25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURtYET/6 MA YIS 1986 Ecevit'in Hapishane Dönemi CÜNEYT ARCAYÜREK 4 Ecevit, 19 Ekim 1981 günü TRT'ye gönderdiği yanıtında, Devlet Başkanrnı doğrudan muhatap almaksızın, Devlet Başkanı'nın konuşmasını içeren TRT yayınlarına değiniyor, bu yayınların anayasadaki deyimiyle, "gercege aykın yayın" niteliğinde oldugunu söyIflyordu. CHP'de sonımlulıık faşıdığı dörtemlerde devlet soramluluğunu ve milletin huzurunu her şeyin üstünde tuttuklarını, her zaman bu görevin "idraki içinde" davrandıklannı belirtiyor, buna örnekler veriyordu. 16 ekimde TRT'den dinlediği, ertesi gün gazetelerden okuduğu konuşmaya yanıt hazırlamak için iki gün aralıksız çalışmıştı. "Yalnız TRT'ye değil, herkese verdim yanm" dedi Ecevit. "Türk ve yabancı basına... TRT'ye bir yazı ekinde gönderilen yanıt yayımlanmadığı gibi, bana yayımlanıp yayımlanmayacağı konusunda hiçbir yazı gönderilmedi, bilgi verilmedi." Ama... (Ecevit'in avukatlarından Şahin Mengü'nün notlarından) " . . . Sayın Kenan Evren'in açıklamalan yurtdışında da aynntılı olarak duyurulduğu için Sayın Ecevit, TRT'ye gönderdiği açıklamasını yabancı ajans ve dergigazete mensuplarına da verdiği ge Ecevit 3 Aralık 1980 günü ilk kez hapse girerken şöyle diyordu: Görevimi yaptığım düsüncesinaeyim. Tabii bu ceza bir anlamda özgürlüğüme getirilen yeni bir kısınîı olacak. özgürlük bol ve ucuzken bazı kimseler onu serbestçe hatta savurganca harcarlar. Böyleleri özgür kişiler olmayabilir. Fakat özgürlüğün bedeli ne kadar yükselirse yükselsin, o bedeli her koşul altında ödemeyi göze alanlar özgür olabilir... ECEVİT HAPSE GtRÎYOR Evren'in partiUrin kapatılmasma ilişkin konuşmasına verdiği yanıtı TRTnin yanı sıra, yabancı ajanslara da gönderdiği için 4 ay hapis cezastna çarptırüan Bülenı Ecevit, 3 Arahk 1980 günü hapse girerken kendisini geçirmeye geien birçok partiti ve vatandaşia böyle vedalasıyordu. Ecevit: îstifa etmesem parti içi kavga denetleyemeyeceğim boyutlara ulaşacaktı rekçesiyle Milli Güvenlik Kurulu'nun 52 Sayılı Bildirisine 'muhalefet ettiği' savıyla Ankara 1 Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi'nde hakkında dava açıldı. Bu davada 1402 Sayılı Sıkıyönetim Yasası'nın 16. maddesine göre 3 aydan 1 yıla kadar hapsi isteniliyordu. İlk duruşması 3 Kasım 1981 günü yapıldı. O celsede MGK'nın 52 Sayılı Bildirisine aykın davrandığı sabit olduğundan üç ay müddetle hapis cezasıyla cezalandırılmasına, suçun işleniş tarihi gözönüne alınarak tayin olunan hapis cezasının takdiren 1/3 oranında arttınlarak sonuçta dört ay süreyle hapis cezası ile cezalandırılmasına, hüküm Sıkıyönetim Komutanlığı'nca temyiz olunmadığı takdirde, kanun yolu kapalı olmak üzere karar verildi. Karar, Sıkıyönetim Komutanhğı'nca temyiz edilmemesi üzerine, kesinleşti ve Cumhuriyet Savcıhğı'nın davetnamesi 26 Kasım 1981 tarihinde Ecevit'e tebliğ edildi. Yasal hakkı olan 7 günlük sürenin son günü olan 3 Aralık 1981 günü saat 14.30'da Ecevit Ankara Kapalı Cezaevi'ne girdi..." " . . . Yalnız, MGK adına Genel Sekreter tarafından yapılan açıklama, şunu gösteriyordu: Siyasal faaliyete izin verildikten sonra başta gelen partilerin son dönem genel başkanlarının bu göreve devam etmelerine izin verilmeyecekti. Şimdi ben, siyaset serbest bırakıldığı zaman genel başkanhk yapmama izin verilmeyeceğini bile bile o günü beklemeyi gereksiz buldum. Siyasal faaliyete izin verilmesi aşamasına gelindiğinde Bülent Ecevit'in genel başkan olamayacağını herkes biliyor. O zaman partililer arasında varolan ka\galar, vekişmeler bütün yasaklara karşın çok ileri boyutlara ulaşacaktı ve benim bunları denetleme olanağım olmayacaktı. CHP'Iiler içinde o yasaklı dönemde büyük bir kargaşa olacaktı. Geniş aydın çevreden ancak bir "çekirdek kadro" çıkarabilmişti. tstifasını duyurmak için güvendiği "kisilerden beklediği gerekli yardımı görmemişti". Bu çevreleri ad vermemeye özen göstererekiğneliyordu. İstifasının MGK Genel Sekreterliği'nce "gerekçe açıklanmadan" du>nrulmasına hâlâ üzülüyordu. Önüme istifa metnini koydu. "Zaman geçti, çok şey değişti, ama dilerseniz bu kısa metni yayimlayahm" dedim. 30 Ekim 1980 tarihli istifa mektubunun bir kopyasını çıkardı, verdi... Ecevit'in üç nedent 1) CHP'lilerin yeni başkan üzerine düşünmesi, 2) Yetkisizlik, 3) Vatandaş olarak konuşup yazabilme olanağı gür/üğü de yetmez. Bu özgürlüğün geçerli örgütsel dayanakları ve kurumsal güvenceleri de olmalıdır. Bunlar demokrasinin kesin koşullarıdır. Türkiye 'de demokrasinin geleceğinden, Türk halkımn özgürlüğe ve demokrasiye bağ/ı/ığına güvendiğim için umutluyum. Türkiye'de halk çoğunluğunun güvenlik uğruna özgürlükten vazgeçmeyi içme sindiremeyeceğini, bunun gerekli olduğuna da inanmadığını biliyorum. Yüzeydeki aldatıa durgunluğun altında, gerçek demokrasinin doğuşunu sağiayacak güçiü akımlar vardır Türk toplumunda... " Rahatsızlık duymuyorum Ecevit, 3 aralık 1981'de ilk kez hapishaneye girmeden bir gün önce. Londra'dan ABC televiz>onu muhabiri Mustafa Gürsel'in, " . . . birkaç saate kadar cezaevine gireceksiniz. Eski bir basbakan olarak duygularınız nedir?" sorusunu yanıtlıyordu: "Hapishaneye giderken vicdammda bir rahatsızlık duymuyorum. Görevimi yaptığım düşüncesindeyim. Tabii bu ceza, bir anlamda, özgürlüğüme getirilen yeni bir kısıntı olacaktır, fakat ben öyle bir CHP'liler genel başkanlıgı düşiinsünler Ben duruma açıklık getirmek istedim. Belli ki, ben siyasal faaliyete izin verildiğinde genel başkanhk görevini yapamayacağım, bu yasaklanacak. O halde?.. CHP'liler şimdiden bunun sorumluluğunu idrak ederek genel başkanhk konusunu düşünmeye başlasınlar. Bu, birinci yargım. İkincisi, hiçbir yetkisi olınayan, parti merkezi Ecevit: Genel Başkan kaldığım sürece benim konuşmam, yazmam yasaktı, ama genel başkan sıfatım kalktığı takdirde ben de herhangi bir vatandaş gibi konuşup yazabilecektim. Istifadan sonra 52 sayılı kararı çıkarttılar... Ecevit'e sordum: "Vanıl yazınızda şöyle bir ifade var: '... 2 Haziran 1981 günü yayımlanan 52 Sayılı Bildiri benim dilimi ve kalemimi kesin yasaklarla bağlarken. yalnız belli siyasal çevrelerle yayın organlarından değil, bizzat bu bildiriyi çıkaran yönetimden de bildirinin yasakladıgı tiirde hiicumlar gelmesi karşısında sessiz kaldım..' diyorsunuz. Niye sustunuz?" Ecevit: Anlatım özgürlüğü yolu ile demokrasiyi koruyabilmek için Arayış Dergisi'ni çıkarma hazırlığı içine girdim. Pekçok üniversite öğretim üyesi katılmak istemediler. Ancak küçük bir çekirdek kadro çok değerli katkılarda bulundu. Türk ve yabancı basın mensuplarıyla yaptığı görüşmede, "Kişiliğinize yönelik suçlamalar siirerse" diye başlayan, Evren'e verdiği yanıta benzer durumlar olursa yanıt verip vermeyeceğini soran bir gazeteciye. " . . . Dünyada eğer lierkes özgürlük kısıntılanna boyun eğmiş olsaydı, insanhk bugün hâlâ dünyanın düz olduğunu sanıyor olurdu" diye karşıhk verdi. "Türkiye'deki askeri rejimin geçici olduğu konusunda herhangi bir kuşkunuz var mı?" sorusunu da şöyle yanıtladı: Askeri rejinı uzun süreli olmaz "Türkiye'de açıktan açığa askeri bir rejimin çok uzun süreü olabilmesini hiçbir zaman olası görmedim. Bizim jeopolitik durumumuzda buna olanak yoktur. Onun için, Türkiye, önünde sonunda, bir tür sivil rejime dönecektir. Önemli olan, dönül.ecek rejimin gerçekten demokratik olmasıdır. Bu konuda iyimserim. İyimserliğim, • görünürdeki belirtilerden değil, Türk halkımn özgürlüğe ve demokrasiye bağlıhğına olan inancımdan geliyor. Niçin sessiz kaldı? Ecevit yanıtladı: "Ben kendi durumumu toplum için bir sorun durumuna getirmek istemedim. Bu hakkı kendimde göremedim. Ama CHP'nin ve bütün partilerin kapatüması beni aşan bir sorundu. Benim daha önce üstlenmiş olduğum görevler dolayısıyla birtakım manevi sorumluluklanm vardı ve susma hakkım yoktu. Beni aşan bir durumla karşı karşıyaydım. Kaldı ki CHP'ye ve bana yöneltilen hücumlar 52 Sayılı Bildirinin yasakladıgı türden hücumlardı. Onu da belirtme gereğini gördüm..." Ecevit'e sordum: "Zamaoında şöyle bir söylemi çıkmıştı, baita bu söylentiyi CHP çevreleri duyurmuştu: Genel Başkanlıklan 'aceleyle' istifa etmiştiaiz. Bir haber gelmiş, Demirel'in parti genel başkanlığını bırakacagı bildirilmiş. Siz de hemen CHP Genel Başkanlıgı'ndan istifa etmişsiniz?" Ecevit duraksamaksızın, "Hayır, bana böyle bir haber gelmedi" dedi: "Atatürk adıııa yapılanlar" Ecevit, 1981 başiarında Arayış' dergisini çıkarırken, Federal Almanya'nın ünlü "Der Spiegel" dergisinden bayan Mareike Spiess ' Hohnlholz Türkiye'ye gelmiş ve "Arayış" bürosunda Bülent Eeevit'le bir mülâkat yapmıştı. "Der Spiegef'de yayımlananbu rnülâkattan Milli Güvenlik Konseyi'nin rehatsız olduğu, Ankara Sıkıyönetim Komutanı'nca, 1981 nisanında, Ecevit'e bildirilmişti. Ecevit ilk hapislik dönemini tamamlayıp da çıkınca, "Der Spiegel", MareikeSiess Hohnlholz'u yeniden Ankara'ya gönderdi. Hohnholz'a bu kez dergisinden verilen görev, Ecevit'ten "Der Spiegel" için, mümkünse, bir yazı istemekti. Ancak, dergi, Ecevit'in bu yüzden başını derde sokmak, yeniden hapse girmesine neden olmak istemiyordu. Onun için, yazırun konusunu kendisine bırakmıştı. Isterse tarih veya sanat üzerine de bir yazı yazabilirdi. 'Başkanhk görevinin gereklerini yerine getirmem olanaksız' Ecevit'in genel bafkaniıktan istifa etâgini açıklayan 30 Ekim 1980 tsrihli istifa mektubn: "Bugün Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlıgı'ndan aynlmış bulunuyonım. Zorunlu olacağı anlaşüan bu aynlışt şimdi gerçekleştirmekte yarar gördüm. Bu dönemde, tüm parti çalışmaları yasaklandığı gibi, genel başkanhk görevinin gereklerini yerine getirebilmem de olanaksızdı. O nedenle, genel başkanlığı bırakmam, partide bir yönetim sorunu yaratmayacaktır. Parti çalışmalanna izin verilip kurultay toplanıncaya kadar geçecek süreyi, üyelerimizin, yeni genel başkan seÇimi üzerinde düşünerek değeriendirmeleri de böylece kolaylaşmış olacaktır. Cumhuriyet Halk Partisi, gücünü kisilerden değil, kurucusuyüce önder Atatürk'ün ilkelerinden, cumhuriyetle ve demokrasiyle bütünleşmiş tarihinden ve kendini hizmetine adadığı halktan alır. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlıgı'ndan aynldıktan sonra da A tatürk ilkeleri ışiğında, cumhuriyetin sürekliliği ve demokrasinin kökleşmesi için, Türk halkımn özgürlüğü ve mutluluğu için, ömrüm boyunca çahfmayı görevlerin en değerlisi bileceğim. Genel başkanlıktan aynlırken, Atatürk emanetinin bilincine varmış tüm Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlanma, düşünceleriyle ve oylarıyla Cumhuriyet Halk Partisi'ne destek olan yurttaşlanma ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeyıllarca kendilerini temsil onurunu bana vermiş bulunan Ankaralı ve Zonguldakh hemşerilerime şükranlanmı sunanm. Düşünce ve parti ayrımı gözetmeksizin büyük Türkulusuna barış ve özgürlük içinde mutluluklar, esenlikler, başanlar dilerim..." Bu istifa yazısının önce tümiine, sonra bazı paragraflanna yayın yasagı konuidu. Bir ara, Genelkunnay'dan Ecevit'e tekfon edilip, istenmeyen ptragraflan kendisiuin metinden çıkaraası istendi. Ecevit bu istegi kabnl etmedi. Onnn iizerine timiine yeaklen yayın yasagı koealdu. Ecevit'in genel başkanlıktan istifa mektubu ECEVİT 12 EyluJ sonraa kaldıfr cezaevinden bir ifade için savcılığa askeri arabayla getirilîrken... ne gıdemeyen, teşkılatı ile temas kuramayan, açıklama yapamayan bir genel başkan olarak sorumluluklarımı taşımaya devam edemezdim kanımca. ÜCÜIKÜSÜ. olup bitenier karsısında «.essiz kalamazdım. Oysa genel başkan kaldığım sürece benim konuşmam, yazmam yasaktı. Ama genel başkanhk sıfatım üstümden kaiknğı takdirde herhangi bir vatandaş ne kadar yazıp konuşuyorsa, ben de kendi anlayışıma göre o kadar yazıp konuşabilirdim. Nitekim, söyleşinin başiarında belirttiğim gibi, sonradan bunu sıkıyönetim komutanına söyledim. Bu görüşümde haklıymışını ki Hamzakoy dönüşü bize Etimesgut Havaalanı'nda tebliğ ettikleri yasaklann ben genei başkanlıktan aynldıktan sonra bana uygulanamayacağın! gördüler ve... 52 Sayılı Kararı çıkardılar..." duygu içinde de değilim. İnanırım ki. bedelini ödemeyi göze alanlar için. özgürlük her zaman, her koşul altında vardır... ... Özgürlük bol ve ucuzken bazı kimseler onu serbestçe, hatta savurganca harcarlar. Böyleleri gerçekte özgür kişiler olmayabilirler. Fakat özgürlüğün bedeli ne kadar yükselirse yükselsin o bedeli ödemeyi göze alanlar her koşul altında özgür olabilirler. Dört ay hapiste kalrrıak. bence. özgürlük için çok yüksek bir bedel deâildir..." Ve... Ozanca bir vurgulamayla sözlerini bitıriyordu: ""... Dışarda bir mahpus gibi yaşamaktansa. bir özgür insan olarak bir süre hapiste kalnıayı tercih ederim..." Hapisanenin kapiMnda da buna benzer cümlelerle veda ediyordu: Eklediği şuydu: " . . . L'lusça özgürlüğün bedelini ödemeye alışmamız gerekir..." Ecevit: Şimdi hapishaneden çıktım, ancak anlatım özgürlüğü ile bütünlenmeyen düşünce özgürlüğü eksik kalır. Aslında o da yetmez. Bu özgürlüğün geçerli örgütsel dayanakları ve kurumsal güvenceleri olmalıdır. Bunlar demokrasinin kesin koşullarıdır. Fakat Ecevit riski göze aldı ve Atatürk hakkında bir yazı yazmak istediğini söyledi. Atatürk'ün yüzüncü doğum yıldönümünün yeni geride bırakılmış olması. boyle bir yazı için uygun bir vesileydi. Dahası, Ecevit, böylece, 12 Eylül döneminde "Atatürk adına yapılanlar"la ilgili düşüncelerini de belirtebilecekti. Çünkü 12 Eylül döneminin, Türkiye'ye veya dünyaya vermek istediği "Atalürkçüfük" görüntüsü Ecevit'i rahatsız ediyordu. Üstelik, kendi görüşüne göre, Atatürk'ün yaptıklarının tam tersini yapan bir yönetimin "Atatürkçülük" iddiasında bulunması yüzünden, dünya gözünde, Atatürk'e gölge düşeceğini, Atatürk'ün yanlış tanıtılmış olacağını düşünüyor ve bunu Atatürk'e karşı büyük bir haksızhk sayıyordu. "Der Spiegel" görevlisi, bu yazıdan dolayı Ecevit'in başının derde girebileceğinden kaygı duydu. Ama Ecevit bunu göze aldığını, alması gerekıiğini söyledi... Ve bir milyona yakın sürümü olan "Der Spiegel"in 12 Vlart 1982 günlü sayısında, Bülent Ecevit'in, İngilizce olarak kaleme almış olduğu "Atatürk'ün Mirası ve Türk Demokrasisinin Hâli" başlıklı yazısının Almanca çevirisi yayımlandı. Makale, Ecevit'in askeri mahkeme salonundaki resimleriyle "süs"lenmişti. Ve m a h k f l m i v e t Ve... Beklendiği gibi oldu. Bu yazı dolayısıyla da Ecevit'in başı derde girdi. Bu makale ile ilgili dava. Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 2 Nolu Askeri Mahkemesi'nde, Ecevit'in Holİanda televizyonuna verdiği mülâkata ilişkin dava ile birleştirildi ve her ikisinden, Ecevit, toplam üç ay hapse mahkum oldu. Arayış dergisi lıa/ırlıgı Derin bir nefes aldı: '".^. ve o şekilde istifa ettikten sonra anlatım özgurlüğümıı korumak; o yoldan demokrasiyi olabildiğince kunarmak ve toplum sorunlannın sağlıklı biçimde çözümüne katkıda bulunmak uzere bir dergi çıkarma, 'Arayış' dergisini çıkarma hazırlığı içine girdinı. Pek çok üni\ersiteöğretim üyesiyle temas kurdum; yararlı görüşmelerimizoldu. Fakat birçoğu katılmak istemediler. Ancak, bazı üniversite üyelerinin de yer aldığı küçük bir çekirdek kadro çok değerli katkılarda bulundu 'Arayış'a... Kısacası, genel başkanlıktan istifa etmeseydinı hiçbir işlev yapamayacaktım. Ama istifa ettikten sonra hiç değilse birkaç ay bazı işlevlerimi sürdürebildim. Daha önce, istifamın metnini örgüte yaymak istemiştim; fakat bu konuda bana yardımcı olabileceklerin coğundan gereken yardımı görememiştim. Dolayısıyia benim istifa mektubumu bile duyuramamıştım. Aslında yayımlanması zaten yasaklanmsstı. İstifam MGK Genel Sekreterliğinin bir açıklaması ile duyuruldu. Hiçbir aerckçe belirtilmeksizin. Öylesine sessiz durumda bırakılmaya razı olanıazdım. Hiçbir etkisi ve yetkisi kalmamış 'genel başkan'lık sıfatım uzerimde bir süre daha taşımak uğruna, köşemde sessiz beklemek yerine. mücadelemi sürdürebilmek için genel başkanhk'an kendi irademle avnimavı ter'cih ettim..."......^ Ve tahliye 2 Şubat 1982 günü tahliye olduktan sonra. " . . . Hapsedilmekle ben bir şe> yitirnıiş değilim. Hapsedilmemden kimin ne kazandığını da bilmi\orum..." diyecekti. Ozan doğası, siyasal gerçeklerle yine kaynaşmıştı. Geleceğe umutla bakıyordu: "Halkın özgürlük ve demokrasi istenci, kayaları delen ince otlar gibi, îünı engelleri aşarak yüzeye barış içinde çıkacakiır..." dedi. . Kısa denıeande inançlarını, özgürlüğün o günkü koşullarını irdeledi: "... Şimdi hapisaneden çtkıını. \e var ki, antaiıın özgürlüğüm sınırlı kaldıkça benim için her yer hapisanedir. Gerçi kendi kafaının içinde her zaman özgürce düşünebilirim; fakat anlaıım özgürlüğüyle bütüntennıeyen dtişünce özgürlüğü eksik kaiır ve toplumsal işlevini yerine getiremez. İnsanı başka yaraııklardan ayıran, düşünme ve anlatım yeieneğidir. Onıın için ben düşünce ve anlaıım özRurlu^ünün sınırlanmasım insanlığa aykın ve güna/ı sayarım. İnsanltğın sorunlanna insanca çözümler, düşünce ve anlatım özgürlüğüyle bulunur. Bu özgürlük otmadan ne toplum ilerleyebılir ne de çoğunluğun sömürülmesi ve horlanması önlenebilir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear