Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/2 OLAYLAR AHE GÖRÜŞLER ya derken beş ay geçti. Nafaka alanuyonım, sağlığım bakımından hiçbir güvencem yok. Burada bir işim ve mesleğim de yok ve iistelik iki de yavnım var. Babam subay emeklisi; boşanma karan kesinleşip onun nüfusuna geçersem hiç değilse sağlık karnesinden yararlanınm. İş uzayınca Adalet Bakanlığı'na başvurdum. Sen ne hakla şikâyette bulunuyorsun diye, beş aydan beri beklediğim yetmiyormuş gibi, dava bu sefer dört ay sonra yapılacak duruşmaya atıldı. Demek Almanlann çok önem verdiği sağlık sigortası benim memleketimde hiç önemli değilmiş. Ne acı! Hâkim, kaleme ne yazdırdığını size açıklamak tenezzülünde bile bulunmuyor. Davacı olduğum halde asık suratlı bir hâkimin karşısında kendimi hapislik suçlu gibi hissediyorum. Bu ne biçim adalet, bu ne biçim adliye? Çok üzgünüm. üzüntümün derinliğini ifade edecek kelime bulamıyorum. Almanya'daki devlet memurlarını, hâkimi, avukatı, gümrük polisini gözlerimin önüne getiriyorum. bir de buradakileri. Aradaki fark, orada bir insan, burada bir böcek olduğumu düşündürüyor bana. Burası vatanım benim. Kendi toprağım, kendi insanım. Devlet, benim devletim. Evet, bir güler yuzun dahi vatandaşlanndan esirgendiği benim devlelimin daireleri, postanesinden adliyesine kadar benim saygı duyduğum ama onlann bu saygıyı hak etmedikleri kamu kunıluşlan. Ama neden? Tttrk milleti bir güler yiize dahi layık değil mi?..... vb." • • • Ben dört büyük sayfalık uzun mektuptan en önemli yerlerini aktardım buraya. Görülüyor ki, bir subay emeklisinin kızı olan bu hanım kendi vatanında kendini gurbette hissediyor. Onun anlattığı hukuki nokta üzerinde durmuyorum. Çünkü Almanya'daki kesin boşanma karannın Türkiye1 de geçerli olması için burada yetkili mahkemece bir "infaz karan" verilmesi lazım. Bunda da, genellikle boşanmış öteki eşin itiraz edip etmemesi aranıyor. Tahmin ediyorum ki, işin uzamasının nedeni, bu hanımın kocasına tebligat işinin, durumu geciktirmesindendir. Ama ne olursa olsun, işin hukuksal yönunü tatlı dil ve güler yüzle anlatmak hatta birkaç teselli sözü söylemek varken, Almanya'daki elverişli durumunu salt vatan ve aile özlemi dolayısıyla bırakıp gelen bu acılı hanımdan bütiin bunları esirgeyerek onun kendi vatanını kendisine gurbet yapmanın anlamı ne? Işte beni üzen ve bu mektubu bu sütunlara geçirmeye iteleyen neden, yetki sahibi resmi görevlilerdeki durum ve tutumdur. Niçin birbirimize bu kadar sert, bu kadar yabancı ve neredeyse düşmanca davranıyoruz? Karşı tarafa yapılacak tebligat konusunda da kolaylık gösterilebilir. Şöyle ki: Almanya'daki hangi makam aracılığıyla tebligat yaptmlacaksa durum bu hanıma bildirilebilir, o da oradaki avukatı aracılığıyla durumu ve tebligatı çabuklaştırabilirdi. Kısacası ne yandan bakıhrsa bakılsın, ortada sadece kişisel bir durum değil, toplumsal bir tutum söz konusudur. Üzülmemek elde değil. • •• Çok yakından bildiğim bir başka olay da şu: Yakın dostlarımdan birinin operatör olan oğlu, yine bir hekim olan eşiyle birlikte Almanya'da çalışıyordu. Hastanede iyi bir yeri vardı. Bilimsel araştırmalar yaptığı için askerliği, ilgili yasa gereğince, birkaç yıl tecil edildi. Sürenin bitiminde eşi ve çocuğuyla birlikte artık bundan böyle Türkiye1 de çalışmak üzere kesin dönüş yaptılar. Geldi, askerlik görevini Erzurum'un uzak bir yöresinde yaptı ve Istanbul'a dönüşünde iş aramaya başladı. Operatör olduğu için mutlaka bir hastaneye bağlanması gerekiyordu. Özel hastaneler ancak büyük şöhretlere görev veriyorlardı. Resmi hastaneler (üniversite, sosyal sigorta ve sağlık bakanlığı hastaneleri) bin türlü bahane ile bu genci oralara yanaştırmadılar. tstanbul dışında kurulan üniversite ve sosyal sigorta hastanelerinden birkaçına başvurdu, yine güleryüz görmedi. Bunun üzerine karı koca çocuklanm ilköğrenimini burada yapsın diye teyzesinin yanında bırakıp Almanya'ya döndüler ve aynı hastanedeki aynı profesör onlara kucak açtı ve artık bir daha Türkiye'ye dönmediler. Çocuklan ilkokulu bitirince onu da Almanya'ya aldırdılar. Bu çocuk Almanya'da liseyi Alman çocuklan arasında yaptı ve birincilikle bitirdiği için tıp fakültesine sınavsız gırme hakkını kazandı. Onlar kazandı, ama kim kaybetti. Elbette Türkiyemiz! Onlar için gurbet, artık "vatan" olmuştu. Bu, benim yakından izlediğim en tipik olay. "Beyin göçü" dediğimiz acı şey işte böyle oluyor. Bugun yalnız Almanya'da değil, Isviçre'de, Ingiltere'de ve özellikle ABD'de nice başarılı Türk hekimleri, Türk mühendisleri, kısacası değerli Türk "beyin"leri çalışıyor. Bizler ise burada Arap, Amerikah veya Avnıpab, hiç ayırt etmeden, dolar tedarik etme yolunda calışıyoruz. "Evet bazen vatan olur gurbet / Bazen gurbet olur vatan." Ulusal onur kavramını yitirdikten sonra, ulusal dayanışma ve sevgi kavramından yoksun olduktan sonra, elbette böyle olacak!.. 28 HAZİRAN 1987 Bazen Gurbet Olur Vatan Bazen Vatan Olur Gurbet! HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU Haftalık yazılanmda okur mektuplanna yer verme olanağını bulamıyorum. Ama önceki yıüardan birinde yazdığım gibi bana gönderilen bütün mektupları okur ve çoğundan, olutnlu olumsuz, yararlanınm. Eskiden ara sna gelen tehdit ve hakaret yazılarını, daha ilk satırlannı okur okumaz, yırüp sepete atardım; şimdi ne olur ne olmaz diye, bu yoldaki mektuplann fotokopisini alıkoyup asıllannı ilgili restni makama veriyorum. Mektuplara burada yer verememekliğim, isteksizlikten değil, olanaksızhktan. Hangi birini yazmalı? Halk devlet karşısında hakkını arayamaz duruma gelince, yazarları "son merci" olarak görüyor ve içini döküyor. Zayıf da olsa bir umut bekliyor yazardan. Biz ise çaresizlikten üzülüyoruz. Bu nedenle gazetemizin "Okur mektupları" sütunu yine zayıf da olsa bir ferahlama alanı oluyor okurlar için. Bu girişten sonra bir okurumun acı feryadına burada yer vermeden kendimi alamadığımı yanıtsız kalan birçok mektup sahibinden öziir dileyerek ve onlann hoşgörüsüne sığınarak belirtmek istiyorum. Çünkü sorun sadece bu okurumun sorunu değil, binlerce, belki de yüz binlerce kişiyi ilgilendiren bir ülke sorunudur. Once mektubu birlikte okuyalım: "Ben yuında, 19 yaşında, tahsüini yanda bırakarak evienip AJmanya'da tahsilimi sürdürmekte olan eşimia yanına gittim. Bir oğlumuz, bir de kınmız oldu. Ancak evlilik hayatım, sandığım gibi, mutluluk değil, bitmek tiikenmek bilmeyen acılar getirdi hayatuna. Buna rağmen eşimi sevdigim ve çocuklanmın babasız kalmasını istemedigim için sabrettim. Son yıllarda dayak, hakaret ve kumar oynaması da eklenince, dayanabilecek durura kalmadı ve yılında boşanmaya karar verdim; bir AJman avukata başvurdum. Avukat, 'Burada verilecek olan boşanma karannın Türkiye Cumhuriyeti'de geçerliliği var rru?" soruraa: 'Buradan alacağınız boşanma karannı Türkiye'de mahkemeye onaylatmanız yeterlidir' dedi. İçirn rahatladı, dilekçe verdim ve boşanma davası açüm. tlk olarak eşim nafaka ödemeyi, gelirinin çok az olduğunu gĞstererek reddetti ve nafaka ödemekten kurtuldu. Saldırganhklan öldürme tehdirJerine kadar götürmesi nedeniyte Almanya'da 'Sozialamt' kuruluşu yardım elini uzattı, bana bir ev kiraladı, evimin kira, ısıtma masraflannı. benim ve çocuklanmın bakımlarını ve hastalık sigorlalanmızı üstlendi ve çocuklanm kiiçük olduğu için çalışmaya mecbur olmadığımı söyleyerek boşanma kararından sonra da bunları ödemeye devam ettiler. tlk duruşmada eşim itiraz etmeyerek boşanmayı kabul elti. Ama mahkemedeki duruşma. davanın bir yıl sonra, tekrar ele alınması koşuluyla sona erdi. Bir yülık süre içinde 'Kinderfursorgc'den yollanan psikologlar çocuklanmın yanımdaki durumlarını müşahade altına alarak. çocuklarla konuşarak, eşimle de ayn olarak konuşup fikir ve davranışlarını tetkik ederek kesin kanaat getirdikten sonra, çocuklanmın bakımını benim yetkime bıraktılar. Davamıza bakan hâkinı bu bir yıllık surenin bitiminde, ikinci duruşmamızda boşanmaraıza karar verdi. Bir aylık temyiz suresi sona erince de. eşim bu süre zarfında boşanma kararına itiraz etmediğinden, karar kesinleşti ve Eyalet Yiiksek Mahkemesi tarafından tastiklenip karar tarafıma verildi. Karan lercüme ettirip, tercümeyi Türkiye Cumhuriyeti „ Başkonsolosluğu'na tastik ettirdim. Artık boşanmıstım. Almanya'da sahip olduğum bütiin olanaklara ragmen vatanıma dönmek istiyordum. Pasaporfum, Almanlann sahip olduğu bütiin haklara beni de yetkili kılıyordu; serbest iş de yapabilirdim ama gene de "Türkiyem" dedim Almanya'ya veda ederken avukatımdan, davayı yürülen hâkime kadar herkesten güler yüzle. vatanımda başlayacak olan yeni yaşantım için aldığım mutluluk dilekleri beni fazlasıyla mutlandırdı. Sınırdan çıkarken gümriik kontrolu sırasında AJman gümriik memurlan da aynı dileklerini bildirdiler ve Almanya geride kaldı Geldigim zaman, bulunduğum ildeki asliye hukuk mahkemesine dilekçe verdim. Durumumu anlalıp Almanya'daki kesinleşmiş boşanma karannın onaylanmasının çabuklaştınlmasını, ayrıca rica ettim. Ama efendim durumumu anlatmak ne mümkün, insanca bir lebessümden bile yoksun kaldım. O günden beri bu tastik isi uzuyor. Duruşmadan dunışma PENCERE Acı Çeşitlidir. Biberin acısını kimisi sever; acılı Adana kebabına çoğu kişi bayılır; ama aşk acısı, ölüm acısı, ayrılık acısı da vardır. Acının türleri saymakla bitmez. öylesine renklidir ki acı, kimi zaman olmadık yerde insanın karştsına çıkar. Gazetelerde Milli Güvenlik Konseyi'nin toplantı tutanaklan yayımlanıyor; okudukça içim acıyor; acı acı düşünüyorum; kimi zaman "Bu kadarı da olamaz" diye tepki duyuyorum. Neden? Ülkenin yazgısına 12 Eyiül'le "elkoyan" beş general toplantı yapıyorlar, anayasa yapıyorlar; ama en temel bilgilerden yoksun olduklan tutanağa geçen bütün sözlerinden anlaşılryor. Işin en acı yanı, her şeyi bildiklerini sanıyoriar; noksantennın ayırdında değiUer; Atatürk cumhuriyetinin temel Mtelerini paramparça ediyorlar. Acıdır... MGK'nin toplantı tutanakJanndan ortaya çıkan en çarptcı gerçeklik, bilgisizlikien doğan yanılgı... 1982 Anayasası'na "zorunlu din ve küttür dersleri" konacak değil mi, Konsey üyeleri konuşuyorlar. Tahsin Şahinkaya: "Tarihten, coğrafyadan, matematikten vazgeçilemeyeceği gibi, bu okullarda, bu din dersinden de vazgeçilemez. Bunu da onun gibi, okunan dersler mahiyetinde değenendirip okutalım Sayın Başkanım..." Hâkim Tümgeneral Muzatfer Başkaynak (Anayasa Komisyonu Başkanı): "Sayın Başkanım (Kenan Evren) ilk ve ortaöğretimde özellikle tarih, coğrafya, matematik, fizik, kimya dersleri genel küttür dersleri meyanındadır. Maddenin yazılış btçimine göre din kültürü de o dersler meyanında (arasında) verilecektir. İhmal edilmiş müesseseyi, bu şekikje anayasada ihya etmek zorunluğu duyulmuştur. Din kültürü, Islam dininden oianlara uygulanır." Nurettin Ersin: "Zorunlu dersler arasında yer alır konusunun tabii bir ihtiyaçtan doğduğu için konmuş olduğu aşikârdır. Vbksa ille laikliğe aykın bir ders eğitimi manası taşımıyor." Başkan Kenan Evren: "Efendim, Türkiye'de imam hatip okullan neden çoğalmıştır? Sebebi: Ana baba çocuğunun din dersi almasını da istiyor. 'Nasıl olsa lise seviyesinde, diğer okullarda bu hiç yoktu, o halde imam okuluna göndereyirrf diyor; hem lise diploması alır hem de din bilgisi alır, diye düşunüyordu. (...) Ama aile bilirse ki, oraya gittiği zaman orada da biraz namaz kılmasını öğrenecek, bir dua okumasını öğrenecek ve 'Arkamdan bir fatiha okuyabilecek' diye düşünecek; belki o zaman öbür okulu tercih etmeyecek ve bu okullara göndermeyi daha çok tercih edecek." •k Sayın Konsey üyeleri, anayasa yapmaya kalkışmadan önce biraz gazete okumuş ya da birkaç el krtabı karıştırmış olsalardı, bu kadar büyük yanılgıya düşerek Atatürk'ün laiklik devrimini yıkmazlar, Öğretim Birliği Yasası'nı çiğnemezlerdi. Sözgelimi Kenan Evren, ülkemizde ailelerin çocuklanm imam okullanna değil, yabancı dil ile öğretim yapan okullara sokmak için birbirini çiğnediğinden habersiz olabilir miydi? Ancak beni en çok şaşırtan, tutanaktann ortaya koyduğu bir yeni gercek oldu. Öyle anlaşılıyor ki Türkiye Cumhuriyeti'nin milli eğitimini düzenleyen sayın Konsey üyeleri, anayasaya zorunlu olarak koydukları din kültürü derslerinin niteliği ve anlamı konusunda temel bilgilerden yoksundurlar. Anayasa Komisyonu Başkanı diyor ki: "İlk ve ortaöğretimde özellikle tarih, coğrafya, matematik, fizik, kimya dersleri genel küttür dersleri meyanındadır (arasındadır); din kültürü dersleri o dersler arasında verilecektir" Tahsin Şahinkaya diyor ki: 'Tarihten, coğrafyadan, matematikten vazgeçilemeyeceği gibi, bu din dersinden de vazgeçilemez." Demek ki öğretimde inanç eğitimiyle bilimsel öğretim arasındaki ayrım bilinmiyor. Din kurumunu fizik, kimya, matematik bilimlerinin yöntemleriyle ele almak başka şeydir; din eğitimini akıl ve bilimi bir yana bırakarak düzenlemek ayn şeydir. Sayın Evren'in dediği gibi "din kültürü derslerinde birkaç dua ile biraz namaz öğretmek" mi amaçtır? Yoksa din kurumunu, toplumbilim yöntemleriyle ele almak mı amaçlanmıştır? Bu konuda karmakanşık düşünceler ve bilgi eksiklikleri tutanaklarda sırıtıyor. Acı değil mi? EVET/HAYIR OKT4Y AKBAL KA5TE1LTDEN YUZDE 60 FAIZ YENİ BİR MİT DOĞUYOR Son düzenlemelerle MİT üzerinde Başbakan'ın yetkileri artırılıyor. • Siileyman Demirel: " N e 27 Mayıs'ta,'ne 12 Mart'ta, ne de 12 Eylül'de MİT, hükümetleri uyarmadı..." % PKK'nın "bombalı cellatlık" görevini reddeden Hüseyin Gönühaf'ın ailesi kurşuna dizildi. £ inci Baba'nın son mesleği: Bir devlet bankasıntn alacaklan için yeddieminlik. £ "Biz yemeden çalışıyoruz." Semra özal, Nokta'ya vakıf çalışmalarını anlattı, efeşririleri yanıtladı. ^ Kontrgerilladan NATO komutanlığına. Yeni komutan Galvin'in meslek yaşamı. Eski İstanbul'un cinsel yaşamını bütün gizleriyle anlatan Ahm«t Rasim, kitaplarıyla yeniden gündemde. Söz, Kunıltayın... Birçok siyasal parti kurultayına, kongresine seyirci olarak katıldım. 1950'lerden bu yana özellikle CHP il, ilçe, genel kongrelerini gazeteci olarak izledim. inönü'den, Gülek'ten, Aksal : dan, Satır'dan, Ecevit'ten, Erdal inönü'den, Sağlar'a kadar sosyal demokrat partinin adı CHP, SODER SHP olsun, önde gelen kişilerini az çok tanımak fırsatını buldum. Onlarla konuştuğum, tartışttğım oldu. Yazılanmda da Atatürk devrimini savunma görevini alan bu partinin görüşlerinden yana çıktım. Hiçbir zaman partili olmadım, partıli gibi düşünmedim, ama 1954'ten bu yana CHP'nin iktidar olması savaşımına kalemimle katıldım. 1957'de, 1973'te, 1977'de bu parti, sağa, aşırı sağa, Atatürk devrimı karşıtlanna karşı az çok üstünlük sağladığında büyük sevinç duyanlar arasındaydım. CHP deyin, SODEP deyin, SHP deyin, adların ne önemi var, önemli olan içerik, öz, anlam... Atatürk'ün partisidir bu... Kuvvayi Milliye'nin, yani Ulusal Kurtuluş Savaşı'nm, tam bağımsızlık ilkesinin partisinden yana olmak benim gibi Atatürk dönemi çocuklannın baş göreviydi... Türk halkının özgür, bağımsız, mutlu yaşayabilmesi, Atatürk devriminin sürgit yaşatılmasına bağlıydı. Başka çıkar yol yoktu, olamazdı. Dünyanın gözü bizdeydi, çevre düşmanlarla çevriliydi, içimizde bile Atatürk devrimini yıkmak isteyen gerici güçler, odaklar vardı. CHP'nin karşısmdaki partiler de onlarla çıkar bırliği içindeydi. Kimi zaman CHP içinde de oy avcılığı adına bu tür yaklaşımlara kalkışanlar görülrnüyor değildi. Bugün SHP olağanüstü kurultayı sona erecek. Bu geceyarısına doğru her şey ortaya çıkacak: Yeni tüzük yeni program ve yeni bir yönetim... Doğrusu şu olurdu, bu kurultayda yalnızca tüzük ve program tartışılır, yönetici kadronun seçilmesi ise kasım toplantısına bırakılırdı. İşin içine seçim girdi mi, her şey bir yana itilir, kulisler, gizli buluşmalar, toplantılar, listeler, senben çekişmeleri öne çıkar. Bugün SHP kurultay delegeleri yeni yöneticilerini seçecek. Günlerdir gazetelerde söylentiler okuyoruz, o grup, bu grup, İnönü'nün listesi, Gürkan'ın, Baykal'ın, llkeli Yaklaşımcıların listesi diye!.. Bütün bunları doğal saymalı, önemli olan ulusun karşısına çıkarılacak SHP yönetici kadrosunun niteliği, kişiliğidir. Geçen günkü yazımda bir öneride bulundum, dedim ki, SHP genel yönetiminde görev almak isteyen partililer ilk genel seçimde milletvekili adayı olmasınlar, olmayacaklarını da önceden kamuoyuna açıklasınlar; hiç değilse merkez kontenjanlarında kendilerini, birbirlerini aday göstermesinler, gitsinler illerin seçim bölgelerinde sıradan partili öteki adaylar gibi savaşıma katılsınlar. Geçen ara seçimde MKYK üyeleri kendi aralarından birkaç arkadaşı milletvekili adayı seçtiler, hiçbiri de üstünlük sağlayamadı. Bu ülkede milletvekili olabilecek insanlar ancak ve ancak MKYK üyeleri arasında mıdır? O yazım üzerine telefon edenler oldu. Kimi, 'milletvekili olmak herkesin hakkıdır, MKYK'nin üyesi olmak niye böyle bir hakkı önlesin, bu göruş yanlış' dedi. Kimi 'çok doğru yazmışsınız' dedi. Kimi de MKYK'nin partinin beyni olduğunu, onlann görevinin toplumdaki değerleri ortaya çıkarmak, kendilerini değil, ulusun sevdiği, beğendiği, oyları ile Meclise göndermek istediği değerleri tanımak tanıtmak olduğunu söyledi. Kimi de böyle bir özverinin MKYK'de görev yapacakların ulus önünde daha güçlü daha etkili olacağını savundu. Bugün son sözü söyleyecek olan SHP kurultay üyelerinin bu konuda tutumu, görüşü nedir, ne olacaktır, bilemem. Biz yazarlara düşen, görüşlerini, düşüncelerini açıkça, hiç kimseden çekinmeden kamuoyu önünde konuşmaktır. Gerisi bizi hiç mi hiç ilgilendirmez! Evet, bugün program ve tüzük kabul edilecek. önemli olan bunlar değil ne yazık ki! önemli olan MKYK üyelerinin seçimi! Kurultay delegeleri ağır bir sorumluluk altında olduklarını bilmelidirier. SHP'yi bölmek değil, bütünleştirmek, güçlü bir butünlüğe kavuşturmak her üyenin görevi olmalıdır. Şu kişinin, bu grubuh, belirli çıkar hesaplarına dayanan görüşlerin, beş on kişilik siyasetçi topluluklarının partiye egemen olmak hesapları değildir önemli olan... SHP, ancak özverili, inançlı, Atatürk'ün temel ilkelerine içtenlikle bağlı, bağımsız düşünebilen, halkının yararını her şeyin önüne alabilen bilinçli bir halk eyiemi yaratabilirse genel seçimlerde üstünlük sağlayabilir. Ama kişisel çıkar hesaplarından başka bir şey düşünmeyen küçük grupların, kısır düşünceli insanlann at oynattığı bir alan olarak kalırsa, iyi bilmeli, bugünkü saygınlığını da yitirir. Kurultay delegelerine pjrevlerinde başarılar dilerim. • Batıştan kaçışa, kaçıştan yeniden yükselişe karanlılcta kalan noktalar. • "Cumhurbaşkanı Evren, Kastelli için özel af çıkartılmasını istedi." • "Bankalar Birliği ile Adnan Başer Kafaoğlu bir olup TurgutÖzal'ı yemek için bizi batırdılar." • "Bizi batıran Ulusu döneminin dört bakanıdır." • Cevher Özden, Nokta'ya acıkladı: "Vatandaş parayı nereye yatırmah?" • Maliye eski Bakanlarından Kafaoğlu: Cevher Özden'in devleti suçlamasının lüzumu yok. Bugünkü zenginliğini devlete borçlu." £ Dalan, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'na 2 milyar borç verdi. 0 , BAŞSAĞUĞI bosfor turizm ISTANBULFRANKFURT Bütün Avrupa şehirleriyle bağlantılı muntazam otobüs seferleri. islanbul: Mele Caödesı No. 1J TaksımTel: 143 25 25 Ankara: Adem Yavuz Sokak No 3/1 Kızılay Tei.134 47 40 Onurumuz, gururumuz, kıvancımız, sevgili ağabeyimiz INmZİ AĞIRNASLryı yitirdik. Onurlu yaşamın, insan sevgin ve dürüstlüğün ile lıer zaman aramızda yaşayacaksın. NEJLA ÖZGÜR, EYÜP YILDIRIM, O. ERİM SÜERKAN, TAMER ERDOĞAN, MEHDİ BEŞPINAR, İNCİİŞ3ULVR, ALÎ FAIK AYDIN, GÜRKAN RİŞVANOĞLIJ, NİZAMETJİN VSTÜNDAĞ, HALE KIYICI MUSTAEV L.KIYICI, IŞITAN GÜNDÜZ, OSMAN BAHADIR ÜÇÜNCÜ ŞAHISLARA DUYURU T.C KARAİSALI SULH CEZA MAHKEMESİ KARAR Davacı: K.H. Sanık: Eşref Doğdu Mehmet Sairaa oğlu 1954 doğumlu, Sivrice ilçesi Ilıncak köyü nüf. kayıtlı Karaisalı ilçesi Selampınar mahallesinde otunır, fınn işleticisi, okuryazar, T.C. tslam, sabıkasız. Suç: Taklit ve tağşiş edilmiş gıda maddesi satmak. Suç tarihi: 17.9.1986 Karar Ta.: 31.12.1986 Yiıkanda açık kimliği ve adresi >aalı sanık hakkında ekmekler üzerine etiket yapışurmamak suretiyle taklit ve tağşiş edilmiş gıda maddesi satmak suçunu işlediğinden bahisle mahkememize açılan kamu davasının yapılan açık yargılaması sonunda: Sanığın eylemine uyan T.C.KÎnin 398. maddesi gereğince neticeten sanığın 32.000 TL. ağır para cezası ile cezalandırılmasına, sanığın T.C.K!nin 402 maddesi gereğince ceza müddetine müsavi olarak sanığın cürme vasıta kıldığı meslek, sanatın ve ticaretin tatiline, sanığın işyerinin 7 gün süre ile kapatılmasına, sanık hakkındaki karar kesinleştiğinde karar özetinin büyük harflerle yaalarak kapatma süresi kadar kalmak üzere kapatılan işyerinin göze çarpan bir yerine >apıştınlmasına, ayrıca karar özetinin C.Savcılığı'na büdirilerek masrafı bilahare hükümlüden alınmak üzere Ankara, Istanbul'da yayımlanan tirajı yüz binin üzerinde iki gazetede ayrıca varsa suç yerinde yayımlanan mahalli bir gazetede ilan yapılmasına, sanığa verilen cezanın ERTELENMESİNE karar verilmiştir. Basın: 23727 1727"yaşlanhda bayanlâT; İngiltere'de çocuğa bak, karştlığında İngilizce oğren. 158 53 42 Org, Gitar, Nota dersleri. 336 22 20 İETT kanımı kaybettim. Hükümsüzdür. BULUÇ GÜNER Esas No: 1986/271 Karar No: 1986/301 BCYOKSEHİR YENİ ORTAK ALIYOR 18 Temmuz 1987 günü törenle inşaatına başlanacak İstanbulBeylikdüzü'ndeki 1 0 . 0 0 0 konutluk çağdaş Büyükşehir'e ait onaylı imar Plânlarının sağladığı olanaktan yararlanılarak Büyükşehir Konut Yapı Kooperatifi Yönetim Kurulu'nun 1.5.1987 tarih ve 104/2 No.lu karan ile. belirlenen ve Haziran/87 ayı sonuna kadar geçerli olan "arsa, genel giderler payı ve değer artış farkı ödeme plânf na göre az sayıda yeni ortak alınacaktır. Daha önce olduğu gibi para yatırma tarihi dikkate alınarak noterlikçe düzenlenecek sıralamaya göre isteklilere ortaklık sıra numarası verilecektir. Ortak olmak isteyenlerin Kooperatif merkezine başvurarak ödeme ptönı ve ortaklık dilekçesi almaları gerekir. ŞAHMUR AGAÎK'in 3.6.1987 tarihinden itibaren şirketimizle ilişiğinin kesildiği, üçüncü şahıslara duyurulur. SAMSON ÖLÇÜ VE OTOMATİK KONTROL SISTEMLERİ SANAYİİ VE TİC. A.Ş. 5T Cumhuriyet Kitap Kulübü TATVAN Temsilciliği Açılıyor EMEK KIRTASİYE Yeni Çarşı, No: 43, TatvanBitlis 30 Haziran, 1987 Not: Aynı gun Cumhurıyeı Kııup Kulubu Temsilciliği Dogu Anadolu Fuarı'nda. İLLER BANKAŞI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN Bankamızca memleketimizin muhtelif yerlerinde, değişik formasyonlarda ve derinlikte içme suyu temini için sondaj kuyulan açtmlacaktır. Bu işle ilgilenen firmaların ekipman veeleman durumlan ile bugüne kadar açmış olduklan kuyulann adedi, derinliği ve hangi kurum ve kunıluşlara ait olduğunu belirten belgelerle birlikte Bankamız Makine ve Sondaj Dairesi Başkanlığı'na müracaat etmeleri duyurulur. BCWKSEHÎR KONUT YAPI KOOPERATİFİ Beyoğlu. isHdâl C a d Odokute iş Merkezi Kat 78OO5O ÎSTANBUL Tet 144 89 7884 Tetex 24368 BKYK/TR Tc. Sic No: 216852 164404 Smırlı Sorumlu Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. VELİ MUTLU Nüfus cüzduumı kaybettim. Hakönısözdar. EMİNE TABAN