23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET/10 19 EYLÜL 1987 YALTA'DAN NEW YORK'A •• Bir Kırım Tatarmın U y K U S Ü ŞEBNEM ATİYAS 947 senesinde müttefîkler, Avrupa'da bulunan yabancıların kimliklerini tespit etme kararı gldılar.Biz hepimiz Tiirk olduğumuzu söyledik. O sırada Amerikalılar Türk hükümetine nota vermiş, "Avrupa'da 2025 bin adamınız var, tehlikeli bir grup, kim bunlar" demiş. tktidardaki tnönü Paşa'nın paçaları tutuşmuş... POLİTİKA VE OTESİ jyl FiTJ IYI r i l I İV rjİT| /K11 1 GÖSTERlCtLERE POLİS KORDONU Tatarlann, anayurtları Kırım'a donmek için yaptıklan gösterüere Kremlin'den fatla sert bir tepki gelmedl Güvenlik güçlerU temmuz ayında Moskova 'da yapılan gösterilere katılanları kordon altına almakla yetindl 'Başımıza CIA kuşu kondu' Zaman hızla akıp geçmiş 194O'lı yıllarda. lttifaklar kurulmuş, ittifaklar yıkümış, kazanacak gibi görünenler kaybetmiş, kaybetmiş görünenler kazanmış. tnsanlar ne olacaklannı düşünmeden, neler olduğunu bilmeden oradan oraya çalkalanıp durmuşlar. 194O'lı yılları Avrupa'nın, yepyeni bir yığın dünyanın kumlduğu zamanlar. New Yorktaki Libya evinin misafırhanesinde, Kınm Tatarı Rauf Hacıoğlu'nun hikâyesindekinin aksine ortalık yavaş yavaş karardı. Söyleşiyi ışıklan yakıp havanın kararmasına aldırmadan sürdürdük. Bu sırada kamplann FransızJarın yönetimine venleceği dedikoduları çıktı. Bu dedikodu Fransızlarda komünizm olduğuna inanan Tatarlan ürküttü. Bulunduklan kampları terk etmeye ve Amerikan işgal bölgesindekı kamplara gitmeye karar verdiler, nitekim Bavyera'ya geçip Münih'te bir kampa yerleştiler. Tatarlar, Amerikalı askerlerin ordudan soyup getirdiklerini Almanlara satarak karaborsayapıyordu CIA kuşu başlanna kondu "Bu arada millet karaborsaya devam ediyor, Amerikan askerlerinin hepsi haydut, orduyu soyuyor bize getiriyorlar, onlardan alıp Almanlara saüyoruz. tnsanlar zeagin olmaya başladt. Derken efendim, bir gun CIA geldi, CIA (Amerikan İstihbarat Teşkilatı) bizim başımıza kondu. 1947 senesinde müttefikler Avrupa'da buiunan yabancılann kimliklerini tespit etme karan aldılar. Bir ko Harbin bittiği nasıl belii oldu Almanlann kamplarından kaçarak Isviçre sınırına kadar gelen yirmiotuz Kınm Tatarı aile Turk plmadıkları anlaşılır da tekrar Sovyetler Birliğine yollanıverirler korkusuyla sınır yakınında bir süre kalıp, ne olup bittiğini anlayıncaya kadar beklemeye karar verdiler. Hacıoğlu şöyle devam etti: "Biz orada kaldık, bir iki hafta oturduktan sonra bir gün dörtbeş Amerikan tankı belirdi. Yöredeki Alman askerleri ne yapacaklannı şaşırdılar. Bu arada mayısa gelmişiz. Radyolarda bir gün efendim du>duk ki Hitler olmüş. Beriin işgal edilmiş. Harp bitmiş. Harp bitti diyoruz ama nasıt bittigini de anlamıyonız. Ahnanlara sorduk, harp bitti, bu Alman askerlerinin burda işi ne diye, onlar da Amerikalıların gelip askerleri alacaklannı sövlediler, o geJenler meğerse onlan göturmek için gelirmiş. Amerikan birliği geldi, önumuzden böyle Eumm... diye geçtiler aşağı bir İsviçre hududuna, bir İtalyan hududuna nobetçi koydular. Döndiiler köye bir de mutatar koydular, bir Amerikan hipisi. Çıktılar gittiler. Biz şaşırdık, şimdi ne yapacağız diye Derken biz bir yandan beklivoruz, bir yandan da seyrediyonız. Alman askerleri top heyecanını ses tonunda aynen aktararak anlatmaya devam etti: "O zaman bütün haberleri muniazaman alıyorduk, nerde ne olmuş en önce biz duyuyorduk. Kimden, nerden, nasıl alıyorduk bilmiyorum ama bir şey oldu mu kulaktan kulağa hemen yayılıyordu. Aynı şekilde oğrendik MİT'ten bir yüzbaşı geliyor diye. Nitekim adam çıktı geldi bir gun. Hem sevindik hem korktuk, gele gele de bir şarklı gelmesin mi, uzun boylu, ince burunlu, simsiyah bir adam. Dedik ki bu Ermeni. thsan adında bir yüzbaşı. Geldi, bir ofis verdiler buna. Bu arada bizim kampta hayatımız tam bir hayat... Futbol takımımız var, boks takımımtz var, yüksek yanşmalara giriyorıu, dayak atıyoruz. Ne diyorsun yaşıyonız yani.. Bu adam da bizlen ' beraber başladı eğlenmeye. lyi de bir adam çıktı. Tenis oynuyor, tiyatro kulübü kurduk. Böyle bir si pohpohladı. sonra vermiş olduklan bu bilgilerle Türkiye'ye sığınmamızın ünkânsu olduğunu soyledi. Kampta herkes artık Yuzbaşı'nın Turkiye'den gelmiş olduğuna emindi. Aynca gecen sıirede herkesin guvenini kazanmıstı. Ona her şeyin doğrusunu söylemeye karar verdiler. O da Türkiye'ye alınmalan için elinden geleni yapacağına söz verdi. Onun uzerine başladık yeniden, Adım Rauf Hacıyev, Yaîta'da doğdum, Almanlarla biriikte önce Romanya'ya geldim falan diye ardatmaya başladık." Yüzbaşı her şeyi bu şekilde yeniden düzenledi, raporunu TBMM'ye sunmak üzere hazırladığını söyledi. Ve sözler verilip alınarak, uğurlama törenleriyle kamptan aynldı. Hacıoğlu bu arada yuzbaşının raporundan bir kopye de Amerikahlara verdiğini kendilerinden gizlediğini söyluyor. Yüzbaşı bu raporda kampta yalnızca 36 kişinin Turkiye'den geldiğini belirtince Amerikan kuvvetleri Balkan Türkleri'nin kamplarda kalamayacaklarını açıkladılar. Usta gibi reis de herkese söylenmez. Belli bir raconu vardır. Reis sozü, takacılar arasında benimsenmiş, sonra yayılmıştır. Takacılar, filan kaptan yerine filan reis deıier, bu da kaptan anlamına gelir. Bir de reis çağırması dil peiesengı olur, önüne geienı gemici olsun olmasın reis diye çağırırlar. Reis, Bedri Rahmi'nin dilınin çengeli idi, her önüne gelene takılırdı "Bak reis". Bundan olacak, Bedri'yi de yakınlan reis diye çağınrlardı Bedri Rahmi'ye göre herkes reisti, herkese göre Bedri Reis'ti Yakınlannca prof., ressam, öğretmen, arkadaş, dost kişilığinden baskın getirdi reisHği... Kimileri de selamı, merfıabayı, üstadı kullanıhardı. Geçende bıryazımda Muhıttin Reıs'ten söz etmıştim. Yakınlan ona ya reis derier ya da Muhittin Ağabey. Kuçük, büyuk herkesin ya reisi idi yadaMunittin ağabeysi. Malda mülkte, parada pulda gözü yoktu. Yaz kış bir ceket, bir pantolonla gezerdi. Yazsa ceketi omuzuna atar, kıssa iyice sarınırdı. Yakasını ceketin kulaklanna değin çeKer, gideceği yere yollanifdı. Taşköprü'ye savcı atandığında, "Ne olsa Istanbul uzlemi, dunmuş gelmliş" demiştim. Yakın dostu Refet Ütgenaip duzeitiyor, dediğim gibi değilmiş. Bölge ormanlık, köylüler durmadan ormandan bir şeyler kesiyoıiar. Kolcular da yakalryor. Orman suçu ışlemekten mahkemeye verıyorlar. Yaxalananlar ya para cezası verecekler, ya hapis yatacaklar. Ormandan eşek yüku odun alan koylülerde ise para yok!.. Hapse gırecekter, buna Reis'in yüreğt dayanmıyor. Savcı yardımcılığı maaşından ne varsa veriyor para cezalannı.. Ama yetmtyor. Sonunda Adalet Bakanı'nın karşısına çıkryor: "Benı savcı yardımcılığından ahn, kalem efendi» yapmT "Ne demek kalem efendisı?" "Adliye katemMe sıradan bir memur yapmr Bakan, Reis'i şöyte bir suzer, "FesuphanaKah.." der, basından savar. Reis kalem etendısi de olamayinca basar istitayi, savcı yardımcılığından çekılir Ben istanbul öztemı dıyordum. Aslı, köylüierin odun çalıntılarına parasının yetismeyışi imiş. Refet Ülgenalp, bir dönemde, Cağaloğlu'nda bulduğu bir göztuk bir harabeyı yazıhane yaparmış. Kitapltğın eksikliğını sezen Reis, serde marangozlugu var ya, tutmuş bir kiiaplık yapmış. Masraf olmasın diye Besiktaş'tan Cağalogluna değin sırtiayıp getirmış. Yeri Yıldız, Oörtyüzlüfınncesme sokağı degil mi? Tıbbıye'de öğrenci (şimdi prof.) bir arkadaşları var Eline para geçti mi bunları Boğaz'a palamut yemeye çağırryor. Kafayı buldular mı yayan yapıldak yoladusüyorlar. Sarryer'den Dıvanyolu'na. Hasip'ın kahvesine değin yuruyortar Reis artık savcılıktan aynldı ya, işsiz güçsüzdur. Eskiden "ta/ıarrT derterdi, şimdi sivil polis ya da siyasi deniiiyor. Onlardan biri, bir gün Reıs'e: "Ne is yaptyorsun?" diye soruyor. "Ben mf?" "Evet, sen!.." "Horoz döğüşünde yan hakem dururvm." Biz Reis'in her gün tazelenen serüvenlenni şurdan burdan işitirdik, doğrudur Ama Ankara'da Hergete Meydanı denılen yerde bir Aşiret Hanı vardı. Yolu başkente duşen yolsuzlar gelir, burada barınıriardı. Herhalde Reis'in Adalet Bakam'na, "Sen/kalem efendlsiyapın!" dediği yıllarda olacak, Reis de gelip buraya düşmüştü Buraya düşenlerin şimdikı ünlülennden kımler yoktu kil.. Yasar Kemal, Rıfat llgaz, Arif Damar. Cahit Srtkı (pansiyon bulana değin) Asıret Han'ın konukları olmuşlardır. Şimdi hepsini anımsamıyorum, daha başkaları da vardır. Han, bir avlunun çevresinde tek tek dizılmış odalardan oluşuyordu. Köylüler gelir, hayvanlarını avluya bağlarlar, odalardan birine çekilirlerdi Reis yemek pişirırdı. Elinden pişirmek de geliyordu Taşradan gelen ünıversite oğrencileri baba evinden bulgur, kurufasulye, mercimek, yağ, peynir getınrlerdı. Bunlardan, Reis her aksam bir yemek uydururdu. Taşradan gelen nevaleler imece yoluyia oradaldlerce yenilirdi. Aradan neredeyse bir yarım yüzyıl geçti. Reis çoluk çocuğa karıştı. Oğlu boyunca olmuştur. Belki ufak bir emekliliği bile vardır. Arada bir btzım yokuşta rastlasır, hal hatır sorarız: Nasılsın Reis? iyiyim... Ben de.. Hadı eyvallah!.. Horoz Döğüşünde Yan Hakem Tito'nun sürprizi "Neyse biz onu yolcu ettik, uçaga bindi, uçarken efendim Yugoslavya'nın üzerinden geçiyorken hava hattını ihlal etmiş, Tito da basıyor bombayı buna. Aşağıdan uçağı duşürüyor. Yüzbaşı yaralanıyor. Bu arada ölen de olmaraış, haydi bizi aldı mı gene bir telsş, bizim butün evraklar yine komünistlerin eline geçti diye, kampta kabız geçiriyoruz. Olaydan bir hafta sonra Amerikan cemseleri dayandı kapıya. Raporu inceleyen Amerikalılar evraklarla birlikte ayırdılar bizi. Hepimizi kamptan dışarı attılar. Bizi Almanlann flüthtlingskommissariat' dedikleri Turkiye'de iskan müdüriüğü gibsi, muhacirleri iskân eden kunımun mahryetine verdiler. Almanlar Amerikalılardan korktuklan için bizi dağıttılar oteUere. Oteiler: hepsi boş. lurisi filan yok o zaman, otellere yerleştik. Tabii artık kendi nafakamızı kendimiz temin etmemiz lazımdı. Vurduk işi karaborsacılığa, şurda burda haydutçuluğa, çalışmak yok. Çalışmıyonız, böyle iki sene idare ettik." GAYRİ MENKULÜN AÇIK ARTTIRMA İLANI ÇORLU İCRA DAİRESİ'NDEN v ^ Müflis TüpkoTüp ve Kompenent San. Tic. A.Ş.'neait gayri menkullerin satılmasına İstanbul 2. lflas Memurluğu'nun 1986/41 sayüı dosyasından karar verilmiş olup, saulacak gayri menkuUerin cinsi, adedi, kıymeti ve evsafı: 1 TAPU KAYTTLARI tLE tLGİLt BtLGtLER: Gayri menkuller, Tekirdağ ili, Çorlu ilçesi, Kırkgöz köyü hudutlan içinde olup 7 (yedı) parçadan oluşmaktadır. Çorlu Tapu Sicil Müdürlüğü'nden gönderilen, tapu kayıt örneğine göre: Kütük 686 687 691 692 688 689 690 Parsel 695 6% 700 701 697 698 699 Miktar 10150 m1 9600 m1 17150 m ! 22300 m' 19800 m1 19500 m' 23050 m1 Kayıt örnegindeki muşterek özellikler Pafta F.19.d.05.C Cinsi Mevkü Tarla Asfalt Boyu R adyolarda bir gün duyduk ki, Hitler ölmüş. Harp bitmiş. Harp bitti diyoruz, ama nasıl bittiğini de anlamıyonız. Alman askerleri silahlarını, vasıtalarını topladılar, gittiler bir yere. Biz beklemeye başladık. ladılar silahlannı bir yere. Vasıtalannı bir araya topladılar, yirmiotuz bin asker. Gittiler bir yere, nereye gittiklerini bilmiyorum. Biz kaldık köyiin içersinde. Sonra bakük koyun biraz dışında bir Alman askeri hastahanesi var, barakalardan, biz dedik ki gidip orada oturahm. Ora>a yerleştik." Böylece bir bekleme sureci başladı. Ne yapacaklannı bırakarak kararlaştırmadan, işleri biraz da oluruna beklemeye başladılar. Neyi bekledikleri bile belli değil. Bir sure de boyle geçti. Bir gün köye muhtar bırakılan 'hipi' Amerikalı teğmen yanında sanşın bir Alman kız arkadaşıyla ufukta belirdi. Alman barakalarına yerleşmiş bu kalabalığı fark edince hayretten önce ne yapacağını bilemedi, sonra onlara kim olduklarını sormayı akıl etti. "Hemen karşımızda bir dağ vardı, terk edilmiş maden ocakları duruyor, teğmene Almanlann bizi o ocaklarda caltşürdıkJannı söyledik. Şimdi harp bitti, biz burda kaldık böyle dedik. Yalan söyledik yani. Inandı adam. Ne yeyip ne içtiğimizi sordu bize, biz ıhh mıhh yaptık. Halbuki sağdan soldan vağma filan yapük, askerden filan loplaraıştık yani bayağı erzak. Zaten ilk yaptığımız işler bunlardı. Kaçınr mıyız? Öyle deyince teğmen telaşlandı. Bir saat sonra donuyorum siz, burda bekleyin deyip atladı jipin uzerine, kızı da unuttu, döndtt." Ttirkiye kabul ediyor Bu arada Yüzbaşı İhsan Yugoslavya'dan yaralı olarak Türkiye'ye teslim edildi. Raporunu Türk makamlanna teslim etti. Mecliste tartışıldı ve bu insanlan kabul etme karan çıkarıldı. Ancak bir ön mülakat için yeni bir heyet gönderüdi. Bu heyetin TEK AMAÇ KIRIM'A DÖNMEK tkinci Dunya Savaşı sırasında Nazüere yardım ettikleri gerekçesiyle Stalin tarafından Kınm'dan sürdürülen Tatarlann tek amaa, anayurtlannageridönebilmek. Genç, yaşh tüm Tatarlar, Kremlin'den bu izni aiabilmek için, çeşitli gösteriler yaptılar. (Foto&raf: AP) misyon kunıp, kim kimdir araştırmaya başladdar. Biz hepimiz bu komisyona cevap verirken Türk olduğumuzu söyledik. Bu arada diğer yabancıların kimlikleri ve milliyetleri tespit edildi, herkesi yavaş yavaş memleketine yoUamaya karar verdiler." süre geçti aradan..." "Derken, yüzbaşı başladı teker teker çağırmaya kampta bulunanlan, kimlik tespiti yapılması için gerekli bilgiler, ana adı, baba adı, nerde doğdun, nerde oturdun... gibi sorular soruyor. Şimdi adam soruyor ana adın: Cevap Emine, baba adı: HUseyin, nerde doğdun: Tekirdagü! Sen Tekirdag'da mı dogdun? Sülalem Tekirdag'da doğdu. Neresinde: Bostanlı sokak 25 numara. Bunu ispat edecek bir vesikan var mı? Yok yüzbaşım, vesika mesika ne arar, burda harp oldu!!! Bütün Almanya'da taş üstünde taş kalmadı, carumı zor kurtardım, bende vesika ne arasın... Herkes ağız birliği etmiş gibi aynı şeyleri söyledi. Baztlanmızda sahte vesikalar vardı ama onlan daha önce Amerikalılar anlamaz diye onlara gostermiştik, yüzbaşı yazdı, yazdı, damgaladı, imzaladı. O vesikalan ona gostermedik, kolay anlar diye. Tahkikat bittikten sonra yüzbaşıyla da iyice ahbap olduk, bu arada dışarda kıtlık devam ediyor, biz de karaborsaya devam ediyoruz. Harp sonrası Almanya'da hajat kaynıyor, danslara gidiyonız, birlikte eğlencelere gidiyonız. Falan derken. tabii bu bizimle kay naştıkça anladı anlatılanların yalan olduğunu, önce lisanımız bizi ele verdi. Şuphesiz ki efendim, şimdi konuştuğumuz gibi konuşmuyoruz o zaman, aksanımız var, kelimeleri yanlış kullanıyoruz. Ergeç anlaşılacaktı zaten." En iyisi Türk olduğunu ilan etmek Bir sure sonra Amerikan işgal kuvvetlerinin Avrupa'nın çeşitli yerlerinde Almanlarca çahştınlan yabanaları kamplara toplama karannı öğrendiler. Bu kamplardan memleketlerine geri gönderileceklerini düşünduler. Bu fikir hepsini tedırgin etti. Kınm'a geri dönmek isterniyorlardı. Bu nedenle hepsi ağız birliği etmişçesine Türk oldukiannı söylemeye karar verdiler. Ailelerin ihtiyarlan toplandı, en doğru kararın bu olacağı konusunda fikir birliğine varıldı. Rauf Hacıoğlu ve ailesi Avusturya'nın Landeck şehrinde bir kampa gönderildüer. O zaman bu kamplar için Almanlann kışlaları kullanıldı. Kampta herkese birer oda verildi, yemek içmek boldu, hem de öyle boldu ki, çikolatadan süte, Amerikan sigarasmdan Fransız peynirine değin her şeyi bulmak mümkundü. Dışarda ise müthiş bir kıtlık vardı, savaş yıkıntılarının arasında Almanlann köpekleri bile yedikleri dedikodulan dolaşıyordu ortahkta. "lyi beslediler bizi, şimdi biz biraz beslendik, huysuzlanmaya başladık tekrar, ne olacak bizim sonumuz diye. Öyle tuhaf bir dunım ki Turküz digeceğiz, ama ne Turkçe biliyoruz doğnı diinıst, ne Türk bayrağını tanıyoruz. Bir kerv berkes kapısının önunde kendi bayrağını asıyor, biz ne asacağımızı şaşırdık, bilmiyonız ki Türk bayrağı nasıl, biri yeşil bir bezin uzerine, bir ay yıldız yapmış, altına da lahilahiillah gibi bir şey yapmış arap harfleriyte, onu astık bir süre, sonra biri çıktı da böyle bayrak olmaz dedi değiştirdik." icfhde Ata Savun da vardı, o zaman İskân Bakanı olan Ata Savun ve beraberindeki heyet Frankfurtta kurulan Türk konsolosluğunda işlemlere başladılar. öte yandan Batılı müttefıklerin Sovyetlere karşı tutumu da değişmişti. Sovyetler Birliği'ne gitmek istemeyenleri zoraki geri göndermeye çahşmıyordu. Mecburi teslim olayı kaldınldı. Amerika bu durumda olan insanlann kolay goç etmelerini sağlayacak bir statu tanıdı. Bunlara 'yerinden olmuş kişiler' DP (Displaced Person) statüsü verildi. Bu kişiler göç imkânlarından yararlanabileceklerdi. Aynca Balkan Türkleri de UMRA'nın kamplarına ahndılar. JL ürk hükümeti Mecliste bir karar alıyor, bir MİT yüzbaşısı gönderiyoriar bize. Nitekim adam çıktı geldi bir gün. Tahkikat bittikten sonra yüzbaşı ile iyice ahbap olduk, birlikte zamparalığa gidiyonız. Karaborsaya başladık yeniden. T olup kapsadığı toplam alan 121.550 m'dir. 2 İMAR DURUMU İLE İLGtLİ BtLGtLER: Tekirdağ Valiliğı Bayındırbk Müdürlüğü'nün 3.9.1987 tanh 02/116.184876 sayüı yazüannda yukanda nitelikleri yazılı gayri menkullerle ilgili olarak: (Söz konusu parseller için 6785/1605 sayıb yasanın ek 78 maddelerine ilişkin yönetraelik hükümlerince, lmar ve İskân Bakanlığı'nın 26.6.1978 tarih ve Pl: 590431305 degışiklık no.su ile fabrika alanı olarak onaylanmıs 1/1000 ölçeklı mevzii imar planı bulunmaktadır. Aynca arazileı üzerinde toplam 10649ra1üısaat alanlı 20.7.1978 tanh ve 2/2 sayüı yapı ruhsatı ve 15.3.1979 tarih ve 17 sayüı yapım izinleriyle kurulmuş TELEVİZYON TÜPÜ FABRİKASI TESİSLERİ BULUNMAKTADIR şeklindeki) ımar durumunda bir dcgişiklik olmadığı bildirilmiştir. 3 HALİHAZIR DURUMU VE BİIİRKİŞt İNCELEMESİ tLE tLGtLt BtLGtLER: Dosyada raevcut 10.6.1987 tarihli, bilirkişiler Makine Mühendisi Mustafa Varh, tnşaat Mühendisi Nezir Alkoç ve Elektnk Mühendisi Gürbüz Çelebi tarafından düzenlenen 13 (onüç) sayfadan ibaret rapora göre gayri menkul üzenndeki ana yapılar: 1 Kapı giriş binası, 2 lmalat bloku, 3 Depo binası, 4 Bakımlojmanyemekhane, 5 Kimya laboratuvarı, 6 Porapa ve demin su binası, 7 Kazan binası, 8 Mekanik atölye, 9 Tali trafo, 10 Ana trafo, 11 LPG, oksijen, azot sahası, 12 Çokeltme havuzu, 13 Dinlendirme havuzu, 14 Boru köprüleri, 15 Fosseptik ve pıs su kanallan, 16 Kuyular, 17 Yollar, 18 Çevre düzenlemesi ve çitler (D) Bölümü'nde kaldırraa ve taşıma araçlan, taşıtlar, mutfak aracları, çeşitli büro mefruşat ve eşyaları bilirkişı raporunda ayrıntıh olarak tanımlaması ve değerlendirmesi yapılmıştır. 4KIYMETt: Gayri menkule arsa bedeli olarak m1 3500. TL'den tamamına 423.000.000. TL, inşaatlar toplamına 1.498.160.000. TL, makine ve donanımlar toplamına 7.135.400.000. TL.'si olraak üzere toplam 8^)56.560.000. TL'si değer takdir edilmiş olup bu degerden % 7'lik bir yıpranma ve değer kaybı olarak 563.959.200 TL.'si düşüldükten sonra tesisin tüm değerine 7.492.600.800. TL.'si (Yedimilyardörtyüzdoksanikımılyonaltıyüzbinsekizyuz) satışa esas kıymet takdir edilmiştir. 5 SATIŞ GÜNLERİ VE ŞARTLARI: 7 parçadan oluşan gayri menkuller müstakil bir hüviyet arzetmiyor ise de bu gayri menkuller üzerinde tesis edilmiş televizyon tupu fabrikasının ekonomik degerinin korunabilmesi amacı ile tüm gayri menkullerin üzerindeki tesislerle makine ve donanımlan bilirkişi raporunda yazılı mutemmim cuz ve tefemıat ile birlikte satışa çıkanlmasına ve satışın bu şekilde ifasına karar verilmiştir. Sauş 26.10.1987 Pazartesi günü saat 14.0014.30 arası Çorlu lcra Memurluğu'nda açık arttırma suretiyle yapılacaktır. İlk arturmada muhammen bedelin % 75'inı ve satış ve paylaştırma giderlerini karşılamak suretiyle en çok arttırana ihaie olunur. Boyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok arttıranın taahhüdü baki kalmak şartı ile 5.11.1987 Perşembe günü aynı yer ve aynı saatte ikinci defa arttırmaya çıkanlacaktıı. Bu arttırmada da muhammen bedelin % 50'si ile satış ve paylaştırma masraflarını geçmek şartıyla en çok arttırana satılacaktır. Satışa iştırak etmek isteyeceklerin muhammen bedelin °?o 10'u kadar nakit veya milli bir bankanın teminat mektubunu vermek zorundadır. Binde üç ihale karar pulu, °7» 12 Katma Değer Vergisi, dellaliye resmi ve tescil ve tüm tapu harçları alıaya aittir. Birikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. Satış bedeli hemen veya verilen mühdet içinde ödenmezse 1.1 Kanunu'nun 133. maddesi gereğince ihaie feshedilir. tki ihale arasındaki farktan ve *!t 30 faizinden alıcı ve kefilleri mesul tutulacak ve hiçbir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edilecektir. Şartname, ilan tarihinden ıtibaren dairede açık olup, masrafı verıldiğinde bir örneği gonderilebilır. Satışa iştirak edenlenn şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayüacaklan, başkaca bilgi almak ısteyenlerın 1986/357 Tal. sayılı dosya numarası ile memurluğumuza başvurmaları ilan olunur. Adam başı 2850 dolar "Türkiye Sovyetlerle ilişkilerinden dolayı, UMRA'ya Avrupa'da Sovyet ülkelerinden çıkmış insanlan ancak siz bana gönderirseniz alınm, aksi takdirde kendi isteğimle kabul edemem deyince, Amerika'nın inisiyatifı ile bu insanlann Türkiyede mülk edinmeleri için adam başı 2850 dolar verildi, yol masraflan karşılandı ve herkes Türkiye1 ye gönderüdi. Almanya'dan hepimiz Türkiye'ye gelmek üzere harekete geçtik. 1948 yılında Cenova'dan kalkan Ankara gemisine binip, Tarsus'a geldik. Bir kısmımız da trenle lstanbul'a geldi. Turkiye'de bizi iskân müdurlüğüne bağladılar, iskân müdüriüğü herkesi bir yere dağıttı, ben Istanbul'da kaldım, iskân müdürlüğünün verdiği haklardan faydalanmadım. Buna da Türkçe bilmemem neden oldu, çünkü mevzuatı anlayamadım. İstanbul'u kapalı bölge ilan ettiler ve herkesi Tekirdağ, Eskişehir, Konya, Bilecik, Ankara gibi yerlere dağıttılar" *• Hacıoğlu diline, geleneklerine, göreneklerine yabancı olduğu Turkiye'de ancak iki yıl kaldı. Sonra DP statüsünden yararlanarak ABD'ye gitmeye karar verdi. Nevv York'ta çok daha önceleri buraya gelen bir grup hemşerisi yaşamaktaydı, Hacıoğlu da bu insanlann arasına kanştı ve yaşamını New York'ta sürdürdü. İnönü Paşa'nın paçaları tutuştu "O sırada ne oldu ne olmadı bilmiyorum, ama çıkan söylentilere göre Amerikan hukümeti Türk hükümetine nota vermiş, o zaman İnönü iktidarda. lnönu'ye demişler ki efendim senin Avrupada yirmiyirmi beş bin adamın var, yüzde yetmiş beşi bekar erkek, çok tehlikeli bir grup, kimdir bunlar demişler. İnönü Paşa'nın paçaları tutuşmuş. Hemen Mecliste bir karar alıyorlar. bir MİT yüzbaşısını gönderiyoriar bize." Yeni bir seriivene doğru TürkSovyet ilişkisinin en soğuk olduğu, ikinci dunya savaşı ertesinde, Sovyet rejimlerinden kaçmış bir grup insanın Türkiye'ye irtica etmek istemesi Türk yönetimini oldukça zor bir duruma itti. Yönetim önce kesin kez ret cevabına hazırlandıysa da, çeşitli baskılar sonucu "durumu yerinde inceleme karan" aldı. Bu karar, her an geldikleri ülkeye teslim edilecekleri korkusuyla yaşayan, cezalandınlmamak için savaşın ortasında sefalet serüvenlerine atılan, on binlerce insan için son derece önemliydi. Birleşmiş Milletler Libya Daimi Temsilcisinin Koruma Görevlisi Kınm Tatan Rauf Hacıoğlu, akibetlerinin ne olacağını bilmedikleri, her an yeni g : şmeler bekledikleri o günlerin Adım Hacıyev, Yaîta'da doğdum "Yüzbaşı İhsan bir gün herkesi çagırdı, önce Sovyet rejimlerinden kaçmış olduklan için herke BİTTİ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear