22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
OCAK 1987 y HABERLER CUMHURtYET/7 stanbul'un suyu çin hibe Keçeciler'in "fetva" istemine sert tepkiler nkara, (Cumhuriyet Bürosu) ABD "icaret ve Kalkınma *rogramı Uluslararası 'alkınma Kuruluşu Ajanlığı, stanbul'un içme suyu 'rojesi için 800 bin dolar \ibe ediyor. Türkiye adına lazine ve Dış Ticaret Austesar Vekili Yener linçmen ile ABD Ankara Süyükelçisi Robert Strausz Hupe arasında imzalanan mlaşma, Resmi Gazete'de tayımlanarak yürürliiğe 'Jrdi. Anlaşma ile sağlanan oara, içme suyu projesinin r ızibilite çalışmasmı vürütecek olan Amerikan firması tarafmdan mesleki ve teknik hizmetlerin finansmanında kullanılacak. 4 Türban kavgası DSPRahşan Ecevit: Keçeciler'in fetva istemi bardağı taşıran son damla. Laik devletin fetvalarla yönetilebileceğini düşünen kimselerin egemen olduğu iktidar, bu mücadeleyi yürütemez. özünde sorun laik eğitim sorunudur. DYPBaki Tua: Keçeciler'in görüşlerine katılmıyoruz. Türkiye'de fetva müessesesi yoktur. Feza çağında hâlâ türban tartışması yapıyoruz. Bu Türk milleti için utanılacak durumdur. Türban Cumhurbaşkanı'nın konusu değildir. AJNKARA'dan YALÇSN DOĞAN Fiyatlar Gerçekte Ne Kadar Arttı? ANKARA Fıyat artışlanna ilişkin açıklamalar, yani "resmi rakamlar", son ytllarda sürekli olarak bir tartışmaya yol açıyor. Hiç kimse açıklanan "resmi rakamlara" inanmıyor. Yapılan açıldamalan kimse inandıncı bulmuyor. Herkes rakamlann altında bir yanlışlık arıyor. Bu "yanlıslık araması" doğrudan günlük yaşamdan, yaşanan deneyden kaynaklanıyor. Bu da çok doğal. Çünkü herkes bir kendi bütçesine ve aylık ya da yıllık harcamaşına bakıyor, bir de resmi açıklamalara bakıyor. İkisi arasındaki farkı görünce, "resmi rakamlar" inandıncı olmaktan uzaklaşıyor. Aslında günlük yaşamla hiç ilgisi bulunmayan "uluslararast kurumlar" da aynı yakınma* ları dile getiriyor. IMF gibi, Dünya Bankası gibi, OECD gibi, Türkiye ile sürekli ilgileri ve bağlantıları bulunan bu uluslararası kuruluşlar önlerine gelen rakamlara baktıklarında gülümsüyoriar. Inanmıyorlar bu rakamlara. Hatta, en üst düzeyde ya da teknik düzeyde yürütülen her görüşmede, "rakamlardan duyduMan kuskuyu" açıkça toplantıya getiriyortar. "Hele siz su rakamlannızı bir düunltin" ya da eğer karşılarına "yöntem" diye bir gerekçe sunulursa, o zaman da "hele slz su rlyat artıs endekslerinl hesaplama yöntemlnl bir d«ğistirin" diye karşı çıkıyoriar. InanmıyorlarTürkiye'deki istattstiklerin doğruluğuna. Kendi yöntemleriyie hesapladıklan çeşitli ekonomik istatistikleDe, Türkiye1 deki resmi kurumların hesapladıkları çeşitli ekonomik TürklyB'dekl resmi göstergeler, rakamkurumlann lar hiçbir zaman birhesapladıkları birini tutmuyor. Ba çeşhll ekonomlk zen de arada büyük farklar ortaya çıkı göstergeler, rakamlar hiçbir yor. özellikle Başbakan özal'ın 1980 zaman birblrinl tutmuyor. Bazen yılıyla birlikte "ekonomlnln dlreksiyode arada büyük nuna" geçmesiyle farklar birlikte bu yakınma çıkıyor. ların arttığı dikkat çekiyor. Rakamlarta ilgili ne zaman bir tartışma çıksa, Başbakan Özal buna çeşitli biçimlerde karşılık veriyor. Son ayiarda, Ozal'ın kendisi de bakıyor ki, bu açıklamalar inandıncı değil, o zaman kesin bir karara vanyor. "En doğru ve her zaman kullamlması gereken istatlstlkler, Devlet istatistlk Enstitüsü (D.I.E.) tetatlstlkleridlr" diyor. Şimdi özal'ın "en doğru" dediği istatistiklerden yola çıkalım. Son olarak D.İ.E 1986 yılı için enflasyon oranlarını açıklıyor. Buna göre, 1986 yılında "toptan fiyatlar yüzde 24.6 oramnda artmıs". Yine D.I.E.'nin rakamlarına göre, "yıllık tüketlcl flyatlan yuzde 30.7 oranında artmış." D.İ.E. nasıl varıyor bu rakamlara?.. 1986 yılının fıyat artıştannı hesapladığına göre, 1985 yılının aralık ayındaki fıyat artışını alıyor. 1986 ocak ayında şu kadar artmış fiyatlar. Bu artışı kaydediyor. Sonra 1986 şubatındaki artışı 1986 ocak ayı ile karşılaştınyor ve bu artış oranını bir öncesinin üstüne ekliyor. Ve böylece aylar itibarıyla ekleye ekleye yıllık enflasyon oranını buluyor. Bulduğu rakam da, "1986 yılında rtyatların yüzde 24.6 oranında arttığı." Doğru mu bu yöntem?.. Hayır, değil. Bu "yöntem" değil, cüsa olsa bir "kandırmaca." Nitekim, aynı D.İ.E. aynı açıkJamasının şöyle koşe bucak bir yerinde, "yıllık ortalama fryat artışı yüzde 29.6, yıllık tüketlcl fiyat artışı yüzde 34.6" diye bir ekleme koyuyor. Yani, gerçekte fiyatlann yüzde 24 değil, yüzde 29, tüketici fiyatlarının ise, yani halkı asıl ilgilendiren, günlük yaşamdaki hayat pahalılığını dile getiren fıyat artışını n yüzde 34.6 olduğunu belirtiyor. Hiç inandıncı gelmeyen bu rakamlara rağmen, ortadaki "resmi rakam" bu olduğuna göre, 1986 yılında fıyat artışlarının yüzde 29.6, tüketici fiyatlarının da yüzde 34.6 olduğunu söylemek zorundayız. Aylık artışlan alt arta sıralayıp toplamak yerine, asıl yapılması gerekenin, "yıllık ortalama artıs rakamı" olduğunu D.İ.E. de biliyor. Ama bunu saklamaya çalışıyor. Çünkü, bir yıl icindeki fiyat hareketlerini en iyi gösteren rakam "ortalama artış rakamlan". Çünkü ortalama rakamlar "genel artış eğlllmlnl" yansıtıyor. Özellikle de zamlar ve zam sonrasındaki fryat artışlan "ortalama rakamlarda" yıllık fıyat artışlanna çok daha net, çok daha sağlıklı yanstyor ve gerçeği gösteriyor. Bunu D.I.E.'dekiler bilmiyor mu?.. Tabii ki biliyor. Ama "maksat, enflasyonu olduğundan daha düşük göstermek". Belki de siyasal iktidardan aldıkları emir bu... Zaten, uluslararası ekonomik kuruluşlar bunun için yırtınmıyorlar mı, "Sizin rakamlannız yanlış" diye? Onlar kâğıt üstünde farkına vanyoriar. Halk günlük yaşamından yola çıkarak bu rakamlann doğru olmadığını görüyor. Rakam şu olmuş bu olmuş, bunun önemi nerede? Çok basit. önce siyasal iktkjann "verdiğl Izlenlm" önemli. "Biz fiyat artışlanm azartıyoruz" sözü bol bol duyulacak. Gerçi, Başbakan özal taaa bundan üç yıl önce, "Biz ikl yılda enflasyonu yüzde 10'a Indlreceğlz" demişti. Verilen bu sözden henüz çok uzaktayız. Bu bir yana, asıl önemlisi, bundan sonraki uygulama. Açıklanan rakamlardan yola çıkılarak memurtann ve işçilerin maaş ve ücretlerine yapılan zamlar belirlenecek. "Fiyat artışlan yüzde 24" denildiği zaman, işçi ve memurlara yüzde 25 artış getirildi mi, "bakın biz isçi Yetkirie suçlama Pazarcılar Esnafı Derneği'nin Olağanüstu Cenel Kurul Toplantısı'nda konuşan dernek Başkanı Ceyhan Akkaş, Fatih Belediye Başkanı Yetkin Günduz'ü "zalimlikle" suçladı ve "Hiçbir güç, çarşamba pazan esnafını Çukurbostan mezanna sokamayacaktır" dedi. 14 bin üyesi bulunan Istanbul Pazarcılar Derneği'nin Olağanüstu Cenel Kurul Toplantısı 'nda konuşmacılar, yeni yönetimin pazarcılar arasında adil bir düzen kurduğunu beliterek, birlik ve beraberlik içinde pazarlan kaldırmak isteyen belediyelere karşı haklannı koruyacaklannı söylediler. Genel kurulda, pazarcüann kârlarını arttırmaları yanında, yurttaşlara daha ucuza mal satabilmek için "tstanbul Pazarcılar Temin ve Tevzi Kooperatifi kurulması ve dernek merkezine uzak ilçelerde şube dçılması için çalışma yapılmasına karar verildi. / Istanbul Umum * stanbul Haber Servisi Hab«r Merkezi ANAP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Keçeciler'in, türban konusunda Diyanet İşlerinden "fetva" istenmesi yolundaki demeci, siyasi parti temsilcilerinin tepkilerine neden oldu. DSP Genel Başkanı Rahşan Ecevit, dün basında yer alan bu demeci "bardağı taşıran son damla" olarak nitelendirirken, DYP'li Baki Tuğ, "Türkiye Cumhuriyeti hukuk devletidir. Fetva raüessesesi yoktur" dedi. SHP Genel Sekreter Yardımcısı tbrahim Taşdemir de "Üziicii olan, bu zihniyetin halen Türkiye'de iktidar olmasıdır" şeklinde konuştu. Ankara Cumhuriyet Bürosunun haberine göre DSP Genel Başkanı Rahşan Ecevit, "Karşı karşıya bulundtıgumuz sonın bir giyinme özgüriüğü sorunu değil dir. Sonın laik devlete karşı savaş acan ve Türk toplumunu yeniden Osmanlı döneminin karanlığına ve kapalılığına siirüklemek isteyen bazı çevrelerüı hatta kurumların yeni yetişen kuşakları kendi siyasal amaçlan dogrultusunda koşullandırıp SHPİbrahim Taşdemir: Keçeciler geçmişiyle, bugünüyle ortadadır. Bizim için üzücü olan, bu zihniyetin iktidar olmasıdır. kullanmaya kalkışmaları sorunudur" dedi. DSP Genel Başkanı dün yaptığı yazılı açıklamada, son yıllarda Osmanlı özenticüiğinin bazı devlet kuruluşlarının da katkılanyla "resmi kültür politikasına" dönüştürüldüğünü, 1982 Anayasası ile eğitim alanında laiklik ilkesinin çiğnendiğini vurguladı. Rahşan Ecevit laikliğe aykın çabaların 1980 öncesinde başladığını, ancak 1980'den bu yana "cüretkârlığı artan bazı cevrderin" kadınlan, özellikle de yeni yetişen kız çocuklarını aşırı örtünmeye zorlayıcı manevi baskılar uyguladığını öne sürdü. "Şimdi, din egitimi veren okul veya kurslardan çoğu dağılırken sokaklarda aynı biçimde ortünmüş yüzlerce çocuk ve genç kız görünüyor. lstamda nıhban sınıfı bulunmadığı halde, öyle bir sınıf yetiştirildigi göruntiisü ortaya çıkıyor" diyen ve iktidar par Kaçak yolcuya 2500 lira ceza nkara, (a.a.) Banliyö trenlerinde, biletsiz binen yolculara ağır para cezası uygulamasına başlandı. TCDD Yönetim Kurulu, banliyö trenlerinde kaçak yolculuk edenlere verilen para cezasmın yüzde 600 arttınlarak, 2 bin 500 liraye •çıkarılmastnt kararlastırdı. Kararın, bu tip davranışı alışkanlık haline getirenleri caydırmak ve bedava yolculuğun önüne geçilmesi amacıyla alındığı öğrenildi. Daha Once trenlere biletsiz binenlerden ı 400 lira alınıyordu. TÜRBANLI Mİ TÜRBANSIZMI? YÖK'ünyenialdığı kararla birlikte türban takılıp takıbnamast konusu Türkiye'nln siyasigündeminde ön svalara çıktı. Cumhurbaşkanı Kenan Evren, çarşamba giinü Adana'daki rektörler toplantısında bu konuya da değinecek. Çukurova Üniversitest'nde türbanlı bir kız öğrenci ders çalışırken. (Fotoğraf: İLKER MAGA) Adana'da türbanlı kız öğrencilerden tepki 'Örtünmek ibadettir bütünleşiyor. özgürlük varsa herkes istediğini yapar. 'Başmdakini çıkar' denirse okula dışardan devam ederim. Flliz Çopur (16): Allah kısmet ederse gelecek yıl üniversiteli olacağım. örtünmek benim için gereklilik. Kuran 'da yer alan emirleri bir Müslüman olarak yerine getirmek zorundayım. Fatma Kara: örtünmeyi seviyorum, ama gerekirse başımı açarım. Çünkü geleceğim önemli, meslek edinmek zorundayım, ama vicdanım rahat olmaz. ZÜHAL ÖZBIÇAKÇI ADANA Ege ve 9 Eylul üniversitelerinde uygulanan ilk "türban" yasağına tepkiler sürerken, YÖK'un 8 ocak perşembe günu Adana'da üniversite rektörleri ile yapacağı toplantıda eie alınacak gundem maddelerinden biri de "türban." Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in de katüacağî rektörler toplantısında ele alınacak olan "türban" konusunu "türban takan" ve "takmayan" kız öğrencilerle konuştuk, tepkilerini öğrendik. Sabancı Kültür Sitesi'nin "okuma ve çalışma" salonunda masalardan birine kitaplarını sermiş Necla Yılmaz ile söyleştik ilk kez. 22 yaşındaki Necla'ya göre, inanç, türbanla bütünleşiyordu. Hz. Muhammed'in Kuran'da "hanırnlar, başmızı örtün" emrine günümüzde en sadık kalanlardan biri Necla. Özgüriüğü, "herkes istediğini yapar" şeklinde değerlendiren Necla için türban her şey. Inancın bütünleşmesinde büyük bir araç. Ama Necla'ya "üniversite 9 tisinde bununla mücadele için irade olmadığını vurgulayan Rahşan Ece\'it daha sonra şu göruşleri ortaya koydu: "Bir iktidar partisi yetkilisinin bu konuda Diyanet Işleri'nden fetva isteme önerisi bardağı taşıran son damladır. Laik bir devletin fetvalarla jönetilebileceğini düşünen kimselerin egemen olduğu iktidar herhalde bu mücadeleyi yürütemez. Özünde sorun bir laik eğitim sorunudur. Bu sorunu çözmeye de, anayasayı laikliğe ters düşen hükümlerden anndırmakla başlamak gerekir." aa'nın haberine göre DYP Genel Başkan Vekili Baki Tüğ, dün yaptığı basın toplantısında "ANAP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Keçeciler'in (fetva) konusundaki açıklamasına katılıyor musunuz?" sorusuna, "Keçeciler'in görüşlerine katılmıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti hukuk devletidir. Türkiye'de fetva müessesesi yoktur" karşıhğını veîdi. Baki Tuğ, türban konusundaki bir soru üzerine de şöyle konuştu: "Türkiye'de anayasal haklann kullanılmasına taraftanz. Türban konusu YÖK ve siyasal iktidann meselesidir. YÖK'ün bu konudaki tavn açık, ama hükümetin tavn açık değil. Feza çağında, biz hâlâ (türban giyilsin mi, giyilmesin mi) tartışmasını yapıyoruz. Bu Turk milleti için utanılacak bir durumdur." Bir gazeteci de Tuğ'a Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in türbanla ilgili sözlerini hatırlattı. Bunun üzerine DYP Genel Başkan Vekili, "Türban, Cumhurbaşkanının konusu ve görevi değildir. Üniversitelerin kendi iç meselesi ve görevidir" dedi. Sosyaldemokrat Halkçı Parti Genel Sekreter Yardımcısı 1brahim Taşdemir de ANAP Genel Başkan Yardımcısımn "fer*a"ya ilişkin demecini yadırgamadığını belirterek, "Keçeciler geçmişiyk bugünüyle ortadadır. Bizim için üzücü olan bu zihniyetin halen TUrkiye'de iktidar olmasıdır" diye konuştu. Taşdemir ayrıca, okullarla ilgili kararları alacak tek organın Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı olduğunu kaydederek, "Diyanet İsleri Başkanlığı'nın böyle bir karan vermeye hakkı yoktur" dedi. KONYA MÇP'DE TÜRBAN TOPLANTISI Milliyetçi Çalışma Partisi'nin Konya İl Başkanhğı tarafından dün partinin il merkezinde türban yasağı ile ilgili olarak düzenlenen basın ve imza kampanyası toplantısında türban yasağına karşı çıkıldı. 40 kadar kız, 60 kadar da Selçuk Üniversitesi'nin çeşitli bolümlerinden öğrencilerinin katıldığı parti basın toplantısında öğrenciler türban yasağı geldiği zaman her türlü tepkiyi gösterebileceklerini öne sürdüler. Basın toplantısında konuşan MÇP Konya İl Başkanı Turan, "Milli ve dini inançlanmıza saygı duyulmalıdır. YÖK bu uygulamadan vazgeçmeli, dini inançlars ipotek koymamalıdır" dedi. Öğrenci Emine Şahin ise, "Laik bir ülkede din ve devlet işlerinin kanştırılmaması gerekir. Dini kararlar alınırken din işleriy le ilgilenun Diyanet İşleri Başkanhgı'nın bu konuda söyleyeceği hiçbir şey yok mu?" şeklinde konuştu. ve memura enflasyon üzerinde artıs İVecla Ytlmaz (22): înanç türbanla TS~ ütahya, (a.a.) IV Kütahya'da bunahm geçiren bir kişi, eşini ve kayınpedehni av tüfeği ile öldürdü. Katil daha sonra intihar etmek istedi. Merkez ilçeye bağlı Çalca köyünde Kemal Eröz (45) adlı kişi, dün sabah eşi Asiye Eröz (35) ve kayınpederi Salih Erkan'ı (62) av tüfeği ile öldürdü. Kemal Eröz, cinayette kullandığı tüfeği şakağına dayayarak kendisinı de öldürmek istedi. Girişiminde başaniı otamayan Kemal Eröz ağır yaralanarak hastaneye kaldırüdı. Eröz'ün önce Kütahya, arkasından Eskişehir SSK Hastanesi'ne kaldınldığı, durumunun ağır görülmesi üzerine Ankara'ya gönderildiği öğrenildi. Çifte cinayet / stanbul, (uba) Bağımsız LaspetkimIş Sendikası, Dora Plastik Fabrikası işvereniyle yürüttüğü ve uyuşmazlık aşamasmdan geçerek grev karan aşamasına kadar gelen toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde işverenin isteklerini anlatmak ve grev oylaması yapmak üzere bugün fabrika önünde sendika üyesi işçilerle bir toplantı yapacak. Dora'da grev oylaması Van SHP: Türbana destek verelim VAN (Cumhuriyet) SHP il örgutü adına dün bir açıklama yapan İl Basın Sözcüsü Siileyman Sabri Polat, üniversiteler gündeminde olan "türban" konusunu savunarak, "SHP olarak bizce türban desteklenmelidir" dedi. Turbanın YÖK yönetiminin uygulamalan sonucu ortaya çıktığını ve baskıyla ortadan kaldınlmaya çalışıldığını savunan SHP Van örgütü sözcüsü açıklamayı şöyle sürdürdü: "Bugünlerde, gerici çevrelerce gündeme getirilen türban konusu, YÖK uygulamalannın bir sonucudur. YÖK yönetiminin uygulamalanmn uriinü olarak gündeme gelen türban konusu, biz SHP'lilerce desteklenmelidir. Bunca bilim adamının kapı dışanya edildiği üniversitelerde, başka bir sonuç beklemek mümkün değildir. YÖK yönetiminin sayın başkanı, kendi ürünü olan uygulama ve baskılar sonucunda oluşturulan bu ortamı, yine kendi yöntemiyle, yani baskıyla, şeklen ortadan kaldırma çabası içinde görülmektedir. Şimdi üniversitelerde türban yasağı getirili>or. Bu, Baskt yöntemi: YÖK Başkanı baskılar sonucu oluşan ortamı yine baskı yöntemiyle şeklen ortadan kaldırma çabası içinde görülmektedir. Türban yasağı insan haklarına ve düşünce ö'zgürlüğüne aykırıdır. öncelikle demokrasiye, insan haklanna, düşünce özgürlügüne aykındır. Bu yasak şeklen geniş bir toplumu etkileyecektir. Din istismarcılanna fırsat verecektir. Adeta onlara haklüık kazandıracaktır. Laiklik ilkesinin şekil unsuru tartışma konusu yapüacaktır. Laikliğin esas amacı, geniş ve masum insanlar kitlesince yanlış degerlendirilecektir." SHP Van örgütünün açıklamasının son bolümünde şu konulara değinildi: "YÖK yönetimi, kendi ürünleri oian türbanı eğitim ve düşünce yolu ile degil, yasak ve baskı ile kaldırmak istemektedir ki bu, demokratik ve laik üniversitelerde arzulanan bir tutum olamaz. Öncelikle SHP olarak üniversite öğrenüni üzerindeki tüm baskıların kaldırılmasını istiyoruz. Çağdaş bir düşünce Ureten, gençligi çağdaş düşünce ile yoğnılmuş bir üniversite, ülkenin kalkınması için insanlanmızı olumlu yönde koşullandırır. YÖK yönetiminin, gençlik üzerindeki bu basktlannı SHP olarak demokrasiye, bilim ozgürluğüne, bilimin gelişmesine aykın görmekteyiz." 52 bin tutuklu A nkara, (uba) Ceza Jr\. ve Tevkifevleri Genel Müdürü Abdülkadir Genellioğlu, Türkiye'de yaklaşık 52 bin tutuklu ve hükümlünün bulunduğunu bildirdi. Genellioğlu, adi suçtan içerde olan tutuklu ve hükümlü sayısımn siyasi suçtan dolayı içerde yatan tutuklu ve hukümlü sayısından daha fazla olduğunu kaydetti. Türkiye'de suç işleme oranını da değerlendiren Abdülkadir Genellioğlu, bu oramn diğer ülkelerdeki oranlardan pek farklı olmadığını, hemen hemen aynı düzeylerde olduğunu vurgularken, 1987 yılı içerisinde iş esasına uygun cezaevi sayısımn artırılacağını da söyledi. de türban yasağı var, çıkar başındakini" denirse, gerekirse okuluna dışandan devam ede,cek. Necla gibi, türban takan "inanan" arkadaşlan da aynı fikirde ve bazılan işi daha da ileriye götürerek okuldan ayrılmayı bile düşünüyor. Iki sıra ötede oturan Füiz'in fikirleri de Necla'nınkinden pek farklı değil, 16 yaşındaki Filiz "Allah kısmet ederse", gelecek yıl üniversiteli olacak. Ama üniversitedeki türban, Filiz'e şimdiden dert. "Benim için örtünmek gereklilik, Kuran'da yer alan emirleri bir Müslüman olarak yerine getirmek zorundayım" diyor Filiz Çopur, ama üniversiteyi kazanırsa ve başını açmak zorunda da kalırsa açacağını söylüyor. "Başımı açanm, çünkü geleceğim önemli, meslek edinmek zorundayım. Ama vicdanım hiç rahat olmaz" diyor. Filiz, insanların birbirlerine anlayiş göstermeleri gerektiğini anlaüyor: "Ben onlara, onlar bana. tnsan insanın düşüncesine saygı göstermeli." Fatma Kara ise örtünmeyi sevdiğini, ancak kurallara uyabileceğini ve başörtüsünü çıkarabileceğini söylüyor, ayaküstü yaptığımız söyleşide. Otobüs durağına doğru yürüyoruz. Durakta bekleyen çağdaş giyimli öğrenci Nuran'a, türban yasağıyla ilgili görüşlerini soruyor\ız. Nuran Kaya 21 yaşmda ve "Açılıp saçılanlara sınıriamalar getiriliyorsa, bunun karşıtı aşırı kapalılığın da sınırlandınlması gerektiğine" inanıyor. Nuran şunları söylüyor: "İnanan kişilerin, ben buna inanıyonım diye, çevreye inancım kamüaması gerekmivor. tnancın göstergesi başortü değildir. Eğer bu kişilerin inancı da başortü gibi bir takılıp, bir çıkarüıyorsa, yani inanç sadece bir giysi parcasına baglıysa, bir şey diyemiyecegim." Nuran'ın biraz ötesinde duran Zerrin de konunun üzerinde durulduğu kadar önemli olmadığını, giysi özgürlüğünün sınırlandınlmaması gerektiğini savunuyor "ama" diyor Zerrin Ünlü "Kafayı örterek de üniversitede nasıl çağdaş oiunabilir. Onu kestiremiyorum. Üniversite bir bilim kurumu, bütün dunyada teknolojik gelişmelerin tumünü üniversitelere borçlu>U2. Bilim her türlü yeniliğe açıkken, kapananlar değişikliği nasıl savunacaklar?" Mefkure ve Serap Kıllı kardeşler de düşüncelerini şöyle dile getirdiler: "Dinimize bağlılığımızı başımızı örterek kanıtlamamı/ gerekmez, başımızı örtmeden de ibadel yapabiliriz. Madem ki, çağdaş bir toplumda yaşıyor, ilerlemek istiyoruz, artık bu kalıplaşmış düşüncelerden ve başörtüden vazgeçmeliyiz." ANKARA TASI Yılmaz ve tiyatro Gıderek bir bilmeceye dönüşen Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü sorununa, taze Kültür ve Turizm Bakanı Mesut Yılmaz nasıl bakıyor? Yılmazın, bütçe görüşmeleri sırasınd a söz konusu kuruluş üzerine konuşmasını yorumsuz veriyoruz: "Şimdi burada dile getirilen bir diğer konu, tiyatronun Türkiye'ye yayılmasıdır. B e n , Devlet Tiyatrosu'nun bugünkü boyutlarına varmış olmasını bir yandan sevindirici, ama bir yandan da yetersız bir gelisme olarak görüyorum. Çünkü aslında Devlet Tiyatromuzun formansına baktıgımz zaman, bugün çok sayıda tiyatroyu, çok sayıda sanatçıyı barındıran ve turne sistemiyle bir sezonda Türkiye'nin 67 ilinde temsil veren bir tiyatro görüyorsunuz. Ama, ben devlet tiyatrosunun asli fonksiyonunun farklı oıması gereKtıgıne ınanıyorum. Devlet Tiyatrosu, Türkiye'de böyle artık turne sistemiyle her tarafa tiyatro gotüren bir kuruluş olmaktan çıkmalı; mahalli tiyatrolara, belediyelerin de katkısıyia oluşturulacak mahalli tiyatrolara yön veren, onlara ikmal yapan, onlan eğiten merkezi bir kuruluş olmalıdır. Ve sayısı daha da azaltı sağladık" propagandasından geçilmeyecek. Oysa gerçekte fıyat artışlan yüzde 34 dolayında olduğu halde, yeni verilecek ücret artışı gerçekte enflasyonun altında kaldığı hakje, yine de, "Biz enflasyonun üzerinde artış sağladık" denilebilecek. Bunun sonucunda, halkın toplam gelirden aldığı pay düşmüş olacak. Ama, iş propagandaya dayanınca, herkesten çok siyasal iktidarın sesi yükselecek. İşin bir de bambaşka bir yönü var. özal sık sık ne diyor: "Faiz oranlan fiyat artış oranlanndan daha asağıda olamaz". Doğru. Faiz oranlan ne kadar? Son düzenlemeyle bir yıllık faiz oranlan net yüzde 40 dolayında geliyor. Madem, "faiz oranlan fiyat artış oranlannın daha altında olamaz", o zaman fiyatlar yüzde 24 ise, faizler neden hâlâ yüzde 40'larda dolaşıyor?.. Hazine, yani devlet, neden yüzde 45 faiz oranından borçlanıyor? Enflasyonun 15 puan üzerinde "reel faiz" vermek için mi? Bu kadar yüksek "reel faiz" dünyanın neresinde var? Fiyat artışlan gerçekte D.İ.E. tarafından açıklanan "resmi rakamlar" değil de ondan. ANAP iktidan bir yandan "resmi açıklama" yapıyor, ama diğer yandan "resmi uygulamasıyla", yani faiz oranlan uygulamasıyla kendi kendini yalanlıyor. Kim inanır ANAP'a ve onun güdümündeki DİE.'ye?.. YÖK'ten kesin madde geliyor çok ciddi endişelerim vardır, şüphelerim vardır. Onun için Devlet Tıyatrolarımızı, tiyatroların bütün Türkiye'ye yayılmasında, soylediğim fonksiyon içerisinde yeniden reorganize edecek bir kanun değişikliği teklifini de, Sayın Bayezit'in konuşmasmda işaret ettiği kanun değişikliği teklifini de çok kısa zamanda yüce Meclise getirmeyi amaçlıyoruz." Türban takan okuldan atılacak ANKARA Üniversitelerdeki kız öğrencilerin türban takmalan konusunda tartışmalar sürerken, YÖK kesin tavrını koydu ve "Üniversitelerde çağdaş kıyafeti zorunlu hale getirmek için" yönetmeliğe bir madde eklendi. ANKA'nın sorularmı yanıtlayan YÖK Başkan Vekili Prof. Kemal Karhan, Yükseköğretım Kunımlan Öğrenci Disiplin Yönetmeliğine bir madde ekleneceğini belirterek, "Değişiklik öngören madde yayımlanmak üzere Resmi Gazete'ye gönderildi. Ek madde her an çıkabilir" şeklinde konuştu. Çağdaş kıyafet konusundaki uygulamanın bütün üniversitelerde "aynı" olmasının sağlanması için rektörlere de konuyla ilgili genelgenin gönderildiğini belirten Prof. Karhan şunları söyledi: "YÖK'ün getirdiği hüküm uyannca, çağdaş görünüm ve kıyafet dışında olanlar önce ikaz edilerek aydınlatılacak. Davranışın sürmesi halinde öğrenci kınama cezasına çarptınlacak. Kıyafet yönetmeliğine aykın ısrarın sürmesi dunımunda daha ağır cezalar verilecek. Hatta cezalann kademeli olarak devam ettirilmesiyle okuldan atıimaya kadar gidilebilecek." • Devtet Tıyatrosu'nun eskı fonksiyonu 67 ile tiyatro gttürmek olmamalı. larak, devletin bir anlamda örnek tiyatrosu olmalıdır. Yani bugüne kadarki gelişme çizgisini sağlıklı bir çizgi olarak görmediğimi ifade etmek istiyorum. Biz sayıları 30'lara, 40'lara, 100'lere varan Devlet Tiyatrosuyla Türkiye'yi beslemeye calışırsak, karşımıza muhtemelen efektif olmayan devasa bir kuruluş çıkar Buraya gelen bütçes) sizleri rahatsız eder, ama Türkiye'ye de tiyatroyu bu yoldan yayabileceğimiz konusunda geçmişten kaynaklanan Biga'da ne önemli?.. Dünyanın sayılı gazete ve ajansları ile Türkiye'de yayımlanan gazeteler, çoğunlukla Çernobil'dekı patlamayı, FteaganGorbaçov zirvesini, Naim Süleymanoğlu'nun Türkiye'ye gelmesini, Başbakan Ozal veya Dalan'ı yılın adamı, yılın sporcusu, yılın olayı diye seçerken, Biga'da yayımlanan Anadolu gazetesi de yılın olaylannı belirledi. UBA ajansının haberine göre, Anadolu gazetesinin yılın önemli olayı başlığı altında sıraladığı "olaylar" şöyle: 1Ulviye Ceylan'ın Hüseyin Satı'yı öldürmesi olayı ile ilgili ağır ceza mahkemesinin şimdiye dek verdiği en kısa süredeki beraat karan. 2Biga Lisesi'nde ilk pilav gecesi ve çay. 3Hüseyin Onan İlkokulu'nun yapımına başlanması. 4Çaya gölet yapma çalışmaları. 5Rotary Kulübün Biga'da kurulması. 6Heyetler, heyetler ve İbrahim Aydın'ın Ankara çıkarması. 7Osman Gençoğlu'nun gidip de gelivermesi. 8Ölenin tanımadığı, öldürenin bulunamadığı hastane yolunun statüsünü sürdürmesi. 942 biten Soma maçında Bigaspor'un oynadığı futbol. 10Ertol Akışık'ın, Anadolu'ya karşı topuğunun üstünde 180 derece dönmesi." TEK SINIRLI SORUMLU BOĞAZİÇİ ELEKTRİK DAĞITIM MÜESŞESESt MÜDÜRLÜGÜNDEN CO2'Lİ YANGIN SÖNDÜRME CİHAZLARI SATINALINACAKTIR 1152 adet 6 Kg.'lik, 101 adet 2 Kg.'lik ve 13 adet 30 Kg.'lik yangın söndürme cihazlan şartnamelen esaslaıı dahilinde kapalı zarfla teklif almak sureti ile satınalınacaktır. 2Bu işe ait şartnameler, Meşrutiyet Cad. Asmalımescit Sok. No: 63 Tepcbaşılstanbul adresınde yerleşik Müessesemiz Makine İkmal ve Satınalma Gnıp Müdürlüğünden 10.000. TL. bedel karşılığı temin edilebilir. 3Geçici teminat tutarı; 180.000. TL'dir. 4Teklif mektuplan en geç 21.1.1987 günü saat 10.00'a kadar müessesemiz muhaberat servisine elden verilecek ve aynı gün saat 10.30'da alenen açılacaktır. 5Müessesemiz 2886 sayüı yasaya tabi değildir. Basın: 10041
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear