Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/10 HAVA DURUMU TÜRKİYE'DE BUGÜN HABERLERİN DEVAMI DÜNYADA BUGÜ^I Amaefdam Amman Adna Barcelona Basel Belgrat Berlin Bonn 9 MART B Y Y Y B B 1988 M leteoroloji Genel Müdurlüğünden alınan bılgıye göre, butun Dölgeier çok bulutkj, D o j u Karadeniz'ir öoflusu ile O o j u Anadohı'nun loızey doflusu dışında kalan tum yurt yağışlı geçecek Yağtşlar geneKMe yajmur, Oogu Anadohı'nun gOney ve batısında karta kanşık yaflmur ve kar şeklinde olacan KAVA SICAKLIĞI: Ûnenlı bir degışıKlık olmayacak. fiOlZGÂR. Güney v« doflu yönlerden orta kuvvette yer yeı kuvvetü. yurdun j u o e y ve batı kesimlehnde kısa sureti fırtına sekfinde esecek. Derâlerde GOney Ege ve Akdeniz'de kıbhe ve todos, diQer denizterde gundojusu ve keşjştemeden 35 zaman zaman 67 kuvMlinde, açıktarda yw yer 8 kuvve12° 5° 3° 9° 10° 12° •5° 9° 5° 8° 7°0rdy 3° Rıze 4° Samsun 3°Sart 5°Smop 7°Sıvas 2°Tr»taon 4 Upk 2 van 4°Yazgat 7° 15° 14° M° M° 7° Lsmngrac Londra Miiano Momreaı Moskova Munıtı Oslo Parts K 2° B B Y Y K S B K S B A 11» 12° 9° 4° 4° 3° 3° 3° 8° 4° 29° 14° 3° 14° 15° 16° 5" 10° 4° 14° 7° POTJT1KA VE OTESI MEHMED KEMAL Sonunda Türkİş yöneticileri anladılar, işçi ve emekçiler olmazsa her şey yarım yamalak olur. Ne diyor Şevket Yılmaz: "Herkes bilmelidir ki biz olmazsak hiçbir şey olmaz, memleket durur" Doğru söylüyor, ama çok geç soylüyor. Bundan yıllarca önce şair Enver Gökçe de söyiüyordu: Biz olmasak gökyüzü, biz olmasak üzüm Biz olmasak üzüm göz, Kömür göz, elâ göz; Biz olmasak göz ile kaş Biz olmasak öpücük, nar içi dudak Biz olmasak ray, dönen tekerlek Yıkanan buğday, ayın on beşi, Biz olmasak Taşova'nın tütünu, Kutahya'nın çinisi, Anne dizi, kardeş dizi, yâr dizi, Güzel değildir. Eğer işçi ve emekçiler demokratik hakları kısan, özgürlükleri alaşağı eden, anayasayı rafa kaldıran, siyasal partileri kapatan, parlamentoya kilit asan 12 Eylül yönetimine karşı çıksaydılar, bugün bunların hiçbiri olmazdı. Eğer sendikacılar, DİSK yöneticilerinin idamla yargı önüne çıkarılmalarına karşı çıksaydılar, bunların hiçbiri olmazdı. Bugün dönüp, iktidardakilere, Sen olsan da olmaşan da sendikalar, özgüriükler olacak' diye bağırmazlardı. Türkİş yöneticileri her türlü hak ve özgürlükleri kısan yönetime bakan verdi, destek oldu, oy verdi, dahası arka çıktı, bütün bunlar da ondan sonra oldu. Hadi bunların hepsi geride kaldı. Bugün hak ve özgürlükler yeniden istenirken, bir işçi, konuşana bağınyor: "Laftan başka hiçbir şey yapmadınızi..." Verilen yanıta bakın: "Seni buraya Özal mı gönderdi?" Yıllardır Özal'ın kimi nereye, nasıl gönderdiği, kimin kimlere arka çıktığı belli değil mi? Birazcık bir elestiri bile sendika başkanlarını kızdırmaya yetiyor. Alt yam yıllardır yapabildikleri bir saatlik 'yemek boykotu'dur. Bangladeş'te biledurmadan nicedir genel grevler yapılıyor. Bizde ise henüz adı var, kendi yok. İşçilerin çektiği sıkıntılar doğrultusunda hangi eylem yapılırsa işçiler arka çıkıyor. Ama işçileri oyalayanlar varsa bunlar da biliniyor. Sadece iktidar yanlısı sendikacılar için bunlan soylemiyoruz. İşçiden yana olduğunu her fırsatta açıklayan sosyal demokratlar için de söylüyoruz. Erdal Beyimiz, Ankara'nın gecekondu bölgesinde, Küçükesat'ta Aşıkpaşa mahallesinde yapı işçisi Şükrü Pınar'ın evine konuk oluyor. Elbette böyle bir gösteriyi, kenti çok iyi bilen Ankara İl Başkanı Halil Tunç ile eski belediye başkanı Ali Dinçerdüzenlemişlerdir. Sofrada peynir, zeytin bulunması da hazırlıklı olduklannı gösterir. Erdal Beyimiz geçim sıkıntısından söz ettikten sonra ordakilere sorar: "Arada bir yüruyüş yapsak vatandaşlar bizimle birlikte yürür mü?" "Hepimiz yürürüz, canımrza yetti. Niye yürümeyelim!.." Bir parti başkanı yürünür mü yürünmez mi diye soruyor. Oysa öne düşer yürür, inandırıct ise halk da ardından yürüyüşe geçer. Yürümekten kendisi kuşkulu olanın ardından kimse gider mi? Bundan olacak özal alay eder "Parti meclisinde bir itiraz karşısında çekiliyor. Başbakan olmaya aday bir kimse bir itiraz karşısında çekilip gider mi? Biz buraya babamızın adıyla değil, kendi çabamızla geldik." Adamı böyle alaya alırlar. Sendikacı olsun, partici olsun önce kendi inanacak sonra çevresini inandıracak. Brukse: Kimlerle olur Budapeste Cenevre ttnde saatte 1021 zaman zaman 2833 denız mılı taia esecek 0ENİ2 Mutedil ye' yer kaba. açıklarda çok kaba datgalı olacak Oalga yüteeklifli 12.5 y«r yer 34 m açıklarda S m. dolayında bulunacak Van gölünde hava yajjmurhj geçecek Rüzgâr güney ve doQu yönlerden hafif. ara sıra orta kuvvette esecek. İ0L. aç* Ceayıt Cidde DubJyı Fraolrtgrt as» ff art Y 18" KMn Kopenhas B 2° S 4° Lefa$a Y 13° Gime Hetar*. B A A S Y K VP 25° 28° 5° 14» 2° Y K Y 8 IUAVTV B Tunus B Varşora Y Y Vteshington B Zürih B Rorm Solya Şam UĞUR MIMCU (Baftamfi 1. Sayfada) örrveğin Osmanlı imparatorluğu 24 Ağustos 1854 yıhnda Londra'da Palmerve Paris'teki Goldscmid aö\ı şirke<lerden aldığı üç milyon sterlin ile başladığı dış borçlanma yüzünden 1875'te iflas etmiş, devlet gelirlerinin bir kısmını 1881 tarihli "Muharrem Kararnamesi" ile Batılı alacaklıların denetimine vermişti. Bunun adı "ipotBk"X\.. 1881 yılında "Muharrem Karamamesi" ile bu borçlann yonetimi için kurulan "Düyunu Umumiye Idaresı" koskoca imparatoriuğu ipotek altına almıştı. Sonraki gelişmelerı herkes biliyor. Batı kapitalizmi, imparatorluğu mali tutsaklığa bu yolla sürüklemişti. Şimdi durum farklı mı? Dış borç yükü ekonomiyi iyice kıskaca almış durumdadır. Enflasyondevalüasyon sarmalına takılmış bir ekonominin, yatırımları ve üretimi arttırması olanaksızdır. Yatmmlan ve üretimi artmayan bir ekonominin durgunluğa ve iflasa mahkum olması ise kaçınılmaz bir sonuçtur. Dış borçlar, yeni dış borçlanmalarla ödenmek isteniyor. Böylece, dış borç yükü, her gün çok daha da büyüyor. "Kupru ve baraj satışı, gelir ortaklıkları ve özelleştirme" gibi duzenlemeler iç borçlanma yolları olarak ortaya çıkıyor. Butun bunlar, "devlet tahvillen"n\r, başka başka renklere boyanmış cicili bicili türleridir. Amaç devlet gelirlerim kısa sürede arttırmak, piyasadaki parayı bu yolla çekmek ve bu paraları yatırımlarda kullanmaktır. Devlet, iç ve dış borç batağına saplanmıştır. Bu yapıdakt bir ekonominin "liberal" olması olası mı? Değil.. Uygulanan model, Türkiye'ye borç veren devletlerin bu borçlannı geri almalarmı öngören bir "IMF modetrdir. özetle "ikinci Duyunu Umumiye Modeli"ü\r uygulanan model! Kmse, kimseyi kandırmasın. Modelin "6x9'luk vesikalık fotoğraft" budur. Böyle olmasa, liberallik adına ekonomide "devlet müdahalesi" arttmlır, dışsatım alanında bu "müdahale" yoluyla "ayncalıklı şirketler", neredeyse, ad ve adres olarak belirlenir miydi? "İstikrar tedbirieri" adı artında yürürlüğe konan duzenlemeler tek tek incetenirse, bu düzenlemeterde, "devlet müdahaleciliğPrim adım adım arttırıldığı görülür Bu modelin siyasal çerçevesi "ekonomilerin militarizasyonu"üur. Sermaye kesimlerine, bu "militarizasyon" ile oluşan "devlet müdahalesi" yolu ile akıl almaz ayrıcalıklar sağlanırken, emekçi kesim yoğun baskılar altında tutuluyor. Türkiye'de grev hakkı kâğıt üzerindedir Anayasa ve yasalar, işçi sendikalarının sosyal demokrat partller ile dayanışmalarını bile yasaklamıştır Sermaye, dıledıği alanda serbestçe yatırım yapabilir, ancak işçiler, emeklerıni diledikleri gibi pazarlayamazlar. Aynı adaletsizlik tartm ürunleri için de geçertidir. Koylüler de Cırünlerini diledikleri gibi pazarlayamazlar. Taban fiyatları, "liberal" olduğu söylenen bu düzende, hükumet kararları ile belirlenir. Memurlar ise binbir türlü yasakia kuşatılmışlardır. Türkiye tıpkı Osmanlı Imparatorluğu'nun son zamanlannda olduğu gibi yine "dıs borç ipoteği" altındadır. IMF, Osmanlı imparatorluğu'ndaki "Düyunu Umumiye"nin yeni adıdır ve bu "mali ipotek"ın kaçınılmaz sonucu "siyasal ipotsk'W. Açıklama: Yapı ve Kredi Bankası'nın eski Genel Müdürö ve yeni kurulan Fınans Bank Yönetim Kurulu Başkanı Hüsnü özyeğin, 4 mart günlü yazıyla ilgili bir açıklama gönderdı Açıklama şoyle: "4 Mart 1988 tarihli yazınızda ESKA, Vöp/ ve Kmdi Bankası ile Anadolu Bankası arasında 26.000 konutun satışı ile ilgili 76 Eylül 1987 günü bir sözleşrne imzalandığını betirtiyorsunuz. Ben, *fapı ve Kredi Bankası idare Meclisi Baskan Vekilliği ve Genel Müdürtuğü görevimden 13 ağustos persembe günü saat 13.30'da istifa etmiştim. Dolayısıyfa yazınızda zikredilen anlaşmayı ben değil, bankanın yeni yönetimi imzalamıstır. Bilgilerinize sunanm. Saygılanmla." Ozyeğin'e tesekkür ederim. önemli olan, soz konusu arsa konusunda, ESKA Şirketi ile görüşmeleri başlatmak ve sürdürmekti. özyeğin bu görüşmeleri sağlamış, daha sonra Yapı ve Kredi Bankası'ndan ayrılmış ve ESKA Şirketi ile Finansbank'ı kurmuştur. Özyeğin, ESKA şirketine "geçerken" mi uğramıştır? Rnansbank'ın Yönetim Kurulu Başkanı Özyeğin bu görüşmelerden niçin hiç söz etmiyor? Asıl konu bu. GOZLEM MIT tartışması (Baştarafi 1. Sayfada) olmayan" bir örgüt diye değulendirirken, tartışma konusu 'MfT raporu'nun Başbakan özal tarafından siyasi rakipîerine şantaj yapmak için hazırlauldığını öne sürdü. Canver, yeraltı dünyasımn ANAP iklidanna karşı olmadığını, aksine minnet borçlu oldugunu bildirdi. Canver, MİTin Özaliaştınlmak istendiğini de bildirdi ve olaya Meclisin el koyması gerektiğini belirtti. DYP'Ii Cavit Erdemir de raporun özal tarafından hazırlatıldığını bildirirken. seçimlerden önce Başbakan özal'ın yandaşlan ilegizli bir toplantı yaptığını ve şimdi ANAP milletvekili olan dönemin tçişleri Bakanlığı Müştesan Galip Demirel'in de bu toplantıya katıldığını e.ıe sürdü. ANAP'lı Akın Gooen ise taruşmalar nedeni ile MİT'in iş yapamaz duruma geldiğini bildirerek, sorunun Başbaklık'ça soruşturulduğunu belirtti ve araştırmaya karşı çıktı. TBMM'deki MİT tanısması beklenenin aksine sakin bir hava içinde gerçekleşti. ANAP'hlann büyük bölümü oylamaya olduğu gibi göriişmelere de katılmayıp kuliste sohbeti yeğlerken, genel kuruldaki görüşmelerde SHPli Canvçr'in konuşması yer yer tepki çekti. ANAP'lılar özellikle Canver'in konuşma süresini aşması nedeni ile sıra kapaklannı vurarak protesto ettiler. MtT için Meclis araştırması açılması ANAP oylan ile reddedilince SHP'liler bu durumu alkışlarla protesto ettiler. Bu arada SHP Diyarbakır Milletvekili Salih Sümer, ANAP: lılara "paralı askerler" diye bağırınca hava bir an gerginleşti. ANAP Ordu Milletvekili Vilmaz Sanio£lu da Sümer'e karşılık verirken, tartışma araya giren öteki milletvekillerince yatıştırıldı. SHP Manisa Milletvekili Erdoğan Yetenç'in de ANAP'lılara, "sözleşmeli memuriar, hayırtı olsun" diye bağirdığı duyuldu. Canver, özal'ın seçimler öncesınde yaptığı açıklamalarla rapordaki cümlelerin aynı doğnıltuda olmasına dikkat çekti. Canver şöyle konuştu: "Rapor ortaya çıkmadan önce Sayın Özal'ın anlallıklan bir raporda aynen yer alıyor. Tesadüf olamaz. Ya Sayın Başbakan. önceden bildigi iddialan halkoylaması öncesi rakiplerine karşı şantaj olarak kullandı ya da rapora bu ibareleri kendi koydurdu. Sayın Özal bu raporun farkındaydı. Özellikle DYP aleyhine bombayı patlatmak için bir belgeyi bekliyordu. Sayın Özal MtT icinden bir grubu Mİ1 Yasası'm çifneyerek siyasi rakipîerine şantaj yapmak amacıyla özel olarak görevlendirmis ve görevliler de bu raporu haarlamışlar. Başbakanın amaa raporun içindekileri araştırmak olmadıgi için raporu bir süre şantaj olarak kuDanmış, ancak raporun kamuoyvna sızdınlması ile olay gün ışığıaa çıkmıjür." MlT'in asli görevinden uzaklasıp Başbakanın emriyle iç politika için siyasi malzeme topladığını kaydeden Canver, Özal'ın MlT'e yineük operasvonu konusunda şunlaıı söyledi: "Devletin MtTi zor dunımda. Bası sonu belli degil. Otoritenin bir ktsmı Koşk'te, bir kısmı konuiu. MÎTe başkan aranıyor, muşteşar aramyor. Ölçü "Acaba bize müti olur mu" ö>vleti düşün en yok varsa yoksa "hanedanlığımızı nâsıl gelecek yıllara taşınz" kavgüan. Sayın Başbakan anlaşılan MIT'i de geçinneyi koymus kafasına bir kere. Bir karamame çıkanlarak Başbakanın onayı ile MtTte sözleşmeli personel çahştınlacaği bükme baglanıyor. Böylece iki tip MİTçi ortaya çıkıyor. Başbakanın onayını almış MtT'çiler, mütller ve almamış olan MtT'çiler, Başbakan iki bin yeni kadro tabsis ettiriyor MtT'e. Düşünün iki bin özal'n MtT mensubu. Herhalde ortauk rapordan geçilmez olur. Bu gidisle MtT, MtT otmaktan çıkıp Sayın özal'ın güvenligini saglayan bir örgüt olursa saşmamak gerekir. Bırakınız MİT kanununda yazılı görevlerini yapsın; CIA, MOSSAD ve diger ülkelerin ajanl»nna karşın hükümete ciddi istibbaratlar getirsin." zin mutfagınızda pişirilmiş. MİT'in başı, resmi görevliler olaydan ders almalıdır. MIT, personeline sahip olmalı, meratip süsilesi korunmalı, bu olaydaki gibi personelinin bu şekilde kullanılmasına fırsat vermemelidir. Hükümet suçluluk psikozu De kamuoyunu aydınlatıcı bir yola girememiştir. Hükümetin yapamadıgı bu görev Meclisimiz larafından yapılmalıdır. Ortada bir cenaze var. O ölüyü kim kaldıracak? Bu cenaze sizin üzerinizde kaldı. Suçüstü yakalandınız, gelin bu cenazeyi keldınnız." Mahkum (Baştarafi 1. Sayfada) olay yerine gelen polis, gruba megafonla dağılma çağrısında bulundu. Ancak tutuklu ve hükümlü yakınları cezaevi yönetiminin koyduğu görüş yasağının amidemokratik bir tutum olduğunu ve oturma eylemini sürdüreceklerini söyleyerek, "Biz çocuklanmızı gönnek istiyoruz, onlarla gönışmeden bir yere aynlmavız" diye bağırdılar. Bunun üzerine polisın yam sıra çevik kuvvet ekipleri de tutuklu ve hükümlü yakınlarım çember altına aldı. Kimsenin olay yerinden aynlmasına izin vermeyen polis tum tutuklu ve hükümlü yakınlan gözaltına aldı. Gözaltına alınanlar araçlara götürülürken coplanıp, tekmelendi. Gözaltına alma olayı sırasında gazetecilerin görev yapması da polisçe engellendi. Polis, Günes gazetesi muhabiri Zehra Uğur'un fotoğraf makinesini aJıp, içindeki filmi çıkardıktan sonra tamtma kartıru da aldı. Diğer Güneş muhabiri Hülya Yıldınm da üzerinde tamtma kartı oimadığı için gözaltına alındı. Polis diğer gazetecilerin de resim çekmesini engellemek için olay yerinden uzaklaştırmaya çalıştı. Polis yetküileri Buca Cezaevi'nde meydana gelen olaylara ilişkin şöyle dediler: "Gnıbun dağdması için uyardık, ancak dağılmadılar. Yapılan eylem Topiantı Gösteri Yürüyüşleri Yasasına aykınydı. Tutuklu ve hükümlü yakınianıun tahriklere kapılmaması eerektigini beürtmek istiyoruz." Buca Bölge Cezaevi önünde, hükümlü ailelerin baslattığı oturma eylemini izleyen gazetecil^in emniyet güçlerince engellenmesi ve bazılarının zorla filmlerinin eilerinden alınması, lzmir Gazeteciler Cemiyeti tarafından kınandı. Gazeteciler Cemiyeti'nin açıklamasında, "Sonımlulugunu bilen, bilinçli ve inançlı basın mensuplannın görev başında polis müdahalesine uğraması, filmlerinin zor kullamlarak eilerinden alınması. gündemde bulunan basın özgürlügü açısından hafızalarda çeşitli soru işaretleri ysratmaktadır" denildi. Galip Demirel kürsüde DYP sözcüsünden sonra Kınkkale toplantısında istni geçtiği için sataşma gerekçesi ile söz alan dönemin Içişleri Bakanlığı Müsteşarı ANAP milleıvekili Galip Demirel, 20OO'e Doğnı dergisinin kendisi ve çalışma arkadaşlan hakkında ileri sürdüğu ıddıaJarın hayai mahsulü olduğunu savundu. Kınkkale'de Sivil Savunma Genel Müdurlüğu'nun ikaz alarm sistemi yaptıklannı ve bunun açıhşına gittiklerini belirten Demirel, Makine Kirnya Endüstrisi Kurumu'nda 100 kişiyle birlikte öğle yemeği yediklerini ve Ankara'ya geri döndüklerini anlattı. Demirel, o zaman lzmir Valisi olan Vecdi Gönül ile Gaziantep Valisi olan Abdülkadir Aksu'nun illerinde görevli olduklannı ve toplantıya katılmadıklarını bildirdi. Demirel, "Gizli toplantı yapacak olsak, Ankara'nın suyu mu çıktı? Her yerde toplantı yapanz. Devletin güvenligi için her türlü ledbiri alınz" dedi. Içişleri Bakam Mustafa Kalemli de söz alarak, Gönül ile Aksu'nun topIantıya katılmadıklarını, bunun her iki vajjnin de görev kayıtlanna bakılarak anlaşılacağını söyledi. Kalemli, bu konunun zabıtlara gecmesıni istediğj için söz aldığını bildirdi. Yazar'ın konuşması MİT raporu ile ilgili nükümet adına konuşan Devlet Bakam Mehmet Yazar, söz konusu metnin bir rapor değil, MlTin bünyesinde yapılmış bir ön çalışma olduğunu söyledi.Yazar, çalışmamn bir MİT görevlisinin ön çalışması olduğunu ifade ederek, metnin resmi bir MİT rapom hüviyeti ve değerinde olmadığını kaydetti. MİT'in böyle çalışmalar yapmasına yasal bir engel bulunmadığını belirten Yazar, "Bu çaltşmanın yıpılması için MİT dışından bir istek ve emir söz konusu degildir. MtT rapo* nı huviyetini kazanmadan dışanya Mzdınlmıştır" dedi. MİT Yasası'na göre bu sızdırma fiilinin suç olduğunu belirten Yazar, şöyle konuştu: "SızdınnaniD neden, nasıl ve ne amaçla yapıldığı tabkikabn sonunda açıklığa kavuşacaktır. Tahkikat devam etmekledir. Sızdırmanın fail ve müfedditleri belli oldugunda haklannda gerekli kanuni işlemlerin >apılacagı aşikârdır. Bu tip teşkilatlarda gizliligin ba>ati önemirardır.Bununla beraber bütün üikelerde böyle olaylara rastlanmaktadır. Bizde tekerrüriise mani otnıak için ek bir (alum tedbirler alınacagı tabiidir." Yazar, başta Cumhurbaşkanlığı olmak üzere devletin bazı makamlannı bu nedenle ima yoluyla da olsa rencide etmenin doğnı olmadığını ifade ederek, bir takım zorlamalarla rapor nedeniyle siyasi sonuçlar çıkarmaya çalışmamn da yanlış olduğunu kaydetti. Yazar, MİT'in siyasi amaçlarla kullanıldığı ve tarafsızlığını yitirdiği iddialarının boşlukta kaldığını belirterek, MİT'in devlete kıymetli hizmetler yapuğını söyledi. Hükümet sözcüsü Yazar, metnin içeriğiyle ilgili değerlendinne ve yorum yapmanın doğnı olmayacağını ifade ederek, "Tahkikat devam etmektedir. Oiay siyasi arastırma mekanizmalan ile aydııdablacak nilelikte ve özellikte değildir" diyerek konusmasmı tamamladı. ANAP: Araştırmaya hayır ANAP grubunun görüşlerini açıklayan lzmir Milletvekili Akın Gönen ise, süregelcn tartışmalann MtT'in huzurunu bozduğunu ve çaiışma gücünü zayiflattığını bildirerek, bu konuda bir Meclis araştırması yapılmasının gereksiz olduğunu savundu. MİT Raporu tartışması nedeniyle istihbarat üretenler ile uygulayıcı güvenlik görevlileri arasına nifak sokucu bir ortam yaratıldığını da kaydeden Gönen, şöyle konuştu: "Bu şartlar altında istihbarat hizmeüerine her zamandan çok ihtiyaç duydugumuz günümüzde. bu güzide teşkihatı şu veya bu sebeplerle hırpalamayi ve personelini meşgul etmeye, hergün tasfiye, istifa dedikodulan ile tartışma ortamında tutmaya hizmet gerekleri ve ülke ysran açısından gerek var mıdır? Devletin bekâsı ile son derece yakından bağlantılı olan ve çalışma usufleri ve teknikleri dünyamn her yerinde yaklaşık aynı olan bu metotlar ve leknikler uygulanmadığı takdirde, istihbarat ürelmenin re karşı istihbaraün önlenmesinin mümkun olmadıgı bir uzmanlık alanının siyasi denetim usuJieri ile denetlenrnesi, hem isin özelligi bakımından imkânsudır, hem de işin gizliligi bakımından büj uk mahsoriar tasıyabilir." Gönen, Başbakanlığın konuyla ilgili gereken hukuki, idari, adli inceleme ve soruşturmaJara başlandığını açıkladığına da dikkat çekerek, "Konu bütün detaylan ile bu konuda uzmanlıgı oian ve denetleme tekniklerini bilen ehliyetli ve yetkili kişilerce incelenecek. Sayet varsa; usulsüztukler. aksakhklar, ihmaller ve kasıt tesbit edilecek. Sonuçta gerekenler yapılarak titizlikle uygulanacaktır. Bu çalışmalar sonuçlanmadan kişileri veya müesseseleri suclamanın veya aklamamn mümkun olmayacağını, bu yapılmadan sathi bilgilerle hem itham eden, hem de yargılayan duruma düşülerek, tarih önünde yanılgıya düşüleceği ve hukuk iikelerine ters düşen bir uygulama örnegi olacağı kanaatindeyiz" dedi. DYP'nin görüşü DYP grubu adına konuşan Kütahya milletvekili Cavit Erdemir de raporun ANAP hükümetince referandum ve seçimlerde malzeme olarak kullamlmak amacıyla hazırlatıldığını söyledi. Erdemir, raporda kişilerin haysiyet ve şereflerine uzanan iddialar olduğunu belirterek, bu vahim olaydan kimin sorumlu olduğunun, raporu kimin hazırlaıtığının açıklanması gerektiğini söyledi. Hükümetin raporu "ön rapor" diye yok saymaya kalkıştığını kaydeden Erdemir, "Hükümetin tavn, tutnmu, rapor vardı yoktu diye panige kapılması, şaşkınlıga ugraması. snçüstn yakalanmasının en açık işaretidir" dedi. Erdemir, daha sonra şöyle konuştu: "Devletin memurlannı veya teşkilatını kendi siyasi menfaallerinize alet etmeniz aslında bir jurnal devri açmaktır. Eğer bu raporu siz hatırlattı iseniz mesruiyeönizi kaybeder, meşru TC hükümeti olmaktan çıkarsınız. Eğer bu raporu siz hazıriatmadı iseniz kim hazırlatmıstır? Bu sualin cevabı verilmediği sürece rapornn sizin tarafınızdan hazıriattınldıgı gercegi devam edecektir." MİT raporunun patlak vermesinden sonra hükümet ve cumhurbaşkanlığından çeb'şkili açıklamaiar yapıldığına dıkkat çeken Erdemir, sözlerini şöyle sürdürdü: • Öyle anlaşılmaktadır ki MİT'in leşkilal olarak haberi olmadan MIT'e mensup ve devlet memuru ola.ı bir kişi görevlendirilmek saretiyle bu rapor hazıriattınlmiştır. MtT'in resmi teskilat olarak haberi olmadan bu rapor hazırlaltınlmıstır. Nitekim MtT Müşteşan da haberi olmadığını beyan etmçtir. Sizin haberiniz yok, ama raporu hazırlayansa sizin memunınuz. Yemegi MİT olarak siz pişirmediniz, ama vemek si PENCERE (Baftamfi 2. Sayfada) yasalar emrettiğinde ya da'gerektiğinde sivil direktif altında ulusal önemi haiz görevler yerlne getireceğime; bu yükümlülüğü bütün şuurumla ve herhangi bir rezervim olmadan üstlendiğime, yemin ederim." Ne var ki bu kadarla da kalmıyor yargıç, vatandaşlık sınavında adaya bir soru yöneltiyor: ' Baban kimdir?" Adayların çoğu bu soruya şu yanıtı verirmiş: ' George Washington." Saym Cc^kun Ulusoy, Sayın Cengiz İsrafil, Sayın Bülent Gültekin'in bu soruya ne yanıt verdikleri bilinmiyor; acaba "Atatürk"mü dediler? • 14 Temmuz 1965 tarihli Devlet Memurları Kanunu'nun 6'ncı maddesine göre Türkiye'de aşağıdaki yemini etmek gerekiyor: "Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına, Atatürk inkıtap ve ilkelerine, anayasada ifadesini bulan Türk milliyetçiHğine sadakatle bağlı kalacağıma, Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını, milletin hiz ! metir\de olarak, tarafsız ve eşitlik ilkelerine bağlı kalarak uygu jı layacağıma, Türk milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değetierini benimseyip, koruyup, bunları geliştirmek için çalışacağıma; insan haklanna ve anayasanın temel ilkelerine dayanan milli, demokratik, laik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı görev ve sorumluluklanmı bilerek bunları davranış halinde göstereceğime, namusum ve şerefim üzerine yemin ederim." Hürriyet muhabiri Esen Ünür soruyor: "Başka bir devlete sadakatten tümüyle feragat ettiğine ant içen kişi, bu yeminine sadıksa nasıl bir başka devletin üst makamlannda çalışabilir? İki ülkenin menfaati çatıştığında, söz konusu görevli, yeminle bağlı olduğu hangi devletini koruyacaktır? İki ülkenin arası bozulur, örneğin savaş çıkarsa hangi ülkenin ordusunda çarpışacaktır? ABD kendilerinden ulusal önemi haiz bir görevi isterse, yemin ettiklerine göre yapmak zorunda değiller midir?" * Ziraat Bankası bütün Türkiye tanmının can damarlarını elinde tutar; çifte pasaportla yönetilemez. Özelleştirme, Amerikan Morgan firmasının kılavuzluğunda ve çift vatanlı bir kişi eliyle ülkenin en karlı devlet kuruluşlarını yok pahasına paravan güçlere devretme operasyonudur. Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı Idaresi, devlet içinde devlet kurmuştur. Bütçe denetimi dışında trilyonlarla haşır neşir bu yönetimin başına da ABD'ye sadakat yemini eden çift pasaportlu oturtulmuş... Peki, en küçük devlet memuru için kılı kırk yararcasına yapılan 'güvenlik soruşturması' çift vatanlı kişiler için yapılmadı mı? Başbakan Özal, bu durumu bilmiyor muydu? Bu baylar istifa etmeyecekler mi? Ana muhalefet neden susuyor? OSP Merkez Karar ve Yönetim Kurulu, dün ilk toplantısında görev bölümu yaptı. Genel sekreterliğe Selçuk Sönmez, saymanlığa da Yaşar Mengi yeniden seçildiler. Gorev tölumü yapıldıktan sonra toplantıya partinin eski genel başkanları Bülent Ecevit ve Rahşan Ecevit de katıldılar ve yeni yöneticileri kutladılar. Ecevitler. partiye geldiklerinde, DSP Genel Başkanı Necdet Karababa tarafından karşılandılar. Bülent Ecevit, MKYK'nın ilk toplantısım izleyen gazetecilere yaptflı açıklamada, eşiyle birlikte partideki görevlerini bıraktıkJarını ve hiçbir kurulun işine karışmayacaklannı söyledi. Ecevit, ancak kendilerinden katkılan istendijjinde yardıtncı olmaya çalışacaklarını kaydetti. Ecevit, bir soru üzerine de, yurt gezisine Çanakkale ilinden başlayacagını, ancak tarıhin henüz belli olmadıgım bildirdi. Ecevit, bu toplantıların büyük toplantılar olmayacağını, partılilerle ve diğer vatandaslarfa diyalog kurmak istedikterini söyledi. (Fotoğraf. AA) 1 DSP'de görev bölömü CanverMn konuşması MİT raporunda halen görevlerini sürdüren bir çok kamu görevlisinin suçlandığını vurgulayan Canver, "MTT'i yıpratmayabm" gerekçesiyle raporu hazırlayanı ve basına sızdıranı değil, yayırnlayanı soruştunnaya kalkmamn MtT'i yıpratmanın da ötesinde, çökerteceğini belirtti. Canver şöyle dedi: "Olaa olmuş, ok yaydan çıkmjştır. İ stelik MİT raporunda yazıldığı gibi birçok pis ilişkinin de ortaya çıknuş olması bizleri sevindirmeli. Şimdi söz sırası Meclis* gelmişlir. Meclis onumna ve ağırlığına yakışır bir şekilde inceleme yapmak zonındadır. Meclis, devletöı güvenJiginden sorumlu bir örgütün niçin böyle bir rapor haarladıgjnı, hazırlama emrini kimin verdiğini, rapor üzerine ne gibi işlemler yapıldığını, rapordaki iddialann arasünlıp araşbnlmadığını sonuçlannın raporun özel amaçlarla hazırlanıp hazırlanmadığını öğrenmek ve kamuoyuna açıklamak zonındadır. MtT raporian gizlidir gerekçesiyle bu olaylan araştırmak istememek konunun bir an önce kapanmasını istemek, gocunmakhr." Canver, raporun bir "ön etiit" diye nitelenmesini "isin kara mizah yönü" olarak değerlendırdi ve raporun imza aşamasına geldiğini ancak imzalanıp resmiyet kazanmadan daha az inandıncı olur gerekçesiyle belki de suçlananlardan biri tarafından sızdırıldığını anlattı. Canver, imzalanmamış olsa bile söz konusu dokümanın "bal gibi Mİt raporu" olduğunu kaydederek MİT'in görevleri arasında böyle bir rapor hazırlamak olmadığını belirtti. MlT'in Başbakana bağh bir örgüt olduğunu, bu nedenle rapordan Özal'ın sorumlu olduğunu anlatan CUNEYT ARCAYUREK yazıyor (Baftamfi 1. Sayfada) kulakları, kürsüden öne sürülenlerin hkpbirini duymamış olacaktı. Muhalefet, Meclis araştırması açılmasını istiyordu, çunkü etraflı bir araştırmayla raporun içeriğinde sözü edilen olaylar, bunlarla ilişkili olduğu savıyla kaleme alınan satııiardakî kişilerle ilgili bılgilerin doğruluğu ortaya konulacaktı. Adı geçenlerin çoğu bugün kamu görevlisiydi. Rarx»rda sözü edilen Mintilerinın doğruluğu ya da yalan yanlan ortaya çıkarılmazsa her biri gönül rahatiığıyla kamu görevlerini sürdüremeyeceklerdi. Turgut Özal, raporun içeriğini ne denli hafife alır görünürse görünsün, buyruğuyla yazılmadığını dokunduran çeşıtlı demeçler versin, en azından Başbakanın bu raporun varlığından haberi vardı. Hatta Canver'e göre Turgut Bey MİT içinden bir grubu özel olarak görevlendirmiş, onlar da raporu hazırlayıp halkoylaması öncesi kendisi ne vermişlerdi. Gazetelerde çıkan resmi demeçleri, seçimden önce söyledikleri, bu kanıyı pekiştirecek nitelikteydi. Başbakan raporu siyasi rakipîerine bir şantaj aracı gibi kullanmak istemişti. En azından muhalefetin tutanaklara gecen bu varsayımlarını çürütmek için bileğine güvenen bir iktidar, Meclis araştırmasını kabul ederdi. Ne çare. iktidar bu yolda adım atacak gibi değildi. Vazıian btr tnetni eline alıp hükümet adına konuşan Devlet Bakam Mehmet Yazar, "Nadir olaylar ve münferit kusurlardan dolayı bütün bir müesseseyi rencide etmek doğru değildir" diyebiüyordu. Yakın tarihimizde benzeri görülmemiş böylesine "nadir olayda" adı geçenlerin onurları rencide olacakmış; olay bu noktaya gelince Yazarın metninde tek satır yer almryordu. Hele olayın "siyasi arastırma mekanizmalarıyla aydınlatılacak nitelikte ve özellikte" olmadığı Devlet Bakanı Yazar tarafından söylendikten sonra Meclisin denetleme yönunden ne ise yaradığını erbabına yani Ozal'a bir kez daha sormak gerek iyordu. Raporun içeriğinde yazılanları değil, sızdıranı bulmaya önem veren bir iktidar anlayışından sonra ne diyeceği sorulanların söyledikleri gibi: Hükümetin ve ANAP çoğunluğunun geniş yürekliliğine bir kere değil, bin kez pesss! tngiltere'de Ingilizceyi ucuz öğrenme imkânını şirketimiz sağlar. Derin Limited 1158 53 42 Ingiltere'de Ingilizce Wessex ACADEMY Haftada 87 pound. Tel. 332 33 32 IST. (24 saat) (Baştarafi 1. Sayfada) karşıladığı ve doğacak zararların telafısinin mümkun olmayacagına ilişkin açıklamasını "Hlihsiz bir beyanat" olarak nitelendirirken görüşlerini şöyle özetledi: "Bizi tanıyan, bizden olduğunu söyleyen birinin buna hakkı olduğunu sanmıyorum. O da bizi tanımıyormuş. Dar ve sabit gelirlilerin evlerine gitsin. Nasıl yaşadıklanm bir görsün. Imren Hamm'ın bu beyanatına kendisinin annesi ve babasının da üzüleceğini saruyorum. Sonınlar hatalı platforma oturtulmakta devam ediliyor. Çıkmazlar, sLstemden ve hükümetin tercihlerinden kaynaklanryor. Sayın Bakan'ın iyi niyetli olması, kuşkusuz sevindirici bir durum. Ancak herkes göriiyor ki yetmiyor. Çalışanlar aç, işçi güvencesiz, sendikal haklar ayaklar altındadır. Serbest toplu pazarlık ve grev haklan kâgıt üslünde. Yangın var, yayılıyor. Kova ile su tasıyonız diyortar. Hükümetten herkes ciddiyet bekler." Türkİş: Tehdîtle yılmayız tedir. Sijın Bakan böyle konuşacaklanna. problemlerin nereden çıktıgına baksınlar, ona göre hareket etsinler. Işçinin sonınlanna cozüm yollan arasınlar." Petrollş Sendikası Genel Başkanı Münir Ceylan, eylem kararlannı Özal hükümetinin demokrasiye ve işçi haklanna yaklaşımını temel alarak gündeme getirdiklerini belirterek "Saym lmren Aykut'un kişisel gorüşleri işçiden yanavmış. degilmiş tartışmasımn anlamı yok. Kendisine yelerince süre tanınıp tamnmamış olması da önemli degil. Açık ve kesin olan ve bizce bilinen Özal hükümetinin sendikal hak ve özgürlüklere yaklaşmudu. Biz eylem kararlanru her türlü sonucu ve tepkiyi düsünerek aldık. Tehditle, gözdağı ile baskıyla geri dönraemiz mümkun degil. Aksine, bu tür yaklaşımlar ve açıklamaiar, bizim, eylemlerdeki kararhhğınuzı daha da pekiştirecektir" dedi. madığını savunuyorlar. Kamu işveren sendikalan, Türklş'in toplu iş sözleşmelerinin yürürlük süresinin kural olarak bir yılı aşmamasına ilişkin ilke karannın uygulanamayacağı kanısını taşıyorlar. ANKA muhabirinin görüşlerine başvurduğu Türklş dışındaki sendikalann yöneticileri konuyla ilgili olarak şunlan söylediler: Necati Çelik (Hakts Konfederasyonu Genel Başkanı): "Dün anayasaya ve çalışma yasalarına 'evet' diyenlerin, bu anayasalar çıkarken kuzu kuzu olanlann, bugün 'eylem' diye ortaya çıkmalanm anlamakta güçlük çekiyoruz. Türklş'li yöneticilerin sıkıntısı ne ekonomik ne de yasaldır. Tabanla ilişkileri bozuktur. Tabanla aralarında bir güven bunalımı söz konusudur. Mehmet Kurtulan (Bağımsız Çeliktş Sendikası Genel Başkanı): "(Ben eylem yapıyorum, yemek yemiyorum) demekle nereye varılacaktır? Biz 1981 yılında yemek boykotu da yaptık, servis otobüslerine de binmedik, ama bunu günler önce ilan etmedik. Türklş gibi büyük bir örgütün daha geçerli eylemler yapması gerektiği inancındayım. tlhan Dalkıhç (Bağımsız Otomobilİş Genel Başkanı): "Türklş'in, işçi lehine almış olduğu tüm eylemleri biz de aynen uygulayacağız. Zaten bunun için Türklş'e başvuruda bulunduk. 'Bizi desteklemenizi istiyoruz' cevabım verdilerî' TGS Genel Başkan Yardımcısı Hasan Ercan, Bakan Aykut'un açıklamasının işçilerin hak arama mücadelesini kırmaya yöneük bir tehdit olduğunu savundu. Ketıan Uurukan (Harbtş Genei Başkanı): Çalışanlara zam duvan karşısında getirilen çözümsüzlük, işçinin işyerlerinde ve Türkiye genelindeki tavn ciddi bir sosyal patlamanın başlangıcıdır. Türkİş ytiriiyecek Öte yandan Türklş, yemek boykotundan sonra birçok ilçede yürüyüşllr düzenlemeyi düşünüyor. Kamu işveren sendikalan, Türkfş'in toplusözleşmeler için aldıgı ilke kararlannın uygulanamayacağı görüşünde birleşiyorlar. Başoğlu Türklş Eğitim Sekreteri Mustafa Başoğlu, Imren Aykut'un eylemlerde işçilerin işlerini kaybedeceklerini söylemekle bir anlamda işverenlere yol gösterdiğini, tehdit ettiğini söyledi. "Tehditler, bizi yolnmnzdan döndürmez. Bakan bizi tehdit elmesin" derken, işçilerin işten atılmasının sorumluluğunun hükümete ait olduğunu anımsattı. Türklş Teşkilatlanma Sekreteri Orhan Balaban, eyiemlerinin eksiksiz artılarla uygulanacağıru söylerken özetle şöyle dedi: "Sayın Çalışma Bakam kendince, TürkIş'i lebdit ediyor. Tehlike gösteriyor. Türktş'in aldığı karariar eksiksiz, yeni eylemler ilave edilerek sürdüriikcekür. Mücadelev^ devam edilmek Kamu işveren sendikalan Kamu işveren sendikaları yetkilileri de, Türkİş'in topiusözJeşme görüşmelerinde göz önüne alınacak ilke kararlannı yaşama getirmesinin zorluğuna dikkat çekiyorlar. Sözleşmelerden çıkanlan iş ve sendika güvencesine ilişkin maddelerin yeniden toplusözleşmelere dahil edilmesi ile ilgili Türklş ilke kararının uygulamada bir anlam taşımadığı görüşünde olan kamu işveren sendikalan, özellikle sendika güvencesine ilişkin maddelerin sözlesmelerden çıkarıl