23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER derlerden Süleyman Demirel, Bulent Ecevit, Necmettin Erbakan, Alpaslan Turkeş'in siyasal nitelikli gezilere çıktıklarını söyleyerek feryat ediyor: "Herkes kendi partisini kurdu. Cumhuriyet Başsavcılığı bu konuda pasif kaldı. Arbk bu yasaklann Türkiye'de yürürneyeceği açık. Eger yasalarda bu hükumler varsa uygulayın, yoksa kaldırrn'd). Aynı Komisyonun sozcüsu Prof. Dr. Şener Akyol ise seçimden çıkan Meclis kompozisyonunun alabora olması karşısındaki şaşkınlığı dile getiriyor: "Biz anayasayı haariarken baraj sistemi de koyduk. Bu durumda iki büyük partinin yaşa>acagı gözönüne alındı. Bizim nereden aklımıza gelirdi bu kadar anormal biçimde partilerin fesholunacağı"(2). Biz bu konudaki düşüncelerimizi şimdi söylemiyoruz. Soylediklerimiz, soyleyeceklerimiz, inançlanmız, demokratik, özgürlükçü Türk toplumu özlemimize ilişkin düşüncelerimizdir. Onun için bir gerçeği, bir kez daha altını çizerek, vurgulayarak yineleyelim: Yılların oturmuşluğu içindeki siyasal yapı, siyasal gerçek öyle bir kaç yasa maddesiyle değişmez; siyasal, toplumsal, ekonomik yapıya ilişkin kararlar, uygulamalar geniş bir dünya görüşüne, demokrasi kültürüne, demokrasiler tarihindeki oluşumları çok iyi bilmeyi ve bütün bunlarla ilgili engin deneyimlere sahip olmayı gerektirir. Yoksa sonunda insan teryat eder ve yine insan, sonunda ortaya çıkan durumları "anormal" saymak gibi yeni yanılgılara düşer. Gerçekte "anonnal" olan bugünkü siyasal ortam değil, bu siyasal ortama neden olan yönlendirmeler, kararlar ve yasa hükümleridir. Bizim için önemli olan yasaklı siyasal önderlerin kişilikleri değildir. Bu önderleri sevenler de vardır, sevmeyenler de. Onlarla, onlann dönemleriyle ilgili uygulamalarla, onlann düşünceleriyle ilgili görüşlerimiz kitap sayfalarında, gazete koleksiyonlarında sakhdır. Zamanı gelince yine söyler, yine yazarız. Fakat insanlan doğal mahkemelerinde, o mahkemelerin yargıçlan onünde yargılamadan, suçluluğunu kesinleştirmeden siyasal kararlarla ve >asa hükümleriyle sonuna dek susturamazsınız. Siyasal yapıyı isteğinize göre duzenleyemez, kimilerine seçilme hakkını verirken, kimilerini seçim dışı bırakamaz, yasaklılar, vetolular topluluğu yaratamazsınız. Uzun uzun tartışmaya gerek yok, zaten Türkiye'de yöneliş bir erken genel seçime doğrudur. Ama bundan önce "anormal" likleri hem Anayasa'dan, hem yasalardan çıkarmak, herkesi siyasal örgütleşmede, seçimde hak sahibi durumuna getirmek gerekir. Öncelikle üzerinde durulması gereken, Anayasanın siyasal haklarla ilgili maddeleri, seçim ve siyasal partiler yasalarındaki "anonnaTliklerin giderilmesi olmalıdır. İnatiaşmadan, serinkanlılıkla, geçmiş deneyimlere, siyasal birikime onem vererek, sorun çözüme ulaştınlmalıdır. Yoksa bunlar yapılmadan gidilecek bir genel seçim varolan "anormal'' liklere yeni anormallikler eklemekten öteye gidemez. Ülkenin, toplumun siyasal yapısına, bu yapının doğal gereklerine uygunluk yaratacak böylesine bir yöneliş 1982 Anayasasını yaratanlar için bir eksiklik, bir kusur da olmaz. Çunkü hatayı kabul etmek, hatadan dönmek de bir erdemdir. Üstelik oyun, kuralları içinde oynanmadıkça tartışma sona ermevecektir. (1) Milliyel. 10 Mayıs 1986, s. 9. (2) Cumhuriyet, 10 Mayıs 1986. s. 9. 21 MA YIS 1986 Öncelikle üzehnde durulması gereken, anayasanın siyasal haklarla ilgili maddeleri, seçim ve siyasal partiler yasalarındaki "anormal"liklerin giderilmesi olmalıdır. Inatlaşmadan, serinkanlılıkla, geçmiş deneyimlere, siyasal birikime önem vererek, sorun çözüme ulaştınlmalıdır. Yoksa bunlar yapılmadan gidilecek bir genel seçim varolan "anormaV'liklere yeni anormallikler eklemekten öteye gidemez. Prof. Dr. SUNA KİLİ Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Toplumlardakı tartışmaların siyasal, ekonomik, toplumsal çeşitli nedenleri vardır. Bu nedenleri ortadan kaldırmadıkça tartışmaları bütünüyle önlemek olanak dışıdır. Zaten tartışma olmayan bir toplum da yoktur, olamaz; tartışmasız bir toplum düşlemek insanlan kukla ya da robottan ibaret varüklar gibi görmek demektir. Kurgubilim fılmlerindeki surekli bağımlı, buyruğa göre hareket eden robot topluluklar bile sonunda yaratıcılanna başkaldırmakta, onjarın düşlediği dar dünyayı kendileriyle birlikte yok etmektedir. Konumuz kuklalar ya da robotlar topluluğu olmadığına göre, bu gerçeği de bilerek tartışmayı, düşünce çatışmasıru insan doğasının, demokratik duşüncenin olağan belirtileri olarak görmek, bundan urkmemek gerekir. Uzunca bir suskunluk, ürkeklik döneminden sonra ülkemizde siyasal tartışmalar giderek yoğunluk kazanmaya başlamıştır; tartışmalar zamanla daha da artacak gibidir. Bu tartışma ortamında üzerinde artık ciddiyetle durulması gereken iki oğe vardır. Bunlardan biri yasaklı siyasal onderler, obüru de önce Meclis dışında bırakılan, fakat şimdilerde, bazıları siyasal yaşamdan silinip giderken, Mecliste boy gösteren siyasal partiler ve yeni oluşumlardır. DÜŞLENEN StYASAL YAPI VE SİYASAL GERÇEK İki oğe de Anayasa'daki ve genel seçim öncesı siyasal kararların yasaklarından doğmuştur. Her iki öğe, daha doğrusu siya Hatadan Dönmenin Zaıııam PENCERE I Hürriyet gazetesinin (18 Mayıs 1986) ilk sayfesının göbeğinde bir başlık göze çarpıyordu: "Tmnsferin Jet Tevflk'il.." Eski HP milletvekili "Jet Tevfflr" persembe günü DYP'de iken cuma günü HDP'ye geçmiş, iki günde iki parti değiştirdikten sonra ortadan kaybolmuştu. Gazeteciler, bu konuda sayın milletvekilinin hanımına basvurmuşlar, iki günde iki parti değiştirmenin anlamını ve nedenini sormuşlardı. Hanım şaşmıştı ve sormuştu: "Bir mahzur mu var?.." * Sanınm bugün yaşadıklanmızın anlamını ancak ilerde yaşayacaklanmızla anlayabileceğiz. Gazetelerde günlerdir "mebus pazan" üzerine çeşitlemeler sergileniyor. Parlamentoda bir günde partiler yok oluyor, bir gecede partiler kuruluyor. Bir saatte iktidar partisinin sarvdalye sayısı bereketleniyor. Koltuk pazarlıklan artık kör kör parmağım gözüne yapılıyor. Kotü kokuların dumanlan demokratik rejimin genzini yakıyor Ne muhatefet, iktidar partisini frenleyebilecek konumda; ne de iktidar partisi kendi içinde bir özetestiri mekanizması kurabilecek sağduyuya sahip... Parlamento ile seçmen arasındaki uçurum, iki buçuk yitda daha da derinleşti. 12 Eylül'den sonra güdümlü bir seçimle iktidar koltuğuna oturan ANAP toz dumandan ferman okunmaz iken neler yapıyor? Hangi "icraatın içinden" çıkıyor? • Türkiye'nin topraklarını yabancılara satmak için gerekli yasalar çıkanlıyor; kamu arazileri ve gayri menkulleri özel holdinglere açılıyor; Türkiye'nin ulusal sigara Tekel'i yıkılıyor, 50 milyonluk k? pazar, yabancı tekellerle yerti aracıların eline veriliyor; KİT'lerin yakın holdingtere devreditmesi için kararlar alh nıyor. Bir yanda "mebus pazan", öte yanda ulusal Tekel'in yıkımı zamanlama bakımından aynı günlerde "iş b/ör/cnerin "icraatT oluyor. Bu başdöndürücü gidisat içinde hızlı borçlanma sürecinin ivmesi artıyor. Türkiye'nin 1980'de 133 milyar dolar olan dtş borcu beş yılda 26 milyar dolara yükseliyor; bu sayrya dış borç faizlerini de katarsanız 30 milyar dolan aşıyor dış borcumuz... Ülkemizin ulusal getiri 50 milyar dolardır. Kişi başına ulusal getir 1000 dolardır. Demek ki ulusal gelirimizin beşte üçü kadar dışarıya borçlanmış bulunuyoruz. Ulusal gelirimizle dış borç toplamı oranı olan 3/5'i, dünyanın en borçlu ulkeleri olarak ün yapmış Güney Amerika devletleriyle karşılaştırdığımızda ortaya ilginç ve çarpıcı bir sonuç çıkmaktadır. Arjarrtin'in borcu 48 milyar dolar, ulusal geliri 82 milyar dolardır. Bu sayılar, öteki borçlu ülkelerde aynı sırayla şöyiedir: Şili 21/28, Peru 14/30, Brezilya 99/212, Meksika 977225, Nijerya 20/74, Kolombiya 13/5&.. Görüldüğü gibi borç tuzağına girmiş ülkeler çoğunlukla diktatörlükler, askeri ve antidemokratik rejimleıie yönetilen devletlerdir. Türkiye'nin içine ttildiği borç tuzağı, 12 Eytül 1980 darbesinden sonraki beş yılda iki katından daha çok derinleşmiştir; 1988'e kadar bu tuzak büyüyecektir. * öyle görünüyor ki, 12 Eylül ile iktidara geçen ANAP üst yönetimi "tarihsel işfev"\n\ yerine getirmiş, Türkiye'yi yabancı mali çevrelere daha çok bağlamıştır. Yabancılara toprak, yabancılara serbest bötge, yabancılara sigara pazan, yabancılara ucuz emek, yabancılara her türlü girişim imtiyazı, yabancılara borçlanma, yabancılara gayri menkul, yabancılara grevsiz iş alanı, yabancılara açık pazar... Bütün bunlar Türk insanının kendi kendisine yabancılastırıldığı bir büyük TV propagandası altında yapılıyor, millet yerine ümmet bilinci yurttaşımıza aşılanıyor... Ve 30 milyar dolar borçlu bir "açıkpazar" ülkesinde kurulan "mebus pazan" ister istemez insanın aklına şairin ünlü sorusunu getiriyor: Hayr umulur mu böyle gecenin seherinden?.. sal gerçek, kaynağını nereden alırsa alsın zorlamaların, isteğe göre siyasal bir yapı yaratma diişüncesinin sonucudur. 1982 Anayasası ve yasayı çıkaran organlar bir dizi yasaklar ve sınırlamalar getirmiştir. Bu yasaklama ve sınırlamaların zor yöntemleriyle kısa bir sure işlediği görülmüş, bu göruntünün surüp gideceği var sayılmıştır. Fakat demokratikleşme ortamına girildikçe, bu ortama özgü kurallar işlemeye, sivilleşme yaygınlaşmaya başladıkça, ilk baştaki yanlış tanı (teşhis)lardan ve kararlardan doğan sakıncalar ortaya çıkmıştır. 1982 Anayasası'ru hazırlayan Danışma Meclisi Anayasa Komisyonu'nun başkan yardımcısı, Prof. Aldıkaçtfnın ayrılmasından sonra da başkanı Prof. Dr. Kemal Dal, yasaklı siyasal on EVET/HAYIR • Çıkar Kapısı Arayanlari.. 1983 genel seçimi gerçek bir seçim miydi? önce bunu betirlemeli... Değildi! Nedeni ortada: Kimi partiler veto edildi, veto edilmeyen partilerin adayları biie süzgeçten geçirildi, Konsey birçcğurnın adaylığını kabul etmedi. Sonuçta beş kişilik Konsey'ce be, ğenilen adayiar ortaya çıktı. Bunlar da kolaylıkla milletvekili seçilv. diler!.. . "• Anımsayalım, Sosyal Demokrasi Partisi ile Doğru Yol Partisi seçimlere sokulmadı. Bu partilerin kurucu üyelerinin pek çoğu, en başta Erdal Inönü, veto edildiler. Büyuk Türkiye Partisi daha ortaya çıkmadan kapatıldı. Ancak uç partiye, Ulusu hükümetinin Başbakan Yardımcısı Turgut özal'ın kurduğu Anavatan; Ulusu hükümetinin Başbakanlık Müsteşan Necdet Calp'ın kurduğu Halkçi; eski • Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Turgut Sunalp'm başkan•^ lığıni yaptığı ve kurucuları arasında 12 Eyiül hükümetinin birçok <bakanının yer aldığı Milliyetçi Demokrasi partilerine seçimlere ka'»tlma "izni" verildi. .' Devletin yüce makamları MDP'den yana göründü, ama ANAP'a . da pek karşı çıkılmadı. Bu partilerin kimi adayları da veto edildi, ama en çok veto alan Halkçı Parti oldu. Bu partiler aday gösterdikleri kişilerin yerine çabucak yeni adaylar bulmak zorunda kal.jdılar. 83 milletvekili seçimlerine, bu üç parti onaylanmış ve hızla aranıp bulunmuş kişileri listelerine alarak katılmak zorunda kaldı. SODEP ve Doğru Yol gibi, eski büyük partilerin mirasçısı sayılan . güçlü partiler ve bu partilerin adayları bir yana itildi. Sonra seçimler yapıldı. Kimileri hiç oy vermedi. Kime versin? Hepsi onaylanmış kimseler!.. Hemen çoğu kamuoyunda bilinme"yen adlar!.. Hiçbir politik deneyimden geçmemış kişiler!.. Yine de sola açık seçmenler Halkçı Parti'de oylarını toplamakta yarar gördüler. Boylece Halkçı Parti Meclise 117 temsilci göndermeyi ba' şardı. Bu 117 kişinin saygıdeğer kişileri de vardı, ama çoğunlukla " HP milletvekilleri politikada hiçbir sınav vermemiş kimselerdi. İşler boyle gitmeyecekti etbet. Türk politika dünyası bir iki yılda yerli yerine oturacaktı. Yasaklanmış liderier sürgit suskun kalma.yacaktı. Onlar şimdilik susturulsa da yerterini güvendikleri kişiler alacaktı. 1983 seçimini izteyen aylarda Mecliste tam bir suskun. luk, daha doğrusu yılgınlık vardı. Bir tek ilginç değişim, MDP yerine ANAP'ın iktidar olması, üst makamların desteklediği, iktidar olmaya koşullandırılmış MDP'nin ise Meclisin üçüncü partisi halin^de kalmasıydı. Yavaş yavaş Halkçı Parti içinde gerçekten halktan yana, emekten yana, eski CHP çizgısinden yana milletvekilleri belirmeye başladı. Boyun eğmek, susmak, yılmak süreleri geçmiş© karıştı, demokrasiye dönüş aşamasında yürekli atılımlar yapan genç politikacılar öne çıktı. Derken SODEP kuruldu Yerel seçimlerde Halkçı Parti'yi büyük oy farkıyla geçti. Muhalefetin birinci gücü oluverdi. inonü ve Gürkan'ın liderliğinde sosyal demokrat eğilimde olduklarını söyleyen iki parti birleşme kararı aldı ve SHP kuruldu. Beş attı ay içinde SHP gelişti, ilçeler, iller kongrelerini yaptı, seçimler yoluyla yeni yoneticiler işbaşına geçti. Yakın günlerde Kurultay, SHP'nin yeni yoneticilerini seçecek. SHP tabandan kurulmuş, oluşmuş bir siyasal parti, belki de demokratik bıçimde ortaya çıkan ilk parti olarak siyasal yelpazede yerini alacak. İlk genel seçimlerde de yüzde kırkın üstünde bir oy gücüne sahip olduğunu gosterecek... Bu arada huzursuzluklar başladı. Başlayacağı da belliydi, çunkü Mecliste sayılan 80'e düşmüş, önce HP'li, daha sonra SHP'li milletvekillerinin çoğu gelecek seçimde bir daha milletvekilliği sandaryesine kavuşamayacakJannı biliyortardı. Ne yapmalı da bu yerier korunabilsin? Onseçimlerde tüm parti üyeleri oy verecek... Elbette ki onaylanmış aday olarak rakipsiz biçimde milletvekili seçilenlerin çoğu ilk elemede eriyip gidecekler... öyleyse ne yapmalı? Kuruttay'dan sonra ortaya çıkacak merkez karar organında çoğunluğu elde tutmalı!.. MKYK'de en az yırmı yer, Meclis grubunun üyelerine ayrılmalı! Atamayla seçilenler sanıyorlar kı, tepeden ınme atamalarla SHP yönetimini de ellerinde tutabilecekler! Dergilerde, gazetelerde haberler çıkıyor, MKYK'de milletvekillerine en az yirmi yer ayrılmazsa SHP'den kopacaklarmış! Bu tür bencil hesaplar ardında koşanların partilerine yarardan çok zarar getireceği ortadadır. Kopan kopsun, gıden gıtsin, bundan SHP hiçbir şey yitirmez, olsa olsa daha da güçlenir. En şaştığım da, bu kopan eski HP'lilerin kendilerine Ecevit'in DSP'sinde yer bulmayı umut etmeleridir! DSP'nin, 83 seçimiyle Meclise girenlerin "meşru"luğunu tartıştığını hep biliyoruz. HP'yi, SODEP'i bu yüzden ağırca eleştiren DSP'nin, SHP'den kopacak kişileri bağrına basması epey garip olmayacak mı? Evet, Türk siyasal yaşamında ilginç olaylar göreceğiz, görüyoruz. Bu karmaşadan kurtulmanın, Türk ulusunu gerçek temsilcilerine kavuşturmanın, siyasal partilere belirii düşünce ve görüş çerçevesinde birer kişilik kazandırmanın tek yolu, en kısa sürede bir erken seçime gidilmesidir. Vetosuz, önlemsiz, koşulsuz, tam demokratik bir seçime... Esim TT T y /'',','• AKBAL Rdan'dan taptaze bir yenilik: JFi4a^#3tayoıxöz Fidan Mayonez bünerH bir ev hammının eHnden çıkrruşçasına taze, lezzetli, sağhkb... Her kavanozu, aynı tadı. aynı tazefig bulabilmeniz için, mühürlenmiş Özenle hazırlachğjnız salatalannıza, soguk etlerinize, bahklannıza ve sariclviçlerinjze Fidan Mayonez'in doyumsuz iaptaze Iszzetini katm, kendinize ve konuklannıza ziyafetler hazırlayın... Hem de anında! Çok değerli hocamız Doç. Dr. ÜNSAL YÜCEEİ yitirdik. Acımız sonsuzdur. İ.Ü. EDEBÎYAT FAKÜLTESİ SANAT TARtHİ BÖLÜMÜ ÖĞRENCİLERİ VAKKO'DAN BAYANLARA... Telefonlarımız değişti. Ulkenın en uygar ve seçkin çal şma ortamlarırdar oır.nce VaKKO Viağazaları Butık Daırelerı nde çalışarak sız de aılesme ve çevresme yararlı olan moderr goruşlu Turk kadınıarna katılaoılırsmız (Varsın ış tecrubenız olmasın Daha o r c e başka btr yerde çalşmamanz bızım ıçın tercıi nedenıaır) Bir Kaaın olaraK kendme saygı ve guven duyan ve ozeilikle moca ve gıyın konusuyla ılgılener bayanlan 23 Mayıs Cuma gunu saat 14 OC18 OG arasında Vakko, Beyoğlu. VakkO'An^ara ve Vakkc/lzmır Mağazalarında bekhyoruz 3040 yaşlarındaki HALDUN TANER'in Hastalandığı ilk anlarda derhal eve koşan, ilk teşhisi koyan, benim de mensubu bulunduğum İSTANBUL GÖGÜS KALB VE DAMAR CERRAHtSt MERKEZİ'ne acilen kaldınlmasında bana yardımcı olan PROF. MÜMTAZ SOYSAL Dr. AKGÜN SAYMAN'a, yogun bakım ünitesine alındıgı andan itibaren tıbbi sonımluluğunu ve bakımını üsdenip gece gündüz her an yardımına kosan anayasanın P (N Müdürivet: 13128 44(5hat) Rezervasv on: 13128 4950 13128 5152 Saygıyla duyurulur. Dr. AYHAN CANER'e, yatüğı sürece ilgisinı esirgemeyen Dr. BİRSEN ERSEK'e, As. Dr. DURSUN ÜNAL'a, son anlannda tüm gerekli tıbbi müdahaleleri yapan Dr. FÎKRET MAÇİN'e, As. Dr. EYÜP A,NGIya yoğun bakım Onitesinin hernşirelerine, teknisyenlerine ve personeline, acımı paylaşan başta Başhekim Dr. ATİLLA ŞAMİLGİL olmak üzere, doktorlara, eczacılara, psikologlara, sagkk memuru ve hemsirelere, idari memurlara ve diğer hastane görevlilerıne teşekkür ederim. DAĞITIM İstanbul: Cemmay, Say, Özgür; Ankara: Yazın, İzmir: Datic, Altay./Bilge ve Cumhuriyet zın Kitap Kulüpleri VoÂAe Çok değerli hocamız, eniştemiz Doç. Dr. ÜNSAL YÜCEL'i Dr. ERDAL ATABEK Hastalanru kabule başlamıştır. Bahariye Cad. 96/3 Kadıköy Tel.: 358 23 22336 04 49 DEMET TANER yitirdik. Acımız sonsuzdur. SİMGE MEHMET SARAÇ İŞ DEĞİŞİKLİĞİNDEN DOLAYI SATILIK DOLU, ORİJÎNAL, BETAMAX VİDEO KASETLER Tel: 144 48 16 (10.00 17.00 arası)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear