02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Batının geçmişine tııtulan ayna: Irkçıhk Güney Afrika Cumhuriyeti denince akla ilk gelen, bu ülkede be revi. "Ayrı olma hali" anlamma geliyor. lnsanlan ırklanna göre ğal uzantısı olan Güney Afrika Cumhuriyeti, insanlık dışı ırkçı dütammlayıp haklanm ona göre belirleyen Apartheid rejimi, bugün zeniyle artık Batı için bile utanç kaynağı. Yüzyıllardır bu ülkeyle yaz bir azınltğtn siyah çoğunluk üzerinde kurduğu ırkçı "Apartheid" rejimi. Bir de başta altın, platin ve elmas gibi değerli madenlerin kü biçimiyle 1948 yılmda iktidara gelen Milti Parti tarafından ku verimli isbirliğini sürdüregelen Batı, son yülarda Apartheid yönetiAfrika kıtasımn en güney ucundaki bu ülkeden geldiği. Bu ülkenin rumlaştırıtdt. Beyaz nüfusun % 60'ını oluşturan Hollanda kökenli mine karşı tavır almaya, ona karşı kültürel, siyasal ve ekonomik yaptırımlar uygulamaya başladı. Bunun bir nedeni Güney Afrika'son yülarda özellikle Batı kamuoyunda uyandırdığı büyük ilginin Afrikanerlerin desteklediği bu parti, bugün de Cumhurbaşkam P. W. nın Batının geçmişine tuttuğu aynadaki ürkütücü görüntünün debir nedeni sürdüregeldiği düzenin insanlık dışı adaletsizliğiyse, di Botha liderliğinde, iktidarım kesintisiz olarak sürdürüyor. Güney Afrika'da ezilen çoğunluğun temsilcisisayılan Afrika Ulumokrasi ve insan haklan açısından kabul edilmezliği, diğeri ise kağeri de topraklarmın alttnda yatan büyük zenginlik. Güney Afrika Cumhuriyeti, dünyanın en ilginç ülkelerinden bi sal Kongresi (ANC), yasaklandığı 1961 yıhndan bu yana sürgünde. çımlmaz değişimin sancılarını çeken bu ülke üzerinde Batının strarisi. Çünkü yüzyıllar önce Avrupa sömürgeciliğinin Afrika kıtası Lideri Nelson Mandela çarptırıldığt yaşam boyu hapis cezasının 25.tejik ve ekonomik çıkar hesaplan. nın tümünde kurduğu acımasız sömürü düzeni, bu ülkede günümüzyıhnı doldurdu. Halen Güney Afrika'dakigeniş muhalefet güçleriGüney Afrika'daki Afrikaner iktidarmın iç ve dış baskılar karştde de geçerli. 5 milyon Avrupa kökenli beyaz: siyasi, ekonomik ve ni, 600 örgütü kapsayan Birleşik Demokratik Cephe temsil ediyor. sında üç yıldır giriştiği reformlar Apartheid rejimini ortadan kalsosyal haklan derüerinin rengi nedeniyle yasalarla kısıtlanmış 23 milGüney Afrika'daki beyazlar, ülkelerini Hıristiyan Avrupa uygardırmak yerine ona daha yumuşak bir görüntü verme çabasından ilerı yon siyah, 2.7 milyon melez ve 900 bin kadar Hintli insanın yaşadı hğınm Afrika kıtasındaki kalesi olarak tanımlıyorlar. Aslında dün gitmiyor. Ülkedeki beyaz olmayan insanlara "eşit oyhakkı"nı tayada ırkçıhk kavramının ortaya çıkması, Avrupalılartn 16. yuzyıl nımaya kesinlıkle yanaşmayan ırkçı yönetim, sesini giderek yükselğı bu ülkede sömürgecilik çağındaki ayrıcalıklara sahip. Güney Afrika 'mn ilginçliği yalmz düzeninin çağdıştlığından kay da Afrika'da başlayan varlıklanndan kaynaklamyor. Avrupa'yı dünten muhalefeti giderek artan baskıyla susturmak istiyor. yanın merkezi, kendilerini de örnek insan olarak gören Avrupalınaklanmıyor. Dünyamızdaki KuzevGüney dengesizliğini, zengin BaGüney Afrika'da geçirdiğim üç hafta süresince gerek ırkçı beyaztı, yani Birinci Dünya ile yoksul Üçüncü Dünya insanlarmın yaşamlar, yüzyıllar boyunca Afrika'nın doğal zenginliklenni talan ettiler, larla, gerekse artık özgürlüklerini elde etmeye kararlı siyah, melez, insanlanm köleleştirdiler. Afrikahları zorla gemilere yukleyerek Kulan arasındaki derin uçurumu bağnnda taşıyor bu iilke. Apartheid Hintliler ve onları destekleyen beyazlarla konuştum. Bu yazı diziyasalannın silah gücüne dayanarak aytrdığı bufarklı dünyalaryan zey Amerika'mn pamuk tarlalarında, Orta Amerika'nm şekerka sinde bu insanların nasıl yaşadıklarınt, nasıl düşundüklerini kendi mışı yana, hatta bazen iç içe, ama birbirinden ayrı olarak varlıklanm sür ve kahve plantasyonlannda çaltşttrdılar. Zengm Batının temelağızlarından aktaracak, izlenimlerimi anlatacağım. leri kara insanların kan ve gözyaşlarıyla atıldı. dürüyorlar. Avrupalıların Afrika kıtasındaki dörtyüzyılhk varhklanmn doHALUK BAKIR "Apartheid"Hollandaca 'apart', yani 'ayrı'sözcüğünün birtü CUMHURÎYET/8 ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇI 8 MART 1987 Demokrasi Umudu... Fıkrayı Dr Marıa Georgesct/anlattı, PeraPalas'ta Yanımızda, Güneş'te zaman zaman yazılan çıkan Bayan Bekı Bardavid"\e, TV programcısı özhan YBğen de var. Dr. Maria Georgescu, Rumen Prof. Anna As/an'ın yardımcısı, asistanı. Bayan Marıa Georgescu anlatıyor: Astan, ormandaki tüm hayvanlan yemiş. Kurt, kuş, börtu böcek, çakal, sırtian, kaplan maplan ne varsa yemiş. Karnını doyurduWan sonra, ağacın dibine uzanmış, bacak bacak uzerine atmış, göğsünu kaşıyarak kestırmeye çalışıyormuş. Bir ara yukanda dallann arasında, minik bir kuş yavrusu cik cik ötuyor, daldan dala sekiyormuş Aslan homurdanmış: Sen nasıl kurtuldun öyle? diye sormuş. Sen ormandaki hayvanlan yerken benı görmedin, fırlayıp <?ıktım buraya! demiş. Kuş yavrusu neşeyle ötuyor, aslan buna sinirleniyormuş. Senin ananı yedım, babanı yedım, kardeşlerinı yedimldeoVğinde de kuş aldırmayıp sekmeyi, cik cik ötmeyı sürdurmüş... Aslan bir ara. Senı de yıyeceğım! deyince, kuş yavrusu titremeye başlamış. Bu kez aslan sormuş Ananı yedim, babanı yedim, kardeşinı yedim hıç tınmadın da "Senı de yiyeceğım!" deyince titremeye başladın, neden? Umut! demiş yavru kuş, yaşama umudumu yitirmek istemıyorum1 Istanbul'dayken havalar ne güzeldi. Oradan ayrıldım bozuldu; kar kış, kıyamet. Ankarada istanbul gibi. Tüm Anadolu kar altında işte... Ancak, kimse karamsar değıl. "Çofc sürmez, nasıl olsa kalkar bu kaıiar" diyorlar Yaşama umudunu yitirmesinler de . Ülkede, yazık kı yönetimler insanlan yaşatmayı değıl, oldürmeyi yeğlıyorlar. Sağlıkh değıl sağlıksız, mutlu değil mutsuz insanlar ülkesı yapmak istiyorlar ülkeyı. Yaşatma amaçları olsa yöneticılerın, ölüm cezalarından yana olurlar mı? Açlık grevlerinde gençlerin ölmesine göz yumarlar mı? Ruhi Su, Orhan Apaydm, bu yaşlarında ölürler miydi? Orhan Apaydın'ın gömütünün başında baktım, Cavıt Orhan rüfengıTın gömütü de orada. Öldürülen yazarları, sanatçıları, demokratları, tüm ilericilerı düşündüm, ıçim cız ettı, yüregım yandt. Abdi Ipekçfnm gömütü, sanryorum epeyi uzaktaydı. Bir ara Emıl Galıp Sandalcr Sen şuradan, babamın gömütüne dek gıdeyim' dedı. Benım de selamlanmı söyle! dedim. Emıl Galıp, ne iyi insandır, "Demokrasi" adında bir dergı çıkaracaklardı, anlaşamamışlar mı, paraları mı yetmemış ne, kaldı. "Demokrasi" çıksa, yaşasa ne iyi olacaktı. Emıl Galip'le onu konuştuk Apaydın'ın gömütü başında . Demokrasi deyince, Cumhunyet okuru, dostum Turan Örs'ün anlattığı İsmet Paşa'yla ilgili bir anıyı aktarmak ıstedım Turan Örs, anıyı şöyle anlattr. "1968 yılı ağustos ayı içındeydi. Bir gün yakın akrabam, CHP İstanbul II Başkanı Tacettin Özgüder bana: Akşam saat 17.00 sularında ismet Paşa bıze gelecek, sen de gel! dedi. Saat tam 17.00'de Paşa geldi. Salona alındı. Paşa, ortada bir 'Larousse' gördü. 'Bu, bende yok' dedi, not e*ti. O sıra öğrencı olayları vardı. Demokrasi bunalımlı gunler geçıriyordu. Konu, demokrasıden açılmıştı. ismet Paşa: Size bir anım anlatayım, dedi. Can kulağıyla dinlemeye başladık. 1943 yılı aralık ayı, İsmet Paşa Kahıre ye çağrılıdır. Orada beylik görüşmeler biter. Bir gun Başkan Franklın Roosevelt, Paşa'yı çağırır, özel olarak görüşmeye başlarlar. Roosevelt sorar Paşa, ne gibi tasavvurlarınız, düşünceleriniz var? İsmet Paşa da savaşın müttefiklerce kazanılacağım söyler. 'Savaştan sonra Batı demokrasisinı ülkemizde uygulayacağız' der. Roosevelt, bunu duyunca şöyte der Paşa, sakın bu işe girişme, bu ış Doğuda olmaz, ancak Batıda olur? İsmet Paşa, anlatırken, anısının burasında CHP'nin o zamanki il başkanı Tacettin Ozgüder: Paşam, sen mi haklı çıktın, yoksa Roosevelt mi? diye sordu. Paşa bu soruya çok içerledi..." Amerika hep öyle olmuştur, Amerikan yöneticileri demokrasinin Doğu ülketerinde olamayacağına ınanmışlar, demokrasileri değıl, cuntalan desteklemeyi yeğlemişlerdir.. Orhan Apaydm için düzenlenen açıkoturum Basın Sarayı'ndaydı. Oktay Kurtböke yönetmış, ilhan Selçuk açış konuşmasım yapmış, Uğur Mumcu, Halit Çelenk, Aydın Aybay da "hukukun üstünlüğü" konusunu incelemişlerdı. Konuşmalar tümüyle güzeldi. Salonu dolduran kalabalık, çoğu gençler, soluk almadan dınledıler konuşmacılan. Çılgınca alktşladılar. Oraya Gülçın Çayhgifte birlikte gitmiştik, "Çar/"dan. Daha toplantınm başlamasına on beş dakika vardı, her yer doluydu. Mehmet Başaran'la orada bukşacaktık, buluştuk. Uçümüz biraraya, "protokola aynlan" iWnci sıraya oturduk. Az ilerimizde Ahmet Yıldız oturuyordu. Gürsel Apaydm, Burhan Apaydm, Hüseyin {Orhan Apaydın'ın oglu) o sıradaydılar. Mahmut Dikerdem, Sami Karaören solumuzda sandalyede oturmaktaydılar. Burada, Halıt Çelenk'm konuşmasının bir iki noktasına değınmek istiyorum. Halit Çelenk, hukukun üstünlüğü ile Orhan Apaydın'ın yaptklarını anlatırken, özetle şöyle dedi: "Orhan Apaydın'ın kişiliğı vesavaşımıkonusunda, sayısızyazı, konuşma ve savunmalar yanında, aynca birkaç ömek vermek istiyorum: Orhan Apaydm, Avrupa İnsan Haklan Komisyonu Başkanı ile birlikte İstanbul Barosu nda "Avrupa Konseyi insan Haklan Araştınva Merkezi"n\ kurmuştur. Avrupa Konseyi tarafından bu konuda verilen kararda Orhan Apaydın'ın kişiliğı ve büyük çabaları rol oynamıştır. Uluslararası Hukukçular Birliği'nce Nazi yönetımıne karşı savaşım veren Pıerre Oot adına düzenlenen ödül 1982 yılında Orhan Apaydın'a verilmiştır. Paris 8. Ünıversitesı aynı yılda fahri hukuk doktorluğu (Honoris Causa) unvanını Orhan Apaydın'a vermiştır. O tarıhte Orhan Apaydm tutuklu olduğu için yapılan törene katılamamış, salıverildikten sonra da yurtdışına çıkmasına izin verilmemişti. Şu anda Kartal Askeri Cezaevı'nı anımsıyorum. Savunman olarak Barış Derneği tutuklusu arkadaşları görmeye gitmiştım. Mahmut Dtkerdem, Orhan Apaydm, Ali Sirmen, Dr. Erdal Atabek ve öbür arkadaşlar, etrafı tel örgülerle çevrili küçük bir bahçede volta atıyorlardı. Soğuk bir kış günüydü. Hepsi kalın giysiler içindeydıler. Kaldıklan bina, cephanelikten bozma, sağlık koşullarına elverışsiz bir bina ıdi. Orhan Apaydın'la davanın hukuksal yönlerıni konuştuk. Daha sonra Sağmalcılar Oezaevi, revirler, hastaneler. Orhan Apaydm, ilk salıverılmesinden sonra bana: Halit, yeniden cezaevine girmek durumunda kalırsam fizik durumum, vücudum dayanamaz, sağ çıkamam! demişti. Öyle de oldu Erken ölümünde, cezaevinin, o koşulların rolü olduğu inancındayım." Halit Şey'in konuşması, öbürleri gibi, dinleyicileri çok etkiledi. Sözlerinin sonunda soylediklerini kesinlıkle okurlara aktarmaiıyım diye düşündüm. Şöyle dedi Halit Çelenk: "Eğer ülkemizde, anayasada da yerverilen hukukun üstünlüğü' ve 'hukuk öev\et\' ılkeleri geçeriı olsaydı. DIŞK, TÖBDER, TİP, BARIŞ DERNEĞİ, TŞİP. HALKEVLERİ, TEP, KÖYKOOP, TURKİYE YAZARLAR SENDİKAS1 ve benzeri davalar açılmazdı. Çünkü bu davalar 141. maddeye dayanılarak açılmışür. 1982 Anayasası yanında yukanda sözü edilen yasalarla düşünce özgüriüğüne, basın özgürlüğune, işçı haklanna, sendıka kurma ve grev haklanna, örgütlenme hak ve özgüriüklerine ağır kısıtlamalar getinlmış ve bu haklar kullanılamaz bir duruma düşmüşıür. Hukuk alanında yapılan bütün bu operasyonlar niçin yapıldı? Azgelişmiş, çarpık kapıtalist bir ekonomi sisteminin, yani sömürü sisteminin egemenliğinı kurmak, korumak ve sürdürmek için, hukuk bîr araç olarak kullanılıyor. Sayın Apaydm bugün aramızda olsaydı savaşımını sürdürecekti. Ülkemizde demokrasının, banşın, adaletin, 'hukukun üstünlüğü' ilkesinın yaşama geçetnlmesi için başta anayasa ofrnak üzere yukanda anılan tüm yasalann değıştırılmesi, insan haklan ölçeklenne uygun bir niteliğe kavuşturulmalar} zorunludur." 'Oy hakkı olsa yönetimi alırız' Güney Afrika HALUK BAKIR Uçakta yanımda oturan sanşın genç adanıın "Güney Afrika'ya iş için mi gidiyorsunuz?" sonısunu küçük bir yalanla yanıtlamak zorundayım. "Hayır, turist olarak. İlginç bir ülke". Aynı soruyu Güney Afrika'nın Lahey büyükelçiliğinden de ısrarla sormuşlar, vize venneden önce gazeteci olmadığımdan iyice erain olmak istemişlerdi. Ülkesindeki gerçeklerin ortaya çıkmasından korkan ırkçı Güney Afrika yönetimi, gazetecilere ya hiç vize vermiyor, ya da vermek için aylarca bekletiyor. Bu nedenle ben de birçok başka gazeteci gibi "turist vizesi"yle gidiyonım Güney Afrika'ya. Amacun ülkede bir turist gibi dolaşıp insanlarla konuşmak, gördüklerimi, duyduklanmı anlatmak. Bunu yapabilmek için şimdi aşmam gereken son engel, havaalanındaki gümrük kontrolü. Çantamdaki fotoğraf makinelerinden çok, defterimdeki bazı adres ve telefon numaralannın ortaya çıkmasından korkuyorum. "Biz 22 milyonuz, onlar 5 milyon" diyen Johannesburglu siyah şoför açık konuşuyor: Irkçüığın son kalesi PROTESTVLAR DURMVYOR Güney Afrika'da trkpbğa karşı (apartheid) sık sık gösterikr düzenleniyor. Geçen yd ttp ögrendlerinin düzmlediği bir gösteri (üstte) ve bir askeri karakol önünde çocuklannm bırakıbnasmı beUeyen Güney Afrikab kadmlar. (altta). Vitrinlik bir melez Gümrükteki melez memur, beylik soruları sıralarken, arkada iki beyaz polis dikkatle izliyorlar bizi. Gümrük faslının sandıgımdan kolay geçmesinden sonra rahat bir nefes alıyorum. Ülkeye ayak basan turistleri bir melez rnemunın karşılaması, ırkçı yönetimin son birkaç yıldır getirdiği vitrinlik değişikliklerden birisi. Johannesburg Jan Smuts Havalimanı, herhangi bir Avrupa veya ABD havalimanı gibi büyük ve modern. Gümrükten hemen çıkışta Hertz, Avis, Europcar gibi kiralık otomobü şirketlerinin büroları yan yana dizil'.. Devletin resmi turizm bürosunda bir turist için gerekli her türlü broşür ve harita bedava verüiyor. Ancak etkinliğini giderek arttıran turizm boykotu nedeniyle ülkeye gelen turistlerin sayısı az. Uçaktakileri karşüamaya gelenlerin çoğunluğu yanık tenleri, renkli yazlık giysileriyle tatile çıkmış Avrupalılan andınyor. Burası için "Afrika kıtasımn güney ucundaki Avrupa" deyiminin tu Yalnız beyaz bayaalara: Johannesburg tren istasyonunun ön ve arka tarafmda iki ayrı giriş var. Ön taraf beyaz semtlere giden trenlerin kalktığı bölum, arka taraf ise siyah ilçelere siyahlan taşıyan trenlere ait bölum. "Yalmz beyazlara" tabelası birçok yerden kaldınlmış. Ama beyaz bayanlann tuvaletinde hâlâ asılı... rizm broşürlerinde sık sık kullanılması boşuna değil. Şündilik iklimin dışında tek fark, terminaldeki temizlikçilerin, hamallann, otobüs şoförlerinin siyah olmalan. Kuzey Avrupa'da bu işleri Akdenizli göçmen işçiler yapıyorlar. diyorlar. Biraz çekingen, resimlerini cekiyorum. Yanımdan geçen yaşlı bir beyaz kadın: "İlginç bir poz olmalı. Ne yapıyor bu insanlar burada acaba?" diyor. Işlerini bitirmiş, kendi yerieşim bölgelerine giden gündelikçiler olmalı diye düşünüyonım. Yaşlı kadımn şaşkınhğuun yapmacık olmadığını bu ülkede geçireceğim haftalarda daha iyi anlayacağım. Evet, Güney Afrika'da derilerinin rengine göre herkesin apartheid sisteminin yasalarınca beürlenmiş ayn bir dünyası var. Yerieşim bölgeleri ayn, okullan ayn, hastaneleri ayrı, insanlar ülkenin çoğu yerinde ırklanna göre değişik kiliselerde dua ediyorlar. Beyazlar beyazlara üişkin haberlere yeı veren kendi gazetelerini, siyahlar ise kendi sorunlarına değinen "siyah" gazeteleri okuyorlar. Trende beyaz ve siyah bölümü Bu ayn dünyalann insanlan ancak zorunlu durumlarda biraraya geliyorlar. O da iş üişkileri. Ülkede tttm hizmetçiler, garsonlar, uşaklar, bahçıvanlar siyah. Maden ve endüstri işçileri, şoförler ve tarım işçilerinin hemen hepsi siyah. Siyahlar, beyazlann dünyalanna zorunlu iş ilişkileri çerçevesinde girip çıkarken, beyazlann çoğunun siyahların dünyası ve yaşam şartlanyla ilgili pek fikirleri yok. Ancak tüm beyazlann farkında olduklan bir gerçek, kendi yaşam düzeylerinin, UCBZ ve bol siyah işgücüne bağlı olduğu. Johannesburg tren istasyonunun ön ve arka taraftan olmak üzere iki ayn girişi var. ö n taraf beyaz semtlere giden trenlerin kalktığı beyaz bölüm, arka taraf ise "Black Townships" denilen siyah ilçelere, şehirde işini bitiren siyahlan taşıyan trenlerin kalktığı siyah bölüm. "Altın kalpli kent: Johannesburg" Johannesburg'da güzel bir yaz günü. Otobüs geniş ekspres yolda kente doğru ilerliyor. önce, Amerikan yapı stilinde fabrika ve şirket binalannın bulunduğu bölgeyi geçiyoruz. Toprak kıpkırrruzı, ağaçlar ve diğer bitki örtüsü parlak yeşil. Kente yaklaşırken bahçeli villalann bulunduğu semtler başhyor. Hemen sonra kendini gösteren Johannesburg'un profıli, orta boy bir Amerikan kentininkinden pek farklı değil: 3040 kath bir gökdelenler kümesi... Trafık İngiltere'deki gibi soldan olduğu için, yolun sol tarafında büyük bir pano: "Altın kalpli kent Johannesburg'a hoşgeldiniz. 18861986." Johannesburg 100 yaşında, yeni sayüabiîecek bir kent. Bağnnda dünyanın en zengin altın damarlan 100 yıl önce keşfedildiğinde bölgede sadeçe birkaç çiftlik varmış. Altının bulunmasıyla birlikte bölgeye özellikle lngütere'den ve ülkenin diğer bölgelerinden göçmen akınlan başlamış. îngilizce konuşan yabancılann sayısı Hollanda kökenli Afrikaner lerinkini kat kat aşmış. Bugün halen lngilizce Johannesburg'da'Afrikancadan çok daha yaygın. Ingilizce ülke düzeyinde de hâkim dil olmakla birlikte, Güney Afrika Cumhuriyeti'nde Afrikanca da resmi dil olarak kullanılıyor. dugumuz için, niteükli üye seçmek dunımundayız." Faried, 8 yıl kaldığı Pakistan'da Karaçi Medresesi'nde ilahiyat okumuş. örgüt, apartheidla mucadelede kiliselerle işbirliğinden yana. Ülkede halen çeşitli göruşlerdeki 600 kuruluşun destegini sağlamış çok ırkh UDF, United Democratic Front (Birleşik Demokratik Cephe) bünyesinde yer alıyor. UDFnin önde gelen liderleri arasında 1985 Nobel Barış ödülü sahibi Desmond Tutu ve Alan Boesak gibi din adamları var. "Tüm ülkedeki Muslümanlann sayısı 400 bin. Ağırhklan ne olabilir ki?" diye sonıyorunı. Yamtbyor: "Sayı olarak azız, ama UDFnin yönetim kadrolannda epey üyemiz var. Çünkü ülkedeki Müslümanlann eğitim düzeyi ve ekonomik konumu beyaz olmayan nüfusta oldukça yüksek. Bu gerçek bir yana, lslarn dini apartheida karşı mücadeleye yeni boyutlar kattı. Çünkü dinimizde bir cihat kavranu var. Müslümanlıkta adalet, özgürlük ve eşitlik uğruna şehit olmak bir insanın ulasabileceği en yüksek mevki. Bu nedenle Cape Town'da Müslümanlar gösteri yaptıgı zaman güvenlik güçleri korku duyuyor. Allahüekber nidalanyla çalkalanan kalabaUğın nasıl tepki göstereceğini kestiremiyorlar. Savaşımda ölüme gitme cesareti Hıristiyanlarda kökleşmiş bir özellik değii;' Faried'le sohbetimiz uzayıp gidiyor. Akşama doğru eve Islamın Çağnsı örgütüne üye olmaya aday gençler birer birer gelmeye başhyorlar. Hep tanıdık isimler: tbrahim, Nezir, tmtiyaz, Samim... Elde tabancayla siyaha tekme Farid'le Cape Town'da görüşmek üzere vedalaşıyoruz. Sokakta siyahbeyaz sürtüşmesini gösteren ilk sahneyle karşılaşıyonım. Kısa Oy hakkını ahreak yönetim bize geçer Taksiyle otele doğm yol alırken çevreyi izliyorum. Sokakta dolaşan, kaldınmlarda parklarda grup halinde toplanmış sohbet eden insanlar hep siyah. Benzin istasyonlannda araba başma bazen dört beş siyah işbaşında. Beyazlar daha çok arabalann içinde. Yabancı olduğumu bilen siyah sürücü açık konuşuyor: "Tabii biz 22 milyonuz, onlar 5 milyon. Büyük çoğualuktayız. Oy hakkı ahrsak yönetim bizim elimize geçecek. Ondan korkuyoriar." Daha sonraki günlerde sokaktaki siyahların gerçek düşüncelerini öğrenebilmek için önce yabancı olduğumu anlatmak ve buna onları inandırmak gerektiğini öğreneceğim. Çoğu siyah bu konularda iyi tanımadığı beyaz adamla konuşmaya çekiniyor Güney Afrika'da. Otelin bulunduğu Hillbrow semti, ırk ayınmcıhğını biraz aşabilmiş olması bakımından, Guney Afrika'mn en liberal bölgesi özelliğini taşıyor. 1948'den bu yana iktidar, Milli Parti tarafından kunımlaştırılan apartheid rejiminin köşe taşlarından birisi olan ve her ırkın nerede oturacağını belirleyen "Grup yerieşim bölgeleri yasası" mn en "hoşgöriiyle" uygulandığı yer burası olduğu için, sayılan az da olsa burada siyah, melez ve Hint kökenlilerin oturmalanna göz yumuluyor. Hillbrow'da yaşayan beyazlar ise daha çok öğrencileı, 1960 kuşagı emekli hipiler, sanatçüar. Apartheida karşı olan ve bunu eylenileriyle günlük yasamda veya mesleklerinde açıkça ortaya koyan beyazlara lngüizce progressive yani ilerici sözcüğünün kısaltılmış sekliyle "progs" deniyor. Üçüncü Dünya'yla karşılaşma Hillbrow'dan kent merkezine uzanan caddelerden birinden hafif yokuş aşağı inerken, Güney Afrika'da Birinci Dünya ile Üçüncü Dünyanın içiçe olduğu gerçeğini ortaya çıkaran ilk görüntüyle karşılaşıyorum: Arkası insan dolu bir kamyon. İnsanların hepsi siyah. Torbalarını kasanın parmaklıklanna asmışlar, ayakta etrafı seyre Johannesburg'da siyahbeyaz sürtüşmesini gösteren ilk sahneyle karşüaşıyorum. Kısa boylu, orta yaşlı bir beyaz, elinde tabanca, bir siyahın yakasına yaptşmış bağınyor. Kaldırımda grup halinde toplanıp zar atan siyahlardan birisi araya giriyor. O da ağzının payını alıyor. Beyaz adam yakasına yapıştığı siyahı kovarken, arkasına tekme atmayı da ihmal etmiyor... ön taraf ışıklı, sakin. FCT müzikli, kalkan trenlerin anons edildigi modern bir gar. Arka ıraf ise kalabalık, koşuşturan insanlann yer altma inen demir parmaklıklı merdivenlerde kaybolduğu, karanlık bir rriekân. Vitrinin de boy boy kanlı koyunlann asılı durduğu kasap dükkâm, siyahlann ganna gerçeküstü bir görunüm kazandınyor. özellikle orada bulunan beyaz tenli tek kişi için... Güney Afrika'da son birkaç yıldır, tren, otobüs, plaj, genel tuvalet, postane gibi halka açık araç ve yerlerde "yalmz beyazlara" tabelalannın çoğu kaldınlmış. Ama yine bu sinir bozucu tabelalardan sık sık görmek mümkün. Johannesburg gannın ön ve arka bölümlerini bağlayan koridorda bunlardan birisi asılı: "WC, yalmz beyaz bayanlara". boylu, orta yaşlı bir beyaz, elinde tabanca, bir siyahın yakasına yapışmış bağınyor. Kaldırımda grup halinde toplamp zar atan siyahlardan birisi araya giriyor. O da ağzının payını alıyor. Sorunun nedenini öğrenmeye olanak yok. Beyaz adam yakasına yapıştığı siyahı bırakıp yamndan kovuyor. Bir de arkasından tekme atmayı ihmal etmiyor. tabanca, siyaha tekme Basına balyoz harekâtı Pat Sildey 37 yaşında, gazeteci. Güney Afrika Gazetecüer Birliği'nin Başkanı. Ingilizce basında çahşan gazetecilerin çoğu bu birliğe üye Birlikte oturduğu Philip van Niekerk de gazeteci. Biı buçuk yıl önce apartheida karşı tutumu nedeniyle kapatılan Rand Daily Mail gazetesinde çalışmışlar. Rand Daily Mail kapatıhnca çahşanlarımn bir bölümü haftalık VVeekly Mail'i çıkartmaya başlamış. Pat ye Philip çeşitli Avrupa ve Amerika gazetelerinden başka Weekly Mail'e de serbest gazeteci olarak katkıda bulunuyorlar. Pat kaygılı: "tlginç bir dönemde geldin. Yönetim basına karşı büyük bir darbeye hsuırlanıyor. Alınacak önlemleri henüz bilemiyonız tam olarak. Birkaç güne kadar belli olacak. VVeekly Mail ve diğer bazı gazetelerin kapaülması söz konusu" diyor. Dikkatli olmam gerektiğini söylüyor, yönetime karşı kişilerle yapacağım telefon konuşmalannın dinlenmekte olduğunu hesaba katmamı istiyor. Birçok gazeteci ve avukatın oturduğu apartmarun aşağı sokağında her gün içinde üç kişinin oturup etrafı gözlediği bir araba duruyor. Güney Afrika'da yönetime karşı olanlar surekli gözaltında. irkçılıfea kar^ı tslam Tren ganna bir bakış attıktan sonra yoluma devam ediyorum. Trafik lambalanmn dibindeki çocuktan gazete alan bir genç adam. Beyaz tunik ve pantolonu, başında beyaz takkesinden Müsluman olduğunu anlıyorum. "Burada cami var mı?" sorusuyla açılan konuşmayla tanışıyonız. tçimde ona karşı kendiliğinden doğan güven duygusuyla gazeteci olduğumu, ancak buraya turist olarak geldiğimi söylüyorum. Evine davet ediyor. Molla Faried Essack 28 yaşında, kahverengi derili, ince yapılı. Gülümseyen gözlerini gözlerimden ayırmadan sürekli sorular sonıyor. Biletimi, pasaportumu gösterdıkten sonra kafasında kalan soru işaretleri ortadan kalkıyor. Aradaki güven sorunu aşıldıktan sonra anlatıyor. "tslamın Çagnsı Örgutu'nün lideriyim. Örgütıimüzün merkezi Cape Town'da. Burada örgütümüze üye toplamak için araştırma yapmaya geldim. Kapalı bir örgüt ol 1802 Nolu üyemiz Sayın Tamer Atauz'un eşi, ÜKRAN AEMJZ'un ölümünü üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz. Tüm yakınlanna başsağlığı dileriz. TMMOB MAKİNE MÜHENDİSLERİ ODASI SÜRECEK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear