22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET/12 Macaristan Mohaç Ovası'nda Glasnost Yazı ve fotoğraflar ZAFER ARAPKİRLİ MUSTAFA EKMEKÇt ANKARA NOrLARI 13 EYLÜL 1987 Sosyalizmi inşa eden bir ülke dekorunun vazgeçilmez unsurlanndan kızıl yıldızlar, Manc, Lenin portreleri neredeyse kayıplara karışmış Macaristan'da. Slogancılık saptantısından kurtulma olarak sundukîarı bu değişim ne kadar haklı bulunsa da, biraz yadırgatıcı. BÜYÜLÜ TUNA Başkent Budapeşte, Avrupa'yı boydan boya geçett büyülu güzeUŞkteki Tuna kıyısında eşsiı bir şehir. Tüm tarüd özeüikleriyle, özenle korunmuş yapüanyla hem geçmişi hem bugünü hem de geteceği görmek mümkün kentin her bir caddestnde, sokağvtda. Peşte'de dondurma kuyruğu Çok değil, bundan 10 yıl öncesinde bile, Sovyetler Birliği veya Doğu Avrupa ülkelerinden birine atıfta bulunulurken, bu ülkelerden herhangi birini tanımlarken, "B«tı" dünyasının vazgeçmediği kavramlardan biri de bitip tükenmek bilmeyen "kuyruktar"dı. Bu "kuyruk edebiyatı" öylesine yaygındı ki, 1970'li yıllann ortalarına doğrîı büyük kentlerimizdeki tüpgaz sıkıntısı sırasında bir gun boyu neredeyse 1 kilometreyi bulan bir kuyrukta beklerken, yaşlı bir amcanın "Yahu, koroonis meralekel rai bnrası?" diye feryat ettiğini çok iyi hatırlıyonız. tşte, kimilerine göre, "demirperde", kimilerine göre "Doğu Bloku", bazılarına göre, "sosyalist", bazılanna göre "komünist" ulkelerden biri olan Macaristah Halk Cumhuriyeti'ne ayak basar basmaz, pek inanmamakla birlikte, bizde de bir "kuyruk" arayışı başlamıştı ister istemez. Ve başkent Badapeşte sokaklannda bulduk da... Evet, bazılarmın ısrarla "ariık kalmadı" dedik•leri kuyruklar duruyordu. Insanlar sıralanmış, bekliyordu sokakta. Oflaya puflaya... Tırnaklarını kemirerek... Ancak, bu kuyruklar "başka" kuyruklardı. Bir tanesi, artı 35 derece santigrada ulaşan sıcaktan bunalanların hücum ettiği "dondurma" kuyruğu, diğeri de yeni açılmış bulunan ve kaliteli ve ucuz mal sattığı tespit edilen çokuluslu dev "Adidas" rnağazasının önündeki kuyruktu. lşte bu iki kuyruk, Varşova Paktı ulkelerinde son yıllarda ve özellikle son aylarda gözlenen hızlı ve büyük değişimin, özelde de Macaristan'daki "en hızlı" değişimin en anlamlı göstergeleriydi. Macarlar ârtık temel gıda maddeleri yerine, lüks tüketim malları için sıraya giriyorlar ı RUBtK'İN EVİ Hepimizin bir gün karşüaştıgı renktt küp oyunlannm, insanı saatlerce uğraştıran bubnacalann yaratıcısı deha, Rubiktn evL Budapeşte'nin "seçkin"mahallelerinden birinde oturan Rubiktn yeni inşa ettirdiği bu ev, yaratıcı zekânm ve orijinalliğin güzel bir orneğini sergiliyor. Macarlar, kendileri için övünç kaynağı olan bu muddi adeta el üstünde tutuyorlar. lcatlan dünya çapında ün kazanan Rubik'in, yenibulmaca oyuniannı utusuvarasıpatent firmalan araatığıyla milyonlarca dolara pazarladığı belirtiliyor. Nertdeyse Macaristan'ın beUibaşü ihraç ürünleri arasına giriyor. Kimlik arayışı Bu değişim ve yeniden şekillenme, Macaristan'da daha doğru deyimle, bir kimlik arayışına dönüşmüş. Avrupa'nın orta yerindeki ilginç jeopolitik konumu bu ülkeyi siyasette de, kültürde de, ekonomide de, bir ayağı orada, bir ayağı burada konumuna sokmuş durumda. Macar yöneticileriyle ülkeyi ve ülkedeki siyasal ekonomik sistemi konuşurken, sözu sosyalizme getirdiğinizde inanılmaz derecede rahatsız oluyorlar. Baa uygulamaları değerlendirirken, "Amı şey... KİMLİK KARTI MACARİSTAN CUMHURİYETİ Macarca adu ÇEKOSLOVAKYA Magyar •MisKdic Nepköztarsasag Oetorecen Başkenti: Budapeşte (2 milyon 64 bin) Devlet şeklk Tek partili cumh uri yeı Devlet organlaru Macaristan YUGOSLAVYA Sosyalısı îşçi Partisi, Devlet Başkant, Hukümet, Pariamento (352 uyelı) Resmi dili: Macarca Resmi dini: Yok Para birimi: Forint Nüfus: 10 milyon 645 bin Nüfus yojtunluğu: Km"ye 114.4 kişi Etnik kompozisyon: Macarlar % 98.8, Almanlar % 0.3, dığer % 0.9 tntihar oranu Dünya birincisi (yılda 2500) GSMH: 18 milyar 631 milyon ABD Doları Dış borç: 10 milyar ABD Doları Askeri harcamalar: GSMH'nin % 4.3 'u Dış ticaret dengesi: Artı 23.4 milyar dolar Başlıca ihraç ürünleri: Tarım ürünleri, canlı hayvan, et, makıne ve ekipman. kullandığı bir deyim de "toplumsal siyasi bir konsensus"un oluşturulması. Macaristan Halk Cumhuriyeti'ndeki üç haftalık temaslarımız sırasında konuştuğumuz tüm üst duzey yetkililerin ağzından düşmeyen bir deyim bu... Hükumeı sözcüsü ve basın ve halkla ilişkilerden sorumlu Rezsö Bânyâsz da basın özgürlüğü ve toplumsal ilişkiler konusundaki sohbetimizde bu deyimi defalarca kullamrken, temmuz ayında yürürlüğe giren ekonomik onlemler paketinin bir bölümünün getirdiği yüzde 2025'e varan zamlan savunurken, "46 milyar forint (yaklaşık 920 milyar Türk Lirası) tutarındaki bütçe açıgımızı 30 milyara indirmek için uğraşıyoruz. Bunlar şart" şeklinde konuşuyordu. Rezso Bânyâsz, "Bu faturanın >ukünün kimler tarafından çekileceği" sorusundan da her hükümet yetkilisi gibi memnun olmadığını "alışık olduğumuz" ifadelerle dile getiriyordu. "Milletçe, birlik ve beraberliğe her zamankinden daha fazla ihtiyacımız olan bu gunlerde, hep birlikte..." cinsinden bir söylev dinlemek isteyen, sorusunu yineliyor, ama fayda getirmiyordu. 21 temmuz günü televizyonun birinci haberi olan zamlar, ekmekten yakıta, sigaradan diğer ihtiyaç maddelerine kadar yüzlerce kalemi kapsıyor ve doğal olarak bir toplumsal "homurdanmayı" da beraberinde getiriyordu. Ancak, büyuk oranda devlet denetiminde olan basında, zamların öncesinde ve sonrasında bu hoşnutsuzluğun izlerine rastlanmıyordu. Macarlann bu yorumuna Sovyet dostlan nasıl tepki gösterir bilemiyoruz, ama gerçeği de görmemek elde değil... Ancak, Sovyetler Birliği'nin sadık bir müttefiki olduklanru da her fırsatta tekrarlamaktan ve bunu kanıtlamaya çalışmaktan da geri durmuyorlar. Sosyalist blokun prestiji konusunda en ufak bir "•çıga" yol açmamak için de elbette yoğun çaba sarfediyorlar. Örneğin, bizim de aralannda bulunduğumuz "Batdı" (bu tammlamayı onlar yaptılar) gazetecilerle yaptıklan söyleşilerde ve basın toplantılarmda "Ülkedeki Sovyet birliklerinin sayısı ve vartak nedeni" konusundaki sorulardan aşırı derecede rahatsız olduklanru hissettirirken, neredeyse bazılan "Hangi SovyeJ birlikleri?" diyecek oluyor. Bu da haliyle bir yabancı gazetecinin "Yahu bunlar gece roi gddiler de kimsenin haberi yok?" esprisini yapmasına yol açıyor. Bu konu öylesine hassas noktalarından biri ki, Macar yöneticilerden bir tanesi "Sayılannı gerçekten bilmiyorura" diye neredeyse "yemin billah" ederken, (Dışişleri Bakan Yardımcısı Laszlo Kovacs), bir diğeri de "öğrenip size bilahare bildiririm" diye söz veriyor, ama sonra nedense bu sözünü tutmuyor. Kimisi de yine bizim "alışık oldugumuz" "Peki N ATO müttefıki ülkelerdeki Amerikan birliklerinin sayısı konusunda siz ne diyeceksiniz?" diye oldukça sinirli yanıtlara başvuruyor. Ancak, şurası bir gerçek ki, sayılan ne olursa olsun, Macar halkının belli ölçude Sovyet aleyhtarı bir duygu taşıdığı saklanabilir gibi değil... Bu yuzden ülkedeki Sovyet askerleri "ortalarda göriinme" yasağına titizlikle uyuyorlar. Tek tük rastladığımız birkaç askerin de metroda, otobüste pek "muhabbetle" karşılanmadığına da şahit oluyoruz. Bir de ilginç bir rastlantı, (belki de bize öyle geldi) Sovyet askerlerinin etrafı umursamaz tavırları ve ağızlanndaki sakızlar... Macarlann, Sovyet birlikleri gibi konuşmaktan' pek hoşlanmadıklan bir diğer konu da 1956... Tarihi deştneyelim 1956 rakamının yanına hangi kelimeyi koyacağımızı uzun uzun düşunmek zonmda kalıyoruz. Çunkü, bu konuda konuşan herkes başka bir deyim kullanıyor. "1956'daki karşıdevrim", "1956'daki kanlı olaylar". "1956 olaylan", "faşist başkaldın" ya da sadece "olayfaır" diye adlandı Macaristan'da, kendi deyişleri "modern sosyalizm"e göre, üretim ilişkilerinin yeniden düzenlenmesi, pek söylemeye dilleri varmasa da, "Manc'ın dogmaları"mn aşılması kapitalizmin pek de fena olmayan yönlerinden yararlanılması, artık ihanet sayılmıyor. Marx şey demişti galiba..." veya "Hani Lenin, diyordıı ki.." diyecek olduğunuzda müthiş tepki gösteriyorlar. Ve hemen anlaşılmaz gariplikte karşı atağa geçiyorlar: "Peki, sizin ülkenizdeki duruma ne demeli?" gibilerden.. Sosyalizmi inşa eden bir ülke dekorunun vazgeçilmez unsurlanndan kızıl yıldızlar, Marx, Lenin portreleri neredeyse kayıplara karışmış Macaristan'da. Slogancıhk saplantısından kurtulma olarak sundukîarı bu değişimi ne kadar haklı buluyorsak, tek parti rejimiyle yonetilen ve bu partinin adının da Sosyalist Işçi Partisi olduğu bir ülkede, hani neredeyse "sosis" kelimesinin bile "sosyatiznTi anımsatacağı kaygısıyla telaffuzundan bile korkulmasını da yadırgıyoruz doğrusu. 1940'lardan bu yana siyasal sistemin içinde yer alan Yurtsever Halk Cephesi'nin şimdiki genel sekreteri Rybanski ile gorüşmemizde savunduğu ilkeleri duyduğumuzda hayretimiz bir kat daha artıyor. Çeşitli sınıf ve tabakalardan insanların bir araya toplandığı ve bu arada partili komünistlerin de içinde bulunduğu Yurtsever Halk Cephesi'nde MarksizmLeninizmden özellikle söz etmiyoruz; "Partinin önciı değil, hizmet eden bir rolü olmalı" sözleri ile yepyeni yaklaşımlar sergilendiğine tanık oluyoruz. Sosyalist dünyada, on yıllar önce başlamış değişim, Macaristan'da biraz daha mı hızlı seyretmiş diye düşünürken, Avrupa kıtasındaki özel konumunun buna hizmet etmiş olabileceğini anlayabiliyoruz. Kendi deyimleriyle "modern sosyalizm"e göre, üretim ilişkilerinin yeniden düzenlenmesi, pek söylemeye dilleri varmasa da "Marx*ın dogmalannın" aşılması, kapitalizmin pek de fena olmayan yönlerinden yararlanılması, artık ihanet sayılmıyor. Macaristan Halk Cumhuriyeti'nin son yıllarda içine düştüğü, tarihinın en ciddi ekonomik krizinin altında da bu "kimlik arayişının" ve yeni ufuklara yönelişin payı hiç kuşkusuz çok büyük. Milli gelirin yüzde Sffsini dış ticaret gelirlerinin oluşturduğu ve doğal olarak dış ticaret dengesindeki en ufak bir hareketin, ciddi boyutlarda etkilediği ekonomisiyle Macaristan şu sıralarda krizin altından nasıl kalkacağını kara kara düşunüyor. "Kara kara düşünrnek" deyimini özellikle kullanıyoruz, çünku gerçekten de kimse tam anlamıyla ne yapüması gerektiğini pek bilmiyor. Parti, ekonomistler, Comecon uzmanları, herkes başını ellerinin arasına almış, bir çözüm yolu arıyor. Macaristan Sosyalist tşçi Partisi'nin merkez komitesinin 2 Temmuz 1987 gunü "Ekonomik ve sosyal ' kalkınma" konusunda yaptığı toplantıda alınan kararlara bir göz atmak, bu "anryış"ın ne denli geniş ufuklarda yapıldığı ve nerelere kadar vardığı konusunda iyi bir fikır veriyor. ÇİGAS MÜZtĞl Budapeşte caddeierinden iki vazgeçümez görüntü. Geieneksel dökme sokak lambast direkleri ve sokak çalgıcılan. Bir köşede fotoğrafta görüldüğu gibi yuzydhk kemanıyla çigan müziği çalan esmer bir vatandaşa, bir başka köşede ise Amerikan Country Folk "takdan" gençlere rastlayabUiyorsunuz. Karar metninin giriş bölümünde, sosyalizmin kuruluşunda katedilen mesafelerin büyuklüğune ve milli gelirin, tarımsal çıktılann, reel ücretlerin ve tuketimin çok olumlu oranlarda arttığına rakamlarla yer veriliyor. Ekonominin tedavisi için ahnması gereken tedbirler bölümünde, üretimin arttırılması fakat ihracata yönelik bir artışın gerçekleştirilmesi çareleri sıralanıyor. Bu artışın sağlanması gereken alanların da "koDvertabl" döviz girişine yarayacak alanlar olması vurgulanıyor. Sovyetler Birliği veya Doğu Avrupa ülkelerinden birinin sözü geçtiğinde, Batı dünyasının vazgeçemediği kavramlardan biri de bitip tükenmeyen "kuyruklar"dı. Ve başkent Budapeşte sokaklannda bu kuyrukları bulduk da... Bir tanesi sıcaktan bunalanların hücum ettiği "dondurma" kuyruğu, diğeri de, yeni açılmış çokuluslu dev "Adidas" mağazasının önündeki kuyruktu. ranlann yanı sıra, "Isterseniz hiç tarihi deşmeyelim. Biti gelecek ilgilendiriyor, gecmiş değil" diyenlerin sayısı da oldukça kabank. Ikinci Dünya Savaşı'nda tamamen işgal altına giren ve 1945'te kurtuluşun ardından yaralannı hızla sarmaya başlayan Macaristan'da savaştan hemen sonra 1946'da oluşturulan yeni hükümette sosyal demokrat ve komünistler önemli sayıda sandalye elde etmişler. Ekonomiden başlayan hızlı yeni düzenlemeler ve ulkenin siyasal yaşamındaki yeni oluşumlar sonucu 1948'de Sosyal Demokrat ve komünist partilerinin birleşmesiyle yeni partiyi oluşturmuşlar. Dünya tarihinin belki de en ilginç ve kendine özgü çalkantılı bir iç politika yaşamına sahip olan ülkede, bu kadar kısa süre içindeki bu kadar hızlı ve köklü değişimler, tabii ki kaotik bir ortamm ve "sosyal patlamaların" oluşmasını da beraberinde getirmiş. Partinin, MarksizmLeninizmi savunduğunu söyleyen, ancak bir yandan da "siyasal ve toplumsal konsensus"a da sıkı sıkıya bağlı kalmaya özen gösteren politikasının da bunda kuşkusuz rolü buyuk. Sonuçta büyüyen toplumsal bunalım, 23 Ekim 1956 günu "karşıdevrimci" guçlerin duzenledikleri gösterilere dönüşmüş. Aynı gun radyo binasını ve önemli stratejik merkezleri ele geçiren guçler, komünistleri kitleler halinde tutuklamaya ve "itlafa" başlamışlar. lşte, Macaristan'ın "uzun sureli misafirleri" Sovyet tanklannın palet sesleri böylece duyulmuş Budapeşte sokaklannda... Soğuk savaş döneminin ve sonrasının en çok konuşulan konularından biri olan bu "ziyaretin" öyküsu işte böyle başlamış. iki süper güçten birinin, bir büyük "ana"nın çocuklanndan biri olan Macaristan, ülkesindeki Sovyet askeri gücüne ve sadık müttefiklik konumuna rağmen, hiç olmazsa niyet olarak, bir ayağını Batı'da görme eğiliminden asla vazgeçmemiş. Bunun izlerini, yöneticilerin, politikacıların tavırlarından tutun da, günluk yaşama, sokaktaki adama kadar gozlemek mümkün. Başta Budapeşte olmak üzere diğer kentlerinde kokladığımız hava bize diğer Avrupa ülkeleri kentlerinden hiç de değişik gelmedi. Zaten Macarlann sürekli olarak vermek istedikleri izlenim de bu. Kâr getirmeyen alanlar "Ekonomik olmayan" üretim ve ihracatın durdurulması, kâr getirmeyen alanların gözden geçirilmesi ve sermaye ve işgücünun daha verimh kullanılması için neler yapılması gerektiği anlatılıyor. Sosyalist ülkeler ve özellikle Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği ile büimsel ve teknolojik işbirliğinin geliştirilmesi gereği de vurgulanırken, "ileri kapitalist" olarak tanımlanan ulkelerle de dış ticaret ve ortak üretimin olanaklanrun araştınlması üzerinde duruluyor. Ulusal ekonominin pazarın gelişmesi ve pazann kurallan çerçevesinde ele ahnmasından da söz edilerek, "Arz ve talep koşullanna daha geniş bir perspektifle yaklaşılacak biiinçli çabalar'a değiniliyor. Merkez Komite karannda ayrıca, ülke çapında halen gündemin birinci sırasındaki konulardan biri olan yeni vergi reformu tasansına da değinilerek, bu yeni sistemin "üretime yönelik vergilerin azaltılması ve tüketime yönelik vergilerin arttırdması" ilkesini getireceği anlatıhrken. katma değer vergisinin getirilmesinden söz ediliyor. Karann geri kalan bölumlerinde de "sosyalist pazar ilişkileri", "yeni ve daha esnek, kârfa üretim", "kiıçiik ve orta işletmelere daha çok teşvik" gibi konularda tedbirlerden soz ediliyor. Sosyalist tşçi Partisi'nin söz konusu karar metninde göze batan en önemli unsur, tüm bu tedbirlerin biraz "dilek ve temenni" düzeyinde olması ve bunlann getireceği sonuç ve sorunlann nasıl aşılacağından tek kelimeyle bile söz edilmemesi. öyle ki, Macaristan Bilimler Akademısi Araştırma Enstıtüsu Başkanı Prof. Bela Kadâr'a, "Ekonomik düzenlemeler nedeniyle gundeme gelecek acı ilacın kime >ulturulacağı" sorusunu yonelttiğimizde şu yanıtı alıyoruz: "Acı ilaçlara her toplumun tepkisi değişiklir. Bence bu ilacı damla damla \ermekten daha iyi çözüm, ilacın lamamını bir kerede yutlurmaktır." Prof. Kadar'ın "acı ilaç"tarı söz ederken sık sık Aşağıdaki bölüm, halkoyiamasından önce, 25 Ağustos 1987 günlü Cumhuriyet'te, "Hinthomzu'yla Karadeniz'de..." başlığı aJtında çıkan yazının girişiydi: "Fotoğrafçılar fotoğrafı çekip çıkmışlardı. Turgut Bey, son fo~ toğrafçı da çıktıktan sonra oradakilere konuşmaya başladı: Bu basına dedi, çok yüz vermemek lazım. Biz yüz vermiyoruz. Vaktiyie. geçmişte, imtiyazlı (ayncalıklı) olmuşlar, dedikleri dedik olmuş. Biz bunu kaldırdık. Kâğıda zam yaptık. ithalatı serbest bıraktık. Sonra, öyle demokrasiden ftlan çok söz ettiklerine filan bakmayın. Onlann içinde de demokrasi yoktur. Yerinde despot kesilirter. (Durdu, şoyle bir düşündü) Basına yüz vermemek lazım ama, karşıya da almamak lazım... Konuşmayı dınleyenler geçmişte önemli görevler almış kişilerdi. Turgut Bey, basından poiitikaya geçti. Konuşmasım şöyte sürdürdü: 4 Kasım'da (1983) adam (Evren) konuştu. 6 Kasım'da destekledikleri parti (MDP) üçüncü oldu; biz birinci olduk. 78 Kasım'a kadar basın bizimle ilgili bir şey yazmadı. Başbakanhk verilecek mi, verilmeyecak mi?' gibi yorumlar; ben aradım adamı (Evren'i), randevu istedim, Çankaya'ya çıktım. Adama (Evren'e) sanldım öptüm! Adama (Evren'e) dedim ki: Bak, bu yasaklar bir gün kalkar, kalkacaktır. Fakat Suleyman Be/le, utekUerie ne Calp başa çtkabilir ne Sunalp! Ben basa çıkabilirim, benl Bunu söyledim, başbakanltğı aldım, çıktım..." Aradan onca zaman geçti, ne Turgut Bey'den ne Çantaya1 dan bir açıklama geldi. Halkoylaması kampanyası süresince Turgut Bey'in tutumu yukandakı konuşmalan doğrular nitelikteydi. Halkoylaması sonucunda, yasaklılann yasaklan kalktı işte. Onlarta "basa çıkma" bahanesiyle, iktidarını sürdürmek istevecek Turgut Bey! ivedi çıkarılan erken seçim darbeşi nelerin hesabıyla yapıldı? Yasa çıkar çıkmaz, Turgut Bey, İstanbul'a Islam Konferansı"nda bulunan Cumhurbaşkanı Kanan Evren'e gidiyor. Konuşmalan bilmiyorum, ama yüzlerındeki ifade ilginçti. Yorgun Turgut Bey, anlatıyor; Kenan Bey dinliyorl Satır arasından anladığım, 6 u yasayı geri çevirmeyin, veto etmeyinl de/nek istiyor... Uzun uzun anlatıyor. Demokrasiye aykırı bir yasayı onaylaması için elinden geleni yapıyor Turgut Bey, dili döndüğünce soylüyor (Bu Islam Konferanslarıda neden hep İstanbul'da toplanır, usum almaz bir türiü. İstanbul'da Anrtkabir yok' diye mi? Dışarıdan gelenlerin çoğu Anıtkabir'e grtmiyorlar, onun için mi?) Dün 12 Eylül'ün yıldönümüydü. 11 eylül günü, Evren erken seçim yasasını inceliyordu Onaylamaması için pek az neden mi vardı? 12 Eylül'ün ayakta kalan son partisinın bu "darbeTsA demokrasiye son darbeydi oysa! Evren onayladı gittil Çarşamba gecesi Mecliste bir ara, muhalefet partilerinin yasayı protesto edip seçimlere girmeyecekleri havası yayıldı. Kanımca, olacak şey değildi. Turgut Bey, iktidarını pekiştirmek için bir "oyun"a girişmişti, ama bunda da kendi oyunuyla gidebilirdi. O gece, Erdal Bey'le konuşması sırasında Turgut Bey, Ne yaran olacak boykotun size? demişti. Boykot öbür partilere yarar! Turgut Bey, "Siz onlara uymayınr demeye getiriyordu. Erdal Bey, listelerde sadece parti adının geçmesine de itiraz etti, "Vatandaşın, oy vereceği adayı bilmesi gerekir" dedi. Turgut Bey rahatlamıştı, "Onlar önemli şeyter değil" yanıtını verdi. Anayasa oylamasına katılmayanların cezalan sürerken erken seçim yapılacaktı. Bunlann sayısı 2 milyon 487 bini buluyordu. Turgut Bey önce biraz telaşlanır gibi oldu; yoksa Süleyman Bey'le Bülent Bey bu nedenle oy kullanamayacaklar, seçilemeyecekler miydi? Erdal Bey'e, "Olmazsa 7 Kasırrfa dek uzatınz" dedi. Sonra öğrendi ki, Süleyman Bey de, Bülent Bey de, 1982 Anayasa oylamasında oy kullanmışlardı, o halde, yasakh olamazlardı. Bunda da içi rahatladı, konunun üzerinde bir daha durmadı. Beş yılhk yasaklı seçmenler yasaklanyla kaldılar... "Seçimleri boykot" konusunda; SHP'lilerin tedirginliği DSP'den miydi? "Referandum" Yasası'nda olduğu gibi DYP de, DSP de son dakıkada ortada bırakıverirlerse ne olurdu? Süleyman Bey, Kahramanmaraş yollannda bu konudaki soruma, Ekmekçi, biz seçimden kaçmayızl demişti. Bize "kaçtı" derier diye korktuk! O sıralarda, Nazım'ın savunmanlarından Saffet Nezihi Bölükbaşı, Ihsan Sabri Çağlayangil'e telefon etmişti. Sınıf arkadaşıydılar. Saffet Nezihi Bey, ~ İhsan Sabri demişti, Meclisten karar çıktıktan sonra referanduma gitmek insan haklarına aykındırl Erdal Bey'i niçin yalnız bıraktınız? İhsan Sabri Bey aynı karşılığı vermişti: Haklısın Saffet Nezihi, ama biz referandumdan kaçamayız. "Referandum ıstemiyooız!" diyemeyiz... Seçimleri boykotu ilk, DYP mi ortaya atmıştı ya da öyle gcrünmüştü?.. Hinthorozu Erdal Bey'in kafasının köşesinde "boykot" olayı yatıyordu. SHP kokteylinde önüne gelen bunu sordu. 9 eylül, CHP'nin kuruluş yıldönümüydü. Suphı Gürsoytrak, Varlık özmenek, birlikte Bulgar Elçiliği'ndeki kokteylden çıkmış, SHP'nin kokteyline gidıyorduk. Gece, karanlıkia, yolda karşılaştık Erdal Bey'le. "Boykot" olayını sorduk, "Ona parti meclisi karar verecek" yanıtını verdi. Suphi Gürsoytrak bir ara, bana, Biliyor musun, dedi, ben 12 Eylüt'den beri ilk kez Meclise geliyorum! Oyleten çoktu. Erol Tunceröe, 12 Eylül'den beri uğramayanlar arasındaydı. Eşyalarını bile dolabından almamış, yakınlarına, Ölürsem, cenazemi Meclise göturmeyin, yasaklar kalkıncaya dek uğramayacağım! demişti... Burdur eski senatörü Ekrem Kabay da, 12 Eylül öncesinden beri Meclise uğramamıştı. Hizmetliler, "Ne zaman geleceksiniz?" diye soruyorlardı... Vaşar Çekiçoğlu da ilk kez Meclise geliyordu... Erdal Bey'in o gece 9 eylül gecesi "R" Hanım'a yaptığı görüşme isteğı, neden gösterilmeden reddedilmişti. "R" Hanım, Şimdi görüsecek bir şeyim yok! yanıtını vermişti... Hüsamettin Cindoruk'\a yapılan görüşme de, sade suya tiritti. Hüsamettin Bey, gidip yetkili kurullardan karar alacağını, 24 eylülde de yetkili kurulların toplanacağını söylüyordu. Ooooh, ölme eşeğim ölme! Erdal Bey, boykot olayı kapanınca Anayasa Mahkemesi'ne gideceklerini açıkladı ya, Anayasa Mahkemesi, kontenjanlar konusunu zaten reddetmemiş miydi? Reddedilen bir konuda on yıl süreyle Anayasa Mahkemesi'ne başvurulabilir miydi? SHP Parti Meclisi'nde, Erdal Bey'in Cumhurbaşkanı'na gidip durumu anlatması önerildi. "Gidilmesine gerek yok!" diyenler oldu. Yarı yarıyaydı. Erdal Bey, "Ben yarar görmüyorum" deyince sorun kapandı... Perde Arkasında Neler Oldu?... KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI DEVLET OPERA VE BALESİ GENEL MÜDÜRLÜGÜ'NDEN DUYURU kurumumu/da balc kurs'.arı avılacaktır. tsıeklilerde dranılan r.ı lelıkler. I710 yaş arjMiıdu bıılunıııjk. 2HkoKul ıkıncı sınıluı olup, b«>iiKi MIHVI biiırmemiş olmak. 3Bedensel olarak balc >apma>a cl\cn>lı olmak NOT: K.a>ıllar. 14 l">lul 1987 lajihındcn liıbaren her/gun saat 10.0012.00arasıııda vapılacak olup. 25 h\lul 198"? saaı 13.00'te sona ereceknr Ka>ıl ıçın 2 resını. 2 adel zart. 1 adet 100 TL lık posta pulu gcrekmektedır j\da\lar 26 Eylul 1987 t umarlesi gunu saaı 10.00'da Opera bınastndaki bale salonııııda sına^a gıreceklerdır Açıkhk Macarlann son yıllarda haklı olarak öğündükleri "açıklık" politikasının altını çizmeden geçemeyeceğiz. Bu açıklık politikası, dış dünyaya kendini daha iyi anlatma ve gerçekleri gösterme amacına ne denli ulaşabilmiş ve ulaşabilecek, orasını zaman gösterecek, ama Macarlann bu politikada son derece samimi olduklarına dair bizde hiç kuşku uyanmadı diyebiliriz. "Ulusal güvenlik" ve "sosyalist sislem" gibi küçumsenemeyecek belli smırları da olsa, bu açıklık politikasmı Batı'ya gosterebilmek için adeta çırpınıyor Macar yoneticiler. Oyle ki, zaman zaman Sovyetler Birliği'ndeki "Glasnost" ve "Porestroika" cabalarından söz edildiğinde hiç çekinmeden, "Sov>et dostlanmızı takdir ediyor ve Sayın Gorbaçov'un başaracağma inanıyoruz. Ama, ovünerek söyleyebiliriz ki biz bunları yıllar önce gerçeldeştirmeye başladık" da diyebiliyorlar. GÖRMEK Oktay Akbal 550 lıra (KDV içinde) Çağtfaf Yayınlan Turkocağı Cad. 3941 Cagaloglutstanbul YAŞAYAN KOSTA Alena Deponle Çağda} Yavınları Turkocafı Cad. 3941 Cagalogluhıanbul BAYANLAR çocuk bakarak İngilizce oğrenmeyi ancak AuPairlik yaparak gerçekleştirebilirsiniz. 158 53 42 550 lıra (KDV ıçınde) StJRECEK ATİKA SAH\F kitaptannız el yazmalarınii, antikâlanıuz, plaklannu alımr, Mtıhr. 336 7İ 57
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear