı sağ olsun. İNGİLİZUSANOKULLARI DANIŞMAMERKEZİ Cumhurıyet Cad 173/4 B Elmadag 80230 Istanbul Hılton Otelı Karşısı Tel 148 39 77 148 79 43 148 2849 Fax 132 97 29 Tlx 27498 tusm tr ZtVpiBEY KÖŞKÜ tlhan Selçuk 11 bası 5000 lıra (KDV ıçınde) Çağdaş Yaymlan Türkocağı Cad 3941 Cağaloğlutstanbul Ödemeli gonderiJmez. METİNMÜZEYYEN AYDOĞAN