25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
16 MART 1988 HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/13 OLAYLARIN ARDENDAKI Mumcu: Belgeler elimde, ispat hakkı istiyorum (Baftaraft 1. Sayfada) di. Yazılannda Milli Savunma Bakanı'na hakarel etmediğini belirten Mumcu, basının bu gibi konulan aydınlatmasının basın özgürlüğunun doğal sonucu olduğunu belirtti. Ercan Vuralhan vekilleri de yayınlar konusunda ispat hakkı tanıyacaklannı bildirdiler. Mahkeme, ispat hakkı konusunda karar vermek için Vuralhan'ın 9 Şubat 1988 tarihinde tstanbul Savcılığı'na verdiği yeni şikâyet dilekçesinin sonucunda yapılan işlemlerin sorulmasına karar verdi. Duruşma, bu nedenlerle 5 Nisan 1988 tarihine bırakıldı. Milli Savunma Bakanı Ercan Vuralhan'ın, Mumcu ve Gönensin haklannda açtığı 100 milyon liralık tazminat davasına da yann Ankara Yenimahalle 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde başlanacak. istanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki dünkü duruşmada Mumcu ve Gönensin'in avukatlan Gülçin Çaylıgil, Turgut Kazan. Adil Özkol, Fikret İlkiz ve ANAP kurucusu, eski Maliye ve Gumrük Bakanı Vural Ankan ile Vuralhar.'ın avukatlan Tank Anıl ve Yiicel Ezberci hazır bulundular. Duruşmada kimlik sapianmasından sonra, ıddianame okunmadan Uğur Mumcu'nun avukatı Turgut Kazan, yetki itirazında bulundu. Ercan Vuralhan'ın ve Uğur Mumcu'nun Ankara'da oturduklanm, söz konusu yazılann yayımlandığ; Cumhuriyet Gazetesi'nin Ankara'da da basıldığını anlatan Turgut Kazan, Ercan Vuralhan'ın suç duyurusunda bulunduğu Ankara Yenimahalle Sav1 cılığı'nın "şikâyvtçinin Yenimahalle de oturduğuna dair bir belge olmadıgı" gerekçesıyle "yetkisizlik karan" verdiğini, Milli Savunma Bakanı için Ankara'da bulunduğuna dair bir belge aramamn soz konusu olamayacağını belirtti. Ceza Muhakemeleri Usulu Kanunu'na göre, sanık ve mağdurun korunması için davanın oturdukları kentte açılması gerektigini, şikâyetçinin mahkemeyi seçme hakkı bulunduğunu ve Ercan Vuralhan'ın Yenimahalle mahkemestni sectiğini anırnsatan Turgut Kazan, şöyle konuştu: "Yasalara göre kişiler, ancak yelkili mahkemelerde >argılanabilir. Savcılar anlaşıp diledikleıi mahkemeye dava açamaztar. Ercan Vuralhan'ın İstanbul Savcılığı'na verdiği dilekçe de usule aykındır. Bakan, dilekcestnde, 'Gereğinin takdir ve ifasını rica ederim' diyor. İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi, bir avukatı dava dilekçesınde, 'Gereğini rica ederim' dedigi için usule uymayan bu davayı reddetmiştir. Bir avukatın hem de yargı içinde kamu görevi yapan bir avukatın ricası reddedilirken, bir bakanın bakan sıfatını kullanarak rica etmesi, usule ujgun sayılamaz. Hele Hâkimler c Savcılar Kurulu Başkanı'nın aynı Kabinede gorev yapan bir bakanın ricası 'kendisine uygun yargıç' anunak istedigi kuşkusunu dogunır ki, yetki bdiriemesinde kesinlikle ölçü olamaz." Turgut Kazan, olaylarla ilgili tanıkların, Milli Savunma Bakanlığf mn, konu hakkında bilgi ısıeyen Cumhurbaşkanlığı'nın, konunun tartışıldı|ı TBMM'nin Ankara'da bulunması, şikâyetçi ile yazarm Ankara'da oturmaları nedeniyle davanın Ankara mahkemesinde görulmesini isteyerek n **yetkisizlifc karan vcrilmesini istedi. nm var. Yazdıklanmı kanıtlamam için ispat hakkı verilmesini istiyorum" dedi. Mumcu bu arada, Vuralhan'ın İstanbul Savcılığı'na yazdığı ilk dilekçede, "Gereğinin ifadesini rica ederim" şeklinde bir ifade kullandığını, bu ifadenin askeri yazışmalarda emir anlamına geldiğini anlattıktan sonra, "Otağanüstü dönemde askeri savctlara bile bir Milli Savunma Bakanı böyle bir yazı yazamamıştır" dedi. Mumcu, Vuralhan'ın "rica ederim" diye biten dilekçesinı ya özensizlik ya bilgisizlik ya da saygısızlık sonucu yazdığım soyleyerek, "Mahkemenizden sivil mahkemenin birer kışla olmadıgını Milli Savunma Bakanı'na hatıriatmanızı talep ediyorum" diye konuştu. Mumcu, Bakanın yakın arkadaşı Orhan Çekiç'in ortağı bulunduğu. Datakor ve Datakom şirketleri hakkında bilgi verdikten sonra " İspat hakkı verilirse, Ercan Vuralhan'ın bu şirketlerin gizli ortaklan olduğunu kanıtlay^cagını" söyledi. Ercan Vuralhan'ın avukatlan Tank Anıl ve Yücel Ezberci de ispat hakkı tanınmasını istediler. Uğur Mumcu savunmasıra yaptıktan soıi; ra Yazı İşleri Mudurümüz Okay G * nensin de savunmalara katıldığım* yazılarda suç unsuru bulunmadığını vc hakaret amaa taşımadığını beliru ti. Mahkeme, Milli Savunma Bakanı Ercan Vuralhan'ın, İstanbul Savcılığı'na 9.2.1988 tarihinde verdiği dilekçede, Uğur Mumcu'nun daha sonraki yazıtarından da şikâyetçi olması nedeniyle soruşturmayı yürüten savcılıktan bilgi alınmasını kararlaştırdı. Yargıç Osman Şirin, savcılığın 9.2.1988 tarihli şikâyet dilekçesiyle ilgili olarak ne gibi bir işlem yapıldığının belirlenmesinden sonra ispaı hakkı tanınrnası konusunda karar verileceğini belirterek, "Savcılıktan bSgi geldikten sonra ispat hakkını düşunecegiz. Böyle bir davada ispat hakkı tanınacaktır herhalde" dedi. Duruşma, 5 Nisan 1988 günu saat 9.30'a bırakıldı. Mumcu ve Gönensin, duruşmadan sonra yeni şikâyet dilekçesi için Basın Savcısı Osman Cücük'e ifade verdıler. GERCEK (Baştarafı 1. Sayfada) h/jvnın da Tfjrkivp'vi Islam dünyasma yönelik jandarma harekâtma alet etmek siyasetinin iistü örtülü taktiği olduğu biliniyor. Ikinci etki odağı, ABD ile Sovyetler'in anlaşmasıyla tasflye edilen orla erimli niikleer füzelerden sonra oluşan boşluktan kaynaklanmaktadır. Bu aşamada kimi çevreler Türkiye'nin daha çok niikleer yük üstlenmesini düşiinüyorlar. Ağırlığın NATO'nun Güneydoğu kanadtna kcydınlmasını öngörenlerin hesabı nedir? Bu hesap ne olursa olsun Reagan Garbaçov yaklaşırnının yarattığı yumuşama ortamında Türkiye'nin Sovyetler'e yönelik sertleşmeye yoi açacak yükümlülükler üstlenmesi dünyamn gidişatma ters düşmeyecek midir? Ve kuzey komşumuzda rahatsızlık yaratmayacak mıdır? Görüldüğu gibi Türkiye Ortadoğu'da ABD'nin hem güneye hem de kuzeye yönelik siyasetini taşımakta güçlük çekecektir, çekmektedir; ama, ekonomik durumun ağırlığı ve dış borç ytikü de Özal Hükümetini köşeye sıkıştırmaktadır. Bu yüzden Ankara, SEÎA'mn ek mektubunu imzalamak zorunda kalmıştır. Ne var ki gazetelerde her gün Vaşington'dan yansıyan yeni eğilimlerin ve yoklamaların haberleri okunuyor. Türkiye'yi Mısır ve Suudi Arabistan'ın iki köşesini oiuşturduğu bir üçgene bağlamak içın baskılar artıyor. Mısır'la ortak askeri manevralar ve Suudi Arabistan'la ortak silah üretimi gibi yönelişlerin ardmda kuşkusuz Vaşingtan'un belirli stratejisi yatmaktadır. Ispanya ve Yunanistan'daki üslerini gu'vencede görmeyen Amerika'nm A nadolu 'ya daha fazla abanması da beklenebilir. Işte bu aşamada ANAP iktidarının zayrflığı büsbütün göze çarpıyor. özal Hükumeti dış borçların ağırlığı altında ezilmektedır. özellikle 1988 ve 1989'da dış payandalara gereksinmesi vardır. Meclis, iktıdar çoğunluğunun baskısı altındadır, parlamento çalışmalannın yolları tıkamyor, muhalefet engellentyor, çeşitli yollar ve yöntemler kullamlarak basm susturulmak isteniyor. ANAP iktidart dışa döniik yüZünde güçsüz: ama içe döniik yüzünde sandalye çoğunluğu bakımmdan guçlüdür. Bir devlet in dış politikası, demokrasi ortamında muhalefetle iktidarın açıklıkla çalışabildiği oranda güçlenebUir, ulusal çıkarların yörüngesine oturtulabilir. Ne yazık ki Türkiye bu gü'çten yoksun bırakılıyor. * * * "KtTtf Kflfe. ç a t tUMMSmr Yazanmız Uflur Mumcu, rohterneden çıtaşta duruşmayı izleyen Ercan Vunühan'ın Sfif den arttadaşı Orhan Çetoç ile karşılaştı. Bakanın kardeşi Erkan Vuralhan'la Çanakkale de kömur madeni kiralayan Orhan Çekiç, Mumcu'ya, bu oelışmeteri anlâtan bir kitap yazacajını ve sonra da imzalayacağını söytedı Mumcu da kendisine, "Siz lotap değH çek imzalamaya alışmışsınız" karşılığını verdı (Fotoğraf ErrJoğan Köseoğlu) Yetki itirazı reddedildi Mahkeme Başkanı Osman Şirin, savcı Akören Kandur'un da istemıne uygun olarak yetki itirazını kabul etmedi ve basm suçlannda yayının merkezinin esas alınacağı gerekçesiyle davanın İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde gcrülmesini kararlaştırdı. Yetki itirazının reddedilmesinden sonra savcı Akören Kandur, İstanbul Basın Savcısı Osman Ciicük iarafından hazırlanan 12.2.1988 tarihli iddianameyi okudu. Iddianamede, Milli Savunma Bakanı Ercan Vuralhan'ın 13.1.1988 tarihli şikâyet dilekçesinde, Çumhuriyet Gazetesi'nde Uğur Mumcu imzasıyla yayımlanan yazılarda kendisine "sıfaü ve hizmeti nedeniyle hakaret edildiğini" öne surdüğu kaydedılerek, Uğur Mumcu ile Okay Gönensin'in TCY'nin 480/14 80 ve 273. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları isteniyor. Uğur Mumcu savunmasında, yazılannda "soruşturma" yerine "araştırma" açılmasını istediğini, Dışişleri Bakanlığı'na zırhlı araç ve çelik yelek alınması olaylannda birıakım ilişkileri ortaya koyduğunu, Ercan Vuralhan'! tanımadığı için hakaret etme amacı olamayacağını söyledi. Mumcu, "Yazdığım her satın ka•ıtlayacak sürpriz tanık ve kanıtla UĞUR MUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) Hükümet, yasanın 49'uncu maddesindeki bu "ağırkusur" koşulunu kaldırıyor. Bu tasarı yasalaşırsa, mahkeme, bir yolsuzluk belgesini yayımlayan gazeteciyi yargılarken artık bu gazetecinin bu yayını yaparken "ağır kusuru" olup olmadıgını araştırmayacaktır Ya ne yapacaktır? "Maderri" diyecektir, "gajeteci bu betgeteri yayımladı, öyleyse sonımludurf' özel hukuktaki "kusursuz sorumluluk" diye bilinen ilkedir bu.. Böytesine bir yasa maddesi, basın özgürlüğü ile hukukla, demokrasiyle bağdaşır mı hiç? Medeni Kanun'un değiştirilmesi için yıllardır bir taslak üzerine çalışılıyor. "ön tasan" olarak adlandırılan bu yasa tas lağı Adalet Bakanlığı'nda beklerken, neden birdenbire, YurttaşJar Yasası (Medeni Kanun) ile Borçlar Yasası'nda boylesine apar topar değişiklikier yapılıyor? Neden yapıldığı bellidir. İsteniyor ki, hiçbir ihale, htçbir alım, hiçbir yolsuzluk basında söz konusu edilmesin.. Ne "birader şirketleri" konu edilsin ne zırhlı araç ve gereç alımındaki seks taciheri ne de "hayali ihracaf'.. Böyle yayınlar yapılırsa, ilgili, hemen yargıca başvuracak ve yayınların önlenmesini isteyecek.. Bu yolla yolsuzluklann belgelenerek yayımlanması engellenmiş olacak.. Plan budur. isviçre Yurttaşlık Yasası'nda gerçi böyle bir madde vardır; vardır, ama geçici bir önlem olarak yayınları durdurmak için yargıca başvuran yakınıcının mahkemeye "güvence parası" yatırması ve önlemin yersiz olduğunun anlaşılması halinde gazeteciye ödenmesi gereken "tazminaf ile ilgili maddeler de vardır. Doç. Arımef Kıhçoğlu'nun geçen pazartesi günü gazetemizde yayımlanan incelemesinde belirttiği gibi isviçre Yurttaşlık Yasası'nda, mahkemenin yayını geçici olarak durdurması, "tecavüzün önemli derecede ağır bir zarara yol açması" koşuluna bağltdır. Tasarıda "ağır kusur"un varlığını arayan bu önemli koşul yerine "yayını haklı kılacak sebepterin açık bir şekilde belirtilmemiş olması" gibi kosulu öngörülmektedir. Kakjı ki, İsviçre Yurttaşlık Yasası, yayınların geçici olarak durdurulma koşulunu bir başka koşula daha bağlamıştır Bu koşul, bu önlemin alınmasında "karşılıklı çıkartar"m gözetilmesi koşuludur. Bu gibi yayınlarda basının çıkan "kamu yaran" düşüncesidir. Borçlar Yasası 'ndaki "ağır kusur" öğesi de bu "kamu yaran" kavramı aracılığı ile değerlendirilmektedir. Üstelik tasarı, Borçlar Yasası'nın 49'uncu maddesindeki "ağır kusur" koşulunu da kaldırdığından yayınları durdurma karan böylece "otomatiğe bağlanmış" olacaktır. Konunun bir de "ispat hakkı" cçısından değerlendirilmesi gerekir. Anayasanın 39'uncu maddesi, kamu görevlerinde bulunanlar ile ilgili yayınlarda sanıklara "ispat hakkı" tarumaktadtr. Ceza Yasası'nın 46trmci maddesi de anayasanın 39'uncu maddesindeki bu hakkın hangi koşullarda kullanılacağını öngörmektedir. Bir örnek verelim: Bir bakan hakkında bir gazeteci yayın yaptı, "yazdığı her satın kanıtlayacağını" söyledi ve mahkemeden "ispat hakkı" istedi. Bu bakan, bu tasarının yasalaşmasından sonra mahkemeye başvurdu, konu ile ilgili yayınları ve duruşma tutanaklannın da yayınının durdurulmasını istedi. Ne olur o zaman? O zaman, halkın haber alma hakkı, duruşmaların açıklığı, ispat hakkı gibi konular gürültüye gitmez mi? Oldu olacak, ANAP "Yolsuzluk haberleri yayımlamak yasaktır" diye anayasa değişikliği yapsın... Ne gerek var öyle dolambaçlı yollara? Yolsuzluk haberlerini toptan yasakJarsınız, olur biter! GOZLEM ÇBdÇ, KMŞHKSB ç ÇEKTBİ AVUKATA YAKALANOI Milli Savunma Bakanı'nın kardeşiyle ış ortaklığına g y ş ğ ginşen Orhan Çekiç, dun adliye binasmda gazetecilerin karşısında haylı güc durumda kaldı Kendısıyie ılgılı ıddıalan savunmaya çaJışırken. bir ara yanına sokulan Av. Nurettın Ûztürk, 1.5 mılyon liralık karşılıksc çeklen kendısmi aradtfiını söytedı. Orhan Çekıç, "Bu iştn hikâyesı başka Ben riava açtım. TeteckJen para almak zorunda kaldım" dedi ve aynntı vermek istemedi (Fotojraf: ErdoOan Köseofllu) Orhan Çekiç alacakbya yakalandı (Baftaruft 1. Sayfada) ilgili zırhlı araç ve gereçlerle ilgili ıddialan ortaya atmıştı. Sonraki gelışmeleri hep biliyoruz: Scbutte, Dr. Theinen, DaUkor, Datakom. Erkan Vuralhan, Kâmil Gebeloğlu. Orhan Çekiç, Ajlan Akıncı, Akturk İnşaaf, Özlur Titaş. Trak>s Döküm, Amerikan Safeguard şirketine kadar uzanan bir zıncir. "Vuralhan dosyası" şımdı adliyeye kadar uzandı. llk dosya dun açıldı. Istanbul Adliyesi, dün hareketli günlerinden birini yaşadı. 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin önünde birikenler, VuralhanMumcu davasıru izleyebilme heyecanı ıçindeydiler. Duruşma Yargıcı Osman Şirin, ızleyiciler ve gazetecüer kalabahğını görünce, salonun yetersizliği karşısmda önlemler alma gereğini duydu. Önce avukatlan satona alıp oıunıu. Sonra onlan çıkarttı, gazetecileri aldı.. yani "olurma provası" yaptırd:. Salon küçük ve havasızdı. Nitekim duruşma sırasında yargıç, bir ara 2 dakika ara verdirerek, salonun havasınm temizlenmesini sağladı. Yargıç ve savcı, gazetecilerin flaşlarımn sık sık patlaması uzenne dikkatlerin dağılmaması için uyanda bulundu. İki saate yakın suren duruşmadan sonra Mumcu'nun Ankara Hukuk Fakultesi'nden öğrencileri olan Vuralhan'ın avukatlan Yücd Eıberei ve T«nk ABÜ, Uğur Mumcu'dan 21 sayfalık savunmasmın metnini istediler. Mumcu kendilerine, "Ankara'd» veridm" dedi. Bu arada, Vucalhan. ın avukatlarırun ikınci dilekçeye ek bir düzeltme dilekçesi verdikleri öğrenildi. Hâkim avukatlara, "yeni düzeltilnîiş dilekçeyi beklediklerini" söylerken, Uğur Mumcu, "Taksit taksh dilekce vemoriar. Duşünüp bir kende versinler" diye takıldı. MUdahil avukat Ezberci, "Siz de yazılannıa surdöriiyorsunuz*' diye konuştu. Uğur Mumcu'nun yanıtı şöyleydi: "O zaman yeni yazılannıı bekleyin. Çok Uginçleri var. Sizlerin de şaşıracagınız olaylar çıkacak. Çok zevkli bir duruşma olacak benim için..." Mudahil avukatlan, bu sözlere gulüyorlardı. Bu sırada Yucel Ezberci, "Orhan Çekiç de burada" diye Mumcu'ya takıldı. Evet, Orhan Çekiç de duruşmayı izlemişti. Bakan Vuralhan'ın kardeşi Erkan Vuralhan'ın, Çanakkak'd,e maden oca^ı kiralanmasında komişyoncu olarak bilinen Orhan Çekiç, hemen Uğur Mumcu'nun yanına geldi: MUMCU Gel bakalım (gazetecilere dönerek). Bu arkadaşın resminı iyi çekin. Ne söylediyse yalan çıktı. ÇEKİÇ Vuralhan olayıyla ilgili kitap yazıyorum. Bitirmek uzereyim. MUMCU Sen Kâmil Gebeloğlu'nu niçin aradın? Gebeloğlu'na neden 'Uğur Mumcu'yla sakın konuşma' diye söyledin? Bunları da kitabına yaz. ÇEKİÇ Kiubı imzalayıp, size yollayacağım. MUMCU Siz kitap değil, çek imzalamaya alışmışsmız. Çek imzala da borçlannı öde. Orhan Çekiç bir anda gazetecilerin soru yağmuruna tutuldu. Çevresinde kalabalık bir halka oluştu. Orhan Çekiç ne diyordu? "Ugur Mumcu gerçeklcri razmıyordu. Çanakkale'de Erkan Vuralhan'ın kiraladığı, sonra da kendisinin kiralamak için bir protokol yaptıgını, ancak bazı koşullar nedeniyle bu protokolün vaşama geçirilemediğini, bu kömür işinden F.rkan Vuralhan'ın 30 milyon, kendisinin de 100 milyon lira kavba uğradığını..." Orhan Çekiç, "Almanya'dan araştınlma yapılıyor da Çanakkale'den niye araştırma yapümadı?" diyordu. Çekiç, Ercan Vuralhan'la 25 yıllık arkadaş olduklarını yineliyordu. Polisin uyansı üzerine Orhan Çekiç ve gazetecüer, adliye koridorundan dışarı çıkılması için uyanhyordu. Çekiç, konuşmasını hâlâ sürdurüyordu. Adliye dışına çıkıldığında talabaJığı yaran bir kişinin, "tkamelgâh adresinizi alabilir miyim?" demesi, Çekiç gibi gazetecileri de şaşırtmıştı. Orhan Çekiç, "Gazeteci misiniz. niye adresimi sonıyorsunuz?" dediğinde, kendisini avukat Nurettin Öztürk olarak tanıtan kişı, şaşırtan sorusunu açıkladı: Karşılıksız bir çek takibi yapıyonım, sizi bulamıyorum. Mutlu Plastik'in sahibi İlhan Mutlu'nun >ekiliyim, 1.5 milyon liralık karşılıksız çekiniz için sizi anyorum. Polis de sizi anyor, bulamıyor. Bana adresinizi verir misiniz? Ortalık iyice anababa günune döndu. Çekiç'in yuzu iyice karardı. Sıkılgan bir şekilde avukatı kendine çekerek, "Şimdi gazetecUerle konuşuyoruz. sizinle sonra özei olarak, konuşahm. Kartınm verin bana" diyordu. Ama gazetecilere yeni bir "iş" düşmuşlü. Çekiç, bir alacaklısma yakalanmıştı. Flaşlar yeniden patlıyordu. Artık sorular Vuralhan'dan karşılıksız çeke gelmişti. Çekiç, "İş yumak haline geldi. Karmaşık noklalar var" diyebıldi. Anlattığına göre olay, tefecilik'ten kaynaklanmış. \anı tefeciden para almak zorunda kalmış. Sonra da dava konusu olmuş. Çek olayı, aralannda halledilecek bir sorun. VuralhanMumcu davasında açüan dosya hangi aşamalardan geçecek, onu hep birlikte göreceğiz. Uruğ, MTPten hesap soruyor (Baftaraft 1. Sayfada) isimli sanatçının getirildiği. 2) Müvekküimiz, MtT raporunda yer alan kendisiyle ilgili bu iftira ve suçlamalann inceleme ve soruşturma konusu yapılması ve bu yoldan gerçeklerin gun ışığına cıkanlması için, 28 Ocak 1988 tarihli yazısıyla Sayın Cumhurbaşkanımıza başvurmuştur. 3) MtT raporunun 8 Şubat 1988 laritunde "2000'e Doğru" isimli haftalık dergi ile Sabah gazetesinde ve bunu izleyen gunlerde de diğer basın organlarında yayımlanması uzerine, Başbakanlığınızca 25 Şubat 1988 günu bir açıklama yapılmış ve bu açıklamada "Konunun incelettirildiği; ilk belirlemelere göre sözü edilen dokumanın bazı dokumanlardan ve MlT'teki arşiv bilgilerinden yararlanılarak MlT'teki bir daire başkanı iarafından hazırlanmış, resmiyet kazanmamış bir ön rapor mahiyetinde olduğu; bu gizli dökt'manlann hazırlanmasında ve ifasında ihmal ve kusuru göriilen görevliler hakkında gereğine tevessül olunduğu ve aynca etraflı bir tahkikatın yapılmasına Başbakanca karar verildiği" belirtilmistir. 4) Müvekküimiz Başbakanlığa verdiği 29 Şubat 1988 tarihli dilekçesinde: Şahsına yöneltilen bu çck ağır iıhamlar karşısında Genelkur.nay Başkanlığı gibi en yuce askeri makamda dört ytf sure Ue onur ve serefle Devlet hızmeti yapmış bir kişı olarak. uzun surede taraamlanacağı belli olan işlemlerin sonucunu bekleyemeyeceğini belirterek, özellikle yeralıı dünyasıyla bağlantı içinde olduğu hususundaki çok ağır ve son derece insafsız suçlamanın kamuoyu onünde açıklığa kavuşmasını ve suçlulann ortaya çıkarılmasını teminen, raponı diizenleyen kişi veya kişilerin isimlerinin resmen bildirilmesini ıstemiş ise de maalesef bugüne kadar bir cevap alamamıştır. 5) MtT raponı ile ilgili olarak bir muhalefet partisinin verdiği Meclis Araştırma önergesi dolayısıyla 8 Mart 1988 günü TBMM'de hukümet adına konuşan Devlet Bakanı Sayın Mehmet Yazar, söz konusu melnin bir rapor değil MİT bunyesinde yapılmış bir MİT görevlisinin ön çalışması olduğunu belirtmiştir. 6) 8 Şubat 1988 tarihinden bu yana sayın hükumst yetkililerince "MİT raponı", "MlT'in bir ön raporu", "MİT içinde bir etüt", "MİT bunyesinde bir calışma", "Bir MİT görevlisinin ön çalışması" sekünde deği^ik isimler verilmiş olan 23 sayfalık bu belgenin, MtT görevlisi (veya görevlileri) tarafından hazırlanmış ve MiUi İstihbarat Hizmetine ilişkin bir üriın olduğu kesinlik kazanmış bulunmaktadır. 7) Söz konusu raporun (veya on raporun) bazı dokümanlardan ve MtT'tekı arşiv bilgilerinden yararlanılarak hazırlanmış olduğu yolundaki 25 Şubat 1988 tarihli Başbakanlık açıklaması ise müvekküimiz hakkındaki bu son derece ağır ve tamamen asılsız suçlamalann sanki bazı bilgi ve belgelere dayalı olduğu ızlenimini vermesi yönunden olayın ağırlığının ve olay sebebiyle müvekkilimizin duyduğu elem ve acının busbutün artmasına neden olmuştur. Şurası bir gerçektir ki, MİT arşivlennde müvekkilimizle ilgili olarak bu tür bilgi ve belgeler bulunsa idi, kendisinin Orgeneral rütbesi ile Istanbul 1. Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı, Devlet Başkanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi Genel Sekreterliği, Kara Kuvvetleri Komutanhğı ve Genelkurmay Başkanlığı gibi devletin en yuce malcam ve görevlerine getirilmesi kesinlikle söz konusu olamazdı. 8) MtT görevlisi (veya görevlileri) tarafından düzenlendiği Başbakanhğuuzca da kabul edilen, ustelik MtT arşivindeki bazı bilgi ve belgelerden yararlanılarak hazırlanmış olduğUj belirtilmek suretiyle, (bir görevlinin marifetinden ibaret olmayıp) Milli İstihbarat Hizmeti'nin kuruluş ve işleyişiyle doğrudan iüşkili olduğu resmen açıklanrr.ış bulunan bu rapor (veya on rapor) sebebiyle; Turk Silahlı Kuvvetlerine kendini adayarak elli yıla yakın bir sure her kademede iıstun başan ile ve şerefle hizmet vermiş, Silahlı Kuvvetlerin en yuce makamı olan Genelkurtnay Başkanlığma kadar yukselmiş, devletine ve milletine hasrettiği tertemiz bir yaşam ve gecmise sahip olan müvekkilimizin; Türk ve dunya kamuoyu nezdindeki şerefli, onurlu ve saygm kişiliği ağır bir saldınya uğramış, o gune kadar herkesin tartışmasız kabul ettiği bu manevi değerleri yönunden zihinlerde soru ışaretleri yaratılmış, şüphe ve tereddutler uyandırılmıştır. Türk Silahlı Kuvvetlerindeki mesleki onur ve saygınhğı buyük ölçüde zedelenmiş, hatta tahribe uğratılmıştır. Turk Genelkurmay Başkanı olarak resmi Uişkilerde bulunduğu ve bazıları ile kişisel dostluklar edindıği yabancı askeri \e siyasi liderler nezdindeki üstün yeri ve saygınhğı önemli ölçüde sarsılmıştır. Kısacası, anayasanın güvencesi altında bulunan onurlu ve huzurlu yaşam a hakkı onarılması güç şekılde çiğnenmiş, manevi varlığı yönunden uğradığı bu çok haksız ve insaf ölçulerine sığmayan saldın, kendisinin derin bir elem ve acı duymasına, ruhsal sarsıntı ve bunalım içıne girmesine neden olmuştur. 9) Yukarıda belirttiğimiz gibi muvçkkilimiz, MİT raporunda yer alan ve doğrudan kendisiyle ilgili olan iftıra ve suçlamalann suratle, en geniş şekilde aydınhğa cıkanlması için, olayın başlangıandan itibaren Sayın Cumhurbaskanlığına, Başbakanlığınıza başvuruda bulunmuş, idari ve adli kovuşturma ve soruşturma yapılmasını istemiş, kişisel olarak adalete ulaşmak amacıyla idareniz nezdinde her turlu gırişımde bulunmuş ise de bir sonuç alamamıştır. Bu durum karşısında; diğer yasal yolları kullanma hakkımız saklı olmak uzere, Uk aşamada tarafımızdan devlet aleyhine bir manevi tazmınat davası açılması uygun ve gerekli görülmüştür. Mıivekkilimizin manevi varlığı ve değerleri yönunden uğradığı çok ağır saldırı ve bunun kendisinde doğurduğu olcüsüz manevi zarar, 2937 sayılı kanun hukumlerine göre Sayın Başbakana bağlı olarak ve Başbakanın sorumluluğu altında Milli İstihbarat Teşkilatı'nca yürütiilen kamu ruzmetinin bu olaya ilişkin olarak iyı işlememesinden ileri gelmiş bulunmaktadır. Müvekkilimiz hakkında bu nitelikte bir rapor duzeruenmiş olması ve bu raporun kanuna aykın şekilde basına (ve kamuoyuna) sızdınlması, olayda ağır hizmet kusuru bulunduğunu göstermektedir. Raporun MtT arşivindeki bilgi ve belgslerden yararlanılarak hazırlandığının açıklanmış olması ise bu hizmet kusurunu büsbütün ağırlaştıran bir eylem teşkil etmiştir. Öte yandan, 657 sayüı Devlet Memurlan Kanunu'nun 13. maddesi, kişilerin, kamu hukukuna tabi gorev İerle ilgili olarak uğradıkları zararlardan öturu bu görevleri yerine getiren personel aleyhine değil, ilgili kurum aleyhine dava açacaklannı hükme bağlamaktadır. Yukanda behrttiğimiz şekilde Milli İstihbarat Teşkilau'nın Sayın Başbakana bağlı olması sebebiyle, gerek hizmet kusuru esasına gerekse 657 sayılı kanunun 13. maddesine dayanarak açacağımız idari davada muhatabımızın Başbakanlık makamı olacağ: açıktır. İdari dava açmadan önce ıdareye başvurulması ve dava konusu yapılacak zarar miktannın öncelikle idareden istenmesi 2577 sayılı kanunun öngördüğu bir husustur. Bu sebeple açacağımız idari davaya esas olmak uzere işbu başvuruyu yapmış bulunuyoruz. SONUÇ: Milli tsühbarat Teşkilatı'nca yürütulen kamu hizmetinin müvekkilimiz yönunden iyi işlememesi ve bu halin ağır bir hizmet kusuru teşkil etmesi sonucunda, kendisinin manevi varlığına ve sahip bulunduğu üstün manevi değeriere yonelik olarak ortaja çıkan çok ağır zarann bir ölçude hafifletilmesıni teminen, Danıştay'da açacağımız manevi lazminat davasına konu teşkil edecek 200.000.000. TL. (iki yüz milyon TL.)nı, usul hukmu gereği Öncelikle Sayın Başbakanlığınızdan talep etmekteyiz. Gerekli işlemin yapılmasını ve sonucun başhktaki adresimize bildirilmesini saygılanmızla bilvekâle arz ve talep ederiz. Em. Orgeneral Necdet ÜRUĞ Vekilleri A.Zeki Güngör, Av. Yüksel Esin. Av.S.Koçer Kalender Orduevi'nde Evre'n'in Üruğ'la gorüşmesi ve birlikte öğle yemeği yemeleri konusunda Cumhurbaşkanlığı Basın ve Halkla tlişkiler Müşaviri Ali Baransel şunları söyledi: "tski çalışma arkadaşlannın birlikte yemek yemesinden daha doğal bir şey olamaz. Bu goruşmeyi de o çerçevede degerlendirmek lazım. Tamamen birbirini seven iki dostun gonışmesinden başka bir şey degil." Baransel, Çumhuriyet muhabirinin görüşme teklifınin kimden geldiği sorusuna, "Yemek olayı Sayın Üruğ'un son günkrdeki yani... onunla ilgisi yok. Teklif kimden geldi, onu da bilemiyorum. Konuyu bu acıdan degerlendinnek laam. Göruşmede MtT raponı goruşüldü derseniz yanlış olur. Öyle bir ş«> yok. Bu yemek de o amaçla düzenlenmiş degil" yanıtını verdi. Israrlı sorular karşısında Baransel şunları da ekledi: "Basında MİT raponı diye adı geçen konunun ele alınıp alınmayacağıaı bilemem. Ama Sayın Cumhurbaşkanımızın Sayın Üruğ'la ilgili iddialar karşısında ne kadar uzulduğu bilinmektedir. Bu konudaki hassasiyetini korumaktadır." Üruğ, Cumhurbaşkanı ile yemeğinden once Cumhurbaşkanhğı Genel Sekreteri emekli Orgeneral Sedat Güneral'le de kısa bir göruşme yaptı. Cumhurbaşkanı Kenan Evrtn'le eski Genelkurmay başkanlarından emekli Orgeneral Necdel Ürn|'un Kalender Orduevi'ndeki gorüşmeleri yaklaşık 2.5 saat surdu. Gazetecilerin sorulannı yanıtlayan Üruğ, Başbakan Turgut Özal'a dava açıp açmadığı yolundaki bir soruya, "Açlım galiba" yanıtını verdi. Üruğ ve gazetecüer arasındaki soru ve yarutlar şöyle: Efendim, ziyaretinizin gerekçesi... ÜRL'G Sayın Cumhurbaşkanının İstanbul'a gelmesinden bilistifade uzun zamandır kendisini göremediğimden ötüru saygılanmı sundum. Görüşme uüebi suden mi gddi? ÜRUĞ Tabiı. Başbakan Turgut Özal'ı mahkemeye verdiğiniz belirtiliyor... ÜRUĞ Başbakanı değil efendim. Başbakanı mahkemeye falan vermedim. Kimi efendim, Mehmet Eymür'ü mü mahkemeye verdiniz? ÜRUC Ben, kimseyi mahkemeye vermedim. Sadece hakkımı anyorum o kadar. Cumhurbaşkanıvla sohbetinizde MİT raponı gundeme geldi mi? ÜRUĞ Hayır, hayır... Yorum yok... Hiç bir şey yok. Efendim, peki bugün berhangi bir dava açtınız mi? ÜRUĞ Açtım galiba, dava açılmadı da Başbakanlığa, efendim durumumu arz eden bir idari hukukla ilgili dunımumu aydınlattım. Bu göruşme MİT raponı konusu nu sonuna kadar takip edeceginiz anlamına geliyor mu? ÜRUĞ Görüşmeyle alakası yok. Seks tacirlerinden zırhb araç alındı (Baştamfı 12. Sayfada) mek ve uyarmak ve bireylen içinde yaşadığı toplumun ve butun insanlığın sorunları bakımından değeriendirmektir" (Kılıçoğlu, S. 131 Aynı doğrultuda 4 HD'nin 8.7.1977 gun ve E 1976/3518 K 1976/7947 sayılı karan (Ankara Baro dergisi, 1978/3 S: 52122). Bir hükumetin ya da bu hükumetin bir bakanının belgelere ve somuı olgulara dayanılarak eleştirilmesi basın için hem hak hem de görevdir. (Tandoğan Haluk, Prof. Dr. Şahsiyetin akit dışı ihlallere karşı korunmasım işleyiş îarzı ve basm yoluyla olan ihlallere karşı ozel hayatın korunması, AHFM, 1963, C XX, S 14, H 136. KILIÇOĞLU, S: 1359) Eleştiri sen de olsa sorumluluk gerektirmez (4 HD. 10.10.1958 gun \e E 8740, K. 612. Karahasan, S: 137172, Özek, S: 237) Eleştiriye konu olan olay, gerçeğe uygunsa (4HD 21.4.1972 gun 2833 E, 3665 K, Özek, S: 239) bu yayın sorumluluk doğurmaz. Sayın Yargıç; Ercan Vuralhan, çelik yelekleri kurşun geçiren, arabalann camları kendiliğinden çatlayan zırhlı araç pazarlayan iki Alman seks taciri ile bir turizm şirketine ortak olmuş; Dışişleri Bakanlığına zırhlı araç ve gereç satan bu şirket, bu iş bitince, bir başkasına devredilmiştir. Bu ilişkiler, ticaret sicili kayılları ile kanıtlanmıştır. Bakanın bu konudaki tutarsız ve çelişkili açıklamatarına hukukta verilecek ad ise "Tevilli ikrar"dır. Ne yazdıysak, Bakanın bu çelişkili ve tutarsız açıklamalan ile bu yayınlar doğrulanmıştır. Böyle bir Bakan eleştirilmeyecek de kim eleştirilecektir? Yargıtay kararlan ile tanımlan yapılan ve güvence altına alınan "Basının Hükumetleri Eleştirme Hakkı", VD) VEEAT Esat Altan'ın sevgili eşi; Engin, Suna ve özer Altan'ın biricik fedakâr annesi; Şadiye Tezel ve Müserref Yırcah'nın teyzesi; Simin Güler'in anneannesi; Leyla ve Aii'nin babaannesi; Bora'nın büyükanneannesi, Nicola Altan'ın kayınvalidesi; BEDRİYE AIIAN Harumefendi, 14 Man 1988 günü vefat etmiştir. Cenazesi 16 Mart 1988 Çarşamba günü (bugün) Şişli Camü'nde kılınacak öğle namazvndan sonra kaldınlacak ve Ortaköy Mezarhğı'na defnedilecektir. Vuralhan gibilerine karşı kullanılmayacak da kime karşı kullanılacaktır? Bu yayınları yapınak, basının gorevidir. Elim kalem tuılukça, bu gorevi surdureceğim. Ne holding sözcüsüyüm, ne ihale takipçisi... Çumhuriyet Gazetesi'nin "Fikri hür, irfanı hur, vıcdanı hür" bir yazarıyım. Yakınma dilekçeleri ve bunların vınelenmesi yoluyla oluşan ıddianamede hiçbir hukuksal konu tartışılmış değildir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 23.3.1987'gün ve 559 E. 183 K sayılı karanndaki genel ilke ceza hukukunda kural. "Savunmanın geçersi^ olduğunu" kanıtlamaknr. (Ceza Genel Kurul Kararlan. M. Uygun, V. Savaş, S.Mollamahmutoğlu, f987, S: 153). Bu aşamada, yakınma dilekçeleri ile iddianamenin hiçbir hukuksal temele dayanmadığım kanıtlıyoruz. Dava sonunda da boyle bir olav \e davada hiç kimsenin savunmayı çurutecek kanıllara sahip olmadı|ını ortaya koyacagız. Sayın Yargıç: Ben bir hukukçu yazarım. Yazdığım her satın, önce mantık, sonra da hukuk terazisinde tartar öyle yazanm. Dışişleri Bakanlığına alınan zırhlı araç ve gereç konusunu 1983 yılından bu yana belli aralıklarla izliyorum. Bu konuyu yayımlamadan önce çok duşundüm. Konuyu önce eski Genelkurmav Başkanı Sayın Necdet Uruğ'a akiararak onlem alınmasını istedım. Daha sonra, Cumhurbaşkanının Schuca şirketinden zırhlı araç aldığını öğrenince Cumhurbaskanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Muşavıri Alı Baransel'e konuyu anlaıtım. Baransel, görevi gereği, konuyu Sayın Cumhıırbaşkanma O'.'.airmş... Cumhurbaşkanı konu la. ' unı ALLAH RAHMET EYLESİN AİLESİ hurbaşkanlığı Güvenlik Sorumlusu Erkan Gunit'i görevleııdirmiş. Koşkten gelen çağrı üzennc lonuyu, Cumhurbaşkatuna aktar.ımak uzere, Erkan Gur> i: ile konu^ıum. Bekledim ki, bu konu uzerinde durulur. Hayır. durulmadı. Yayınlara bunun uzerine başladım. Bu yazılanların biı tekinde "hakaret" >oktur. Hepsi gerçeklere dayanıyor; hepsi de "kamu yaran" amaa taşıyor. Bu belgelerin araştınlması, bulunması, günlerimi ve gecelerimi aldı. Gunlerce dosyalar üzerinde çalıştım. Konuyla ilgili birçok insanla göruştum. Onaya devlet eliyle "araştınlması, incelenmesi" gerekli bir suru kuşkulu konu çıktı. İspat hakkı wrilmesi ile Devlet Denetleme Kurulu'nun, TBMM'nin, Dışişleri Bakanlığı Teftış Kurulu'nun yapmadığı araşurma ve inceleme mahkemeniz onunde yapılacakıır. Savın Yargıç, Bu yayınlardan sorumluluk doğması için, ceza hukuk u açısından "özel kası" ozel hukuk açısıudan da "ağır kusur'un kanıılanması eereklıdir. Olayımuda ııe bıri, ne öteki kanulanabilir. Bu yayınlarda tek ama^ını \a, BL. amaç da ola>ın j>dınlatılma>ıdır Ne Vuralhan'a "hakaret kaıım" var ne de bu va\ ınlarda "ajır kusur". "Ağır kusur" sek* tacirleri ile orlaklık kurup. bu seks lacirlerinder zırhlı araç ve gerey alanlar ıçın so/ konusu edilnıesı gereken bir sorumluluk çeşididir. Bir gazeıeci ve yazar olarak görevimi yapıını \\m biBnçle. aynı inartç ile gorev ımı btından sonra da ^urdııreceğinı Bu vu/deıı. vargı onunde başını dinıdıkıiı Savgılanıub. 15 Man 1988. Uğur Mumcu
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear