Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER temeyen Türkiye*den gidebilir diyorsunuz. Son dilekçeyi size veriyorum. Bu vatan bizim ama karnımız hep aç." On yedi haziranda Sabah Gazetesi'nde de çıkan işçi Mehmet öğmen'in bu dilekçesi, Tenekeci katında nasıl bir işlem görecek bakalım. Üstelik Öğmen'in halen işi bile var. Ya işsiz, güçsüz, eğitimsiz, dünyadan habersiz, oy deposu olKaçak gitme ayıbı ve acısı maktan öte akla gelmeyen binlerce ve binlerce MehAma artık bu ülkeler işçi alamaz duruma geldik met ne olacak?.. Nâzım 'Koyun gibisin be kardeşim' leri için insanlanmız kaçak olarak gitmeye kaikı diyordu bu insanlar için. Severek uyarmak istiyoryorlar ve t\i güne karşı rezil oldukları gibi kendi du. lerini de harcıyorlar: Bakıyorsunuz Viyana HavaDemek son zamanlarda koyun ulmaktan da çıkalam'na inen yedi Türk anında bindirilip geri yol i , büsbütün suskunluğa vurdu işi. Öyit olmasa, kolanıyor. 'Biz turist geldik, yapmayın!' diye yalvarı yun gibi diyerek halkı eleştirmeye kalkanlara kosyorlar. Ama bunu yutacak göz var mı gavurda. koca Kasım Gülek bile geçenlerde şöyle der miydi: "Hangi otelde yer ayırttınız?" diye soruşturmaya "Koyun meler..!' başlıyor. Bu arada Fransa sırunndan girmek için demiryolu tüneline girenler mi, Roma Havaalanı'ndan öğrenciöğretmen ne kadar 'okumuşumuz' vargeri yollarurken içlerinden ayrılıp Italya içine sızan sa dışarda, onlar da gelmek istemiyor. Gelenlerden iki arkadaşlanna hayran olurken yeniden gelip onlar ve çıkmak isteyenlerden ibret alıyorlar herhalde... gibi 'sızmayı' deneme planları yapanlar mı, Avusİnsan sık sık, uzun uzun yazmak, konuşmak isturya sınırından Almanya'ya yüzerek geçmek ister temiyor, ama koyun gibi durmak da olmuyor. Meken ölenler mî ararsınız?.. Yani, insanımız çıngı gi lemek de bir gereksinim olmalı. Koyun olup ses anbi dağılıyor, olanak bulsa hepten gitmek istiyor. Bu lasak da süriiye sayıldığımızı vurgulamıyor mu Pir gidişle, yabanalann hayran oldukları özelliklerinin Sultan?.. Tonguç ve Köy Enstitüleri konusu da öyde biteceği belli. le. bancılan kendine hayran eden insanlann sorunlanna eğitim başta olmak üzere, eğilmiyoruz ve bu sorunları çözme yollarını bilmiyoruz. Onlar da niteliksiz, eğitimsiz de olsa gidip başka ülkelerde çalışıyorlar ve çalışmalanyla yine hayran ediyorlar yabancıyı kendilerine. 8 EKİM 1988 Koyım Meler Aklıfikri yerinde, vatanım, ulusunu seven, çağdaş bir dünya görüşüne erişmiş, en önemlisi de kişisel çıkarım toplum çıkanyla içiçe düşünen herkes, Tonguç'un getirdiği eğitim kurumlarmı aramaktadır... Neden? Çünkü, enine de ölçsek, boyuna da ölçsek eğitim sorununu çözememiş bir toplumuz. Bu gidişle çözebileceğe de benzemiyoruz. Çünkü, tam bize göre ve bizim durumumuzdaki ülkelere göre olan özgün, yaşamsal eğitim kurumu olan Köy Enstitülerini kapattık da ondan. PENCERE Şili'den Bize Şili'de halk 15 yıl sonra diktatör Pinochet'ye sandıkta "hayır" diyebildi. 15 yıl, kimine uzun gelebilir.. Kimine kısa.. Üstelik Pinochet'nin oyunu bitmiş değil. Sivil general daha iktidardadır. Koltuğundan aynlacak mı? Ne zaman? Pinochet sermaye örgütlenmesinde birbirinin içine geçmiş çıkarlar yuma, ğının düğüm noktasını oluşturuyor. Ordu ne düşünüyor? Tekelci şirketler ne yapacak? Holdingler nasıl bir çözüm öngörüyor? İşveren örgütlerinin tutumu ne olacak? Sonra Pinochet'yi tutan avukatlar, gazeteciler, basın patronları, yazarlar, politikacılar, sanatçılar, yöneticüer, ekonomistter, üniversrte profesorieri, polis şefleri, valiler, generaller, bürokratlar vb. ne olacaklar? Çoğu zaman toplumsal olaytar kabalaştırılır, bir kişide simgeleştirilir. Pinochet yalnız değil ki.. Şili halkının yüzde 45'i de generale "evet" demedi mi? Nedir bunun anlamı? Halkın yaklaşık yarısı baskı rejimine mi bağlıdır? Yüzde 45 oranında oy az mı? Bizim Turgut Ûzal yüzde 35'le iktidara demir atmak istemiyor mu? Pinochet televizyona çıkarak gögsünü gere gere konuşabilir: Karşımdaki muhalefet 16 partiden oluşuyor. Ben tek başıma bunların topundan daha çok seviliyorum. Halkım bana güveniyor. Kafamdaki hesaba göre yeterli sayıda oy aldım; 1992'ye kadar iktidardayım... Pinochet niçin böyle konuşmasın? • Biliyorum, içimizden kimileri bu mantığa karşı çıkacak ve diyecek ki: Haydi canım sen de! Pinochet güven oylamasına başvurdu, yüzde 45 oy aldı. Oysa muhalefet yuzde 54 oyla sandıkta ağır bastı. Sonuç ortada... Ailah Allah... Türkiye'de yüzde 35 oranında oy alan Özal iktidan referandumu kazanıyor, yüzde 65 alan muhalefet de kaybediyor. Şili'de neden olmasın? Hem Pinochet bizim Özal gibi yüzde 35'le yetinmedi, yüzde 45'e ulaştı. Halk Pinochet'yi seviyor. Şili'de enflasyon oranı bizimki gibi yüzde 80'i aşmryor; yüzde 10 düzeyinde dolaşıyor. Kalkınma hızı yüzde 6. Yatınmlar, yollar, köprüler, okullar, fabrikalar, gökdelenler, lüks oteller gırla... Vitrinler ağzına kadar dolu. Batı Almanya İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra nasıl kalkındı sanıyorsunuz? Liberal ekonomi uygulandı; vitrinler tıka basa doluydu; ama halk yoksuldu. Yöneticüer dediler ki: "Bu halk vttrindeki malları almak için çalışacak, Almanya da kalkınacak." Nitekim Federal Almanya'nın maşallahı var. Pinochet de öyle yapıyor, vitrinleri doldurmuş, halkı yoksullaştırmış, ekonomiyi iyileştirmiş. Şimdi Şili halkında akıl varsa vttrindeki malları satın almak için çalışır, o zaman her şey güllük gülistanlık olur. * Şili bize bir ülkede ekonomi düze çıksa bile özgürlük ve demokrasi kavgasının bitmeyeceğini gösteriyor. Tarih kanrtlamıştır ki ekonomide kalkınma sürdükce özgürlük ve demokrasi savaşımı doğru oranlı olarak artacaktır. Yeryüzünde bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm sürecini durdurabilecek hiçbir kuvvet yoktur. Şili halkı yüzde 9O'ıyla Pinochet'ye "evet" deseydi, yine de geriye kalan yüzde 10'un oylan değerliydi. Çünkü bir halk baskı rejimlerine çeşıtli nedenlerden ötürü boyun eğebilir. Kimi zaman korkudan, kimi zaman yılgınlıktan, kimi zaman çaresizlikten, kimi zaman da gelişmemişlikten ötürü özgürlüklerine sahip çıkamayan halklar vardır. Ama bu olgu, uygarlık dünyasında geçerli değer yargılarını değiştiremez. Türkiye de bu kuralın kapsamındadır; kaldı ki 12 Eylül rejiminin hukuk düzeni üzerine lök gibi oturmuş Özal iktidarına halkımızın yüzde 65'i "hayır" dedi. MAHMUT MAKAL Ankara'mn Güneş Sokağı'nda acı bir yaşam kavgası verenlerin öyküsünü yayımlıyor gazeteler: Alman Konsolosluğu önünde ilk akşamdan kuyruğa girip vize almak isteyen kalabalık gün geçtikçe büytiyor. Çaycısı, lahmacuncusu, başvuru kâğıdı doldumcusu, yüznumara kiralayıcısı ik ayn bir dünya... Konsolosluğun günde birkaç yüz kişinin işiııe bakabilmesine karşılık, binlerce insan geliyor her gün... Burhan Arpad'ın yazılarından öğrendiğimize göre, İstanbul Konsolosluğu'nun önü Ankara1 dakinden beter. Yadırgarur mı bilraem, böyle durumlarda hep büyük halk adamı Ismail Hakkı Tonguç"u ve onun halk çocukları için bulduğu çıkaryolu düşünürüm. «orununu çözememiş bir toplumuz. Bu gidişle çözebileceğe de benzemiyoruz. Çünkü, tam bize göre ve bizim durumumuzdaki ülkelere göre olan özgün, yaşamsal eğitim kurumu olan Köy Enstitülerini kapattık da ondan. Kemal Tahirciliğin, Osmanlıcılığın, İslam sentezciliğinin alıp yürüdüğü, bilimadamı geçinen çoklanmn bu havaya girdiği bugünlerde, eğitim sorunları da arapsaçına döndü de ondan. Açık deyişle, çağdaş insanı yetiştirecek eğitim kurumlarımız yok da ondan. Dahası, eğitimsiz insanımızın yozlasması, niteliksiz ve işsiz kalması bir yana, bir de daralıp zorunlu sımrdışı serüvenlere atılması, artık utanılır duruma düşmesi var da ondan. Bizim insanımıza ne kadar övgü düzsek az olur. Köylülerimizin yalnızca fotoğraflarını gören bir Fransız yayıncı bir gün, "Bu insanlarla her şey yapılabilir..!' demişıi. Izmir Fuarı'nda bir başka ülkenin pavyon müdürü de geçen yıl aynı şeyi söyledi, sanki ötekiyle haberli gibi. Onu bu düşünceye iten, fuara akın eden insanlarımızın canlılığıydı... tşin ilginç yanı, yıllarca önce Oxford'da bir küme bilimadamıyla söyleşirken de bunlara benzer sözler işitmiştik; "Sizde yöneticüer yetersiz demek ki". Bu durumda akla şu geliyor: Demek ki biz bu ya Bakan Tenekeci'ye dilekçe... Gazetelere yansıyan, radyo haberlerine giren bu örneklere son günlerde biri daha eklendi: Manisalı bir işçi, Devlet Bakanı Tenekeci'ye mektup yazarak demiş ki, "Dört çocuğumla oturduğum eve ayda yirmi bin lira ödüyorum. Çalıştığım fabrikadan kırk bin lira alıyorum. Bu durumda geçinmem imkânAlmanya'ya gitmek ve o ülkenin vatandaşhğına geçmek istiyorum. Cumhurbaşkanı Evren dahil birçok yere dilekçe vererek vatandaşlıktan çıkmak istedim. Artık açlık canıma tak dedi. Daha fazla sefil olmak istemiyorum. Gazetelerde okudum, is Eğitim sorununu çözememiş bir toplumuz En azından gelecek yüzyılı da kapsayacak olan düşünceleri ve düşüncelerinin uygulanışı olan Köy Enstitüleri, Tonguç'u unutturmuyor. Akbfikri yerinde, vatanım, ulusunu seven, çağdaş bir dünya görüşüne erişmiş, en önemlisi de kişisel çıkarım toplum çıkanyla içiçe düşünen herkes, Tonguç'un getirdiği eğitim kurumlarını aramaktadır... Neden? Çünkü, enine de ölçsek, boyuna da ölçsek eğitim Sıkıcı olabilir, ama iş dönüp dolaşıp oraya geliyor. Köy okullannın yapımı, köylüye önder yeni öğretmenler... Olumlu programlarla, iş içinde yetişen insanlar, toprağıyla birlikte uyanıp düşünmeye başlayan, sorunlarına sahip çıkan, oy deposu ya da yük hayvanı gibi sömürü kapısı olma yerine hak arayan, hakkına sahip çıkan insanlar!.. Ne kadar iyi, ne kadar değişik olurdu değil mi? Bütün bunlar olması için Köy Enstitülerinin kapatılmaması, sürmesi gerekirdi. O zaman, partiler, sendikalar, dernekler çağdaş düzeyde boy gösterir, haklar, görevler yerli yerine otururdu. Düşünce özgürlüğü, basın özgürlüğü doğallaşır, kitap kıyımı tarihe kanşır, insanlanmıza okuma, düşünme ve konuşma alışkanlığı yerleşirdi... Ve... EVET/HAYIR OKT4Y AKBAL OKURLARDAN gözteniyor. Bu durum ise bu işlerden birinci derece sorumlu olan belediyelerin yeterince denetimsizliğinden kaynaklanmak tadır. Bu konuya bir örnek vermek Temizlik ve çevre temizliği gerekirse, Eyüp ve Küçükköy çağdaş insantn başta gelen belediyelerinin ayrımınt teşkil görevlerinden biridir. Buna en eden Eski Edirne Asfaltı çok restorantlann duyarlılık üzerinde (Küçükköy yol göslermesi gerekirken, her semtte bazı restorantlann çevre aynmmdaki benzinliğin karşısmda bulunan) restoraut kirliltğine yol açacak 44 temiz ve görkemli bir dıs uygulamaİarda bulunduklan Kırmızı Yoyo "Almışlar ellerine Atarlar seni öne Gelirsin döne döne Yoyo yoyo..." Şimdi kimseier bilmez Yoyo'yu Geçenlerde epey uğrastım anlatmaya. İçi oyuk bir yuvarlak tahta parçası, dedim olmadı. Yassı bir tahtaya ortasından ip geçirmişler, dedim yine olmadı. Anlatmak güç. 1930'larda hemen herkesin elindeydi oysa. Sallarsın sallarsın, atarsın atarsın, hep döne döne gelir, yine sana... Boy boy, renk renk, biçim biçim. Mahalle bakkallarında bile satılırdı. Beyoğlu'ndaki Japon mağazasında da. Hemen herkesin cebinde bir Yoyo. Yolda, evde, herkesin cebinde Yoyo! Atarlar seni öne Gelirsin döne döne, diye bağıra çağıra bir Yoyo modası almış yürümüştü. Ağır hastaydım. Her zamanki doktorumuz geziye gitmiş, hemen bir başkasını çağırdılar. Gençten bir adam. Ben ateşler içinde hayal meyal görüyorum bu yabancıyı. Bakıyor bakıyor 'kuş palazı' gibi bir söz duyuyorum. Aman! Büyük iğnelerle serum yapılır. Duymuşluğum var, istemem, istemem Gelsin benim doktorum! Bitkinim, üzgünüm. Korkular içinde çırpınıyorum. Sonra bizim doktor geliveriyor ertesi akşam. Geçecek diyor, iğneye gerek yok. Oh, ne güzel. Düşler kuruyorum yatakta. Dışarda ilkyazın yaklaştığını gösteren ağaç dalları. ilaçlar, limonatalar. Yatakta keyif çatmalar. Yoyo ile ilk karşılaşmam bu hasta yatağında oldu. Babam çantasından bu tahta oyuncağı çıkardı. Ucuna bir ip bağlamışlar, aşağı yukarı gidip geliyor. Bana uzattı. Karyolanın kenarından sarkıttım. Gitti, bir daha geri gelmedi. Kendine doğru çekmek gerekirmiş! Ama gücüm yok. Dursun bir yanda, dedim. Bu garip oyuncaktan bir şey anlamamıştım. Gece garip bir şey oldu. O Yoyo karşıma dikildi. Bir insan gibi. Kendi kendine gidip gelmeye başladı. Upuzun bir ipi vardı, ta karşı eve kadar gidip yine bana dönüyordu. Koskocaman bir şeydi, tüm gücümle tutuyordum elimden kaçmaması için... Bir de uyandım ki Yoyo yere düşmüş... Okula başlayınca herkeste gördüm bu yeni oyuncağı. Salla topla, salla topla. Sınıfta bile gizli gizli Ybyo'sunu sallayaniar vardt. öğretmen topladı bunları, bir daha da vermedi. Kimbilir evine götürüp kendisf oynamıştır. Boy boy Yoyo'lar aldım. Hastalık gibi bir şeydi. Bu daha iyi gidiyor geliyor, bu daha güzel dönüyor, bu daha sesli!.. Yassı olmalıydı Yoyo, iyice yassı. Ne kadar ince olsa o kadar iyiydi. Ama yoktu böylesi... Ne Beyazıt'ta, ne Şehzadebaşı'nda, olsa olsa belki Japon mağazasında... Babamın işi gücü çoktu. Akşamdan akşam a görüyordum zaten. Sofrada, bir de yatarken... Arada bir okul defterlerime bakardı. Bir akşam fırsat fırsartır deyip Japon mağazasındaki Yoyo'ları sordum. Hemen başladı anlatmaya: Yeni Yoyo'lar çıkmış, incecikmiş, yamyassıymış, kimileri de ıslık çalıyormuş hafiften, o ünlü Yoyo türküsünü... Aklım gitti, ille de ondan bana almalıydı. Rengi de kıpkırmızıymış. Şimşirden bir Yoyo. Yarın.dedi.yarın gece sana getiririm. Hem pek azmış böyle Yoyo'lar. Japonya'nın Osaka kentindeki bir fabrika yapmış. Türkiye'ye on tane gelmiş. Babam anlattı da anlattı. Gece duşte gördüm Osakalı Yoyo'yu. Evdeki tüm yerli Yoyo'ları dovüyor, hepsini bir bir pencereden atıyordu. Ertesi akşam gozüm yoldaydı. Babam köşeyi döndü dönecek. Kimi zaman geç kalır. Beyazıt'taki Küllük kahvesinde tavlaya ya da dominoya dalar. Ya yorgundur ya da mahkemeden üzüntüyle ayrılmıstır. Ama benim Yoyo'mu muhakkak almıştır Söz vermedi mi? Söylemedi mi? Alırım demedi mi? Saatler geçti, minderde uyuyakalmışım. Bir de gözümü açtım, sabah. Babam gitmiş yazıhaneye! Yine okul, yine dersler, derken yine akşam! Bu kez gelir erkenden, bana Yoyo'mu getirir. Nitekim geldi. Sofraya oturduk. Köfteleri yiyoruz sessizce. Hiç sormuyorum, o söylesin. Yemek bitti. Kalktık Philips radyonun başına geçtik. Mesut Cemil'in sesi, derken Yesari Asım'ın bir şarkısı. Yaklaştım babamın yanına 'Nerde?' dedim. 'Ne, nerde?' Ne olacak 'Yoyo' Anlamadı. 'Kaç tane Yoyo'n var ya!' Ama o kırmızı Yoyo değildi hiçbiri! 'Hani dedim, Beyoğlu'nda Japon mağazasındaki, Osaka'dan gelen...' Hiç mi hiç anımsamadı. 'Ne diyorsun sen?' dedi. Açtı gazetesini okumaya daldı. Gectim karşısına. Baktım baktım. Nasıl unutabilirdi? Kırmızı Yoyo'nun öyküsünü hiç yoktan nasıl uydurabilirdi? Birden gazeteyi bir yana attı: 'Ha, dedi, biliyorum, o Yoyo'yu alacağım sana, vitrinde duruyor, unuttum, yarın akşam'. Yine başladı anlatmaya, nasıl şarkı söylediğini, nasıl upuzun gidip geldiğini... Bir yarın olsa, akşam gelse!.. Gittim eski Yoyo'ları topladım, birer kez denedim, ya çarpık gidip geldiler, ya ipleri koptu, ya elimden düştüler. Attım hepsini bir yana... Bir gece daha bekledim kırmızı Yoyo'yu. Babam geldi Yoyo yok. Bir gece daha. Yine yok. Hiç anımsatmıyorum. O da bir şey demiyordu. Bir hafta sonra çantasından bir paket çıkardı. İtinayla açtık. Kâğıda sarılmış kırmızı bir Yoyo. Birden öyle sevindim ki! Aldım salladım, gitti geldi. Ama ne ıslık çalıyor, ne şarkı söylüyor. Hem ötekilerden değişik de değil. Babam açıkladı: 'Ö, Ösaka'dan gelenler bitmiş, yenileri gelecekmiş, o zaman alacağım sana.' Bir daha Osaka'dan Yoyo gelmedi. Belki hiçbir zaman gelmemişti. Babamın bir düşüydü bu. O şarkı söyleyen, ıslık çalan, kırmızı Yoyo kaldı yalnız... Her şey gitti bir bir, eski yeni Yoyo'lar, oyuncaklar, okullar, dersler, babam, annem, o günler, o yıllar... Hepsi gitti, yok oldu. Bir kırmızı Vbyo'nun düşü kaldı. Zaman zaman gözlerimin önünde canlandırdığım o kıpkırmızı Yoyo... Gerçekte olduğundan çok daha canlı, çok daha güzel bir oyuncaktı o benim için. O gun de öyleydi, bugün de... Yaşanmayan, elde edilemeyen şeyler elde edilenlerden neden bu denli değerli oluyor, bir türlü anlayamadım... 'Almışlar ellerine Atarlar seni öne Gelirsin döne döne Yoyo, Yoyo" şarkısından başka hiçbir şey kalmadı o günlerden... Oğlumuz İki belediye bir caddeyi temizleyemiyor görünüşe sahip. Mutfak artıklannı hemen bitişiğindeki oyun alanımn telörgülerinin dibine döken ve yola yayılarak semtin çevre kirüliğine neden olan bu uyguLvnaya belediye ne zaman dur diyecek. Buradan biraz daha Maslak tarafına doğru Uerlediğimizde eski su deposu önünde ve durağında karşıhklı hafriyat dükkânlan yer almaktadır. Bu hafriyatçılann işi olmadığı zaman 810'u bulan toprak kamyonları yolun iki tarafına park ederek trafiğin akısım engellemektedir. Ana bir caddeyi temizlemekten aciz belediyelerin sokaklara ne denli hizmet getireceklerini kamouyonun takdirine bırakıyoruz. ORHAN ARABAC1LAR SEMT SAKİNLERİ ADINA • GALERİ • ATÖLYE SANAT GALERİSİ g ,\\fNE\İN ÇOKAY PERA 146 97 3 8 1 3 2 64 26 FOTOĞRAFLARIMIZI KLMPS NirRSEREN. \XIRTMAN Resim Sergisi I Ekim 1 4 Ekim zır Pratık Muhtelif c | Ebatlarda Resim Çerçevesi 567 86 96 • 576 04 M Refo Bayüeri; Ladın Taksım EKspres Color Elılef. Feneryolu unya Gençlıtı. Karum. Nişantaşı pabelland, Alaköy Gallena ASIN "DÖRT MALTEPELİ" TİMUR ÇELİK BAYRAM GÜMÜŞ MUSTAFA ÖZEL SELAHAJTİN Y1LDIRIM Resim Sergisi 7 Ekim3 Kasım Galerimiz Pazar günleri dışında 12°" 19°" arası açıktır. Ku«dili Cad. Deregazino Sok. No: 4 KadıköyİST. 345 40 28345 40 30 ve ZEYNEP GÖLE YÖSF/riMİNDE RESİM ÇA1JŞMALAHI 1 L»e«ISüian Sok. A14 Telr 170 03 82 (SMI: 11f 18") KİİEJKJLE â\hi\r GAıZCkSJ ~ FİKRET MUAILÂ Resim Sergisi Cevdet Paşa Cad. 376 Bebek Tel: 165 74 96 826 Ekim FÖÎOGRAF SANATI^ • SERGİLER • YARIŞMALAR •DÜNYA FOTOĞRAFI Ebuhıla C*dOesi REFO Binau. Levent 169 13 15 169 41 42 Stitçü AIi Sok No 1 bkele Meydani OrtaköyI» Tel 158 81 4i ŞÜKRAN AZİZ Geometrik Dizi I 622 Ekim 1988 URART SA«*AT GALtRİSİ PORTEKİZ SANATI JOSE RODRİGUES RUİ ANAHORY Resim Sergisi 6 Ekmı18 Ekim A M ı Ipekçi Cac Nil apt. No 21 • 1 Tel 148 03 26Nişantaşı ÜRÜN SANAT GALERİSİ FARUK CIMOK Resim Sergisi 24 Eylül/22 Ekim Asmalımesclt Sok. 13/3 Kat: 2 Tîinel Tel: 151 SS 25 BEHİCE BORAN'a saygı Alkıslarla, Karanfillerie... • Nermin AKSIN • Alper AKTAN • Ilhan ALKAN • Sami ALPTEKİN • Çağatay ANADOL • Sadun AREN • M. Ali AYBAR • Rutkay AZİZ • vedat BARANOĞLU • Bahri BELEN • Alpaslan BERKTAY • Tayyar BORA • Nazife CEMGİL • Halit ÇELENK • Niyazi DALYANCI • Adil DEMİRCİ • Mahmut DİKERDEM • Güney DİNÇ • Müşfik EREM • İdris ERDİNÇ • Şaban ERİK • Genco ERKAL • Necla FERTAN • Cavat GERAY • Haluk GERGER • Güney GÛNENÇ • Dursun HATKO • Rasih Nuri İLERI • Fevzi KAVUK • özcan KESKEÇ • Şukran KURDAKUL • veli LÛK • Yılmaz ONAY • Rasim ÖZ • Varlık ÖZMENEK • Erşen ŞANSAL • Tahsin SARAÇ • Sıdıka SU • Türkân SÜREN • Server TANİLLİ • A!i TAYGUN • Vedat TÜRKALİ 9 Ekim Pazar Saat: 11.00 ZincirlikuyuİSTANBUL GALERİ BARAZ Tel: 140 47 83 141 18 61 RESIMHEYKEL SERAMİK KURSUR1 I Ü f RAMKO SANAT MERKEZİ'NDE HABİB AYDOĞDU BALABAN ALP BARTU ALİ CANDAŞ MUAMMER DURMUŞ YAŞAR ALİ GÜNEŞ REMZİ İREN NACİ KALMUKOĞLU CUMA OCAKLI IŞIL ÖZIŞIK ABDURRAHMAN ÖZTOPRAK HASAN RASTGELDİ vi Pazar harıç her gün 12"'I* ' arası izleyebilirsiniz. 6 EKİM /5 EKİM Î E M SANAT GALERİSİ 12 Eylul 12 Ekim 1988 Turtciye'der. 19. 14 yaboncı ulkeder 35 lopiam 54 sanaıçidan "Bizden ve Onlardan 3' TETSAN ERDOGAN TOSCANA „ KARAYEL Tablo Çerçeve Aksesuar Tam Tesekkitllü Itılytn Çerçeve »lolyai 100 Çepl Italym Çerceve PASSEPARTOUT NonReflealngAkseflirmeyen C M Lamartin Cad. No: 13 TAKSİM Tel: 150 96 9» Otiilnol Sanafsal Basfcılar (Uogrot Gnnuf . Sengmfi) larMhm Progmmı hef^ün 17.30 Kuyufuboshın Sott. 44/2, ^ TH: 1470899 I4797M EN GURBETTEKİLEir KARİKAJÜR SERGİSİ 115 EKİM K A R İ K A T U R C U L E R DERNEĞI Yerebatan Sarayı Çıkışt SulUtiBhmei Tel: 5136061 CUMALI SANAT GALERİSİ KOLLEKSİYONDAN SATIŞA SUNULAN 19481982 Dönemi BÜTÜNZAMANLAR SANAT GALERİSİ NAZMİ YILMAZ Resim Sergisim Sunar 7 Ekim27 Ekim inclrti Cad. Akbulut l« Merkezl 6/3 (Çavuşo«lu Kole|i lUrşı») Tel: 542 77 15 NEDİM GÜNSÜR Resim Sergisi 820 Ekim Şakayık Sok. 45/4 Nişantaşı Tel: 148 31 65 Royal Academy of Dancing Atiye Sok. Yuva Apt No: 8/2 Teşvikiye Tel: 141 77 09 Vakko Sanat Galerileri Sunar: Vakko/Ankara Mahmut Celayir Resim Sergisi 431 Ekim 1988 Eğitimi ve Diploması veren tek kuruluş. İHUUT BUII A HS AEDPA Resim Serçisi 21 Eylül10 Ekim DUYURU Türk Dişhekimleri Birliği'nin olağan 2. büyük kongresi 2930 Ekim 1988 günleri saat 9.00'da aşağıda belirtilen yer ve gündemle toplanacaktır. Bu tarihte çoğunluk sağlanamadığı takdirde aynı yer ve gündemle 56 kasım günleri saal 9.00'da toplanılacaktır. Sayın delegelere önemle duyurulur. GÜNDEM: CUMARTESİ: Açılış ve saygı duruşu Başkanlık divanının seçimi Genel başkanın açış konuşması Konukların konuşmalan 15 dakika ara Çahşma raporunun okunması Muhasebe ve denetim raporlarının okunması Raporlann görüşülmesi Çalışma ve muhasebe raporlarımn aklanması Yeni dönem için tahmini bütçenin okunması ve kabulü Yönetmelik değişikliklerinin görüşülmesi ve kabulü Türk Dişhekimleri Birliği ambleminin görüşülmesi ve kabulü Üye aidatlan katsayısının tespiti Birlik organlarında görev alacaklara ödenecek yolluklann tespiti Birlik için gerekli taşınmazlann satın alınması veya mevcut taşınmazlann satılması hususunda Merkez Yönetim Kurulu'na yetki verilmesi Yeni oda kurulması konusundaki başvurulan karara bağlamak Dilekler ve kapanış. Pazar: Saat 9.0017.00 seçim TARIK CARM Hüsrev Gerede Cad. 126 Teşvikiye Meyttenislanbul Tel: 141 27 11 Vakko/İzmir Fahir Aksoy Resim Sergisi 1731 Ekim 1988 EMIK BALE Eğitim dönemi başladı. Kayıtlar devam etmektedir. GORBON SANAT GATFRISİ Bâlâ Arıduru Inci Eviner Murat Sinkil Müşerref Zeytinoglu KARM<V RE5IM StRCİSİ C Ekim 30 Ekim l«88 3O6A Erenkuy .)dH6»(i& Vakko/Beyoğlu Abdurrahman Öztoprak Resim Sergisi 431 Ekim 1988 HENUZ GEÇ KALMADINIZ. . . Fitness Center Toprakkale Cevtier Sok. No: 6 (Eti Taksi karşısı) ETİLER Tel: 157 01 54 STİLÎSTLİK Türkiye'nin ilk moda stilistlik okulu MOST; geleceğini profesyoneJ modacı, stilist ve modelist olarak değerlendirmek isteyen genç lise mezunu arkadaşlarla 9 Ekim 1988'de çalışmalanna başlayacaktır. MODA IÇMEMARİ Geleceğini profesyonel iç mimar olarak değerlendirmek isteyenler için çalışmalar 9 Ekim 1988'de başlayacaktır. (klasik ve çağdaş mekân, plan kesit, perspektiv ve. maket çalışmalan) I Ü RESİM ONARIM MERKEZİ Maçka Cad. 73/1 Teşvikiye İstanbul Tel: 146 32 96 SANDOZ ZAHIR GÜVEMLTnin (Boğaziçi Yalılan) Yağlıboya Resim Sergisi 822 Ekim Pazar harlç hergün 10*° 19" BarMro» Bulvan No: 83 B»lktaş Sanat Galerıs. URAS GÜLBİTER'in 1 yaşını doldurduğunu tüm sevenlcrine duyururuz. istasyon sanat evi Maçka Cad. 41/6 Teşvikiye 140 56 50130 66 !7 istasyon sanat evi Maçka Cad. 41/6 Teşvikiye 140 56 50130 66 17 TÜRK DİŞHEKİMLERİ BİRLİĞİ MERKEZ YÖNETİM KURULU Yer: Dedeman Oteli Konferans salonu BAKANLIKLAR/ANKARA FÜSUNYUSUF GÜLBtTER