Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/8 HAVA DURUMU Mana ı Genel Mudurtuju nden alınan Mpye gfre, yurdun batj leamteri parçat çok butılJj. lakya. Marmara. Iç Anadofcı'nun batta. B*> Kndanz'm ıç teâmten loaey ve ıç Ege le gHer Mlges yer y>r saOaak «Hl^i geçKaL H M SKmİOirunerni b> de#^ şkft oaıapc*. RÛZGta; Ytaduı bat keanv torinde güney ve doCu. W d yerltnle kuzey w doj)u yMerden haif jraara orü kuvvene aroan z a n n da kuvveSce tsecak. DOitZLERDE: Dotu Karadenztt poynz ve gundodusu, tm dmtthrte kıöte ve aun doflusun* n 35 > • »er 67 kınvetnk saMe 1021 ver yer 2833 dmztnii htzta esecek. 0ENİ2 ya&; ataı derazlennıade ya>$ n n d a 25 km doöymcta buluracak Vm M u M . JB y«r taba w çak U » dHgdi oto GOü'rafc l a o . genel otmfc p»çalı az M u f t ı gaçecak Rüzgir kuay ve c * . I M t i yuksattOı 13 m. ygr y e r « met doOu «MenMı M l a a n ortj laıvvMla esacek. gN kuçuk Ğatsak otac * . gfrü* uzMft 1C bn. dotaynh buhıtucak »Dulullu AOyanan «von »*" Antara Antakya Antıtya Artvin A»dın Mec* Bilfe Bokı Bursa ÇanaHole Çooım OeneS 0 HABERLERİN DEVAMI TURKIYE'DE BUGÜN 2S 17°Dl>3rt»lor A 18» 10° E*ne Y 24° 12° Erancan B 19° 10" Erzurun 8 19»3 ESçetnr Y 21» FGaaaniBP A 2S° 13° Sresun B 26° ö ° Gumüşhane B W 8°MafcWn B 25° 12° Istam Y 18° V tstanbul Y 19° 10° Bnw Y 20° 4°Kars B W 4°Kast»nonu Y 22° 19° 8°KMaras 19° <°Hersn « ° 3° Mufila 22° 9 ° » M 2S°13°MCd» 16° 9°Onlu 15° S°«2B 17° 6°Samsun 22° 9°S«n 16° 9°Sınop 24° 10° Sıvas 16° 3° fctartJaO 18° P'tabzon 20° 4°lmc«( 12° PUşak 20° 8°Van 20°10°*BQat 22° 6°Zonguk)ak 30 NİSAN 1988 DÜNYA'DA BUGÜN Uoskova Amsttröjm Amnan Mna Ba»tat Bacelana Base) Helsınkı • | ' . ^ Kopanrıaa j > A ' •Ber/in J B A A B B B B B B A B 8 Y B Y B B B B V e°K*Ufi S° 10° KHttarei «°WKony» 18° 4°KMahya 25°12°Malatya B Y Y Y B 23° 10° 24° 12° 25° 17 25° 10° 21° 6° 20» 8° « ° 7° 17» 11» 17» 7° 22° 10° 17» 8° 17° 3° 15° 9° ie° 9° 21° 5° 21° 10° 18° 8° 18° 4° 16° 9° Vı r lrS| L ^'ı ? "S* • y»0murtu A ac* B bm/Ou K kart S sıs* Y Y 13° B 22° Y 20° A 34° B 20° B 15° B 17° Y 10° Y 10° Bonn Y 14° Bruksel Y 17° B 15° Cenevre B 22° Ceaft A 38° Odde A 35° Oubaı Y 11° Ffankfurt A 26° Y 7° B 3S° Kahn Kapenhag Y 9° KOIn r 10° sr Kahlre* A 26° Y 6° Y 12° Madnd B 16° Mılarvo B 16° B 14° Montrcsf Moskma B 7° Uurah Y 12° Ne* Ytart B 18° Osio Y 8° Pans Y 14° Y 16° Pno A 37» npü B 18° Ronu So»ya Y 13° Ş»n A 33° WAviv A 26° A 23° lunus Y W> B 15° 8 14° VYasfmgton Y 16° Zunh B 14° Lenngrad Londra MEHMED KEMAL POLTTIKA VE OTESI Universitede protesto günü (Baştarafi 1. Sayfada) bölgelere sevk edildi. Öğrenci ve polisler arasında yer yer çatışma çıktı. Olaylan izlejen Hürriyet Gazetesi muhabiri Oktar Şengöler polis tarafından coplanarak hasta1 nelik edildi. Ankara ve Samsun da da öğrenciler düzenledikleri toplantıiarla "üniversitelere polis baskısından" yakmdıtar. Çeşitli üniversite rektörleri yaptıkları değerlendirmelerde olayların gelişmesinden duydukları endişeyi diIe getirdiler. tstanbul Valiliği, önceki gün meydana gelen olaylann "belli bir gnıp" tarafından yaratıldığıaı bildirdi. Valilik açıklaroasında önceki gun gözaltına alınan 158 kişiden 8'i kız 28'inin serbest bırakıldığı beiirtildi. Ayrıca gözaltına alınanlardan 54'ünün daha önceki tarihlerde bazı yasadışı eylemlere katılmaktan sanık Oldukları bildirildi. Ankara'da ise Gazi Üniversitesi önünde dün "nunazan dayaklannı protesto oturuşu" yapan bir grup oğrenciden 6'sı gözaltına alındı. Cumhuriyet muhabirlerinin beUrlemelerine göre, üniversite öğrencilerinin protesto eylemleri şöyle gelişti: Değişik gruplann bir araya gelmesiyle 900 k,adar öğrenci tstanbul Tabip Odası'nda toplandı. Temsilci bir öğrenci, daha önceden haarlanan bildiriyi basına okudu. Bildiride şu görüşlere yer verildi. "Sekiz yıldır iiniversitelerde yaşanan olaylar göstermistir ki yiikseköğrenim kurumlannda polisin bir süre daha öğrenciler kadar deı ı m mecburiyetine tabi olması içinden çıkılraaz olaylann gelişimine neden olacaktır. Bu yuzden ögrenci olmajanlann universitelerden derhal çıkanlmasını talep ediyoruz. Polis ve idare demekleri \asa dışı örgütler olarak gostermek istiyor, demokratik haklanmızı sonuna kadar savunacağız. Gözaltına alınan arkadaslanmız serbesl bırakılsın. Özgiir, ozerk bir üniversite istiyonız." Toplantıda daha sonra tstanbul Tıp Fakultesi ve çeşitli dernekler adına birer konuşma yapıldı. Toplantıya katılan eski öğretim üyelerinden Sungur Savran da olaylann "polis idare işbirliginin" en açık ifadesi olduğunu vurgulayarak, "Batan gemileri en son terkedenin kaptan olduğunu bilirdik, ancak bu olayda rektör bile ortada yok" diye konuştu. SHP Tunceli MiUetvekih VeB Yıldınm ile İstanbul Milletvekili Hiisnü Okçuoğlu da katıldılar. ODTÜ'lü öğrenciler saat 12.30 sularında yaklaşık yanm saat süre ile oturma eylemi yaparken, ODTÜ öğrenci Derneği Yönetim Kurulu'ndan bir öğrenci hazırlanan basın açıklamasını okudu. 12 Eylül sonrası tek tip üniversite gençliği yaratmak için YÖK'ün kurulduğu savını öne süren öğrencilerin açıklamasında şu görüşler dile getirildi: "Antidemokratik uyguiamalarla karşı karşıya kalan gençlik en dogal hakkı olan örgütlenme özgürlüğü doğrultusunda demek kurrna çalışmalannı başlatmıştır. Derneklerin kurulrnaya başlamasından bu yana, öğrenci demeklerine nygulanan baskılar, polisidare işbiriiğinde somntlaşmış, gencliğin mücadelesine sekte vurmaya ve işlevsiz kılmaja çalışılnııştır. Bu baskı ve sindirme politikası onlarca öğrencinin disiplin sonışturmalan sonucu okuldan atılmalanna neden olmuştnr. Bu politikalar, yaşanan gözaltı ve tutuklamalarla gençliği gizti örgüt üyesi diye bir dizi operasyona tabi tutmuşrur. Bir çok demek üyesi ve yöneticisi gözalüna alınmış ve tutuklamalar artmıştır." Eylemli basın toplantısı sırasında jandarmanın çok geniş çaplı güvenlik önlemlerı aldığı gözlendi. Basın toplantısından sonra söz alan SHP'li Veli Yıldırım düşünce ve örgütlenme özgurlüğünün önündeki tüm engellerin ortadan kaldırılmasım istedi. Samsun: 19 Mayıs Üniversitesi'nde okuyan bir grup öğrenci dün rektörlük binası önünde toplanarak tstanbul'da önceki gün gözaltına alınan öğrencilerin serbest bırakılması için oturma eylemi yaptılar. Bir saat süren oturma eylemi sırasında öğrenciler adına konuşan 19 Mayıs Üniversitesi öğrenci Derneği Başkanı Salih Şahin, Universitede rektör yokken polisin rektörün yerine baktığını, özerk ve demokratik üniversite istediklerini söyledi. Bir gazeteci böyle dövüldü tlk kınama tıpta tstanbul: İstanbul Üniversitesinde önceki gün rektörlük binasımn işgali sırasında 158 öğrencinin gözaltına alınması, çeşitli fakültelerde protesto edildi. Bu arada, İstanbul Tabip Odası'nda bir basm toplantısı düzenleyen 400 kadar ögrenci, binayı terk ederken polis tarafından dağıtıldı. Olaylar sırasında gözaltına alınan 2'si kız 4 öğrenci daha sonra serbest bırakıldı. tstanbul Üniversitesi, İTÜ ve Yıldız Universitesi'nin çeşitli fakültelerinde okuyan öğrenciler, öğleye doğru okul kantinlerinde bir araya gelerek arkadaşlarımn gözaltına alınmalarıru protesto ettiler. llk kınama, tstanbul Üniversitesi Tıp Fakultesi kantininde gerçekleşti. 100 kadar öğrenci, bir rnetnin okunmasından sonra sloganlar atarak dağıldı. Yıldız Üniversitesi1 nde ise saat 13.00 sıralarında 200 öğrenci, üniversite içinde kısa bir yürüyüş yaparak idarenin tutumunu protesto ettiler. "Oknlda polis istemiyoruz", "Bilim içeri, polis dışan", "Polis idare işbirliğine son" seklinde sloganlar atan öğrenciler, sessizce dağıldılar. İstanbul Teknik Üniversitesi'nin Maslak'taki Ayazağa Kampusu'nda ise 200 kadar öğrenci, kantinde arkadaşlarının gözaltına aiınmasını kınayarak slogan atıp, dağıldılar. Bu arada aynı saatlerde tstanbul Üniversitesi merkez binası önünde de 500 civarında öğrenci bir araya gelerek, "Yaşasın özgürlük", "Yılgınhk yok, direniş var". "Direnmek yaşamaktır", "Kahrolsun faşizra, yaşasın mücadelemiz" seklinde sloganlar atmaya başladılar. Yaklasık bir saat 15 dakika kadar süren toplantımn ardından öğrenciler dağıruk biçimde tstanbul Tabip Odası'na doğru yürümeye başladılar. Merkez bina önünden sivil potisler eşliğinde öğrenciler yürüyerek Cağaloğlu'ndaki Tabip Odasına geldiler. Sivil ve resmi polis ekiplerinin dışında 4 çevik kuvvet otobüsünün de hazırda beklediği gözlendi. Sessizce dagılın tstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı tsmail Taşkafa, Çevik Şube Müdürü Necmettin Oztiirk ve Siyasi Şube Müdürü Metin Giinay olay yerine gelerek İstanbul Tabip Odası önünde geniş güvenlik önlemleri aldırdılar. Saat 15.30 sıralannda öğrenciler, 5'er kişilik sıralar halinde Tabip Odası'nın bulunduğu binadan dışanya çıktılar. Kısa süre sonra vila. î gitmek üzere öğrenciler tran Kcnsolosluğu köşesine kadar uzun bir kortej oluşturdular. tstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı İsmail Taşkafa öğrencilerin yanına gelerek, "Yaptıgınız yasal degil. Gösteri ve Yünıyüş Kannnu'na nymuyor. Sessizce dağıhn" diye megafonla uyarıda bulundu. Kalabalık grup, Cağaloğlu Meydanı'na geldiğinde bazı çevik kuvvet görevlilerinin "dagılın" uyarısı yaparak öğrencileri coplamaya başladığı gözlendi. Polisin öğrencileri coplamaya başlaması üzerine Cağaloğlu Meydanı bir anda ana baba gününe döndü. Sağa sola kaçışan öğrenciler, coplanmaktan kendilerini kurtarmaya çalıştılar. tkisi kız 4 öğrenci, gazetecilerin ve yurttaşlann gözleri önünde sürüklenerek ekip otosuna bindirildi. Gözaltıtutuklama önceki gün tstanbul üniversitesindeki olaylar nedeniyle gözaltına alınan 158 oğrenciden 28'i serbest bırakıldı. Gayrettepe'deki tstanbul Siyasi Şube Müdürlüğü'nde gözaltında tutulan öğrencilerin açlık grevine başladığı öne surüldü. Polise mukavemet savı ile gözaltına alınan öğrencilerden 7'si çıkanldıkları tstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesi'nce tutuksuz yargılanmak üzere salıverildiler. Ankara'da ise Gazi Üniversitesi Rektörlüğü önünde dün "remazan dayaklannı protesto oturuşu" yapan bir gnıp öğrenci, polis tarafından dağıtıldı. Eyleme katılan öğrencilerden 6'sı gözaltına alındı. Ankara Emniyeti, öğrenci olaylannın 1 Mayıs nedeniyle daha da "artmasından endişe duydukJannı" söylediler. Duzanlenen operasyonlarla ODTÜ, Gazi Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi ve Siyasal Bilgiler Fakultesi öğrenci derneklerinden yöneticileri gözaltına alındı. önceki gün gözaltına alınan öğrencilerin isünleri şöyle sıralanıyor: Duygu Mutlu, Ahmet Akkaya, Mehtap Mutlu, Huriye Çiftçi, Mahmut Yıldız, Selim Tulumbaş, Mehmet Ali Yücel, Sadıman Kabacı, Fatma Öztürk, Akın Ankaya, Kaan Toker, Necati Yağn, Ali Akova, Kerem Ersoy, Keyhan Uludag, İlhami lnci, Hüsejin Baytürk. Uludağ Ünivenitesi'ne bağlı Mimarlık Mühendislik Yüksek Okulu'nda yemek boykotu yaptıklan için gözaltına alınan 13 oğrenciden 4'ü serbest bırakıldı. Balıkesir'de halen gözaltında bulunan öğrenciler şunlar: Koray Temel, Salih Şirin, Sinan Yıldınm, Ahmet Can, Celal Erdogan, Kemai Yadırgıcı, Erhan Oğuz, Kamil Onur ve soyadı belirlenemeyen Alpaslan. Valilik açıklaması Öte yandan İstanbul Valiliği'nden yapılan açıklamada, önceki gün tstanbul Üniversitesi'nde meydana gelen rektörlük binası işgalinin "Turan Emeksiz'i anmak maksadıyla" yapıldığı beiirtildi. Valilik açıklaması şöyle: "Öğrenciler. merkez bina önünde bir araya gelerek slogan atmaya başlamışlar ve daha sonra içeriye girip rektörlük binası çevresini işgal etmişlerdir. tşgal sırasında, camlar kınlmıs, rektörlük odası tahrip edilmiştir.'Olaylar sırasında polis memuru Mehmet Çal yaralanmış, 158 kişi gözaltına alınraıştır. Bazı ogreociler Zulal San adlı oğrenciye bir polisin hakaret ettiğini ifade etmislerse de bu kesinlikle yanlışür. Aynca kanunsuz eylemlere katılan, kanunsuz bir eylemin sanığı olan öğrencilerin durumu eldeki maddi delil niteliğinde olan bilgi ve belgeleıie üniversite idaresine bildirilmektedir. Bu nygulama devam edetektir." Bu arada Cağaloğlu Meydanında yaşanan olaylar sırasında görevini yapmaktayken polislerin saldırısı sonucu başından yaralanarak hastaneye kaldırılan gazeteci Oktay Şengüler için TGS Başkanı Eren Güvener bir açıklama yaptı. TGS Genel Başkanı Eren Güvener, polisin gazetecilere saldırgan davranışını kınayarak şu görüşlere yer verdi: "Basını hiçbir kaba kuvvet susturamayacaktır. Bu tur davranışlar, Türkiye'deki basın özgnriüğüne karşı devlet güçlerinin yaklaşımının ilginç bir örneğidir. Basına yasal politik ve ekonomik baskılardan sonra şimdi de polis saldırısının başlatılmasını esefle izlemekteyiz. Önceki gün Şişli'deki DevSol adlı yasadışı örgütün bombalama ve yangın çıkarma olayını takip eden Milliyet ve Günaydm muhabirlerini tartaklayan ve fotograf makinelerini tahrip eden polisin dün de öğrenci yüniyüşiınü göriintülemek isteyen Hürriyet muhabiri Oktay Şengüler'i hastanelik etmesi Türkiye'deki basın özgürinğüne karşı devlet güçlerinin yakiaşımının ilginç örnekleridir. Bu vesile ile bir kez daha hatırlatıyoruz. Kamuoyuna ulaşmakta hayatını tehlikeye atan gazetecileri ve Türk basınını hiçbir güç durduramayacak." Ankara: Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nde (ODTÜ) bir grup öğrenci, "Ögrencilere yönelik baskıları ve örgütlenme özgürlüğü önündeki engeUeri" düzenledikleri "eylemli basın toplantısı" ile protesto ettiler. 150 kadar öğrencinin düzenledikleri basın toplantısına Cağaloğiu'nda dun meydana gelen öğrenci olaylan sırasında fotoğraf çekmeye çalışan Hürriyet Gazetesi muhabiri Oktay Şengüler, bir çevik kuvvet göreylısi tarafından basına copla vurularak hastanelik edildi. Birçok kişinin gözleri önünde gerçekleşen olay, çeşitli gazetelerde çalışan muhabırlerin ıfadelehne göre şöyle oluştu: Meydandaki kargaşada. iki kız öğrenci polislerce tutulup ekip otosuna bindinlirken kalabalık bir öğrenci grubu da slogan atarak Hürriyet Gazetesi önünden Dıvanyolu Caddesi'ne doğru yürüyordu. Bu arada bazı çevik kuvvet görevlilerinin öğrenci grubuna doğru buyük bir hızla koşmaya başladıklan görüldü. Öğrencilerin kaçmaya çalıştıkian bir anda, grubun sonunda bulunan gazeteci Ûktay Şengüler'in basına bir çevik kuvvet memurunun copla vurduğu göziendi. Copun etkısi ve memurun hızla çarpması sonucu Şengüler, yuzustu yere düştü. Aynı memurun, Şengüler'in yere düşen fotoğraf makinesıne de tekmeyle vurduğu görüldü Şengüler. SSK Samatya Hastanesı'nde "beyın sarsıntısı"ndan tedavi altına alındı. (Fotograflar: Esat Pala) Muhalefette ıken basınla sarmaş dolaş olan, basının bir dediği ni iki etmeyen siyasetçiler, iktidara geldiklerinde yakınmaya başlarlar. Önce araya kara kediler girer, ardından basın yasası ile oynarlar. İktidar koltuğu çok tatlıdır. iktıdar sahipleri o koltuğa bir kez kurulmayagörsünler, bîr daha bırakmak istemezler. Karşılarına çıkan ilk engel de basın olduğu için onu düşman sayarlar. Düşman saydıktan sonra başlarlar basın yasası ile oynamaya... Çok gerilere gitmeye gerek yok. 1946 demokrasisinden bu yana gördüklerımiz ortadadır. Muhalefet yıllarında, "Başından gizlimiz saklımız yok; yatak odalarımıza dahi girecekler" diyenler, bir süre sonra söylediklerinl unutmuşlar, "Bunlara da ne oluyor?" demeye başlamışlar. "Basın mı ülkeyı yönetir, biz mi? Keselim şunların sesini!.." Başlanır hukuki formüller aranmaya... Netsek neylesek de şunların sesini kıssak? 1946'dan bu yana basın yasası üzerinde ne oyunlar oynandığını bilirız. Basını susturabilmek için yasanın her maddesi rnıncık mıncık edilmiştir. Besleme basın Demokrat Parti liderlerinin icadıdır. O dönemde gazeteler için resmi ilan önemliydi. Resmi ilanı da basın işlerine bakan devlet bakanı dağıtırdı. Yani hükümetın iki dudağı arasındaydı resmi ilan! Hangi basın 'evet efendim' diyorsa resmi ilandan payı da o kadar oluyordu. Basını susturmanın bir yolu resmi ilan dağıtımı ise ötekt yolu da kâğıttı. Gazetelerin ne kadar kâğıt alacaklannı hükümet saptardı. Kimıne çok kâğıt verirdi, kimine az. Az Tirajlı olan, fakat çok kâğıt alan gazeteler, kâğıdın fazlasını karaborsaya sürerek ayn bir kazanç elde ederlerdi. Babıâli'de kâğıt ticaretinden dıkilme hanlara, kurulmuş basımevlerine rastlanırdı. Gazetelerı satmayan iktidar yardakçıları dünyahkların' resmi ılandan ve kâğıt ayrımından doğrulturlardı. Gene resmi görüş yanlısı yardakçılar, o zaman yan kuruluşlar olmadığı için, devlet dairelerinde iş takipçiliğı yaparak ayn bir kazanç elde ederlerdi. Çoğu aferistti. Bir dönemin besleme basını boyleydi 1950'den sonra askerden dönünce böylesi bir besleme gazetede çalışıyordum. Gazeteyi bir milletvekili, bir basımevi sahibi, bir de kahveci ortaklaşa çıkarıyorlardı. Milletvekili siyasal gücünü, kahveci parasını, matbaacı da makinelerini koymuştu. Resmi ilan paralarının alınacağı gün geldi mı, daha kapıda parayı paylaşırlar, herbiri bir yana dağılırdı. İşçilerin ucreti, kâğıt parası şu bu giderler sonradan düşünülürdü. Kahveci patronun imzası ile her gün bir köşe yazısı döktürürdüm. O da imzasını gazetede gördükçe kabanrdı. Bir gün basınla ilgili devlet bakamnın kokteyline gitmiştik. Bakan, kahveci patrona: "Yazılarınızı zevkle okuyorum. Partimiz için gösterdiğıniz desteğe teşekkür ederiz" demişt'. "Aman efendim, bizim yazı işleri müdürü yazıyor, ben imza atıyorum" demez mi? Rezil olmuştum. Bir yazar arkadaşın röportajlarının parasını bir türlü ödeyemiyorduk. Patronlar paraları aldılar mı, kapışıp kaçıyorlardı. Yazar arkadaş bir oyun kurmuş. Çevirmiş telefonu: "Alo, (..) beyte mi görüşüyorum." "Evet efendim, benim." "Bugünkü yazınızı okudum, çok güzel, çok iyi.." "Teşekkür ederim." "Bendeniz Tevfik Fikret." "Memnun oldum." "Görüyorsunuz, sizinle konuşuyorum." "Evet." "Gazetenizde Tevfik Fikret öldü diye yazmışsınız." "Öyle mi yazmışım?" "öyle yazmışsınız." "Söylerim yazı işleri müdürüne, düzelttiririm." "Sizi dava edeceğim." "Beni ne diye dava edeceksinız, yazıları o yazıyor, onu dava edin!.." Şaka değil, besleme gazetecilik de böyle dönemlerden geçti, geldi. Olayın birçok tanığı vardır. Gazetecilerin ahlakını da iktidarlar bozarlar. Basın özgürlüğü bir kez yitmemeli. Besleme Basın Vardı ANKARA'dan YALÇIN DOĞAN (Baştarafi 1. Sayfada) 6 (Baftamfi 1. Sayfada} ra zaman kazandırmayacağı, hatta pahalıya mal olabileceği izlenimi var. Kerherf zirve Öğrenci olaylan 'provokasyon' olarak nitelendirildi ANKARA (Cumhuriyet Büroso) Öğrenci olaylan ile aynlıkçı güçlerin eylemlerine ilişkin son bilgiler belirginleşti. Yaz mevsimi yaklaşırken, özellikle mayıs ayında, Türkiye'de bir yandan ayrılıkçı güçlerin öte yandan bunlara bağlı olarak çeşitli yörelerde anarşik eylemlerin kışkırtılacagına ilişkin istihbaratın devletin üst kademelerinde değerlendirilmeye başlanıldığı öğrenildi. Önceki gün İstanbul Üniversitesi'nde meydana gelen olayda "provokasyon" niteliğinin ön planda bulunduğu yapılan değerlendirmeter arasında yer alıyor. Devletin üst duzey toplantılannda ayrılıkçı guçlere ve öğrenci olaylarına karşı alınan ve aiınması kararlaştınlan önlemler gündemin ilk sırasını oluşturuyor. Özellikle daha önceki gunlerde dış ülkelerde yapılan, ayrılıkçı güçleri temsil eden kişilerce açıklanan yeni planlara göre ne yapılacağı saptanıyor. Mayıs ayında ayrılıkçı güçlerle bunlann paralelinde olanlann "Gıine>dogu'da örneğin Mardin ilini kurtanlmış bölge ilan edip" buna göre eylemlere girişeceklen oğrenildiğinden Güney ve Güneydoğu'daki bu olası hareketlere karşı neler yapıldığı ve yapılacağı konusunda gerekli önlemlerin alındığı da verilen haberler arasında. Bu arada devletin üst kademesine gelen bilgiler önceki gün İstanbul'daki öğrenci hareketleri "provokasyon" niteliğinde değerlendiriliyor. Alınan ve alınması kararlaştınlan önlemlerin butün yaz aylan boyunca işlerlik kazandmlmasına çalışacak. Profesyonel yöneticiler, ayn ayn bakanhklardan yapılan çağrılarla, birçoğunun çıkarları çelişen meslek örgütlenmeleri ve işçi işveren örgütleri ile iki günde gerçekleştirilecek bir görüşme maratonundan, somut hiçbir soruna ciddi yaklaşım gelemeyeceği kanısındalar. Görüşmeler sonrası için, tabuüarına söyleyecekleri pek bir söz olamayacağını düşünüyorlar. Bir de son haftalarda hızla yıpranan hükümete destek verme konumuna düşmekten kaçınıyorlar. Hükümetın son aylardaki uygulamalan, zamlarla öfkesi burnuna çıkmış tabanın tepkisi, yöneticileri kara kara düşündürüyor. Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu ile Ziraat Odaları Birliği'nde bölgelenden gelen heyetlerin baskım var. Öfkeli gruplar zirve öncesi, yöneticileri ile saatler süren tartışmalar yaptılar. tsteklerini, sorunlarını sayıp, taviz veril Olaylar hoş değil (Baştarafı 1. Sayfada) Nisan 1988 tarihinde belli bir gnıp tarafından önce işgal, sonra da tahrip edilmişpr. Ortaya çıkan bu çok üzücü durum, tarihi eserlerin uğradığı buyıik hasann ötesinde, Üniversitemizde yeniden kargaşa ortamı yaratmak isteyen kışkırtıa eylemcilerin ülke huzurunu bozmaya yönelik bir senanosu olması bakımından önem taşımaktadır. Üniversitemiz öğrendierinin, Atatürk ilkelerine yürekten bağlı, yüksek bir bilinç düzevine ulaşmış büyük çoğunluğunun bu olayın tamamen dışında bulunduğundan hiç kuşkumuz yoktur. Bu gibi olayların, geçmişte de görüldüğü gibi, tüm öğrencilerin özgürlük ve haklanna gölge düşüreceği gibi ülkemize de zarar vereceği unutulmamalı, kışkırücılara karşı sürekli biçimde uyanık bulunulmalıdır. İstanbul Üniversitesi Yönetim Kunılu, yasal yollar dışına çıkan, kışkırtmalardan kaynaklanan, belli bir grubun yıkıcı amaçlara hizmet eden eylemJerini kınar. tum ögrencilere dikkatli olmalan cagnsında buiuDur ve çalışmalannda üstüa başanlar diler." İTÜ Rektörü: ITÜ Rektörü Prof. Dr. İlhan Kaya'nın değerlendirmesi de şöyle: "Çok üzücü olaylar. Olaylan geri gelmesini istemediğimiz bir devrin, geri gelmesinin bir işareti olarak gördük ve çok üzüldük. Öğrenci arkadaşlanm dertlerini. sonınlannı dile getirirkcn medeni ölçüler içerisinde olmalı. Dolayısıyla yaşanan olaylar hoş gelmedi. Umudumuz. bu olaylan öğrencilerin değil de, öğrenci kılığında başka işin icindeki kişilerin yapmış olmalan." memesi konusunda direktif verdiler. Bir yanda sonınlar ve istekler yığını, bunalmış, öfkeli tabanın beklentileri, diğer yanda herkesi birden çağırmakla ve bütün uygulamalan ile bir şeyler vermeye niyeti olmadığı kanısını pekiştirmiş hükumet. Türktş yöneticileri açısından daha da vahim bir durum, hükümetten bir şeyler gelecegi umuduna bağlı olarak, eylem programında yavaşlama yapılmış olduğu izlenimi. Şimdi beklenti boş çıkarsa, daha guç dunıma düşülecek. Hani bir formülü bulunsa görüşmeden vazgeçilecek. Dağlara kar yağdı yine. Gelen haberler yasalarda vaat edilmiş iyileştirmenin dahi çok güdük kalacağı yolunda. Hele toplu pazarlık masasında ücret artışlannın enflasyona yetişmesi anlamında hükumetten beklenen olumlu adım düş olup gitmiş. Bu konuda sendikacılara umut vermiş olan Çalışma Bakamnın kendi iyi niyetini kanıtiamak uzere, diğer bakanlardan gelen olumsuz tavn, dostu sendikacılara aktardığı söyleniyor. Sözün kısası zirveye umut bağlamış yöneticiler, şimdi ne yapacaklarını bilemez,bu işten en az zararla dönebilmenin çare arayışı içindeler. Ancak genel olarak çalışanların temsilcileri zirveyi tamamen boykot etmeyi de göze alabilecek noktaya gelmiş değiller. Özal'ın tepkisinden, cezalandınlmaktan korkuyorlar. özal'ın, kızdığında uyguladığı özel cezalandırma yöntemlerinin etkisi hâlâ çok önernli olmalı ki, çalışanlar temsilcileri "Önceden basına verildiginde Özal kızıyor 'madem gazetelerde çıkacaktı bana niye geldiniz'diyor diye, zirveye götürdükleri istek ve sorunların bir dökümünü yapmaktan kaçınıyorlar. Sovyetler (Baştarafi U. Sayfada) ken, Güney Kıbrıs'a özel olarak Kıbrıs sorununu görüşmek için gelmediğini belirten Andropov, ancak Akdeniz sorunlannı görüşürken, Kıbrıs'ı da ele aldıklannı bildirdi. Andropov, Sovyetler'in Kıbnsla ilgili uluslararası bir konferans toplanması yolundaki önerisinin geçerliliğini koruduğunu kaydetti. KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Sovyet Dışişleri yetkilisi Andropov'un açıklamasını değerlendirirken, süper güçlerin Kıbrıs meselesini gündemlerine almasının, ırkçı Rum yönetimini yeni çılgınlıklara itmekten başka bir işe yaramayacağını söyledi. Vorontsov'un (Baştarafi U Sayfada) gün düzenlediği basın toplantısında, bir Yunanlı gazetecinin sorduğu, "Yunanistan'ın Kıbns'tan yabancı askerierin çekilmesine ilişkin göriışlerinekatılıyormusunuz?" sorusunu, şöyle yanıtlamıştı. "Tüm askeri çekimler gündemde bulunan birkonu. A>nca bizim aklımızda olan bir konu. Bunu Cenevre anlaşmalannda gördünüz. Bu diışunce> i gend olarak beğeniyonız ve biz askerlerimizin ulkemize geri dönmesi konusu ile ilgileniyoruz. Bizce bu en iyi politikadır." Vbrontsov"un Afganistan'dan Sovyet askerlerinin çekilmesini örnek göstererek dolaylı olarak Kıbns'tan asker çekilmesini çağnştıran bu yanıtı, TRT'nin gerek televizyon, gerekse radyo haber bültenlerinde şöyle verildi: "Vorontsov, bir gazetecinin sorusu üzerine de Kıbns'tan asker çekilmesi ya da çekilmemesi konusunda henüz görüş açıklajncak safhaya gelmediklerini söyledi." Boğaziçi Rektörü: Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prcf. Dr. Ergün Togrol şöyle dedi: "Olaylan çok üzücü buluyonım. Fakat bu olaylann üzerine soğukkanlılıkla ve itidalle gidilmesi gerektiğine inanıyorum. Fazla tahrik edici davranışlardan kaçınmak gerekir." Çalışma arkadaşımız TÜLİN ÇEŞMİOĞLU'nun değerli annesi HİKMET ÇEŞMÎOĞLU'nu yitirdik. Acısını paytaşırız. PERA REKLAM ÇALIŞANLAR1 sık "müdahale" girişiminde bulunuyorlar. Zaman zaman Bakanlar Kurulu toplanülarında, zaman zaman işçi ve işveren dünyası ile ilgili toplantılarda... Başbakan Yardımcısı Kaya Erdem, kendisini "ekonomiden sorumlu" hissettiği ve "Başbakan Yardımcısı" olduğu için işçiişveren sorunlarına yakınlık duyuyor. Devlet Bakanı Kazım Oksay, bir tarihte kamu kesiminde toplu sözleşmeleri yönlendiren "Kamu Koordinasyon Kurulu Başkanlığı'nı" yürüttüğü için kendisini işçiişveren konularında sorumlu görüyor. Eh, şimdiki İçişleri Bakanı Kalemli, "ne de olsa eski Çalışma Bakanı"... İster istemez Kalemli de kendisini "yetkili saymaktan" kurtaramıyor. Dolayısıyla Bakanlar Kurulu toplarttılarında işçiişverenücretgreveylem gibi konular gündeme geldi mi, Kalemli de döktürmeye başlıyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı İmren Aykut, adı üstünde bu konulardan doğrudan doâruya ilgili bakan. Ancak, "şahinler" kendisine pek zaman ve alan bırakmak niyetinde görünmüyor. Kalemli, hafifçe "hariçten gazel atmakla" birhkte, Erdem ile Oksay "fiilen ışe nezaret ediyor". Bir baktyorsunuz, Oksay, Türkİş vöneticilerini çağırıyor ve görüş aliyor. Bir bakıyorsunuz, Erdem, benzer girişimde bulunuyor ve ücret zamları hakkında bilgi alıyor. Türkİş kime, ne bilgi vereceğini şaşırıyor, aynı konuyu birkaç kez, birkaç bakana anlatıyor ve her birinden aldığı farklı yanıtlarla şaşkınlığa düşüyor. Derken İmren Aykut devreye giriyor ve "Ne oluyor" diye soruyor Kaya ErdemKazım Oksay ikilisi ile İmren Aykut arasında beliren "yetki tartışması" zaman zaman sertleşiyor. Örneğin, ErdemOksay ikilisine Aykut, "Sizin görüşmeleriniz Kamu İşveren Sendikaları adına mı oluyor?" derken, onlara belli bir eleştiri getiriyor. Yani, "siz işverenler adına mı görüşüyorsunuz Türkİş'le" demeye getiriyor. ErdemOksay ikilisinin karşılığı ilginç: "Evet, o mahiyette olabilir!.." Yani, hükümetın iki bakanı "işverenler adına" görüşmeler yürütüyor ve Türkİş'den sorumlu bakan Aykut, kendi aleyhıne doğan durumu yeni girjşımlerle düzeltmeye çalışıyor. Örneğin, ek zam tartışmalan sırasında yine özellikle Erdem ile Oksay'da hava aynı: "Çalışma Bakanı para işlerine karışmaz, bu bir... Özellikle kamu kesimindeki çalışma koşullarını düzenlemek yetkısi bizdedir, bu da iki..." Sanıyoruz, işçiişyeren sorunlarında Başbakan Özal'ı yönlendiren, İmren Aykut'tan çok, ErdemOksay ikilisi. İşte, bugün ve yarınki toplantılar kabinedeki bu huzursuz ha vayla başlıyor. İşci ve işveren kesiminin görüşleri aşağı yukan belli. Peki, toplantılarda hükümetın tavn ne olacak?.. Karşı tarafın sorunlarını dinledikten sonra, Başbakan Ûzal büyük olasılıkla "son zamları ve gerekçelerini" kendi açısından anlatacak. Yeni imzalanacak toplu sozleşmelerde belirlenecek ücret zammına "mümkün olursa, pek girmek niyetinde olmayacak". Ama, Çalışma Bakanlığı'nca hazırlanan çalışma yaşamını düzenleyen yasa taslakları hakkında işçi ve işveren temsilcılerine görüşlerini aktaracak. Özal bu toplantı maratonuna daha çok "karşılıklı sohbet ve dertleşme" gözlüğüyle yaklaşıyor. Buna karşılık, çalışan ve işveren kesimi belki daha somut ısteklerle hükümetin karşısına çıkacak. Belki Özal da bunu bildiği için hükümetin tam on bakanını yanına alarak toplantılara giriyor. Kısaca, hükümetin manzarasına bakınca, işçi ve işveren kesiminin daha derli toplu, buna karşılık hükümetin daha dağınık olduğu ortaya çıkıyor. Hükümet son zamanlarda zaten nerede dağınık değil ki?.. Dolayısıyla Özal'ın işi zor. Çünkü, önce kendi içinde bir bütünlük sağlaması gerekiyor. Ancak bu bütünlüğü sağladıktan sonradır ki işçi ve işverenler karşısında daha sağlam ayakta durabilsin. Bakalım, işçi ve işveren dünyası bu dağınıklığı değerlendirebilecek mi? Bu fırsattan yararlanabilecek mi? ABD. kıbrıs (Baştarafi 14. Sayfada) miz, üpkı sizin Yunanistan ile olan ilişkilerimz kadar çetrefil. Fakat biz her çetrefil konuyu her an referandum yapar gibi ne tartışıyoruz ne de oyluyoruz. Buna karşılık, bizim adımıza bu çetrefil sornnlar konusnnda karar verecek liderier seçiyonız. Beğenmezsek değistiriyoruz." Bu örnekten sonra sorulan soru şu: "Türkiye'vi kim vönetiyor? Seçtikleriniz mi? Yoksa seçmedikleriniı mi?" VVashington'un, burada adeta dokunulmazlığı olan Türk ordusuna dahi eleştiri yöneltmesinden Kıbrıs'ta jesti ne kadar ihtirasla arzuladığı bir kez daha anlaşıhyor. Üstelik 5 bin rakamı "tovizden dahi sayılmıyor". Bu yetkiliye gön "tanklan veya askeri kuvvetlerin tamamını çekseler, belki bu, taviz olabilir. Ama 5 bin asker, Türkiye'nin askere alma, lerhis etme sistemi içinde telafisi çok kolay bir kayip". Bu ihtirasa karşın beklentinin çok kısa vadeli olmadığı ise şu cümleden belli: "Kıbns'ta bir şeyler olacak. Bunu hissedivoruz. Ama şu anda iklim müsait degil. Belki Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in Washington ziyareti arifesinde..."