26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
13 OCAK 1989 KÜLTÜRYAŞAM CUMHVRİYET/5 SINEMA ATİLLÂ DORSAY HAYVANLAR İSMAIL (,İU.E< Japon ıısulü erotizm Duygu İmparatorluğu (L 'Empire de la Passiorf) / Yönetmen: Nagisa Oşima / Oyuncular: Kazuko Yoşiyuki, Tatsuya Fuji, Takahiro Tamura, Takuzo Kavatani / Bir Japon Fransız ortak yapınıı / 108 dakika (Dünya, Hakan) Cinsellik konusunda kuşkusuz "yaşlı Dogu"dan oğreneceğimiz çok şey var. Kapıtalist Batı toplumlarının "cinsel devrim" sloganlarına ve çığlıklanna karşın bir turlu "melalaşmak"tan kurtaramadıklan, sosyalist toplumların ise hakkında ne >apıp edeceklerine bir turlu karar veremedikleri cinsellik (buna •'erotizm" de diyebilirsiniz), kimi Doğu toplumlarında, hem de en eski donemlerde, insanoğlunun mutluluğu için en doğal, kaçınılmaz bilinmesı, oğrenilmesi \e ilerletilmesi gereken bir "sanat" alanıydı sanki. Hint uygarlığının "Kamasutra" adlı cinsel kılavuzla verdiği orneği veya eski Japon'da bugunun "porno" edebiyatma taş çıkartacak bilgi ve resimlerle suslu erotik metinleri anmak yeierli değıl mi? Çin bilgesi Konfiiçyüs'un oğretisi içinde de doğal ve dengeh bir cırısel yaşamın getirdiği mutluluk kavramı vardı. Japon usulü cinsellik", kuşkusuz belli olçude bu toplumun yapısında var olan "şiddet" ve "ölüm" olgularından da destek alan, kendine özgü bir cinsellik. Ama Japon erotizmini bilmeden. çağdaş erotizmi, giderek çağdaş sinemavı anlamak da olanaksız. Ayn yollardan giderek de olsa, bir Şltfdet ve ölün Başrollerini Kazuko Yoşiyuki ile Tatsuya Fuji'nin paylaştıkları "Duygu Imparatorluğu", bir anlamda, Japon usulü cinselliği yansıtan bir film. Söz konusu cinsellik. kuşkusuz belli ölçüde Japon toplumunun yapısında var olan "şıddet" ve "ölüm" olgulanndan da destek alan kendine özgü bir cinsellik. 'Duygu İmparatorluğu' bir çağdaş Japon sineması örneği KİM KİME DUM DUMA BEHÎC AK /&•••fazandıjrmparay/cr, çük bir koyde bın 40'ını aşmış, ama hâlâ guzel bir kadın, oburu askerden yeni dönmuş genç bir adam olan bir çifün tutku dolu ilişkilerıni anlatıyor. Genç adamın önerisnle, ilişkilerıni zorlaştıran koca, ortadan kaldırılı>or, cesedi bir kör kuyuya atılıyor. Ancak bu "günahkâr çiff'i kaçınılmaz olarak bekleyen korku, pişmanlık ve "vicdan azabı"dır. Olu kocanın â$ıklara (hatta vabancılara da) gorunmesi, ortalıkta dolaşmaya başlamasıyla, fılm fantastik boyutlar 19. yüzyıl sonlannda gerçek bir da kazanarak süruyor. Oşima, bir önceki fîlmi "Duyuolaydan yola çıkan Oşima, kuyerde Batı'nın seksle olum Uujuncelerini birleştirmiş (ve bunu yaparken, belki de Doğu kültürlerınden esinlenmiş) olan Marquis de Sade, Georges Bataille. Jean Genet vb. yazarlarıvlabuluşuyor, Japon usulu cinsellik. Ve bu nedenle Batılıya her şeye karşın yakın geliyor. Bizim için bu "vakınlık" söz konusu değilse de hele Oşi ma'nın sinemasal uslalığıyla sunulmuş bu lur bir cınselliğin çarpıcılığından etküenmemek olanaksız. 'Amerikan düşü'ne şamar Gün Mşığı (Light of Day) / Yönetmen: Paul Schrader / Oyuncular: Michael J. Fox, Gene Rowlands, Joan Jett, Billy Sullivan, Jason Miller / Bir Entertainment Pictures filmi (Emek, ReksJ Kızı ve oğlu bir grup kurup "rock müzigi" yapmayı seçen bir ailenin serüveni. Kafasının dikine giden, kendi hayatını yaşamak peşindeki "erkek gibi" genç kızımız (gerçek ve oldukça ünlu bir "rock" şarkıcısı olan Joan Jett'in gerçekten de "erkeksi" bir gorunumü var), kendisinden çok daha ufak tefek ve "narin" yapılı erkek kardeşinden (Michael J. Fox) destek alıyor. Ama evi terk edip babasız bir çocuk sahibi olduğu için kendisini hiç bağışlamayan annesiyle yıldızı barışmıyor, vb. Paul Schrader gıbı bir yönetmeni, "Mishima" ile "Patt> Hearst"ün yaşamları arasına böyle "sıradan" gorunumlü bir filmi sıkıştırmaya davet eden acaba ne olmuş? Gerçi en "iddialı" Amerikan, hatta İngiliz yonetmenleri de, arada sırada "rock" veya "counlry" mıizikçilerinin yaşamlarını anlatmaya soyunmuşlardır. Eıı son, Karel Reisz'in bir "country" şarkıcısının, Patsj Kline'ın yaşamöyküsunu anlattığı "Tatlı Duşler Sweet Drearas" filmini anımsıyoruz. Ancak fılmin butününü göz önune alınca, Schrader'i bu filmi yazıp yonetmeye iten diırtu ortaya 'Mishima'nın yönetmeni Schrader'dan 'Gün Işığı' lar Imparatorluğu L'Empire des Sens"da, yine gerçek bir oykuden yola çıkarak kendilerini dur durak bilmeyen bir ünselliğin, bir "sevişme nöbeli"nin girdaplarında yitiren \e sonunda kadının, adamın cinsel organını kesip atmasıyla so P İ K > İ K Ph.ALE MADRA nuçlanan bir kanlı serüvenin öyküsunu anlatmıştı. Bizde nedense "Duygu İmparatorluğu" diye gosterilen bu ikınci filminde (oysa adı "Tutku İmparatorluğu" diye çevrilmeliydi), Oşima, çok daha yumuşak bir film yapmış: Bu kez, çiftın ilışkisinde salt cinsellik değil, onun kadar duygusal bir bağlılık da soz konusu. Ancak bu, filmin kimi sahnelerinde irkiltici, itici bir erotizm dışavurumunu engellemiyor. Ozellikle ikinci yanda, bir "ceseften söz ederken sevışme, orgazm anında ısınlıp kanatılan el, kuyudan çıktıktan sonra çıkıyor. Çünkii Schrader, bir "muzik ve gençlik bedenlerın olanca pisüğiyle yapıfilmi" yapmamış (Bu açıdan, film, örneğin "Dirt> lan seks vb. bolümler, tipik Oşi H1ZL1 GAZETECİ NECDETŞEN Dancing'in seyircisine yönelik değil). Schrader, çağ ma (tipık Japon) bir erotizm andaş bır "Amerikan dramı" yapmış \e ait olduğu layışının şaşırtıcı sahneleri. "YeniSağ" duşuncesine uygun biçimde ve bir kez Oşima'nın başarısı, bu sahnedaha >'aile"yi alabıldiğine yucelten, savunan bir ya leri, filmin yapısına yer yer duş pıt ortaya koymuş. Gerçekten de film, her ne ka bolumleri gibi ele alınmış, fantasÇZKTıgPı dar bır "aile içi çatışma" oyküsu gibı gelişiyorsa tik çağrışımlar içeren bir anlatı&ÛHA 8i AH SEN! O da, sonunda her şey tatlıya bağlanıyor ve bir ölum mın "kontrpuan"ları, denge öğeyatağı çevresinde de olsa aile yeniden birleşiyor. lerı gibı yerleştirebilmiş olmasın"Gün Işığı", pek keyifle izlenen bir film değil. da... Sonuç olarak bu irkiltici ve Ama yine de filmden geriye kalan ve usta bir yo "kanlı" bölumler, bu sussüz ve netmenin varlığını duyuran birkaç oğe yok değil. "kaba" cinsellik, filmin çok daha öncelikle Schrader, bir kez daha "Amerikan duşu" yumuşak, sanki bir yüzyıl sonu denen şeye bir şamar atıyor ve "zengin, mutlu Ame masalı havasıvla kaynaşıyor, uyurika"da orta sınıf gençlerinin yaşamının hıç de o şu\or. Ve ortaya, gerçek ve duşsel, denli "mutlu" olmadığını gosteriyor. Grupları da şiddetlı ve duygusal bir garip öyğıldığı veya iş bulamadıkları anda, fabrikaya git kü; şimdiye dek anlatılanlardan meyi, işçi tulumu giymeye zorunlu gençlerdir buıı farklı bir "tutku o>küsü" çıkıyor. lar: Muziğin alternatifi ancak ağır işçiliktir. Hafif, Olağanustu bır goruntu ve müzik ÇİZGILİK KÂMtL MASARAC1 uçarı gençlik filmlerinin pembe gorunumünden çalışmasının da bu benzersız atmosfere katkısı büyük... farklı bir gorunum kuşkusuz. Öte yandan, ozellikle John Cassavetes hayranE\et yineleyelim: Japon usulü ları için Gene Rowlands'ın ıstenerek abartılmış erotizmi tanımadan "eroloman" "anne portresi", ozellikle kadının ölum döşeğin (erotizm duşkunü)olunamayacade kızına, dul kalacak olan kocasının alması gere ğı gibi çağdaş Japon sinemasını ken ">eni eş" konusunda "talimat" verdiği sah tanımadan sinemasever olmak da ne kolay unutulur gibi değil. Bunları da, "her kö olanaksız. Onun için "Duygular tii fılmin izlenroeye değer bir 1015 dakikası vardır" tmparatorluğu"nu izlemekte yarar diyen Luis Bunuel'i düşunerek anımsatalım... var. 'Manzaralı Oda', James Ivory'den birE. M. Forster uyarîaması Manzaralı Oda (A Room with a View) / Yönetmen: James Ivory / Senaryo: E. M. Forster'in romantndan Ruth Prawer Jhabvala / Görüntü: Tony PierceRoberts / Müzik: Richard Robbfns / Oyuncular: Maggie Smith, Helena Bonham Carter, Julian Sands, Denholm Elliott. Daniel Day Lewis, Simon Callow, Judi Dench, Rosemary Leach, Rupert Graves, Patrick Go^frey / Bir Goldcrest (İngiliz) filmi / 2 saat (Emek ve Reks 16.30'larda) Manzarası donuk' bir oda 6 AĞAÇ YAŞKEN EĞİIİR KEUAL GÖKHA* GVRSES TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKA* 'HE 75 Ocak KADİFENİN YUMUŞAKUĞL 188i'DA 8U6ÜU, IH6IÜZ BASINIHOA &IR KUIuAŞ /ZEKL4M/ *££ AlMfŞTt "LOUIS"MARKA PAMUKLU KAOİFEr'l KOMU EDlfJBN R.EKLAM, BUNİARlM fA/ K/>lir£i.İ İPEK KADİPELSRLB YAa$A~ BfLECEĞIN' BeüZTMEKTEYPİ• AVKICA, FİYAT BAKMINDAU PA DÖgTTE 8/Gt KAPA/Z UCUZOU. O S/BALAg £N Ü Ü İ YA'UtN FLOGANSA I/E C£MOlfA 0OKUNUYORDU KADlFS OLARAK IKİ YÜZU VAHOf ÖMDE TVYLU YUMUŞAK, AOC4D4 DUZ VÜZSYLEK YER ALMAKm/P/. DAHA SONKACAGr /Kf yANl PA YUMUŞAK ATAO/F£L£fS D£ POKUVMAY4 SAŞCAMM £>ESEA/L£& IS£ J YA Pli.MAfCrA YOI. James Ivorj'yi "auteur" mu ilan etmeli? Yoksa konularına bu denli "soğuk" yaklaştığı için onu "yakmalı mı?" Kuşkusuz ne birı ne öburu. Yaklaşık 25 yıldır, yapımcı Ismail Merchant ve senaryo yazarı Ruth Prawer Jhabvala ile ayrılmazlığını ve inatçı bir işbirliğini surduren, sinema yaşamına, "Hindistan'daki İngilizleri anlatmakla" başlayan bu kendine özgu Amerıkah yönetmen, filmlerinin hiçbirinde tam on ikiden' RoraıtsaUa Iki ge«ç ingiliz "Manzaralı Oda", 1905'ler Floransası'nda tanışan ıki genç Ingiliz'in (Helena Bonham vuramıyor belki. Ama oldukça il Carter ve Julian Sands) İngiliz taşrasında devam eden duygusal ilişkilerini anlatıyor ginç ve kişisel bir dunya ortaya kokez onemli İngiliz yazarı H M. kendi iç engelleriyle boğuşuyorlar. Joseph Losey "Arabulucu" veya yabiliyor. Forsler'a el atıyor. (David Lean"Manzaralı Oda", tipik bir "Kaza GecesiAccident" gibi filmIvory'nin gözde teması, genel in "Hindistan'a Bir Geçit" uyarIvorj filmi. Ozenle, zevkle, ince lerinde çok daha iyi gostermişti de kendilerine uzak, yabancı bir lamasıyla da gundeme gelen Forsderseniz, siz de haklısınız. kulturun ortasında kalmış Anglo ter, daha sonra da Ivory'ye Sine likle kotarılmış, bir estet elinden "Manzaralı Oda" değişik, gesaksonlar (çoğunlukla tngilizler, ma Gunleri 89'da izleyeceğimiz çıktığı besbelli, seyretmesi "güzel" kimi zaman da Amerikahlar) ve "Maurice" fılnıı için esin kayna bir film. Ozellikle ilk bolumleri, nelgeçer dram anlayışına sırtını onların incir çekirdeğini doldur ğı olacaktır). Forster'in yasamın Floransa'da ve İtalyan taşrasında çevırmiş, "edebi" tatta bir film. maz gibi gözüken sıradan ilişkileri dan izler taşıyan roman, 1905'lerin geçen tüm ilk yansı olağanustu boyunca, bir dunyayı, bir dönemi, Floransası'nda karşılaşan 2 genç hoş. Ancak lngiltere'ye dönüşle Ancak filmin oldukça ozensiz ve bir yaşam biçimini, kültür farklı İngilizin orada başlayıp yeşil İn birlikte, sanki Ivory'nin Akdeniz (hem silik oldukları hem de çok lığı, giderek çelişkisi çerçevesinden giliz taşrasında suregiden duygu ve Latin duyarlığından ödünç al çabuk geçtıkleri için) okunması saptama çabası. Bunun için, İn sal ilişkilerini anlatıyor. Victoria dığı (ve bize de çok yakın gelen) zor diyalogları, bu "edebiliği" zegiliz eğitimiyle yetişmiş Hintli ya dönemmden yeni çıkmış bir İngıl lirizm ve duygusallık sona eriyor, deliyor. "Manzaralı Oda"nın en zar (ve yanılmıyorsak eşi) Ruth tere'de âşık olmak ne sorunmu^! aşırı denetlenmiş, gemtenmiş bir iyi uyarlama senaryo, sanat yonetPrawer Jhabvala'da gerekli esin Genç âşıklar da ozellikle içinde ton egemen oluyor. Çok canlı tip menliği ve kosturn dalında 3 Oskaynağını buluyor Ivor>. Ve sanat yetiştiği toplumun tüm "kast" ya ler, kusursuz biçimde betimlenmiş car Ödulü, ayrıca 5 İngiliz Film çı çift, kimi zaman özgun, kimi pısını ve donup kalmış ahlak an "5 çaylan", yaşlı "lady'Merin de Akademisi Ödulü var. Bu ilginç ve zaman unlu romanları uyarlayan layışını ozümsemiş gözüken genç dikoduları, kuşak çatışmaları vb. değişik film, her şeye karşın, iyi fılmlerin çok az gösterilebildiği ülsenaryolardan yola çıkıvor. kız yüzunden, bir turlu "mullu Ama belleğı olan bir sinemasever kemiz sinemaseverlerinin dikkatison"a varamıyor ve çevreden çok, "Manzaralı O d a " d a Ivory, ilk olarak tum bunları orneğin bir ni hak ediyor. The stnctest cıtamİncr try cvery lcsl of loucUr ikfht uıihoul dıscovcrı üıcrf are oth«r ihan t VclveU thcy so c ^cmble, uhdc th« ajrangcment^ resuhı Kastwoven Pılc to ıtand ınıc ıhat would al fuur lıme Spcc 60 YIL ONCE Cumhuriyet çıkmıs, salon mediı alkışlarla çınlamıştır. Dunku keşidede buyuk ikramiyeleri kazanan talihliler Beşinci terup layyare kısmen anlaşılmıştır. Üskudarda pıyangosunun sonuncu keşidesi, thsanıye sokağmda sakine munhal mebusluk tniıhabt Faima Falet Hammın Üsküdar dolayısile bir gün teahhurla, iskelesınde Saciı ve tlhami JuKui bııtiin ikramiyeleh kardeşler gışesinden aldığı tamamen Darülfunuımn bilete 300 bın lıralık büyük konferans salonunda icra ikramiyenin onda biri isabel edıldi. En büyük ikramiyeleri etmiştir. ihtiva eden bu keşıdede diğerlerine nispeüe pek fazla kalabalık vardı. Keştdeye sabahleyin 9 da başlanmış, oğleyin bir saat yemek talili yapıldıklan sonra saal 12.30 da nihayel verılmişlir. Şehrimizde intişar eden tkdam 300 bın lıralık büyük ikramıye gazeıesı sahibi Alı Sacı, müdiri oğleden evvel 48.444 numaraya mesuli Burhanettin Ali, Akşam 13 Ocak 1929 mesul ınudurü Selim Ragıp Beyler hakkında hilafı hakikaı ve tahdişi ezhanı mucip neşhyattan dolayı Müddeiumumilikçe dava açılmıştır. Bu davalar ayın 14 ünde Birinci ceza mahkemesınde rüyeı olunacaktır. Akşam gazetesi sahıp ve mumessılı Necmeıiın Sadık ve Son Saat sahibi Hakkı Tarık Beyler hakkında, dava açılmak uzere musaade istihsali için de Müddeiumumilikçe Vekaieıe muracaat edilmistir. Diğer taraflan daha evvel Izmitte ve bır muddet de şehrimizde intişar etmiş olan "Genç Duşunceler" mecmuası aleyhine dini tezyif ve tahkir eder şekilde neşriyatından dolayı Müddeiumumilikçe dava açılmıştır. Bu mecmuanın sahibi ve mevzubahis yazılarm muharnn Kasıtn Bey, Matbuat Kanununun II inci maddesı delaletıyle ceza kanununun I7S incı maddesine tevkifan muhakeme olunacaktır. Piynngo dün çekildi Etfiadarı Hayvan Borsasında el fiatları ancak 34 kuruş olduğu halde kasapların halen etı 80100 kuruşa sattıkları anlaşılabilmış değildır. Üç gazete aleyhine dava açıldı h KODAK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear