24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/12 PAZAR KONUĞU 31 ARALIK 1989 Birzamanların anarşist ve komünisti Arjantinli ünlü yazar Ernesto Sabato: Arjantinli ünlü yazar Ernesto Sabato, 77 yaşında ve artık yazarhktan çok ressamlık yapıyor. Muzip bir gülümseyişle, "Artık gözlerim iyi görmüyor, onun için resmı yeğliyorum" diyen Sabato'nun, Türkiyede yayımlanan "Tünel" adh romanının kahramanı da, cinayet işlemiş bir ressam. 1930'larda Arjantin'de komünist hareket içinde bir eylemci olarak yer alan Sabato, "Çok geçmeden yalnız sağ değil sol diktatörlüklerin de iğrenç olduğunu gördüm" diyor ve komünizmin bugünkü krizini önüne geçilemeyecek bir kriz olarak görüyor. Roma muhabirimiz Nilgün Cerrahoğlu, Sabato'yla Buenos Aires'te demir parmaklıklı bir bahçe içindeki mütevazı evinde konuştu. Sabato, bir dönemin Peron hareketi, Stalincilik ve komünizmin son yıllardaki bunalımı, askeri darbeler, yazarlık ve sanat üzerine görüşlerini anlattı. Demokrasi. rejiıııleriıı en az kötiisü PAZAR KONUĞU okudu. \Oysa bugün Peronistler, Alfonsin'i ve Alfonsin dönemini aamasızca tenkit ediyorlar... Tarih, Alfonsin'i hak ettiği yere koyacaktır. M H H İ Menem'in Alfonsin hükümeti döneminde hükiim giyen ordu mensuplan için hazırladığı af için ne düşünüyorsunuz? Menem yönetimi bunu "ulosal banş" adı altında öne sürüyor. Ve Hıristiyan ahlakında geçerli olan "*T" ilkesiyle açıkhyorlar bunu. Oysa Hıristiyanhkta da af, suçunu kabul edene verilir. Dikta rejimi sırasında bu suçlan işleyenlerin hiçbiri suç işlediklerini kabul etmemişlerdir. Bizim hazırladığımız 5000 sayfalık rapor, tanıklann anlatılanna dayanarak, işlenen bu suçlann dökümünü yapmaktadır. Bu suçlann sorumlulan ise suçlannı kabul etmek şöyle dursun, yaptıklannı makul bulmaktadırlar. Bu durumda tutup bu insanlan affetmek büyuk bir tutarsızlık ömeği oluşturmaktadır. Geçen hükümet döneminde yapılan her şeyin tüm arilaki değeri bir anda sıfıra indirilmektedir böylece. milyar dolardan 50 milyar dolara çıkmıştır. Alfonsin'in miras aldığı ekonoraik tablo budur. Bu, Arjantin'i borçlarının faiz hadlerini bile ödeyemeyecek duruma getirmiştir. Ve ekonomi felce uğramıştır. Çünkü sanayileri harekete geçirecek bir sermayeden yoksundur ülke. Üstelik Alfonsin'in özelleştirmeler için yaptığı tüm atılımlar da dirençle karşılanmıştır. 3000 grev yapümıştır. Oysa işçi sınıfımn destegini arkasuıdan alan Menem hükümeti, Alfonsin'in yapamadığı bu işleri bugün yapabilmek lüksüne sahiptir. Aynca bugün ana muhalefet partisi durumunda olan radikaller bu işleri yapabilmesi için Menem'e destek vermektedirler. Zamarunda aynı desteği Peronistler, Alfonsin'e vermemişlerdir. Şimdi bütün bunlan gönnezlikten gelmek bana büyük bir haksızlık gibi geliyor. Ben basit bir yazar, ama fikirleri belli bir ağırlık taşıyan bir yazar olarak işbirliği yapmaya hazırım, ama Alfonsin hükümetine atılan çamur bu işbirliğinin karşısına dikilen büyük engeli oluşturuyor. Ben şahsen cumhurbaşkanı Menem'in bu işin altından kalkmasıru arzuluyorum. Bunu gerçekten arzuluyorum. Ama bir özeleştiri yapmamız da şart. WKKKMRaul Alfonsin 1983'te cumhurbaşkanı seçildiğinde, siu insan haklan ihlallerini inceleyen bir komisyonun başına getirmişti. Sizin başkanlığınızda bu komisyonun hazırladığı ve '70'li yıllann ikinci yansında askeri dikta rejiminin yurüttüğti "kirlisavas"yontemlerini konu alan rapora da "Bir Daha Asla" adı verildi. Siz bugün "Arjantin bir daha asla bö'yle bir kâbus yaşamayacaktır" diyebilir misiniz? Tarihte hiçbir zaman "Bir Daha Asla" diyemezsiniz. DüşünUr V illiam James, tarih sonsuz V olarak yeniliklere açıktır der. Şöyle bir geriye dönüp bakın, Man'ınki de dahil olmak üzere taSiz on yıl boyunca Peronist diktatörlüğe karşı mücadele verdiniz. Son seçimlerde Peronistlerin sağladığı zaferi nasıl değerlendiriyorsunuz? Ünlü Arjantinli yazar Borges, "Peronistler, ne iyidir, ne de kötü. Onlar için sadece ıslah olmaz birgüruh demek gerekir" derdi. Sizce dünkü Peronizm ile bugünkü Peronizm arasında bir fark var mı? Borges'in birbirine nt düşen o kadar çok açıklaması vardır ki. Eminim biraz kanştırsanız, hemen bu cümlenin aksini söyleyen başka bir şey bulursunuz. Her neyse, Peronizm çok karmaşık bir harekettir. Ben Peronizmin ilk döneminde çok izlendim ve hayli azap çektim. Her zaman halkın yanında oldum, her zaman sosyal adaletten yana çıktım. Ve itiraf etmek gerekir ki Peron da demagojik nedenlerden de olsa sosyal adaletin sözcülüğünü yapıyordu. Burada iki noktaya işaret etmek istiyorum yalnız: Bunlardan birincisi, Birinci Dünya Savası'ndan sonra Arjantin dünyanın en zengin ülkelerinden biriydi. Ve dolayısıyla da halka bugün veremeyeceklerini verebilecek durumdaydı. tkincisi, benim Peron'la olan görüş aynlıklanm tabii ki bu sosyal adaletçi politikalanndan doğmuyordu. Benim Peron'a olan itirazım, diktatörlüğe ve baskıya yönelik eğüimlerinden kaynaklanıyordu. Peron döneminde işkence ve her türlü baskı yapıldı. Nazi hiyerarşisi açık kollarla kucaklandı. Ve Peron bütün bunlann yaru sua popülist bir politika uyguladı. Faşizm zaten hep popülizmden faydalanmıştır. Faşist rejimler popülisttir daima. Hitlercilik ve popülist değil miydi? Halk her zaman için bir demagoji güdüsü oluşturmuştur. Oysa orospuluk aşk için neyse, demagojî de sosyal adalet için odur. Bu nedenle bu tip sosyal adaletten hiçbir zaman hoşlanmadım ben. Gene de bütün bunla bu yıllarda ülkeyi terk edenleri anlıyorum, çünkü çoğunun hayatı tehlikedeydi. Ne ki bir yazann ayrıcalıklı bir konuma sahip olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle diğerlerinden farklı bazı birtakım görevleri de var. Buna rağmen biz de 1977 yüında bir tereddüt anı geçirdik. Paris'te bir ödül alrruştım o sırada. Dostlanma yaptıklan bir iki ziyaret ne büyük bir tehlike içinde olduğumuzu anlatmaya yetecek nitelikteydi. O günlerde çocuklanmdan biri "Unutmamak gerekir ki burada gidemeyen 30 milyon insan var" demişti. Kaldık. • • • • Bu ülkede gördüğüm pek çok aydın, bana hâlâ bugünün Peronist hükümetin altında bile bir baskı korkusu olduğu izlenimini verdi. Hâlâ bir "cadı avcıhğı" söz konusu olabilir mi? Ülkenin en büyük yazarı olarak siz üzerinizde doğrudan bir baskı hissediyor musunuz? Hayır. Doğnıdan doğruya uzerimde böyle bir baskı hissetmiyorum. Bunu yapmaya cesaret edemezler. Fakat böyle bir baskı uygulamanın pek çok yolu var. örneğin, Alfonsin döneminde bakanlık yapmış olan oğluma saldırarak, ona iftira atarak, yaşamımızı zehir edebilirler bize. Bu tip şeyler yapabilirler. ••1H Buenos Aires, gördüğüm en görkemli Batı kentlerinden birisi. tnsan bu tezatlar karşısında çok şaşınyor. Arjantin başkenti, tamamen bir "Birinci Dünya" başkenti izienimi veriyor. Sonra bir de bakıyorsunuz, bu Birinci Dünya başkentinin arkasında Üçiincü Dünya'ya mansus bir siyaset dünyası var. Bu çarpıklığı siz nasıl açıklıyorsunuz? Evet, bu ülkede coğunluğun oyu ile iktidara gelenler, tanm oligarşisinin ve çokuluslu şirketlerin ilhamını ya da destegini arkasına alan ordu SÖYLEŞİ NİLGÜN CERRAHOĞLU I Siz, işbaşındaki Menem hükümetinin, Arjantin'in içinde bulunduğu muazzam ekonomik ve politik sorunlann üstesinden gelebileceğine inamyor musunuz? "tnanç" biraz aşın güçlü bir sözcük. Arzu, umu! demek daha doğnı buna. Bir uçurumun kenannda olduğumuz doğnı. Biraz da şans yardım ederse belki bu kâbustan kurtulabüiriz belki. Hep birlikte, aynı yöne doğru çalışmaya bağlı bu. Ne var ki pek çogumuz bu işbirliğini güçleştiren geçmişe dönük küskünlükler taşıyoruz. Ben örneğin. Normal şartlar altında ben bu hükümete işbirliğimi uzatmak istemezdim. Bu homojen bir hükOmet değil çünkü. Peronist hareket, Peron tarafmdan neredeyse tamamen karşıt elemanlan içeren heterojen bir doktrin üzerine kuruldu. Peronizmin içinde, bir bakıyorsunuz, hem Yahudiler hem de Yahudi düşmanlan var ömeğin. Bir yanda liberaller, öte yanda devletçiler var. Hareketi n içinde hem sosyalistler var, hem faşistler var. Peron, Mussolini hayranıydı biliyorsunuz. Bu karmaşık hareketi vaktiyle ayakta tutan güç, Peron'un büyuk şahsi otoritesi olmuştu. Şimdi Arjantin'in yaşadığı ve hayat memat meselesine dönüşen bu kriz, Peronistler için çok güçlü bir sınav. Ama daha şimdiden hareketin içinde aynlıklar başgöstermeye başladı. Menem, sosyal adaletçiliği savunan Peron'un aksine, kendinin bileceği nedenlerden ötürü, geleneksel Peronizmden çok farklı şeyler yapmaya başladı. (Tanm oligarşisi ve çokuluslu şirketlerin destegini sağlayan) Menem karşısında, UbaJdini liderliğindeki işçi sendikası CGT var. CGT işçi sınıfımn çıkarlannı savunmak konusunda ısrarlı görünüyor. CGT ile hükümet arasındaki gelişmelerin nelere gebe olduğunu göreceğiz. öte yandan bir de Menem'e oy vermemiş olanlann durumu var. Pek çoğu şimdiden belli bir baskının altına girdikleri izlenimini taşıyorlar. Tabii burada polis baskısından söz etmiyonım. Daha ziyade psikolojik baskı benim söylediğim. Kişilerin meslek yaşamında yollanru tıkamak gibi baskılar söz konusu. Bence Alfonsin'in yaptıklan birer birer yok ediliyor ki büyük bir haksızlık bu. Bunu bir radikal (Alfonsin'in partisi, N.C.) olmadjğım için özgürce söyleyebilirün. ••^1 Alfonsin 'in bu ülkeye armağan ettiği 6 yılhk kesintisiz demokrasi ve demokratikleşme süreci için harcadığı tüm çabalar unuıulmuş gibi. Şimdi bu konuya geliyordum. Her şeyin birer birer yok edilmesinden bahsederken bunu kaste ERNESTO SABATO 1911 yılında doğan Ernesto Sabato, Arjantin'de fizik ve felsefe öğrenimi gördükten sonra ikinci Dünya Savaşı öncesinde ıki yıl kaldığt Paris'te gerçeküsıücülerle tanışıı. Ülkesine döndüğünde görecelik kuramı tistüne çaltşmalanm stirduren Sabato, ilk romanı "Tünel"i I948'de yayımladı. Türkiye'de 1982'de basılan "Tünel", ilk yayımlandığında Albert Camus ve Graham Greene tarafından bir başyapıt olarak nitelendi. "Tünel", Sabato'nun "Kahramanlar ve Mezarlar Üzerine" ve "Karanlıklann Meleği" adh romanlanyla birlikte büyük bir üçlü oluşturdu. Gençliğinde ülkesinde komünist harekete katılan Sabato, uzun yıllar Peroncu diktatörlüğe karşı da mücadele verdi. Latin Amerika edebiyatınm önde gelen yazarlan arasuıda sayılan Sabato, son yülarda edebiyattan çok resim sanatıyla uğraşıyor. Psikolog dostlarım bana, "Hiç olgunlaşmadın" diyorlar. Olgunlaşmak, içinde yaşadığımız bu kirli dünyayı kabul etmek demektir. Sanatçılar başka bir gerçeği icat etmek isterler. Yaratmak budur. darbeleri ile birbiri arkasına devrilmişlerdir. Birinci Dünya ile Üçüncü Dünya arasındaki tezata gelince... Arjantin, kültürlü bir ülkedir. Bu ülke dünyanın en büyük okuma yazma oranlannın kaydedildiği bir ülkeydi bir zamanlar. Bu tip göstergelere bakanlar, "Bütün bunlar Arjantin'in nasıl başına gelmiş olabilir?" diyorlar. Ben de cevaben diyorum ki, "Peki Almanya'nm başına gelenlere ne diyorsunuz?" Büyük sayılarda müzik, şiir, felsefe ve sanat dahisi üretmiş olan Almanya, aynı zamanda halkın destegini arkasına alan Hitlerci temerküz kampları üretmiştir. En fecisi bunlann halkın yaygın desteği ile olmuş oimasıdır. Kendimizi hiç aldatmayalım. Dolayısıyla tarih ne tutarh ne de makuldur. Bazen bu tip olaylar "rağmen " değil, "bilhassa" olur. GrigoBen'in Arjantin'i, buraya gelen göçmenlerin ve göçrnenlerin çocuklanrun kurduğu yeni Arjantin'di. Bu, açık ve ilerici bir toplumdu. Burada Latin Amerika'daki anlamıyla "köylü" yoktu pek. Arjantin bir kent proletaryası ile geniş ölçüde orta sınıftan oluşuyordu. Fakat ülkenin güç odaklanndan birini oluşturan tanm oligarşisi, ayncahklarını yitirmek endişesi ile daima destegini askeri hareketlere verdi. Dolayısıyla Arjantin, gelişmesinde bu özelh'klerinden dolayı, "bilhassa" ordu darbelerine sahne oldu. Birbiri arkasına gelen ordu darbelerme. Derken bir de iyi kötü yanlanyla Peronizmin çalkantılannı yaşadık. Eğer kötü bir peygamber değilsem, bu son Peronist hükümet oîacaktır. Tarihte kehanete yer yok, ama ben bunun Arjantin'in yaşadığı son Peronist hükümet olduğunu düşünüyorum. Siz gençliğinizde komünist harekete katıldımz. Ve5yıl içinde bu hareketten koptunuz. Bu kopuşun nedenleri? Her türlü adaletsizlik ve sosyal adaletsizlikten nefret ettim daima, ilk yetişkinlik yıllanmda anarşist gruplara katıldım. Bir süre sonra anarşizmin hiçbir zaman gerçekleşmeyecek bir utopi olduğunu anladım. Rusya'da komünizm iktidara gelmişti. Dünyanın dönüşümünü komünizmin gerçekleştirebüeceğini düşündüm. Size 1930'dan bahsediyorum. Bu geçişin bunaümını yaşadığun yıllarda komünizmin imajı hâlâ çok romantikti. f Alfonsinci demokrasi döneminde üç askeri darbe irişimi oldu. Bu girişimleri, alkın karşı koyması önledi. Hamile kadınlar bile sokaklara döküldüler, makineli tüfeklerin önünde bir insan duvan oluşturdular. diyordum. Yalnız Radikal Hareket'e değil, Alfonsin'e de çamur atıyorlar örneğin. Hiçbir delil yokken rüşvetten, yolsuzluklardan bahsediyorlar. Alfonsin'i etkin olamamakla, ülkeyi iflasın eşiğine sürüklemekle suçluyorlar. Küçük bir aynntıyı unutuyorlar bu arada. Arjantin 7 yıl boyunca korkunç bir diktatörlük yaşadı. Ve Alfonsin, cebinde silah olmaksızm, olağaiıüsıü bir şey yaptı. Diktatörlük sırasında insan haklannı ayaklar altına alan o korkunç cürümleri işleyenleri adaletin önüne götürdü ve yargılanmalannı, adaletin yerini bulmasını sağladı. Aralannda, ücü tnüebbet olmak üzere, baştaki dokuz sorumlu ordu mensubuna gereken cezalar verildi. Bütün bunlan unutanlar köle olmak için doğmuşlardır ya da özgürlüğün en yüce değer olduğunu henüz kavrayamamışlardır. ••^H İnsan, askeri diktatörlük altında kaybolan kurbanlann, bugün bir kez daha, unutularak kaybolduklan izlenimine kapılıyor. Bilmiyorum da, Alfonsin'in yaptığı bu hamleye benzer başka bir örnek hatırlıyor musunuz? Bir keresinde bir Fransız gazeteci, televizyonda baskıcı askerlerin yargılanmastnın çok yavaş geliştiğini söylemişti. Ben bu gazeteciye, "Bakın, adalet her zaman için yavaştır" dedim. Çoğu kez de hiçbir zaman yerini bulmaz. Burada bunun gerçekleşmesi, adaletin yerini bulması için bir çaba sarf ediliyor. Cezayir Kurtuluş Savaşı'nda yapılan yüzlerce, binlerce vahşet olayının arkasından Fransızlar ne yaptılar? Ben Sartre ve Camus ile birlikte bu vahşeti ihbar eden bir aydınlar dilekçesi imzalamıştım. Hangi Fransız generali hapse atıldı. Hangisi yargı önünde mahkemeye çıkanlmış. Hiçbir şey yapmadılar. Tarihte bu gibi olaylar karşısında yapılan tek jest olarak Nuremberg hatırlanabilir. Fakat Nuremberg mahkemesinin sorumluluğunu, sivil bir cumhurbaşkanı değil, yenik düşmüş bir ulusa karşı gelmiş geçmiş orduların en güçlüsü (Amerika) üstlendi. Bu bakımdan Alfonsin'in yaptığı hemen öyle bir hamlede göz ardı edilemez. Arjantin bu sayede medeni dünyada yitirmiş olduğu onurunu yeniden elde etmiştir. Alfonsin'in hatalan olmamış mıdır? Tabii ki olmuşttr. Alfonsin hükümeti de tüm hükümetler gibi iktidarda yıpranmıştır. Fakat Alfonsin'in artı hanesine bu büyük girişimi yazmak gerekir. Bu bir. Ekonomik duruma gelince... Ben iktisatçı değilim. Basit bir yazanm. Fakat askeri diktatörlük sırasında Arjantin'in dış borçlan 15 SlSTEMATtK BİR EVRENDE Sabatolar'm evinde duzenli olarak hafta sonlan saat beşte çay içiliyor. Gençliğinde bilim ve felsefe öğrenimi görmiiş olan Ernesto Sabato'nun dikkati çeken ilk ozelüği de, sistemli evreni. Sabato, bu yönuyie, ilk bakışta bir yazar ya da ressamdan çok, bilim dunyasının disiplinli bir insanı olduğu izienimi uyandınyor. Sanatçının atölyesi de son derece duzenli. Son yıllarda kendini yazarhktan çok resme %eren Sabato. satmaya yanaşmadığı tablolannı arkadaşımız Nilgün Cerrahoğlu'na göstermeye, ancak iki saatlik bir çay sohbetinİD sonunda razı oldu. (Fotoğraf: Gian Paolo) ra rağmen, Peroniznün bu ülkeye büyük bir sosyal dönüşüm getirdiği de gerçektir. Kötü ve iyi yönleriyle gerçekleştirilmiştir bu. Çünkü temelde demagojik ve faşizan unsurlar kullanılmıştır. Fakat tüm Peronistler kötü diyemeyiz. Bu haksızlık olur. Bu hareketin içinde yakm dostlanm olan bazı çok iyi politikacılar da bulunmaktadır. Bunlann yanında faşizme özlem duyanlar da vardır. Fakat geneliyle değerlendirmek gerekirse, bugünkü Peronizmin büyük ölçüde demokrasinin kurallannı kabul ettiğini, en iyi rejimin bu olduğunu kavradığmı düşünüyorum. Bu açıdan Pe I Fakat siz bir salon komünisti olarak kalmadınız. Gençliğinizde bu hareketin mUitanlığını yaptmız. Fransızlann "havyar solu" dedikleri salon devrimcilerinden hiçbir zaman hoşlanmadım. O züppelerin işi. Benim çok kusurum var, ama bu bana ait olan bir kusur değil. Beş yıl boyunca ailemden ve tahsilimden koptum, partide çabşmak için. Bu, ülkenin yaşadığı en zorlu dönemlerden biriydi. Yıl 1930'du ve ülkede ilk askeri dikta rejimi kurulmuştu. Dolayısıyla da bütün sol hareket sıkı bir şekilde baskı altına alınmıştı. İ H I H H Komünizmin bugün yaşadığı kriz hakkında ne düşünüyorsunuz? önüne geçilemeyecek bir krizdi bu. Daha birkaç yıl önce bunu söylemiştim ben. Tüm büyük imparatorluklar gibi Sovyet imparatorluğu da büyüdükçe zayıflayacak diye. Hatta bu bir gün imparatorluğu çözülmeye de götürebilir. Hatta bu oluyor bile. Komünizmin bugünkü krizinin bir yönü de peygamberce savunulan kâhin ideolojilerin de sonu olması. ^•••1 Biraz da sizden söz edelim. Yaşamınız boyunca yazdıklarımzın çok büyük bir bölümünü yaktığmız söyleniyor. llginç bu, Neden? Evet, evet. Uzun yaşamım boyunca hemen hemen yazdığım her seyi yaktım. Çocuklar gibi. Çocuklar ateşe bayıhrlar. Içgüdüsel bir şey bu. Psikolog dostlanm bana, "Sen hiç olgunlaşmadın" diyorlar. İyi bu. Çünkü olgunlaşmak, içinde yaşadığımız bu kirli dünyayı kabul etmek demek. Sanatkârlar başka bir gerçeği icat etmek isterler. "Yaratmak" budur. Gerçeğin bir kopyasını yapan sanat ki buna "naturalizm" denir gülünçtür. Hoş olmayan, nispi bir şeyi neden bir daha tekrarlamalı? Ya "mutlak" olanının yani yaratılanm bir parçasını kopartmaya azmetmeli ya da bence sanat yapmaya kalkışmamalı. Bunu başarabilen ise kendisini intihardan, uyuşturucudan kurtarabiür. Yalnız kendisini değil, okuyuculannı da kurtarabilir. rihteki kehanetlerin hiçbiri tutmamıştu . İnsanlık hali bu. Insanm "kötii"ye meyil eden bir tutumu var. Bu nedenden olacak, tüm büyük dinler gönderdikleri tannmn emirleri ile iyilik yapmayı öngörmüşler; aksini yapanlan ebedi ceza ile tehdit etmişlerdir. İnsan kendiliğinden iyiliğe yönelen bir yaratık olsa, bu tehditlere gerek kalır mıydı? Insanın doğası onu kötülüğe yöneltiyor demek ki. Demokrasiye inanış nedenleründen biri de bu. Demokrasi tüm rejimler içinde en az kötü olanı çünkü. Hobbes'un özdeyişiyle ifade etmek gerekirse "insanı insanın kordnna" çevirmerhek 1 sırasında evlatlannı yitiren analan, "Plaza de Mayo" analannı hatırlıyor örneğin. Ve en kötüsü kimse Alfonsin'in Arjantin halkına özgürlüklerini geri iade etmek için gösterdiği çabalar karşısında muteşekkir gözükmüyor. Oysa göriistüğümüz aydınlann çoğu, bu ülkenin Alfonsin döneminde şimdiye dek hiçbir zaman yaşamadığı özgurlüğü yasadığını söyledi. Siz Arjantinlilerin gösterdiği bu hafıza eksikliğini nasıl açıklıyorsunuz? Genellikle insan unutan bir yaratıktır. Onun için "geçmiş her zaman için daha iyidir." Fakat tabii her şey tamamen unutulmadı. Alfonsinci demokrasi döneminde üç askeri darbe teşebbüsü oldu. Bu teşebbüslerin başansızlıkla sonuçlanmasına yol açan neden nedir bilir misiniz? Halkın karşı koyması. Evet evet... Resmen insanlar sokağa döküldü. Oysa eskiden bu tip teşebbüsler hiçbir tepkiyle karşılaşmaz, herkes evinde oturur, olanları radyo ya da televizyondan izlerdi. Halbuki bu son darbe teşebbüsleri sırasında, erkekler, kadınlar, gençler, kucağmda ya da karaında taşıdıklan çocuklanyla hamile kadınlar sokağa döküldüler ve icabında başkaldıranlann makineli tüfekleri önünde bir insan duvan oluşturdular. Siz de bu reaksiyonları televizyondan izlemişsinizdir. lşte ülkeyi kurtaran da halktan gelen bu tepki oldu. Askerler bu kez dikiş tutturamayacaklannı anladılar. Çünkü dünyanın hiçbir ülkesinde askeri ihtüaller de belli bir konsensüs sağlamadan yapılmaz. Bu kez darbe için ulusal konsensüsten söz etmek mümkün değildi. Dolayısıyla askerler işi ileri götürmeye cesaret edemediler. Bu şekilde ülkeyi kesinlikle yönetemeyeceklerini fark ettiler. lşte bunlar, bu tip davranış biçimleri her şeyin sariıldığı gibi unutulmadığını gösteriyor. Bu biraz da "Bir Daha Asla" raponınun yarattığı derin ilginin sonucu oldu. Hazırlanan 5.000 sayfalık rapor, kaybolanlann, işkence olaylannm iç ytlzünü yaşayanlann ağzından, birinci elden anIatıyordu. Bu raporu bütün ülke baştan başa Komünizmin bugünkü krizi, önüne geçilemeyecek bir krizdi. Daha birkaç yıl önce bunu söylemiştim. Tüm büyük imparatorluklar gibi Sovyet imparatorluğu da büyüdükçe zayıflayacak diye. Bugünkü krizın bir yönü de, peygamberce savunulan ıdeolojilerin de sonu olması. için demokratik rejtmlerde üç güç merkezi vardır. Bunlar dengeyi sağlar. Dolayısıyla "Bir Daha Asla" ancak bir arzuyu dile getirebilir. Bu başhğı o rapora çok güçlü bir isteğin ifadesi olarak koymuştuk. • • • • Fakat askeri dikta günlerindeki kabüsa geri dönmemek için samnm bir önsart var: O da yaşamlan vahşeti unutmamak. Unutkanlık ve bellek zayıflığı Arjantin 'i gene geriye götürebilir gibi geliyor bana. Arjantin 'in en büyük zaaflanndan biri de bu görünüyor. Az insan, dikta rejimi flk gençliğimde anarşist gruplara katıldım. 1930'larda ıse komünizm imajı hâlâ çok romantikti. Ama Fransızların "havyar solu" dedikleri sâlon devrimcilerinden hiçbir zaman hoşlanmadım. Moskova Duruşmaları başladığında komünist hareketten aynldım. ronizm değişmiştir ve dünkü Peronizmden farkhdır. ttKKMSiz 197683 dönemini kapsayan askeri diktatörlük döneminde, ülkeyi terk eden pek çok aydına karşılık, burada kalmayı yeğlediniz. Arjantin'in bu karanlık yıllannı nasıl yaşadtnız? Fena. Çok fenaydı benim için bu yıllar. Sürekli bir tedirginlik, her türlü tehdit ve baskıyla yaşadık. Tüm sinir sistemimiz mahvoldu. özellikle kanm çok sıkıntı çekti. En kötu tehditleri aldık. Ben
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear