25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet Projeler için teklif yağmuru Sahibi: Cumhurjyet Matbaacilık ve Gazetecilik Türk Anonim Şirketi adına N»dlr N«<U • Genel Yayın MUdürü: H u n Ccraal, Muessese Müdürtl: Eminc Ufaklıgil, Yazı Işleri Müdüril: Okmy Gootnsin, O Haber Merkezı Müdürü. Yalcı» Btycr, Sayfa Düzeni Yönctmenı: Ali Acar, • Temsilciler: ANKARA: Yatcm Dot*B, IZMlR. Hikmrl ÇrtJakay», ADANA: Cdal B«>laıifiç. tstanbu! Haberleri. Eriuu AkyıMız, Dıs Haberler: Erjun Bafcı, Ekonomi: O u u ı (Jlaaay, Kıilıur: Ceial Üsıcr, Spor Danışmanı: Abdiilkadir Yuctlmın, Düzeltme: Reflk Durins, BilimEgiıitn: Şahla Alpay, IsS«ndika: Şakn» Ketcad, Yurt Haberleri. Nccdrt Dofaıı, Dizı Yazıiar. Kerem Çıhşkut, Bursa: Uvcal GMCCİU, O Koordinaiör: AhnM Korabu, O Mali tşler: Eroi Erkul, • Reklam: Ayft Ton», Ek Yayınlar: Hüy* Akyoi • Idare: Hisryia Girrr, Ijlrtrae. Ömâtr ÇcSk, Bilgiljlem: Nail Inal. Basm vt Ytyan: Cumhunyrt MuhucılıkreGMlttccilit T.A.Ş. TOrk O o * C«j. 39/41 Q*>k>tlu 34334 Isl. PK 246tstanbul Tcl: 512 O O (20 h*l), Tetra: 22246 F«: (1) 526 60 72 £ S S Barohır: Atkm: Ziya Gökalp Blv. Inkjlip S. No: 19/4. Td: 133 11 41 47. Tda: 42344 Fu: (4) 133 82 64 # lımlr: H. Ziya Blv. 1352 S.2/3. Td: 13 12 30. Tcta: S2359 F«x: (51) 13 12 30 0 \*tmt: InOnaCad. II9S No: I Kal l.Td: 114550119731.Tdex:62155, F « : (71)32(056 TAKVİM 19 MART 1988 Imsak: 4.38 Güneş: 6.02 öğJe: 12.17 lkindi: 15.40 Akşam: 18.21 Yatsı. 19.41 Savunma sanayiine büyük rağbet Zırhlı taktik araç projesi için ABD'nin FMC şirketi ile SAGEB yetkilileri arasında görüşmeler son aşamaya geldi. Çok namlulu topçu roketi, HF/SSB telsizleri, seyyar radar kompleksi, helikopter üretimi ve alçak irtifa hava savunma sistemi projeleri de ilerliyor. EVREN DEĞER ANKARA Türkiye'nin savunma sanayii projeleri gelisiyor. Zırhlı taktik araç •jretimi için, ABD'nin FMC finnası yetkilileri ile Savunma Sanayii Geliştirme ve Destekleme tdaresi SAGEB yetkilileri arasında yürütülen görüşmeler devam ediycr. Üretim için gerekli mukavelenın bu ay sonunda ya da nisan ayı başında imzalanması bekleniyor. Çok namlulu topçu roketi (MLRS) için ise, üretimi gerçekleştirecek özel seklör ağırlıklı bir kuruluşun statüsu üzerindeki çahşmalar sıirerken, HF/SSB telsız projesi ile ilgili değerlendirmelerin rtaziran aymda toplanacak Savunma Sanayii tcra Komitesi'ne sunulacağı öğrenildi. Savunma Sanayii Geliştirme ve Destekleme Idaresi'nin elinde acilen karar bekleyen savunma sanayii projelerinin sayısı altı. Bunlardan taktik zırhlı araç üretimi projesi için görüşmeler sürüyor. Proje ile ilgili olarak Milli Savunma Bakanlığj'ndaki yetkililer, "Ancın hangi niteliklerie alınacagı ocak ayının Uk haftasında >apılan Savunma Sanayii İcra komilesi (oplantısında kesinleştirilmiştir. Herhangi bir yeni şart mevcut degildir. Görüsmelerin seyri ihaknin imza gönöııe yaktasmıstır" dediler. SAGEB'in elinde bulunan diğer projelerin genel dökümü ve son gelişmeler ise şöyie: Çok namlulu topçu roketi projesi: Kara kuvvetJerinin vurucu gücünü arttırmaya yönelik olan proje için ABD LTV firması ile geçen yıl ekim ayında Washington'da mutabakat muhtırası imzaiandı. Halihazırda müşterek üretimi gerçekleştirecek olan özel sektör ağırhklı bir kuruluşun statüsü üzerindeki çalışmalar SAGEB koordinatörlüğünde sürdüriilüyor. HF/SSB lelsiz projesi: Elektronik harbe karşı korumalj haberleşme cihazlanrun üretimi için TUrkiye'ye teklif veren firmalar arasında Plessey (Ingiltere), Marconi (tngiltere) ve Elmer (Italya) bulunuyor. Halen fîrmalardan gelen teklifler değerlendirilirken, teklif konusu cihazlar arazi ve laboratuvar testlerine tabi tutuluyor. Yapılacak teknik değerlendirme ile ekonomik değerlendirmenin bu yılın haziran ayında toplanacak olan Savunma Sanayii İcra Komitesi'ne sunulması bekleniyor. Se>7ar radar kompleksi: Türk hava sahasımn guvenliğj için ortak üretimi öngören bu projede son teklif verme günü 15 Nisan 1988 olarak belirlendi. Proje için teklif vermesi bek(Arkası 13, Sayfada) Öğretim üyeleri huzursuz, rektörler dertli YOK'te kadro sancısı ÜLKER GÖKTÜRK Üniversiteler, kadro yönünden büyük sıkjnu içerisinde bulunuyor. Hemen hemen tüm üniversitelerde açık kadroların dolması, kapalılann ise açılamaması yüzünden bir çok öğretim üyesi; profesor doçent ya da yarduncı doçent olmak için kadro beküyor. Son derece aynntıh ve kısıtlayıcı kadro sistemi nedeniyle, öğretim üyelerinin huzursuz olduğunu söyleyen rektörler, kendilerine "ögretim öyesi" olarak toplam kadro verilmesini, ihtiyaca göre bu kadroların kularulmasını istiyorlar. Uygulanan kadro sisteminin, öğretim üyeliği meslefini cazip olmaktan çıkardığına değinen rektörler bu sistemin bürokrasiye yol açtığıru söylediler. Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ergün To|rol, kadroların kullanılması ile ilgili işlemlerde kolaylaştuıcı önlemlere ihtiyaç olduğunu anlatarak halen Universitede 61 kişinin profesör, 22 kişinin de doçent olarak atanma beklediğini söyledi. Kapalı kadroların serbest bırakılması ve bu kadrolara atama izni verilmesi halinde profesör kadrosu noksanının 43, doçent kadrosu noksanının ise 15 olduğunu bildiren Toğrol, üniversitelerin kadro tıkanıklığı konusunda, görüşlerini şöyle açıkladK SSYB'den anne sütü genelgesi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı AnaÇocuk Suğlığı ve Aile Planlaması Müdürlüğü dün, tüm illere bir genelge göndererek, "Yeni dogan bebeğin, doğumu izteyen Uk yanm saat içinde mutlaka anne memesine verilmesini, enfeksiyonlardan koruyucu etkisi olan kollostnımu almasının sağlanmasım" istedL SSYB AnaÇocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Müdürü Dr. Güler Bezirci tarafından gönderilen genelgede, Türkiye'de yeni doğan, enfeksiyonlara bağlı bebek ölümlerinin çok yüksek olduğu vurgulandu Kadro para demektir. Ne kadar para verilirse o kadar kadro tahsis edilir. Prof. Dogramacı (YÖK Başkanı): Prof. Tazebav (YÖK Başkan Prof. Ergün Toğrol Prof. Sermet AKgun Vekili): Maliye Bakanlığı'ndan ve Devlet Personel Dairesi Başkanhğı'ndan kapalı kadroların açılmasım istedik. Açılırsa sıra bekleyenlerin kadrolan sağlanır. Prof. Togrol (Boğaziçi Üniversitesi Rektörü): Tüm doçentlere 1. derece kadro verilmelidir. Prof. G ö k ç e (Mimar Sinan Üniversitesi Rektörü): Doçentierin şahsa bağlı olarak doçent kadrolannda profesör olabilmelerine imkân tanınmalı Prof. K a y a n (tTÜ Rektörü): Doçentlik ve profesörlük kadrolan açık olmalı, kendini gösterenler de hak ettikleri dereceyi almalı. Prof. AkfZün (Ege Üniversitesi Rektörü): Oniversitelere belirli sayıda toplam kadro vehlmeli, bu kadro ihtiyaca göre kullamlmalıdır. doçent ile 136 arastırma görevlisi, 13 uzman ve 22 okutman için kapalı kadrolann açılması gerekiyor. "Bu kadro sistemi aşagıdan ynkanya dogru yukselmek için sıra bekleyen gençlere üraitsizlik kaynagı olmakladır" diyen Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Scnnet Akgün de, "İ niversitHert belirli sayıda öğretim üyesi kadrosu verilmeli, bu kadrolar ihtiyaca göre kullamlmalıdır" dıye konustu. Bir bölümde kadro sıkıntısı yaşanırken, diğer bir bölümde öğretim üyesi ihtiyacı bulunduğunu söyleyen Prof. AkgüM şöyle davam etti: "Sayıyla profesörlük, doçentlik ve yarduııcı doçendlk verildigi için, profesöriiigD gelmç bir doçent rdlarca kadrosariuk nedeniyle bekliyor. Yine doçentlik için bir yardıma doçent senelerce kadro bekJentisi içinde bulanuyor. Oysa toplam kadro verilmesi halinde isler daha randuaanlı yürüyecektir." ITÜ Rektörü Prof. Dr. tlhan Kayan da, uygulanan kadro sistemini eleştirerek şunları söyledi: "Bizira üniversitemizde. mevcnt kadronun yüzde 30'u kadar daha kadro ihtiyacı var. Lygulanan kadro sistemi bir piramit gibi düsttnülBÜŞ ve bu piramitte en az kadro profesörluge verilmiştir. Oysa doçentlik Mr a n kadeaıe. Bu kademcde bir ögretim nytsi en nzta 56 sene kalıyor ve daha sonra bu kademeyi aşarak profesör oluyor. Profesöriükte kalma süresi ise çok fazla. Bu nedenk doçentlik ve profesörlük kadrolan açık kadrolar olmalı, kendini gösteren, yeterli olan öğretim üyeleri memur olarak da hak ettikleri dereceyi Beyaz kâğıt yerine atık kâğıt Haber Merkezi Çevre kirliliği konusunda çeşitli ulkelerde başlatılan kampanyalara Doğal Hayatı Koruma Derneği ile işbirliğine giren Divarese mağazaları da ilginç bir uygulama ile katüdı. Kâğıt üretiminde kullamlan ağaç ve saz/ık/ann korunmasımn yanında bu alanların tahribini de önleyebilmek amacıyla mağaza çevre kirliliğine yol açan plastik torbalar yerine atık kâğıt tan yapılmış poşetler kullanıyor. Torba kadro "Üniversiteye verüecek kadrolar torba kadro olarak verilmdi. en azından fakülte düze>i altında dagılımı üniversileve bırakılmalıdır. Bu yapılırsa kadrolann daba etkin kullanılması sagianır. Öte yandan, Tirkiyt'de maas rejimi kural olarak hiztnet sünâae göre derecelendirilmistir. Ancak bazı unvanlar karşıhgında, bu kural a istisoalar getirilmiş ve asgari hizmet koşulnyia en yöluek dereceden maaş alma imkâaı yaratünusür. Profcsörluk, müsteşariık. genel nadüriük banun örnekleridir. Bizim önerimiz, docentler için de bu istisnanın kabul edilerek tüm doçentlere birinci derece kadro vtrilmesidir. Birinci derece kadroya atanan bir doçent profesörliige yükseltilmek için gerekli şartlan yerine getirdiginde ve ilgili kurullann onayıyla aynı kadroda profesörluge atanıp öztiik haklanndan vararlanabUecektir. Önerimizin araacı, doçentlere 1. derect kadro veriierck profesörtüge viikselıne ve atanmada faMİro >i*eratiigi eagdmi küdırmakür." 1 Kadro konusunda Ergün Toğrol un önerilerine katıldığım söyleyen Mimar Sinan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Göndiiz Gökçe de bu öneriye ek olarak, "Yapılacak bir düzenleme ile 2547 sayılı kanun çıktığı tarihle doçent olanlann, buluoduklan kurumlarda kadro olmadıgı takdirde şahsa baglı olarak doçent kadrolannda profesör oJabümeterine imkân lanınmalıdır" dedi. Prof. Gökçe'nin verdiği bilgilere göre, universitede 18 doçent, 53 yarduncı Üniversiteden, bir çok öğretim üyesinin kadrosuzluk nedeniyle aynldığmı belirten Kayan, "Bu arka(taslanmız vdlannı verdikJeri üniversitelerine dönmek JstedikJeri baide dönemiyor. Bu sıkınnlann giderilmesi için doçentlik ve profesörlük kadroiannın tavam oimanuüulır. Kadro«uzluk nedeniyle arkadaslarunız lusıUama içerisinde bnlanmakudır" dedi. Büyük haksızlık öte yandan YÖK döneminde kadro konusunda büyuk haksızlık yapüdığmı söyleyen bazı öğretim görevhleri de, bu haksızlığın bir an önce düzeltüniesini isıediler. Bazı öğretim görevlilerinin bir gecede profesörlüğe yükseltildiğini öne süren öğretim görevlilerinin bu konudaki yakınmalan şöyle: "Devlet Gözel Sanatiar Akadenıileri ve bunlara bağlı sinema, TV enstitüsü ve bazı yüksek okullarda çalışan öğretim görevlilerinin öğretim üyeligine yüksdtilip atanabilmelerine imkân tanınmışkfü, bizler yani diger üniversitelerde çalısan öğretim göre\lileri bu haktan mahrıım bırakıldık. 1986 yıluda çıkanlan bu ayncahklı yasa, bizleri magdur duruma düsürmüstür. MSÜ'de çaasan öğretim görevtisi bir mimar profesör oldu, ama baska bir universitede çalısan mimar bu haktas yarartandınlmadı." Bu konuda YÖK'e basvurduklannı söyleyen öğretim görevlileri, kendilerine gelen yanıtta bunun şimdilik mümkün olmadığının bildirildiğini anlatlılar. Bu öğretim görevlileri, durumun, hazırlanan yükseköğretim yasa taslaklannda göz önüne alınmasını istediler. YÖK Baskam Prof. Dr. İhsao Dogramacı ise üniversitelerin kadro sıkıntılannın YÖK'ten kaynaklanmadıgı görüşünde. Dogramacı, kadrolann devlet tarafından verildiğiru belirterek şu görüşü savundu: "Kadro devletten geliyor. Kadro demek para demektir. Ne kadar para verilirse o kadar kadro tahsis edilir." YÖK Başkan Vekili Uygur Tazebmy ise kadro tıkanıklıkları konusunda sorulanmızı yanıtlarken bundan yaklasık 1.5 yıl önce YÖK'ün kapalı kadrolann açılması için ilgili yerlere bir yaa yazdığını, ancak bunun sonucunun olumsuz geldiğini anlatarak şöyle dedi: "Kadrolann tümünü doldurnn, öyle kadro verelim dediler. Ancak açık olan kadrotarla istenen kadrolar farklı farklı. Biz yine geçen ayın soüunda, MEGSB'ye, Maliye Bakanlığı'na ve Devlet Personel Başkanlıgı'na bir yazı göndererek kapalı kadrolann açılmasım istedik. Şaveı açılırsa profesör olmak için sıra bekleyenlerin kadrolan sagbutmtş olacak." Eroin satan 7 Türk BELGRAD (AA) Türkiye'den, Yugoslavya'ya eroin kaçıran 7 Türk Üsküp'te tutuklandı. Yugoslav Tanjug ajansımn haberine göre, Türkiye üzerinden Batı ülkelerine eroin kaçıran bir şebekenin üyesi olan 7 kisi, Yugoslav polisince yakalandı. Ajans, olayın ne zaman meydana geldiği ve tutuklananlann kimlikleri konusunda bilgi vermedi. Ozürlüler okııl ıııula Türk çocukları Federal Almanya'da ortaöğrenim gören 262 bin Türk çocuğundan 23 bini ozürlüler okullarına devam ediyor. Zekâ katsayısı 80 dolayında olan çocukların gittiği bu okullardan mezunların üniversite şansı yok, el emeği gerektiren meslekte eğitim veriyor. ENİS BERBEROĞLU BONN Federal Almanya'da ortaöğrenim gören Türk çocuklannın yüzde 9.1'lik bolümü "öğrenıne gaçlüğü" çeken öğrencilerin gittiği özel okullara devam ediyor. Yabancı dil problemleri, psikolojik uyum sorunlan ve velilerin ilgisizliği nedeniyle bu okullara kanalize edilen 23 bin dolayındaki Türk öğrenci için üniversite kapısı böylece tamamen kapanmış oluyor. Bu öğrenciler zihinsel yetenekten çok, el emeği gerektiren meslekler için yetiştiriliyorlar. Federal Eğitim Bakanlığı verilerine göre 1986 sonu itibanyla Alman ortaöğrenim kurumlarında okuyan Türk öğrenci sayısı 262 bin 230. Bu rakamın yüzde 9.1'lik bölümünu oluşturan 23 bin 863 Türk çocuğu "özel okullara" devam ediyor. Bakanlık verileri, bu tür okullara kanalize edilen Türk çocuklannın sayısının son yıllarda giderek arttığuu gösteriyor: 1984 yılında özel okullara giden 22 bin 606 Türk öğrencinin top!am içindeki payı yüzde 7.9 düzeyindeydi. 1985 yılında özel okullara giden Türk sayısı 23 bin 52'ye bunlann toplam içindeki payı yüzde 8.5'a ytikseidi. Bonn'da bu tür eğitim veren okullardan biri Joseph von Eichendorf adını taşıyor, okulun orta yaşlı ve babacan müdürü Ferdinand Lessenkh söze mezunlann iş kapısı şansını anlatarak başlıyor. Lessenich'e göre mezunlar, fınncılık, tezgâhtarlık, berberlik gibi meslekler açısmdan şanshlar, ancak örneğin bir bankada çalışmak hem gördükleri eğitim hem de "zihinsel yetenekleri" göz önüne almdığında bir "düş." özel okulun öğrencilerinin dersleri, diğer okullara göre oldukça farklı. Teknik eğitiıne, marangozluğa, dokumacılığa ve yemek pjşirme derslerine özel önem veriliyor. Lessenich'e Almanya'daki, çocuklan "özel okullara" gönderilen Türk velilerin yakınmalanndan kaynaklanan bir soru yöneltiyoruz: "Bo okullara geien çncufclann basansulıklan nhinsel özürden mi, yoksa yabana dil sorunundan mı kaynaklanıyor?" "Boraya gelen çocuklana ortalama zekâ katsayısı 80'dir" diye söze başlayan okul müdürü, şöyle devam ediyor. "Kurallanmız son derece kesindir. lsimiz zekâ öziiıü ile dil sorunlanm ayırmaktır. Ajnca her oğrencinin aiiesinden bu okula geiebümesi için ön onay alınır. Ne yazık ki, Türk velilerinden bir çogu çocuklannı bizim tür okullara göndermek istemiyor. Ama DOnnal okullara gönderdikleri çocııklan bu okullarda başan gösteremiyoriar. Size açık söyleyeyim, Almanya'da ortaögrenimde okuyan cocuklann jüzde 10'unun ashnda bizim gibi okullara devam etmesi gerekiyor. Zaten ortaögrenimde başararaayıp okuldan aynlan çocuklann sayısı da bunu kanıtlıyor." Lessenich'le söyleşiden sonra 3 Türk çocuğunun okuduğu bir sınıfı geziyoruz. Normal bir ortaöğrenim kurumundan bu okula gönderilen Muhitlin'in derslerden canı sıkılmış gibi. 2^aten kendisi de öyle söylüyor: "Ben Hauptschtıle'ye (Alman sistemindeki bir ortaöğrenim kurumu) dönmek istiyonım." Lessenıch de, Muhittin'in aslında sözünü ettiği okula devam edebileceğini kabul ediyor. Ama hemen ekliyor: "Muhittin çok tembel." Bolulu Mustafa'mn sorunu ise biraz kanşık. tlkokulu Bolu'nun bir köyünde bitirmiş Mustafa, AJmanya'ya geleli bir kaç ay olmuş. 8 gündür "özel okula" devam ediyor. Ne kendisi, ne de ailesi yeterince AJmanca bilmediklerinden nasıl bir okula gittiginin farkında değil. öğretmeni Mustafa'mn belki de bir gün, normal bir ortaöğrenim kurumuna gidebilme şansı olduğunu söylOyor. Sınıfın üçüncü Turkü Dogan, ne bizim, ne de Öğretmenin sorularından fazla etkilenmiyor. Yanıt yerine, tatlı tatlı gulümsuyor. Öğretmeni ona duyurmadan fısıldtyor: "Aslında ailesi izin verse, psikolojik sorunlan olan çocuklann gittiği okula göoderecegiz Dogan'L.." Haüt'e 4 saatük kalp aranıyor ANKARA (ANKA) Yapay kalpli Uk Türk hasta Halit Şahin'e nakledilecek gerçek kalbin, "beyin ölümü"nü izleyen 4 saat içinde vücuda takılmasının zorunlu olduğu bildirildi "kalp fonksiyonlarının devam ettiği ancak beyinsel faaliyetlerin bir daha geriye döndürülemeyecek şekilde azaldığı ya da kaybolduğu durum" olarak tammlanan "beyin ölümü" tanısının konulmasından sonraki 4 saat içinde takılmayan kalbin kullamlamayacağı ifade edildi. ABD televizyonu en çok Jesse Jackson'a yarıyor 4 ŞEBNEM ATİYAS NEW YORK Amerikan Demokrat Partisi'nin adayı siyah rahip Jesse Jackson, iki önemli engelle karşı karşıya. Birinci engel, Jackson'ın partisindeki önyargılı beyazlardan sadece siyah olduğü için yeterince oy toplayamaması. tkincisi parti yetkililerinin Jackson'ın aday olması halinde seçilemeyeceğini düşünmeleri. Çünkü ABD kamuoyunun bir siyah devlet başkanı seçmeye hazır olmadığına inamyorlar. Jackson, seyircilerm büyük çoğunluğunu siyahlar oluşturduğu için televizyondan en fazla yararlanan aday durumunda bulunuyor. Jesse Jackson şu anda mevcut delegelerin yüzde 36'sına sahip. En büyük rakibi Massachussets Valisi Senatör Micheal Dukakis ise yüzde 43 ile başta. Jackson şu ana kadar topladığı beyaz oylann üç katını alır da bütün siyah oylan da garantilerse parti başkan adayhğını kazanabilecek duruma geliyor. Parti yetkilileri, mevcut durumun kesinlikle böyle olmayacağını belirtiyorlar. Başta "super delegeler" denilen senatörler ve milletvekillerinin bu dunımu engelleyecekleri kaydediliyor. Açık açık konuşmaktan kaçman süper delegelerin başlıca korkusu resmen "ırkçı" ilan edilmek. öte yandan ırkçıhğın öteki yüzü de ilginç. Örneğin Jackson televizyonu en çok kullanabilen aday durumunda, nedeni ise televizyon seyircilerinin büyük çoğunluğunu siyahlann olusturmaa, televizyon reklamlannın büyük bir kısmının siyah tüketimi hedeflemesi ve televizyon kanallarının seyircilerini memnun etmek zorunda oluşu. Jackson'ı biraz eleştiren bir program bile bir anda o kanala müşterilerin küsmesine neden oluyor. Bu yüzden haber spikerleri "isler haklı ister haksız" Jackson'a yer verraek zorunda kalmaktan şikâyetçi. VVBMM'in spikeri NValter Jacopson bu sıkıntısını şöyle dile getiriyor: "Nasıl lanımlarsanız taıumlayın bu Jackson topiuluğu hiç de manhlılı bir grup degil. Bu adamlar benim 15 yıldır bütün diger seçilmis adaylara yaptığım muameleyi siyahlara yapmamı engelliyoriar." Akdeniz Anemisi Sempozyumu LEFKOŞA (AA) KKTC Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı tarafından düzenlenen "Uluslararası 2. Thalassaemia (Akdeniz Anemisi) Sempozyumu" Lefkoşa'da basladı. Semra Özal: "Evelallah gittikçe yerimizi akyoruz" ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türk Kadınını Güçlendirme ve Tanıtma Vakfı ile Türk Basm Birliği'nin düzenlediği "Modern Türk toplumu içerisinde kadınm yeri" adtı sempozyumda konuşan Vakıf Genel Başkanı Semra özal, kadmlarm iş dünyasında biraz daha fazla çaba göstermeleri gerektiğini söyledi ve "Evelallah gittikçe yerimizi alıyoruz" dedi. METROPOLİTAN AVUKATLARI Türkhükümeti Karun hazinesi için çaba göstermedi NEW YORK (AA) Lidya hazinesinin geri alınması için Türk hükümetinin Nevv York Metropolitan Sanat Müzesi'ne (MET) açtığı davada müze avukatlan, Türk hiikiimetinin dava için gerekli sürede yasa! yoflara başvurmadıgını öne surdüler. Müze avukatlan çarşamba günü Eyalet Mahkemesi'ne sunduklan cevap dilekçesinde, olayın zaman aşımına uğradığını savunarak, "Türk hükümetinin konuya, hazinenin Metropolitan müzesinde olduğunu bildigi haide, zamanında gereken özeni göstermedıgini ve hazineyi geri almak için yeterli çaba göstermedigini" belirttiler. Dilekçede, Türk hükümetinin, "Bir Türk gazeteci sergiden 18 ay sonra konuyu kamuoyunun dikkatine sununcaya kadar olaydan haberdar olmadığı" öne sürüldü. Türk hükümetinin avukatlan, hazınenin 1966 ve sonraki yıllarda kaçak olarak Metropolitan sanat müzesine geldiğini, hazinenin uzun yıilar müzenin bodrumundaki özel kasalarda saklandığını savunmuşlar ve konuya ilişkin kanıtları aralık ayında mahkemeye sunmuşlardı. Türk tarafı, dava konusunda "Ülke kültüriinün önemli bir parçasını oluşturan tarihi eserlerin yasadısı yollardan ABD'ye getirilmesi halinde, bu eserlerin sahiplerine iaedesini" öngören ABD yasasına dayanıyor. Türkiye'de "Karun" olarak bilinen Lidya Kralı Krezus dönemine ait 219 parça eser, 1960'larda Uşak bölgesındeki yasadısı kazılarla bulunmuş ve kaçakçılar larafından Türkiye dışına çıkarılmışiı. Jesse Jackson Demokrat adaya siyah olduğu için pek şans tanınmıyor. MGK toplandı ANKARA (AA) Milli Güvenlik Kurulu dün Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in başkanlığında Çankaya Köşkü'nde toplandı. Kurulun bu topiantısmda iç ve dış olaylarda meydana gelen gelişmelerin gözden geçirildiği, genel güvenlik ve asay'ış konulannın değerlendirildiği bildirildi. Ingiliz solıında kavga bitmedi Yeni kurulan Sosyal Demokrat, ve Lıberal Demokrat Parti'nin amblemi ne olacak? Mayıstaki yerel seçimlerde "Yok aslında birbirimizden farkımız, ama biz gerçek sosyal demokratız" mı? diyecekler. EDlP EMİL ÖYMEN LONDRA Sosyal demokratlar nihayet bölündüler, ayrıldılar, herkes kendi safına çekildi. Ama yorgan gıttiyse bile kavga bitmedi. Yeni ortaya çıkan Sosyal Demokrat ve Liberal Demokrat Parti'nin amblemi ne olacak? Bölünmeye karşı duran mağrur David Owen, hâlâ Sosyal Demok'rat Parti adını ve amblemini kullanabilecek mi? Radyo ve teleyizyonda, sosyal demokratiara aynlan süreleri hangi parti kullanacak? Bütün bunlar bir yana, iki parti mayısta yapılacak yerel seçimde "Ybk aslında birbirimizden farkımız, ama biz gerçek sosyal demokratıı" mı diyecek. lşçi Partisi'nin orta sağ kanadından dört milletvekilinin kurduğu Sosyal Demokraük Parti, Başbakan Thatcher'ın memnun bakışlan altında eridi, un ufak oldu. Liberallere sığmmayanlar, David Owen'in etrafında kümelendiler. Siyasette gri tonlan tanımlamak zor. Hele gri tonları, çoğunluğa anlatmak daha da zor. David Owen'in küçük partisi de gri tonları sürekli anlatacak anlaşılan. İşçi Partisi ve Muhafazakâr Parti uçlan arasında üçüncü bir noktada değil, hatta dördüncü bir nokta çünkü. lşçilerle ve muhafazakârlarla farkı anlatmak kolay sayılır. Ya yeni birleşik parti ile? Hele iş, seçime gelince? Sosyal demokratlar parçalansın ki iktidar şanslarını toptan yitirsinler. Meydan muhafazakârlara kalsın. lşçi Partisi dahi cılız ve anlaşılmaz sesler çıkartabilsin sadece. Böyle bir ortamda dördüncü bir parti? "Emir veıdigi ve emirlerine uyaldugu takdirde mükemmel bir lider. Ama kimseyi îkna etmekten yana degil. Kimseyi kendi ile eşit gormüyor çünkü." Bu, David Owen için söylenen bir hikâyedir. Ne kadar mağrur, hatta ne kadar küstah, ne kadar sinirli. 28 yaşında milletvekili. Kısa sürede Deniz Harp Bakanı. Kısa sürede Dışişleri Bakanı. Meslekten doktor. 8 yıllık bir tıp hayatı. En büyük oğlu on yıl kan kanseri tedavisi olurken, çocuk hastanesinde polilclinikte herkesle sıra bekleyen bir bakan. Geçen haziranda Liberal Parti lideri bir sabah televizyona çıkıp, "İki başlı parti olmaz, birleşmek gerek" deyiverdiğinde David Ovven'in suratı asılmış, "Ben yokum" demişti. öbürleri birleşip gittiler. Owen şimdi 3 milletvekili ve 19 lorduyla, yaklaşık 25 bin üyesiyle kaldı. Gıda kralı David Sainsbury'mn mali desteği arkasında ama. İşadamı, acaba istikbal görüp de mali destek mi verdi, yoksa sokağa atacak parası mı vardı? Siyasal geleceği kuşkulu birine mali destek nereye kadar? Liberaller savunma konusunda marjinal görüşler getirip, nükleer silahsızlanmadan yana çıkarken, Owen bunun hemen olamayacağı görUşünde. Cumarıesi sabahlan herkes alışverişe çıkarken, kilise kapılarında "nükleer süahlara son" ya da "henüz degil" diye tezgâh kurulan bir ülkede, nükleer savunma gündelik bir sorun. Owen de görüşlerinden taviz vermiyor işte Tarihe de öyle geçecek. Saint Josephliler Başkanhğı tSTANBUL (AA) Saint Josephliler Derneği Başkanhğı'na Prof. Dr. Selçuk Somer getirildi. Derneğin önceki gün toplanan genel kurulunda, Yönetim Kurulu'na seçilen üyeler, dün görev bölümü yaptılar. Buna göre, Demek Başkan Yardımcılığı'na Tunç Uluç, Genel Sekreterliğe Tümay Birsay, Saymanlığa da Şemsettin Üstündağ seçildiler. Yönetim Kurulu'nda, Jak Alfandari, Fehmi Nuhoğlu ve Erbil Töre üye olarak görev yapacaklar. •V. Galası Hollancamn başkentı Amsterdam'da yapılan "Equator" adiı bale göstensi bale çevrelerinde buyuk ilgı cekti "Frankfurter Allgemeine" gazetesinde yer alan haberde Amsterdam Müzik Tiyatrosu nda sahnelenen •Equator"un Nevv Yorklu bayan koregraf Laura Dean'in bir yapılı otdu^u belırtıliyor "Postmodern" Amerikan balesınin en önemli adlarından bin olan Lauro Dean'in bu üç bölumluk balesi, Afrika halk danslarının bir "Broadway versiyonu" olarak nılelendirıldı Eguator ia cımnastiğı baleye sokan Dean'in. balermlere yüzucü mayoları gıydırmrş olması değ>ş<k yorumlara neden oldu. 1 Bale, cimnastikle iç içe
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear