23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
? ŞUBAT 1987 CUMHURİYET/7 jondra'dan Yesilköy'den Burgess 70 yaşında liç tanımasak bile adını Mekanik Portakal'dan nımsayacağımız Anthony Burgess, 70'ine asıyor çarşamba günü. Şimdiye kadar 39 ıman, 20 de başka türden kitap yayımlamış azarın, özyaşamöyküsünün ilk cildi de aynı ün piyasaya çıkacak. Burgess bir çalışkan matçı ki, yazının alengirli hamalı. da piyano tıngırdatıp evin geçimini saglamaya çalışıyor. Yoksulluk, BurLONDRA Jngiltere'nin *en be gess'in doğum ilamı, mezhebi Katorikli ve en zcngin yazan' olaıak ta lik. Protestan kitle için ilk aykın maıka ve iki yaşında yitirdiği annesi ile tılan Anthony Burgess, çarşamba Inü 70 yasına basıyor. Şimdiye ka ablasının bıraktığı şefkatsiz, acı miras. ır 39 roman, 20' yi aşkın diğer türrde kitap yayıtnlanuş olan yazann Genellikle zevk çekmek için, bazen m yapıtı, özyasamöyküsünün i!k de mecburen okunur kitaplar. KataIdi, "Küçük NVİlson'la Büyük logta, "Permatik aydın" olarak sırufllah" doğum günü piyasaya landırılan kesımin hiç kitap okumakacak. dan, kulaktan dolma bilgiyle ya da Geçen hafla bu sinemada gösteri kitap tanıtım ve eleştirilerine göz atn gazeteler, yaa dunyasırun acele makla yeündiği bilinir. Bu kısacık ve yüzeysel veletleriyse, kitaplar, o sığkkla 45 numara nutuklar manyelınyanın olgun yurttaşlandır. Sağır ledikleri de bir başka tatsız gerçektir. na sadık dostlanmız, geçmis ve Afle müzisyen ya, Burgess'in de çoevcut gerçekleri açımsamaya yar cukluk düşü besteci olmak. Klasik m edip, yeni hakikatler kurmaya müzikten caza kadar her asil türe ıtkıda bulunan basıh kâğıt tombiş trombonca sevgi. Dahası, yazuun saridir. İyisini seçmeyi bilmek de ay dece göze değil, kulağa da hitap etbir erdern. "Teorik aydımr tek be* mesi gerektiğini yaşayarak öğreniyor n hücresi kitap. Burgess. Melodik yazar, ustası James Joyce'tan etkilendiğini gizlemiyor. Nöfus kâğıdında John Buracss Beethoven'in "Eroica"sı temelinde üson yazılı. Doğum yeri, sanayfyakurduğu romanına "Napolyoo ğı Manchester. Yıl, Lenin'in BolşeSenfonisr başlığını çekmesi pek yak bayramı. Annesi bayan Wilson, kışıkh bir sol anahtan. lüzikhol şarkıcısı, babası da publar AGIP DURAN Houstoridan lar tugayına eğitime gönderip, hani diyalektik diyorlar, bir cereyan sağlanabilir mi acaba diye iüşünüyorum. Nanikler dokunmrdklere bir yardımda bulunabiür mi'. Cehalet aç1 lıktan da beter. Ukâla ka '<anlı cahilin yazdıkları ise soykını:'. 'Fanatik aydınlar' neden en çok 'Aklın yolu birdir' düsturunu bellem :!erdir deTsiniz? Yek fıkrin en sağlam şakşakçısı cehalettir de ondan. Sinemaseverlerin 'A CJockwork Orange" (Mekanik Portakal) filminden yazarını tanıyabile>.elderi Burgess, pek mis bir gözlemde bulunup "tngiltere'de yaşamak isUmiyorum. Çüokö kiiltürden bihaber, ttfccar nıhlu, sıradanlık hajranı insanlar JB; siyor bu memlekelle" demis. Malta ve Italya'daki gönüllü sır sonra şimdiİCTde Monacc . tutmakta. (Acaba o da mı Hrenses.. rulrauş. Renk düşkttHfcolduğundan, Caroline taraftarı?) Ingıliz takınu bilahare Malezya \ c Bftçei'ye gidip, Burgess'ten söz açüdı mı müstehzi bir Uzakdoğu'nun sıhirii kokuLı nı cişiveyle "Liberal. hümanist ve ğerlerine buyur eUpŞ Î960 > ılında, Brunei'den aynldıjbıd., doktorlar, , Katolik" der. "Avrupalı" sıfatını da" beyniude habis bir tumo' kesfedip," . "Bizden değil yaşi" aniammda kuliapır. *. ,<&jn kendisine bir yıl nıühle; lanımışlar. Burgess, cenaze hazırlığı için verilen Benim talMdığım WrxJHy da şu. süre içinde adama baİc,4İelal olsunKitap okumalann sürüsel mekanizdul namzedi eşinın geçimini temin etması. Kimı yazar ya da kitap, tıpkı mek amacıyla, an arda beş roman yeni açılan bir bar ya da ytni çıkan patiatmış ki, pek öyle^üakalem edebir içki çeşidi gjbi, modanın 'must'ı biyatına dahil edilemegfcTanr.ya şühaüne getirüiyor. Sanki herkes o kikür ki, doktorlar ikm^ftalmış, Burtabı okumak zorunda? O kitabj okugess de koca cüssd^R aramızda mamış olmak;cehalet diploması. işin oturmaya devam errrdŞİir. içinde esas ofarak çorakhkla, ökuze özenen kurbağa masalı var aslında. Kimse aiuımasıo amt şu okur yaz5 kişilik bir sofrada mesela, S yazamazlar mangaanj, yazar okumaz: * Pahalı derler, vaktim yok derler. Daha açık, ama daha angut olaniarsa "Kitap okuyup da n'ofatcak" diye diklenir. Çoğumuza inandıncı geimez bu gerekçeler. Para ve zaman başka bir sürü şey için vardır da okumak için mi yoktur? Okumak merakın tatmini, dev aynası önünde laf salatası doğramanın değil. Meşum katalogta "keklik aydın" bölümündekiler, farkında değildir, ama duz ovada avlanırlar ve çantaya kolay girerler ve 'kitapsn' sözcüğünün pek gösterge avami anlamına özne olurlar. BurgesfcSkİnci Dönya Savaşı sırasında, 9 ^ B K ^ rnajestelerinin si Hikuyei Muharrem HADt ULUENGİN YEŞİLKÖY Perşembe. bir Istanbul kaçamağı için uçağa binmistim ki, yanıma Muharrem oturdu. Hüzünlü, ürkek ve tedirgindi. Elleri, toprak adamlarının ellerindendi. Muharrem, "Heraid Tribune"ü aldı ve tersinden okurmuş gibi yaptı. Tersinden okurmuş gibi yapılan "Herald Tribune", Muharrem ve Muharrem'in elleri tezat oluştunıyordu. Emniyet kemerini hostes bağladı. Muharrem benim Türk oldüğumu, ben de Muharrem'in Mu harrem olduğunu bilmiyordum. Havalandık. Öğle saatiydi. Yemek servisi yapıldı. Mönüde, pavurya, füme dil ve dana rostosu vardı. Muharrem, sandviç ekmeğinin arasına yağ sürdü ve yalnız onu yedi. Konuştum. Şaşırdı. Dil ve rostonun domuz eti olmadığıru söyledim. Inanmadı. tnandırmak için tepsideki yazıyı gösterdim. Bütün toprak adamlan gibi inatçıydı. "Et pembe de" dedi. Onun pavuryasıyla benim ekmek ve tt rey^ğımı degiş ıokuş ettim. O ekmeği yedi, ben pavuryayı yedün. Gumrüksüz eşya sattşı başladı. Muharrem bir karton sigara aldı. Hostesle anlasamadı. Tercümanlık etmemi istedi. Sigarayı Kanada Dolanyla ödedi. Şaşırdım. Muhanem ve Kanada, Muharrem'in elleriyle ters okunan "Herald Tribune" kadar tezat geldi. Niha>et konuştuk. Muharrem'in Muharrem olduğunu öğrendim. tşte hikâyei Muharrem: "Denizli'nin Tavas Dçesinden olup 27 yaşındayım. Babam salimen hayattadır ve ailenin dördiincü çocuguyum. Toprağımız yoktur. İcarcryız. Acemi erliğimi Isparta'da. ustalığımı da çavuş olarak Ağn'da yaptım. Çok er dövmüşlağüm vardır. Asker ocagında tokat esirgenmez. "Beşinci ayın virmisinde Kanada'ya gittim. Tavas'tan üç bın kişi gitmiştir. tlticacıdır. Sekiz yüz elli bin lira borç yaptım ve beşinci ayın yirmisinde on hemşerimle birlikte Montreal'e gittim. Adı Muharrem'di. Ben bunu sonra öğrendim. Uçaktaydı, bunu biliyordum, çünkü ben de aynı uçaktaydım. Denizli'nin Tavas'ındandı ve Kanada'dan geliyordu. Bunu da bilmiyordum, o anlatınca öğrendim. tlticacıydı. Hayallerle gitmişti Kanada'ya. Ve hayallerini kurduğu bu ülkeden hayallerini geri getiriyordu bulutlarm üzerinde. "Köylülerim, beşinci ayın yirmisinde bizi Montreal Havaalam'nda karşıladı. Yemlnli tercflınan vasıtasıyla Kanada polisin<1er iltica talep ettik. Sebebi ekonomiktir. Bize yüz altmış dolar ınaaş bağladıiar. "Montreal'de Türkler için iş yoktvr. Sri Lankah, Somalili, Faktstanlı mülteci adayları için iş vardır. Ya Ingilizce, ya Fransızca bilirler. Gündeliği yirmi dolara bulasıkçılık yaparlar. Türklere ' ; yoktur. "Yedi kişi aynı odada sekiz ay olurmus szdur. Parasıziıktan ve polis korkusundan dışan çıkmadık. Askerden alışık olduğum icm kar ve soguk bana doknnnıadı. Üç defa metroya hindim. Öctsi, Şerif ve Hiiseyin'i görmek ivindir. Şerif ve Hüseyin, yedi kişi, 5ekiz ay aynı odada oturmaktan delirdiler. Kanada nm ümarhaneleri çok rahattır Müslümaolara domuz eti verınezler ve >at«klarda tek kişi uyanur. "Sekiz ayın sonunda dönenier arıu. Delirenler de. Polise gittim. llrieidan vazgeçtiğimi ve memiekeıe dönmek istediğimi söyledirrı Dönüş parasmı polis verdi. Aüah hakkı için şu sigaradan başka getirdiğim tek şey yoktur. Ba7iları ayda on dolar arttırdılar. Ben dayanamayıp harama uçkur çözciünı. Günahım büyüktür. Tavas'ta borcum sekiı yüz elü bin üradır:' /vşağıdan, önce Büyük Çekmece. sonra Küçük Çekmece çözüktü. Uçak Yeşilköy'e indi. Vııbarrem kemerleri cözdü. Bütün toprak adarnları gibi yavaştan % inatla yerinden kalktı. Hüe zünir:. ürkek \e tedirgindi. Muharrem gitti. Kanada hayalleri bitti. Montreal'de Saint Laurent, Atlas Okyanusu'na dökülür. Deni/iı, Içbatı Anadolu'ya dahildir ve Muharrem'in Denizli'de sekiz yu2 clü bın lira borcu vardır. Mofifearde, Saint Laurent'ten AtU's Okyanusu'na bakarken ha>aLer kurulur. Kanada'yı hayaiIer kurmuştur. Muharrem gitti. Kanada hayalîeri bitti. Burgess, Azrail dahil herkesi atlatarak yaşamın keyfıni nn 5 değişik kitabı üzerine kurulan sohbet mi daha cümbüşlü, yoksa aynı yazann ayru kitabı üzerine 5 karbon kâğıdmın basmakalıp siyahbeyaz cümleleri mi daha ilginç? "Alkolik ve mediatik aydıolar" inhisar sevdasıyla, isimlerini cacık puntoyla surmanşete çıkarmak amacında. Burgess bir çalışkan sanatçı kı, yazının alengirli hammaU. 4 dilde sözcOk oynatıyor we 70 yıllık hayat şöyle konuşuyor: "Yszmak agır iştir. Hele çok yazıp kendini jineieme tehK çıkarıyu kesini duşünur*niz daha da güçtiir kıtlem sallamak. Roman vazmak, başka meslekler gibi bir meslek. Y'azann bağımlılıgından söz ediliyor. Roman yazan için tek bağımtılık daklHoıiBn karsısında iskemleye bağımlanmaktadır. Sabah 9'da işbaşı yapmak gerek. Günde ortalama 20 sayfa yazılacak. Öğieye kadar yaniayacaksaız. Sonra mutfağa gidip bir şeyler pişirip viyeceksniz ki, akşama kadar biüne>i eereken 10 sayfa için hazır olasuıız." T Houston* Dallash hemsever hem sevmez Teksas'm iki büyük kenti Houston ve Dallas'ın birbirlerine neden düşman olduklarınt açıklayabuecek bir bulguya astlanmıyor. Ancak Houstonlular, Dallas ile aralarmdaki ebedi rekabeti anlatırken çok eğjenıyorlar. Dallas'ta ne ılursa Houston'un, Houston'da ne olursa Dallas'ın kabahati olarak biliniyor. Ya da Housm^da 35 kath bir bina apılırsa, ertesi gün Dallas'ta 36 kath bir bina yapımma başlanacağı ilan ediliyor. ^| % EBNEM ATtYAS HOUSTON İki haftadır Başbakan Öıal'ın ameliyatı nedeniyle Teksas yaletinin Houston şehrindeyiz. Red Kit okurlarımn yakından tamdığı, soyunculuktan dönme kanun adamı Hâkim Ro> Bean'in barışı getirmek için tandığı bu eyalette de\ bt>yutlarm ınce deıaylannda kaybolduk Teksas'ta er şey düz ölçumlü, doğru orantılı. Amerika'nın en ağır, en uzun insanlarıın, sığır imparatorluklarının, en geniş petrol alanlannın bulunduğu Tekas'ta tabii günlük konuşmalar da kendini büyuklük ahengine uydurmuş. Büyük Tex, büyük petrol, büyük iş" Teksaslıların vazgeçümez sembolleri. "eksas'ta küçuk ya da orta terimlerle konusanlar, "Saatte 55 mil kureiım çig>emeyen v« Bl bombasının yok edilmesini isteyen, so>lu düşiincelere sahip ri kalpli bir Yankee olmaktan öleyt geçemeyen dikkate degmez in^anlar" ılarak nitelendiriliyor. Halbuki bir Teksaslı için büyük duşunrnek büyuk ılanlar yapmak, büyuk işlerle uğraşmak hayatın terrel taşları Kızılderili kabilelerin "selam ve bansı" simgeleye:. artadaş" antemına ;elen "tejas" sözcüğunden ismini alan Teksas eyaleti, tanhırtdâaltmı \etennetı ırayan çeşitli ulusların istilasına uğramış. Bunlar içinde Ispanyollar, Fjanızlar ve Meksikalılar da var. Teksas'ın şanlı tarihinde onemttdönüm noktaj an söyle sıralanabilir: 1821. Teksas'ta bir sığır şirketi, ilk sığır damgası teiiç ıakkını aldı. 1836. Teksas'm ünlu rangerleri ABD'nin en gudü kanun ordufc unu kurdular. 1854. Teksas'm uzun boynuzlu sığırları Ne» > 'V'a vardı. 188» ngiliz anisti Lillie Lemptry'a ebediyyen âşık olan Hâkim Ro> Bean, Tek* sas'a barış getırmek üzere tayin edildi. 1883. tlk rodeo yîJRld!. 1894. Kazayla petrot bulundu. 1917. tlk kapalı salon rodeosu yapıldı. 1934. Teksas rangerleri Bonnie ve Clyde'i öîdürduler. 1960. Dallas kovboyian profeşyonel Amerikan futbol takımını kurdu 1961. NASA Apollon'un Ava gidtşi için Teksas'ı secti. 1981. Houston ABD'nin 4. büyük şehrt ı İKİ DtJŞMAN ŞEHİR Teksas tarihinde Hcuston v nnı açıklayabilecet aralarındaki ebed' Houston'un. • ' Housıon'da.C \apımına ılan edıhjvr Har sahibı bir D \. HOU' en ayırt sanlar araşi 'aza'man bir ke/ pan;asının kese ilk ismiyle mek ve hep m üas'ın birbirlerine niçin düşman olduklaınmıvor. Ancak Houstonlılar Dallas ile • en çok eğleniyorlar. Dallas'ta ne olursa )alla^'ın^abahati olarak biliniyor. Eğer ^a, ettesi gun Dallasta^Ç j^atlı bir bina << ' ' Dallas'ı aşııîplanh, dıkkatli, H lendiriyorlar. Buna karsın r olgunluk !•"'•'"'" pruyorlar. karşılaşu:.. . J r.azikl.ğı. Insanlann kes rrunıtığınız anüa.. ...L . toprak merhaba" dıyor. Bu h herkonuşmak, neyın soylenrrteye^^ni b\; kullanmak. Bunlara İGHHPTeksa Imaması ge nabilir: Petrol endustasi" • »mvnKan futboluı.u ^ £ eken sevmek. eyaletten Sofeje giımek için ayrılmak ve gerı dönr ^biras^içmek, ava hiç çıkmamış olmak. Ingmar Bergman'na rn \o' netraprıi olduğuflu duşünmek, tatile kuzey eyaletlerine gjtınek He*pnurlu Teksaslı, eialetinin bivimini gosteren biv haütayti'ahındâ ıa>.yıp>âbancılara jostermekleyükumlu Bu nedf ^k,her*turlu esva Teksas ovaleti biciminde v.t ! ^"' 'îoretîeJfSeyve kekler >ijük camı. teı .o 'lt«a< eyale'ı ' , ırr.f*'n r goin kendisinı ifdeneyimtnı kaBı. rakama göre Teksashlar. runtulerinin ı dı|er eyalet kuyuları: ları ı\ı evl edilmekte. E oturuyor. Tek Bir aik ı aslında gogelir, ABD'nin zengınliğı petrol "engm'.ık ka>nak ;ek!ınde formdle ılan Housiun'da Teksas'm en zengınlen > f t , diğer eyaletlerden oldukça farklı , kendi avlanma alanını yaratmak. e^de f ^ m ^ l u n d u r m a k , bir ada satın almak. bir aıle mezarlıjı sa»»aîmwr^^c«klan U\içre'de okula göndertnek, Teksasiıların duskün oldukiarı para harcama yolları arasında Roma'dan Romadan %.. Ital> aVla AIDS paniği İtalya'ya, her şey gibi, AIDS de büyük bir gürültüyle ve teatral bir biçimde girdi. Ve insanlar giderek AIDS'ten değil, AIDS korkusundan korkar oldular. Bu korkunun yakın kurbanlarından ikisi de Giuseppe ve Patricia idi. Onlar da AIDS paniğinin kurbam oldular. NİLGÜN CERRAHOĞLU ROMA Bresciah genç çift, Giuseppe ve Patrizia'yı öldüren, aşhnla AIDS'm kendisi olmadı. Giuseppe it Patrizia, Garda Gölü'ne bakan "Motor Oteli"rün 304 numaralı odasında AIDS paniğine kapılıp ölümü seçtiler. Yaptırdıklan testin negatif sonuç vermesi de, bu genç çifti AIDS saplantısından kurtaramadı. Giuseppe ve Patrizia'mn öyküsü, bu yıl ttalya'da başgösteren AIDS paniği intiharlannın Uki değil. Görunüşe bakılırsa sonuncusu da olmayacak. Aslında Italya, Batıda en çok AIDS vakası görülen ülkelerden biri değil. Fakat her şey gibi, AIDS de ltalyanlann yaşanuna en gürültülü ve teatral bir biçimde girdi. Avukatlar bile AIDS olaylannı savunmalannda kullanmaya basladılar. Bunlardan ilki "Massimo Bnındu olayı" olarak basında geniş ügi topladı. AIDS'li bir katil olan Massimo Brundu'nun savunmasmı yapan avukat, büyük bir olasılıkla müvekkilinin hiçbir mahkumiyet almadan kurtulmasmı sağlayacak şaşırtıcı bir tezle ortaya çıktı: "Bnındu, e>«t öldürdü" dedi avukat, "Fakat AIDS virüsü onu tamamen çıldırtmışü." ttalyanlar, AIDS'i soygun yöntemleri arasına bile soktular. Uyamk bazı soyguncular silah ya da bıçak ekmek yerine şimdi yanlannda kan dolu bir şınnga gezdirmeyi yeğliyorlar. "Ya paraıuzı, y» AIDS" diye şırıngayı gösteren soyguncular karsısında dehşete düşen kişilerin öyküleri de, AlDS'e ilişkin olarak sık sık basında yer alan haberler arasında dikkati çekiyor. Hukukçular AIDS'e ilişkin bu tip olayları nasıl değerlendireceklerini daha pek bilemiyorlar. Katolikler AIDS'i önlemenin tek yohmun seksten kaçınmak ve monogrami olduğunu tekrarlayıp duruyorlar. AIDS olaylan bombardımaru altında kalan çocuklann sorulanru ise, tam anlamıyla, ne anababalar ne de öğretmenler yanıtlayabiliyor. Bu sorunlardan fevkâlade tedirgin olan Hıristiyan Demokrat Sağlık Bakanı Cario Dooat Cattin ise, kesin önlem ve daha aynntıh bilgi isteyenlere tam Hıristiyan demokratlara yakışan bir cevapla karşılık veriyor: "AIDS'İ arayan bulur. Ben anal seksin reklamını yapamam..." Psikologlar halkı "badım edilen bir kiillüre dönüşmemek" konusunda uyanyor. Parlamenterlere ise seçmenleriyle AIDS hakkında ayrıntılı bir biçimde konusabilmeleri için mecliste kurslar verih'yor. Fakat parlamenterler her şeyden önce parlamento içindeki sağlık koşullanndan endişeli görünüyorlar, ttalyan parlamenterler bir an önçe tuvaletlerin temızliginin sıkı bir denetim alüna alınmasını ve Meclis berberindeki tıraş jiletlerinin bir defadan fazla kullanılmamasını istiyorlar. Sosyalistlerin verdiği alarm ise herkesin tüylerini diken diken ediyor. Sosyalistlere göre İtalyan hapishanelerindeki tutuklulara yapılan testler, bunların yansının AIDS virüsü taşıdığıru ortaya koyuyor. Oysa ülkenin en üeri gelen teologlanndan biri olan, Avrupa parlamenteri Gianni Baget Bozzo bu panik ortamında soğukkanhlığı korumanın gereklerini savunan sayıh aydıniar arasında başı çekiyor. Bozzo, "AIDS korkusunun. AIDS'in kendisinden de dataa feci oldugunu" üeri süriiyor. Bu isteriyi, doğanın yasalarım çiğnemiş bir insanlığın içine düştüğü kuşkulann tipik bir göstergesi olarak niteleyen Bozzo, kiüseyi insanlan busbütün korkunun dehlizlerine sürüklemekten kaçınıp korkuyu yenmek konusunda etkin olmaya çağırıyor. Bu arada en büyük sorunlardan birini, okullarda çocuklara AIDS'İ anlatmak oluşturuyor. AIDS hakkında hocalarını sonı yağmuruna tutan çocuklann çoğuna henüz tam olarak ne seks ne de eşcinsellik anlatılmamış oluyor. Şimdiki halde Italya'da tüm bu çalkantının ardıııda olan AIDS'li sayısı 3 bin 500. Fakat bu sayırun l990"da 60 bine yükselmesi bekleniyor. New York'tan Bu kentte her şey muaUakta gibi... TEKİN SÖNMEZ NEW YORK En çok da J jponlar kar topu atıyor Doğu Irmağı'na. Doğu Irmağı'nın unlu Güney Lımanı kıyılartnda. arkalanna "Wall" ve "Wıter" sokaklannı alıp, Brooklyn ktyılarına bakarak kar topu yanştırıyor Japonlar. lngilizceye amansız asılan Japon 1 ;.,, karşm, anadil: lspanyolca olan Güney Amerıkahlar, değişik bır Jı.ençle, 'sub\»a>'lere lspanyolca uyanlar ve duyurular yazdırma.. • başardı New York'ta fngilizceden sonra Jspanyoka var. Tum ^nerika, Ispanyolcanın direnciyle "muallakla". Bu gerçeğın aynmına varanlardan h:nsi de, yıllann Sokak Kızı Irma'sı, geçen hafta "Dancing in The Light" adlı kitabı best sellerde dördüncü sıralamayı aldı. Hepimizır unışı Shirley Macl.aine, yani Oscarlı Sokak Kızı Irma, geçen hafra gizetelerde, TV'de gunün konüsu olmayı surdürdü. New York ba^n toplantısında özellikle ve guzellikle iki şeyin aitını çizdi MacLıine: "Ruhun onemi kesin. Değişik zamanlarda, yerlerde değişik bir bedende orta>a çıkış da bunun içinde, ruhun gövdeden ayrılıp sonra geriye dönmesi ve buna bağlı ruhun gücunu, insanın elektrik gücüyle kullanmak. Giderek, bildiğimiz şeylerin dışında şeyler ya da güçler olduğunu kavramak." Yani "muallakta'n kurtulmak. Geçen yıllarda, unlü bir İngiliz parlamenterle yaşadığı çok gizli "gerçek" aşk, adamın evli olması ve durmadan uçaklarla hafta sonlan buluşmaları da, MacLaine'e uçma duygusu vermış olabilir. Uzak bir galaksiden gelen bir ruh, dünyalı bir bedenle NİacLaine'e ulaştığı zaman, ruhla, mekân, bedenle zaman sorunian, >eniden gündemıdoldurur. Çünkü, bu parlamenterin ruhu, daha önce daha başka bir mekânda, MacLaine'in şimdiki ruhuyla sevişmiştir. Bu gerçeğin devamı Peru'da yitmiş eski bir kentte, Machu Picchu'da, yeni bir vahiyle son bulur. Ten önemli değil, ruh önemlidir. Yeni metafızik karışımı, dinsel kalvntılar üzerinde yükselecek ve ruh \ucudu terk edip, yenıden dünyaya gelebilecektir. Böylece "muallakla" kalmaktan kurtulur Maclaine. Yazar, yazdığını film yapar. Niyeti insanlara yol göstermektir. ABC şirketi 13 milyon dolar kadar yatırır. Ünlü Kökler dızisinin yapımcısı Stan Margulies ilk başlarda kuşkuludur, ama MacLaine, Margulies'in karısına da ışık ve inanç verir. Ortalama Amerikan seyircisini alabildiğine kızıştıran film, yatınlan paravı çıkartacak gibidir. Shirley MacLaine şöyle der: "Izaydaki tüm gezegenler ölümsüzdür. Gezegenler arası uyum ve insan ruhu olümsüzdür." Geçtiğimiz hafta, bu konu öyle güncelleşir ki, film şubat yerine ocakta 7. kanalda gösterime girer. Yapımcı, filmi sattığı halde temkinli olmayı elden bırakmaz: "Gayet basit, hikâye bir kadının kendi kendisiyle ruhani soruşturmasıdır." Ama olay büyümüştür bir kez. Reagan'lalran silah ilişkilerini de ortaya çıkaran ünlü Barbara VV'alter, bir açıkoturum düzenleyip, konuyu daha başka kadın peygamberlerle izleyiciye sunar Walter. aslında bir yorum yapmaktan çok olayın arkastnda duranlara soru işaretleri koymaktadır. Bu açıkoturumda, kadın peygamberlerin öğütlerine uyarak kent ve iş değiştirmiş insanlann yakınan öteki bireyleri konuşur. Çünkü "muallaktan" kurtulmak için ilkin söz dinlemek gerekir. Ve her seans para ödenerek izlenir. Şimdi Shirley MacLaine, Peru'da yitik Machu Picchu adlı kentte aldtğı vahiyle, konferanslara hazırlanıyor. Ruhun ölümsüzluğü, dünyanın ölümsüzluğü, öteki gezegenlerin ölümsüzluğü de, bu konferansların gündemindedir. Belki de Yıldızl Savaşlarına gidişin böyle "ruhani "bir metafiziğe bindirilişidir, belki de guzel Amerika'nın ölümsüzlüğünun ölümsüz ruhlarla dirilişidir bu. Pershing füzelerîne karşt düzenlenen gösterilerde çok sayıda insan tutuklamyor. Stuttearttan Sinzapur'dan Yargıçlar da tutuklanırsa Federal Almanya'da nükleer başlıklı füzelere karşı kampanyaya katılanlarm sayısı hem artıyor hem de çeşitleniyor. Pershinglere karşı çıkan öğrencilere, doktorlara, Yeşil milletvekillerine geçenlerde ilahiyat fakültesi öğrencileri, yargıçlar ve savcılar da katıldı. AHMET ARPAD STUTTGART Federal Almanya toprakları atom başlıkh füzelerle dolu. Kuzey Denizi'nden Alp Dağlan'na, Ren Nehrinden Bavyera ormanlanna. Yüzlerce Pershing II yerüstü ve yeraltı depolannda. Karşı çıkanların, sesini yükseltenlerin ardı arkası kesilmiyor. Banşseverler, üniversite öğrencileri, Yeşil milletvekilleri, doktorlar Pershinglerin saklandığı depolara protesto yürüyüşleri düzenliyorlar. Çevrelerine oturup, açlık grevi yapıyor, tutuklanmayı göze alıp polisle çattşıyorlar. Birkaç hafta önce bu banşsever insanlara Tübingen Üniversitesi îlahiyat Fakültesi öğrencileri de katıldı. Stuttgart yakınlanndaki Heilbronn kentinde bulunan atom başlıklı füzeler deposunun girişini bütün gün kapatan öğrencilere ban din adamlan ve genç askerler de destek oldu. Âlman anayasası, hükümetlerin saldırı savaşı hazırlıkları yapmalarını yasaklamıştır. Heilbroan kentinde bir araya gelen ilahiyat öğrencisi, asker ve din adamlarına göre, ülke topraklarına atom başlıklı Pershingleri yerleştiren hükümet anayasaya karşı çıkmakta. Protestolar, yürüyüşler, açlık grevleri, nümayişler ve polisle çatışmalann tek amacı, toplumun dikkatini çekmek, onu uyandırtnak. Birkaç hafta önce Stuttgart yakınlanndaki Mutlangen'de tutuklanan yargıç ve savcılar da aynı amaçla harekete geçmişti. Buz gibi bir kış gününde Pershing deposu önünde bir araya gelen bu insanlar, çok şeyi göze almıştı. İzinsiz bu gösteriye son vermek isteyen polise direnen yargıç ve savcılar tutuklanmış ve sürüklenerek polis araçlarına bindirilmişti. Haklannda "zorlama ve tehdit" suçundan dava açıldı. Aynca federal hükümet adalet bakanımn da disiplin ve para cezalan vermesi bekleniyor. 1982 yıhnda kurulan "Yargıçlar ve Savcılar Bartş Uğrunda" adlı gnıp, Bonn kentinde düzenlediği "Barış Toplantısı"nda Pershinglerin Alman topraklanna yerleştirilmesinin anayasaya aykın olduğunu açıklamıştı. Aynca çeşitli gazete ilanları ile de atom başlıklı füzelere karşı çıktığını kamuoyuna duyurmuştu. Geçen yıl sonbahannda Kassel kentinde yapılan son toplantıda, Pershing depolan önünde gösteriler yapma kararı almışlardı. Grup sözcüsü Ulf Panıer "Herşeyi bilerek yaptık" diyor. "Bizlere açılacak davalar ülkemizde yaşayan insanlann dikkatini bu duyariı konuya daha iyi çekecektir." Gerçekten de kamuoyu, son haftalarda bu olayı tartıştı. Yargıç ve savcılara hak verenler çoğunlukta. Yüzlerce Pershingin ortasında yaşayan insanlar korkuyor. Atom başlıklı füzelerin insanlığı yok etme tehlikesi söz konusu. Yeryüzündeki güçlerin, üzerinde yaşadığımız bu gezegeni defalarca yok etmesi pekâlâ mümkün. "Mutlangen'de depolanan Pershinglerden sadece biri ne, Hiroşima bombasından kat kat güçlü atom başlığı takılabilir" diyor Stuttgarth bir yargıç, "Bir kompiitür yanlışı, önüne geçilemeyecek ve dönüşü olmayan bir felakel )«ratabilir." Anayasa Mahkemesi eski başyargıcı Martin Hirsch, geçenlerde Stuttgart televizyonunda yaptığı konuşmada, Mutlangen PershingII füzeleri deposu önünde gösteri yapan meslektaşlannı kutladı. "Mümkün olsa teker teker hepsine sanlır, yanaklanndan öperdim" dedi. "Bizleri tehdit eden atom başlıklı füzelere kamuoyunun dikkatini çekmek isteyen bu insanlara adalet bakanımn ceza vermek istemesi kabul edilemez. II. Dünya Savaşı yıllannda Hitler emrindeki yargıçların verdiği haksız kararları unutmayalım." Günümüzde barış her zamankinden daha önemli. Irmaklar nereye akar? GÖNÜL DÖNMEZ SİNGAPUR Şoyle bir tez öne süreiim. Soylu cins üretmeye getince palmiye ağacı, yanş atı ve de insanoğlu arasında pek fark yoktur. Insanoğlu eşit dogmaz. Her şey kökene dayanır. Başarılı bir toplum ancak başarılı vatandaşlarla gerçekleşebiür. Bunun en etkili yolu ise en ustün kişileri en çok çocuk yapmaya yöneitmektir. Yanşmalı bir toplumda en üst üstün basamaklara erişenler kuşkusuz en seçkin kişilerdir, çoğalmaya en çok hakkı olan da onlardır. Singapur Başbakanı Let Knan Yew'in Universtte oğrencilerine verdiği demecin bir özeti bu. Son istatistiklere göre bugünun iyi öğrenim görmüş kadın ve eıkeği geıektiği kadar çabuk evienip yeterince çocuk yapmıyor. Bu gelişim sürüp giderse tlerde Singapur'da "beyiB" yetersizliğine yol açacak. örnejin ytlksek öğrenim gören kadınlarm yüzde 39'u bekâr kalıyor. Çinli erkekleT kendüerinden daha az öğrenim görmüş kadınları seçiyorlarsa da, kadınlar daha Ustün, daha çok öğrenim görmüş erkekierle evlehmek istiyorlar. Durumdan kaygılanan Lee, Müslümanlaı dışında tüm Singapurlular'ın yalnızca tek kadın alabilmelerini öneren yasayt eleştiriyor ve "tski lopİBiBda ba loraıılar çok kadın alarak çözulordü," diyor. "Ba^anlı bir erkek btcr UgİB, ist«r numdarin, Ister ustön bir işadamı ya da çiftçi olson, Mrd«B fazla kadın aiabilir, ekonomlk durnaııı uygnn otan bierkes istc<Hii IUMUT ku kapısı çslabittrdi. Bir façlm deyi»l« btşansa Ut«er gtpttz «ataa gibi kısır kalıriardı. BdyMHde her bakımdan güçM bir MSB yet%Wi. Şimdi buaofl lersini yapıyonıt. Tek kadıa sisteminin yaniış okhtga »p»çık." Singapurlular'ın Başbakanın bu görüşlerine reaksiyonu oidukça aydınlatıcı. Şimdiye dek evlilik tanışması, doğum kontroiü tartısması, okumuş Sıngapurlular'a çöp çatanhk kurumları tanışmasından geçmişler. "Şhqıtt bir de çok kanh listeBİ övea bir savasıntU mı atnşaraiız" diye merak ediyorlar. Gazetelere gönderilen mektuplar çok karıh sistemin anık güncelligini yitirmiş bir görenek olduğıinu, bugünün modern Singapur'unda boyle bir görüşün yeri olamayacağını savunuyor. Gorkemli gökdelenlerin, çjft yotlu yağ gibi kayan astaltlann, Amerika'ya taş çıkaracak çok katlı mağazalarm Singapur'u için çok kanlı sistem gtlncelliğini yitirmiş bir sözcük. Bunu Başbakan Le« de kabul etmek zon«nda. Dağlardan fışkıran sulann ovaya vardıktan sonr» yine daglar» döndürülemeyeceğini o da iyi biliyor. "Kadnlarw yttez ve kwr v^amaUnu isleadyonın" diyor Lee. "Sortıa çöblr de b m deo«ye«»."
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear