25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
// MART 1988 KÜLTÜRYAŞAM CUMHURİYET/5 İSMAİL GÜLGEÇ SİNEMA ATtLLADORSAY HAYVANLAR Bütün boyutlanyla insan Film asıl gücünü, kıtşkusuz kaynaklandığı yapıtın özgücü ve değerinden alıyordu. Türkün "kan ve ateş yılları", "ateşle imtihanı"ydı o yıllar. Ancak fılmin yapımcılan, konunun ve dönemin önenti karşısında, kimi saylı dizilerde olduğu gibi, paniğe kapılmamışlar, bütün boyutlanyla insanı vermeyi denemişlerdi. "Ateşteo Günler" geçti yaşamımızdan... "tttihst ve Tenücki" ve "Bugüniin Saraykn" dizilerini çok beğenmiş, ikincdsini de bu sütunlarda övmüş bir yazar olarak Ziya ÖzUn'a bağlanan umutlann boşa çıkmadığmı görmekten de, Türk televizyonunda kendi tarihimizden, yakın geçmişimizden, insanımızdan bize esintiler getiren bir dizinin bu denli başanlı olduğunu görmekten de çok çok memnun olduğumuzu söyleme ' ye bilmem gerek var mı? "Ateşten GünJer", çeşitli açılardan etkileyici ve başanlı bir diziydi. Bir kez tümüyle TV tekniğine uygun olarak çekümişti. Şoyle: Kalabalık, bol fıgüranlı, görkemli sahneler, bir sınema filminde olduğu (olması gerektiği) gibı ekranı tam anlamıyla kaplamıyor; bu tfir sahneler, daha çok asıl başkişilerin gösterildiği sahnelere birer fon (zemin) oluşturuyordu. Bu, hem TV'nin küçük ekranında kişilerin, seruvenleriyle birlikte daha iyi seyredilmesinı sağkyor, hem de elbette kalabalık, görkemli sahneleri ekrarun göbeğine ve filmin özüne yerleştirmemek suretiyle bu sahnelerm aslında gerektireceği çok daha büyük bir çaba ve bütçe olgulannı asgariye indiriyordu. Ancak bu yöntetn öylesüıe başarıyla kullamlmıştı ki, soouç olarak fılm, bu tür sahnelerin oldukça (en azından yeterince) görkemli olduğu izleniminı verebiliyordu. örnegin açık vagonlu bir yük treninin geçişi, tüm bir bozgunu verebihyor, az sayıda insan Ekrandan ve yaşamımızdan "Ateşten Günler" geçti K? / / KİM KİME DUM DUMA BEHIÇ AK W > E T : NE . Y£MEK B&KöTU MU H4Nfe? HAlN TEZGAUUYOR BUNÜ r BiU/oRUM SİZİ A & frazan ne dofvnuucrvm. o/an K M $ I KAHKAMAI PEYAMİ "Ateşten Günler'de Ahmet Leventojlu nun oynadıjı Peyamı, çajdaş bir kışilikte verilıyordu Tüm zaaf « duraksamalarıyla belıren bu kişilik, bir tür "tarşı kahraman"a dönüşuyordu Zuhal Olcay ıse Ayşe rolumle, son dönemdekı başanlanna bir yenısım eklıyordu ve malzemeyle tüm bir lzmir işgalinin dehşeti duyurulabiliyordu. Çok dikkalli bir kamera çalışması \e çerçeveleme çabası, kimıleyin olağanüstO etkili sahneler yaratıyordu filmde... örneğin dumanlar içinde, sallanan mendillerin arasından hareket eden tren veya Eskişehir istasyonunda Ayşe'nin karşılanması sırasmda, aynı çerçeveye köşeden giren ve gitgide yaklaşan Musttfa Kemat görüntüsü gibi. Film asıl gücünü, kuşkusuz kaynaklandığı yapıtın öz gücünden ve değerinden alıyordu. Türkün "k»n ve ateş >iilan", "ateşle imtinanı" idi oyular... Kınk, yorgun, umutsuzinsan kümelerinden düzenli orduya geçildiği, bir kurtuluş savası destara yaratıldığı yıllaı... "Ateş ve barut kokan günler..." Ancak fılmin yapımcılan konunun, dönemin ve öykünün "yaşamsalnğı", önemi karşısında, kimi savlı dizilerde olduğu gibi paniğe kapılmamışlar, her şeyi alabildiğine saygın, "ciddi", mesafeli olarak de almak yerine, tüm boyutlanyla insanı vermeyi denemişlerdi. Bunda, elbette romanın /filminbaşkişısi olan "emanet bir kalpakla Anadota'da dolasan" Peyami kişiliğinin çok çağdaş biçimde çizilmiş olması da rol oynuyordu. Peyami, Shakespeare'den günürnüze uzanan birçok önemli yapıtta olduğu gibi, "mükemmel" olmaktan uzak, tüm zaaflan, duraksamalan, kuşkuları içinde beliren bir kişilik, bir tür karşı kahramandı sanki... Onun şüpheler içinde Anadolu'ya geçişi ve davaya "tedricen", yavaş yavaş ısınması, thsan binbaşı gibi güçlü bir kişilik karşısında busbutün beliren zayıflığı, bence diziye de (Halide Edip'in romanına olduğu gibi) büyük inandıncüık kauyordu. Doktordan Madam Talya'ya, dizinin tüm kişileri, kısa dokunuşlarla da olsa, çabucak sevilen, yaklaşılan, özdeşlik kurulabilen sevecen tipler olarak çizilmişti. Bu arada Mustafa Krmal'in de eninde sonunda bir insan olduğunu ve bir filmde kanlı canlı gösterilebileceğıni kanıtlayarak kimi tabulan da yıkıyordu fılm... Ve Hüseyin özşabin'ın olağanüstü güzel çekımleri içinde, thsan binbaşı, yarasının pansumanım değıştıren Ayşe'ye duyduğu dayamlmaz istekle kendinı kaybediyor, bir "taarraz sabahı" öncesınde, yer yer yanan ateşlerin ışığında dolaşan ıkı erkek, birbirlenne bir kadına (aynı kadına) karşı olan aşklannı anlatıyorlardı. Alabildiğine evrensel, etkili sahneler... önemli bir dönetni anlatan, kimi "kutsal" beüenmiş özellikler tçeren bir kitabı, hem ana özelliklerini koruyup hem gerçek insanı yakalayarak perdeye yansıtan, tarihin bir dönüm noktası ve "hamast" bir yapıtın kendine özgü koşullan içinde insanı hiç gözden kaçırmayan "Ateşten Günler''i, TV anılanmıan içinde özel bir yere yerleştirdik bile... y olrnomolıdır... irkağıf parçasıdr.. P t K N t K PtYALE tlADRA Joel Coen'in "Arizona Junior"ı çılgın bir güldürü 'Derin Amerika'nın gizi Arizona Junior I Yönetmen: Joel Coen / Oyuncular: Nicolas Cage, Holly Hunter, Trey Wilson, John Goodman, William Forsythe, Sam Mac Murray, Randall •Tex' Cobb / Bir FOX fîlmi (Site, Sinepop, Renk, Şafak, Süreyya). "Derin Amerika"nın bağnnda gızü neİCT, neler var!.. "Dünjaınn en zengin toptunn"nun ırak yörelerinde, tüm o "ref«h"m kolay kolay örtemeyecegi aptallıklar, düşkünlükler, kabalıklar, suçlar ust üste yığılıyor... Geçen hafta sinemalarda oynayan "KaüiamTexas Chainsaw Massacre" fılmi, kırsal kesimde geçen düşsel bir cinayetler, kıyımlar, çılgırüıklar serisini anlatıyordu... Birkaç mevsim önce Joel ve Etb«n Coen kardeşler, yine aynı çevreye bir polisiye fılmin ürperticiliği çerçevesinde yaklaşıyorlardı. Aynı ikilinin bu hafta seyrettiğimiz ikinci fılmi olan "Arizona Junior" ise "derin Amerika"nın gızlerine çılgın bir güldürü fılmi atmosferi içinde yaklaşıyor... Arizona eyaletinin yitik bir köşesinde yaşayan "krooik soçlu" Hi ("Hay" okunuyor), surekli içeri girip çıkmaları sırasında âşık olduğu "kadın polis" Ed'le evlenerek yasadışılığa veda ediyor.. Pek ileri zekâh sayılamayacak olan (hadi gerçeği söyleyelim, bal gibi dupedüz "salak" sayılabilecek) çiftin tek bir derdi vardır: Çocuk... Ancak Ed'in "kısır" oldugunun anlaşılmasıyla, çifte tek bir çözum kahyor: ABD'nin en ucuz "boyasız mobttya"lannı sattıgım yerel TV kanallannda bağınp duran "tiiccardan", Nathan Arizona'nın saygıdejev eşınin dogurduğu "bir bafinda S çocnk"tan birini kacırmak... Geçen yılın Cannes Film Şenliği'nde yoğun bir kahkaha tufanı yaratan "Ariw>oa Jımior*', yazar/yönetmen olarak ikili bir çabşmayı başı SESAMm porno muf Oevlet Bakam Adnan Kahveci'nin değişik ilgi alanlan içinde sinemaya da özel bir yakınlık duyduğunu ve bu konuya çağdaş bir tavırla baktığını duyuyorduk. Bakanın geçenlerde SESAKTda Türk sınemasının ilen getenleriyle yaptığı toplantı bu açıdan elbette olumluydu. Ne var ki (ve ne yazık ki) bu toplantı, basına en çok bir yanıyia yansıdı. O da, SESAM'cüardan birinin Kabvecf ye yaptığı öneriydi. Bu SESAM yönetim kunılu üyesi (her kımse), KabvecFye "porno H a " gösteren sınemalann serbest bırakılmasını önermişti. "Porno fBm" gösteren sinemaJar serbest bıraküsm... Polis basmasın, belediye memurları rüşvet alarak gözlerini kapama durumuna düşmesinler... Bu sinemalar "bdirlensin", isteyen istedığıni görsun... İyi, güzel... Elbette yasakçı bir düşünceye sahip degüiz. Porno filmler de yasak olmasın. Ama lütfen söyleyiniz, Türk sinemasırun, Türkiye'de can çekişmekte olan sinamacılığın temel, acil sorunu bu mudur? "Pomonan serbest bırmkılmasr mı Türk sinemasım ve sınemacdığı kurtaracaktır? Anadolunun sinema açısından tam bir çöle dönmesi, büyük kentlerde bile hergun birer ikişer kapanan salonlar, devletin bir türlü uzanamayan yardım eli, özel bir fon kurulmasına karşın, orada burada deve olup bir türlü sinemamn hizraetine giremeyen milyarlar, amansız ve ilkesiz bir TV rekabeti, sinemaya ve tüm sanata alabüdiğine yabancılaşnıış yerel ve genel yönetıciler. Birkaç ay önce devletin sansür kurullanndan geçip gösterildiği halde, önce Anadolu'da, sonra buyük kentlerde yasaklanan, kasetleri toplatılan filmler... Tüm bu sorunlar dururken, hop, gündeme gelen "porno"... Hem de "muhafazakar" bir hükümet dönemınde, bu konuda gerçek bir şans olmadığı açık olduğu halde... Ama Batı'da serbestmiş... Her şeyde olduğu gibi, Batı'nın yalnızca bazı yanlannı göriıp diğer yanlanm görmezlikten gelme huyumuza yeni bir örnek... Batı'da öyle ama, Batı'da gerçek sinemayı, sanatıyla, üretimiyle, işleyişiyle korumak için yıllardır ytlrürlükte olan sayısız önlem de var... örneğin, Fransa'da devletin film yapımına kredi vererek destek sağlaması, tam 1948'den beri uygulanıyor. Porno filmler belli sinemalarda olmak kaydıyla serbest, ama ağır, çok ağır vergi koşullan, o filmlerin gösterimini göründüğü kadar avantajlı kılmıyor. Üstelık tüm bunlar, cinsel sorunlannı temelde çözmüş, kadıru "erişilmez" olmaktan çıkarmış toplumlarda söz konusu... Türkiye gibi, hâlâ koyu bir cinsel açhğın yaşandığı, cınselliğin binbir sorununun tüm ajırlığıyla genç insanların omuzlanna çöktüğü bir toplumda, seks sinemalarmı dengeli bir konumda tutmava, gerçek sinemayı korumaya, ülkenin 197475'lerde yaşadıgı, anımsaması bile tuyleri ürperten korkunç yozlaşmaya yeniden duşmeslni önlemeye gücünüz yetecek mi? Bunu nasıl, hangi önlemlerle yapacaksmız? HIZLI GAZETECt SECDET Ş£\ YARAYLA NtelL GELEBIUUİİİ2. ŞAŞILÛCAK 51/.. ^ YAPA0İLİR PBLlâfN KAPflTUMASI Ç Î Z G İ L Î K KÂMİL MASARACl "HRDY"Nİİ OYIMCVSU "Anzona Junior' 'da gerçekleştinlen bınncı sınıf tıpleme, "Btrdy"nin oyuncusu Nicolas CaQe'i, yenı ve yeteneklı oyuncu Ho!ly Hunter' ı, uzun zaman unutulmayacak kişilikler olarak sunuyor. nyla yürüten Coen kardeşlerin sinemaya, sinema tarihine ve klasîk filmlere olan yakınlığım yeniden kanıtlıyor. llk filmleri olan KansızBlood Simple"da polisiye sınemanın geçmişınden aldıklarını iyice özümsedikten sonra yeni bir bireşime kavuşturan Coen'ler, bu kez aynı şeyi güldüru sineması icin yapıyorlar. Film, çeşitli türlen (güldüru, polisiye, bilimkurgu, "bebelıli film", vs.) alaya alarak usta parodiler yaraürken, harekete dayalı klasik 'burlesk' anlayışmı da ihmal etmiyor. Ama fılmin temel özelliklerinden biri, belki de birincisi, anlattığım son derece özenle yaraulmış, çok uğraşümış sahnelerde, baş döndürücü bir biçim ve teknik gösterisi tarzında sunması... Çok gelişmiş kameraJarla, milimetrik olarak ve sık sık başvurulan deforme edici özel objektiflerle çekilmiş sahneler, çok titiz ve hızlı bir kurgunun da yardımıyla, dur durak bilmeyen bir tempoya ulaştınyor filmi... Btrinci sınıf bir tipleme, bize ("Birdy"nın oyuncusu) Nicolas Cage'i, yeni ve yetenekli oyuncu Holly Hunter'ı ve diğer oyuncuları uzun zaman unutulmayacak tipler halinde sunuyor. Barry SonnenfeJd'in göruntüleri ve Carter Burwell'in müziğinin de büyuk katkıda bulunduğu fılm, sonuç olarak zaman zaman biraz ağırlaşsa ve aşırı gOsterişli tekniğinin altında ezilir gibi olsa da sonuç olarak goruimesi ve tadına vanlması gereken çok hoş bir guldürü... AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR KEMAL T GÖKHAS Sînema Günleri Kılavuzu TARtHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKA\ 11 Mart KEMANÎ SADİ (ŞfLAY'/N REKORU!. i969't>A SUGÜKJ, UNLÜ ÖU>Ü. A//~ SAOİ IŞILAY 7O LB MÜÇUK YAŞTA KBMAN SOfJZA Tl ÜYEL£/S/YLE DA çALM/frr. Kue.ruujç RA MÛZIĞG OEi/AM EDE/V SADİ LÎK.LE KLÂSttC yAPırcARl ÇALARKŞN NIMt USTACA KUlLLAMMASfYLA BÜyti*: ÜM Mtşrrr. Bu ARADA BESTE^ LBOİ6İ ŞARKILAKIN ÇOğü fZ^jnA* ««n " » S 1 ^ " k " to>**i*> Kiiltür Servisi Istanbul Kültür ve Sanat Vakfı tarafından 417 nisan günleri arasında gerçekleştirilecek olan 7. Uluslararası tstanbul Sinema Gilnleri'yle ügüi olarak önceki yülarda nisan başlarında "Cumhuriyet Dergi"de verdiğimiz 'Kılavnı", bu yıl birçok okurun isteği üzerine daha önceye almdı. Sinema yazanmız Atilll Dorsay'ın hazırladığı "Kılavnı", l î ve 20 mart günleri "Cumhuriyet Dergi"de yayımlanacak. Atillâ Dorsay ayrıca, 13 mart günü yayımlanacak "Cumhuriyet Derj>i"de Sinema GÜnleri"nde "tzlenmesi Gereken Otuz Film" başlıklı bir liste de sunacak. öte yandan, Sinema Günleri 88'le ügilirezervasyonbaşvuruları, 1419 mart günleri arasında tstanbul Atatürk Kultür Merkezi'ne yapılabilecek. Sinema Günleri'ne ilişkin rezervasyon formları, gösterimlerin yapılacagı Beyoğlu Lale, Emek, Dünya ve Sinepop sınemalanndan, Ataturk Kültur Merkezi'nden, Osmanbey Ûazi ve Kadıköy Moda sinemalarından edinilebilecek. n ünlu Soılaa "De*i2. EfMya 19381988 50 YIL ÖNCE Cumhurİvet 11 Mart 1938 mühurlemek ıstememektedır. Alman matbuatma gelince 1933 ve 1934 de göriılen yeknasaklık gittikçe ortadan kalkmakta bulunmuştur. Ve gazeıeler de serbest ehdlvidualite faalıyet göstermektedir. BulgakoVun romanından ZSgg un dilımize Ayotn Emeç taraiından çevnlmış olan unlü romarii •' Usta ıte Nteraarttha'' dan uyartadıldan "Fouette " ModaSınemasrrKJaflostenmde Stalın dönemınde SovyeBer Bırtırjı nde sjır eieştınler alan romanın. beyazperde uyahamasındaünlu bir dansçı olan Yelena Knyazeva'yı Yekatenne Maksımova oynuyor Evet, Turk sınemasının sayısız sorunu var. Ama galiba bunlardan en önemlisi, bu sorunlann sahibi konumunda bulunan kişilerin sorumsuz ve "lumpca" davraruslarıyla çözürnlen daha da gUçleştirmelerinde yatıyor... Berlin 10 Doktor Göbels, diin akşani Alman matbuatı mensublan Onıinde, Alman noktai nazonndan matbuatın vazifesl hakkmda bir nutuk soylemiş ve "garb demokrasilerinde" matbuat Doktor Göbel&'in yeni bir nutku serbestisi zihniyetini şiddetle tenkil eyledikten sonra demişlir ki: " Eğer bu matbuat a hâkim olmaya başlayan vahşilik devam edecek olursa pek yakında Alman milletinin titnamdarlafı Alman matbuatını hücumlarda bulunmağa davet edectklerdir. Maamafih, M.Hitler, tngiliz gazetelerinin bittabt ağzını JSaşid jübüesi Kıyınetlı sanaıkâr haştd ıçıtı tertibi Otedenberi duşumilmekte olan jübılenm tarihi takarrür etmiftlr. Istanbul valisi Muhitıin Üstündağm himayesi altmda hazırlanmakta olan müsamere martın 22'sinde Beyoğlunda Fransız tiyalrosunda verilecekıir. Türk sahnesinin halk tarafından en çok sevilen değerli uzvu Naşide karşı bu hareket bir borcun edast yerine de geçrrtiş olacaktır.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear