25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
28 KASIM 1988 DIŞ HABERLER CUMHURİYET/3 Çekoslovakya ve SSCB birlıkleri PRAG (AA) Çekoslovakya lideri Milos Jakes, ülkesindekı Sovyet birliklerinin, uluslararası bir anlaşma çerçevesinde çekilmesinden yana olduğunu soyledi. Jakes, bir Japon gazetesine verdiği demeçte, Çekoslovakya'daki Sovyet askerlehn in, A vrupa 'da konvansiyonel kuvvellerin indirimi konusunda sağlanacak bir anlaşma uyarınca çekilmesinin uygun olacağına inandığını belirtti. Jakes, ülkesindekı Sovyet birliklerinin "İç savunma gereksinmelerine yanıt vermek için bulunmadıklarını" kaydetti ve "Sovyet birliklerinin ülkemdeki varlığı, DoğuBatı ilişkiierinden kaynaklanıyor. Bu, NATO ile Varşova Paktı arasında denge sorunu" dedi. Estonya'ya dur' ihtam ; Dıs Haberler Servisi Sovyet ler Birliği'nin Azerbaycan Cumhuriyeti'nde Kirovobad (Gence) kentinde onceki gece sokağa çıkma yasağını ihlal eden 3 Azerinin askerlerce öldurulmesinden sonra gergınlik daha da artarken, Kirovobad ve Nahçıvan komünist partileri yerel yetkilileri gorevden alındılar. Bu arada onceki gün toplanarak milliyetler sorununu görüşen Yuksek Sovyet Prezidyumu, yaklaşık 10 gün önce "hükümranlık" ilan eden kuzeydeki Estonya Cumhuriyeti'ni sert biçimde uyardı. Sovyetler Birliği Devlet Başkanı ve Komünist Partisi Genel Sekreteri Mihail Gorbaçov'un başkanlığında onceki gun toplanarak ülkedeki etnik huzursuzluğu goriişen Yüksek Sovyet Prezidyumu toplantı sonunda yaptığı açıklamada Baltık cumhuriyetlerinden Estonya'nın "hükümranlık" ilan etmesinin Sovyet Anayasası'na aykırı olduğunu bildirerek bu karann geçersiz olduğunu belirtti. Es Yüksek Sovyet Prezidyumu, "hükümranlık ilanı"nı geçersiz saydı 4 POLmKADA SORUVLAR ERGUNBALa Mihail Gorbaçov, Estonya Parlamentosu'nun Telefonla temas kurulan EstonMade, Estonkararımn Sovyet Anayasası ile 'derin çelişki' yalı ekonomist Tiit için yüruttukyalıların, özerklik içinde bulunduğunu soyledi. Sovyet lideri leri kampanyaya devam edecekleEstonya'da bazı "antisosyal" kimselerin rini ve "Estonyalılann, kendi egebulunduğunu söyleyerek "Bunlar Estonya 'yı menliğine ve ekonomik özgürlüğıine ih(i>acı olduğunu" soyledi. karanhk yola sürüklemek isteyen Azerbaycan'da tasfiye serüvencilerdir" dedi. Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı Azerbaycan Cumhuriyeti'nde Kirovobad Sözcüsü Musa Memedov, dün sa(Gence) ve Nahçıvan Komünist Parti bah yaptığı açıklamada Kirovoyetkilileri gorevden alındılar. Ermenilerin bad (Gence) ve Nahçıvan Komüevleri askerler ve tanklar tarafından nist Partisi yerel sekreterlerinin gorevden alındığını bildirdi. korunuyor. tonya'yı ekonomik olarak tecrit edilmeye terk edecek karanhk bir yola iten siyasi maceraperestliktir" dedi. AA'ya göre Estonya'da özerklik yanhsı Halk Cephesi yoneticileri, Estonya Parlamentosu'nun kendisine tanıdığı federal yasalan veto etme hakkını iptal eden Kremlin karann; göruşmek için acilen bir toplantı yapılması çağrısında bulundular. Ulusal Sorun: Doktrin 1 Doğu Avrupa'dan Sovyet Baltık cumhuriyetlenne, Kafkasya^ ya kadar gözlenen milliyetçi calkalanma, günümüzde sosyalizmin belki de en önernli sorunu. Sovyetler Birliği'nin ise tartışmasız tarihten gelen en büyük başağrısı. Lenin'den bu yanatüm ScA^yet liderlerinın kendi yöntemleri ile çözümlemeye çalıştığı, ama hiçbirinin başarıya ulaşamadığı bir konu. Bolşevık doktrininde milliyetler sorununun kökeni Rus Sosyal Demokrat işçi Partisi'nin 1898 yılındaki 1. Kongresi'ne kadar gider. Partinin kuruluş kongresi olan bu toplantıda ulusal selfdeterminasyon (ulusların kendi kaderini tayin etme) hakkı kabul edılmiştir Partinin 1903 yılındaki 2. Kongresi'nde bu hak tekrar onaylandı. Selfdeterminasyon hakkı Rus Marksistlerinin ortaya çıkardığı bir ılke değildi. Büyük Fransız Devrimi, krallığın ve feodalitenin egemenliği altındaki halklarırı ulusal devlet kurma hakkını savunmuştur. Ama Fransız Devrimi'nin meydana getirdiği ulusal devlette, devletı oluşturan sınıf, burjuvazi idi. "Egemenlik halkındır" ilkesi, "Egemenlik burjuvazinindir" anlamına geliyordu. Babeuf bu durumu, "Sadece mülk sahibi olanın ülkesi ve devleti var. Mülksüzlerin ise devleti yok" diyerek anlatıyordu. Karl Marx ise işçilerin burjuva devletınden dışlanmış olması karşısında duyduğu tepkiyı "Komünist Manifestosu"ndaki ünlü "Işçinın vatanı yotctur" deyımi ile dıle getiriyordu. Manifesto, bu nedenle her ülkenin proletaryasının önce kendi burjuvazisi ile hesaplaşmasını öngörür. Böylece proletaryanın ilk aşamada burjuvazi ile mücadelesi, özde değil, ama şekilde ulusal bir mücadele olacak, proletarya ulusun önderliğini burjuvaziden alacaktır. Marx ve Engels. selfdeterminasyon hakkına ise genellıkle bu ilkenin burjuva anlamına yakın biçimde butünleştirici açıdan bakar. Büyuk Fransız Devrimi'nin öne sürdüğü selfdeterminasyon ilkesi, krallıklara karşı ulusal devletlerin kurulmasını öngörüyordu. Böylece burjuvazi kend pazarına sahip olacak, pazarın büyümesı ve gelişmesınin önündeki feodal engeller ortadan kalkacaktı. Selfdeterminasyon ilkesi, bu açıdan parçalayıcı değil, butünleştirici bir anlama sahipti. Marx ve Engels, ekonomik gelişme için büyük birimlerin kurulması gerektiğini, ayrıca bütünleşmiş büyük burjuva toplumlarında proletaryanın daha kolayca gelişıp örgütlenebileceğini düşünüyorlardı. Bu nedenle İtalyan, Alman ve Polonya ulusları gibi toplumları desteklerken Sırp, Hırvat, Çek, Sloven gibi köylü toplumlarının selfdeterminasyon hakkına fazla sempati ile bakmamışlardır. Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi'nin 1. ve 2. Kongresi'nde ilan edilen ulusların kendi kaderini tayin hakkı ise özellikle çarlık ımparatorluğunadahil toplulukları hedef alıyordu. Lenin, uluslara selfdeterminasyon hakkı tanımayan bir devrimin gerçek devrim olamayacağmı, sadece eski baskıyı yeni biçimde sürdürmüş olacağını düşünüyordu. Ama bir enternasyonalist olan ve milliyetçiliğı geçici bir evre olarak gören Lenin, selfdeterminasyonun yaratacağı ulusal devletler yüzünden işçi sınıfının parçalanmasına da karşıydı. Çelişkili nitelikteki bu iki hedefi nasıl bağdaştırdığını ileride göreceğiz. Bolşeviklerin ayrılma hakkını da ıçeren selfdeterminasyon ilkesi, 20. yüzyılın başlarında iki önemli sapmaya da meydan okuma ile karşı karşıya gelmiştir. Bunlardan ilki Avusturya, diğeri de Polonya kökenii idi. Çokuluslu AvusturyaMacarıstan Imparatorluğu'nun bütünlüğünü korumaya çabalayan Avusturyalı Marksistler, ayrılma hakkını da ıçeren selfdetefminasyon hakkı yerine, "Kültürel Ulusal Özerklik" doktrinini ortaya attılar. Bu doktrine göre imparatorluktakı çeşitli uluslara kültürel özerklik verilerek ulusal sorun çözümlenebilirdi. Böylece imparatorluğun toprak bütünlüğü korunacak, ayrılma ve parçalanma önlenecekti. Otto Bouer ve Rudolf Springer'in bayraktarlığını yaptıkları kültürel ulusal özerklik ilkesi uyarınca imparatorluktaki çeşitli milliyetler, hangi bölgede yaşarlarsa yaşasınlar, "ulusal konseylerin" sorumluluğu altında örgütlenecek, eğitim ve diğer kültürel sorunlarında tam özerkliğe sahıp olacaklardı. Merkezi yönetim ise ekonomik ve siyasal bütünlüğünü koruyacaktı Bu görüş, Rusya'da Yahudi İşçileri Sendikası "Bund" tarafından ateşli biçimde benimsendi. Rus Sosyal Demokrat Partisi1 ne 1898 yılında katılmış olan Bund, partinin 1903'teki 2. Kongresi'nde Rusya'daki tüm Yahudi proletaryasının tek temsilcisi olma hakkını elde edebilmek için çetin bir mücadele verdi. Ancak kongredeki büyük çoğunluğun muhalefeti ile karşılaşınca partiden çekildi. Özellikle Lenin ve onun önderliğindeki Bolşevikler, Bund'un isteklerine şıddetle karşı çıktılar. Lenin'e göre parti içinde ulusai özerklik, partiyi zayıflatacağı gibi devlet içinde mılliyetlere tanınacak kültürel özerklik de işçi devletini güçten düşürürdü. Bolşevik lider, bu konudakı görüşünü 1903 yılında özerklik isteyen Ermeni sosyal demokratlarına (Marksistlere) açık seçik ifade etmiştir. Lenin'e göre proletarya özerklikle ilgilenmiyordu. İşçi sınıfı iki şey istiyordu: Siyasal özgürlük ve tam bir hak eşitligi ile ayrılma hakkını da içeren selfdeterminasyon hakkı. Diğer bir deyişle ulusların ayrılma hakkı vardı, ama o hakkı kullanmadılarmı başka hak (özerklik gibi) talep edemezlerdi. Doğal olarak Lenin, işçi devleti içinde tüm milliyetlerin her alanda eşit haklara sahip olmasını savunuyordu. Sadece milliyetlere göre tanınacak özerklığin milliyetçıliğı körükleyeceğıne ınanıyordu. 1913 yılında konu tekrar alevlendığinde Stalin, Lenin'in telkini ile "Ulusal Sorun" adlı ünlü kitapçığını yazmıştır. Stalin bu kitapta, Avusturyalı Marksistlerin, ulusu "Toprağa bağlı olmayan kültürel bir toplum" olarak tanımlamalannı eleştirir. Stalin'e göre ulus, "Tarihsel süreçte gelişmiş, ortak dil, toprak, ekonomik yaşam, psikolojik yapı ve kültüre dayanan istikrarlı bir toplumdur." Bolşevik lider kitabında, "Ulus, kapitalizmin gelişme çağında ortaya çıkan tarihsel bir kategoridir. Yaratılmasında burjuvazi öncü rolü oynar" dedikten sonra şöyie devam eder: "Pazar, burjuvazinin milliyetçilıği öğrendiği ilk okuldur." Böylece ulusal mücadele özünde burjuva mücadelesidir. Bu mücadele sonunda yaratılan ulus ise objektif bir gerçektir. "Uluslar hükümrandır ve tüm uluslar eşittir." Stalin'm görüşünün doğal sonucu, ulusların selfdeterminasyon ve ayrılma hakkına sahip olması idi. Bolşevik lider Avusturya tezine de iki yönden hücum eder. Önce Avusturr ya tezı, çok uluslu devletle i muhafaza etmeye çabalayarak, selfdeterminasyon ilkesinı çiğner ve uluslara hükümran siyasal hak yerine sadece kültürel hak tanır. İkinci olarak Avusturya tezi, ulusu, değişmeyen ve sürekli olan bir kavram şeklinde görür. Bu tezi kabul etmek, gelecekteki sosyalist düzende bıle insanlığın ulusal toplumlara göre bölünmesini kabul etmek anlamına gelir. Bu ise enternasyonalizmın tam karşıtıdır. Stalin bu noktada Bolşeviklerin doktrini haline gelecek olan iki yanlı ulus göruşunü ortaya atar. ilk aşamada ulus, burjuva devrimi sırasında ortaya çıkan tarihsel bir kategoridir ve selfdeterminasyon ilkesi uyarınca dahil olduğu çokuluslu toplumdan ayrılma hakkına sahiptir. Bundan sonraki aşamada ise sosyalizmin nihai hedefi ulusal sınırlarla bölünmüş bir dünyayı, işçilerin uluslararası dayanışmasının egemen olduğu dünyaya dönüştürmektir. Yani burjuva devriminin mılliyetçilığini, sosyalist devrimin entemasyonalizmi ızleyecektir Bu görüşün iyı anlaşılması, Bolşeviklerin milliyetler sorununa bakış açısını kavrayabilmek açısından önemlıdir. Bolşevikler için ulus, geçici bir olgudur. Enternasyonalizme gıden yolda bir kilometre taşıdır. Bolşevikler ulusların selfdeterminasyon hakkını desteklerken, nihai hedef olarak entemasyonalizmi hiçbir zaman unutmazlar. Bolşeviklerin selfdeterminasyon ılkesine Avusturyalı Marksistlerden sonra ikinci hücum ise Polonyalı Marksistlerden gelmiştir. Rosa Lüksemburg, ulusal bağımsızlığın burjuva kavramı olduğunu ve enternasyonalci proletaryanın bu ilkeye gereksinmesi bulunmadığını yazıyordu. Lenin ise bu teze yanıt olarak ulusal devletlerin burjuva demokratik devrimler sonucu kurulduğunu, selfdeterminasyon ve ayrılma hakkını tanınmanın da burjuva devrimlerinin desteklenmesinı öngören proletarya doktrıninın doğal bir sonucu olduğunu belırtiyordu. Üstelik, çok uluslu devletin içindeki bir ulusa, selfdeterminasyon hakkını tanımamak ulusların eşitligi ilkesine ters düşer, güçlü ulusun zayıf ulusları baskı altında tutmasını kabul etmek anlamına gelirdi. Ve son olarak boşanma hakkını savunmak her durumda boşanmayı onaylamak demek de değildi. Doktrin açısından geçmışınekısacagöz attığımız ulusal sorun, uygulamada ne yönde gelişmiştir? Bunu da yarın ele alacağız tonya Parlamentosu on gün önce yaptığı toplantıda, bundan böyle Sovyet yasalarımn ancak Estonya tarafından onaylandıktan sonra cumhuriyette uygulanmasını kararlaştırmıştı. AP'nin TASS'a dayanarak bildirdiğine gore, Yüksek Sovyet Prezidyumu'nun toplantısında konuşan Mihail Gorbaçov, Estonva Parlamentosu'nun kararımn Sovyet Anayasası ile derin celişki için de olduğunu ve hukuksal değeri olmayan yanlış bir karar olarak reddedilmesi gerektiğini" soyledi. Sovyet lideri konuşmasında Estonya Cumhuriyeti'nde bazı kimseleri, "Anlisosyal ve aşırı uçta yer alan demagoglar" olarak nitelendirdi ve bu kimselerin reformlara "sığındığını" soyledi. Gorbaçov, SSCB'nin en kuçük cumhuriyeti olan Estonya'nın kararlarıyla ilgilı olarak, "Bunlar Es Memedov, "Kirovobad'daki Komünist Parti yerel yetkilisi Ramiz Bağırlı ve Nahcıvan'daki Komünist Parti yerel yetkilisi Firuz Mustafayev, görevlerinden alınarak, yerlerine başkaları atanmıstır" dedi. AP'nin haberine göre Kirovobad yerel komünist partisi yetkililerinden Cengiz Sadıkov, kentte Ermenilerin evlerinin askerler ve tanklar tarafından korunduğunu soyledi. ABD'nin Arafat'a vize vermeyi reddedişi, genişyankı uyandırdı Arap dünyasında öfke ABDkaran, hukuksaltartışmayarattı Dış Haberier Servisi ABD Dışişleri Bakanhğı'run 1 aralıkta BM Genel Kurulu'nda Ortadoğu konusu ele alınacağı sırada konuşmak üzere FKÖ lideri Yaser Arafat'ın vize istemine red cevabı vermesi, siyasal oiduğu kadar hukuksal da bir sorun ve tartışma yaratıyor. Bilindiği gibi. BM'nin merkezı New York'ta bulunuyor ve merkezın bulunduğu arazi ABD hOkutnranlığı dışında kalıyor. Dolayısıyla ABD kendisi diplomatik ilişkiler FKÖ liderinin geniş açıklamayı ABD yönetiminin kararımn tam metninin eline geçmesinden sonra yapacağını belirterek, muhtemelen Arap devletlerine ve bağlantısız ülkelere BM Genel Kurulu'nun Cenevre'de toplanması için çağrı yapacaklarını soyledi. Daha önce Arafat, ABD kararımn olumsuz çıkması halinde bu içinde otmasa da BM uyesi herhangi bir devletin temsilcilerine sadece New York'a BM merkezine girip çıkmakla sııurü vize vermekle yükümlü. 1974 yılında BM Genel Kurulu'nun aldığı bir kararla FKÖ'ye "göztemd" sıfatıyla üyelik hakkı tanınmış ve Yaser Arafat'ın Genel Kurul'da konuşma yapnıasına izin verilmişti. Arafat da bu hakkını kullanarak belinde tabancası ve elinde zeytîn dalıyla, BM'de Filistin davasını anlatrmştı. Vize alsaydı. 1 aralıkta Arafat ikinci kez BM'de söz alacaktı. ABD yönetimi Arafat'a vize vermeyişini ABD yasalarımn ülkenin guvenliğıni korumak üzere gerektiğinde herhangi bir yabancının ABD'ye girmesini yasaklamaya ilişkin maddesine dayandınyor. Ancak ABD yönetiminin bu karan uiuslararası hukuk uzmanlarınca eleştiriliyor ve Arafat konusunda ABD'nin "ulusal güvenlik" gerekçesinin ınandırıcılıktan uzak olduğu belirtiliyor. Filistin ve Arap dunyasına karşı takındığı duşmanca tutumun" ışığı altında butun Arap ulkelerine, ABD ile ilişkilerinı yeniden gozden geçirmeleri çağrısında bulündu. ABD'nin Arafat'a vize vermeyi reddedişi lsrail'de ve Yahudi örgutleri arasında ise bekleneceği gibi memnunlukla karşılandı. Hirohito bilincini kaybetti TOKYO (AAJ Japon İmparatoru Hirohito'nun bilincini gittikçe kaybettiği, zamanınm çoğunu uyuyarak geçirdiği kaydedildu Saray Sözcüsü Kenji Maeda, dün yaplığı açıklamada, yetmiş gündür tedavi göre$ imparatorun sağlık durumunda herhangi bir iyileşme olmadığını, sürekli uyuduğunu ve sorulan sorulara guçlükle cevap verebildiğini soyledi. Maeda, Japon imparatorunda son birkaç gündür kanama görülmediğini belirtti. 87 yasındaki Hirohito'ya 19 eylül tarihinden bu yana 20.865 cc kan verilmişti. İslami Direniş greve çağırdı KUDÜS (AA) tsrail işgali altındaki topraklarda faaliyet gösteren İslami direniş hareketi tarafından dün dağıtılan el ilanmda, Filistin bölünmesini öngören Birleşmiş Milletler kararımn, 1947 yılında kabul edilişinin yıldonümü olduğu gerekçesiyle, önümüzdeki salı günü genel grev yapılması çağrısında bulunuldu. El ilanmda ayrıca 8 aralıkta işgal topraklarmdaki Filistin ayaklanmasının birinci yılı dolacağma isaret edilerek, 9 aralıkta ikinci bir genel grev yapılması istendi. El ilanında, "Ayaklanma, Filistinliler ile tsraillilerin bırlikte yaşama ihtimalini ortadan kaldtrdı" denildi. Dış Haberier Servisi Filistin Kurtuluş Örgütü lideri Yaser Arafat'ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda konuşmak uzere New York'a gitmek için ABD'den vize isteğine ret cevabı verilmesi İsrail'de sevinçle, Filistin ve Arap çevrelerinde ise öfkeyle karşılandı. Arafat, genel kurulun Cenevre'de toplanmasını önerdi ve Batı Avrupa ülkelerini ABD'ye baskı yapmaya çağırdı. AP'nin haberine göre ABD Dışişleri Bakanlığı geçen cumartesi gün FKÖ liderine vize vermeyeceklerini açıklarken, bunu Arafat'ın ve FKÖ'nun "terörist" olduğu iddiasına dayandırdılar. ABD Dışişleri Bakanı George Shultz, "ABD hukumcti FKÖ militanlarının ABD ve başka ülkelere karşı terörist faaliyetler içinde olduğuna inanmaktadır. Üstelik Arafat, bu örgütün başkanı olarak bu evlemlere destek vermektedir" dedi. ABD'nin Arafat'a 1 aralıkta BM Genel Kurulu'nda Filistin konusu görüşüleceği sırada konuşma yapmasım engellemek üzere vize vermeyişi, Arap ülkelerinde şok etkisi yarattı. AA'nın Kahire'den bildirdiğine göre Arap ulkelerinde Genel Kurul'un Nevv ki merkezinin bulunduğu Cenevre'de yapılmasını sağlama eğilimi ağır basıyor. Ancak BM Genel Kurulu'nun yalnızca Arafat'ı dinlemek için Cenevre'ye gelmesinin yüzlerce kişinin yol ve barınma masrafları dikkate alındığında ağır bir yük oluşturacağı belirtiliyor. Buna karşılık, Güvenlik Konseyi'nin Filistin konusundaki özel oturumunun CenevTe'de yapılmasının çok daha pratik bir çözüm olduğunu belirten diplomatik kaynaklar, bu seçeneğin yalnızca prosedüru ilgilendirmesinden ötürü ABD'nin veto etme olanağının bulunmadığını vurguluyorlar. Bu arada Irak, Mısır ve Ürdün liderlerinin Filistin davasının Cenevre'de ele alınması için ısrarlı olmakta anlaştıklan bildiriliyor. Gözlemciler Konsey'in bu ayki dönem başkanı Italya'nın koltuğunu gelecek ay Japonya'nın devralacağını ve her iki ülkenin de Filistin davasına sempatiyle bakan ülkeler arasında bulunduğuna dikkat çekiyorlar. ABD kararının açıklanmasından sonra FKÖ'nun Birleşmiş Milletler'deki gözlemci delegasyonunun başkanı Nasır El Kidva bir demeç vererek, bunun ABD'nin uluslararası hukuku çiğnemesi ve BM'ye olan hukuksal yükümlüluklerini yerine getirmemekteki ısrarı anlamına geldiğini soyledi. Onceki gün Kuveyt'ten Irak'a geçen Arafat'ın pazar günü gece yansına doğru Ürdun'e dönüşünden kısa bir süre sonra basına açıklama yapan FKÖ liderinin basın damşmanı Bassam Abu Şerif, ABD'nin Birleşmiş Milletler kurumu ile arasındaki aıılaşmayı çiğnemiş olmasını "büvük bir hata" olarak niteledi. Abu Şerif, yola başvuracaklanm bildirmişti. FKÖ'nun resmi sözcüsü Ahmed Abdürrahman da Tunus'ta yapüğı açıklamada, ABD'nin Yaser Arafat'a vize vermeyi .eddederek, uluslararası anlaşma ve kuralları ihlal ettiğini ve bunun ABD'nin Ortadoğu'da "barış islemedigi" anlamına geldiğini soyledi. Sozcu.ayrıca "ABD'nin, VVASHINGTON (AA) Sovyet insan hakları savunucusu ve nukleer fizikçi Andrei Saharovun, Azerbaycan ve Ermenistan'daki olaylar konusunda verdiği demeç, "sorumsuzluk" olarak nitelendi ve ABD'deki Türkler tarafından tepkiyle karşılandı. Halen tedavi amaayla ABD'nin Massachussets eyaletinde bulunan Musevi asıllı Sovyet fizikçisi Saharov'un, Azerilerle Ermeniler arasında meydana gelen son olaylar konusundaki sözleri bazı Amerikan gazetelerinde yayımlandı. Saharov, bu beyanlarınca sözde soykırım iddialarını adeta geruşleterek, "Ermenilerin ikinci kez soykınmıyla karşı karşıya bulunduğunu" one sürdü. Saharov, "Ermeni nufusnn, Azerilerce soykınmına uğratılmasını önlemek için Sovyet velkililerin Azerbaycan'a yeterli sayıda askeri birlikler göndermesini" istedi. Saharov aynca, olaylann patlak vermesine neden olan Azerbaycan'a bağlı Karabağ özerk bölgesinin, Moskova'mn doğrudan kontrolu altına alınmasını önerdi. Saharov'a Türklerden tepki FKÖ liderinin yakınları AA muhabirine anlattılar. Arafat'tan savas anıları İranIrak esir değişimi BAĞDAT (AA) Uluslararası Kızılhaç Örgütü tarafından önerilen ve iki ulke tarafından kabul edilen yaralı ve sakat esirleri değiştirme anlaşması uyarınca, 52 Iraklı esirden oluşan bir grup, Uluslararası Kızılhaç Komitesi tarafından kiralanan bir uçakla dün sabah İran'dan Bağdat'a getirildi. Uçak daha sonra, Irak'ia bulunan 19 Iranlı yaralı ve hasta esiri alarak Tahran 'a hareket etti. Irak Haber Ajansı İNA 'nın bildirdiğine göre, geçen perşembe gunünden bu yana üçüncü kez esir değişimi yapıldı. Esir değişimınin başladığı günden bu yana tran, 345 Iraklı esiri iade etmesi gerekirken sadece 155 esiri serbest bıraktı. Irak ise anlaşmaya göre 123 tran esirini serbest bırakması ö'ngörülurken 56 îranlı esiri Tahran 'a iade etmiş oluyor. KAHİRE (AA) Yaser Arafat'ın adı, bugun Filistin'in bağımsızlık hareketiyle özdeşleşmiş bulunuyor. Ancak, lakabı Ebu Ammar olan FKÖ lideri 64 yasındaki Yaser Arafat'ın asıl adının, Muhamraed Abdulrauf El Kudwa olduğunu bugun pek az kişi biliyor. Doğduğu kent Kudüs'ü, Israil devletinin kurulması üzerine terkederek önce Gazze şeridindeki Han Yunis Multeci Kampı'na yerleşen Arafat'ın, yıllardır sürdürdüğü mücadeleyle ilgili anılarını, bu anları yaşayan Arafat'ın yakınlan AA'ya anlattılar. Arafat'la ilgili henüz pek duyulmamış anılardan bazıları şöyle: Arafat, 1967 yılında Filistin geriüalarını bir "yeraltı örgütü" olarak örgütlemek ve eğitmek amacıyla Ürdün'de yoğun faaliyet içindedir. Ancak yasadışı eylemlerde bulunduğundan yakalanma kaygısı içindedir. Bu yuzden de, bugun olduğu gibi "aynı yatakta iki kez uvumamaktadır." Gecenin geç saatlerinde gazeteci Ali Mahir'in Amman'daki evine bir ziyaretçi gelir. Arafat geceyi burada geçirmek istemektedir. Ancak evin iki odasındaki yataklar da başka konukların varlığı yüzünden doludur. Ali Mahir, kendi yatağını önerdiği anda Arafat'ın yuzü sert bir ifadeyle gerilir ve evdekilerden biri bile yatağını terk ederse, evden hemen ayrılma tehdidinde bulunur. Bu teh Evsiz lider YRSER ARAFOT Cesur ve bilge lider didi kabul etmek zorunda kalan ev sahibi ve oteki konuklar, odalarına çekilirler. Arafat o geceyi evin salonundaki halının uzerinde uyuyarak geçirdikten sonra sabahın beşinde evi terk eder. Dunyada bir evi olmayan belki de tek lider olan Arafat, yıllar sonra Beyrut'ta, Israil kuşatmasına karşı koymava çalışırken, kentin dar sokaklarında sürekli tur atan bir "Land Rover" ın arka koltuklarında bir iki saatlik uykularla mücadcle için enerjı toplamaya çalışır. Tarih 20 Mart 1968. Ebu Ammar, Ürdün nehrinin doğu yakasındaki Karameh Multeci Kampı' Kristina Onasis toprağa verildi Irkçı rejim 2 siyuh lideri saldı JOHANNESBURG (AA) Güney Afrika'da on bir yıldan beri hapiste bulunan siyah liderlerden Zephania Mothopeng ve Harry Gnala, dün koşulsuz olarak serbest bırakıldılar. Hapishane yetkilileri tarafından yapılan açıklamada, "Mahkumlardan Harry Gnala ve Zephania Mothopeng, sağlık durumlarının bozuk olması ve insani nedenlerden ö'türü, koşulsuz olarak serbest bırakılmışlardır" denildi. ATİNA (Cumhuriyet) Dünyanın "en zengin, ancak en mutsuz kadını" unvanını uzerinden atamadan geçen hafta Arjantinde yaşamını yitiren 37 yasındaki Kristina Onasis, onceki gün Onasislerin Skorpion Adası'nda toprağa verildi. Yunanistan'ın batısındaki Iyon Denizi'nin cenneti andıran kuçük Skorpion Adası, şinıdi "ölüler adası" haline geldi. "Skorpion Adası'nın yegâne sakinleri, Onasislerin villalarının, haralarının, helikopter meydanlarının ve tenis kortlarının bakımını üstlenen 40 gorevliden olusuyor. Kristina, babasının ölumünden sonra 1 milyar doları aşkın bir serMÛSTftKBEL DAMAT DA CENAZEDEYDİ Knstına Onasis. ölmeseyrJı fo vete, 32 tankerden oluşan dev bir toğrafta kızkardeşının yanında görülen Arjantın'de yaşayan Yunanlı işadamı ticaret filosuna, iki buyuk şirkete Georgios Çömlekçioğlu ile evlenecektı. (Fotoğraf Reuter) ve dunyanın habir yerinde villa ve Scorpion Adası mateme büründü taşınmazlara sahibelik yapacaktı. Ama bu süre içinde dört kez evlenmiş olmasına karşın mutluluğu tanıyamamıştı. Yaşamının en mutlu gunlerini Sovyet Sergeyi Kauzoria evlilik döneminde geçirdiği soyleniyor. Kristina, son kocasından geçen yıl boşanmış, onumuzdeki aralık ayında kutlayacağı 38. yaş gununde ise Arjantin'de ün salmış Yunanlı işadamı Yeorgios Çömlekçioğlu ile evlenmeye hazırlanıyordu. Baba Onasis'in Izmir'den sonra Yunanistan'a gelişi ve oradan Arjantin'e giderek dünya çapında unlu bir armator oluşundan sonra, Kristina'nın, Arjantin'de son nefesini vererek Atina'nın "Nea Smirni" (Yeni Izmir) semtinde cenaze töreninin yapılışı. "kaderin bir oyunu" şeklinde algılanıyor. nda, gerillaların eğitim çaiışmalannı denetlemektedir. Mısır Istihbarat Örgütü, acil olarak bir mesaj ileterek, Israil'in ertesi sabah kampa karşı geniş çaplı bir saldırıya geçeceğinı bildirir. Arafat mesajı alınca, onceden bildiği saldın planlarırun doğnılanması üzerine, kamptaki bütun kadın ve çocukların uzaklaştırılmasını sağlar. Mısır Istihbarat Örgutu mesajında, Arafat'ı da kampı terk etmeye çağırmıştır. Ancak FKÖ lideri, yalnızca 120 gerillayla Israil kuvvetlerini beklemeye karar verir. Ertesi gun sabaha karşı İsrail kuvvetlerinin saldırısı başlar. Çatışma iki saat sürer. Kampa hâkirn tepelerdeki Ürdun ordu birlikleri mudahale etmez. İki saatlik çatışma sonucunda, aralannda Ebu Cihad ve Ebu İyad'ın da bulunduğu Filistinli genllalar, 10 İsrail tankını tahrip etmiş, 5'ini ele geçirmiş, 30 İsrail askerini oldürmuş, 12'sini de tutsak etmişlerdir. Ama 120 Filistinli gerilladan 70'i hayatını kaybetmiştir. Arafat, Ürdun ordusunun mudahalesini istememiştir. Çatışmadan sonra "Öteki Arap ordulan benim için çarpışacaksa benim varlık sebebim ne?" diye sorar. Tarih 1 Ekim 1985. FKÖ lideri Arafat, sayısız yolculuklarından birini daha tamamlamış ve karargâhının bulunduğu Tunus'a dönmuştur. Saat sabah 9.00'u göstermektedir ve 11.00'de, FKÖ'nun en üst duzeydeki karar organlarının liderleri onemli bir toplantı yapacaklardır. Arafat, kendisini toplantının yapılacağı binaya götürecek otomobile bindikten birkaç dakika sonra, aniden şoföre kendisini Ebu Cihad'ın evine göturrnesini söyler. Ancak otomobildeki öteki danışmanları, Ebu Cihad'ın toplantı için evden aynldığını söylerler. Arafat, 'Yorgunum, acıktım. Hem biraz uyurum. hem de İ'mmu Cihad'ı (Ebu Cihad'ın eşi) görüriim' der. Bunun üzerine, otomobildeki telsizden toplantıya hazırlanan liderlere, Arafat'ın yorgun olduğu ve toplantının ertelendiği bildirilir. FKÖ'nun yoneticileri, bu haber üzerine biraz şikâyetçı bir tavırla dağılırlar. Aradan iki saat geçer. FKÖ ust yönetiminin toplantısından haberdar olan İsrail istihbaratının sağladığı bilgiden yararlanan İsrail savaş uçakları, toplantının yapılacağı binayı ve çevresini bombalar. Arafat, belki de yıllardır sürdürduğü mucadelenin sonucu olan bir içguduyle, yalnızca kendinin ve oteki liderlerin hayatını değil, Filistin kurtuluş hareketini de kurtarmıştır.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear