14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
28 OCAK 1988 * * * * CUMHURİYET/13 Eroinci nine DGMle 4 şubatta Deniz Kuvvetleri'ne katılacak acılıyor Pırı Reıs KuzeyOen guneye doğru 71 ıstasyonda 14 gun sureceK ıkı araştırma yapacak TÛBITAK tarafından destekienen bır ncı araştırmada Ege dem2inı olcme ve ızleme caiışmaları sorüurulecek BaşDaKari k Cevre Gene! Muuıırluğunce desteklenen öığer araştırmada, AKderuz'de kırnlıK ızleme ve araştırma oracjram, (MedPol) uygulanacak Piri Reis bugün DtYARBAKIR (Cumhuriyet) Eroin ticareti yapmak savıyla hakkında ölum cezası istenen 8O'lik nine S»ni Kılıç'ın duruşmasına Diyarbakır DGM'de başlandı. Yaklaşık 2.5 ay kadar önce Van'dan İstanbul'a giderken Tatvan ilçesinde oğlu Hamza Kıbç'la birlikte iki kilo eroinle yakalanan 80'lik Sanı Küıç, dünku duruşmada eroinden haberi olmadığını, İstanbul'a hasta olduğu içın gjttiğini öne surerken Van'da otobüse binerken tanımadıgi bir adamın kendisine içınde kına olduğunu söylediği bir paket verdiğini, içinde ne olduğunu da bilmediğini söylediğini belirtıp tahliyesini isteyerek "Oglum Hamza'nın da bundan haberi yok" dedi. Nine Sani Kıhç, haarlık ifadesinde eroinden haberi olduğu yolundaki ifadeyi kabul etmeyerek, "Bu ifadeyi zorla imzalatülar" diye konuştu. ABD'nm San Diego kentinde, Del Coronauo Oteh plaj ı n a yeriestirilen dev bır top. sabah uyanan otel sakinlennı saşKina uğrattı. Amerıkan futbolu topu sekhndeki dev balon, otel yönetıcılerı tarafından düzenlenen kücük törenle. gökyüzune bırakıldı ANKARA (AA) Türk Deniz Kuvvetleri'nin modernizasyon programı çerçevesınde Federal Almanya1 ya ısmarlanan firkatey\derin ikincisi olan "Turgut", 4 şubatta Deniz Kuvvetleri'ne teslim edilecek. "Turgut"un Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na teslirru dolayısıyla Federal Almanya'nın Kiel kentindekı "HowaldtswerkeDeutsche Werft AG" tersanesinde bir tören düzenlenecek. Törene, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Emin Göksan ile üst düzeyde Türk ve Alman yetkililer katılacak. Gölcük'te kızağa konulan iki firkateynin yapımı ise devam ediyor. Bu firkateynlerin de gelecek yıl tamamlanarak, Türk Deniz Kuvvetleri'ne teslim edilmesi bekleniyor. g Firkateyni Irlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA) rralitanlan 9östenlennde yeni bır sılatı kullanmaya başladılar Konserve kutusımdan yapılan ve bir tur el bombası nıteliğtndekı bu yeni silah, plastik patlayıcılar ıçeriyor ve paöamanın bellı bır noktada yoğunlaşmasını sağlayan metal bır burnu var. IRA mılitanlan, bu yen silahlarını daha çok polis araçlannın çelik zırtıını delmek amacıyla kullanıyoriar IRA'nın yeni silahı HABERLERÎN DEVAMI UĞUR MUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) Bakan Vuralhan'ın eşi Sayın Bengü Vuralhan "Titaş" adlı şırkette çalışmış mıydı? Bakan Vuralhan "hayır" diyordu. Bakanın "Eşim bu şirkette çalışmadt" dediği gün, Bengü Vuralhan'ın bu şirkette çahştığını kanıtlayıcı SSK belgesini yayımlıyorduk. "Schuca" şirketinin iki ortağı Dr. Schutte ve Thienen de "Tıtaş" şirketine ortak mıydılar? Evet, ortaklardı. Bu ortaklık ticaret sicili kayıtlanyla kanıtlanmıştı. Titaş şirketinin Yönetim Kurulu Başkanı avukat Muzafier Ataman, 20 ocak günlü açıklamasında "Alman Schutte'nin Titaş ile ortaklığı hiçbir zaman olmamıştır" diyordu. Oysa, gerek Schutte, gerek Thienen, Titaş'ta ortaktılar. Öyleyse "yalan" neydi? Ve neydi "gerçek"? Dr. Schutte ve Thienen'in Düsseldorf ormanlarında "erotik otel" işlettiklerı mı yalandı? Hangisiydi, hangisiydi yalan olan? Ercan Vuralhan'ın yurtdışında yaşayan kardeşi Erkan Vuralhan'ın Gerhard Alfred Benner ve Heinz Georg Becker adlı iki Alman ortak ile birlikte Çanakkale'de bir kömür ocağını işletmek için sözleşme imzaladıkları mı yalandı? Bu sözleşme de yalan değil, gerçekti. Bu sözleşme nedeni ile bakanın yakın arkadaşı işadamı Orhan Çekıç'in komisyon almak için 'komisyon ücret sözleşmesi" imzalaması da gerçekti. Bütün belgeler protokoller, senetler, sözleşmeler, vekaletnameler elimızdeydi. Yalan olan neydi? Orhan Çekiç, "Datakom" ve "Datakor" adlı iki şirketin kurucu ortağiydı. Çekiç'in Kâmil Gebeloğlu'na imzaladığı senetlerde "borçlu, Orhan Çekiç?' görünüyordu. "Kefil" ise "Datakor". Çekıç'in kurduğu "Datakom" adlı şirkette Ayla Akıncı da ortaktı. Şirketin kurucuları arasında yer alan Ayla Akıncı, bir süre sonra şirketten aynlmıştı. Sayın Ayla Akıncı, Ercan Vuralhan'dan boşalan Dışişleri İdari ve Mali İşler Daire Başkanlığı'na getirilen Uğurtan Akıncı'nın eşiydi. Yalan olan, yanlış olan neydi? Bunlar mıydı? Ajlan Akıncı, hem Bakan Vuralhan'ın, hem de Orhan Çekiç'in arkadaşıydı. Cüneyt Arcayürek, Akıncı'ya sormuştu: Sen bu Orhan Çekiç'i tanıyor musun? Akıncı^ "Hayır" diyordu. "Hiç ilgim yok, ben sana yalan söyfeyecek ada'm rnıytmY^ Oysa, Orhan Çekiç'in Ajlan Akıncı ile yakınlığını biliyorduk. Şişli icra tetkik mercündeki alacakborç ilişkilerini de. Orhan Çekiç'e basın toplantısında "Ajlan Akıncı'yı tanıyor musunuz?" diye sorduk. "Evet" diyordu bu soruya Çekiç... Sonra da Akıncı'dan 10 milyon hem de faizsiz borç aldığını açıklıyordu. Cüneyt Arcayürek, bu gelişme üzerine Ajlan Akıncı'yı yeniden arıyordu. Akıncı bu kez Arcayürek'e şu yanıtı veriyordu: ... ortak olacaktık aslında... 10 milyon da bu yüzden verilmişti... O zaman niçin doğrusu söylenmiyordu işin başında? Erkan Vuralhan'ın Kâmil Gebeloglu ile yaptığı teleks görüşmelerinde kullandığı "2188384 HIB O" numaralı teleksten karşımıza çıkan Heinz Hibbeler'in Ajlan Akıncı ve Erkan Vuralhan hakkında Bonn muhabirimiz Enis Berberoğlu'na anlattıkları mı? Gösterdiği belgeler mi? Mahkeme kararları mı? Yalan neydi bu olaylarda? Ve gerçek ne? Hangisi yalandı? Bonn büyükelçiliğimiz eski idari memuru Osman Öznur'un "Öztur" şirketi mi? "Safeguard" şirketinden alman zırhlı araçlar mı? VVashington büyükelçiliğimiz hukuk danışmanının bu konuda verdiği rapor mu? Schuca şirketinden alınan çelik yelekler ile ilgili "ekspertiz raporu" mu? Bu şirketin Cumhurbaşkanlığına sattığı zırhlı aracın camının kendiliğinden çatlaması mı? Bu aracın şirkete geri gönderilmesi mi? Hangisi? Geçen çarsamba günü, çok değer verdiğim bir arkadaşımın yazıhanesine gelen bir sayın bayan aracılığı ile bakanın benimle yüz yüze görüşmek istemesi mi? Daha sonra yazıhanesinde buluştuğumuz arkadaşın bakan tarafından o akşam bakanlığa çağrılıp kendisi ile aynı konuda konuşması mı? Bakanın bana iletilmek üzere arkadaşıma söyledikleri mi? Hangisi yalan bunların? Hangisi? Evet, mertçe konuşalım, mertçe, her yerde. Evet her yerde, Mecliste, ANAP grubunda, Yenimahalle ANAP örgütünde ve Yenimahalle adliyesinde... Her yerde... Açıkça ve mertce! GOZLEM Dövizde şaşkın gün (Baştarafı I.1. Sayfada) (Bastarafi Sayfada) Kaybettı ve günü 817 Uradan kapadıBa^bakan Turgut Özal önceki gün Davos'a gitmeden önce dolarda serbest piyasa ile resmı kur arasındaki farkın yüzde 20'ye ulaşmasının nedenleri konusunda bir soruya verdigi yanıtta, "Bazı bankalann spekülatif işlemlcr yaparak fiyatlan yiiksdttiğini biliyonıı. Yapmamalannı tavsiye ederim. Yoksa döviz tutma yetküerini alınz" demişti. Bu sözlerin ardından dün Tahtakale'de döviz işlemlerinde durgunluk gözlendi. Piyasaya yakın çevreler, bankalann ve ithalatçı, ihracatçı kuruluşların döviz bağlantılanru şimdilik durdurduğunu ileri sürdüler. ...„.... J...: piyasaya döviz fiyatlarını arttıracak miktarda para gelmediğini ileri sürdüler. llgililer, döviz alım satımınm yapıldıgı Kapalıçarşı girisindeki A£a sokakta toplanan 'ayaklı borsa'tun dün sürekli olarak polis tarafından dağıtıldığını ve dövızcilerin rahatça işlem yapamadığıru ifade ettiler. Serbest piyasayı yakından izleyen çevreler döviz fiyatlarında hafta başından bu yana görulen hızlı tırmanışın bir başka nedeninin de tstanbul ile lzmir pi> asası arasında fiyatlarda oluşan büyuk farktan kaynaklandığını ileri sürdüler. Izmirli dövizcilerin Tahtakale'den bu>ük miktarlarda ve yüksek fiyattan döviz satın aldığı ileri sürüldü. (Baştarafı 1. Sayfada) uğradığını ileri sürüyor. Erkan Vuralhan'ın Çanakkale'deki maden alımı için görüşmeler yürütürken kullandıgı " I I M J ^ HPBD" numaralı teleksin de Hibbeler'e ait olduğu saptandı. 1975 yılından bu yana çeşitli Türk şirketleri ile işbirliği yapan ve Hamburg yakınlarındaki Buchholz kentinde oturan Hibbeler'in Türkiye'den yıllık ithalat hacmi 15 milyon marka ulaşıyor. Alman işadamının çeşitli yazışma belgelerine dayanan Vuralhan olayında ıfadesine göre Akıncı A.Ş. ile "sorunlu anlaşmaa" şöyle gelişıı: • Micheal Mohrdieck adlı bir Alman komisvoncu Turkiye'den ithal edilecek patatesler için 1984 yılının mart ayı sonunda Ankara'da çahşan Akıncı A.Ş.'yi Hibbeler'e onerdj. • 3 Nisan 1984 gunu karşılılı teleks yazışması ile 5 bin ton kosima türu patatesin satışı üzerinde anlaşma sağİandı. Hibbeîer bu anlaşmaya dayanarak lsveçli bir fırma ile patateslerin satış sözleşmesini yaptı. • tsvec Saghk Bakanlıgı'ndan iki veteriner Türkiye'ye giderek patateslerin saglık kosullanna uyguoluğunu denetledi. tsvecliler olumlu rapor verdiler. • 10 Nisan 1984 gunu patateslerin bedeli olarak 900 bin mark tutarında bir akreditif Osmanh Bank'ası'na Akıncı şirketi adına sevkedildi. • Hibbekr, "Deutsche Nahosten Linien" adh Alman gemicilik şirketi ile anlaşarak Cap Beita adh 4 conteyner alabiien özd bavalandınna teskiiaOna sahip bir gemiyi Giresun'a gönderdi. Anlaşma uyannca gemiye 2628 Nisan 1984 tarihleri arasında patateslerin yüklenmesi gerekiyordu. • Ancak Akına şirketi, HibbeJer'e Türkiye'de o dönemde çok yogun yagış oldugunu "meleoroloji raporu" ekli bir yazıyla bildirerek, patateslerin saklandıkıarı depolarda zarara uğradıklannı öne surdü. Alman gemisi 10 gün kadar bekledikten sonra tek kilo patates alamadan boş olarak geri döndu. • Alman gemicilik şirketi, Hibbeler'den geminin kargo ücretini talep etti. Hibbder ödemeje yanaşmayınca konu mahkeme>e vansıdı. Davayı kaybeden Hibbeîer, 130 bin mark kargo ucreti, 20 bin mark mahkeme gideri ve 10 bin mark akreditif ücreti olmak üzere toplam 160 bin mark dolayında zarara girdi. Hibbeîer, Erkan Vuralhan'la bu anlaşma sırasında nasıl tanıştığı yönündeki bir soruya su yanıtı verdi: "Akına şirketi ile yazışmalan tngilizce yiıruturken, birden >aztşmalar Almancaya döndü. O tarihte Ankara'da bulunan Erkan Vuralhan'ın yazışmalan yüriittuğıinu ögrendik. Daha sonra kendisi ile tamsük. Bir gün bu anlaşma ile ilgili olarak bizc gelerek avans istedi. Konuşma sırasında Ankara'da çok önemli bir mevkide bulunan agabeyinden söz etti. Ama biz avans vermedik. Aslında Erkan Vuralhan işler iyi giderken çok düzenli çalıştı. Ama daha sonra paramız batınca, kendisini Gosslar Hanenklee'de (Hannover yakınlanndaki bir kent) arayıp bulduğumda bize yardımcı olmadı. Şirketin sadece bazı işlerine yardıma oldugunu sövledi. Ajlan Akıncı'yı etkileyemeyeceginden soz etti. Daha sonra da kendisini hiç görmedim." Akıncı şirketini uğradığı zarar konusunda dava edip etmediği biçimindeki bİT soru uzerine de Alman işadamı şu yanıtı verdi: "Hayır, davadan bir şey çıkacagına inanmadım, ama aramızda büyük kavgalar çıktı. Ben aralık 1985'te Ajlan AkıncTnın Ankara'daki burosuna gitüm, çok ciddi biçimde tartıştık. Ba> Akıncı bana, Bende para yok, zararı da tek başına yapmadım, size ödeme yapamam' dedi. O gün büroda bulunan diğer bir Türk beyin Ercan Vuralhan oldugunu sanıyonım." Alpagut'ta maden (Boflarafı I. Sayfada) toplam 40 çocuğa diğer köylülerin yardımıyla bakmaya çalışıyor. Mustafakemalpaşa'nın en eski koyü olan Alpagut sokakları, şu günlerde anne ve babalannı arayan çocuklann ağlamalarıyla çınlıyor. 250 haneli köy, muhtar Ahmet Alik'in "olumsuz" tutumlanyla ikiye bölunmüş durumda. Köydeki 4 kahveden üçünde, Atik'e lanetler yağarken, amca torunun işlettiği büyuk kahvede, muhtann yakmlan ve ocaktan iş alabilenler, konuşmaktan çekiniyorlar ve gazetecilerden kaçan 22 yıllık köy muhtarının haklı oldugunu savunuyorlar. Beldenin en verimli kömur yataklannın Üzerinde kurulu bulunan Alpagut köyündeki gerilim sürerken, ocak nedeniyle Bükköy, Kurşunlu ve Yenice köylerinde de 5 yıl içinde Alpagut'takine benzer olaylann olacağı iddia ediliyor. MTA'nın yaptığı Ölçumler sonucu bu köylere ait, 1400 hektarlık bölumde 18 milyon tonluk kömür rezervi saptanmış. Ocağın, işletme hakkı da Bolu, Kutahya, Nevşehir ve Konya'da buyuk ocaklan bulunan NuruUah Ercan'a verilmiş. Şirket I yıl içinde gunde 500 kamyonluk üretime geçmeyi planlıyor. Ancak çevre köylerin kurduklan " S ^ . Devecikonak ve Çevre Köyleri Taşıyıalar Kooperatifi" kamyonlarına iş vermeyeceğini de ilan ediyor. Köy muhtan Ahmet Atik'in, maden ocağından çıkan kömürleri tek başına taşıma yolundaki çabalarıyla ikiye bölünen ve her an yeni olaylara gebe Alpagut köyünde "muhtarla tartışıp da isimleri arananlar listesine girmeyen" t«k kişi yok. Köylüler, muhtarın "köy kütügü"nden, tartıştıklannın isimlerini seçerek jandarmaya verdiğini savunuyorlar. Madenin yavaş yavaş topraklarını yuttuğunu gören ve çiftçiliğin yapılamayacağını anladıktan sonra köylüleri kooperatif çaüsı altında toplamaya çalışan S.S. Devecikonak ve Çevre Köyleri Taşıyıcılar Kooperatıfî Başkanı Ahmet Gündogan, çıkan kavganın sadece, "taşmma sonınu"n dan kaynaklanmadığını savunuyor. Gündoğan'a göre, maden sahibinin, "vergi kaçınna" ve topraklan "yok pa hasına ele geçinne" isteği, köydeki olayları doğurmuş. Kooperatif Baş ' kanı, "Maden ocagı sahibi, bizden faturasız mal tasımamızı istiyor. Kooperatifı kurduklan sonra açıkça iş venneyecegini söyledi. Bize sürekli, 'Kooperatıfinızi feshedin, ış vereyim' diyor. Bugnnlerde Alpagut'U mcydana gelen olaylann benzerieri yakında Bukköy, Kurşunlu ve Yenice köylerinde de olacak. Maden ocagı sahibi insafa geimczse bölgede gecim hayal" şeklinde konuşuyor. örgütlendikten sonra, *ac kalmanın tehlikesini adım adım yaşayan Alpagutlulann gözünde, 22 ocaktan bu yana uyku yok. Köylüler, her an gelecek jandarmalan bekliyorlar. Bu arada, jandarmanın, 'arananlar' arasında bulunanlann yakınlanna baskı yaptığı iddiası da köylüler tarafından ortaya atıldı. Köylüler, jandarmanın köy içinde yaptığı operasyonlar sırasında listeyi tamamlamak için çaba sarfettiğini ve 'muhtana UstesnK'girerüerin yakınlanru 'rebJn' alabileceğini söylediğini de iddia ettiler. Bu iddia jandarmanın üst düzey yöneticileri tarafından reddedildi. Ancak olaylardan sonra ilçe jandarma bölük komutanlığına gazeteciler alınmadı ve bilgi de verilmedi. Baskın sırasında ocakta bulunan maden ışletıcıa Nurullah Ercan, köylülerin sozlerinde durmadıkları için iş alamadıklannı savunmuştu. Önceki gün Ankara'ya giden Ercan, işletmesinden çıkan malı ıstediğine taşı . tabileceğini de söylemişti. Bükköy Madencüik Şirketi'nin Işletme Müdürü maden mühendisi Fabrettin Şolpan ise, olaylarla kendilerinin hiçbir ilgisi bulunmadığını savundu. Şolpan, "Nurnfiah Bey, saUnda kömur taşıyarak bu yere geldi. Kimsenin tehditlerine boyun egmez ve malını da istedigine tasıbr. Yönetmdikler bize, 'bakanlık adına' istiınlak vetlusi veriyor. Biz kömunı çıkarbnz, gerekirse de köyleri yok ederiz" konu$tu. "Toplu halde mala zarar verroek", "iş hurriyetini engeilemek" suçlanyla tutuklanan 15 yaşındaki Birgül O n gjz isimli kız çocuğunun tutuklanmasına, "vaşı tutmadıgı" gerekçesiyle yapılan itiraz sonrasında serbest bırakıldığı da öğrenildi. Tahtakale'de dolar dun sabah açılışta 35 lira birden değer yitirerek 1340 liraya, raark ise 22 lira gerileyerek 800 liradan satümaya başladı. Ancak ögleden sonra fiyatlar yükselmeye başladı ve gün sonunda dolar 1362, mark ise 817 liradan alıcı buldu. Merkez Bankası dolar ve mark kurunda önemli artışlar yapmadı. Böylece serbest piyasa ile resmi kur arasıdaki fark dolarda yuzde 20.8 ile 234.44 lira, markta da yüzde 21.1 ile 142.48 lira oldu. Tahtakale'de diğer dövizler de deger yitirdi. lsviçre Frangı ve Hollanda Florini 8 liralık bir düşüşle sırasıyla 997 ve 718 liradan satıldı. tngiliz Sterlini de 10 lira değer yitirerek 2410 Uradan alıcı buldu. Kapalıçarşı'da Cumhuriyet Altını bin lira değer kazanarak 150 bin liraya, Resat Altını da 2 bin lira değer kazanarak 162 bin liraya çıktı. 24 ayar külçe altının gramı 250 lira değer yitirerek 20 bin 900 liradan satıldı. Serbest piyasayı yakından izleyen çevreler döviz fryatlanndaki düşüşün Başbakao Özal'ın bankalan uyaran sözlerinden kaynaklandığını ve dün tktidedeoğlu, başarıh bir ameüyuU geçiâ tsttnbal Haber Servisi Yazarımız Ord. Prof. Dr. Hıfzı VeMet VdMedeofhı, bir bacağında tıkanan iki ana damar için bir bypass ameliyatı geçirdi. Amerikan Hastanesi'nde ameliyatı gerçekleştiren Prof. Dr. Alaattin Vardar, Velidedeoğhı'nun ameliyaarun başanlı gcçtiğini ve sağlık durumunun iyi oldugunu bildirdi. Cumhuriyet aiksi, Velidedeoğlu'na geçmiş olsun dileklerini iletir. Vuralhan'dan Cumhuriyet için Istanburda suç duyurusu tstanbul Haber Servisi Miüi Savunma Bakanı Ercan Vuralhan, Cumhuriyrt gazetesi ve Ugur Mumcu hakkında kamu davası açılması için tstanbul Cumhuriyet Savcüığina suç duyurusunda bulundu. Ercan Vuralhan suç duyurusu dilekçesinde, Uğur Mumcu'nun Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan haber ve yazılannda "sıfal ve hizmeti dolajısıyia hakarete u^radıguıı" öne sürerek, Cumhuriyet gazetesi ve Uğur Mumcu hakkında kamu davası açılmasını istedi. tstanbul Cumhuriyet Savcılığı'na gelen suç duyurusu Basın Savcılığı tarafından işleme kondu. Savcıhk, Ujor Mumcu ile Cumhuriyet Gazetesi Yaa lşleri Müdürü Okay Göoensin'in ifadelerine basvurulacağinı belirttı. Miüi Savunma Bakanı Ercan Vuralhan, eski Karlsruhe Konsolosu Bilge Erol için, kendisine hakaret ettiği gerekçesiyle dava açılmasını isted: Spekülasyona önlem arayışı (Baştarafı 1. Sayfada) ları uyarmasınm yanı sıra Merkez Bankası'run da Türk parası arzını kısarak dövize olan talebi kırmaya çalışacağı bildirildi. Edinilen bilgilere göre Merkez Bankası üst düzey yetkilileri önumüzdeki günlerde banka yöneticileriyle tek tek göruşerek, döviz üzerine yaptıklan spekülasyondan kaçınmalannı ve yüzde 20"leri geçen transfer komisyonlarını düşürmelerini isteyecekler. Adının açıklanmasını istemeyen bir üst duzey yetkili, "tlkede suni bir döviz dariığı >aratılmaya çalışılıyor. Buna, maalesef bazı bankalanmız da katılmaktadır" dedi. Bankalann "kunü dtsı uygulamalan kural haline getiremeyeceklerini" de söyleyen aynı yetkili, şöyle devam etti: "Bu bankalar bürun uyanlara ragmen. tutumlannda ısrar ederierse gerek Hazine, gerekse de Merkez Bankası' nın elinde önemli birtakım yetkiler vardır. Bu vetkiler bugiine kadar sisteme müdahale etmemek için pek uygnlanmadı, ama uygulanabilir. Kural dışı hareket etmeyi kural haline getirroeyc çahşan bankalar yola getirilirler." Sorunun serbest piyasa ekonomisi kuralları çerçevesinde çözülmesi gerektiğini ifade eden yetkililer, bankalann Başbakan Özal'm uyarısını dikkate alarak, "sorumlu hareket etmeye yöneleceklerine" inandıklannı belirttiler. Başbakan Ozal'ın soyledığı, "bazı bankalann döviz pozisyonlannın kaldınlması" yönünde bir yaptınma gerek kalmadan durumun normalleşebilece|ini ifade eden yetkililer, "Ancak gerektiğinde bazı bankalann kambiyo yetkileri gözden geçirilebilir" dediler. rukluyor. Aynca maaş ödemeleri için de Hazine'nin sürekli olarak Merkez Bankası'na başvurması, emisyonun kontrolünü iyice guçleştiriyor. Merkez Bankası 1987'nin son aylanndan itibaren döviz spekülasyonuna karşı sürekli olarak Türk parası arzını kısmaya çalışmış, ancak bunda başarıh olamamıştı. Bunun için de mevduat munzam karşılık oranlarını yükseltmek başta olmak uzere. bir dizi onlem alan Merkez Bankası, bir ara 3.3 trilyon liraya kadar yükselen emisyonu ocak ayının ılk haftası içinde 2 trilyon 813 milyar liraya kadar indirmişti. Ancak, sonraki günlerde Hazine adına yapılan dış borç ödemelerinin Türk Lirası karşılıklarının yatırılmaması ve 15 ocaktaki maasların da Merkez Bankası'ndan ödenmesi sonucu, emisyon yeniden 3.2 trilyon liraya çıktı. Yetkililer, önümuzdekı günlerde Hazine'nin nakit açıklan için de başka formüller bulunarak para arzının düşürülmesine çalışdacağını ifade ettiler. Diğer yandan, günlük kur ayarlamalanmn da bir miktar hızlandınlabıleceği belirtilirken kur ayarlamalarının hızlandırılmasmın diğer önlemlerle desıeklenmedikçe bir işe yaramayacağı kaydedildi. OKTAY AKBAL (Baştarafı 2 Sayfada) Bu anayasa Doç. Dr. Bülent Tanör'ün dediği gibi "..'Hüın^tçidemokrası anlayışmı AeooVs/yte özdeşteştirip, bunun o^şmdaki her turtu yorumu kesin : olarak yasaklarken, kendı 'hürrıyetçi demokrası' anlayışmı da düşünulecek en dar kalıplarda ifade" eden bir belgedir. En dar kalıplara sokularak yaşatılmak istenen Türk ulusu, sekiz y:l • dır turlü sıkıntılar, yoksunluklar, özgürsüzlükler içinde bocalamakta, dır. Türk emekçi yığınları ise, en acı bir çıkmazdadır Hak aramak, hakkını almak yolları tıkanmıştır. Grev yapabilmek olanaksız hale getırilmıştir Toplusözleşmeler ciddilıkten uzaktır. Emekten, emekçiden yana sendikalar, tederasyonlar kapatılmıştır; bu sendikalann liderteri dört beş yıl tutuklu kalmıştır; bu kişıler hakkında idam cezaları ıstenmiştir, sendikacılar türlü işkencelerden geçirılmişlerdir... Meydan işverenlere, parababalarına, kapıtal çevrelerine bırakılmtştır. Emekçi gücünün, muhalefeti, direncı anayasa ile yasalaria kınlmıştır, ortadan kakJınlmıştır. Halktan, hukuktan yana aydınlar, yazarlar mahkemelere, hapishanelere süruklenmiştır Ama büiün bunlara karşm Turkiye ekonomik açı . dan tam bir iflasa gitmıştir. Dış borçlanma katlanarak artmıstır. Yok • sulluk en yüksek düzeye çıkmıştır. Kısacası, 80 sonrasında alınan ka, tı öniemler, anayasaya kadar sokulan en sert tutumlar ulusumuza hiçbir yarar getırememiştir. Yazımın başındaki sözü söyleyen DISK Genel Başkanı Abdullah Baş, türk... SHP İstanbul mılletvekili seçilen Baştürk, DİSK'in tasfiyesi prog ^ ramının mükemmel bır şekilde uygulandığını, hayali suçlamalarla çahşması önlenen DİSK'in en ağır korkutmalarta ortadan kaldırılmak istendiğini söylüyor "Sugün üretım büyümedi, enflasyon da pahalılık ve sefalet habercisi olarak gündemimizi işgal ediyor" diyor. Evet, 80 sonrasında türlü yollardan emekçıyı ezenler, ezdirenler, meydanı para babalarına bırakarak 55 milyonluk ulusumuzun en az 52 milyonunu yok. sulluk canavannın eline bırakanlar sekiz yıl sonra bu acı görünüşü bizimle birlikte yaşıyorlar. görüyorlar. Gazeteleri açıyoruz, hemen her gün yeni yeni zamlarla karşılaşıyo • ruz. Hemen her gün eski MESS yöneticısı Bay Özal "Beş yıl daha.bekleyin" demektedır. Beş yıl daha beklemeye halkın, özellikle eme ^ ğıyle geçinenlerin gücü, takatı kalmış mıdır? Bunu düşünen yok! Bir zenginler egemenlığı, bol para kazanıp harcama mirasyediliğı ortalı.. ğa egemendır. Özel uçaklar alınıyor! Büyük vurgunların dedıkodusu ' kulaklarda dolaşıyor! Gerçekçi kalemlerden işin ıçyüzlerı ortalığa dö . külüyor, belgesel kanıtlar ileri sürülüyor, ama egemen çevreler ve on ' ların temsilcılerı. "kös" dinliyor! Düşmanca davranır gibı, haydi yeni yeni zamlar. yeni yeni baskılar, yeni yeni susturma, sindirme, korkut . j ma girişimlen... Evet, 80 deneyimi tam bir iflasla sonuçlanmıstır. Özal'ın 79'dan bu j güne kadar sürdürdüğü ekonomik planı yalnızca belli çevreleri, özel' likle kendine yakın insanları büyük servetlere kavuşturmuştur 80 ön • cesindeki servetlerle bugünkü servetleri karşılaştırmaya, açıklamaya kım cesaret edebılir? En başta Özal ailesi 80'den bu yana bir servet dökümü yapabilir mi? ANAP çevresi, 80 sonrasında işbaşına gelen yetkililer, guçlüler çevresi ve yakmlan?.. Son yedi yılda kımler neler elde etti, neler kazandı'? "Nerden buldun? Niçın yaptın?" yasasını çıkarmaya kalkışabilır mi iktıdarı ellerinde tutanlar? Doçent Tanör, 82 Anayasası'ndaki en önemli değişikliğin "Başlangıç "takı şu sözler oldugunu belirtiyor: "...Hiçbir kışı ve kuruluş bu ana. yasada gösterilen hürhyetçı demokrası ve bunun tcap/any/a belirten' miş hukuk duzenı dışına çıkamayacağı..'" Tanör'e göre 61 Anayasası'nda evrensellik taşıyan 'insan hakları', 1924 Anayasası'ndaki 'do' ğal haklar' anlayışı 82 Anayasası'nda yer almamıştır... 82 Anayasası'n . p da ılk başta yer alan "Kutsal Türk Devieti" formülü bile anlamlıdır. Tanör'ün yazdığı gibı, "Devletı kutsamakla başlayan ilk ve tek 'Batı . demokrasisi' anayasası bizimkıdir' Devieti "kutsal" sayan bir anlayış, emeğıyle geçınenleri, gerçek özgürlüklerden, haklardan, eşıtlikten yana olan yurttaşları bir yana ıtmekte, kapıtalı baş tacı etmekte ve kapitalden yana çevre ve kişileri koruyucu kanatları altına almaktadır.. Bugün de bu anlayış, Özal'ın yüzde 36'lık çoğunluğu ile egemenliğını sürdürmektedir DİSK Genel Başkanı Baştürk, "Bunun böyle devam edeceğinı sanıyorlarsa, yanılgılannı görmeden bu dünyadan gıtmelenni ıstemıyorum derken, hepimızın ortak olduğu bır düşünceyı dile getirmıştir. Evet. yaşasınlar, çok yaşasınlar, ülkeyı, ulusu nerden alıp nereye getırdiklenni gozleriyle görsünler. bilerek ya da bılmeyerek halka karşı gırışılen. uygulanan tutumların. kararların yarattığı sonuçların tek sorumlusunun kendılerı olduklarını iyice görerek, duyarak, bilerek yaşasınlar! ZURIH'ten YALÇIN DOĞAN (Baştarafı 1. Sayfada) da kadınların ipini erfcekler çekiyor sandık başında. Anılan kantonda gerçekleşen referandum, bu bölgede yaşayan kadınların "seçme ve seçilme hakkını" bir kez daha gerı çeyiriyor. isviçre'de yaşayan Türklerin çoğunluğu bu gelişmelere sırt çevıriyor. isvıçre'de "emeğının hakkı ile çalışanlann" yanında, Türklerin bır bölümü, "Kaçakçılık sektörunu" elde tutuyor. Kaçakçılar ellerini kolhsrını sallayarak dolaşırken çeşitli siyasal nitelikte dernekler oluşturuluyor. Hatta bunların bazılarını "Doğrudan doğruya devletin kurdurduğuna" ilişkin iddialar İsviçre'de yaşayan Türkler arasında yoğun bir biçimde konuşuluyof. Örneğin, özellikle sağ grupların üye bulunduğu bir derneğin oluşmasında Bern Büyükelçıliği'nin katkısı acaba ne olabilir? . Başbakan Özal'ın Zünh'e gelmesıyte birlikte Türklerin gözü Davos a çevriliyor. Başbakan ile heyetin kaldığı otelin çevresınde sanki "bir kurtlar sofrası" oluşuyor. Hani, bır fırsat bulup da Başbakan'a "iki kelimeyle derdini" anlatmak isteyen "bazı vatandaşlann" sayısı hiç de az değil. Uluslararası bazı şebekeleri ellerinde tutanların Başbakan'a yaklaşmalan elbette hemen hemen olanak dışı. Biz yeniden Davos'a dönelim. Papandreu ile Özal'ın yapacağı görüşme için, "fıkir cimnastiğini" gelıştiren geMştırene. Ancak bunda hiç de haksız sayılmaz bu insanlar. Çünkü, herkes iki yıl öncesinı şöyle bir göz önünden geçirıyor. "Özal'la görüşrrtek" önerisi iki yıl önce Papandreu'dan geliyor. Görüşmenin gerçekleşeceğine en çok Özal inanıyor. Çevresi bu öneriyı "Papandreu'nun bir manevrası" olarak niteliyor. Buna rağmen, Özal son ana dek umudunu yitirmiyor. Görüşmeden önceki son gece, saat 23'e doğru Papandreu, "Söyte bır görüşme Amerikan tuzağıdır'' diyor ve kendı önerısinı kendisi dışlıyor. Özal'ın çevresi "önerinin Yunanıstan'dan gşldığını açıklamak" ıstiyor Ama Özal engelliyor. "Uzun dönemli düşünmek gerekir, şimdi açıklama yaparsak belki daha sonra ortaya çıkabılecek herhangi bır şansımızı yok etmiş oluruz" diyor Bu gerçek iki yıl saklı kalıyor. Özal'la, Papandreu'yu aynı masada oturtacak gelışmelerin düğüm noktası, "geçen yılın mart ayındaki Ege bunalımı." iki ülke ilişkileri açısından tarafları savaşın eşiğine getiren Ege bunalımı ile aslında bir dönüm noktası başlıyor. 29 mart 1987 günü Türkiye'nin Atina Büyükek?isi Nazmı Akıman ile Papandreu arasındaki görüşme çok çarpıcı geçiyon "Yanlış bir anlama oldu galiba" diye söze giriyor Yunan Başbakanı, "Ü/keterirnia savaşın eşiğine getirmeye hiç niyetimiz yoktu... Biz bizim petrol arayan gemilerimizı denetim altına aldık, $iz de lütfen alm ve kendi karasularınızın dışına çıkmasın sizin gemiler de..." Papandreu, Akıman'a Atina'da bu yumuşak havayı aktarırken, Brüksel'dekı Amerikan generalleri, Yunan generallerine karşı hiç de bu ölçüde yumuşak görünmüyor. VVashıngton'dan aidıkları talimat doğmltusunda Amerikan generalleri Yunanlılara bindiriyor: "Sizin yüzünüzden NATO içinde savaş çıkacak... Bıktık artık bu gerginlik politıkasından... Türkiye ile neyi alıp veremiyorsunuz, anlamak guç..." Yunan generalleri suskunluklannı korumaya çalışırken, ulusJararası kulis ilk kez "iki başbakan acaba buluşur mu?" doğrultusunda sorular ortaya atıyor. Işte Papandreu'dan Özal'a ilk gelen mesaj bu hava içinde kaleme alınıyor. "Mesaj diplomasisinde" iş öyle bir noktaya geliyor ki, "mesajlann ıçenği" aslında önemıni yitiriyor. Başlı başına mesaj yollamak ve karşılıklı bu diplomasiyi sürdürmek. mesajlann içeriğinden daha önemli hale geliyor. işte tam bu noktada, mesaj diplomasisinin olgunlastığı bir noktada ilk kez "Davos'ta buluşmak" sözu gündemdeki yerini alıyor. Bizdeki 29 Kasım genel seçimlerinden hemen birkaç gün önce, Atina'dan bir rüzgâr esiyor. . "Eğer Özal tek baştna iktidara gelirse, Davos'ta görüşme otanağı bulunabıhr" türünden bir rüzgâr... Bu rüzgâr Başbakan'la birlikte "ince ayrmtıyla seçümiş heyeti" ve bir gazeteciler kafilesini önce Zürih'e, bugün de Davos'a atıyor... Ancak, rüzgâr burada bir sürpriz yaratıyor. İsviçre'nin ve uluslararası jet sosyetenin her ytt bu mevsımde alıştığı karı getirmiyor. İsvıçre'de ve "kayak rmrkezi" Davos'ta kar yok. Bunun yerine bol kulis var. Para ara kısılacak Tahkakale'de döviz kurlannın aşırı yukselmesi ve bazı bankalann da döviz spekülasyonuna girişmelerinde piyasadaki Türk Lirası fazlahğının da etkili oldugunu belirten yetkililer, önümuzdekı günlerde para arzının kısılacağın; ve bu yolla dovize olan talebin kınlmasına çalışılacağını kaydettiler. Doviz spekülasyonunda, devaluasyon beklentilerinin yanı sıra, hayalı ihracatçılann doviz taleplerinin de etkili olduğu belirtilerek dövizde istikrann sağlanabılmesi için alınacak önlemlerin, ihracata yonelik parasal teşviklerle birlikte değerlendirilmesı gerektiği ifade edildi. Hazine'nin nakit açığı Verilen bilgiye göre, Merkez Bankası dovizde istikrarın sağlanabilmesı için önümuzdekı donemde Turk Lirası arzını kısmaya çalışacak. Ancak, bu konuda en buyük guçlüğün ise Hazine'den kaynaklandığı belirtiliyor. Hazine, surekli artan nakit açıkları nedeniyle dış borç ödemeleri için Merkez Bankası'na yaptırdığı döviz transferlerinin karşılıği Turk parasını zamanında yatırmıyor ve bu durum emisyon artışını önemli ölçüde köYıldız Üniversitesi kimliğimi kaybettim. Hükümsüzdür. SEHER TURAN BROŞUR ISTEYIN K^rslanm ; Bnnsh Ccuncıl taratından crarnnştı' Areis Fclco vyesuJtr BTA Ömer Yazgan 1957 Ramazan Yukarıgöz 1959 Erdoğan Yazgan 1959 Mehmet Kambur 1954 İNGİÜZÜSANOKUUARI DANIŞMAMERKEZİ Cumhuriyet Cad 173/1 BFImadağ 80230 Istanbul Hılton Otelı Karşısı Tel (1)148 3 9 / 7 148 794313296 84 Tlx 27498 TUSMTR Fax (1)132 97 29 tursem ölümünüzün 5. yıhnda sizleri unutmadık. Unutmayacağız. AİLELERİ VE DOSTLARI ADINA GÜLDOĞAN YAZGAN
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear