23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
13 EYLÜL 1986 KÜLTÜRYAŞAM CUMHURİYET/5 ÎSMAIL GÜLGEÇ Ölümünün 2. yıldönümünde Yılmaz Güney HAYVANLAR ( BiZ İNSANLAR Hiçbir film, bitmiş film değildir Kiütür Servisi Yapıtlanyla Türk sinemasına damgasını vuran, Türk sinemasmın bütün dünyada tanınmasına önemli katkılan olan Yümaz Guney'i iki yü önce yurdundan uzaklarda yitirmiştik. Yılmaz Güney'i, ölümünün ikinci yıldönümünde, gazetemizin Kasım 1970'ıe yayımladığı "SanatEdebivat" ekinde çıkan bir söyleşisinden bölumlerle anıyoruz. Soyleşi, Yılmaz Güney'in başyapıtlanndan "Umufun sansur tarafından yasaklanmasının ulke çapında protestolara yol açtığı gunlerde Huseyin Baş, Atilla Dorsay ve Onat Kııtlar tarafından yapılmıştı. Adınız? GÜNEY Yılmaz Pütün. Sinemadaki adıaız? GÜNEY Yılmaz Guney. Nerede, ne zaman dogdunuz? GÜNEY 1937'de Adana'nın Yenice köyünde. önce ahır olan bir evde. Sonra okul oldu. Daha sonra yenıden ahır. Şimdi ev Kaç yaşına kadar köyde kaldınız? GÜNEY 11 yaşma kadar. Üç sınıflı bir okulu tamarnladıktan sonra Adana'ya geldim. Orada ilkokulu, ortayı ve liseyi bitirdım. Daha sonra Istanbul'da Iktisat Fakültesı'ne girdim. Çocukiugunuzdaıı söz eder misiniz? GÜNEY Irgathk yapıyoruz köyde, bağ bekçiliği yapıyoruz, pamuk topluyoruz. Köy'deki Yakup Sanatla iiişkiniz nasd başladı? GÜNEY Köyde bir Yakup vardı. Şür vazar, şiir okurdu. Beni etkilemişti. Hayranlık duyuyordum ona. Çok da hızlı koşuyordu. Oysa ben ne onun kadar hızh koşabiliyordum, ne de onun gibi şiir yazabiliyordum. Sinemayla ilk kez kente gelince karşılaştım. Kovboy fılmleri, seriyal filmler. Yani çocuklugunuzda sinemaya gitmediniz. GÜNEY Yok. Sinemayla karşılaşmam on üç yaşlannda oldu. Kavgah, dövuşlu filmlerin gösterildiği fukara sinemalanna gidıyorduk. Kendimizi daha rahac hissediyorduk bu sinemalarda. Mesela bir Galatasaray Sineması vardı, çok güzeldi. önünden geçer bakardık. Ama çok lukstü, gitmeye korkardık. tstesek parasını verip gidebilirdik. Ama ne kıyafetimizi, ne de yapımızı uygun görmezdik o sinemaya. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK BAŞYAPITLARINDAN BİRİNDE Yılmaz güney'in "Umut" Jttminin, sanatçmtn mtslek yaşamında önemli bir ytri vardı. "Umut" çevrOdiii dönemde Türk sinemastna yeni bir yaklafon, yeni bir bakış açw getirrniftt Füm, Güney'in bajyapıtlarmdan biri sayıbyor. nlıfcı var gibi geliyor. özeilikle belgesel yapısıyla... GÜNEY Öyie dememek gerek kanımca. Insana ve çevreye bakış açısınrtan yeni bit şey getiriyor denebilir belkı. Zaten sanatçılan, birbirinden ayıran şey, dünyaya bakışlan ve bakış biçimlenndekı ayrılıktır. Seçiş şekıllerıdir. Benim seçışim, benim bakışım belki hayata çok daha yakın. Bu da belki filmi çekerken sinema yapacağımı duşünmemiş olmamdan geliyor. Filmi yaparken bir gerçekiiğe ulaşma kaygısı duydunuz mu? GÜNEY "Umuf'ta altı çızılebilecek, yor. Bizim halkımız devamlı bir bekleme içindedir. Benim anlattığım umut, aslında bu bekleyişin hikâyesidir. Aldatıcı bir umudu anlatmak istedim. Umut bizim hayatımmn bir parçasıdır. Ayağı yere basan bir insan boş şeyleri hayal edip umutlanmaz. Toplum belli bir düzeye ulaştığı zaman insanlarda hayale dayanan umutlar kalkar. Umut, düzen bozukluğunun bir sımgesidir. 'TJmut" boyle bir füm. Fakat "Umut^ la, yetinecegim birfcesit verdim, yeter mi diyorsunuz, yoksa bu sizde genel bi egilim midir? GÜNEY Genel bir eğUimdir. Genel sinema eğüimimdir. Mesela bazı sahnelerini çektigim "Benim Adım Keriz" fılmine bakıyorum, benim çektiklerim ayn bölümler gibi duruyor. Mesela evsızlen, çingeneleri çekmişim. Adamlann evleri barkları yok. Hiçbir şeyleri yok, arabalannda yaşıyorlar... Ben onlan çekmişim. Daha önceki iki filminizde destansı bir anlabm vardı. "Sey>»t Han"da olsun, "Bir Çirkin Adam'da olsun... "Umuf'ta bu yok? GÜNEY "Unmt"ta da var. Buradaki destan, gerçegin destanıdır. Benim çevirdiğim diğer filmlerde bu anlatım değişiktir ve bu sanatçının tekrara düşmemek için yaptığı bir aramadır. Ve yapüan hiçbir film bitmiş bir film değildir. tste yapmak istediğim film budur, Bunu da yaptun demiyonım hiçbir zaman. FUmi seyreden bazı arkadaşlannuz, filmin saptayıcı bir roliı olduğunu teslim ettiler. Fakat fUmin bir çıkış, bir mesaj getinnedigi için herbangi bir devrimci çizgiye oturmayacağım söjlediler. Bu konuda ne düşıinüyorsunuz? GÜNEY Bu füm eğer bir çıkış getirmiş olsaydı film olmaktan çıkardı. Yol gösteren bir duruma gelirdi. Ayrıca devrimci sinemayı da böyle almıyorum. Devrimci sinema yol gösteren değil, onları düşunmeye sevkeden filmlerdir. 1lerde, kuşkusuz baştan sona kadar birtakım şeylerin söylendiği filmler de yapılacaktır. Bu dediğun gibi, devrimci sinemanın ilk noktalarından bıridır. Duşunmeden bir insanın herhangi bir şe> yapabılmesıne imkân yoktur. Ben sadece duşundurmek istıyorum. 0 u da 6£L£C£dl ht/yondan h forfo PÎKJVÎK PtYALE MADRA tığım tip, aşağı yukarı ezilmiş bir adamdır. Durmadan kaçar. Ekmeğinin derdindedir. Kendi işindedir. Birtakım olaylar oluyor, o kanşmak ıstemez. Fakat hep mecbur edilir. Bu kaçan, kovalanan adam bir yerde isyan eder, patlar, ortaya atıhr, vurur kırar. Fakat sonunda hep yeniktir. Hep halkımm karakterini taşıyan insanlan oynadım. Yabanın kadınına bakmayan, durüst bir kişiliği canlandırdım. Bunu düpeduz yaşamımm getirdıği deneylerden çıkardım. Dünyaya bakış aynlığı Sinemayla karşılaşmam 13 yaşlarında Basılmayan hikâye oldu. Kavgalı, dövüşlü Peki, edebiyatla daha somut ilişkilerifılmlerin niz ne zaman başladı? gösterildiği GÜNEY Lisenin ikinci sınıfındayken, okul duvar gazetesine hikâyeler yazma mefukara rakı. Belki, kişilik ispatından gelen bir şey. sinemalanna tlk hikâyemi okulda gazeteye basmadılar. gidiyorduk. Hasta olan kansını şehre getiren, parası puKendimizi lu olmayan, bu yüzden doktora tavuk verdaha rahat hissediyorduk bu mek isteyen bir köylunün öyküsüydü bu. Filmlerinizde hangi insanı canlan sinemalarda. Mesela, bir Galatasaray Sineması vardı, çok güzeldi. Ama dırdınız? GÜNEY İlk yaptığım filmlerde yarat çok lükstü, gitmeye korkardık. uzerinde durulabilecek şeyler vardı. Bunlardan özeilikle kaçtım. Hayatın kendisi olsun istedim. Çoğu zaman bazı noktalardan hızla geçeriz ve farkma varmayız çevremizdeki şeylerın. Ben durup baktım çevreme ve onlan anlattım. Gerçegin destanı "Umut"ta oyle bir hayat çizi>orsunuz ki, tahammul edilir gibi değil. Sonra bu acı vaşamı bir yarulgı, bir umutsuzlukla bitiriyorsunuz. Peki filmin adı niye "Umut"? GÜNEY Halk, gelecek şeyın ne olduğunu, hatta umudun ne olduğunu da bilmi HIZLI GAZETEÖ NECDET ŞEJV r DayiiOnn buiunmadıgı saatierde ' çocuklan 'bediere sokma" rpısyonunü vekâıeten ANME yurutuyordu ... > Lâp arafnîzda, bu konuda cygüvt» } deâer bir stti ve performansa K/obetçı psıkologumuz bu konuaa nc aıyor OYL.E YA DA YA DA .5TEMEYEKEK, ^ 1 uRK <S OAViLAR, <ENDİ^ECİ &İ& ZAVÜLL A1JTSUZ V€ UA5TA B R DEÜKAML. 8Ü7İJTTÜLEI? SONfeA ,Mfc Mi OIOU * "Um«t"a gefctfmbtenemiz... "Um«"'an Türkiye'de bugüne kadar yapümış filmlerden bir aynlığı var mı?Bana esash bir ay ne o.'duğunu yor 43. Uluslararası Venedik Film Şenliği'nin ardından AĞAÇ YAŞKEN E Ğ t l İ R KEM4L GÖKO4İV Odüüer ve alhşkır Fnmsızların Ve sonunda beklenen oldu, Venedik'te büyük ödül Fransız Yeni Dalga akımınm öncülerinden Eric Rohmer'e verildi. Ve yine herkesin beklediği gibi, şenlik boyunca Lido'ya adımım atmayan Rohmer, ödülünü almaya bile gelmedi. leceğini gösteren umut verici yeni bir örnek izledik. Uluslararası Sinema Eleştirmenlen Federasyonu FIPRESCl'nin oluşturduğu seçiciler kunılunun verdiği ödullerden ilkini de alan Eric Rohmer, Fransız sinemasmın Venedik'te gordüğu ilgiyi, topladığı alkışlan kendi adı çerçevesinde somutlaştırırken, yan ödul listelenne giren ikinci Fransız filmi Bertrand Tavernier'nin yönettiği "Geceyansı Dolaylannda" (Autour de Minuit) oldu. Sanatçılarm buyük bir bölumu hep aym tema çevresinde donerek aynı konuyu değişik biçimlerde işlemezler mi? Sinema ustalanmn bazılan için, sık sık, "Ama hep aynı filmi yapıyor" diye burun kıvıranlar, aslında bu çeşitlemelerm içerdiği zenginliği, derinliğı kavrayamayaniardır. Sözgelimi bir Fellini, bir Rohmer ya da bir Godard için bu tür yuzeysel eleştiriler (?) getirilir. Bertrand Tavernier için ise tam tersini söylemek mümkun. Tavernier her yapıtıyla tatlı bir surpriz yaratan, değişik konulan, değişik biçimde işlerken, duyarlı ve yetenekli bir sinema yaratıcısı olduğunu kanıtlayan bir yönetmen. Öyle ya, bir "SaintÖDÜLÜ BAŞOYUNCU ALDI Venedik' Paul Saatçisi" (1973), bir "Yarte "Yeşü Iftn" adb yapıtıyla Altm AsLmh de gıç ve Katil" (1976) ya da bir ğer görüien Eric Rohmer (küçük fotoğraf), "Toptan Temizlik" (1981) araödül törenine gebnedi. ödülü, Rohmer adı sında, Tavernier'nın adı dışında na filmin başoyuncusu Marie Riviere aldu benzerlikler bulmak hiç de kolay değil. (Fotoğraf: AP) Gian Luigi Rondi'nin tek sena uğratacaktı. "Yaraücı Sine son yıllarda çok kanallı olma yo çici olduğu dört yıl boyunca, Fransız yaraücı sinemasmın esması"nın kalesı, "Aydınlar lunda önemh' adımlar atan Franki kuşak ustaları tüm sanat yaŞenligi" imajına en uygun dav sız televizyonunun özel yayını "Canal Plus"un aboneleri her şamlannı onurlandıran "Altın ranış bu olabılirdi ancak... kesten önce izleyebildiler. îşin il Aslan'Mann sahibi oldular: Önce TV'de ginç yanı, bu yayının hemen "JeanLuc Godard, Agnes VarVenedik'ten "Altın Aslan"la ardından, "Mostra" sonuçlan da ve şimdi de Eric Rohmer... dönen ve daha önce sozunu et madan once programlanan "Ye Rondi'nin, yeni bir dort yıllık tiğimiz "Yeşil Işın" ayrıca tele şil Işın" özeilikle Paris'te, dönem için değilse bile, gelecek vizyon ile sinema arasındakı beklenmedik bir seyirci ilgisi gö yıl da "Mostra"nın başında kailişkilerin fırtınalı ortamına da ruyordu. Böylece, yaratıcı sine lacağj fısıldanmakta. Bu durumözgun bir örnek getırdı: Bu ye masının eleştirmenlerin övgusu da, tum olumlu yanlarına ni filmin, ilk kez, sinema salon dışında, genellikle olumsuz çağkarşın, bir tutam da özlem korışımları da beraberinde getiren lannda göstenme girmeden önce kan yaklaşımıyla yönlendırip "Aydınlar Sineması" damgası oluşturacağı yeni bir "Mostelevizyonda programlanması değişik yankılar uyandırdı. Ve nın izlerinden kurtularak daha tra"ya, daha şimdiden hazırlannedik'te yanşan "Yeşil Işın"ı, geniş izleyıci kitlelerine ulaşabimak gerekecek galıba. TARİHTE BUGÜN MÜMUZ ARMAN 13 Eylül 1936 MEHMET BASUTÇU VENEDtKBasınla ilişkileri düzenleyen görevli genç bayan, yukanya kaklırdığı kaşlanyla çaresizliginin altını çizerken, telefonda konuştuğu kişiye bilinen bir gerçeği yenıden anımsatmanın sıkıntısı içinde: "Biliyorsun caBim, Rohmer 'Cahiers du Cinema' dışında hiçbir dergi ya da gazeteyle görüşme yapmaz, efer sokakta karşriaşır da agzından bir laf alabiürsen ne âlâ. Zaten Rondi Paris'e gelip 'Yeşü Işın'ı gormeseydi, filmin Venedik'e falan gidecegi yoktu. On altı milimetrelik kamerayla çekilmişti, sonradan otuz beşlik bir kopya çıkardılar..." Ve sonunda beklenen oldu: Venedik'te büyük ödül, Fransız "Yeni Dalga" akımının öncülerinden Eric Rohmer'in "Yeşil Işm"ına (Le Rayon Vert) verildi. Ve yine herkesin beklediği gibi, şenlik boyunca Lido'ya adımını atmayan Eric Rohmer, ödülünü almaya bile gelmedi. Altmış altı yaşındaki sanatçı, şenh'kler ve ödüller konusundaki düşuncelerini, tutumunu ve tepkisini, uluslararası alanda aldığı bu ilk ve önemli başarı karşısında bile değiştirmeyecektı. Venedik'te gazetecilerle fotoğrafçılann hucumu altında terleyip, tören sonlannın geleneksel yemeğinde sıkıntıdan patlayacağına, kurgusunu yaptığı yeni fılmine birkaç görüntu daha eklemeyı yeğlemesi, beklenen.çok daha doğal bir davramştı. Eğer Rohmer kalkıp da, "Mostra"mn, kapanışında "Altın Aslan"ını almaya gelseydi, kujkusuz çok kişiyi duşkırıkhğı SADRAZAM YUNUS PAŞAN/NIDAMIL İ517DZ BUGUN,SAC>KA2AM YUUUS PAŞA tDAM £&(£>/. OSMAMJ PAUŞAHf YAVUZSULT»N SSUM'lN MlSlR. SEFERI SlRASlNOA VAPlLAN RIOAUIYE SAVAŞl'NbA ÇARPtÇAM SADRA2AM HAPIM S/MAH PAÇA,ŞEtfrr OÜÇMUŞTÛ. ÛAHA SONM, ONUN YEgİNE 6EÇBN YUNUS PAÇA, MiStR'IN FETdl SONA SRlNCE, ORAN/N YAULl&lNE OE ATANMIŞT7.ANCAK SU ftC/AJCt GOSEV, SA2I YAKINMA LAR NEDENIYLE eia. SÜRB £ONRA BIR MEMLÛK PEVLET AOAMINA PEI/GEDILDİ. OROJ KEN, YOLDA, YUUUS PAÇA PAOİÇAHLA Ş *BU KADAR YOH.GUNIMK. VE 2AHMETj OGOuNUAI YARIS/AIfN fCAYSfM VE MlSlB. VA/ YİNE HAIN Bifi ÇE&ZES fdÖL£MrN EUNE GEÇMESİNE 0EĞOI Mf ? " OEYlNCE, ÇOK SlNİRLEfJEM PAPİŞAH, ANÎ BİR KARARLA YUSİUS PAŞA'N/SJ SAÇINI KESTİROl!.. 5 0 YBL ÖNCE CUMHURİYET Profesör Samoiloriçin İstanbulda keşifleri Üçıincü Dıl Kurultayına ıştirak eden Sovyet alımlerı yann Odesa yolile memleketlerıne doneceklerdır. Sovyet alimlerinden Samoilovıç dün gazetealere Kurultaydan sonra şehnmızde yaptığı tetkıkler hakkında aşağıdakı beyanatta bulunmuştur. Dıl Kurultaytndan sonra Beyazıddakı umumî kutübhanede ve Evkaf muzesınde eskı Turk ve islâm eserlerım tetkık ettim. ötendenberi orta Asya Türklerinin edebî dili ile uğraştığım için bilhassa bu mevzu ile alâkadar eserleri tetkik ettım. Her ıkı kutübhanede de fevkalâde şayanı dikkat el yazması eserler buldum. Bunlar meyanmda bilhassa şaır Hocenti tarafından yazılan Letafetname orta Asya edebî dil tarıhı için fevkalâde ehemmiyeti haiz bir eserdır. Kitablarımda yazdığtm gıbt Çağatay dılinın Altınordu 13 Eylül edebî dılı kökunden vucude geldığı hususunda ben yalnız Taaşukname eserınden istifa ediyordum. Halbukı Letafetnameden öğrenıldiğme göre, Taasukname 14 uncu asırda Altınordu devletmde yazılan Muhabbetnameye cevabdan başka bir şey değildir. İstanbulda keşfettiğim bu çok kıymetlı eserler hakkında yakmda uzun bir etud neşredeceğim. tstanbul kutubhanelermde çok kıymetlı ıkı eser daha buldum: Mulum olduğu veçhıle, Türk edebî dıiı ıçın çok muhim 19361986 olan membalardan bıri Kur'anın turkçe tercumeleridir. Bir kaç sene evvel Sovyet müsteşhklerınden biri tarafından orta Asyada bulunan en eski Kur'an tercumesmin fotokopısının ikinci Dil Kurultayına taktım etmistık. Bu sefer İstanbulda yaptığım tetkıkler esnasında elyevm Lenıngrad kıitübhanesinde bulunan mevzuu bahs en eskı turkçe tefsırın mabaıdlerinin tstanbul ktitübhanelerinde bulunduğunu memnuniyetle öğrendım. m ^ AEDFA 1 SAMT &AUMSI HUSREV GEREDE CADDESI 126 TEŞVIKIYE ISTANBUL TURKEY TEL 141 27 11 3. ŞAHISLARA DUYURU Şirketimiz ortaklarından SAİM SUVARİ 14.8.1986 tarihindcn itibaren kendi istegi ve bu isteje dayanan yönetım kurulumuz kararı ile şırket ortaklıgından aynlmışür. Bundan böyle kendisınin şirketimiz adına hiçbir tediye, tahsü, mal alımı ve satunı yetkisinin bulunmadığı, bunun aksıne biı haıeketin şirkeümizı sorumluluk altına sokmayacağı hususu 3 şahıslara duyurulur. TÜRK RESİM USDLLARI 25 Ajustos , 1 EktM Salıh Acar Avnı Arbaş Tekın Artemel Cıhat Burak Alı Demır Gurdal Duyar Leyla Gamsız Necdet Kalay Fıkret Kolverdı Orhan Omay Gurol Sozen Ünsal Tokcr Selım Turan Burhan Uygur Adnan Varınca EKKARDAN OTO YEDEK PARÇA İMALAT SANAYİ VE TİC. LTP. ŞTt.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear