29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
3 TEMMUZ 1987 KÜLTÜRYAŞAM CUMHURİYET/5 SİNEMA ATtLLA DORSAY HAYVANLAR tSMAÎL GÜLGEÇ Parlak değîl, aıııa doyurucu Hem eskilerin çabalan hem de yenilerin çıkışları, çok büyük filmler olmasa da belli bir düzeyi tutturan bir yıl görüntüsü çıkarıyor ortaya. Ayrıca dış ülkelerde düzenlenmeye başlayan toplu gösteriler ve sinemanın ülkemizin tanıtımı konusundaki işlevinin resmi kuruluşlarca nihayet anlaşılmaya başladığına ilişkin işareîler de olumlu. Geçen mevsim, Türk sineması açısından oldukça ilginç bir görünüm taşıyor. Doruktaki bir "sinema bunalımı"na karşın, sinemanın, bir ölçüde kendi varlığına karşı çalışan diğer görsel iletişim alanlanndan, yani TV ve videodan aldığı yardım ye destekle, oldukça önemli bir çıkış yaptığı ve hem sayı hem de nitelik açısından hiç de utanılacak olmayan bir düzeye erişebildiği söylenebüir. Hem eskilerin çabalan hem de yenilerin çıkışları, çok büyük filmler olmasa da belli bir düzeyi tutturan bir yıl görüntüsü çıkanyor ortaya... Aynca dış ülkelerde duzenlenmesine başlanan geniş kapsamh toplu gösteriler ve sinemamızın, ülkemizin tamtımı konusundaki işlevinin resmi kuruluşlarca (nihayet!..) anlaşılmaya başlanmış olduğuna değgin işaretler de, bu genel görünüm içindeki olumlu yerlerini alıyor... Alasya'mn "Dikenli YoTu bir diğer "12 Ejlül filmi"ydi. "Ses" veya "Prenses"inkine benzer tartışmalar açmadı bu film. Onlardan daha alt düzeyde değildî.. Ancak ele aldığı konuya oldukça aşınmış bir Yeşilçam duyarlığıyla yaklaşması, yeni, taze, cüretkâr konulara yeni duyarlıklarla yaklaşma gereğini bir kez daha gösteriyordu... Geçen mevsiminfılmlerine bir bakış KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK Cnunla beraberlıâımiz urhk t>ifmel<ud'i.$açma hale dö ri t>en yqpıycrdom Bo kador âiıtsa bir Çckvzuldv Cjse kenduv hep Uorgvn doroma faham*nvfâdememeye ftrna bana be(l< betti hıisedıyordu Bvhş/ği, çamaşır/ oaşladım • • Tabıi aynlmaya etoemeye çaH / yemeğı.herşfuı her&eyı karar verdim... <£ . p Sabuncu'nun sürprizi Sinemada istediği yere bir türlü gelemeyen (tlyas Salman güldürüleriyle gelmesi de şaşırtıcı olurdu zaten!) Ümit Efekan, Bekir Yıldız uyarlaması "Haikalı Köle" ile, elbette irkiltici noktaları olan, ama bunlar bile sanki bilinçli biçimde seçilmiş izJenimi veren, kendi içindeçok tutarlı bir "evlilik trajikomedisi" ile karşımıza geldi... Efekan'dan artık daha iyi şeyler bekleyebiliriz sanınm... "Merdoglu Ömer Bey", Yusuf Kurçenli'nin oldukça kişisel, değişik, ilginç olabilecek (ama olamamış) bir denemesiydi. Kurçenli'nin düşundükJerini, tasanlarını seyirciye henüz tam olarak aktaramamak, kâğıt üstündekileri yeterince görselleştirememek gibi bir sorunu var... (Bakalım, "Gramofon Avrat"ta neler olacak?) Başar Sabuncu, ise, "Asüacak Kadın"la yılın en ilginç sürprizlerinden birini yaptı. Pınar Kiir'ün romanından zengin çağrışımh, binbir ayrıntıyla öriilmüş, çeşitli yönlerde gelişen bir toplumsal cinsellik irdelemesi gerçekleştiren ve kimi Batı başyapıtlarını andıran bir ruhbilimsel kara film denemesi yapan Sabuncu da, artık kişisel bir dünyası olan yönetmenlerimiz arasında sayılabüir... Bu arada, iki de ilginç güldürüden söz etmek gerekir... 'Tahriye Abla"dan sonra uzun bir suskunluk dönemi geçiren Yavuz Turgul, ikinci filmi "Muhsin Bey"le genel bir onay almış gdzuküyor... Kartal Tibet ise, "Milyarder"le yine belli bir düzeye erişen bir güldürü imzalamış samnm.. Bu iki filmi de henüz göremediğim için kesin bir yargıda bulunmayacağım.. fjynjık Mbpesi çok o^ en &en. Nastf üiv/dvm. nasılVZv SABUNCU'NUNKARA FtLMtBaşarSabuncu'nun Pınar Kür'den uyarladığı "Asüacak Kadın", yılın en ilginç sürprizlerinden biriydi. Sabuncu 'nun bu ruhbilimsel kara film denemesinde Müjde Ar fsolda) ve Yalçtn Dümer'le (ortada) birlikte tsmet Ay da sinemadaki en çarpıcı rollerinden birini üstleniyordu. nrun da verdiği güvenle... "AahhBelinda", Antalya Şenliği'nde aldığı Altın Portakai'ı samnm hak eden, keyifli ve hmzır bir taşlama, bizim sinemamız için kimi yeniliklerle dolu bir fanteziydi... "Asiye Nasıl Kurtulur", çok bilinen bir konunun ve tanınan bir tiyatro oyununun nasıl "yeni" olabileceği konusundaki kuşkulara, oldukça sağlam bir yanıt getiren, sevimli bir "epik sinema" denemesiydi.. Resat Nuri uyarlaması "Degirmen" ise, çok iyi şeyler içermesine karşın, tam bir tutarlılığa ulaşamayan ve nedenlerini hâlâ çözumleyemediğimiz kirüşümüze göre yargılarda bulunuyoruz.. Kimin haklı olduğunu elbette zaman gösterecek... Ökten'in diğer iki filmi, iddiasız Kemal Sunal güldurüleriydi. Bunlardan görebüdiğimiz "Yoksul"', alçakgönüllü, ama hoş bir film olmanın ötesine gitmiyordu. "Damcı"yı ise göremedik... PÎKNİK PİYALE MADRA VURU 6IDEUM ORACÎA . CAHISA UZATMA "YÜBÜ" DEDİM... SEN KİM OLLTVORSUN. BA BANAE/MIR VERlVORSUN? En çalışkan Gören Filmlere gelince... Geçen mevsimin en çalışkan yönetmeni olma onuru, kuşkusuz Şerif Gören'indi. Gören, daha önceki yıldan kalma ve ancak Danıştay karanyla seyirçi önüne çıkabilen "Yılanlann Öcü"nün de eklenmesiyle, geçen mevsim tam 5 kez seyirci önüne çıktı. Hem de "iddialı" olan bir yönetmen için yüksek bir sayı... Sonuç, elbette olumsuzdu. Gören, bir çırpıda Eski ustalar Diğer yönetmenler daha az çalıştılar.. Halit Refiğ'in tartışılan "Teyzem"i, bizce çok ilginç bir senaryonun heba edilişiydi. FUm, seyirciyi bir türlü ilginç konusunun içine alamıyor, inandıncı olamıyordu. Ancak bu filmi çok daha önemseyen eleştirmenler de var... Bir diğer eski usta Siireyya Dunı, iki filmiyle karşımıza çıktı. "Fatmagülun Suçu Ne", elverişli konusuna karşın, emektar bir yönetmenden beklenmeyecek kimi temel anlatım yanlışlarıyla zedelenmiş bir filmdi. Duru'nun daha başarılı olduğu belirtilen ikinci filmi "Uzun Bir Gece"yi ise göremedim. (Görebilirsem, yaz mevsiminde bu film üzerine yazmak istiyorum.) HIZLI GAZETECI mcDET ş &<jli?uller, agaçlor, tanhl <z$erler. , . . „ , . . "ÜMRUK", boldozerleri, ıa nova pın! pml <kmz v<z Pobrikalar, otoparklar, yat nnmlon ( foıisn, yapsatçılorı, gvroitüsb, öölü zrdam &AR8ARU6A yzr nsler ntler.. dvyvk t>ır kent git» oidu\ \ pisliğı w tnotonü amçtorylo tom Q( mK i n i 'kadro girdi CAM&UPAK mu'fta \ ^ ortuhktcn stlınâiler • aerçzkjzn bu mu ? ' ' CAMBtıPAic yoKoıao, flnm TAWKI "Lanetli yönetmen" Ve yeniler... Bu ortamda bir "ilk film" denemesine girmek cesaretini ve olanağım bulanlar... Ne yazık ki, bunların arasından gönlümüzün tellerini titreten, gelecek için umut veren bir film çıkmadı. Müjdat Gezen'in "Kobay"ı, sinema sanatından hiç nasibini almamış bir denemeydi.. Erdogan Kar'ın " S u " filmi, elbette çok daha iyiydi, belli sinemasal anlar içeriyordu. Ama eksik, yanlış yanları, anlatım hataları da birlikte olarak... Nisan Akman'ın "Beyaz Bisikiet'M, yeni yönetmenlerin filmleri içinde, belki en eli yüzü düzgün olanıydı. Ancak bir "kopya" olayına dayanan bu fîlmden çok, özgün bir konuda Akman'ın çabasını görmeyi umuyoruz... Sami Giiçlü'nun "Yarın.. Yann" ve İsraail' Güneş'in 'Güneş Doğmadan" fîlmlerini ise göremedim. Gorenlerce ciddi biçimde eleştirildi bu iki film de... Ancak kendi yargımızı ilerki günlere saklayahm.. Bu arada, filmlerini bir türlü "ticarileştirmek" fırsatını bulamayan bir yönetmenimize de değinelim.. Şu günlerde Avrupa'da gösterime çıkan "Kaşık Düşmanı", bizde hâlâ gösterilmeyen, Gülüşan"ı, TV'nin kuşa çevirdiği bir kopyada izlenebilen Bilge Olgaç'ın son filmi " 3 Halka 25" de, ancak mevsim sonunda, "iki film birden" gosteren sinemalarda gösterime çıktı ve sessiz sedasız kayboldu. Bakalım, Olgac, filmlerinin üzerindeki bu '1anet"i ne zaman kaldırabilecek? Bu toplam içinde, bizim en iyi 10 fılmimiz şöyle sıralanıyor: "Asüacak Kadın", "Aaahh BeUnda", "Yılanlann Öcü", "Asiye Nasıl Kurtulur", "Haikalı Köle", "Kan", "Yoksul", "Güneşe Köprii", "Değirmen", "Teyzem." Atilla Dorsayh göre mevtsinnn en iyi 10 filmi Astlacak KaduıBaşar Saouncu Aaahh BelindaAtıf \ ılma/ Yılanlann ÖcüŞerif Goren Asije NasıJ KurtulurAtıî Yılma/ Haikalı KöleÜmit Efekan KanŞerif Görçn YoksulZeki Ökten Giineşe KöpruErdoğan Tokaıh DeğirmenAtıf Y'îimaz Te>zemHalk Refie bir filmi bütünleyecek bir "dâhi" olmaktan çok uzak olduğu için, birbiri üstüne gelen bu fılmlerin hemen hepsi, sayısız eksiklik, yetersizük, çalışmamışlık içeriyordu. Mevsimi açan "Yılanlann Öcii", kimi sinema yazarı dostlarımızın tersine, bize bu "beşibiryerde"nin en "bütünlenmiş" filmi olarak gözüktü.. Biraz eskirruş ana temasına karşın, Fakir Baykurt'un eserini çok iyi özümlemiş bir senaryo aracılığıyla (Yavuzer Çetinkaya'nın), hikâyesine tutarh bir yaklaşım getiren, kişiliklerini çok iyi işleyen, bir "köy erotizmi"ni ustaca oluşturan bu film, doğrusu bizde Gören hesabına yeni umutlar uyandırmıştı. Ancak "Sen Tfirkükrini Söyle", yetersiz bir senaryo, dengesiz bir oyun, gevşek bir dramaturjiden ciddi biçimde zedelenmiş bir "12 Eylül filmi" olarak çıktı karşımıza... "Kan", çok güzel hikâyesine "zehir gibi" başlayan, Kurosawa filmJerini hatırlatan bir görsel egzotizmi perdede kuran, ama (yine senaryo yetersizliğiyle) yan yolda soluğu kesilen bir film oldu... Yine bazı eleştirmenlerin pek sevdiği "Beyoğlu'nun Arka Yakası"m, bu belgesel tadında olma iddiasmdaki değişik filmi, niyetlerine tümüyle katılmamıza karşın, bir türlü sevemedik. Belki çok kötü gösterim koşullannda izlemiş olmarruzın da bunda etkisi vardı.. Ancak Göretfin çok ilginç bir projeyi, hem içerdiği "lumpen" duyarlıkları tam anlamıyla denetleyememesi hem de teknik yetersizlikler dolayısıyla tam bir başanya ulaştıramadığı söylenebilirdi.. Yine bir "yasaklanan film" olan ve samnm "Danıştay k a r a n y l a " gösterime çıkan " ü m u t Sokağı"nı ise bir an önce unutsak samnm daha iyi olur... Velhasıl Gören, çalışkanlıgma karşın, bence filmlerine arşı eksik olan özeni, ön çalışması ve bütünü denetleme yoksunluguyla 1987 yılına da damgasını vuramadı gitti... mi teknik yetersizliklerin zedelediği bir yarım başanydı. Orta kuşak İki filmiyle sinemalarda gözüken bir diğer yönetmen, "orta kuşak"tan Erdogan Tokatlı oldu. Uzun bir ayrıhktan sonra sinemaya inatçı bir dönüş yapan Tokatlı, bir Kemal Tahir hikâyesinin (Göl Insanları) ve bir Oktay Akbal romanının (Suçumuz tnsan Olmak) uyarlamalarıyla karşımıza çıktı. Her iki fılmin de belli erdemleri, belli sinemasal kıvraklıkları vardı. Daha da önemlisi, Tokatlı, her iki yapıta da içtenlikle, eserlerin özünü kavrayarak yaklaşmıştı. Ancak gerek "Giineşe Köprü"nün, gerekse "Suçumuz Insan Olmakın sonucun tam başarılı olmasım önleyen ciddi anlatım eksiklikleri veya yanlış oyuncu seçimleri vardı... Aynı kuşak yonetmenlerinden Sinan Çetin'in "Prenses"i yılın en çok tartışma getiren fiîmi oldu. Çetin'in filmi özellikle yanlış "siyasal tavn", Turkiye'nin aayla yaşadığı yakın döneme oldukça yüzeyscl ve sorumsuz yaklaşırnıyla yıldırımları çekti. Filme getirilen haklı eleştirilerin ışığında, "Prenses"in belli estetik ve plastik erdemleri de kaçınılmaz olarak güme gitti... Zeki ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI Ökten'in 3 filmi Bir diğer "3 filmli" yönetmen, Zeki Ökten oldu. "Siini", "Düşman", "Pehlivan" gibi filmleriyle sinemamıza yeni ufuklar açmış olan bu önemli sinemacımız, son yıllarda sürdürdüğü suskunluğunu birden bozdu. Yine bir "12 Eylül filmi" olan "Ses", ele aJdığı önemli konunun gerektirdiği yürekliliğe sahip olamayan senaryosu ve inandırıcı olmayan dramatik gelişmesiyle, doğrusu bizde daha çok düşkırıklığı uyandırdı. Bu, belki de Ökten'den beklenenin çokluğu oranında büyük olan bir düşkınkhğıydı. Sinema yazarlarının ortak seçiminde "Ses"in ("Aahh Belinda" ile birlikte) ilk sıraya oturması, acaba bizim yanıldığımızı mı gösteriyordu? Kimbilir? Filmleri tartıp bicmek için elimizde kesin göstergeler, aletler yok ki!.. Sağduyumuza, oluşmuş estetik, sanatsal ölçütlerimize, dünya gö AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR KEMAL GÖKILL\ ey "âütinsdn". semn ükolüçu f İ «endinıkaidirti uok 6difıni..SA/AŞ A H U Ğ R AHLu&iMîbcn UıilcseKlepde sernn yıkılışıriı bu buuuk uıkıntı ben'ım ahlapımın insanım \e s n ük ^^^^HA f e TARIHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAJS 3 Temmuz SAVAŞTA BET7Y GRABLE'/N ROLU.. 1373're BUGÜAJjÛAJLÜ AMEPUMLI SHVEMA y(LD&/ BerrYGB4BLF S7 VSŞtNDA ÖLDÜ. 133O'LU,4O'U YfLLAePA\ÖZ£LOKL£ MU:ZİKAL PiLMLeKlE TAM/MAN GeA8L£, 6U££tUĞlYLE BÜfÜK ILGİ TDPLAMlŞTI. DÜNYAfiJtN GELMtÇ GEÇMif EM ÜMLÜ PO£TEfi.LERtNC>EN Bl/SÎ OE OMA AİTT1. "MtLYOA/LUK 8ACAKLAei"MIAJ YEe AU»Ğl BU POS7EJ? K. OÛUYA SAVAŞI SteAS(fJOA, HAP7XPA ZO BİN 8 AKV Ö4 u L Ş Ş ! T ER 74, ÇOK geĞENİLEN ŞU PoSTERİM VEHDİGİ MOfSAL 6ÖZ ĞfJÜNOE TUTUUJtSSA, OYNAD/61 50 YIL ÖNCE Cumhuriyet Taksi fiallan tenzil edildi Benzin fiatlannm indirilmesile taksi fiatlannm da indirilmesıne karar verilmişti. GÖRENDEN "YILANLARIN ÖCÜ" Şerif Görentt "Yüanlam öcü" uyarlaması, fakir Baykurfun yapıtuu çok iyi özümlemif bir senaryoya sahiptl Barşoüerini Fatma Girik ve Kadir Inantr'ın paylaştığt film, kifiliklerini çok iyi işliyor, bir "köy erotizmViıi ustaca oluşturuyordu. Kararın dünden iıibaren tatbikatına başlanmıştır. Evvelce de yazdığımız gibi .? Temmuz 1937 tarifeyi kaydedecek şekilde tadil edilmiş bulunacaktır. O zamana kadar otomobile binecek olan kimseler bugünkü taksi aletlerinin kaydeylediği ücretin yüzde on beş noksanını vereceklerdır. Dünden itibaren tatbik edilen şekilde budur. Şayed buna 19371987 itiraz eden şöförler bulunursa bunlar hakkmda Belediye zabıta memurları derhal tatbikat yapacaklardır. Diğer taraftan Belediye iktısad murakıblan dünden itibaren faaliyete geçerek benzin fiatlarını kontrola başlamışlardır. En "genç" usta Yıün diğer çalışkan yönetmeni Atıf Yılmaz'dı. Sinemamızın bu bir anlamda en "genç" ustası, yine yeni arayışlar, denemeler peşinde oldu. Filmlerinin son dönemde elde ettiği ticari başa taksiler antrede 26 yerine 20 kuruş, yüz metro yerine de yüz elli metro için iki kuruş yazacaklardır. Taksi aletlerinin bu şekilde tadili için otomobil sahiblerine üç aylık mUhlet verilmiştir. Teşrinievvel iptidasmda bütün otomobillerin taksileri yeni
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear