Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
2 MAYIS 1986 CUMHURÎYET/13 'Zincirler çözülünce bir tuhaf oldum' Akrostiş yazmaya karar verdiğimde, birdenbire zamanin niteliği değişti. Sanki vapun, trenc, uçaga yeti$mek zorundaydım. Tamânla yanşmak gerekiyordu. Gccclcr boyu her tümcenin sondan ikinci kelimcsinin başına akrostiş yöntemiyte soylemek istecügnn sözlcrin gcrektirdiği harfleri koymak için bir çabaya girişmiştim. Ziverbcy köskünfln hücresinde de dışardaki yaşanun akrep ve yelkovanı donmeye ba$lanu$tı. Çoğumuzun yaşantısı nasüdır: Geç kalryorum.. Vakit kalmadı.. Zamanım yok.. Acelc etsene.. Kıpırda biraz.. Kadıköy vapuruna yetişmek için koşan yolcuya, ya da köşeyazısuu gazeteye yetiştinnek için gerilime düşen yazara donmuştflm. Filmlerdeki kürek mahkumları gibi, sakalları uzamış, kafa tıraşk şakır şukur prangalıydınu. Yatakta boğuşma Rahmetli Yusuf Ziya, haftada bir yazı yazardı; ama çok uğraşırdı, çok emek verirdi. Bir gfln demişti ki: "Ilhan, yazdığım yazı, yazabileceğim en iyi yaadır; yoksa yayunlamam.." Akbaba'nın kapaguu çizenlere konu da verirdi Yusuf Ziya; anlatüğına görc, kalemi kflgıdı geceleyin basucunda dunırdu; bir espri akJına geldi mi hemen not ederdi. "Not etnezsen, uataran, oçar gkter..." Kolay mı bulursunuz konulan? "Kimi zaman esin (ilham) pcrisi kendiliğinden gelir, teslim ohır, kimi zaman boğuşmaya başlanz, ben onun ırzına geçerim." Ziverbcy köşkünün odasında, USA markalı yatağın içinde ba$Udım yanyla bogupsaya... Anladım ki akrostiş yazmak kolay değümiş... Hem yazı tutarlı olacak, hem suçianmı itiraf ediyormuşum havası vereceğim, hem kantann topuzunu kaçırmayacağım, hem köşk erkânına begendireceğün, hem akrostisleri yerleştireceğim.. Üstelik telif bakkı da yok. Ne var ki şimdi telif hakkı da doğdu; çünkü yazılanm Tercuman gazetesinde yayımlandı. lsterim telif hakkunı... Ziverbey Köşkü'nde geceler ve gundüzler boyu bu olayı düşündüm. işkence tezgâhında feryat eden genç sesleri duydukça yüreğim yandı. Sanki kızgın bir demirle etleri dağlamyordu, ama önemli olan bu değildir. Falaka ve tekme izleri geçer, elektrik şoklan unutulur da, işkencenin insan yüreğine vurduğu damga silinmez. tşkenceyi yapanlarla işkenceden geçenlerin çoğaldığı bir toplumda ruhlan kinden, düşmanlıktan, nefretten anndırabilmek çok, ama çok zor bir iştir. 12 Mart'tan Bir Kesit... Ilhan Selçuk Açıklıyor [verbey işkü... Nasıl yapıldh nasıl belgelendi? 12 MAKT aJıYI ALAKI [âbölüm 1 OBir gün llhami Soysal, Orhan Kabibay ve ben| masada buluştuk... Kabibay içinde yaşadığımızortamın resmini çizdi... Beraber AfatLjrkçu ça^daş Türxıye ıçır çaHşacağrmıza . Içımızdekı yazısı ıtiraflarla bayrak v «iUh adma y*kın ve lüzumlu 9*11 yordu Arcak amaçta Tercüman'ın yayımladığı işkence belgeleri Tercuman gazetesi 1718 Nisan 1986 tarihinde "12 Mart Cuntaları" dizisi içinde Ilhan Selçuk'un 12 Mart döneminde Ziverbey KOşku'nde baskı altmda alınan ifadelerini yayımladı. tlhan Selçuk bu ifadelerinin içine 'akrostiş' yöntemiyte baskı altında olduğunu beUrten cümleler koymuştu, 'Akrostiş' her cümlenin sondan ikinci kelimesinin bırinci harfınin alt alta okunmasından oluşuyor. Aşağtda Tercuman gazetesinde aynen yayımlanan bu ifadeleri ve tlhan Selçuk'un 'akrostiş'le yazdığı cümleler i bulacaksımz... Korku?.. Ertesi günü el yazılı ifadelerimi aşağrya indirdiler. O günden sonra köşkte birden bana karşı hava değişti. Çünkü arük "teslim" olmuştum. Şimdi sorulabilir: Köşkteki havanın değiştiğini nereden biliyorsun? Bu yazı dizisinde iki eksen var. Birisi belgeleri konuşturmaktan geçiyor ki, yazının temeli budur. İkinci eksen benim o gunlere ilişkin gözlemlerim, duygulanm, düşüncelerimdir. Belgeler yaıulmaz; kişi, düşüncelerinde, gözlemlerinde yanıJabilir. Her zaman bu payı alçak gönüllülük içinde tanımak gerekir. Köşkte yaşadığım günlere dönük gözlemlerim doğru mudur? Ben ve benim gibi o köşkte tezgâhtan geçmiş olanlann ortak gözlemleri, ellerimize ayaklarımıza vurulan zincir kadar; köşkün kapılan, duvarlan, merdivenleri kadar somuttur. Ancak kimi olayları gereğinden çok büyütmüş olabilirim; kimi olaylan gereğinden çok küçttltüp azımsayarak yazmış bulunabilirim. Insan denilen yaratık kendisine karşı ne kadar yansız olmaya çahşsa, bir ölçüye kadar bu işi başarabilir. Sözgelimi kendi kendime soruyorum: Köşkte korktun mu? Yanıthyorum: Korlcmaz olur musun!.. Korku insana özgü bir şeydir. Sen de İşkence var neğin amacı, nereye gideceği belli olmayan oluşmalar ortasında, memleketin belli başlı sorunlannı iştemek üzerineydi. Ahmet Kefenci, Raif Ertem, Cengiz Ballıkaya bu konuda çalışma şartlarmt yaratacaklardı. Millî petrolden tarım ürünlerine kadar her konuda akademik koşuHaria çalışılacaktı. Aydınlar, Türkiye'nin yeni bir döneme girmekte bulunulduğunu hissediyor, ortadaki boşluktan endtşe ediyorlardı. Ne var ki derneğin Kuruluşla bitişi aynı anda noktalanmış oldu. Beklenen 12 Mart gelince, zaten tartışılacak bir cthet kalmamıştı. Devrimci Dayantşma Derneğl'nin 12 Mart'tan önce veya sonra hiçbir Işlem ve evteml olmamıştır. Bir gecelik bir olay olup, kadük bir var* Itfla sahiptir. Atatürkçü ideoloji konusunda örgütlenme çalışmaları, yukarıda antatttfltm kadardır. 12 Mart'tan sonra bu konuda hiçbir girişim yapmadım. Bir şey de tasarlamadım. Sorgucu havaya nasıl girer? Karşısında oturan sanığa başlangıçta kayıtsızdır. Gerçekte bir memurdur, o bir dar gelirlidir. Pek tatlı değildir hayatı, sorunlan vardır. Ailede, çevresinde, mesleğinde hepimiz gibi dertleri eksik değildir. Üstelik çok zor bir görevdedir. Başına her an bir bela gelebilir. Sorgu surdükçe ısınmaya başlar. Işkenceye doğru tırmanan patikada ruhu artık dağ keçisi gibi sıçramaktadır... kuşkusuz korktun, ürktün, kimi zaman ürküye (partik) bile kapıldın. önemli olan korkuyu yenebilmektir. Ziverbey Köşkü'nde karşımdakiJerden değü, en çok kendimden korktum. Ya çözülürsem? Ya kişiliğime yakışmayan bir davranışa kayarsam? Ya paçavralaşırsam? Ya gerçekten teslim olursam? Soruların çengeli akİıma takıldıkça yüreğim sıkıştı. Gerçi her tiirlü korkunun insana yakıştığım insan olan anlar. önemli olan kişinin hırslannı, tutkulanm, korkularuıı, hatta korkusuzluklannı aklının eleğinden geçirebilmesidir. Şimdi düşünüyorum da Ziverbey işkence köşküne yirmi yaşında düşsem, ya tam teslim olurdum ya da ölümcul bir direnmenin savaşırrunda sonuna kadar giderdim. Kuşkusuz bu ikilem ortasında yok olup giden genç insan pek çok... Benim talihim, hayatın yasalarını kavrayabildiğim bir yaşta işkencenin tuzağına düşmemdir. Hem kendiml, hem karşırhdakileri dengeleyip yönlendirendirebilmek, işkenceyi bir düzeyde tutabilmek, sorgucuyla ilişkilerimi hem onun hem benim kabul edebileceğimiz bir çizgide sürdürebilmek, toy bir insanın yapabileceği şey değildir. Ziverbey Köşkü'nde geceler ve günauzier boyu bu olayı düşündüm; işkence tezgâhında feryat eden genç sesleri duydukça yüreğim yandı. Sanki luzgın bir demirle etleri dağlanıyordu, ama önemli olan bu değildir. Falaka ve tekme izleri geçer, elektrik şoklan unutulur da işkencenin insanın yüreğine vurduğu darnga silinmez; işkenceyi yapanlarla işkenceden geçenlerin çoğaldığı bir toplumda, ruhlan kinden, düşmanlıktan, nefretten arındırabilmek, çok, ama çok zor bir iştir. t şlemek Ş artlannı K oşullarla E ndişe N oktalanmış Cihet E ylemi V arlığa A nlattığım m Nisan 1986 tarihtt Tercuman Gazetesi'nm (tlhan Selçuk'un ifadeleriarasmda 5. tayfasmda tlhan Selçuk'un ifadderL) yöntemiyle yerUstirdiği cümleler. NOT: Tercuman Gazetesi tlhan Selçuk'un ifadesinin bazı kısımlannı çıkardığı için "var" kelimesinin son harfi eksik kalmıştır. /Zfton Selçuk 1972 de "Tanzimat Kafaa" davan duntşmasmda Rolüne "konsantre" olabiimesi için bir ruh hazırlığına gereksinmesi yok mu? Var kuşkusuz... cirlerımin halkaları taşıyordu. Biraz da çocukluğumda okuduğum roman kahramanları gibi görüyordum kendimi. Behey Ilhan Selçuk! Kont Monte Kristo musun? Yoksa Sefıller'deki Jan Valjan rrusın? Filmlerde gördüğümUz kürek mahkumlan gibi sakallar uzamış, kafa tıraşh, şakır da şukur prangahsın... Havaya girmek... Zincirler çıkanlmca biraz bozuldum; tuhaf bir duyguya kapıldım; Havaya nasıl girilir? beni artık gözetiyorlardı. 1yi bir kahvaltı sunmak ne demekti? Düşünehm: Bu da yetmedi. Karşısında oturan sanığa karşı başlangıçta kayıtsızdır sorgucu; Soğuk bir ikindi vakti yüzbaşı emir verdi; o güne kadar görmedigerçekte bir memurdur o, bir dar gelirlidir. Pek tatlı değildir haya ğim iyi yüzlü bir çavuş sobayı yakmaya geldi. tı, sorunlan vardır; ailede, çevresinde, mesleğinde hepimiz gibi dertGerçi ben yataktaydım, üstümde battaniye vardı; ama, hava soleri eksik değildir. Üstelik çok zor bir görevdedir; başına her an bir ğuktu. Kasımın ilk günleriydi sanırun. Çavuş sobayı yakmak için bela gelebilir. llk dakikalarda gözleri bağlı sanığı seyretmektedir. odun getirdi. tçinde bir öfke, ya vardır, ya yoktur. Ama sorgu surdükçe ısınmaNe var ki, uğraşıyor, uğraşıyor, yakamıyor. ya başlar. Işkenceye doğru tırmanan patikada ruhu artık dağ keçisi Soba, tütmeye başladı. gibi sıçramaktadır. Kurbanı direndikçe, işini zorlaştırdıkça, öfkesi Kâğıt tıkıştınyor çavuş. Odunlar ıslak mı ne? Bir türlü tutuşmuyelpazelenir; kendi kendisini pompalamak için bağırmaya başlar: yor. Çavuş dışarı çıkıyor, içeri giriyor, birşeyler yapıyor, yapmaya Ulan alçak vatan haini... çalışıyor. Kanı bozuk... Oda dumanla doldu. Moskof köpeği.. Genzimi yakmaya başladı. Gebertmeli ulan seni.. Bunaldım. Yavaş yavaş havaya girmeye başlamıştır. Aklımdan kötü şeyler geçirmeye başladım. Çavuşun kıçında bir Evdeki kahvaltı sofrası, hanım ve çocuklar artık uzaklaşıyorlar. Yerine bir başka rüzgâr esmeye başlıyor. Bir tiyatro oyuncusu nasıl tabanca var. Zincirlerimi çıkarmışlar. Bir sıçrasam, silahı kapar kişihğinden sıynlıp Hamlet, lago, ya da Othello'ya dönüşüyorsa, mıyım? Dumandan boğuldukça bu fikre kafam yatmaya başladı. Ortabizimki de kişilik değiştirmektedir. Karşısmda geberesi veya gebertilesi bir düşman olduğuna kendisini inandıramayan işkenceci nasıl lıktan el ayak çekilmiş, yalruz kapıdaki nöbetçi var. Ulan hiç olmazsa şu ahşap köşkü ateşe veremez miyim? Herkes birbirine girmez başan kazanabilir ki? mi? Kaçamasam bile birkaç kişiyi temizleyemez miyim? Bir de nöErenköy'deki Ziverbey Köşkü'nde, gözlerim kapalı, bu tiyatro betçinin silahmıele geçirirsem, bak senşenliğe... Duman yoğunlaşyu seyrettim. tıkca ben de Turhan Selçuk'un Abdülcanbaz'uıdaki "Dumancı" gibi duman altı oluyonım. ıçimi bir hırs kapladı, gözümü bir istek büDuman altı... rüdü, şu namussuzlara kendimi göstereyim... Tam o sırada temiz yüzlü çavuş dönüp konuşmaz mı: Bir gazeteci haber atlattığında çok mutludur. Yazar kitabım nok Hemşerim, kusura bakma!.. Odunlar yaş, seni rahatsız ettik.. taladığında derin bir soluk alır. Futbolcular gol attıklannda kucakHay Allah... laşıp öpüşürler. Tablosunu bitirip karşısma geçti mi, ressanun yüreği yağ bağlar. Uyandım birden. Ziverbey işkence köşkünde sorgucu ne zaman sevinir? Şu kapıyı açsan, bogulacağız. Sanık, bülbül gibi konuşmaya başlayınca, ak kâğıtların üzerine Yasak. "itiraflanm" sıralayıp alüna imzayı basınca "Teknik Sorgulama İyi ya, yasak yasaktır. Çavuşa sobayı söndürmesini bile söylemeEkibi" nin ya da (Esas Bilgi Unsarlan) EBU'nun başı nasıl keyif dim. Zaten görevlilerle konuşmak yasaktı. lenmez!.. Neme lazım. Bu keyfi onlara vermiştim. Çektim battaniyeyi burnuma... Ne demişti albay: Ilhan Selçuk direnme! Elimizden binlerce kişi geçti. SCRECEK Ben de binlerce kişinin arasına katılmıştım. DÜZELTME: Dizinin 2'ncı sayısındaki "Teyp rai, gerçek mi?" başügı alAcaba kaçmaydım? tındaki bölümde, baştan üçüncü tümce "günlerden Köşkte hava bana karşı birden başkalaştı. En azından sabah kah mün bitimınden önceki ikinci tümce "karşıya geçtik" 19 perşembe" ve böluolacaktır. Dizinin 2'nci valtısmın niteliği değişti. Görevli olarak beni gözlemleyen yüzbaşı sayısındaki "Düşman" başlıgı altındaki bölümde parantez içındeki tümce da bir yakmlık başladı. "eskiden bu dairenin adı Seferberlik Tetkik Kurulu idi" olacaktır. Dizinin Ertesi gün emir verildi: 4'üncu sayısındaki "Sorgucu" basbğı alundaki bölümde, yedinci saurbaşı Zincirlerini çıkarın! "ilk dakikadan" diye baslıyacaktır. Düzeltirim. Oysa alışmıştım zincirlere. Ayakyolundaki boklan yatağıma zinİ.S. ADİ 1ASFİYE VE İFLASIN AÇILMASIİLANÎ İZMİR İFLAS MEMURLUGU'NDAN 1985/1 tflas Müflisin adı ve soyadı: KAR HAVA SOĞUK DEPOLARI A^. 2. Beyler tşhanı No: 72/11 İZMİR Iflasın açüdıgı tarih: 11 Aralık 1984 saat 15.00'te. Izmir 2. Ashye Ticaret Mahkemesi'nin 11.12.1984 tarih ve 1984/408 sayüı Uamı ile İZMİR TtCARET SİCİLİNİN 38348/K: 902 numarasında kayıüı yukarda adı ve adresi yazılı müflıs hakkında TASFtYENİN ŞİMDİLÖC KAYDİYLE ADİ TASFİYE ŞEKLlNDE >^püması tensıp kılınmıştır. (tlF.K. 219) 1. Alacakiıların ve istihkak iddiası sahiplerinin alacak ve istihkaklannı ve bunlann dayanagı olan belgeleri veya ömeklerini bu ilan tarihinden itibaren BİR AY içinde memurluğumuza kaydettirmeleri veya tevdi eylemeleri. 2. Müflise borçlu olanlann aynı süre içinde kendilerini ve borçlannı bildinneleri, aksi halin 1İF.K. 336. maddesi uyannca cezai sonunlulutu gerektireceği. 3. Müflisin maUannı her ne suretle olursa olsun ellerinde bulunduıanlar o mallar üzerinde kanuni haklan saklı kalmak şarü ile bunlan aynı süre içinde iflas dairesi emrine tevdi eylemeleri, makul özre dayanmaksızın vermezlerse cezai sorumluluğa uğrayacaklan ve rflçban baklanndan mahrum kalacaklan (1İF.K. 336). 4. 13 Mayıs 1986 salı günü saat 14.00'te lzmir Sosyal Sigortalar Kurumu'na ait A) blok (4.) kat baro odasında tLK ALACAKLILAR TOPLANTISI yapılacağından, alacakiıların bu toplantıya gelmderi veya yetkili bir vekil göndermeleri, muflis ile muşterek borçlu olanlar ve kefîlierinin ve borcu tekeffül eden sair kimselerin bu toplantıda hazır bulunmağa haklan oldugu ilan olunur. 2.5.1986 Basın: 18551 Kahvaltı Bir gün kendisine "albayım" dediğhn sorgucuma bir çıkış yapmıştım: Albayım, bana hakaret etmeyin; bu yoldan bir sonuca ulaşamazsınız. Ertesi gün sorguda dedi ki: Ilhan Bey... Sorgucu kimi zaman Ilhan, kimi zaman Ilhan Bey diyordu. Kimi zaman saygı gösteriyor, kimi zaman aşağüamaya çalışıyordu. Kimi zaman sert, kimi zaman yumuşaktı. Bu da bilinen bir sorgulama yöntemidir. Sigara tutarken tokat atmak gibi eskiden beri kullanıian klasik oyunlann yanı sıra konuşmalarda gelgit'li bir yöntem uygulamak, saruğı güvenlik duygusundan uzak tutrnak için gerekli havayı oluşturur. Sorgucu, doğrusu ya, deneyimliydi; sözünü şöyle sürdürdü: Bu sabah evde hanımla çocuklarla kahvaltı ederken düşündüm. Ben neden tlhan Beye hakaret ediyorum? Niçin edeyim? Ben kötü bir adam mıyım? O konuşurken ben de gözleri baglı duşünüyordum: Gerçekten böyle bir iç hesaplaşmaya girişti mi? Yoksa bu da profesyonellere yakışan bir oyun mu? Ancak düşüncelerim bu noktada durmuyordu. Sorgucunun işi doğnısu zordu. Karşımdaki masada oturan iki sözde albay, "mesai" saatlerinde gelip sanıklara işkence yaptınyorlar, sonra eve gidip çoluk çocuklarıyla oynayıp gülüyorlardı. Hanım günün haberlerini veriyordu: Üst kattakiler beni, cumartesi günü çaya davet ettiler; lzmir'den gelinleri gehniş... Kapıcı bugtin uğradı, alt kattakiler taşmıyorlarmış... Bizim çocuğu bugün öğretmeni çok beğenmiş... Buzdolabı bozuldu, ustaya haber verdim, yann gelebilecekmiş... Yemek ne var? Yaprak sarması yaptım; sen seversin. Bizim sorgucunun durumunu düşünUyorum. Hanımla ve çocuklarla on dakika önce çay, peynir, kızarmış ekmek, tereyağlı kahvaltı masasında aile babası; on dakika sonra köşkte işkence uzmanı olabilmek ne biçim iş? Tiyatro ya da sinema oyunculan bile oynadıkian rolün havasına kolay giremezler. Bizim sorgucu sıcak aile havasından çıkıp Ziverbey'in koşullanna birdenbire nasıl uyum sağlayabilir?.. TG YENtMAHALLE JKİNCİ ASLİYE HUKUK HAKİMLİĞİ 986/64 Davacı TCDD tarafından davalı Cemil Özdemir aleyhine rnahkememize açılan Tescil davasının yapılan açık yargılamasında verilen ara karan gcregince: Dava konusu Yenımahalle ilçesi, Elvan Köyu, \azı Mevkiinde 4513 yevmiyesinde 1109 parsel sayüı TCDD kendi adlanna tescilini istemiş olup, Davalının adresi PTT ve zabıta marifetiyle tespit edilemediğinden, ilanen tebliğine karar verilraış olup, 21.5.1986 gun ve 11.30'dan ewel bu dava ile ilgili ibraz etmek ıstediğiniz belgeleri duruşma gününe kadar göndermeniz veya durujmaya getırmeniz gereküği, duruşmaya gelmediginız veya bir vekıl tarafından temsil edilmedıginiz takdirde yargılamaya yokluğunuzda devam edüeceğı ve karar verileceği dava dilekçesi yerine kaim olmak uzere ilan olunur. 21.4.1986 Basın: 18632 J