22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER nü kurmak için, ilerisi için. Biliyor musun, bizim çocukluğumuzda okunacak kitap yoktu. Anlıyorum, ama konuyu değiştiriyorsun gibi geliyor bana. Okurların, yazılarını eleştirirlerse boş mu verirsin? reksemen mi vardı? Hayır, boş vermem, düşü Delilik kendimizden kurnürüm üzerinde, gerekirse yanıttulmanın bir yoludur. Hepimiz larım. Ama yazılarımı beğenmeisteriz bu kurtuluşu. Ama benim yenlere söylenecek bir sözüm asıl amacım. bu mektuplar üzeolamaz. Gazeteyi elinden atacarine, gai!?y° ya/mayı bırakıp ğına beni okurnasın, yeter. Başbırakmayacağını denemekti. ka yazarlar da var orada, yazık Gani, sen deli taklidi yapdeğil mi? mamışsın, düpedüz delirmişsin. Okur mektubu üzerine hangi ya Ben de geçen haftaki zar işini bırakır? •'İyilikGüzellik" adlı yazın üzerinde durmak istiyorum. Saba Anlamadın, dedi Gani Girhattin Eyuboğlu'nun bir sözü gin, ben bir delinin ağzından üzerine kurduğun mantıksal yayazdım. Senin deli olup olmadıpıyı dikkatle izledim. ama son ğını anlamak istedim. paragrafta bir aydınhğa varama Ne sonuca vardın? dım, doyurucu bir kanı elde ede Deli imişsin, çünkü hâlâ medim. Okuru niçin sallantıda yazıyorsun. O mektuplardan bırakıyordun? sonra demek istemiyorum, sana böyle mektuplar yazan okurla Ben yalnızca anladıklanmı, rın olduğunu anladıktan sonra çözümlediklerimi değil. anfayada yazmayı sürdürmen delilik madıklarımı, çözümleyemedikledeğil de nedir? Neye yarıyor yazrimi de yazıyorum. Bir bakıma dıkların? Sen yazıyorsun diye yazarken düşünüyorum, okudeliler akıllanıyor mu? Bak darumla birlikte düşünmek istiyoha kendi okurlarının akıllarını rum. Geçen haftaki yazım da başlanna getirememişsin... böyle yazılmıştı işte. Bütün sorunum, Sabahattin Eyuboğlu' Benimle alay etme, hiçbir nun o yiice yürekü sözünü manyazar okurunu gözünün önüne tıksal bir temele oturtmaktı. getiremez. Okur, resimdeki colBunda başarıya erip ermediğimi lage gibidir, kimseyi bulamazsın okur söyler ancak. Ama senin orada, herkesten bir parça var. dediğin konuda başka arkadaşDemek bildiğini okuyacaksın. larımdan da benimle konuşmak Şiir için de bunu söylerim hep. isteyenler oldu. Örneğin... Şiir yazmanın binlerce yolu, binIerce olanağı vardır, ama ünlü Haydar Dümen mi? sözdeki (dizedeki) gibi "sanat Hayır, anlattığım telefon uzun, omür kısa" olduğu için, konuşmasından başka tanışıklıhiçbir ozan bu yolları. bu olağımız yok onunla. Benim dedinakları deneme fırsatını bulamağim Nörolog Profesör Coşkun mıştır. Niçin girer yorulmadan Özdemir. Ona da söylediğim gibu işlere? Toplumunun kültürübi, güzel şiirin ancak iyi bir yürekten çıkabileceğini, çıkması gerektiğini kanıtlamaktı niyetim. Demek bu sonuç aydınlık olarak çıkmadı ortaya. Belki de çıkmıştır. Sen yazdığının kesin sonucunu ktfsin olarak bilmez misin? Hayır. bilmem, bilemem. Ozan gibi konuşuyorsun? Ozan gibi yazıyorum da ondan. Yoksa filozofluğa mı özeniyorsun? Bilirsin, Sokrates'in, içinden çıkamadığı, kesin sonuca ulaşamadığı diyaloglara "Sokratik diyaloglar" denir; yoksa onlara mı öykünüyorsun? Benzetmek vazgeçilmez bir adettir bizde. Söyleyeyim, Platon'un diyaloglannı o kadar çok okumuşumdur ki, onlara karşı bir tür korku, bir tür bıkkınlık vardır içimde. Hem korku, hem bıkkınlık, evet. Bende Sokrates'in yüce aklı ne gezer... Öykünsem de beceremem sanırım. Değil mi? Benim sorumu yanıtlamadan Gani Girgin sordu bana: Ne olaylar aeçti ben yokken? Sen de bugün bir olaydır tutturmuş gidiyorsun. Olaysız gün olur mu, olaysız yer mi var dünyada? Bilmiş bilmiş gülümsedi Gani Girgin, sonra: İsveç'e gittim, diye anlatmaya başladı. Çok tuhaf bir durum dikkatimi çekti orada. İsveç'te hiç olay çıkmıyor, olaydan uzak bir ülke. Stockholm'de kuçük bir pansiyonda kaldım. İlk gecemin sabahı, kahvaltı için odamdan aşağı indiğimde gazete arandım, yabancı dilde bir gazete bulamadjm, İsveççe de bilmediğim için günün haberlerini öğrenemedim. Ne olmuş. ne bitmişti? Benim ne aradığınü merak eden pansiyoncu bayan, "Bir dileginiz mi var?" diye sorduğunda, " E v e l " dedim, " N e olmuş ne bitmiş, onu merak ediyorum." Kadın düşünceli düşünceli durdu, ".Ne gibi?" diye sordu. "Hangi konuda?" Ben, "Hiç yani" dedim, "Yeni haberler yok mu ya... Elbet dün bir şeyler olmuşlur." Kadın, "Diin hiçbir şey olmadı" dedi. "Önceki gün?" diye sordum. "Önceki gün de bir şey olmadı" dedi. "Son aylann naberleri?" Sorum gene aynı biçimde yanıtlandı. Ertesi sabah aşağıya indiğimde pansiyoncu <adını biraz telaşlı buldum; ko;ar gibi bana doğru geldi, 'Bayıın dun bîr olay var" dedi. Üç dflikanlı bir sandalla göllerden birine açıimışlar, sandal devrilmiş... "Vah vah" dedim, "üçü de ölınüş m ü ? " Kadın gene şaşkın şaşkm baktı yüzüme, "Hayır, ölen filan yok, sadece devrilmişler" dedi. Bir de bizi düşün azizim... Otobüs devrilir, beş ölü, on yaralı... Su basar, dört çocuk. iki kadın... Bunun yangını vaı, depremi var, baskını var, karı, fırtınası vaı Kumkapı açıklannda deviı.;.. sandallardan hiç kurtulan olmaz. "Reis bey, içkili idim, ne yapüğımı bilmiyorum" fasılları da ayrı... Gani Girgin'in •tavrına kızmıştım, Olof Palme'nin öldürülmesi sence olay değil mi? diye sordum. Gani Girgin gülümsedi. Bunu unutacak kadar aptal mı biliyordun beni. dedi. Evet, bir olaydı o, artık elli yıl yeter İsveç'e. Olaylı MELİH CEVDET ANDAY Eski dostum (arada bir okurlanma sözünü ettiğim) Gani Girgin, çoktandır ortada yoktu. Bilirim, canı sıkıldi mı, bir olanağını bulup yundışına gider, yepyeni gözlemler ve izlenımlerle döndüğunde beni arar bulur, içini döker... Sonra genegörünmez olur. Bu kez İsveç'e gitmiş, kalmış orada uzun süre, ama döneii de epey olmuş, bir Güney Anadolu köyüne gitmiş döndüğünde, mesleği i!e ilgili kitaplara dalmış orada, unutmuş dünyayı. Gene gazetede buluştuk, daha beni görür görmez, "Olaylı bir iilke btırası" dedi kısaca, sustu. Ne demek istediğini anlayamadım. Ondan söz ettiğim son yazım çıktıktan bir gün sonra, akşam üstü evde telefon çalmıştı, açtım, karşımda Doktor Haydar Dümen. Tanışmayız. Ev telefonumu gazeteden almış. Sizden Gani Girgin Bey'in adresini rica ediyorum, dedi. Gani Girgin benim, dedim. Nasıl yani? Basbayağı, benim takma adım Gani Girgin. Adamcağız şaştı, ya da şaşırdı sanırım. Kimbilir ne diyecekti Gani Girgin'e, ne soracaktı? Bu kez eski dostumla karşılaşınca bu telefon konuşmasmı anlattım ona, "Sen şimdi olaylı iilke lafını bırak da bunu dinle!" dedim. Demek ben senin takma adınım, öyle mi? diye sordu sert sert. Öyle demek zorunda kaldım, kusura bakma! Senin nerede olduğunu bilmiyordurn ki... Sanki böyle yapacağını sezmişim... Öcümü aidım ama senden.. Bir olay yarattım. Ne demek istiyorsun? Ne olayı? Sana imzasız mektuplar yazdım. Epey imzasız mektup alınm. Senin yazdığını nerden bileyim? Yırtıp atmışımdır. Aptallık değil mi yaptığın? Bu öyle değil... Sana çattım adam akıllı: "Sizin yazılarınızı okuyamıyorum. yazınız bulunan gazeteyi elimden alıvorum, alerjim var size karşı" diye yazdım, "Vazgeçin yazariıktan, bırakın Cumhuriyet gazetesinin yakasını..." İyi bir olay çıkarayım dedim yani... Ay o mektubu yazan sen miydin? Mektupları, evet. Doğru dediğin, birkaç mektup sürdü bu hikâye. Sonuncusunda, "Hâlâ yazıyorsunuz" diyordun, "Yoksa önceki mektuplanm elinize geçmedi mi?" Ne düşündün bu mektuplar üstüne? Hiçbir şey düşünmedim, çünkü imzasızdı. "Korkağın biri imzasını atamamış" dedim. Gerçi "Ben emekli bir avukatım" diyordu, ama bu yetmez ki! Söyle bakalım, niçin yazdın bu imzasız mektupları? Deli taklidi yapmak için. Deli taklidi yapmaya ge PENCERE 20 MART 1987 "Atatürkçü Bir Görüşle..." Uğur Mumcu, zehir gibi kalemiyle yetkin bir köşe yazarı, yaman bir araştırmacı, dürüst bir gazetecidir. 1960'lann ilk yıllarında Ankara Hukuk Fakültesi'nde öğrenciyken tanıdığım Uğur, o günden beri (nice kişi fırıldaklaşıp rüzgâr horozuna dönüşürken) devrimcidemokrat kişiliğini ibreti âlem olsun diye sürdürüyor. Uğur'un son başanlı gazeteciliği, irtica akımlarının topoğrafyasını çıkarmak oldu. Görüldü ki bir alicengiz oyunu oynanıyor. İrtica yoksul kesimlerde, tespihte, berede, takunyada, başörtüsünde, takkede, çember sakalda değildir. İrtica, devletin içine yuvalanmış, kökü dışarda sermaye iktidarına sırtını yaslamış, CIA ile Suudi yörüngesine oturmuş, yukardan aşağıya doğru "icraat" yürütmüş, seçim sandı k larına oy depo etmiş, parasal kaynaklarını Ortadoğu'dan Amerika';^ uzanan finans kapitalin firmalanndan sağlamış bir siyasettir. En Atatürkçü olduğumuz 12 Eylül döneminde Türkiye Cumhuriyeti Devleti din görevlilerine yurtdışında aylıkJannı şeriatçı Rabıta örgütünün vermesi ne demek? • 12 Eylül döneminde yurtdışındaki din görevlilerine Rabıta^ nın maaş vermesi kararı, kuşkusuz "Atatürkçü bir görüşle" yürürlüğe konmuştur. Rabıta örgütünün şeriat siyasetini yaymak amacına bağlı oiması bir şeyi değiştirmez. Şimdi sorumlu kurul ya da kişiyi bulsak da sorsak: Nasıl yaptın bu işi? Yüzde bin beş yüz inanıyorum ki kılı kıpırdamadan boş gözlerle bakacak, sonra robot gibi konusacak: Atatürkçü bir görüşle... Sen kimsin? Atatürkçüyüm.. Peki, Suudi devletinin şeriatçı örgütü Rabıta'nın, Türkiye Cumhuriyeti görevlilerini maaşa bağlaması ne demektir? Atatürkçülük demektir. • Aramızda bir Atatürkçü var; kimdir, nedir, neyin nesidir, bilmiyorum; yaptığı her şey Atatürkçülük, aldığı her karar Atatürkçülük, içtiğisu Atatürkçülük, yediği yemek Atatürkçülük... Arap şeyhlerıne İstanbul Boğazı'nın tepelerini sunması Atatürkçülük, Türk parasını pul etmesi Atatürkçülük, tarikatçılık yapması Atatürkçülük... Atatürk'ün kurduğu halkevlerini nasıl yıktın? Atatürkçü bir görüşle... Atatürk'ün vasiyetini nasıl çiğnedin? Atatürkçü bir görüşle.. Türk Dil Kurumu'nu neden yok ettin? Atatürkçü bir görüşle.. Türk Tarih Kurumu'nu nasıl bu duruma düşürdün? Atatürkçü bir görüşle.. Atatürk'ün kurduğu Cumhuıiyet Halk Partisi'ni neden kapattın? Atatürkçü bir görüşle.. Atatürk'ün Öğretim Birliği devrimini nasıl yıktın? Atatürkçü bir görüşle.. * Uğur Mumcu, "Atatürkçü görüş"ün bir büyük marifetini ortaya koyarken Başyazanmız Nadir Nadi'nin ünlü kitabının adını bir daha anmaktan kendimi alamıyorum: "Ben Atatürkçü değilim!.." Ya sen? Sen Atatürkçüsün!.. Öyle bir Atatürkçüsün ki, içerde MSP'yi şeriatçılık suçlamasıyla yargılarken, dışarda Suudilerin Rabıta örgütüyle Cumhuriyet devleti görevlilerini şeriatçılık üzere işbirliğine bağlarsın!.. ARADA Bffi Doç. Dr. SAMİ SELÇUK OKURLARDAN Tekirdağ ValisVnin açıklaması Gazetemizin 4 Şubat 1987 tarihli sayısmda "Okurlardan" kösesinde yayımlanan "Tekirdağ Anadolu Lisesi Yozlaşftrılıyor" başlıklı yazı ile ilgili Tekirdağ Valisi Dr. Süleyman Oğuz bir açıklama gönderdi. Vali Oğuz'un açıklaması özetle şöyle: "Tekirdağ Anadolu Lisesi'nde, Türk Milü EğitimVnin amaçları, temel ilkeleri ve Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda eğitim ve öğretim yapılmaktadır. Okuldan kendi isteği ile ayrılan iki öğretmenden başka hiçbir öğretmen herhangi bir nedenle görevden almmamıştır. Okul müdürü iddia edildiği gibi 5 yıllık öğretmen değil, son 5 yılını aralıksız müdürlük hizmeti ile geçiren değerli bir eğitimcimizdir. Okula gidip gelen öğrenciler arasında kızerkek öğrenci ayırımı yapmak fiilen mümkün değildir. Okul yönetiminde yönetmeliklere uygun olarak bir defa genel arama yapılmtş ve suçu görülenler hakkında ilgili disiplin yönetmeliğ'me göre işlem yapdmıştır. Merkez Sağhk Ocağı'ndaki "türbanlı doktora" gerekli uyanlarda bulunulmaktadır. Tekirdağ tli Özel tdaresVnin yaptırdığı yurt binası işletilmek üzere ihaleye çıkanlmıstır. İhale sonucıı en yüksek kirayı veren "Tekirdağ Kültür, Tanıtma ve Kalkutdırma Vakfı" yasalara göre yurdu isietmeye hak kazanmıştır. Söz edilen özel yurtla ilgili yapüan araştırmalarda ve kayıtlarda böyle bir yurda rastlanmamıştır. Atatürkçü öğretmen, önüne geleni karalayıp kötüleyeceğine, her uygar insan gibi bizlere başvursun derdine çare olmaya çalışahm. Vilayet makamınm, derdi olanlara arkasına kadar açık olduğunun bilinmesini rica ederim." yaptırdık. Tabii nahiyemizin civar köyleri de aynı sorunla karşı karşıya bulunmaktadır. tlkokulumuz bu öğretim yılında öğretmensizlik nedeniyle hâlâ kapalıDaha önceki yülarda 34 öğretmen görevli olan nahiyemizin ilkokulu, en azından kadro fazlası olan okullardan öğretmen temini sağlanabilirdi. Bu konuda giriştiğimiz çabalar halen sonuçsuz kalmaktadır. Biz, bölgenin yoksul halkı olarak, okur yazarsız kalacak çocuklarımtzm ne olacağını düşünüyor ve yetkililerin çareler aramakta olduğu umudumuzu sürdürüyoruz. İMRANLIİLÇESİ, KARACA ÖREN NA HIYESİ A. RIZA KÜÇÜKDOĞAN Atatürk Devrimi ve Bizler Türk ulusu, iki yüz yıldan beri, hem bir kişilik hem de bir gelisme yöntemi arayışı içindedir. Birincisine Atatürk'ün yanıtı bellidir: "Biz Türk'üz." Bunun doğruluğu tarihin köklerine inilerek kanıtlanmıştı. Atatürk'ün ikincisine de çözümü açıktır: "Bilimsel (akılcı) yöntemlerle Batı düzeyinde uygarlaşma." Denemenin en iyi sonuçları ise, onun döneminde yaşanmıştır. Bu yadsınamaz. Nitekim yadsınamıyor da. Çünkü bu yargı öylesine doğrudur ki, ona karşı olanlar bile, yeni bir formül önerdiklerinde dahi, Atatürk'ü yedeklerine almayı yararlı görmekledirler. Hele hele dar zamanlarda, herkes A'dan Z'ye Atatürk devriminin savunucusu kesilmektedir "Oh! Ne iyi, gerçeği gördüler" diye avunup umutlandığınız bir sırada, aynı kişilerin bir baska yolla, sözgelimi. Atatürk'ü yeren birini oöklere çıkararak ya da devrimin temel ilkelerinden birini özünden saptırarak, onu arkadan vurmaya çalıştıkları görülüyor. Bu tutum çirkindirj düşünce ahlakına, namusuna aykırıdır. Kişilik yoksunluğudur. Ustelik gereksizdir. Birbirimizi ve Atatürk'ü anlayarak konuyu irdelemeliyiz. Gerçek şudur: Türkiye'de Atatürk'ü bilimsel yolla eleştirmek hiçbir zaman suç sayılmamıştır. Tam tersine, bu Atatürkçü tutumun ta kendisidir. Yeter ki bilimsel yöntem, duygusallıkla örsetenmesin. Düşünce özgürlüğünü kullanan ve bilimsel verilere göre araştırmalarını sergileyen kışilere, kendisine karşı çıksalar bile, en başta Atatürk saygı duyardı. Zira "gerçekleri söylemekten korkmayınız" diyen odur. Kendisini eleştiren R. Galip'i, Mahmut Esat Bozkurt'u bakan yaparak ödüllendiren odur. Ancak şu unutulmamalıdır: Türkiye'de Atatürk kavramı, artık ölümlü bir kişinin adı olmaktan çıkmistır. Yurt gibi, bayrak gibi bir simgeyi, ulusal bir değeri vurgulamaktadır Öte yandan ceza yasalarının öz görevi ise, insanın maddi ve ruhsal gereksinmelerini gideren ve toplumda sürekli oluşan değerleri korumaktır. Aslında korunan, insan gereksinmelerini karşılayan bu değerlerin insanla ilişkileridir, son çözümlemede insandır. Çünkü ceza yasaları insan içindir, insan ceza yasaları için değildir. Sözgelimi, dine sövmede, cezai koruma ve ihlalin konusu din değil; insanın dinsel inanci, saygısı, bağlılık duygusudur, din özgürlüğüdür; özetle insandır. Zina cürmünde korunan, aldatılan eş değil, uygarlığın yarattığı aile düzeni ve ona bağlılık; hayvanlara kötü davranma kabahatinde ise, hayvan değil, uygar insanın duygularıdır. (Rocco). Atatürk de cumhuriyet Türkiyesi toplumunun yarattığı bir değerdir. İşte 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkındaki Yasayla korunan, ne ölümlü Atatürk, ne de onun mermerden, betondan yapılmış büstleri, heykelleri ya da kabridir. Bu yasayla, Türk ulusunun ve insanının ululaştırdığı bir kişiye karşı beslediği ortak bağlılık, sevgi ve saygı duyguları korunmatctadır Bunlara saldırmaya kimsenin hakkı yoKtu r. Esasen gereksizdir bu. Zaten yasa da bu değerin ihlalini suç saymıştır. Bir başka deyişle, korunan, insana mal ofmuş bu ulusal değer, kısacası biziz, yani Türk toplumu ve insanıdır. O yüzden nasıl bayrağı, dini aşağılama (T.Ceza Yasası, md. 145,175) uygar bir toplumda suçsa, Atatürk'e saygı, sevgi ve bağlılık değerini ihlal eden eylemlerin de Türk toplumunda suç sayılması doğaidır. Bu saptamadan sonra sık sık yaşanan ikinci bir olguya daha parmak basmak gerekir. O da şudur: Atatürk'ü ve devrimini bilimsel yönden eleştıride yetersiz kalınca, yasa engelini dolanlı yoldan kurnazca aşarak ondan yana görünüp ona saldırmak. Clçüncü gerçek de şudur: 5816 sayılı yasa, 1986 Türkiye'sinde bile henüz uygulamadan düşmüş (metruk yasa) değildir. Yasa işliyor, uygulanıyor. Yargının önüne gelen ve gelmeyen Atatürk'ün anısına ya da anıtlanna saldırı suçlarıyla yasa korkusuyia saldırılannı erteleyenleri gözetip toplarsak, Atatürk'e karşı olanların Türk toplumunda hiç de azımsanmayacak ölçekte olduğu görülür. Bu gerçekler karşısında bize düşen bir ödev vardır: O da Atatürk devriminden yana ya da ona karşı olanların tipolojisini yapmaktır. İlkin Türk toplumunda çoğunluk şu tarihsel gerçekie uzlaşmış bulunmaktadır. Gazi Mustafa Kemal Paşa, Türk kurtuluş savaşının en büyük komutanı ve önderidir. Bu, onun Atatürk olmadan önceki, daha doğrusu ilk cumhurbaşkanı secilinceye, hatta halifeliği kaldırıncaya dek süren dönem için geçerli bir yargıdır. Devrimci kimliği ortaya çıkınca, değişen toplumlarda yaşanan etki tepki diyalektiği başlayacak; karşı görüştekiler elbette direneceklerdi. Nitekim öyle olmuştur. Bugün bile onların uzantıları toplumda yer almakta, ona direnişi türlü biçimlerde sergilemektedirler. Atatürk'ten yana görünen kimileri de dolaylı yoldan onu hırpalamaya çabalamaktadırlar. Bunların başlıca yöntemi, "ârifane bir tecahül"le Atatürk'ün şu ya da bu koşullarda söyledigi sözlere dayanarak ve bunları zaman koşullarından soyutlayarak, onun devrimini yorumlar görünmektir. Oysa Atatürk, her şeyden önce bir eylem adamıdır. Izlediği stratejisini ve taktiğini de "Söylev'inde" açıklamıştır: "Ulusun vicdanındaki ve geleceğindeki gelişme yeteneğini" gözeterek, devrimleri "ulusal bir sır gibi vicdanında taşıyarak" ve onlan "uygulamayı aşamalara ayırıp adım adım yürüterek" gerçekleştirmek. Yine kendi deyişleriyle bu uygulama sürecinde "ulusal savaşa birlikte başlayan yolculardan" "kendi ruh ve düşünce yeteneklerinin sınırı bittikçe direnenlerin" direnişlerini kıracaktır. Görülüyor ki, Atatürk'ün sözleri bir saptırmaya ve perspektif kaydırmasına izin vermeyecek ölçüde açıktır ve onu yorumlarken, bir eylem adamı olduğunu ve gençliğinden beri geliştirdiği düşüncelerini uygulamaya yansıtırken, bir zamanlama yaptığını unutmamak gerekir. Ûzetle, gerçeğe bu açıdan bakmak ve Atatürk devrimini, uygulamalan birbirlerinden soyutlamadan, bilimsel deyişle karşılıklı ve dayanışmalı bağlantılılık ve bütünlük ilkesinin ışığında ele almak, devrimin iç tutarlılığını ve geçerliliğini korumanın vazgeçilmez koşuludur. Çocuklarımız ne olacak? Ben Sıvas ili, tmranlı ilçesinin Karacaören nahiyesindenim. Biz yöre halkı olarak, çorak ve dağlık olan yöremizde, seneler süren çabalarımız sonucunda devletvatandas elbirliği ile bir ortaokul TÜRKİYE AİLE SAĞUĞI VE PLANLAMASIVAKFI SENARYO VE ÖYKÜ Y4R1ŞMASI 1. Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı tarafından, Sinema ve Televizyon filmleri için senaryo ve öykü yarışması açılmıştır. 2. Yarışmanın amacı, aile sağlığı ve aile planiaması kavramlarının özünü oluşturan aile içi ilişkileri, bu konudaki, toplumsal, ekonomik, kültürel değerleri ele alarak; hıziı nüfus artışının, ülkemizin toplum yapısında, ekonomisinde ve gelişmesinde yaratacağı sorunları vurgulayacak, konuyu geniş halk kesimlerine anlaşılır ve çarpıcı bir sinema diliyle anlatacak en yctkin senaryoları ve öyküleri seçmektir. 3. Yanşma iki dalda açılmıştır: a) Süresi 2 saati aşmayacak, dramatik belgesel uzun metrajlı film senaryosu veya 45'er dakikahk 6 diziyi geçmeyecek gene dramatik belgesel karakterde TV dizi filmleri senaryosu. b) Yukarıda belirtilen amaca ve film yapılmasına uygun öyküler. 4. Yarışma ülkemizdeki tüm amatör ve profesyonel senaryo yazarlanna ve yazarlara açıktır. 5. Yarışma sonucu aşağıdaki ödüller verilecektir: SENARYO DALINDA: l.'ye: '2.000.000r TL. 2!ye: 1.500.000^ TL. 3:ye: l.OOO.OOOr TL. ÖYKÜ DALINDA: l.'ye: 400.000. TL. 2!ye: 300.000r TL. 3:ye: 200.000r TL. TEŞEKKUR Kızımız SİNEM'in doğumu önccsi ve sonrasında bizlerden yakın ilgi ve yardımlannı esirgemeyen Göztepe SSK Hastanesi doktorlanndan Dr. BEDRİ ALPMAN'a Dr. ZUHAL YÜCEL'e Başebe NAFİYE BARUT ile ebeler PAKİZE ERDOĞAN ve SİBEL ERÇAKIR'a sonsuz teşekkürlerimizi sunanz. HATİCE NURNUSRET KIRIMLIOĞLU Kızımız Ayrıca üç esere, 500.000. TL.'lik mansiyon. 6. Jüri, aşağıdaki isimlerden oluşmaktadır: Büyük Jüri: Dr. Alim Şerif Onaran Sinema yazan, Marmara Üni. Basın Yayın Yüksek Okulu öğr. Üye. Atilla Dorsay Sinema yazarı. Aydın Ongun TRT Yaym Denetleme Kurulu Başkanı. Prof. Dr. Emre Kongar SosyologYazar. Gülseven Güven Vakıf Enformasyon Eğitim İletişim Daire Başkaru. Ömer Kavur Yönetmen. Türkân Şoray Sanatçı, Yönetmen. Vecdi Sayar Sinema yazarı. Yaşar Yaşer Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı Genel Koordinatörü. ö n Jüri: Sungu Çapan Sinema yazarı. Sunuk Pasiner Halkla llişkiler Yöneticisi. Zeynep Avcı Gazeteci, yazar. Gülseven Güven Enformasyon Eğitim tletışim D. Bşk. 7. Yarışmaya son katılma tarihi 15 Haziran 1987'dir. 8. Şannameler, Vakıf Merkezinden sağlanabilir. Adres: Istiklal Cad. No. 347. Kat: 1. Merkez Han. Istanbul. Tel: 143 39 62 63 SİNEM'in dünyaya gelişini tüm dost ve arkabalanmıza duyururuz HATİCE NURNUSRET KIRIMLIOĞLU mmKmmmmmmmm İNGİLTERE'deki eğitiminiz boyunca aarantimiz altıncfasınız Yönetici ve işadamlarına ticarı JNGİLİZCE. Finans ve Bankacılık Bilgisayar eğitimi. (Her düzeyde) Sekreteriik eğitimi. (Üst düzeyde} Kısa ve uzun dönemlerde İNGİLIZCE. TAIİL kurslan. ÖĞRETMENÜK eğitimi. (Üst düzeyde) Özel isteğe göre kurslar. İNGİLTEREYE GİRİŞ beigesi. (Acceptance) Uygun fiyatla uçak bileti. Seçkin aileler yanında konaklama. Tüm ofyantzasyon taraftmızca yapılacaktır. Oetaylı Ulgl İçin g«Hn görüşcUm VBVB çağınn gelellm. 3. ŞAHISLARA DUYURU TEŞEKKÜR Eşim Giiler l Y G l V u n ameliyatında ve tedavisinde insanüstü gayret \e şefkatlerini esirgemeyen, başta SSK Hastanesi Baş Hek. Operator Dr. SIDDIK KAYA, SSK Hast. Jinokolog Operator Dr. SADIK AKBIYIK. Sakarya Vatan Hastanesi Başhekimi Fizik L'zmanı Dr. ZEKİ TÜKEL. Jinokolog Operator Dr. GÜNDÜZ SERİN, Dahiliye MütehassiM Dr. TLNCAY KANCI, Dr. FL'AT GÜNDÖĞL'Ş. Belediye Sağhk İşleri Müdürü Dr. İBRAHİM SAĞIR. Narkozitör Dr. ABDÜLKADİR AYDIN, Baş Hemsire FATMA TUŞ, Asistan EMİNE ÇEÇEN, Teknivven ALİ AY\AZ. Ebe Hemşire NEFİZE ULL'ŞOY, Ebe Hemiire Nt> İN ADAK, Ebe Hemsire SANİYE D O R l . Vatan Hatanesi Müdürü TAHSİN KODALAK, tum Vatan Hastanesi personeli ve yakın ilgilerini evirgcmeyen Beledı>e Başkanı Sayın ERKAL ETÇİOĞLL' \e esine. telgraf. îelefon ve çiçekler gönderen tüm dostlara en içten duygularınıla teşekkurü bir borç bilirinı. EŞİ: İ L H A N l ' ^ G L N GAZETECİ Bayan CANAN AKDİŞ'in NET PRODÜKSİYON reklâmcılık adi kom. şti.'ni 16.3.1987 tarihinden itibaren herhangi bir şekilde temsile, sipariş almaya, para tahsil etmeye, yetkisinin bulunmadığını görülen lüzum üzerine 3. Şahıslara duyuruzu... NET PRODÜKSİYON REKLÂMCILIK İlhami Sefa Güven ve Ortaklan Adi Kom. Şti. BJLOY SANAT MERKEZİ /anra Esat Tekand Resim Sergisi 430 Mart Df RISHOVK SROUP S*MU MUMUR l > 0 YtŞll ÇIMENSOK 91 BCSK1AŞ TIL 160 25 4 * KIRALIK DEVRE MULK Soytaş Turgutreis'te devre mülk kiralıktır. Tel: 368 74 32 BAŞARINIZ BAŞARIMIZDIR TEK Dış Tıcaret ve Mümessillik Tel.: 362 39 59 362 40 96 Teleks: 29072 Mdf TR Yeni dönem tiyatro kurslan başlamıştır. Inarlı Cad No: 27/Santral Mağazası ustü/kat 3 BAKIRKÛY 5?2092037
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear