25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
:UMHURtYET/12 11 MA YIS 1987 İSTANBUL (UBA) îstanbul Tıp Fakültcsi Mikrobiyoloji Anabüim Daiı öğretim üyelerinden Prof. Dr. Kurtuluş Töreci, Türkiye'deki A1DS vakalannm çoğımun Avrupa'dan ithal edilen pıhulaştmcı faktörlerin enjeksiyonuyla meydana geidiğini söyledi. Prof. Töreci, dünyada 40 binin üzerindeki AIDS hastasmm 35 bininin ABD'de bulunduğunu beîirtti. Prof. Dr. Kurtuluş Töreci, Türkiye'de AIDS'li olaraik 17 kişinin tespit edüdiğini, fakat bu kişüerin hepsinin klinik oiarak Avrupa ülkeleri kadar olmasa bile,AiDS hastalan olduğunun kabui edihnesi gereküğini kaydetti. Türkiye'de AIDS'li sayısı 17 İstanbuVda yüın annesi Hidayet Yılmaz Hollanda tsUnbul H»ber Servisl Türk Kadınlar Birliği tarafından İstanbul'da "Yıhn Annesi" seçilen Hidayet Yılmaz, çocuksuz geçen 61 yılının ödülünü, evini açtığı biçki dikiş kursu öğrencilerinden aldı. Zeytinbunıu Tebiz Mahallesi'ndeki 3 katlı evinin ona kaunı, esinin de teşvikiyle 5 yıldır hiç kira almadan Milli E|itira Merkezi'ne veren ve 5 yılda, burada 150 kız öğrencinin biçki dikiş öğrenmesine olanak sa&layan Hidayet Yılmaz'a ödülünü, dün düzenlenen biı törenle, Türk Kadınlar Birliği adına Gültekln Bakttr verdi. Genç yaşta Giresun'dan lstanbul'a gelen, işçi eşiyle 1946'da evlenen ve cocuğu olmayan Hidayet Yılmaz, 27 yıl çeşitli fabrikalarda geçen dokuma işçiliğini 10 yıl önce noktaladığında, üç katlı evinin kendisine yıhn annesi ödülü getireceğini kuşkusuz düşünrnemişti. Yılın Annesi, "Çok teşek kür ediyoruz. Herkesin de muhltindeki kız ve kadınlara sanat dtretebUmefc için ihtiytcından fazla oUn mülkünü bu şekttde degerlendlnnesini düiyonım. Çocuksıu sayılmazdık. Ben ögrencilerin teyze», eşin de a m o a y d ı " dedi. 61 yaşındaki Hidayet Yümaz'ın Halk Eğitim Merkezi'ne, karşılık istemeden kiraladı|ı evinin ona kaundaki dersükte her sabah ve ögleden sonra biçki dikiş, makrame, makine ve el nakışı, çiçekçilik dersleri veriliyor. 3 sınıfta, Milli Eğitim Müdürlüğu'nün görevlendirdiği 6 bayan öğretmen ders veriyor. ,wt parlamento heyeti geliyor ANKARA («4i.) Hollanda Parlamentosu 2. Meclisi Başkanı Dr. Dirk Dolman başkanlığında bir parlamento heyeti, TBMM Başkanı Necmettin Karaduman'ın resmi konuğu olarak bugün Türkiye'ye gelecek. Başbakan Turgut Özal'ı da ziyaret edecek olan Hollanda Parlamento heyeti, daha sonra Diyarbakır ve İstanbul'a giderek tarihi ve turistik yerleri gezecek. Dr. Dirk Dolman başkanlığındaki heyette, 5 parlamenter bulunuyor. r t Özbek: Ziraat Odaiarı mali sıkmtı içinde İSTANBUL (a.a.) Türkiye Ziraat Odalan Birligi (TZOB) Başkanı Osman. Özbek, AT'ye tam üyelik arifesinde zaman geçirilmeden tanmda ihtiyaç duyulan yüksek teknoloji ile teknik eleman açığmın kapatılması gerektiğini söyledi. özbek, AT ülkelerinde pazar araştırmalan yapan, üreticiye damşmanlık hizmeti veren kuruluşlann bulunduğuna da dikkati çekerek şunları söyledi: "Türkiye'de bunu Ziraat Odaiarı üstlenmelidir. Ancak Ziraat Odaiarı mali sıkıntı içindedir. Birçok uluslararası kuruluşun Oyesi olmasına rağmen, olanaksızhklar yüzünden dünyadaki teknolojik gelişmeleri de Türk çiftçisine aktaramamaktadır. Hükümet TZOB'yi desteklemeli, kendi kendisini idare eder bir hale gelmesini sağlamahdır;' T\iiyr\)n iL İnr İcİ VNESCO'nun Avusturya Eğitim ANKARA (a.*.) Sana±JUriyU f / V i f t C O f Bakanüğı üe ortaklaşa düzenlediği "Ümit87 Thrizm Projesi" yanşmasmda dünya ikinciliğini kazanan yi tesislerindeki atık sulann Ege üniversitesi Jlp Fakultesi öğrencisi Ayşe Güngörürler, kendisi temizlenmesi için antma tene devlet oiarak sahip çıkıimadığtndan yakınarak, "Bakanlık bana sisi kunılması konusunda sauçüncu suııftren büeti ahp Avusturya'ya gönderseydi, mutlaka dünya nayicilere tanınan sürenin birincisi olurdum"dedi AnneUr günü nedeniyleannesine çiçek ve dolmasına 18 gün kaldı. Su rip anneler gününü kutlayan Ayşe Güngörürler ailesi üe görülüyor. Ürünleri Kanununda geçen vıl defcisiklikle, sanayi tesisle(Fotoğraf: aja.) Arıtma tesisleri süresi rine su antma tesisi kunrta konusunda tanınan süre, 28 mayısta sona eriyor. Bu tarihten sonra sulan kirlettigi saptanan sanayi kuruluşlan hakkında 10 milyon liraya kadar para ve kapatma cezası verilebilecek HABERLERİN DEVAMI OLAYLARIN ARDENDAKI /\ ÎZLENÎMLER f CÜMEYT ARCAYÛREK yazıyor (Baştarafı 1. Sayfada) TEPKİLER GERÇEK uzlenen (Baştarafı 1. Sayfada) çığrından çıktığmı gösteren işa ŞÜKRAN KETENCt retlerdir. Ramazan ayı Müslü Türklş'in Petrollş grevlerini desmanlığın geleneksel yaklaşımm tekleme mitingi, gerek kalabalık gedan uzaklaşurılmış, dinsel bas rekse coşku oiarak Samsun mitingiküarın ve çatışmalann kaynağı ni katlıyordu. na dönüştürülmüştür. Olaylann tzmit'in sanayi isçisine, miting gedaha çok universite ve lise kesi leneği olan işçi kitlesine yakınhğı, sominde yaşanması, eğitim sistemimut grevlerin etkisi, işçi kitlelerinde tepki, dayamşma öznin çoktan beri iki başlı duruma Özal iktidanna çok nedenler, gereklemi.. gibi pek getirilmesinin sonucudur. çeler sayılabilir. Herhalde profesyoBütün bunlann yanı sıra, dev nel sendikacılann çabası ya da katlet kunımlarında, Mecliste, tini kısuıdan hiç söz edilemez. Çünkü geversitelerde, okullarda cami yap rek Türkîş yönetiminden, gerekse tırma se/erberliği de ileride bü katılan sendikalann yönetimlerinden yük sorunlar yaratmaya aday mitingi kalabalıklaştırmak. coşkulu kılmak yolunda hiçbir ciddi çaba gelgörunüyor. Oruç tutanlar ve tut memişti. Kalabalık ve coşku onlar mayanlar ayrımı gibi camiye gi için de gerçek bir sürprizdi. denler ve gitmeyenler ayrımmın Sadece Harblş Sendikası'mn da pek yakmda gündeme girmesi Petroltş'i de asan kalabalığı, yöreve çatışmalana yol açması bekle deki işçilerin mesai yapmayarak minebilir. tinge gelişı dayanışmamn güzel bir 40 yıl önce bu iilkede univer örneği oldu. Buna karşılık bazı kosite ve okul çevrelerînde kimse ca koca ve yörede yoğun işyerleri kimsenin ne oruç tutmasına ka olan sendikalann flamaları arkasınrısıyordu, ne de camiye gidip git daki birkaç kişi dayamşma açısından memek tartışma konusu oluyor tersine bir görüntüyü yansıtıyordu. Türklş'in sendikal ve sosyal anladu. Vicdan özgürlüğünü yok eden ve laikliği kâğıt üzerinde bı yışta zıt kutupları yansıtan sendikarakan değişim, 40 yıldan bu ya lannın ilk kez bir sendikanın grevlena dini, siyasete alet eden poli rini desteklemek üzere bir araya gelmiting yaptıklan düşünüldütakalar yüzünden gerçekleşmis dikleri, miüngte atılan aykın sloganğünde, tir. lar ve konuşmacının yuhalanması Bu gidisin nerede durdurula yok sayılacak kadar önemsiz sayılabileceği de büyük bir soru işare bilir. Gerek döviz ve pankartlarda, tidir. Çünkü artık ramazanın gerekse atılan sloganlarda ağırlık ibadet ayı gibi değil, siyaset ayı özal iktidan ile ekonomik modelin gibi yaşandığı bir Türkiye söz eleştirisi, hak istemleri üzerinde idi. konusudur. * •• • "Ortadirek dediler, bakkıraızı yedi* coşku f cak tek tek cümleler, yuhlar arasında karıştı gitti. Çünkü kulislerde öğrendiğimize göre Kozik, bir hafta önceki bir işçi toplantısında greve gitmiş olan sendikalan suçlamıştı. Işçiler, Türk Metal'in sözcüsüne öfkeli tepki gösteriyorlardı. Konu, konuşmacının seçimi bir gece öncesinde Türktş ve diğer sendikalann üst yöneticileri geldiklerinde de yoğun tartışma konusu ohnuş. Ancak "yerel miting komitesi öyle karar verdi, yapılacak bir şey yok" denilerek konuşma programdan çıkarılmamıştı. Ikinci konuşmacı, grevlerin sahibi Petrollş Başkanı Cevdet Selvi ise çok büyük bir sevgi gösterisi ve coşkulu alkışlarla karşılandı. Gerek bir önceki konuşmacı yuhalanırken, kürsüden ön safları kapsayan kendi işçilerine yaptığı uyanlarla, gerekse konuşması boyunca grevlerine dayamşma ve destek veren bütün sendikalar ile Türklş yönetimine sık sık yönelttiği leşekkürleri ile Türktş içinde toplannuş ve ilk kez bu anlamda bir araya gelen zıt kardeşler arasında gerilimin azalmasında önemli rol oynadı. Kendi hesabına puan kazanırken, Izmir mitingi sonrası zıt kutuplar arasında, miting yapılmasuu, Türklş eylemlerinin yogunluğunu olumsuz yönde etkileyen çekingenliği de bir ölçüde kırdı. Gerçi Türklş Başkanı Şevket Yılmaz da konuşmasına baslarken yuhalamaya çahşanlar pktı. Ancak hüküraete yönelik sloganlarla hemen susturuldular. Sonunda destek ağır basu. O da kısa zamanda toparlanarak konuşmasında, hükümetten hesap sormaya yonelik diyalogları vurgulayarak ve işçilere soru yönelterek toplu ve coşkulu katıhmı sağladı. Aynı sıcakhk profesyonel sendikacılara da yansımıştı. Herkes eski genel başkan Halil Tunç'u slogan atarak mitinge coşku kattı diye kutluyor. Şevket Yılmaz ile Cevdet Selvi hararetle birbirlerini kucaklıyorlardı. Cevdet Selvi, grevlerine güç kattıklannı belinirken, arada cıkan tepkileri önlevcmedikleri için özür diliyor, Türklş yöneıicileri bunun kaçınılmaz ve önemli olmadığım söylüyorlardı. Türklş içinde birbirlerini düşman görenler özal iktidanna, uygulanan ekonomik modele, ağır hak kayıplanna karşı, bu yasalarla çok zor yürüyen grevler platformunda, birlikte olabilmenin, birlikte bir şeyler yapabilmerün ilk zevkini tadıyorlardı. yapılar birden yıkılıveriyor. özal'm üçte bir barajım yumuşalabileceğini söylemesini, gerilimi daha all diizeye düşürmeye yönelen bir davramş gibi kabul edenler, yasaklan yaşam felsefesi kabul eden DYP'nin kesin kararlılığmı g6z önünde tutmuyor. DYP ile uzlaşmamn tek koşulu özal'ın göstermelik demokrasi dersleriyle, halkoyunu ön planda tutan sözleriyle öne sürdüğü üçte bir olumlu oy kuralııu tümüyle kaldırmasma, yeni 175. maddenin 1989'dan önceuygulanmayacağı güvencesine bağh. DYP, dün pazarlığın dısmdaydı, alt ya da üst kadamede hiçbir yeni ilişkiye yanlı olmadığım Cindoruksoylüyordu. SHP ise, oyunu daha önce koyduğu kurala uygun oynuyor, pazarhklann bütünüyie dışında. Doğru da yapıyor. özal'ın attığı çiçeklere DSP'nirt fazla "rağbet etmediği" söylenebilir. Muhalefetteki bu bloklaşmayı Özal'ın, hatta Cumhurbaskam'nın görmeyeceğini varsaymak geçersiz bir mantık. Anayasa tartısmalan, sunulduğu gibi günümüzün sorunlarıyla ilgili değil. Sorunu sadece yasaklartn kaldırüması gibi dar bir çerçeve içinde görmek, bugün devlete egemen yartm yamalak demokratik zihniyeti hemen hiç hesap etmemekle efanlamda. Daha bugünden ortaya çıkan belirtiler, 12 Eylul'ün hem ekonomide hem de siyasal yaşamımızda artık fazla değer tasımayan planlanm, her ne olursa olsun sürdürmeye; hatta pekiştirmeye çaUşanlann fikir ve güç birliğini vurguhıyor. Bugüne kadar hep böyle olageldi; ilk başlarda fazla değer tasımayan konularla açılan anayasa tartışmalan, daha sonralan belirli hedeflere vanlmak için bir gerekçegibi kullanüdı. Bu nedenle günümüzdeki sancıiar, bu dönemde kaldmlmıs ya da seçim sonrasına bırakılacak yasaklarla duyulmaya başladı. Yasaklarla ilgili halkoylaması, yerini niçin daha büyük ölçütte bir halkoylamasına bırakmıyor? Bir genel seçim bu iktidan ve rejimini, yazgısını daha kesin çizgilerle çizebilir, enflasyona teslim olan iklidarın hesabını görebilir, yeni otuşan Mecl'ts, yasaklardan başlayarak önemli ülke sorunlannda seçim öncesi verilen sözleri yerine getirme olanağma kavuşabilir. Daha mertçe olan siyasal yol, ashnda bu değil mi? Kendine güvenen bir iktidarda bugünkü korkular neden? Yok, amaç başka. Neyaptpyaptp iktidarda kalmak istiyor özal. Artık ANAP'ta aynı kabın içinde buluşarak yazgılannı çizmek isteyen belirli odak noktalan da geleceklerini özal'ın seçim basansına bağlamış görunüyor. Dün, başkentin siyasal kulislerinde bu irdelemeter yapılıyordu. Başka sorular, belirli kaynaklardan yaygınlaştınldığı Öne sürülen olasıhklar üzerinde duruluyordu. Bugün Ankara'ya dbndükten sonra Çankaya 'nın, muhalefet liderteriyle bir araya gelmesinden söz editiyordu. Doğru muydu, değil miydi, hiçbir ciddi dayanağı yoktu bu söylentilerin. Çankaya, içinde yaşadığımız bu karmasık siyasal görüntü üzerinde resmi bir açıklamayla düşüncelerini, eğilimini söylemedikçe, görüşlerinin muhalefet liderleriyle olsun, özol'la olsun "ikinci elden kamuoyuna duyurulduğunda"direndikçe, bunalımdan çıkma şansı giderek azalacak. Çünkü şu andaya muhalefet liderlerinin yansıtnğı Çankaya göriişJeri doğrudur ya da Özal'ın tam tersine girişimlerine Cumhurbaşkanlığı 'nın onay verdiğini gösteren veriler sağlamdır. Bu ikilem, bunalımın donığa çıkmasma yol açıyor. Özal ise "Cumhurbaşkanı 'nın siyasal çekismeye çekilmesinden " yakmıyor. Diyelim ki konumu gereği ekonomideki tepeıaklak gidişe Çankaya kanşmıyor, bu, konumuyla ilgili bir kanı olabilir. Fakat kamuoyuna yansıyan zikzaklı görüşlerle siyasal ortamın gerginleşmesinde bir payı olduğu yadsınabilir mi? Üstüne üstlük siyasal kulislere başta DYP'ye egemen kimi bilgiler, söylentisınınnıaşarken... Çankaya'nın yüzde 60 barajmdan vazgeçtiği muhalefetçe açıklandtktan, neçare, Özal'ın ertesi günü Cumhurbaşkar.ı 'yla görüşüp barajı daha olumsuz noktaya itme karannı bildirmesinden sonra komisyona sunulan metnin hazırlanmasmda görev alanlar arasında Çankaya uzmanlannın olduğu öne sürülüyor. Ad veriliyor, yer gösteriliyor. Asker kökenli hukukçu Kemalett'm Ali Kafifoğlu ve hukukçu emekli general Muzaffer Raşkaynak 'm, ANAP'lı Komisyon Başkanı Coşkunoğlu, Adalet Bakanlığı'ndan kimi uzmanlarla son metni biçimlendirdiği söyieniyor. Hatta Cumhurbaşkam'na anayasa değişikliklerinde veto hakkının yeniden verilmesine karşılık, üçte bir barajııun kabul edildiği yaygtnlaşıyor. Oysa Cumhurbaskam'nın yüzde 60 barajım "danısmantarının önerdiğini, tepkileri dikkate alarak vazgeçtiğini'' söylediği muhalefet li derleri tarafından açıklanmıştı. Bu kuşkulu ortama son vermenin yolu, Çankaya'nın bu hafta gerçek görüşünü açıktan söylemesinden geçiyor. Cumhurbaskam'nın yeniden muhalefet liderleriyle konuşacağını dokunduran söylentilerin kaynağı, kuşkusuz, bu betirsiztiği ortadan kaldırmayı amaçlıyor. Cumhurbaşkanlığı 'nın artık olayın dışında kalması ne kadar zorsa Özal'ın da bu hafta ikide bir değişen politikasına, yeni ödünler vererek yürüttüğü uyutma siyasetine bir son vermesi o kadar gerekli. Bu salı günü anayasa değişikliğinin görüşüleceği sanılıyordu. Dün durumda başkalık görüldü, çarşamba denildi, perşembe gününden söz edilmeye başlandt. Sorunun bir an önce gündemden çıkmasını Özal içtcnlikle istiyorsa, gün ertelemeleriyle zaman öldürmesindeki amaet nedir? Muhaiefetle bir antayış birliğine varmak mı, önerilerini değiştirdiği izlenimini vererek aynı kapıya açılan yollan denemek mi? Anayasa değişikliği iki kez görüşüleceğine göre, bir yedi gün daha kazanıp yeni oyunlar mı tezgâhlamak istiyor? Yoksa Cumhurbaskam'nın dönüşünü mü bekliyor, oradan alacağı işaretle salı günü ANAP grubunda yeni masallar mı söyleyecek? Belirsiz bir pazar günü. Yakın günlere ıştk tutacak hiçbir ciddi belirtinin olmadığı bir siyasal ortam. Yeni bir ilhamla sarsılacak özal'm akşamüstü beklenmedik bir açıklama yapması, tek umut. Buna karşın muhalefet geçen günlere oranla daha da katı. Bunlara gelecek cumartesi Demirel'in Sakarya'da yapacağı "veryansın mitingini" ekleyin... Ve ciddi dayanaklardan yoksun siyasal evrenimizin nerelere kaymakta olduğunu varm hesap eyleyin! ANAFtan problemi olmadığım belirtcrek, yasakların "100150 inssnın şahsi neselesi" oldugunu öne sürdu. Muhalefet partilerini "elinden «ynncagı aunımş çocuklar gibi nuzıkçılık etmekle" suçlayan Keçeciler, şunlan söyledi: "Muhalefet partikri. ilan ettikleri gibi partimirin anayusa değişikligi tekltfine karşı çıkar, Mecliste muspet oy vermezierse, kendilerinin tabiri ile anayasadaki yasaklann. ayıplann beş yıl daha devatn elmesinin sonımlulugunu yükleamiş olurlar. MuhaJefet partilerinin referandum yapılması balinde mılletın yasaklan kaldıracağından ciddi endişe duyduklannı anlatan Keçeciler. bir sonı üzerine, referandumda kendi teşkilatlarına olumlu veya olumsuz oy verilmesi için berhangi bir telkinde bulunmayacaklannı kaydetti. Keçeciler, şöyle devam etti: "BU bu karan miletiaıiziıı vereceğini söyleyeceğiz. Meselenin ne lehinde ne aleyhinde tavır göstereceğiz. Sadece, Türkiye'nin 12 Eylül öncesi karanhk günlere tekrar dönmeraesi için milletimizi uyaracagız. Bu bizim ikaz görevimizdir. Yoksa meydan meydan dolaşıp kaldınlsın veya kaldınlmasın demeyu." (Baştarafı l. Sayfada) ler", "Hakkınuzı yediler, davulcuya verdiler". "Kiplas'ın basını ezecegiz", "Yasaan 1 Mayis", "Özal basvekil, işçi köyln aç sefil", "Analar işsiz. çocuklar aç". "lşciler birleşin, iktidara yerieşin" sloganları, hükütneti istifaya çağıran ve genel grev isteyen sürekli sloganlar arasına ağırlıklı giren yeni sloganlar oldu. Bu arada ilerici sendikalann yoğun olduğu yerlerde sık sık "DtSK'e özgürlük" sloganı da atıldı. Sag sendikalar ilk atıldığında bu sloganı anlayamayarak "lşte özgürlük" diye destek de verdiler. Hıber Merkezi Eurovision'da aldığımız sonucu değerlendiren Semra özal, "ATye başvurumuzlt Avnıpalılan rahataz ettik. Andannda anlaşıp bu şekilde protesto ettiler" dedi. SHP Genel Sekreteri Fikri Saglar da sonucu "Özal'ın ülkemize kazaadırdıgı itibarın en güzel göstergesi" oiarak yorumladı. Uzun yülardır Belçika'da yaşayan ve hem Türkiye'de hem de yurtdışında popüleritesini sürdüren pop şarkıcısı Banş Manco, Seyyal Taner ve Grup Lokomoıif ın Eurovision yanşmasındaki başansızlığını, Brükselde Cumhuriyet muhabiri H«di Ulneagin'e değerlendirirken, "Arabesk dinleyen ve bayragında hilal olan bir ülkenin iyi bir sonuç alabüecegini düşünmek, hayalperestlik ve Avrupa1 yı bilmemektir" dedi. Banş Manço, önceki günkü hezimeti hazırlayan 4 faktöre işaret etti ve bunlan şöyle sıraladı: "1. Eurovision, esas oiarak amatörlük nıhu ağır basan bir yanşmadır ve yeni şarkıalann ortaya çıkmasına hizmet eder. Türkiye'nin, arkasında uzan yıllar olan bir kariyer şarkıcısıtu Brüksel'e göndermesi hataüdır. Zalen. Lüksemburg temsilrisi ve eski şarkıcı Plastic Bertrand'ın cumartesi gecesi alabüdigi sonuç da ortadadır. 2. Seyyal Taner'ln Robert Mitchium ve Chaties Bronson ile film çevirdiği şeklinde yapılsn anons da bunun nstiine luz biber eknüştir. Millet, o zaman tabii 'Yahu madem bu artis bir HoHywood stan, o zaman Eurovision'da şöhretine şöhret mi anyor' sorusunu sorar ve bu da jüride ters tepki yaratır. 3. Avrupa müziğinin birtakım noratlan var ve bunlan son derece yakından izlemek gerekir. Oysa Arabesk ve hilal Türkiye'de bu nonnbr galiba üç bin kilometre öteden pek iyi takip edilemiyor. Biz, son tahlilde, insanlann ezici çoiunluğu arabesk dinleyen bir ülkeyiz. Yani toplumsal oiarak Avnıpa müziginden uzağız. 4. Bu yılki >anşrnanın teması, ATnin 30. yılı munasebetiyle 'Avrupa için bir şarkı' idi. Eurovision son tahlildc bir Avrupa olayı. Gösterge tablosuna bakıldıgında, bayragının üzerinde yıldız olan iki ülke, Türkiye ve Yugoslavya vardı. Üstelik Türkiye'de bir de fazladan ay vardı. Hilal'in ne anlama geldiği açık. Verilmeyen oylar, biraz da Avrupa'dan olmayan hilal sembolüne verilmemiş oylardır." Eurovision Şarkı 1(anşmasrnua aldığımız sonucîı eelen bazı tepkiler şöyle: Mebmet Keçeciler (ANAP Genel Başkan Yanlımcısı): Müziğe politika sokulmuştur. Bence başarısızlığımızın esas sorumlusu, bu şarkıyı seçen kuruldur. Fikri Saglar (SHP Genel Sekreteri): Sonuç, özal'ın ülkemize kazandırdığı itibann en güzel göstergesidir. Başından beri tutarlı bir dış politika göremediğimia söylüyorduk. Onun neticesi de budur. Sayın Özal, her şeyin iyisini kendine mal ediyor. Kötülerini de başkalarma. Bunu da herhalde Seöal Taner'e mal edecektir. tsmall Heral (DYP Genel Baskan Yardıması): Netice normal geldi bana. îzleyenlerin de gördüğü gibi, güzel elbiseler yapılmvş, sahnede çok güzel koştular. Fakat ortada ne bir estetik ne de ses vardı. Bunu bir müzisyen grubumuzun kritiği oiarak söylemiyorum, Sdmi Andak (Besteci): 1975'ten beri en kötü parçaydı. Çok abartüıydı. Yorum kötüydü. Anonsta Seyyal Taner'in Amerika'da bazı ünlü sanatçılarla fılm çevirdiğinin yanşmayla ne ilgisi vardı? Yanşmada çok başansızdık. Çünkü bu iş sadece harekeüe olacak bir şey değil. Garo'nun aranjrnanı dışında hiçbir şey başanlı değildi. Yanşmada, başka ülkelerin Türkiye aleyhinde izlediği politikanın fazla bir etki&inin olduğunu sanmıyorum. MazharFuatözkan (Pop şarkıctlan): Sonuca üzülmüyoruz. Birincilik yabana^ gitmedi. Enişte Johny Logan aldı. Herkes sıfır puan verince sonucun politik olduğu düşünülemez. Muammer Demirtaş (Avukat): AT'ye girmek isteyen Türkiye'ye Eurovision ders olmalıdır. Teksesli TKT, boyunun ölçüsünü almıştır. Halkına kulaklannı tıkayan Türkiye yönetimi, Hıristiyan mahallesine salyangoz satmaktan vazgecmeüdir WASHINGTON'dan HİKMET ÇtTİHKAYft (Baştarafı 1. Sayfada) reteryada, şu ilginç tümce dikkatimi çekiyordu: Sigara içtiğiniz için ttştkkür ederiz... Hay Allah, şimdi neyapmalı? En iyisi bir sigara yakıp beklemeli. Biz de öyle yaptık. Sonra da gazeteleri karışurmaya başladık. Başkan Reagan, "silahsızlanma" konusunda bir şeylersöylemiş. AIDS testi yapılan 16 kadında taşıyıcı virüsü bulunmuş. Tanm Bckanlığı, tülün vepamuk tarımının kısıtlanması için yeni önlemler alacakmış. Virginia daki Petersburg tütün pazarından sonra Kuzey Carolina'da iki pazar daha kapanacakmış. Bazı işyerleri, sigara içenlerin kıdem atlamalannı dondurmaya başlamış. ABD'de tütün üreticilerinin de konumu, bizimkiler gibi acıklıydı galiba. Düşünmeye gerek yok elbet. Amacımız ABD tarımına şöyle bir göz atmak, üreticilerle konuşmak, ne olup ne bittiğini öğrenmek. Hunısville 'de pamuk üreticileri dert yanmıştı. Onlar kiloda 2550 sent olan destekleme fıyatiannı az buluyorlardı. ABD 'de tanmda makineleşmeye 34 yıl önce geçildiğinden, 600 dönüm tarlayı 5 kişi sürüyor, gübreleyip ilaçlıyor ve topluyordu, ama işler son 4 yıldır hep kötüye gidiyordu. Başkan Reagan'm "sıkıparapolitikası"nın kırsal kesimi canından bezdirdiği apaçık ortadaydı. Bu canından bezdirme, Amerika'mn değişik sosyoekonomik koşullarında, değişik bir biçimde yansıyordu. Kırsal kesimde tanmla, aile bireylerinden bir ya da iki kişi uğraşıyor, özellikle kadınlar, kentlerde başka bir iş yaparak ailenin yaşamını garanti altına alıyorlardt. Neyse... 2S0 milyonluk ABD'de sıkıla sıkıla bel kalmamışıı sanki. tlk başta vergiler geliyordu. tşte o vüzden Alabama'nm Huntsvilleyöresinde soya tarlalalarına fabrikalar kurulmuş, yatınmalar, emeğin ucuz olduğu muhafazakâr güneye yaıırım yapmışlardı. Bu yatınmlar hâlâ sürüyordu üstelik. Asgari ücret 3 dolar 50 sent olduğundan, yatırımcılann bir tasası yoktu ve bu işten pek hoşnut görünüyorlardı. Alabama ve Kuzey Carolina eyalellerinde, pamuk ve tütünde "sınır kısttUtması"pek iç açıcı değildi. Pdmukta kilo başına 25 sent olan devlet desleklemesinin, bu yıl tümüyle ortadan kalkacağı yaygm bir biçimde ortaya konuluyordu. Alabama eyaletindeki pamuk birliği üreticileri, belki bu yüzden sık sık Washington 'a gidip geliyorlardı. Kuzey Carolina'nın yaklaşık 110 bin nüfuslu Raleigh, kenti eğitim merkeziydi. Çevresi ise özellikle tanma dayalı bir yaşam biçiminin kapsamındaydı. Reagan 'ın çokuluslu sigara kampanyasının reklamım yapan resmini isteyip, sigaramızı arka arkayayaktıklan sonra, girip tütün birliğinin sekretaryasından sorumlu Mr. Charles King'te konuştum. Mr. King, ABD'de tütün lanmımn sancılı bir döneme girdiğini, salt Amerikalılara özgü biçemle değil, yalm bir dille anlatıyordu: Tüketkilerin yürüttüğü kamoanya, artan vergiler ve dış rekabet, üreticileri güç duruma soktu. Şimdi biz dış pazar anyoruz. Aradığtmtz dış pazarlardan birisi de Türkiye. Geçen yıl Türkiye'den Tekel Genel Müdüru Süreyya Yücel Özden, bir heyetle buraya geldi. Biliyorsunuz., Amerikan sigarasma ait Türkiye'den oryantal tütün saıın alıyoruz. Biz de size fktecuret tütün satmah istiyoruz. Şimdi bizden bir kişi Türkiye'de temaslarım sürdürüyor bu konuda. Kısaca ozetlersek, Türkiye'ye tütün satmak istiyoruz. Herhalde yakm bir zamanda anlaşacağız. Mr. King'e. Türk tütüncülüğtine bu olayın büyük birdarbe vuracağını anlatmaya çalışıyoruz. Belki de aniatamıyorum. Çünkü o Türkiye'yi pek bilmiyor. O şöyle diyor: Biz sizden tütün alıyoruz. O halde siz de bizden almalısınız Çokuluslu sigara şirketleri, Türkiye'de özel girişimcilirle ortak tesis kurup sigara üretecekler. Tekel de bizim tutünümüzü alursa, ünlarla rekabet şansmı artnrmıs olacak. Bundan doğal ne var. Işin içinden çıkmamız çok zor olduğu için, bir türiü anlaşamıyoruz Mr. King'le. Bu nedenle tartışmayı hemen yanda kesiyorum. Tekel Genel Müdürü Süreyya Yücel özden' % in eylül ayında Kuzey Carolina eyaletinin Raleigh kenline geleceğini öğreniyorum. FlueCuret Tobacco'nun kooperatif başkanı Fred C. Bond, tVashington 'da olduğundan bir gün sonra gö~ rüşme olanağı buluyoruz. Mr. Bond da aynı sözleri yinelerken, işlerinin çok zor olduğunu dile getiriyor. •• "Türkiye'ye tütün satarsak rahatlanz" diyor. Gerçekten işleri çok zor ABD 'li tütün üreticilerinin. Çünkü çokuluslu sigara şirketleri, daha ucuz olan BreZilya tütününü tercih ediyorlar. Başta belirttiğimiz gibi, bu durum da Reagan hükümetinin ekonomik politikasına uyuyor. ABD'deki tekstilsanayıindeki kriz de bu yüzden. Çünkü ABD'de iç giyim kuşam, Uzakdoğıı ülketerinden ithal ediliyor. ABD'de önde gelen tekstiî yatırımcılan, değişik iş dallanna kayariarken, çokuluslu sigara şirkeılerinden kimileri de meşrubat sanayiinde çalışmaya başlamışlar. Bu arada bir tütün çiftliğini geziyoruz Kuzey Carolina'da. Tütün alanmdaki kısıtlama sonucu tütün dikmeyenlerin azalması, değişik biryöntemi de beraberinde getirmiş ABD'de. Kuzey Carolina'da tütün diken üreticiler, dikmekten vazgeçenlerin hakkını saıın almışlar. Olaytn bir ilginç tarafı da tütün dikmeyenlerin tarlalannm da, belli bir ücret ödeyerek tütün üretenler tarafından saıın alınmalan. Kuzey Carolina 'da bir çiftçi 300 dönüme tütün dîkerken, 1200 dönüme soya, 600 dönüme mısır, 600 dönüme buğday, 300 dönüme yulaf ekiyor. Bu işi çok az sayıda işçiyle birlikte yapıyor. Üretici sadece hasat mevsiminde, özellikle 56 işçi çalıştınyor asgari ücretle. Tanmda makineleşmeye 30 yıl önce geçilen Kuzey Carolina'da 3 bin dönümlük toprakta, 5 kişiyle hasadı toplayabiliyor üretici. Genç kuşak üreticiler, ABD'de tanmdaki sancılı dönemden kurtulmak için " ö a j t a iş dalları aramak zorundayız" derlerken, orta yaşın üzerindeki kuşak, "İnsanlar var oldukça, tütün de yaşayacaktır" şeklinde konuşuyorlar. Her iki kuşak arasındaki çelişkiyi kırsal kesimde rahatça gözleyebiliyoruz. Reagan yönetimi, tanm kesiminden ekonomik desteğini tam anlamıyla çekiyor. Yani ABD'de, tanmsal ürünlerde destekleme politikası kalkıyor. Bu yüzden örgütlenmiş tütün üreticileri, artık dış pazarlar anyorlar tütünlerini satmak için. Şimdi umut kapısı Türkiye. Çünkü, R.J. Reynolds Sigara Kumpanyası Tekel'le Samsun'da ortak bir sigara fabrikası kuruyor. R.J. Reynolds yöneticilerinden Steve A. Gamer WinstonSalem gezimiz strasında bunu açıkladı. Seyyal Taner: Şoke oldum (Baştarafı 1. Sayfada) duğunu söylemesiydi. Logan, Türkiye'yi ve Türkleri övdü, Türkçe "En buyiik Türkiye. başka büyük yok" diye bağırdı. Bu yıl yalnız Belçika'nın değil, tüm Avrupa'run başkenti olan Brüksel'de Avrupa günü olan 9 mayısta gerçekleşen Eurovision Şarkı Yanşması, 500 milyon televizyon izleyicisınin önünde sonuçlandığında kuşkusuz en çok üzülen Seyyal Ta«er ve Grup Lokomotif ti. Belçika'nın ünlü sanatçısı Eurovision'un sunucusu Victor Lado sırayla puanlan istemeye başladı. İlk üç ülkeden puan alamamamız, pek fazla moralimizi bozmadı. Sıra 18. ülkeye geldiğinde puan hanemizde kocaman bir boşluk vardı. Ne tam puan alan, 12 puan verdiğimiz 'komşi" Yugoslavya, ne artık akrabalanmız sayılan trlandalılar, ne ikinci vatanımız olan Almanya, bize puan vermemişlerdi. 1980'de >ine Eurovision'da birinci olan ve daha sonra da tstanbul'da belki de ülkesinden daha çok meshur olan Johnny Logan, bu kez "Hold Me Now"la 7 tane tam puan olan 12 puanı alıyor ve birinci oluyordu. Seyyal Taner, yanşma öncesi Belçika Başbakanı Wilfrid Martens'ten, "AT'ye girmemiz konnsunda ne düsunnyorsunuz?" sorusunun yanıtını almıştı. Yanşma sonrasmda Türkiye^ nin, AT daimi temsilcisi Pulat Tecer tam da AT'ye tam üyelik başvurusu yaptığımız bir sırada hiç oy alamamamızı ATnin bizi refüze etmesi şeklinde değerlendiriyordu. Seyyal Taner, "üzulmeyin" diye yanına gıdenlere "Hayır, uzgü'n degilim, şoke olmuş dunımdayım" dıyordu. "Türkiye yi en iyi bir şekilde temsil etmemize karşın, puan alamamamızın şokunu >'asıyorum. Puanlar açıklandıktan sonra İspanya, Kıbns, İngiltere, İzlanda temsilcileri sıra ile yanımıza gelip sonuca inanamadıkİsnnı söylediler. Bizim alnımız açık, biz görevimizi en iyi şekilde yaptık. Seyyal Taner, birinci olabilmemizin tek koşulunuh, ülkemizin ekonomik açıdan güçlü olması gerektigini, AT'ye girmemizin sonucu çok etkileyeceğini söylüyordu. Ve aylar sürcn heyecan, yorgunluk bitti. Şan Tiyatrosu'nun yanması ile 35 milyonluk aletlerini kaybeden Grup Lokomotif, Belçika'dan aldıkları müzık aletleri ile Türkiye'ye dönerken, Seyyal Taner de başını dinIemek için Londra'ya üzgun ve şaskın gitti. Türk Meta) Sendikası Gebze Şube Başkanı Süleyman Kozik'in genelde dayamşmadan söz etse de, zalim ve ser kuvvetlerinden, tari'nteki 16 bagjmsız Türk devletinden söz eden konuşması çok fazla yuhalandı. Aslında genel içeriği ile o da Özal iktidarını agır bir dille eleştiriyordu. An Ttirkiş'ten Özala gözdağı (Baştarafı 1. Sayfada) masında anayasanın geçici 4. maddesinin değiştirilmesine ilişkin girişimlere de|inerek "Geçki 4. madde ile iş bitiyor mu? Nerede kamu özgüriükleri önündeki kısıtlamalar. işçi haklan özgüriükleri önündeki engeller nerede? Nerede kuşa cevrüen gre» hakkı? Bunlar anayasada kalacak, demokrasi mi olacak. Yok böyle şej. Bogiinkü si>asa) iktidar demokrasiden korkuyor. Hem de ne korku, ödii patlıyor" dedi. Petrollş Genel Başkanı Cevdet Selvi de "l$verenlerin kendilerinden yana olan yvsalara ve bu yasalann her türlü grev kıncılıklanna izin vermesine ve hatta destekletnesine ragmen grevlerimiz kınlmamıştır, kırılmayacaktır. Dimdik ayaktayu" diye konuştu. Türktş'in tzmit mitingine bu bölgeden olduğu kadar çevre illerden de yoğun kaulmalar oldu. Çevre illerden gelenlerin otobüsleri kent dışında "Fuar Alanı"nda durdurularak mitinge katılacaklar tek tek arandı. tşçiler gruplar halinde yürüyüşün başlayacağı İnönü Caddesi'ne doğru giderken "Bac Kavşağı"nda güvenlik kuvvetlerince durdurularak ikinci bir aramadan geçirildileı. Burada polisçe pankartlar açılarak okundu ve bazılarına el kondu.folis, aynca pankart ve bayrak taşıyan işçilerin isimlerini saptadı. Aramalar sırasında üzerlerinde "Gün Detgisi" bulunan iki işçi gözaltına alındı. tnönü Caddesi'nde yüruyüş kortejinin oluşturulmasından sonra saat 12.00'de yürüyüş başladı. Sayılan 25 bini bulan işçiler, yaklaşık 1 krn'lik yürüyüş mesafesini 1 saatte alarak mitingin yapılacağı Amt Park'ta toplandılar. tşçiler gerek yürüyüş sırasında gerekse miting alamnda sık ak "Özal istifa", "Işçöer el ele, genel greve", "Özal gidecek demokrasi gelecek" şeklinde sloganlar attılar. "Ekmek, banş, özgüriük", "Hür sendikacılık demokrasinin teminatıdır". "Toplusözleşme duzenine mudahale istemiyoruz", "Genel grev hakkımız, söke soke alınz" şeklindeki pankartlar da dikkat çekti. Türklş'e bağh tüm sendikalarla bağımstz Olomobilİş üyelerinin katıldığı mitingde Türkiş Genel Sekreteri Emin Kul, alana giren grupları tek tek şiirlerle de süslediği konuşması ile tanıttı. Miting alamnda ilk konuşmayı bölgedeki sendikalan temsilen yapan Türk Metal Sendikası Gebze Şube Başkanı Süleyman Kozik konuşmasında, "şanlı serefii tarihimiz"den, "üç kıtada al koşturmuş oldugumuz"dan bahsederken yuhalandı. Daha sonra mikrofona gelen Petroltş Genel Başkanı Cevdet Selvi, yoğun alkışlar arasında sürdürdüğü konuşmasında gre\ler hakkında bilgi verdi. Selvi, grevler nedeniyle işverenlenn ayda 150 rm'lyar lira kaybettiklerini, ancak bu paranın çok az bir kısmını oluşturan isteklerini kabul etmediklerini belirterek "İşverenlenn bu tavnru ideolojik, politik oiarak yorumlayamazsak başka ne oiarak yorumlayabiliriz? lşverenler TİSK ilkeleri doğrultusunda karşunızda tavır almaktaduiar. Bu lavırİarında mevcut iktidar ile cephe oluşturmuşlardır" dedi. Daha sonra kürsüye gelen Türklş Genel Başkanı Şevket Yılmaz ise Özal hükümetini sert bir dille eleştirdi. Adını demokrasi koymakla bir rejimin demokratik olamayacağını belirten Yılmaz Türkiye'nin durumunu da bu yaklaşımla değerlendirdi. Sözü Çakşma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mükerrem Taşçıoğlu'nun asgari ücret tesbit komisyonunu toplantıya çağırmasına getirerek "İş bitiricilere bakın, sürate bakın sürate. Dilimizde tüy bitti. Bir yıldır haykırıyoruz. Akıllan başlanna yenî geldi Hayır kat'iyen değil. Haziran'da Uluslararası Çahşma Teşkilatı'nm Cenevre'de toplantısı var >a, hazırlık oraya. Türkiye uyudu şimdi sıra dışanda. 'Şöyle yaptık, böyle ettik' diyecekler" dedi. Yılmaz, işçilerden "sandık ortaya konduğunda bu siyasal iktidara gerekli dersi vermelerini" istedi. Yılvnaz'ın konuşmasmın ardından Türklş Yönetim ve Başkanlar Kurulu'nun dün sabah yaptıklan toplantıda kararlaştınlan ortak bildiri okundu. Türklş Genel Sekreteri Emin Kul'un okuduğu bildiride "başta işçi, memur, köylü, küçük esnaf, emekli, dul ve yetimler olmak üzere iktisaden güçsüz kitleler iktisaden güçlü durumdaki azınlıgın menfaatlerini konıyan ve geliştirmeye çalışan siyasal iktidarla demokratik yollardan mücadeleye çağnldı. Bildirinin okunmasından sonra miting davul zurna sesleri arasında olaysız dağıldı. Türkİş'in İzmit mitingine eski genel başkanlanndan Halil Tunç ile SHP mületvekileri Hilmi Nalbantoğlu, Abdullah Çakırefe ve SHP il yöneticilcri de katıldılar. Baransel: Komutanlar 'yasaklar kalksuı şektinde görüş bHdirmedi tstaobu) Haber Servisi Ankara'da İngilizce oiarak yayunlanan Daily News gazetesinin, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin normal erair kotnuta zinciri içinde eski liderlerin siyasi yasaklarının kaldırüması konusunda Cumhurbaşkanı Kenan Evren'e görüş bildirdiği şeklindeki haberınin gerçekleri yansıtmadığı açıklandı. Cumhurbaşkanlığı Basın Danışmanı Ali Baransel, bu konuda su açıklamayı yaptı: "Ankara'da yayımlanan bir gazetede TSK'nin normal emir komuta zinciri içinde. Sayın Cumhıırbaşkanımıza eski âyasi liderlerin yasaklannın kalkması konusunda göruş bildirdiği şeklinde haber yer almıştır. Sayın Cumhurbaşkanımız, Turk Silahlı Kuvvetleri'nden kendilerine eski liderierin siyasi yasaklannın kalkması konusunda herhangi bir göriişün kesinlikle Uetümedigini beiirimislerdir. Türk Silahlı Kuvvetleri'ne yonelik haber ve yorumlarda çok dikkatli ve titiz olunması gerektigini daima vurgulayan Sayın Cumhurbaşkanıımz, yasalaıla tayin edilmiş, kendi görevleri çerçevesinde iaaliyel gösteren bu kutsal ocağı. bilerek veya bilmeyerek iç politika tanışmalanmn içine çekmeyi amaçlayan tutum ve davTanışlan son derece sakıncalı buldukUnnı belirtmişlerdir. Sayın Cumhurbaşkanımı/, soz konusu gazetede daha öoce de TSK ile ilgili ve sonradan tekzip edilen bir haberin çıktıgını halııiadığını ifade ederek, gazetenin bu tulumunu surdürmesini üziicü ve düşündiiriicü bulduklarını söylemişlerdir." Semra Ozal (Baştarafı 1. Sayfada) Tutuklu ve hükümlü anneleri Ankara'da yaptıklan yazılı açıklamada, "idam edilen, hücreJerde idam edilmeyi bekleyen. yurttaşlık haklannı yitirerek yurtdışında yasamak zorunda bırakılan çocuklann durumlan yüzünden Annder Günü'nü kutlayamadıklanm" kaydederek, çccuklan ile birlikte bugünü kutlayan annelere mutluluk dilediler. Anneler Günü nedeniyle ceza ve tutukevlerinde yapılan "açık göriiş"te sanıklar ve yakınları, çok kısa da olsa birlikte olmanın, birbirlerine arada demir parmaklıklar olmaksızın dokunabilmenın mutluluğunu yaşadılar. İstanbul Bayrampaşa Sivil Cezaevi'nde 10 dakika süren gönüş sırasında, pek bir şey konuşulamadı, ama tüm görevlilerin uyanlanna karşın insanlar birbirlerine sarılabildi. Cezaevinin içeriye bir şey alınmaması konusunda koyduğu yasak nedeniyle aüelerin getirdıei çiçek, şeker ve diğer hediyeler cezaevi dışında kalırken, cezaevi içinde •'Anneler Günü" sadece öpüşülerek kutlandı. Metris Askeri Ceza ve Tutukevi'nde ise, "Anneler Günü" nedeniyle açık görüş bugün başlayacak ve bir hafta sürecek. Bir hafta boyunca normal görüş günlerinde sanıklar ve yakınları 45 'er dakika bir arada olabilecekler. Ankara Mamak Askeri Ceza ve Tutukevi'nde de açık görüşmeye izin verilirken, Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'ndeki "açık görüşme"ye gazeteciler alınmadı. Adalet Bakanı CMlan Suneurlu, cezaevine giderken yanına yalnızca a.a. muhabirlerini aldı. Türk Anneler Derneği tarafından her yıl belirlenen "yıhn anneliğine" bu yıl Başbakan Turgul Özal'ın eşi Semra Özal seçildi. Semra Özal yıhn anneliği sıfatına layık olmaya çalışacağını söyledi. Başbakanlık Konutu'nda Türk Anneler Derneği yöneticileri adına kouuşan Demek Başkanı Türkan Aksu ise Semra Özal'ı yıhn annesi seçtiklerini açıkladı. Aksu, dünya tarihinde hiçbir kadının "Anadolu kadını" kadar çalışkan ve yararlı olmadığım belirterek, özetle şöyle konuştu: "Sayın Semra Özal, gerek Türk kadınlannı gayrimeşru iliskilerden kurtannası, gerekse Türk kadınına gotürdüğu sağlık ve aile planlaması çalışmalanyla bugün binlerce ananın anasıdır. Bayan Özal Türk anneleri tarafından her zaman minnetle anılacaktır. Bayan Özal Türk kadınına yonelik çalışmalan icra safhasına getiren bir kişidir. Bider her zaman Bayan Özal'ın yanında olacafcız." ANKARA'DA MEVLİT Türk Kadınlar Birliği Anneler Günü'nde Kocatepe Camii'nde şehit anneleriyle birlikte ölmüş tüm annelerin ruhlanna meviit okuttu. Birlik Başkanı Ayşeli Gdksu, cami avlusunda dolaşan örtülü kadınları işaret edip, bu kıyafetlerin AT'ye girişte bir şansızlık olduğunu belirttive "Bunlan gördükçe Atatürk'ün nıhu muazzep oluyor diye düşiinüyonım" dedi. Ankaralı Bir grup feminist kadın Anneler Günü nedeniyle kadınlann dövülmesine karşı çıkmak için eyle™ yaptılar. Başbakan Turgul Özal ve eşi Semra Özal da anneleri Hafıze Özal a çiçek ve çikolata gönderdiler. Hafıze Özal, oğlunun ve gelinin kendisini telefonla arayarak Anneler Günü'nü kutladıklarım sövledi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear