23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/14 13 EYLÜL 1987 Sonbahar modasında pastel renkler gözde Ereğlfde 9 küo esrar ele geçîrîldi EREGLİ (AA) Konya'nın Ereğli ilçesinde yapılan operasyonlarda 9 kilogram esrar ele geçirildi. Olayla ilgili 3 kişi gözaltına alındı. Bulvar Caddesi'nde devriye gezen polisler, şüphelendikleri Mustafa Işık ıle Memiş Sartaş adlı kişilerin üzerini aradılar. Aramada, şahıslann üzerinde toplam 1 kg. toz esrar bulundu. Soruşturmarun genişletilmesi sonucu operasyonlara başlayan güvenlik ekipleri, Şemsettin Yüdırım adlı kişinin evinde yaptığı aramada 8 kg. esrar daha ele geçirdi. Yetkililer, 3 kişinin gözaltına alındığını belirterek, soruşturmanın sürdürüldüğünü söylediler. Edirne Huzurevi Edirne Valiliği'nce yaptınlan ve yapımına 1984 yılında başlanan huzurevinin, gelecek yıl hizmete açılacağı bildirildi. Edirne Valisı Yılmaz Ergıın, yaptığı açıklamada, inşaat çalışmaları hızlandırılan ve halen yüzde 80'i tamamlanmış dunımda bulunan huzurevinin, gelecek yılın şubat ayında bitirileceğini kaydetti. 1 milyar liraya mal olacak 5 katlı huzurevinde, çamaşırhane, mutfak, yatakhane, oturma salonlan ve revir bulunacak. Ürgüp festivali iptal edildi ÜRGÜP (Cumhuriyet) Her yıl 1416 eylfll tarihleri arasında düzenlenen Ürgüp Türizm Bağbozumu Festivali iptal edildi. Konuyla ilgili olarak bir açıklama yapan Urgüp Belediye Başkanı Kürşat Numanoğlu, festival masraflannın 50 milyon lirayı bulduğunu belirterek, "Bu miktar belediyemiz için çok büyük bir yüktür. Bundan böyle bu paranın 10 milyon lirasıyla her yıl 200 fakir çocuğu sünnet ettireceğiz. Bu durumda hem belediye bütçesinden 40 milyon lira tasarruf yapacağız, hem de hayır isleyeceğiz" dedi. Numanoğlu tasarruf edilen paranın da Urgür/ ün çarşı merkezindeki parke taşlarının düzenlenmesi ile asfalt dökümünde kullanılacağını bildirdi. Avrupa güzelimiz Neşe Erberktn odmı verdiği ve yönettiği "Erberk Casting Production" manken fotomodel ajansuun düzenlediği moda thow, Airport Disco'da yapüdu Aralannda PabttUmd Zeki Triko'ruın da buhtnduğu 7ftrmanm bu ytbn sonbahar krtasyonlan sunuldu, erkeklerde dökümlü bol pantolonlar, kadmiarda uztm yırtmaçh etekler revaçta. Daha çok pastel renklerin kullanddıiı giyimteri, kadmiarda haflf topukiu, erkeklerde kahpt rugan ayakkabüar tamamayor. Hakkâri'de petrol bulundu HAKKÂRİ (Cumhuriyet) Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Batman Bölge Müdürlüğü'nce iki aydır Hakkâri yöresinde sürdürülen petrol arama çalışmalanndan olumlu sonuçlar alındığı bildirildi. (Fotoğraflar TARIK ERSOYSlNA KOLOĞLUJ son, Hoüywood ürüülerine veruen jöhrtt yüdızlanndan 1953'üncüsünü alan sanatçt oldu. Sinema fUmlertrUnyaru an TV dizüerinin de vazgeçümez ytidızı olan Angie Dickinson lundisineverüenpiaketOe, Hoayyvoodyotunadöşenenvekendi adtnt taşıyan yüdızm yarunda poz verdL Dickinsoriın HABERLERİN DEVAMI The Economist (Baştarafi 1. Sayfada) miştir. Türkiye'nin NATO'ya sadakati olmasaydı, Amerika Birleşik Devletleri'nden sonra üye ülkeler arasında en kalabahk orduya sahip olmasaydı, bu darbelerin Türkiye'nin itibanna vcreceği zarar daha fazla olurdu. Bu haftaki iki gelişme, ordunun sıkılacağı türden daha başka gelismelere isaret ediyor: Halkoylaması ve kasımda genel seçim. Şansın da yardımıyla ordu, Türkiye'nin siyasal temellerini sağlamlastırabilir. Halkoylamasının yapılmış olması, Basbakan Turgut özal için hiç de olumlu bir puan değildir. Parlamento, generaller tarafından 1980'de yönetimi devralmalanna yol açan yıkıcı çözülmeden sorumlu tutulan siyasetçiler üzerındeki yasağı kaldırmaya karar vermişti. özal ise halkoylamasını tercih etti ve dolayısıyla da gereksiz bir çekişmeyi... Secmen küçük bir çoğunlukla iki eski başbakanın yasaklannı kaldırdı. Bu iki kişi şimdi kasımdaki seçime girmeye hak kazandı. özal bu kişilerin dönmesine karşı olduğundan şimdi otoritesi sarsümıştır. Yine de halkoylamasının sonucundan memnun olmalıdır. Yasağın sürmesi yönünde oy kullanan yüzde SO'nin çoğu özal'ı kasımda destekleyecektir. Bir kıl farkıyla yasağın kaldınlmasım isteyenlerin oylan ise birçok parti arasında bölünecektir. özal'ın, herkese açık bir seçimden çekinmemesi gerekir. Muhalifleri üzerindeki yasagı sürdürmek, ne demokrasiyi geliştirmenin yoluydu ne de Türkiye'nin yakınlarda üyelik için başvurduğu Avrupa Topluluğu'nun hoşuna giderdi. özal'ın en büyük gücü, ekonomiyi ele alış biçimi oldu. Bunu, sıradan bir Yunanlının gelirinin üçte biri kadar kazanan ve yüda yüzde 30'dan fazla enflasyonla karşı karşıya olan "çarşıdaki" Türk henüz fark edemese bile. Serbest piyasacı özal, 1983'teseçildiğinden beri, Türkiye'de gerçek büyüme hızı yılda yüzde S oldu. Bu, herhangi bir OECD ülkesindeki hızdan fazla. Türkiye'nin ihracatının dolar cinsinden değeri yılda yüzde 13 arttı. Bu ise ithalatırun iki katı. özal, Türkiye'nin kredi alabilirligini yeniden sağladı ve desteklemeye dayanan boğulmuş ekonomiyi yabancı yatırıma açtı. Hükümeti telefon, yollar ve elektrik şebekesini de yenilemeye başladı. Bu ekonomik başarı üzerine daha kararlı bir demokrasi kurulabilir mi? Bunun cevabı hem orduda hem de siyasetçilerde yatıyor. Türkler, orduya saygı duyar. Ordu, Müslüman olan ülkelerini, bitmiş bir Osmanlı imparatorluğundan bir cumhuhyete 60 yıl önce geçirerek, Batı yanUsı bir yörüngeye oturtmuştur. Birçok Türk, 1980'de ordunun müdahalesini, binlerce kişinin ölümüne yol açan tatsız şehir terOrünü sona erdirdiği için memnunlukla karşılamıştı. Üç yıl Senra askerler akühca kışlalarına döndüler ve herhalde orada da kalacaklar. Ancak demokrasi Türkiye'de kınlıp dökülmeye hazır hassas bir inanç olarak kalmaya devam ediyor. Birkaç yıl önce, kamuoyu yoklamalarında Istanbul'da insanlann demokrasrye inanıp inanmadığı sorulduğunda yüzde 100 'evet' cevabı alınmıştı. 'Inanmayanlar ne olmalı' diye sorulduğunda ise yüzde 90'ı "vurun" cevabını vermişti. neraller nezdinde antipatik yaptı. Hatta bu yaz genelkurmay başkan adayını azletti. Generaller, özal'ın tslami akımlar konusunda da zaafı olduğuna inanıyorlar. Iran'dan dini serpintüer Türkiye'ye yayıldıkça bu, ordunun başlıca endişelerinden biri. Basbakan, lslami görüşlere fazlaca yakınlık duyanların oylannı aramadı değilse bile, ordunun korkusu yersiz görünüyor. özal, Ortak Pazar üyeliği ile Türkiye'yi Avrupa' ya kilitlemek istemektedir. Yeniden sahneye çıkan Oemirel, güçlü bir sağcı olarak gelecek seçimde özal'a sıkı bir rakip olacaktır. Solda ise Ecevit daha önemsiz bir tehdit oluşturuyor. Ordu her ikisLu de sevmiyor, ancak en az sevmediği ise özal. Bu ise seçmenin, onu seçmesi için bir neden değil. Daha yaşh siyasetçi kuşağının, 1970'İerin sonlarında ordunun müdahalesine kendi sorumsuzluklarının yol actığını hatırlamalan için bir neden. Kasımdan sonra seçilmiş bir hükümet, rnuhalefetin daha ağır bastığı daha açık bir parlamentoda görev yapacak. Şimdi Türkiye'de herkesin serbestçe katılabileceği seçim kampanyasından da önemli olan bu nokta, Türkiye'nin siyasal olgunluğunun gerçek bir sınavı olacak. Gözler Irarfın atağında (Baştarafi 1. Sayfada) baş rol sahibi ve nice handikapların temsilcisi Suriye, bundan böyle bu oyunu bir yandan ABD ve Sovyetler Birliği'nin, diğer yandan lran'ın çizdiği sınırlar içinde oynayabiliyor. Bu saptama, Seyyid Hüseyin Fadlallah'ın bir yorumu mu sadece, onun kişisel siyasi tercihlerinin bir ürünü mü? Hayır. Çünkü aynı saptamayı farklı kelimeler seçerek Fransa Dışişleri Bakaru Jean Bernard Raimoad da yaptı. Fadlallah'ın bize söylediği sözler, ocak ayından beri rehine olarak tutulan Alman Alfred Schmidt'in serbest bırakıhp, Şam üzerinden ülkesine dönmesinden birkaç saat sonra söylendi. Raimond, Schmidt'in serbest bırakılması üzerine olayın bölge politikasına ilişkin lran'ın tercihleriyle ilgili olduğu, Fransa'nm hiçbir rehineyi tüm gayretlerine rağmen bıraktırmayı başaramadığmı biraz da yana yakıla, söyledi. Alman rehine, Beyrut'ta serbest bırakıhyor. Suriyeliler eliyle ülkesine gönderiliyor ama bütün bu gelişmeler lran'ın tutumu ile yorumlanıyor. Bir LUbnanlı gözlemci, "1nın, Suriye'nin ABD'ye yönelik bir açıklama cabası içinde olduğunu görüyor. Suriyelilerin ABD'ye sunabilecekieri bir şey yok. ABD için en önemli konulann başında rehineler geliyor. 1nın, Suriyc'ye rehineler konusunda rol oynadığı göruntusunu \erdirerek hem bu konuda karar merkezinin kim olduğunu göstermek istiyor, hem de Suriye'ye 'ben seni üzmem; istediğini yapmanı sağlarım' mesajını vererek miittefikliğin geregini yerine getiriyor" değerlendirmesini yapıyor. lran'ın neden bir Amerikalı ya da Fransız rehineyi değil de, bir Alman rehineyi serbest bıraktırdığı sorusu ise cevabını "Tahran Körfez gerilimine ilişkin Bonn politikasından memnun. Bonn'u ödüllendinti" biçiminde buluyor. Batı basınında Alfred Schmidt'ten kısa bir süre önce özgürlüğüne kavuşan Amerikalı gazeteci Charles Glass'ın nasıl kaçıp kurtulduğuna ilişkin heyecanlı hikâyeler ise Beyrut'ta tebessümle karşılanıyor. Charles Glass'ın "kaçmasına göz yumulması", Suudilerin ve diğer Arapların yoğun baskısı altında Tahran'a karşı tavır alması istenen Suriye'ye tran'ın verdiği bir "bediye" olarak yonımlanıyor. Lübnan üzerine düşen iri bir gölgesi var. Bu iri gölgenin Lübnan'ın günlük yaşamına hem olumlu, hem de olumsuz etkileri bulunuyor. Suriye askerleri, insan hayatının en değersiz olduğu, tehlikenin kol gezdiği, çatışmasız, çarpışmasız tek bir günün yıllardır geçmediği Batı Beyrut'a güvenlik ğetirmişler. Bu tartışılmaz. Beyrut'ta artık kolay kolay roketatar, top, havan ve makineli tüfek sesi işitilmiyor. Ustelik, şehrin orasına burasına kontrol noktaları, barikatlar kuran Suriye askerleri, 197682 arası aynı işlevi yerine getirmek üzere Batı Beyrut'ta bulunan Suriye askerlerine pek benzemiyorlar. Her ne kadar, Lübnanlıiann gönlünü kazandı kları söylenemezse de, kendilerinden beklenmeyecek ölçüde terbiyeli ve yumuşak davranıyorlar. Batı Beyrut'ta insanlar kendilerini bir hayli güvenlikte hissediyor. Ama Beyrut belki de tüm geçmişinin en çetin, en bitkin, en çaresiz dönemini yaşıyor. Beyrut ve Lübnan hızla açlık sınırına ilerliyor. Enflasyon yüzde 70 dolayında. Ücretler artmıyor. lş yok. Benzin yok. Ve en önemlisi ekmek yok. Ülke çöküntünün eşiğinde. 12 yıllık iç savaş, savaş, aralıksız çarpışmalara rağmen inanılmaz biçimde ayakta duran Lübnan ekonomisi ve kimsenin akıl sır erdiremediği bu mucize artık sona eriyor. 12 yıllık iç savaş, savaş ve gündelik aralıksız çarpışmalann faturası şimdi çıkıyor. 1983 yılında "her şeye rağmen" 1 dolar karşısında 3 lira olan Lübnan Lirası, bugünlerde 270'e çıktı. Ve bu çıkış durdurulmaz biçimde tırmamyor. Lübnan ekonomisi tamı tamına iki savaş arasındaki Alman ekonomisini andınyor. En büyük banknot 250 lira. Orta kalınlıkta bir kitap almak için üst üste konulduğunda kitaptan daha kalın olan bir kâğıt para demedini satıcıya uzatıyorsunuz. Bazen birkaç kalem eşya satın almak için bir çanta para;aşımak gerekiyor. Yakında tek bir mektup kâğıdı almak için bir tomar kâğıt vermek gerekecek. Benzin bulmak mesele. Sabit fiyat yok. Isteyen istediği fıyata ve tabii fahiş fiyatlarla teneke teneke benzin satıyor. Benzin darlığının en önemli nedeni, Suriyelilerin daha ucuz olan Lübnandaki benzini kendi ülkelerine nakletmeleri. Buğday ve ekmek de aynı yoldan Suriye'ye kaçıyor ya da kaçınhyor. Binlerce kişi bir süre önce Beyrut sokaklannda "açız" diye gösteri yaptılar. Bir zamanlar birbirlerine silah doğrultan Lübnanlılar artık "açız, ekmek istiyonız" gösterilerinde buluşabiliyorlar. Lübnan, ekonominin acımasız dişlilerine teslim olmak üzere. Ama kim teslim alacak. Teslim alacak kimse yok ki. Çünkü bu ülke nüfus kâğıdı Lübnanlı olan, fakat her biri bir farklı dine, bir farklı mezhebe ve bir başka ülkenin çıkarlanna bağlı insanlann oluşturduğu bir Babil Kulesi. şarkın Hong Kong'u, Batı'nın şark kapısındaki açık pazan olan bu ülke, şımdı açık savaş alanı. Ortadoğu politikasını Basra Körfezi'nin doğusundan zorlayan ve ister istemez sınırlanndan taşma ve Doğu Akdeniz'e dayanma ihtiyacındaki İslam devriminin lran ile bölgeye Doğu Akdeniz'den girip denetim altma alma ihtiyacındaki Batı'nın Truva atı lsrail'in kaçırulmaz kapışmasımn jeopolitik platformu, Lübnandan başka bir yer olamaz gibi. UĞURMUMCU (Baştarafi 1. Sayfada) GOZLEM Körfezin yansıması Bu yüzden, Lübnan, uluslararası sahnenin tüm önemli aktörlerinin iç politika dalgalanmalanndan da etkileniyor. örneğin, tran'daki iktidar kutuplaşmasını, bir yanında Rnfsancani, Basbakan Mir Hüseyin Musavi, Devrim Muhafızları ve bir ölçüde tmam Humeyni'nin halefi Ayetullah Montazeri, diğer yanında Cumhurbaşkanı Ali Hamaney, başta Dışişleri Bakanı Ali Ekber Velayeti, Kum kentinin cuma imamı Ayetullah Meşkini'nin yer aldığı çekişmeyi; tarafların gerek Körfez Savaşı'na, gerek "devrim ibraa"na, gerekse ekonomi yaklaşımlarına uzanan farklılaşmayı, lran'da olmadığı ya da ancak olabileceği kadar, Beyrut'un güney banliyölerindeki bir evde yapılan konuşmalarda gözlemlemek mümkün. Fas Kralı İkinci Hasan'ın bir çıkışından bir Suudi siyasi pozisyonuna, ABD Dtşişleri Sözcüsü Redman'ın VVashington'da verdiği bir defheçten Cenevre'deki ABD Sovyet görüşmelerine kadar, uluslararası sahnede atılan her adım derhal Beyrut'ta günlük hayata belirli biçimlerde yansıyor. Hemen her yerde olduğu gibi, Beyrut'ta da bu paradokslar diyannda da Ortadoğu sorununun buzdolabından nasıl çıkacağını anlayabilmek, görebihnek için Körfezdeki gelişmeleri bekliyoruz. 12 Eylül Anayasası, TBMM'nin açıltş tarihini de değiştirerek, açılış gününü "1 eylül" gününe aldı. 24 Anayasası'nda Buyuk Millet Medisi'nin "kasım eyı başmda" toptanacağı yazılıydı. 61 Anayasası'nda ise TBMM'nin "1 kasım gunu" kendiliğinden toplanacağı belirtilmekteydi. Erken seçim tariNnin 1 Kastm oiarak saptanması, hiç şuphe yok, bir rastlantıdır. Fakat öyte bir rastlarrtı ki, "Osmanoğullan saftanarj"na son verildiği gün, cumhuriyet tarihimizd e bir başka saltanatın, "uzatoğuMan sa/tanatr"nın başlayacağı tarih olarak öngorülmektedir. özal, gulsuyuna batınlmış dolar müyarrJeri kardeşi ile yeni bir saltanata doğru adım atmaktadır. Muhalefeti olmayan "Islamcı bir Marcos r9jimi"mr\ 1 Kasım seçimleri ile Türkiye'ye iyice yertesmesi planlanmaktadır. Bu ptan tutar mı, tutmaz mı, bunu zaman gösterecektir. Sağlıksız seçmen kütükleri ve "azmlık oytan ile çoğunluk partisT' olmayi amaçlayan seçim yasası Türkiye'de yeni ve sancılı bir yonetimin habercisidir. Gk y ç > V almtş sayıimaz. TBMM'nin seçimleri yenilemesi için "yasa" değil, "karar" çıkarması gerekir. *^BSO" ile "karar"\n aynmını bilmeyen hukuk fakOltesi dğrencttori, 11nci smıftan ikinci sınrfa geçemezler. Kaynağında böylesine sakatlık bulu Beyrut'taki Suriye Suriye, bölgedeki rolünü Iranın çizdiği sınırlar içinde mi oynuyor? Bu kadar aciz durumda mı? Hem evet, hem hayır. Şam rejiminin en azından uluslararası politikanın randevu mahalli Bozer'in AT turu başhyor (Baştarafi I. Sayfada) zakâr ve sosyalist grup başkanlanyla görüşecek otan Türkiye1 nin "bııy AT'si, bu temaslar sırasında esas olarak Ortak Pazar'a yapılmış olan tam üyelik başvurusunun "canlı tutulmast" temasını işle>ıecek. Ancak Ankara'da erken seçim karan almmadan önce programlanan gezi, 1 Kasım seçimlerinden dolayı, "binz tavsamış" bir içerik taşıyacak. Yani Bozer'in muhatapları seçim ertesinde de ANAP'ın yeniden iktidara geleceğine inansalar dahi, kendi diplomasileri gereği, "fazla angaje olmaktan" kaçınacaklar. Buna karşılık, Genscher ile salı günü gerçektesmesi gereken temas mümkün olursa, Bonn'daki beklenti, Alman Dışişleri Bakanı'nın "gerçekçi" bir tutum içinde, Ali Bozer'e Türkiye'nin ATye yaptığı tam üyelik başvurusu konusunda bazı "ciddi ikazlarda" bulunacağı. Strasbourg'da ise Bozer'in temasları esas olarak bir "uvertür" niteliği taşıyacak ve bu temaslann gerçekleşmiş olması, her halükârda, 12 Eylül'den bu yana AT kurumlan içinde Türkiye'ye karşı en uzlaşmaz tutumu almış olan Avrupa Parlamentosu'nun göreceli biçimde "ymnuşadıgr anlamını taşıyacak^ veren Türkiye'nin, Bozer'in ağzından bunu talep edeceği hemen hemen kesin. Fakat Bonn'daki gözlemcüerin üzerinde durduğu nokta, 1 Kasım seçimlerinden dolayı, her iki tarafın da konulara biraz daha ihtiyatlı vaklaşabilecekleri. Bu gözlemciler, özellikle federal bakanın seçimler arifesinde Almanya'yı fazla angaje edecek bir tutumdan kacınabileceğine de işaret ediyorlar. sonuçlanna rağmen Türkiye'deki insan hakları ve sendikal özgürlükler sorununa değinileceği ve bunların Ali Bozer'e de iletileceği hemen hemen kesin. Perşembe günü Strasbourgdan Ankara'ya dönecek olan Ali Bozer, 27 eylülde tekrar Brüksel'e gelerek, burada da AT Dış tlişkiler Sorumlusu Claude Cheysson ve Belçika Dışişleri Bakanı Leo Tindemans ile görüşecek. Avrupa Parlamentosu'nda "ilk"... Ali Bozer'in Strasbourg'da gerçekleştireceği temasların en önemli özelliği ise bir "ilk" oluşturması. Bozer'in Parlamento Başkanı Sir Henry Plumb ve muhafazakâr, liberal, sosyal Hıristiyan ve sosyalist grup başkanlanyla çarşamba günü bir araya gelmesiyle, yedi yıldan bu yana ilk kez bu duzeyde bir temas zinciri gerçekleşmiş olacak. Bilindiği gibi, AT kurumlan içinde Ankara'ya karşı en sert tutumu almış olan Avrupa Parlamentosu, hâlâ Türkiye ile ilişkileri normalleştirmiş değiL Diğer taraftan, yine yedi yıldır, hiçbir Türk bakan, parlamento başkanı ile bir araya gelememiş durumda. Bu yüzden, haziran ayında Strasbourg'da kabul edilen ve Türkiye'nin büyük tepkisine yol açan "Enneni soykınmj" raporuna rağmen, Bozer Plumb temasının yapılmasıyla, iki taraf arasındaki "ısnma süreci" başlamış olacak. Yine aynı şekilde, siyasi grup liderleriyle gerçekleşecek temaslar da söz konusu Avrupa kurumunun, "yumusama eğilimi" gösterdiğini ortaya koyacak. Bu arada Ali Bozer, çarşamba günü, parlamentodaki bir grup milletvekiline bir yemek vererek, bu "yumusama egilimini" pekiştirmeye çahşacak. Bu yemekte hazır bulunacak Avrupalı parlamenterleri, eski Türkiye raportörü Feilermaier, siyasi komisyonun yeni tayin ettiği raportör VValter ve Türkiye A\Tupa Parlamentosu Temas Gmbu Başkanı Beyer oluşturacak. Söz konusu davetin amacı, 1 Kasım seçimleri ertesinde iki taraf arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesini, yani yedi yıldır işlerliğini yitiren TürkiyeAT Karma Parlamento Komisyonu'nun yeniden kuruluşunu garantiye bağlamak ve siyasi komişyonda hazırlanacak yeni Türkiye raporunun bir önceki "Balfe raporuna" oranla daha "müsamahalı" olmasını sağlamak. Gözlemcilere göre, Bozer'in Strasbourg temaslanyla her halükârda belirli bir "ısınma" havası doğacak ve özellikle de 6 Eylül referandumu sonuçlarının "evet" olması "Bay AT'nin işini kolaylaştıracak. Ancak Avrupa organları içinde "en ahlakisi" olan parlamentoda, referandum Yunanistan (Baştarafi 1. Sayfada) komite üyelerinin ttalya ve Yunanistan'daki temaslanru tamamlaması ardından pazartesi günü Türkiye'ye gelişleriyle gerçekleşmiş oluyor. NATO üyesi 14 ülkenin genelkurmay başkanlan, pazartesi günü Ankara'da, Anıtkabir'i ziyaret edip Cumhurbaşkanı Kenan Evren tarafından kabul edildikten sonra 15 eylül salı günü, Istanbul'a geçerek, Trakya bölgesinde PınarhisarKaynarca tatbikatım izleyecekler. Genelkurmay başkanlan 16 eylül çarşamba günü Istanbul'un tarihi \e turistik yerlerini ziyaret ettikten sonra, 17 eylülde Askeri Komite Toplantısı'na kaulacaklar. Atina muhabirimiz Stelyo Berberakis'in bildirdiğine göre, aralannda Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necip Torumtay'm da bulunduğu Askeri Komite üyeleri, dün Atina'da Yunanistan Basbakan ı Andreas Papandreu ile görüştüler. Görüşme sırasında, Papandreu'nun NATO Askeri Komitesi üyelerine "Yunanistan'ın dış poh'tikası ve ittifakla ilişkileri" konulannda ayrıntılı bilgi verdiği açıklandı. Öte yandan, dünyadaki tüm Yunan diplomatlannın, ücret artışı isteğiyle yanndan itibaren başlatacakları greve, Türkiye'deki Yunanlı diplomatların da "ilke olarak" katılacakları öğrenildi. Ancak, Yunanistan'ın Ankara Büyükelçisi Sotiriyos Konstanto Poulos ve lstanbul Başkonsolosu Leonidas Cyristantoupoulosun greve karşın, Ankara ve lstanbul'da Yunanistan Genelkurmay Başkanı Kuris'i karşılama törenlerine katılacakları açıklandı. Arap Birliği iflas etti Beyrut'taki değerlendirmeler, Körfezin böylesine önem kazanmasının ve lran'ın bölge politikasında ve tabii Lübnan başkentinde bir taraf haline gelmesinin bir nedenini uluslararası politikada Arap unsurunun sahneden çekilmesiyle izah ediyorlar. Arap Birliği bir laftan ibaret, Araplar, artık birleşik bir güç olarak sahnede yoklar. Bunun en çarpıcı göstergesi, Kuveyt gemilerine Amerikan bayrağı çekilmesi. Beyrut'taki gözlemciler, böyle bir geüşmenin 6(yh yıllarda, Cemal Abdül Nasır döneminde düşünülemeyeceğini, tüm Arap dünyasında yerin yerinden oynayacağını belirtiyorlar. Oysa bugün Arap dünyası öylesine bir aciz halindeki Kuveyt'in kendisi bayrağım indirip Amerikan bayrağı çekilmesi için VVashington'a davetiye çıkarıyor. Arap dünyasında ise ulusal gururu daha fazla incitebilecek bundan fazla hiçbir şey olamayacak. Bu tür bir gelişme karşısında yaprak kımıldamıyor. Araplar sahneden çekilip, kendi siyasetlerinin vekaletini ABD'ye verince uluslararası sistemi göğüsleyecek tek bölgesel güç olarak lran sahneye fırlıyor. Yani, uluslararası sistemin bundan önceki bölgesel alt sistemi (Ortadoğu'daki güçler dengesi) iflas etti. Kuveyt ve Suudi Arabistan'ın ABD'ye aleni bağlılığı ve Körfez'e başta ABD, Batı'nın neredeyse tüm önemli güçlerinin gemilerinin yığılması buna işaret ediyor. Yine Beyrut'ta yapılan bir değerlendirmeye göre, uluslararası sistem Körfez'de tran'ın elinde rehine durumunda. Bundan 7 sene önce ABD diplomatlannı 444 gün rehin tutan lran, şimdi uluslararası sistemi Körfez sisteminde rehin almış durumda. ABD ve müttefikleri ve hatta SSCB lran'ın ne yapacağını kestirememenin sıkınusı, bir bakıma politikasızlığı içinde bulunuyor. Ama yine de Körfeze yığılmaktan başka çare göremiyorlar. Beyrut'taki gözlemcüerin tran'ın uluslararası sistemi Körfezde rehin almasından kastettikleri de bu. Bütün dünya Körfeze gözlerini dikmiş, Körfezi bekliyor. Beyrut da öyle. Bugün dünya politikasının odağı Körfez. Körfez dolayısıyla Beyrut da. Beyrut, Körfez. ye suikast" ile e ş anlamlıdır. Bu "geceyansı yasası" hukuk açısından "yok hükmunda" sayılması gereken bir yasama işlemidir. SHP, bu konuda biran önce Anayasa Mahkemesi'ne basvurmaltdır. Bu aşamada yapılması gereken budur. Bir an önce dilekçe hazıriayıp Anayasa Mahkemesi'ne başvurmak... SHP ve öteki muhalefet partileri, bu "geceyansı yasası" görüşülurken yapılması gerekeni yapmışlar mıdır? Hayır. 0 saatte yapılacak ts, uç partinin "Bu koşuHarda seçimlere katolmıyoruz" demeleriydi. özal, böyle bir karariılık karşısında gerileyecek ve ister istemez yasa önerisini geri çekmek zorurtda kalacaktı. Bu konudaki kararm, görüşmeterin yaptkjtgı çarşamba gecesi alınması gerekmektevdi. ö n c e DYP milletvekjllerince başlatılan "boykot çağnsı", önceleri bir kısım SHP milletvekjllerince de desteMendi. G e ç saattorde "boytor eğtonT ilk baştakj hızını yrtirmeye başiadı. Bazı DYPTHer "yan çtuıtu/uT haztrtandılar; sonra da SHP "parti medMnl toplamadan böyle bir karar alamayacağım" duyurdu. DSP Genel Başkanı Rahşan Ecevit "Ben Inönü'nün odasına gltmenf diye tutturdu. Buyrun "muhaletat dayanışmasırn". Bu gelişmeleri "mudebbir bir tuccar gfbT' adım adım izleyen özal, muhalefet partilerinin seçimleri boykot edemeyeceklerini anlayınca yasa önerisinde diretti. özal "btffiT görmüştü. VB sonunda olan oldu. Muhalefet partileri çok önemli bir tırsatı ellerinden kaçırmış oldular. 1 r^sım, "Islamcı bir Marcos rejimi"n'\n başlangtç tarihi olabilir. özal, "baskana" bir sistemin Cumhurbaşkanı. oglu Ahmet özal, bu rejimin en önemli adamı ve öteki özallar da Türkiye'deki siyasal ve ticari işlerin en önemli kiUt adamlan. Bir sattanattan bir başka saltanata. "Resmi Ataturkçulerimize" kutiu ve mutlu oteun. Eserieriyte ne kadar övünseler azdır. nan bir "geceyansı yasası" ile seçim yapmak "demokrasi Metris'te barış (Baştarafi 1. Sayfada) TAYAD yöneticileri ile cezaevlerindeki eylemleri desteklemek için iki günlük açlık grevi yapan tutuklu yakınlan ve süresiz açlık grevindeki 4 eski tutuklu eylemlerini sürdürdükleri Aksaray'daki evde düzenledikleri basın toplantısmda, mücadelelerinin başanyla sonuçlandığını bildirdiler. Toplantıda bir konuşma yapan TAYAD Başkanı Mustafa Eryüksel, görüşmeler sonucunda Metris'te tutuklu olan yakınlannın istemlerinin cezaevi yöneticilerince kabul edildiğini bildirerek, "Temennimiz bundan böyle tutuklu ve hükttmlü yakınlannuzın yasal haklan gaspedilmez, keyfı uygulamalar son bulur, ülke genelindeki cezaevleri, insanca yasam koşullanna kavuşur, insan hak ve özgüriülderine saygı toplumun tüm kesimlerinde yaşama geçirilir de bu tur eylemlere gerek kalmaz" dedi. Toplantıda aynca, cezaevinde basladıklan açlık grevini tahliye olduktan sonra da sürdüren 4 eski tutuklu da yaptıkları ortak açıklamada, açlık grevindeki arkadaşlannın isteklerinin kabul edilmesinden sonra eylemlerine önceki akşam son verdiklerini belirterek, cezaevi yöneticilerince kabul edilen istekleri şöyle sıraladılar: " Dava ortaklannın bir araya getirilmesi, Avukatla görüşmelerin dinlenmemesi, telefcnlann kaldırüması, görüşün açık olması, Daktilo, karbon kâğıdı ve benzerierinin alınması, Her türiü savunma belgelerinin alınması, Ziyaret sürelerinin uzatılması, Tam gün havalandırmanın açık olması, Yemeklerin kalite ve miktannın artması, Radyo, teyp ve her tfirlö müzik aletlerinin alınması, Resim, müzik, tiyatro çalışmaları ve kütüphanenin siyasi tutuklulann denetimine verilmesi, Hastaneye sevk edilen hastalaria ciddi Ueüenilmesi, ilaçlann idarece verlmesi, diyeUi hastalara dışandan aileler tarafından geürilen yiyeceklerin verilmesi. Koguslara ocak verilmesi, Kelepçderin önden vurnlması. " Cezaevlerindeki eylemleri desteklemek için iki günlük açlık grevinde bulunan tutuklu yakınlan adına bir konuşma yapan Nevin Yagan ise, Metris'te kabul edilenlerin bütün cezaevlerinde kabul edilmesine kadar eylemleri destekleyeceklerini bildirdi. Yağan, aynca eylemler suasuıda tutuklanan cezaevindeki tutuklu ailelerinin ve yakınlanmn derhal salıverilmesini istedi. ö t e yandan Metris Askeri Cezaevi yetkilileri de cezaevindeki açhk grevlerinin bittiğini, tutuklu ve hükümlülerin isteklerinin kabul edildiğini doğruladılar. Bonn cephesinin önemi Normal olarak Ali Bozef'in salı günü Bonn'da, Federal Almanya Dışişleri Bakanı Hans Dietrich Genscher ile bir araya gelmesi gerekiyor. Ancak son anda bir "aksilik" olduğu takdirde, "Bay AT"nin Alman muhatabı "Bayan AT", yani Federal hükümetin Ortak Pazar işlerinden sorumlu Devlet Bakanı Bayan Adam Schwetzer olacak. Bonn'daki görüşme, Bozer ile Gencher arasında gerçekleştiği takdirde, "söziinti sakınmamasıyla" tanınan Alman bakanın bazı açıklama ve "ikazlarda" bulunması bekleniyor. Bilindiği gibi, Ankara'mn ATye tam üyelik başvurusu öncesinde Federal Hükümet, bu başvuruya hiç "sıcak" bir şekilde yaklaşmarruş ve başvnru ertesinde de Bonn, başvurunun "kaale alınması" konusunda topluluk bünyesi içinde pürüz çıkartmıştı. Diğer taraftan, Federal Almanya'nın, başta serbest dolaşım sorunu olmak üzere Türkiye ile AT arasındaki konulann yeniden bir paket halinde müzakere edilmesinden yana olduğunu ifade eden değişik kaynaklara göre, Genscher'in Bozer'e bunu "çıtlatması" ve Türkiye'nin AT üyeliğinin gerçekçi olmayacağını söylemesi büyük bir olasılık. Buna karşılık, Ankara Brüksel ilişkilerindeki dosyanın yeniden hareketlenmesi için 1 ocak tarihinde başlayacak olan Alman dönem başkanlığma büyük önem Açık savaş alanı Bu yüzden, Lübnan, Israil'e de teslim olmayacak. Hiç değilse ülke halkının bir bölümü, saflarını giderek EMEL'in aleyhine güçlendiren Şii örgütü Hizbullah'ın kişiliğinde Israil'e karşı Güney Lübnan'da mücadeleyi diri tutacak. Seyyid Hüseyin Fadlallah, bize o akşam evinde, "Lübnan'da siyasi durum buzdolabına konmuş durumda. Zira Ortadoğu'da tüm ana sorunlar buzdolabında. Ancak, İsrail'e karşı cepheyi gerek Güney Lübnan'da, gerekse işgal altındaki Filistin topraklannda açık tutmak gerekir" derken, "olmasını islediginden" çok "olanı ve olacağı" haber veriyordu. Zaten, Lübnan'ın Doğu ile Batı, İslam ile YahudiHıristiyan dünya arasında açık bir mücadele alanı olarak kalması kaçınılmaz. Ülkede Iran yanlısı, ama Lübnanlı Hizbullah'tan başka bir de tranlı Devrün Muhafızlan ve doğrudan doğruya onların kumandasındaki Lübnanlı güçler var. Lübnan, Ortadoğu'nun Arap olmayan ve birbirine zıt iki periferik gücünün, yani lran'ın ve lsrail'in birbirleriyle temas ve kapışma alanı. Bir zamanlar Atatürk ve Ayetullahlar özal, bağımsızlığını ortaya koymaya çahsırken kendisini ge Kalp bağışları Istanbul Haber Servisi tstanbul'da üç kişi, kalplerini ölümlerinden sonra kullanılmak üzere Türk Kalp Vakfı'na bağışladı. Düzenlenen törende konuşan Kalp Vakfı Başkanı A vni Akyol, yapılan bağışlarm anlamınm büyük olduğunu belirterek, kalp hastalarını sağhğa kavuşturmayı amaçlayan bu tür bağışlarm sürmesi dileğinde bulundu. Daha sonra kalplerini bağışlayanlara plaketleri verildi. İPEK PEKSAYAR ne EYMEN ATABEK Bartın'da da sona erdT Cezaevleri tüzük ve yönetmeliklerinin, insan hak ve özgürlüklerine yönelik içerdiği çağdışı hükümleri protesto etmek için 25 gündür açhk grevinde olan hükümlüler eylemlerine son verdiler. Lise mezunu daktilo bilen bayan eleman aranıyor. lş sigortalı olup maaş 100 bin TL'dir. Tel: 583 46 29 572 43 04 nişanlandılar. 12 EYLUL 1987 BUYUKSURMELİOTELI
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear