23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/8 HABERLER 19 OCAK 1987 Çok Sıkıcı Olurdu... (Baştarafı 1. Sayfada) göstermJşti. Daha geçenlerde bu sefer de yönetOğim gazeteyi kapadılar; hem de hiçbir gerekçe göstermeden. Ne zaman açacaklannı bilmiyorum; geçici de olabilir, sürekli de. Telefonla gelen talimatlaria başetmek gün geçtikçe zorlaşıyor. özel radyotann hoşlanmadıkları yayınlannı da bozmaya başladtlar. Programlan dinlemek gittikçe olanaksızlaşıyor. Paragua/da durum işte böyle. Gördüğünüz gibi hiç de sıkıcı değil, heyecan dolu..." Teybini kapaiıyor Latin Amerikalı gazeteci. Sıra bir Meksikalı meslektaşımızda. "Siesta zamanı konuşmak bir Meksikalı için gerçekten kolay değil" diye söz girdi Meksikalı gazeteci, "Yemek sonrası hazma geçmiş, oturduğum yerde hafiften kestiriyordum. Sunucu ne kadar cesur bir gazeteci olduğumu belirtip adımı zikredince kendime geldim. İnşallah yann öbür gün ülkemin mezariıktaki en cesur gazetecisi olmam." Meksika'da durum daha da vahimdi. Son iki yılda on iki gazeteci öldürülmüş, 62'si de çeşitli saldırılarda yaralanmıştı. Gazetelerin son bir yılda uğradıkları saldırı sayısı ise tam 77 idi. Şili'de, geçen eyiül ayında bir sabah vakti, ünlü bir gazetecinin kapısı çalınmış, ertesi sabah da gazetecinin kurşunla delik deşik edilmiş cesedi bir gecekondu semtinde bulunmuştu. Kuşkular, Pinochet'in gizli pclisinin oluşturduğu "ölüm Komandolan"nın üslünde toplanıyordu. Guatemala'nın son 10 yılında 20 gazeteci öMürülmüştü, 50 gazeteci de zoria ülkelerinden sürülmüşlerdi. Guatemala'da sivil yonetime artık geçilmişti, ama gazeteciler hâlâ bir konuda tedirgindiler. Son 10 yılda bu ülkenin 30 bin vatandaşı siyasal cinayete kurban gitmişti. Askeri yönetim altında işlenen bu ctnayetlerin sorumluları kimlerdi? Bu sorunun karşılığını bulabilmek, gazeteciler için halen gündemde olan bir meslek göreviydi. Fakat aynı zamanda bu iş çok tehlikeli sayılıyordu... Amerikan ABC teleyizyonunun Varşova muhabiri, elindeki küçük teybin düğmesine basıp önündeki mikrofona yaklaştınyor. Intercontinental Oteli'nin konferans salonu tok bir sesle çıntıyor: "Ben, Stefan Bratkowski. Size Varsova'dan sesieniyorum. Dayanışmanın gazeteciler sendikası kolundanım. Londra'ya gelmeme ne yazık ki izin vermediler. Ülkemde resmi sansur, olanca yoğunluğu ile işliyor Ama basın, yani yeraltı basını son derece canlı. Yeratttnda 100'e yakın matbaa durmaksızın baskı yapıyor. Biliyor musunuz, özellikle son beş yıldır PohnyaJı gazeteciler olağanüstü ilginç enfes şeyler yazdılar. Herhalde bu durum, tanığı o/duğumuz dönemin doğal bir sonucu sayılmalı. Beni dinleme sabnnı gösterdiğiniz için tesekkür ederim. Hoşça kalın." Teyp susuyor: Amerikalı gazeteci Varşova'dan getirdiği bandı teypten çıkartırken, "Bakalım Polonya makamlan şimdi ne yapacakJar Bratkowskiye" diyordu... Güney Afrikalı beyaz meslektaşım, ülkesindeki ırkçı rejimi kınayarak başladı konuşmasına. "Sansürle mücade/enin birinci koşulu ayakta kalmaktır, çıkmaya devam etmektir. \bksa kapatıriar, biter gider" Ve devam etti: "Sansür yasalarını nereye kadar, nasıl zorlarım? Yönettiğim gazetede her gun kaç defa editörlerimle bu soru üzerinde kafa yoruyorum. Çunku benim ülkemde okura biraz daha fazla haber ulaştırabilmenin başka yolu yok. Sansürü delip onu geriletmenin yöntemlerini bulmalryız. Umitsizliğe kaptimayaJım. Aslında sansur silahı, bizleri değil, onu kullananlan vuruyor, onlan asağılıyor" Güney Afrikalı gazeteci, ülkesinde basına dönük sansür kıskacını sımsıkı belirieyen tam 100 adet yasa olduğunu söyleyerek tebliğini noktaladı. Ya bizde kaç adet? Bildiğimiz kadarıyla Türkiye'de basın mevzuatı hayii kalın bir klasör oluşturuyor, tahmınlere göre 300 kitap sayfasına ulaşmış durumda. Sayın Özal da bu kara kaplı klasöre işbaşına geldiğinden bu yana yeni sayfalar eklemeye devam ediyor... İki gün süren "Sansürle Mücadele İçin Dünye Konferansı"r\\n sloganı "Sessiz kaimak çare değildir; çünkü sansür gerçeği öldürüyor" diye özetlenebilirdi. Bir ara aklıma takıldı: Basın özgürlüğünün tıkır tıkır işlediği bir Batı ülkesinde gazeteci olarak yaşamak gerçekten sıkıcı olmaz mıydı? Oysa bir de ötekilerde olan biteni şöyle bir düşünün. Oralarda gazeteci olarak yasamak, Batıdakine göre çok daha heyecanlı, dolu dolu değil midir? Bana kalırsa öyle... Ama yine de itiraf etmek gerekir ki, insan bazen Batının o "sıkıcı tekdüzeliği"ni kıskanmadan edemiyor doğrusu. Türkiye Islam Zîrvesine hazır (Baştarafı 1. Sayfada) önemli bir bötümünen devlet başkanı ya da başbakan düzeyinde katılacağı Kuveyt zirvesinde Türkiye'yi Cumhurbaşkanı Kenaı Evren temsil edecek. İslam Zirvesi'nin resmi açılışı 26 ocak tarihinde yapılacak. Bu arada, tslam Konferansrııa üye ülkelerin Dışişleri Bakanları önümüzdeki perşembe günü bir araya gelerek zirvenin gündemini hazırlamaya başlayacaklar. Dışişlerı Bakanı Vahit Hal«foglu, hazırlık toplantılarına katılmak üzere bu hafta Kuvevt'e hareket ediyor. Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in Kuveyt zirvesi sırasında bir dizi ikili temasta da bulunması bekleniyor. Ancak yetkililer, Cumhurbaşkanı Evren'in hangi liderlerle görüşeceğinin henüz belli olmadığını belirterek, rande\uların büyük ölçüde zirve sırasında kararlaştınlacağını eklediler. İranIrak savaşıyla Filistin sorununun ön plana çıkması beklenen Kuveyt zirvesi Türkiye'yi özellikle iki konuda ilgîlendiriyor: Bulgaristan'daki Türklerin durumu ve Kıbns sorunu... Başkentteki yetkib çevrelerden alman izlenimler, Türkiye'nin her iki konuda da zirveden ayn birer karar çıkartmak yoluna gitmeyeceği yolunda. Türkiye, Kuveyt zirvesi sırasında Bulgaristan'daki Müslüman Türk azınlığa yapılan baskıları gündeme getirerek İslam dünyasının en üst düzeyde desteğini almaya çalışacak. Ankara'daki yetkililer, Türkiye'nin Bulgaristan'daki baskılar konusunda zirveden ayrı bir karar çıkartılmasını isteyip istemeyeceğinin henüz belli olmadığını belirttiler. Ancak.Türkiye'nin ayrı bir karar yerine bu konudaki görüşlerini nihai bildiriye bir paragraf halinde sokmak istemesi en güçlü olasılık olarak goruluyor. Hatırlanacağı gibi, geçen yıl ocak ayında Fas'ta yapılan isJam ÜfkeJeri Dışişleri Bakanları Toplantısı'nda Türkiye, uzun uğraşlardan sonra Bulgaristan'daki Müslüman azınlığa yapılan baskılar konusunda ayn bir karar çıkartmıştı. Bu kararda Bulgaristan'ın Müslüman azmlığı hedef alan uygulamalan ayrıntüı bir şekilde sıralanmış ve Bulgar hükümetinin tutumu kınanmıştı. Daha sonra aralannda Suriye, Libya ve Cezayir'in de bulunduğu 6 tslam ülkesi bu karara çekince koymuşlardı. Türkiye'nin geçen yıl ayrı bir karar tasarısı çıkartmak yoluna giderken, bu yıl zirvede daha "ılımlı" bir tutuma yönelmesi hangi nedenlerden kaynaklanıyor? Bu konuda çeşitli tahminler yüriitülürken, bazı Arap kaynaklan, Bulgaristan'ın 103 TUrk çocuğunu Türkiye'deki ailelerinin yanına gönderme karannın Ankara'yı daha sert bir tutuma yönelmekten vazgeçirmiş olabileceğini savlıyorlar. Benzer şekilde, Türkiye'nin Kıbrıs sorununda da zirveden ayrı bir karar çıkartmak niyetinde olmadığı, alınan haberler arasında. Türk diplomasısinin, zirvede Bulgaristan konusunda uygulayacağı stratejiyi büyük ölçüde Kıbrıs sorununda da sergilemesi ve nihai bildiride bir paragrafla yetinmesi bekleniyor. Türkiye'nin aynca, açıkça KKTC'nin tanınması talebiyle sahneye çıkmayacağı. ancak uzun dönemde tanıma sürecini açacak olan "eşit muamele" kavramını ortaya atacağı belirtiliyor. Ancak, açıkça KKTC'nin tanınmasını istememekle biriikte, Türkiye'nm İslam ülkelerinin KKTC ile kültürel, ticari ve sportif alanlarda temas etmeleri yolunda bir çağrının bildiride yer almasını arzuladığı anlaşüıyor. Türkiye'nin Kıbrıs konusundaki beklentilerini düşük tutmasının iki nedeni var: 1. Türk tarafı BM Genel Sekreteri'nin hazırladığı son belgeyi kabul ederek Rumlann bu öneriyi reddetmiş olmasının ışığında uluslararası alanda avantajlı bir konuma geçti. Tanınma konusunda bir karar çıkartılması, Türk tarafının BM Genel Sekreteri'nin yürüttüğü süreçten ayrıldığı şeklinde görülebilir ve dolayısıyla avantajlı durumunu yitirmesine yol açabilir. 2. Türkiye'nin KKTC'nin tanınması konusunda zirveden bir karar çıkartabilmesi için Islam zirvesinde yeterli siyasi desteği toplayabilmesi güç gözüküyor. Türkiye, istedigini elde edemeyerek zirvede prestij kaybına uğramak istemiyor. KKTC'DE HAYAL KIRIKLIĞI KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, İslam zirvesine gözlemci sıfatıyla katılacak. Bu arada, zirve öncesinde KKTC'ye destek aramak üzere KKTC Dışişleri Bakanı Kenan Atakol'un bazı İslam ülkelerini ziyaret etmesi yolundaki projenin de istenildiği şekilde gerçekleşmediği anlaşıldı. Atakol'un zıyareti için 10 kadar ülke nezdinde girişimde bulunulmasına karşılık, KKTC Dışişleri Bakanı'nın yalnızca 5 ülkeye gidebildiği öğrenildi. Atakol, Maldiv Adalan, Birleşik Arap Emirlikleri, Umman Sultanlığı, Pakistan ve Bangladeş'i ziyaret ettikten sonra geçen hafta Lefkoşa'ya döndü. Ürdün'ün Atakol'u kabul edeceğini bildirmesine karşılık Prens Hasan'ın, programımn dolu olmasını gerekçe göstererek son anda kararını değiştirdiği öğrenildi. Aynca Suudi Arabistan ile Asya'daki bazı Islam ülkelerinin de Atakol'un ziyaretine "yeşil ışık" yakmadıkları alınan haberler arasında. Kıbns Rum yönetimi, Kuveyt'te yapılacak İslam Konferansı'ndan KKTC lehinde bir karar çıkmasını engellemek için diplomatik haçlı seferi başlattı. aa.'nın haberine göre girişimlc ilgili olarak, Kıbns Rum yönetimi lideri Spiros Kipriyanu. KKTC'ye sempati duyan Islam ülkelerine gizli mesajlar ve elciler gönderiyor. Rum Dışişleri Bakanı Y'akovu, önceki gün Lefkoşa'da verdiği demeçte, bu elciler arasında Rum Temsilciler Meclisi Başkanı Dr. Vassos Lissarides, bakanlar, milletvekilleri ve Dışişleri Bakanlığı yetkililerinin bulunduğunu açıkladı. Rum Temsilciler Meclisi Başkanı Dr. Vassos Lissarides, aynı amaçla bugün Libya ile Cezayir'e gidecek. Rum lçişlen Bakanı ise öteki İslam ülkelerine bir yıldırım ziyareti yapacak. Kıbns rum basınına göre, Kipriyanu, tslam ülkelerinden 26 ocakta Kuveyt'te yapılacak tslam zirvesinde KKTC'nin tanınması yönünde bir karar almaktan kaçınmalarını istiyor. Rum Dışişleri Bakanı Yakovu, BM Genel Sekreteri Perez de Cuellar ın da tslam zirvesine katılacağını ve Cumhurbaşkanı Kenan Evren'le Kıbns sorunu konusunda bir görüşme yapacağını öne surdü. POLflİKA VE ÖTESİ MEHMED KEMAL Başkaca Çaresi Yok... Siyasal partiler, demokrasi isterler. Fakat kimi siyasal partilerde bir hastalık vardır, ancak kendilerine göre demokrasi isterler, o kadarıyla da yetinirler. 1950'den sonra Demokrat Parti böyleydi. Demokrasiyi oy, Mecliste oy çoğunluğu olarak alırdı. Hele çoğulcu demokrasi aklının köşesinden bile geçmezdi. Bu hastalık, zamanla Adalet Parti'sine de geçti. Her sözün başında, ancak kendine yetecek kadar demokrasi isterdi, başka kurallarını kabullenmezdi. "Bulun 226'yı hükümeti düşürün!.." hikmeti bunun için söylenmişti. Sayıya dayanan demokrasi, sayıya dayanan hükümet etme... Adalet Partisi de 12 Eylül rejimi ile öteki partilerle birlikte kapatıldıktan sonra, eski parti başkanının dilinde demokrasi anlayışı biraz değişir gibi oldu. Artık demokrasiye sayısal gözle bakmıyor, başka içeriği bulunduğunu da eni konu benimsiyor. Kapatılan partinin eski başkanı bugün ne diyor? "Adalet kaç kişiye haksızlık yapıldığı ile ölçülmez, bir kişiye yapılan adaletsizlikle, bin kişiye yapılan adaletsizlik aynı şeydir." Demek bir kişiye, bir haksızlık yapılırsa, bin kişiye yapılmış gibi oluyor. Peki, işkence? Bir kişiye işkence yapılmışsa bin kişiye yapılmış olmuyor mu? Oysa ülkemizde binlerce kişiye işkence yapıldığına göre artık bin kişinin adı olmaz, bir topluma işkence yapılır gibi olur. Bakıyorum, demokrasiden yana bir havari kesilen eski parti başkanının işkence konusunda ağzını açtığı yok. Bağırsa, çağırsa ya: "Bir kişiye yapılmış işkence bir topluma yapılmış gibi olur..." Bu söz sadece eski başkanı da bağlamaz, işkence yapılan ülkelerde siyasal liderler bu sözü çok söylemişlerdir. Demokrasi böyle sözler söylendiğinde gelir, çoğulcu olur. Muhalefetteki siyasal partiler, adaletsizliklere, haksızlıklara, işkenceye, rüşvete, yolsuzluğa, her türlü yasaklara, kitap toplatılmalarına, dinsel ayin yasaklanna, işçilerin siyaset yasağına karşı birlikte davransalar, iktidarlar bu davranışa kolay kolay dayanamazlar. Daralan demokrasiyi genişletme zorunluluğunu duymaya başlarlar. "Muhalefet fazla üstümüze vanyor, şu daralanları biraz genişletelim..." derler. Bugün bunu söylemiyorlar, çünkü muhalefet partileri darmadağındır. Muhalefet partilerinden kimi kendileri için demokrasi yanlısı olduğundan bu, iktidar partisinin işine gelmektedir. Oyle ya muhalefet partilerinden kimileri kendine göre demokrasi istegine göre, demokrasinin çoğunu vermeye ne gerek var! Var olanla avunup gidiyoriar. Oysa öteki muhalefet partileri buncağız demokrasinin kendilerine yetmediğini, herkes, her parti, her düşünce için demokrasi istediklerini açık ve seçik ortaya dökseler, siyasal iktidar partisi böylesi sere serpe davranışa giremez. Bugünkü demokrasi, 12 Eylül rejiminden yana olanlar için yeterlidir. Onlara bu kadar demokrasi yetiyor da artıyor bile... Öteki parti ve düşünceler için öyle mi? Partileri kapatılan birkaç siyasetçiye haksızlık, adaletsizlik yapılmış, kıyameti koparmak istiyorlar. Partileri kapatılan bu siyasal liderlerin dışındaki yurttaşlara yapılan haksızlıklar, adaletsizlikler, baskılar, işkenceler, gözaltına almalar, bunlar ne olacak? "Birine yapılan binine yapılmış gibi olur..." Bunu söylüyorlar, ama bu sözde kalıyor. Bunun için siyasal partiler var güçleriyle bir savaşıma girişiyorlar mı? iktidarın üstüne üstüne gidiyoriar mı? Kitleyi demokrasi doğrultusunda eyleme geçirebiliyorlar mı? Sen, ben kavgasını bırakıp bir demokrasi kavgasına girişebilirler mi? Bugün ülkede ekonomik sıkıntılarm da üstüne çıkan bir demokrasi sıkıntısı vardır. Demokrasi bunalım ve sıkıntısı giderilmedikçe, öteki sıkıntılarm giderileceğini sanmak aymazhk olur. Her partiye ve her yurttaşa yeterince demokrasi sağlanmadıkça, demokrasiye engel olan tuzaklar atılmadıkça, bunalımdan çıkmanın olanağı yoktur. Her şeyden önce demokrasi, herkes için demokrasi derken bunalımlardan, ancak demokrasi ile çıkılabileceğini vurgulamak istiyoruz. Basmda ıduslammsı dayanışma LONORA (a*.) 39 ülkeden gazete sahipleTİ ve yayın müdürlen, sansüre karşı hukuki yoiiardan mOcadde edebilmek ve sindirilmek istenen gazetecilere desıek sağlamak için özel bir haberleşme hattı kurmak amaayla bir fon oluşturulmasıni karariaştırdılar. Beş kıtadaki 32 haber kuruluşunun üye olduğu, "Dsnya Basta Özgürlngu KomitesT tarafından duzenlenen ve ilk defa tümüyle "sansurte mücadele" konusunu eie almak üzere yapılan iki gtiniük toplantıdan sonra'yayımlanan bildiride, hükümellerin, basına karşı giderek artan ölçüde kuvvet kullanmaya başlaması kınandı. "Yeni habf rteşrae leknolojileri sayesiode. giderek tek bir sAtüB ofraaya yöseicn dtinyaauzda. basıa özgariügii de böJamnez" görüşü vurgulanan bildiride, basırun sindirilmesine yönelik cylemler de kınandı. Bildiride, "Bir yerde nygnisHaa Mnsür, bülun dunyadaki iıtsanlann orada me>dana gelen olaylarla ilgili olarak bilgilenmtsini öolemektedir. Ba toplanüyla, sansüriia insaa hakianaın ihlali olarak dfgerfeadirtdifi bir ortam yaratınavi denildi. Konya EreglVde Amaç tam demokrasi cami duvaruıa slogan Konya (Cumhuriyet) Konya'nın Ereğli ilçesinde Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası'na aykırı davranmak ve dinci hareketleri başlatmak savıyla beş kişi hakkında soruşturma açıldı. Ereğli Cumhuriyet Savcısı Mehmtt Ali Tııncay, bir grubun Ulucami avlusunun duvarlarına "Miisliiman kardeşlerimiz gelsin bu yazıyı imzalasınlar" yazan bildiriler astıklarını belirterek, bildirilcrde suç unsuru olup olmadığımn araştınldığını söyledî". Savttlığın emri üzerine polisin cami duvarlarından topladığı bildirilerde, "Türban neden kaldınhyor?", "Türban suç mudur?", "Çıplaklık medenilik degildir" gibi sloganların bulunduğu öğrenildi. Gözaltına alınan beş kişi arasında bulunan Musa Ottan adlı kişinin kapatılan MSP'nin çevredeki önderlerinden olduğu, Cumhurbaşkanı Evren'in Konya mitingi nedeniyle yaptığı konuşmayı kınayan telgrafı nedeniyle sıkıyönetim komutanlığı tarafından daha önce gözaltına alındığı öğrenildi. Gözalundakılerin adlan şöyle: Musa Oltan, Süleyman Kurt, hyas Çoban, Ali Tayyar, Şahabcttin Okuyucuoglu. Konya'da önceki gün çağdas kıyafetle ilgili karan protesto etmek için yapılan gösterilerle ilgili olarak gözaltına alınan dört kişinin kimliklerı açıklandı. Konya Valisi Kemal Kaüttş, dört kişinin Konya tlahiyat Fakültesi son sınıf öğrencisi tsmail Akman. büfeci Seyit Ertul ve kardeşi, çay ocağı işleticisi Şerafettin Ertul ile büfeci tsmail Duvaryapar olduklannı açıkladı. Katıtaş, olayın basın tarafından abartıldığını ve gösteriye katılanların sayılarının 500600'ü geçmediğini bildirdi. V'ali Katıtaş, soruşturma tamamlanınca dört kişinin Konya DGM'ye gönderileceklerini söyledi. (Baştarafı 1. Sayfada) tümüyle bir haksızuk. Bir baksız suçlama. tstanbul'da Kara Kuvvetlerine bağlı birliklerin denetimini yapacağım. Bunun için Kara Kuvvelleri Komulanı ile beraber çıktık. Pazartesi sabahı (bugün) tstanbul'a gkJecegim" dedi. Üruğ, Uludağ'da bulunmalannı başka anlamlara çekmenin memlekete zarar vereceğini, kapılannın her zaman açık olduğunu, her zaman gelip olayın doğrusunun kendilerine sorulabileceğini, belirterek "Dognı haber yazmak milli bir görevdir" dedi. Üruğ, basın mensuplarıyla yürüyüş sırasında yaptığı sohbette, Ankara Orduevi'nde kuvvet komutanlan üe toplantı yaparak Evren'e mektup verdikleri yolunda Sabah gazetesinde yer alan haberi anımsattı. Üruğ, "Aslı aslan olmaj'an, tümüyle uydurma bir haber. Zalen Sayın Cumhurbaşkanı ile Başbakan da jalanladılar" deyince bir gazeteci "Böyk bir meklup yok degil mi?" diye sordu. Üruğ bunun üzerine şunları söyledi: "Koskoca Cumhurbaşkanı'na inanmıyor musun? Cumhurbaşkanı yalan nu söyleyectk? Orduevinde neden toplanatıra? Orduevi loplantı yeri mi? Kaldı ki ben, ku\ vet komutanlan Ue hergün beraberim. Genelkurmay Başkanlığı dunırken, niye Orduevi'nde toplanalım. Türkiye'de detnokratik bir nizam var. Bu tür meklup verme ola>1an demokratik bir ülkede olmaz. Bunun yeri vardır. Yani gorüşlcrimizi. düşüncelerimizi, fikirlerimizi söyleyeceğimiz yerier vardır. Milli Güvenlik Kurulu'nda, hiikiimetle >apılan loplanıılarda ya da ilgili hükümet temsilcilerine bunlan bildiririz. Bu yasal ve normal işleytş içinde olur. Bunun dışında başka bir işleyiş olmaz. Bu tür şeyleri nerden çıkanrlar, anlamıyonım. Gelip sorun kardeşim." Türkiye'de irtica konusundaki son gelişmelerin orduyu tedirgin edip etmediği konusundaki soruya "yorum yok" yanıtıru veren Genelkurmay Başkanı Üruğ, bugünkü irtica olaylannın 12 Eylül öncesini anımsatıp anımsatmadığıru soran gazeteciye "Hayir. 12 Eylül öncesi olaylarla bugünkü olaylann benzerligi yok. Onlar başka bugünküler başka" karşılığını verdi. Silahlı Kuvveüerin, irtica konusunda giderek artan eyiem ve yoğunluklan nasıl yorumladığım soran bir gazeteciye ise Üruğ şu yanıtı verdi: "Türkiye'de kanunlar var. Hükümet var. Mahkemcler var. Savcılar var. Adalet var. Biz adalete hürmetkânz. Türkiye'de kanunlar işliyor. Kanunlann işlemedigini bugün kim söyleyebilir." Bir gazeteci Org. Uruğ'un bu yanıtı üzerine Türkiye'de bazı yasaklar ve kanunların işlemedigini, örneğiii siyasilere konan yasakların geçerliliğinin kalmadıgını TCK'nin 163. maddesinin irticaya yönelik dinsel örgütlenmeler karşısında bir anlam ifade etmediğini, DGM'lerin bu tür suçlarda elinin koluğunun bağlı kaldığını anımsatt:. Üruğ bunun üzerine şöyle konuştu: "Kanunlar var. Mabkemeler var. Eger kanunlar kâfi degilse, Meclis var. Kanunlarda gerekli degişikligi yaparlar, ya da yeni kanun çıkartabilirler. Bunlann bizle hiçbir ilgisi yok. Bizim maksadunız Türkiye'de demokratik nizamın tam anlamıyla tesis edilmesidir. Biz askerler olarak sadece kendi işimizi «pıyoruz. Birliklerimizi denetliyoruz. Bize verilen görevleri )erine getiriyoruz. Yok kuvvel komutanlan ve generallerle burada loplanacakmışız. gibi uydurma şeyler yazmak son derece yanlış. Komutanlar tabii gelir. Burası dinlenme tesisi. Mütevazı bir binamız var. Komutanlann biri gelir biri gider. Başka seylere bunu yormamak lazım. Şimdi Kara Kuvvetlerini denetliyorum. Bunun için Kurvet Komutanı ile buradayım. Deniz Kuvvetleri birlikJerini denetleseydim Deniz Kuvvetleri Komutanı Ue biriikte olurdum." Orgeneral Üruğ'ur. bu sözleri üzerine ordunun sivil hayattaki gelişmelerle ilgilenip ilgilenmediği soruldu. Üruğ bu soru üzerine şu yanıtı verdi: "Tabii ilgileniyoruz. Bizim görevimiz bu. Ama bu ilgilenmek bir müdahale biçiminde değil. Müdahale lafını, ilgili hükümet üyelerine işini şöyle yap, ya da yapamıyorsun demek anlamında söyledim. Böyle birşey sözkonusu değil. İlgilenmek başka, müdahale başka şe>. Bazı arkadaşlanmz bunu istiyor. Böyle sey olmaz. Size bir arkadaş, bir ağabey olarak tav^iyem. doğru haber yazmanız. Bu tür yalan haberler dşanda. Türkiye^ de askeri yönetim var izlenimini veriyor. Türkiye'de gazeteler bunu yazıyor diyorlar. Bunu kullanıyorlar. Demin söyledim. Bu tür uydurma haberler memiekete, orduya hükümete ve demokratik sisteme zarar verir." HızJı bir tempoyla yaklaşık 9 kilometre süren yürüyüş sırasında, Genelkurmay Başkanı Üruğ ile Kara Kuvvetleri Konutanı Öztorun. Uludağ'da yapılaşmanın çirkinliğine de dikkat çektiler. Üruğ, kayak pistlerinde can güvenliği olmadığını söyledi, yollardaki çöpleri göstererek, bakımsızlığa işaret etti. Öztorun ise, oda fîyaılarının ortalama, bir günlük 110 dolar karşılığı Türk Lirası 90 bin lira dolayında olduğunu öğrenince buraya yerli müşterilerin büyük ölçüde gelip gelmediğini sordu. Bir gazeteci yabancıların Uludağ'a rağbet etmediğini, çünkü yan fiyatına lsviçre'de çok daha iyi tesislerde kayak yaptıklarıru anımsatınca, Org. Üruğ, "Bu fiyata rağmen bülün bu lesisleri yerli turistler mi dolduruyor?" diye sordu. Yürüyüş sırasında bir helikopterin 35 kez üzerlerinde tur atması üzerine gazeteciler, helikopterin kişi başına 130 bin liraya tstanbul'a yolcu taşıdığını söylediler. 4 kişinin 520 bin lira ödediğini, bunun 100 bin lirasının benzine gideceğini hesaplayan Öztorun'a, Org. Üruğ, "Gecede 90 bin lira ödeyen adam, yanm saatte İstanbul'a gidebilmek için labii 130 bin lira öder" karşılığını verdi. Ecevit ve DemireFe 135 dava suçtan toplam bir yıBık mahkumiye(Baştarafı 1. Sayfada) tin neden olduğu ve 'afla bile ortaSamsun, Burdur, tstanbul, Isparta, dan kaldınlamayan hak kısıntılan Gaziantep, tzmir de var. Zonguldak ile Manisa'nın ve lzmir'in hemen he şöyle bir sonuç da dogurmaktadır: Türkiye'de bir kimse, demokrasi men tOm ilçelerinde de soruştunna mucadelesi venniş degilse bazı deve dava açılmış bulunuyor. SQl«ymokratik haklardan yararlanabilman Demirel şimdiye dek iki ilçe asmektedir. Fakat demokrasi liye ceza mahkemesinde aklanma mucadelesi verdiği için cezalandınlkaran aldı. Bunlardan biri Bafra, mışsa, o haklardan ömür boyunca öbür davalar ise sürüyor. yoksun kalmaktadır. CHP'nin eski Genel Başkanı ve eski Başbakanlardan Bülenl Ecevit, Ona rağmen, ben, demokrasi müara seçim konuşmaları nedeniyle cadelemi sürdürecegim. hakkında verilen 11 ay 20 günlük ceHakkımdaki mahkumiyet karannza ile ilgili bir açıklama yaptı ve dada, Demokratik Sol Parti Genel Başha önceki cezalarına birkaç aylık kanı ile birlikte seyahal etmem. bir ceza daha eklenmesi durumunda ba'suç' kanıtı gibi gösterilmektedir. Dezı siyasal haklannı ömür boyu kaymokratik Sol Parti Genel Başkanı bedeceğini belirterek, "Türkije'de Rahşan Ecevit benim eşımdir. Mahbir kimse, demokrasi mucadelesi ver pus olmadığım zamanlar, Allah'ın miş degilse, bazı demokratik haklarizniyle, eşinüe biriikte seyahal etmedan yararlanabilmektedir. Fakal demokrasi mücadelea verdiği için cezalandınlmışsa, o haklardan ömür boyunca yoksun kalmaktadır" dedi. (Baştarafı 1. Sayfada) Son mahkumiyet kararında DSP Genel Başkanı ile birlikte seyahat et yaptığımız "tek söyUyi"de geçen mesinin suç kanıtı gibi gösterildiğicuma günü tstanbul'da meydana ne dikkati çeken Bülent Ecevit, DSP gelen gericilik olaylannı da konuşGenel Başkanı Rahşan Ecevit'in eşi tuk. Murat Bayrak'la yaptığımız olduğunu anımsatarak, "nuüıpus oltelefon görüşmesi şöyle: madığı zamaolar Allah'ın izniyle Geçen cuma günü lstanbuTeşiyle birlikte seyahal elmeyi da bazı olaykvr çıktt. Necmettin sürdüreceğini" bildirdi. Bülent EceErbakan 'ın cuma namazutdan çıvit, "bunun anayasayı, yasalan ve kıştndan sonra 56 bin kişi yürümahkemeleri ilgilendiren bir eylem yüşe geçti. Çoğu çember sakallı kiolmadığını da" kaydetti. şiler 'şeriat isteriz' diye bağırdüar. Bülent Ecevit açıklamasında şu Yürüyüse önderlik edenlerden bagörüşlere yer verdi: zıları gözaltına altndı. Siz bu olu"Bornova 2. Asliye Ceza Mahkeyı nasıl değerlendiriyorsunuz? mesi'nin hakkımdaki 11 ay 20 günTürkiye'de irtica var mı? lük mahkumiyel karan dünkü TRT haber bülteninden duyurulurken. BAYRAK Ben radyodan 'sabıkah' olduğum belirtildi. Askedinledim. İlk önce irtica mefhuri yönetim sırasındaki yayın yasakmunun tahliliniyapmak lazım. Bu lan nedeniyle, pek çok yurttaşımız, irtica değil ki, adam camiye gitmiş. benim daha önce hangi 'suç'iardan Onun arkasmdan yüz bin kişi yümahkum edildiğimi bilmediği için, riirse normal bir şeydir. Bunun yahakkımda kullanılan 'sabıkah' deyidırganmaması lazımdır. Eğer mi, yanlış çağnşunlar ve zanlar uyanTürkiye Müslüman bir ülke ise dırabilir. O nedenle, mahkeme böyle şeyler olabilir. Bu normal bir karannı eleştirmeksizin hazırladığım şeydir. aşağıdaki açıklaraayı, TRT'nin, ha Sizce irtica nedir? berlerde yansızlık kuralı uyannca. BA YRAK Bu uzun bir iş. 7ekendiliğinden yayımlayacağını lefonla söylenmez. açıklamak geumanm. rek. Askeri yönetim döneminde üç kez Gazetelerin birinci sayfasınhapsedilmeme yol açan 'suç'lanm ve da yer aldı, Başbakan bu konuda 'sabıka'lanm özetle şunlardır: açıklama yaptı. Bir kez daha so Mahkeme karan olmaksızın partilerin kapalılmasına; o arada ruyorum. Sizce irtica nedir? Bu Cumhuriyet Halk Partisi'nin ağır isolayı nasıl değerlendiriyorsunuz? natlar allında bırakılmasına karşı BA YRAK Siz teleks numaçıktım. ramzı verin de cevaplandırayım. Askeri yönetim dönemindeki Bir tstanbul gazetesinde bazı uygulamalann 'Atatürkçülük' Bonn mahreçli bir haber var. Cegibi goslcrilmesine karşı çıktım. mal h'aplan 'ın akıl hocası olduğu Demokrasiye ve insan haklannuzu söylemişsiniz? na getirilen kısmtılara karşı çıklım. BA YRAK Hayır, yalan. ÖyAskeri yönetim devam ederken le demedim. O gazeteci cahil. Debunlara karşı çıkanlann sayısı çok diklerimi kafasında tutmuyor yaazdı; fakal şimdi pek çok kimse o ni. Kalemiyle düşman herhalde. dönemin bu karar ve uygulamalanÖyle bir şey demedim ben. nı elestiriyor. Ya ne dediniz? Artık hiç kimsenin yargılanmastBA YRAK Cemal Kaplan çok na ve mahkum edilmesine neden olmayan bu 'suç'ianm yüzünden değerli bir din âlimidir. Kendisine hakkımda verilmiş hapis cezalanna, hürmet ederim. Elimizden geldiği şimdi birkaç aylık bir ceza daha ekkadar kendilerine hukuki konularlenirse, bazı siyasal haklanm ömür da yardım ederiz. O muhterem bir boyu kaldınlmış olacak. Çiinkü 1982 din adamıdır. Kendilerine din koAnayasası'nın kalıcı maddelerinden nusunda nasıl akıl hocalığı yapabirine göre. toplam 1 yıla mahkum bilirim? O gazeteci uydurmuş. Deolmuş bir kimsenin seçilme hakkı mek çok cahil. ömür boyu elinden alınmaktadır. Askeri okullarla ilgili sö'yleBence bu, anayasanın geçici 4. diklerinizi yineler misiniz? maddesiyle yalnızca belirli kişilere, BA YRAK Ne yazmış o gazeyani kapatılmış partilerin üsl düzey teci (yazılanları okuyoruz) Evel yönelicilerine getirilen beş veya on öyle dedım. Bu mektepler tarihi yıllık siyasal hak sınıriamalanndan şuurdan kopmuş, ihtilalci mektepdaha çok üzerinde durulması gerekler olmuslar. li bir hak kısmnsıdır. Çünkü herke Askeri okuUar ihtilalci mi yesi ilgilendirir niteliktedir. tiştiriyor? Taksirli suçlar dışında herhangi bir ye de devam edeceğim. Bunun anayasayı, yasalan ve mahkemeleri ilgilendiren bir eylem olmadığı düşüncesindeyim." PERİNÇEK KLNAD1 Ote yandan, kapatılan Türkiye Işçi Köylü Partisi (TİKP)'nin Gensl Başkanı Doğu Perinçek, kapatılan CHP'nin eski Genel Başkanı Bülent Ecevit'e verilen 11 ay 20 günlük mahkumiyet karannı kınadı. UBA'nın haberine göre Doğu Perinçek, Bülent Ecevit'e gönderdiği telgrafta, mahkumiyet karannın hukuk ilkelerine aykırı olduğunu vurguladı. Perinçek, Ecevit'e gönderdiği telgrafta, "Demokratik hukuk ilkelerine aykın olan mahkumiyet karannı açıkça kınıyorum. Dayanışma duygulan, dostluk ve saygı Ue..." dedi. ÇAIIŞAJNLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞÎPAL "Olen eşin aylığı" 1 tkisi de emekli olan eşlerden birinin ölümü halinde, emekli ayugını sag kalan alabilir mi? Alabilirsc yiizde kaçını alır? 2 Emekli olan memur öldügünde çalışmayan eşi, ölen eşinin aylıgım alır mı? Alırsa yiizde kaçını alır? Kadın veya erkek olarak ba durum degişir mi? K.Y. BOLU YANrL 1 Gerek Emekli Sandığı'nca, gerekse Sosyal Sigortalar Kurumu'nca bağlanan emekli aybklanrun kadın eşin ölümiinde de, erkek eşlere belirli oranlarda bağlanabilmesi yeni bir uygulamadır. Emekli aybğı almakta iken ölen kadının, dul kalan kocasına bu aylığın bağlanabilmesi hakkı, Emekli Sandığı emeklileri için 14 Mart 1985'te yürürlüğe giren 3166 sayılı yasa ile, Sosyal Sigortaiar Kurumu emeklileri için ise 27 Mart 1985'te yürürlüğe giren 3168 sayılı yasa ile tamnmıştır. Her iki yasa ile emekli aybğı almakta iken ölenlerin bu aylıklarının daha önceki uygulamada yalnızca kadına bağlanabileceği kuralı kaJdınlmış ve kadın erkek aynmı yapmadan aybkların dul kocalara da kalacağı kuralı getiribniştir. 3166 sayılı Yasa ile Emekli Sandığı Yasası'nın 68. maddesinde yapılan değişiklikle 14 Mart 1985'ten önce yalnız "dul karıya" bağlanması öngörülen aybğın bu tarihten sonra aynmsız "dul eşlere" ödenmesi gerektiği vurgulanmıştır. "Emekli, adi malullük ayhğı alan veya iştirakçi olan dul ese *!n 50 oranında dul aybğı bağlanarak ödenirî' 3168 sayılı yasa ile de gene kadın erkek ayrırru yapılmaksızın ve 27 Mart 1985'ten sonra emekli aylıklannın "dul eşine ^o 50'si, aybk alan çocuğu bulunmayan dul eşine % 75'i"nin bağlanması öngörülmüştür. 2 Bugünkü uygulamada emekli olan memurun ölümünde aylığının gerek kadın, gerekse erkek dul eşine kalacağı tartışmasızdır. Ancak bu aybk ise koşullara göre % 50 ve ^» 75 oranındadır. Dul eş (kadın ya da erkek) emekb, adi malullük aybğı abyorsa ya da iştirakçi durumunda ise ve aybğa katılacak yetim olmasa bile bu aylık % 50 oranında bağlanmaktadır. Bunun dışında ayük almayan ve iştirakçi durumunda da olmayan ve "yetimi bulunmayan" dul eşlere % 75 oran üzerinden bağlanmaktadır. Bugünkü uygulamada diyoruz, çünkü Beşinci Beş Yılbk Kalkınma Planı'nın "1987 Yıb Programımn Uygulanmasına" ilişkin kararda "Sosyal sigorta kuruluşlarından çift aybk alma uygulamasına" son verileceği ve "bir kurumdan yaşübk aybğı alan bir kimsenin, dul ve yetim aybğı almasını veya yetim aybğı alarak çifte standartb olmasını ortadan kaldıracak düzenlemelere" başlanılacağı vurgulanmaktadır. SORU: İZMİR'DEN HİKMET ÇETİNKAYA Iranlı öğrencîlerin giyîmi inceleniyor ANKARA (Cumhnriyet Bnrosa) Başbakanlık, Başbakan Turgut ÖzaJ'ın geçen curaa günii akşamı Iran İslam Cumhuriyetinin Ankara'daki Büyüke'lçisi Menncehr Mottaki ile yaptığı görüşme konusunda dün bir açıklama yaptı. Açıklamaya göre, Başbakan Özal görüşmede Türkiye ve Iran arasındaki ilişkilerin her iki ülke için de önemini vurgulayarak, buna aksi yönde etki yapabilecek davranışlardan kaçıaılmasının gereğini belirtti. Özal'ın bu ifadesiyle, son günlerde İran'da başgösteren ve Türkiye'nin laik düzenini konu alan eleştirei yayın ve tutumlar konusunda Ankara'da doğan rahatsızlığı Büyükelçi Mottaki'ye ilettiği belirtiliyor. Açıklamada, aynca Başbakan Özal'ın Körfez savaşındaki şehirlerin karşılıklı olarak bombardıman edilmesi ve bunun yol açtığı ağır can ve mal kaybından duyduğu "derin üzüntüyü" dile getirdiği de kaydedildi. tran Büyükelçisi'nin görüşmede Türkiye'deki üniversitelerde okuyan Iranlı kız öğrencilerin İslami kurallara uygun olarak derslere girmelerine izin verilmesini istediği doğrulandı. Açıklamanın sonunda "Başbakan Özal, Biiyükeiçiye bu hususlaki mevzuatı tetkik ettirecegini söylemiştir" denildi. Özal türban yasağını (Baştarafı 1. Sayfada) lii kızlann üniversiteye girmesini yasaklayan YÖK karannın kaldınlması konusunda göriiş alışverişinde bulundular" şeklinde başlayan haberini, şöyle sürdürdü: "Özal, görüşme sırasında, tesettiiriii öğrencilerin okullara alınmasını engelleyen kararın kaldırılması konusunda çaba harcayacağına ilişkin söz verdi. Türkiye Başbakanı, İran İslam Cumhuriyeti Başbakanı Hüseyin Mir Musavi'nin Ankara'ya vapacağı ziyaretin bir an önce gerçekleşmesini istedigini de söyledi." Görüşmede, Iran Irak savaşının da ele alındığını belirten radyo, Özal'ın, Irak rejimi tarafından son birkaç gün içinde İran'daki önemli yerleşim merkezlerine karşı girişilen saldınlardan "endise duydugunu" söylediğine de değindi. İran Radyosu, "Dıinya çapında İslami hareketler" programında ise Erbakan ve taraftarlarının cuma günü Beyazıt'ta yaptığı gösterilerle ilgili olarak da şu ifadelere yer verdi: "Cuma namazını, üniversitenin yanıbaşındaki camide kılan binlerce Müslüman, bir de gösteri yüriiyüşü yapb. Valilik öniinden de geçen göstericiler, YÖK Başkam'nın istifa etmesini istediler. Zırhlı polis araçları, Miislümanları engellemeye çalıştı." BA YRAK Evet, öyle diyorum. On senede bir 12 Eylüllerden anlaşılmıyor mu? Malum siz de biliyorsunuz. Ben bunu söylemek istemiştim. tstanbul'dan sonra Konya 'da da gruplar yurüdü. Haberiniz var mı? BAYRAKYok... Yok. Haberim olmadı Konya meselesinden. (Gülmeye başlıyor, seviniyor) Bunlar iyi havadis, iyi şeyler bunlar. Çok güzel, güzel... Türban yasağma ne diyorsunuz? Konya yüriiyüşü üniversitelerdeki türban yasağını protesto etmek amaayla yapıidı. BA YRAK Türban olayına ne diyeyim. Herkes istediği şekilde giyinebilir. Gayet tabii demokrasinin icabı. Yani demokrasilerde bir tarafa şunu yaptıracağım, öbür tarafa şunu yaptıracağım olmaz. Böyle bir şey tasavvur edilemez. Normal bir şey türban. Buna müdahale edilmemeli kanaatimce. Sizce demokrasi ne demektir? Türkiye 'de demokrasi tüm kuraüanyla işliyor mu? BAYRAK Türkiye'de demokrasi yok. Demokrasi herfıkrin savunulması, müdafaa edilmesidir. Türkiye 'de yok böyle bir şey. Herfıkir savunulmalı. Komünistten korkumuz yok. Onlar da çıksın, kendilerini savunsunlar. Almanya 'da, Fransa 'da, ttalya 'da böyle işliyor demokrasi. Ben buna taraftarım. Mesela TCK'nin 141, 142 ve 163. maddeleri kalkmalı. Çünkü bunlar anlidemokralik maddeler. Bunlar demokrasinin ruhuna ters düşüyor. (Baştarafı 1. Sayfada) Türkiye 'ye ne zaman döneüst düzey yetkili, Türkiye ile ceksiniz? ABD arasında imzalanmış buluBAYRAK Vallahi bilmiyonan •'Savunma ve Ekonomik İşrum. Hava müsaiı olunca dönebirliği Anjaşması" çerçevesinde rim. İncirlik Üssü'nde en fazla iki thsan Sabri Çağlayangil kouçak filosunun konaklamasına nuğunuz oldu. Neler konuştunuz izin verildiğini hattrlatarak, anöğrenebilir miyiz? laşma uyarınca bu sayının üzeBAYRAK Havadan sudan rine çıkılamayacağını belirtti. konuşiuk, hasret giderdik. Siz de Aynı yetkili, "Eskiden İncirgelin, misafırim olun. lik Üssü'ne yalnızca F4 rotas Ayvaiık 'taki tatil siteniz ne yon filulan gelmekteydi. Ancak âlemde? 1975'te orasını komando sonradan ABD, F4'leri kampı yapmıştımz? F16'larla değiştirmek istedi. Bir BA YRAK Uzun mesele bunF4 filosu 18, F16 filosu ise 24 lar. Teleksle yazın bunlan, ben uçaktan oluşmakfadır. Dolayıuzun uzun cevap vereyim. sıyla uçak tipi değişince İncirlik Sorulanmız şimdilik bu kuÜssü'nde konaklavacak loplam dar sayın Bayrak. Size iyi pazaruçak sayısı 36'dan 48'e lar diliyorum. çıkmaktadır" şeklinde konuştu. BA YRAK Ben de hayırlı pazarlar, hayırlı işler diliyorum. Öte yandan, ABD'nin Türki Ankara: ABD yenî Fantom ye'ye FIII tipi bombardıman uçaklan gönderdiği yolundaki haberler tam olarak açıklık kazanmadı. Bir yetkili, "FIH'ler zaman zaman Konva'daki atış poligonunda bombardıman eğitimi yapmak üzere Türkiye'ye gelmektedirler. Bu eskiden beri süren bir uygulamadır. Ancak her seferinde uçak sayısı ve ne zaman gelecekleri ikili diizeyde onceden kararlaştırılmaktadır. Dolayısıyla bütün bu uçuşlar Türk Genelkurmay'ının bilgi ve onayı çerçevesinde yapılmaktadır" dedi. Çayocağı'na Garson aranıyor. Tel: 5120505
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear