Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
9MART 1986 CUMHURÎYET/7 Paddington'da hastane günleri RAGIP DURAN LONDRA Hastane günleri hicazkâr rnakamındadır. Tamburinin taksimi, duman severleri göklere çıkanrsa da hastaneler, ayaklan yere basmak isteyenlerin üzgünbeyaz mekânıdır. Hemşireler güzel olmalı. Geçen hafta zamammın büyuk bir bölümü hastanede geçti. Sabah kahvaltılannı paylaştığım arkadaşım, böbrek ameliyatı olunca, ben de koğuşun ve hastanenin müdavimleri arasına katıldım. Paddington'da Saint Marry Hastanesi. Belki 2 yüzyıllık bir bina. Girişte, penisüinin mucidi Sir Alexander Fleming'in anısına bir tabela var. Ünlü bilginin Istanbul doğumlu eşi de sizlere ömür, geçenlerde Atina'dan aynlıp kocasının yanına gitti. Bu memleketin nüfus manzarası, bina ve sokaklannkiyle müthiş uyum halinde. tngiltere, her şeyi Ue yaslı bir ülke Son yayımlanan istatistiklere göre nüfusun yüzde 19,4'ü 65 yaşıru aşmış erkekler ve 60 yaşıru aşmış kadınlardan oluşuyor. Yaşam süresi ise ortalama olarak 74 civarında. özellikle tkinci Dünya Savaşı'ndan sonra tıp ve diğer bilim dallannm gelişmesi, yaşam süresini uzatmış. Doğum ölüm oranı da bire bir yakın. Zaten uzmanlar, 2001 yılından itibaren Ingiltere'nin nüfus artış hızının sıfırlanması gerektigini söylüyor. Çünkü insan arttıkça konut gerek, iş gerek, besin gerek ve hastalandığında doktor, hemşiregüzel olmah, yatak, ilaç gerek. Tbatctaer hükümeti, refah devletinin "can alıa" özelliklerinden biri olan sağlık hizmetlerine de çengeli attığı için hastaneler yetmiyor. Ne yaşlılara ne gençlere. "MJHiyetJer festivaH" adlı gösteri, yaklaşık 40 yıldır Londra'da kapalı gişe oynar ya, bu dumm kaçınılmaz olarak hastaneye de yansımıştır. Milletlerin bazı hastalıklan oldukları ileri sürülse de hastalıklann milliyeti yoktur. Kıbnsh Rum doktor, Türkçe konuştuğumuzu duyunca "Geçmis olsun efendim" diyor, Akdeniz'den bir gülümsemeyle. Takılıp kalıyor akluna: Yesil gözlü, ınce belli o melez hemşire nereli acaba? Karaipler'den kalkmış gelmis herhalde buralara. Hastane günleri hicazkâr makamındadır. Giriş taksimi uzım sürerse, hüzün pıhtılaşır. Tabii dikişler alınıp sokakta yürüyen insanlann arasına yeniden katılmak ise, Tanrı'ya, bilime, eşe dosta ve hemşirelere teşekkürle birlikte makamı allegrolaşünr ki, oleeeyyyyü! Londra'dan Kopenhag'dan AET FERRUH YILMAZ paketine "evet" nundan itibaren özellikle çevre sorunlan konusunu, en önemli propaganda malzemesi haline getirdi. lşte tam bu çevre sonınlan konusu, Lüksemburg Anlaşması'mn zayıf noktalanndan birini oluşturuyor. AET Parljıraentosu'nun yetkilerinin arttınlması, kararların alınmasında oybirliğinden oy çokluğu ilkesine geçilmesi gibi değişiklikler, çevre sorunlannın çözumüne önem veren Danimarkalılar açısından, üye ülkelerin iç pazarlanm uyumlu hale getirmeyi amaçlayan Lüksemburg Anlaşması'nı zor yutulur bir lokma yaptı. Ve kendi seçmenlerini koruyabilmek arzusunda olan sosyal demokratlar, paket, pariamentoya geldiğinde "bayır" oyu verdiler. Halkoylaması sonuçlan, aslında onlann hesaplannda haklı olduğunu gösterdi. Sosyal demokrat seçmenlerin dörtte üçü, pakete hayır dedi. Eğer parti pakete evet deseydi, seçmenler yan yanya bölünecekti. Pakete genelde evet oyu çıkması, tabii ki sağ kanat secmenlerin, radikal oylann ve sosyal demokratların sağ kanadı na bağlı olan secmenlerin oylanyla sağlandı. Ancak yine de hayır oylan, beklenerun çok üstünde oldu: Yüzde 43.8. Ortak Pazar paketi ile ilgili halkoylaması, her ne kadar salt paketle ilgiliymiş gibi gözükse de Danimarka siyasi yaşamındaki yeni dengelerin göstergesi ve sonuç her ne kadar sol açısından yenilgi gibi gözükse de siyasi yaşamdaki başlangıcın dönüm noktalanndan biri oldu. 19 yaşmda, henüz ocağa girmemifken akpak olan, birkaç ytl içinde yüzlerbu kömürün karası oturan ve 40'ına gelmeden de emekli olan maden işçüeri, tuvaletleri avhıda obnayan evlerin düşünü kurarlar. BrükseVden Kömürcü kim, kimdir madenci? HADt ULUENGİN BRÜKSEL Colettc Magny, "Kntey GfinHiti'' »arkısında madenciler ülkesini anlatır ve Colette Mâgnynin şarkılan karından duyulur. Yüzyıl başı Katolik sarkılannda ise "madenci" denmez de "kömnrcu" denir. Çünkü, "madend" kdimesi, isyankârlığın simgesidir. "Kömdrcii" ise usludur; kuyulara inmeden istavroz çıkanır ve grev onun için iblis icadıdır. Bruksd'in kırk küsur kilometre kuzeydoğusunda pancar tarlalan biter. Pancar tarlalan biter ve kurşuni gökyüzü ile yapyassı memleket bitmez. Kuzeyde Hollandaya, doğuda Almanya'ya kadar uzanır. Pancar tarlalannın bıtüği yerde madenciler ülkesi başlar. Adına Limburg denir. Belçika'nın guneyindeki kömür havzalarından farklılığı, buradaki maden kuyularının hâlâ işliyor olmasıdır. Yani, hâlâ her ırktan ve her ufuktan, "ijçiJerin şahı vc H emegiııin şam" yirmi bin madencinin topraga kazma sallamasıdır. Lifnburg'da, kurşuni gökyüzunden, asansor kulelerinden ve insan emegi tepelerden başka bir de evler vardır. tki çeşit evler vardır. Birinci çeşit evler büyük çoğurüuktur. Bir örnektirler, kırmızı tuğlalıdırlar, tuvaletleri arka avlularda bulunur ve hüzünlüdürler. Birinci çeşit evler "Lfmburg Kömur tşletmeleri KumpanyasTnın mülkiyetindedirler. Ikinci çeşit evlerin de mülkiyeti aynıdır. Ancak, bu evler bir örnek değUdirler, tuvaletleri arka avlularda bulunmaz, sayılan çok azdır ve malikânelerin bahçelerinden hiç agıtlar duyulmaz. tkinci çeşit evlerde "Umburg Kömör tşietmderi Kumpuj*9>'ıun mülkiyct sahipleri oturur. Ben, bir zamanlar, zincirlenmden baska kaybedecek şeylerim de olmasına rağmen, haddimi bilmezlik edip, H "işcUerip şahı vc el eBe^lııiB şanı madenci kavmini "knrtannak" istedigimden, Limburg'u iyi bilirim. ölüm kuyusundan hayat ekmefinı cıkartanlan iyi bilirim. Houthalen kahvelerinde "L'nita" okuyan ve Sicilya şarabı içen silikozlu ttalyan ışçileri, Eiseden'de ocaklardan her çıkışlannda kurşuni gökyuzünO gorebildikleri için mutlu olan Flaman işçileri, 18 yaşında ve henüz madene inmemişken akpak olan, 19 yaşında gözlerine kömür sürmelenen, 40 yaşında ciğerlerinin yansı kömüre kestigi için emekliye sevk edilen Karadenizli işçileri bilirim. Grizu patlamasında, ya da toprak kaymasında ölen arkadaşlanm vakarla uğurlayanlan ve grev günü topragın ve kömürtin öfkesini savuranları bilirim. Cumartesi dansınglerinde, hepsi madenci karısı olacak sevgililerin memelerinı ihtirasla sıkanlan bilirim. Tuvaletleri arka avlularda olmayacak evlerin hayallerini kuranlan, kurşuni gökyüzü altında hamsiü türkuler cağıranlan bilirim. Madenci kavminin dostluklarını ve yapyassı memleket kadar hüzünlü hüzünlerini bilirim. Limburg maden ocaklannı kapatıyorlar. Çünkü, Polonya'dan ithal edilen kömürün tonu Limburg'da üretilen kömürün tonundan daha ucuz. Limburg maden ocaklannın kapatılmasıyla, Belçika'da bir tarih sayfası da kapanıyor. Toprağın ve kömürün öfkesini savuran grevler dönemi kapanıyor. Ölüm kuyulanndan hayat ekmeğini çıkartanlann döncmi kapanıyor. Dostluk ve hüzünlerin madencileri, tuvaletleri arka avlularda olmayan evlerin hayalleri de gidiyor. Kalan, pancar tarlalarının ötesindeki yapyassı memleket, kurşuni gökyüzü ve el emeği engebeler, bir de Colette Magny'nin "Kuzey Günlügiı" şarkısı, kanndan duyulan. KOPENHAG Danimarkalüar, geçen perşembe günü AET Roma Anlaşması'mn hükümlerini değiştiren Lüksemburg Anlaşması'na 'evet' dedıler. Aslında pazar yazılannda, Danimarka'daki politik yaşam konulanna değinmemeye karar verdiysem de bu seferki halk oylaması, verdiği önemli ipuçları açısından yaalmayı hak etti.. Kısaca "Ortak Pazar paketi" olarak adlandınlan yeni Ortak Pazar anlaşmasının halkoyuna sunulmasına, ana muhalefet partisi olan sosyal demokratlar ve daha soldaki partilerin yam sıra, muhafazakâr azıniık hükumetini dışandan destekleyen radikaJlerin, pakete parlamentoda "hayır" oyu vermeleri yol açtı. Karan kendine yediremeyen hükümet, halkoylamasma gidileceğini açıkladı. Sosyal demokratların pakete nıye hayır dediklerinin irdelenmesi, Danimarka siyasi hayatındaki birçok eğilimi ortaya çıkaracak öneme sahip. Her şeyden önce, onlann, Danimarka'nın Ortak Pazar'a (ve NATO'ya) üye olmasını sağlayan parti olduğunu hatırlatalım. Biraz bu yuzden, biraz da sosyal demokratların pakete hayır demekle, uluslararası planda yalnız kalacaklannın bilinande olmalanndan dolayı, eğer kendileri hükümet olsalardı, pakete evet diyeceklerini %e halkoylamasına gerek kalmayacağını söylemek mümkün. Zaten tanışmalann başladığı andan itibaren yapılan kamuoyu yoklamalan, halkın çoğunluğunun pakete evet demekten yana olduğunu gösteriyordu. Üstüne üstlük, sosyal demokrat secmenlerden bir kısmının evetten yana olduklan da orta daydı. Sosyal demokratlan hayır demeye zorlayan neydi? Bundan kısa bir süre önce, sosyal demokrat bir milletvekilinin daha soldaki Sosyalıst Halk Partisi'nde de (SHP) aynı rahatlıkla çalısabüeceğini soylemesi, parti içindeki eğilimlerin göstergelerinden biriydi. Sosyalist Halk Partisi, çevre sonınlan ve banş gibi konulara verdiği önemin yanı sıra, AET ve NATO'ya karşı olmasıyla tanınan, radikal sol bir parti. Daha S yıl önce marjinal bir parti olan SHP, son genel seçimlerden sonra, ülkenin üçüncü büyük partisi durumuna geldı. Hele partinin 85 kasımındaki belediye seçimlerinden zaferle çıkması, birçok kişinin sosyal demokratların seçim hezımetine neden olan oyların nereye gittiğini görmesine yol açtı. özellikle kuşak farkhlıklan baz olarak alındığında, SHP'nin genç kuşaktan, en az sosyal demokratlar kadar oy topladıgı ortaya çıkmıştı. Toplumda izlenen ikinci bir eğilim de (birincisine bağlı olarak) parti politikalarından öte, NATO, AET gibi yoğun ıktıdar odakları olarak görünen merkezlere karşı giderek artan bir tepki ve bu tepkinin, partilerden çok banş hareketi, Ortak Pazar'a karşı halk hareketi gibi kitle hareketlerinde somutlaşması. Son yülarda sol kanadı belirleyen konular, savaş ve banj, çevre kirliliği, kadınerkek eşitliğı gibi, parti politikalanndan daha soyut düzeydeki konular oldu. Bu yuzden, özellikle 3540 yaşının altındaki seçmen grubunda, SHP ve Marksist bir sol parti olan sol sosyalistler, sosyal demokratlardan daha çok tercih edilen politik bir alternatif haline geldiler. Bütün bunlar, sosyal demokratlann kendi tabanlannı kaybetmemek için, daha radikal politikalara sarılmalanna yol açtı ve parti, 85'in so Strosbourg'dan Erkeklere mahsus yazı OSMAN ATAMAN STRASBOURG Kadınlan sever misiniz? Kadınlan seversiniz sevmesine de konuşsun mu istemezsiniz? Kadınlan seversiniz sevmesıne de yemek hazırlasın, çamaşır yıkasın, evi toplasın, size hizmet etsin, para kazansın istersiniz, ama size kanşsın mı istemezsiniz? Yoksa kadınlan konuşmak, doğnı bildiklerini söylemek, haklannı savunmak isterler, diye sevmez misiniz? Siz adamı vezir eden de rezil eden de kadmdır mı dersiniz, yoksa rezil olacak adam rezil, vezir olacak da zaten vezır olur mu dersiniz? Kadının yeri erkeğinin yanı mı, yoksa erkekle kadının yeri birbirlerinin yanı mı dersiniz? Boşuna bu sorulan teker teker yamtlamayın. Hayır da deseniz, evet de deseniz, bugünkü nitelemelerle "kıhbık" da olsanız, "kazak" da "takdnuz", "UkeT ya da "eatdaş" da olsanız fark etmez. Kadınlar "haklanaı almak" için etkin "mâ<adele"nin içine giriyorlar. Kazak erkeklere pek fena, kıbbıklara daha da pek fena gecmişler olsun. Çağdaşlar "kazanacak", ilkeller "kaybedecek." Strasbourg'da Avnıpa Konseyi'nin ve parlamentosunun çabşmalan dışrnda kimi zaman ceşitli işlerle ilgili "Bakanlar Komitesi'' çalışmalan yapüır. Gençlik bakanlan toplanır, "gençHkler" için iyi dileklerden ileri gitmeyecek, ama "etkln ve yetkin" nitelenecek kararlar ahnır. Spor bakanlan toplanır, aynı mizansen tekrarlanır. Bu kez Konsey üyesi ülkelerin "kadın baklan" bakanlan toplantısı yapıldı. Bir salı sabahı, karlann beyazlığında Strasbourg'da bir araya gelen kadınlar, "kadna" düşündüler, tartıştılar. İlk kez Konsey binasında bakanlann tümü birden "kadındı." Kimi femirüst, kimi feminist olmayan yflzlerce kadın vardı. Bakan, temsilci, gazeteci kadınlar... Dün ilk kez Uluslararası Kaduılar Günü kutlandı. Ezilen, hor görülen kadınlann günüydü dün. Tarlada eken, biçen, eziyet çeken kadınlann, Ureten kadının günüydü. Kadınlar üretken değil miydi? Insanı bile kadındı üreten. Sizin onlara saygı duyduğunuzu bilince, kadınlar da size duyacaklar. öyle diyorlar... Bu yazıyı okuduktan sonra canınız sıkJdıysa, hanımınıza seslenin, size kahve yapsın da "efkâr daftıOn." Yakında kahvenizi de belki kendiniz yapacaksınız... Hüshington'dan Lobiciler ve kemanlar TANJU AKERSON WASHLNGTON Dvpont Cirde denilen alanda Paris sokaklanndan biri var.. Daha doğrusu iki sokak.. Üçgen brçimınde bir adarun iki yanından birkaç yüz metre akıp gidiyor.. Üçgenin sivri köşesinde daha çok Uzak Asya'ya dönük bir antikacı dukkânı bulunuyor.. Ondan sonra kitapçı, galeri, restoran ve kafeler yanyana sıralanıyor.. Restore edilmis iki, üç katlı, asırlık binalar.. Yürürken Paris havasım en çok estirenler. adlanndan da anlaşılacağı Ozere Cafe Rabelab ve Caife Toalouse Lautrec.. Ama benim en çok ilgimi çeken kitapçı dükkânı oldu.. Çünkü kitapçı dükkânının içinde bar var.. Bar, dükkâmn dibine kitap raflarınm arasına yerleştirilmiş.. Tahta tezgahın yanına bir yafca asılmış.. "Aldıgınız kiiapiann pansmı 6dediktea sonra içki içebittrsiaiz" yazıyor.. Bazı müşteriler kitap almadan da bara çöküyorlar.. Washington'u tanıtan bir kitap alarak bara yanaşıyorum.. Biramı yudumlarken kitabı kanştınyorum.. l'.k izlenimlerle kitaptaki ham bügileri birleştiriyorum.. \Vashington, gökdelenlerin bulunmadığı, yaklaşık bir milyon kisinin gcniş bir alana yayıldığı bir kent.. tnsanlar sokaklarda birbirlerinin üstüne yığılmadan agır bir tempoda yürüyor.. Otel sayısı kentin fıziksel yapısına oranla çok fazla.. Washingtonlu bir arkadaşım otel sayısının fazlahgını şöyle açıklıyor: "Bartst baskent.. Lobi olayı yogun.. Lobklkri agıriamak içia de otel gerek." Sonra lobicilerle ilgili bir olguyu vurguluyor.. "LabidJer günün yorgualugunu en iyi aksam otelİerinde keman dinleyerek »nyorlar" diyor... Sonra ileri sürdüğü tezi kanıtlamak için beni Vista Oteü'ne götürüyor.. Birkaç yıl önce yapılmış, kıyaslamah olarak yüksek, modern bir bina... Otel odalannın balkonlan, ortasındaki avlu biçimindeki boşluğa bakıyor... Bırinci katta merdivenle çıkılan lobisinde otururken aynı düzeydeki balkonlarının birine yerleşmiş üç kişilik bir keman topluluğunun çaldığı parçalan dinliyorsunuz... Kemanlan bordo rengi uzun etek giymiş üç genç kız çahyor... tkisi, yayiı sopalannı teller Uzerinde gezdirirken dimdik duruyoriar... Yalnız biri, yırtmaçlı eteğinden bir bacağını dışarı dogru açarak hafîf bileğini kıvınyor... Ama üçü de yuzlerine neşe ve mutluluk saçan bir gülümseme yerleştiriyor... Arka arkaya Montevanni Orkestrasfnın klasik tango ve bolerolarını çalıyorlar.. Vista Oteli'nin lobisinde hıç beldenmeyen bir olay oluyor.. Keman toplulugunun bulunduğu balkona en yaİcın oturan orta yaşlı bir çift çalgıcılardan özel istekte buiunuyor... Kemanlar ilk kez tango ve bolerolan bırakıp barok müzik çalmaya başlıyor... Bordo etekli üç genç kınn yüzlerındeki neşe ve mutluiuk dolu gülümsemenin yerini ciddi bir ifade alıyor... Koltuğumdan uzanarak orta yaşh çifte "Tetentto mı idi?" diye soruyorum.. tkisi birden gözleri parlayarak "Evet" diyorlar... Ve parça bittiğinde alkışüyorlar... Lobicileri dinlendiren kemanlar tekrar Montevanni Orkestrası'nın repertuarına dönüyor ve bir daha barok çalmıyorlar... ZürihHen Beşinci mevsim DOĞAN ABALIOĞLU ZÜRİH Yerler konfetilerle kapb. Hem öyle bildıklerimizden değil. Hatırhyaıumız kaldıysa 1 teklik (madeni lira) büyüklüğunde. Her şeyin çarpıtıldığı bu mevsimde konfeti boyutları da ayrı bir ölçü kazanıyor. Almanya'dan sonra Zürih'te de sezon kapandj. Isviçre'de diğer kantonlar da sıraya girmiş, birbirini izleyerek perdelerini çekiyorlar. Her yıl .Almanca konuşulan Avrupa anakarasında ll'nci ayın ll'inci gunü saat ll'i II geçe, borozanlarla trampetlerle 5'inci mevsim başlar. Bu bildiğimiz her çeyrek yılın sonuncu ayının 21/22'den sonraki 90 gününü güneş sistemine göre adlandırdıklanmıza benzemc^en, kendine has, bitişi eski takvimlere göre ilerigeri kayan bir dönemdir. Mevsimleri Isviçreülere, hatta Avrupalılara şöyle değerlendirilir diyebiliriz: Yazdan faydalananlar çoğunlukla çocuklan okul tatiline giren aile bireyleri. Güneşte yıllık yorgunluklannı atmak için özellikle deniz kıyılannı yeğleyen gurup. Kışı, kayak yapan, kardan, beyazdan hoşlanan sportmenler seviyor. Ununu eleyip, eleğini asmış olan yaşhlar ise, bu hayhuyun içine girmemek için olsa gerek ilk ve sonbahar hayranlan. Ve bir de rahmetli anamın deyimiyle deiner mevsimi var. Gerci burada, Rio karnavalı örneği, bittiğinde ölü sayısı bildirilmez, ama kapanıjı izleyen günlerde bu grubun kişileri alkol etkisinden (komasından da diyebiliriz) çıkmak için çalışma yerlerindeki yokluklanyla kendilerini belli ederler. Karnaval deyip geçmemek gerekir. TV'de "Mainz MaJnz'dır" programını veya Köln Geçidi'ni izlerken politikacılann diğer 4 mevsim uyguladıklannın bilincinde değilsenizi ne lahanayı (Kohl) yemeye uğraşan kuşn (Vogel), ne kafasını görnmüş devekuşano (Strauss) anlayamazsıruz. Yapılan espriler; yöneten, yönetilen ve yönetimi beğenmeyen grupların söylemek istedikleriyle süslüdür. Seksin daha bir serbest olduğu inancı dışında faşiogin özelliği de bu hidv sanatmda eizlidir divebiliriz. Atina'dan Karnaval maskelerinin gizemi STELYO BERBERAKİS ATtNA Karnaval yortusu, Yunanistan'da yediden yetmişe herkesin sabırsızlıkla beklediği bir yortu. Çünkü herkes bu yortu günlerinde güncel yasamından sıynlma, rutinliği kınna fırsatını iki hafta boyunca bulabilir. Bunun gizi ise çok basittir. Istediğiniz kılığa girip yüzünüze de istediginiz bir maskeyi geçirirseniz, yoldaki insanlara "sataşsanız" dahi kimse dönüp de size "bozulmaz.." ÜsteUk bu davranış ve luhğınız çok eğieceli bulunur... Tabii tüm bunlar gece saatlerinde daha sık görülüyor. Hafta sonlan her bir evde geleneksel maskeli balolar düzenlenir. Davetlilerin mutlaka "anor•ud kıyafetlerle" gelmeleri zorunlu tutulur. Aksi takdirde davet edildiğuıiz halde partiye "kabul edilememe" tehlikesiyle karşı karşıya kalırsınız. Maskeli balolarda, davetliler "esrarenglz" giysi ve maskeleri özellikle seçerler. Kimse tanınmak istemez. Girilir ve salondaki kanepe ve koltuklara " s e s çıkannadan" oturulur. Herkes "maske deliklerinin" ardından birbirini incelemeye başlar. Bu maskeler çeşitlidir. Büyük devlet adamlanmn yüzünü andıran maskeler çeşitlidir. örneğin, davetli olduğunuz evde bir de bakarsınız konuklann arasında Reagan'ı, Mitterrand'ı, Kaddafı'yi, Gorbaçov ile Fidel Castro'yu görebilirsiniz. lhtiyar, dansöz, hayat kadını bebek yüzlülerin maskeleri o denli inandınadır ki, ardında bulunan sesini çıkarmazsa tanımanız mttmkün değüdir. Maskeli balolara giriş boyle yapılır. Daha sonra içkiler açüır, müzik çalar, maskeler düser... Ve yanşma düzenlenir. Gecenin en "başanh"maske ve kıyafetini giyen ödüllendirilir... Ancak karnaval yortulan yalnız parti ve maskeli balolarla kalmaz. Bu atmosfer, sokaklara da yansy, her bir kentin belediyesi, karnaval yortusunun son gününde (bu yıl 17 mart) süslenmiş sokaklarda "kunaval geçiti" düzenler. Burada bizim "fener alayı"ru andıran gösterilerde, yine günlük yaşamdan ahntılar, mizahi bir türde görüntülenir. Otolar çiçeklerle sflslenir. Kamyon ve traktörlere yepyeni bir şekil verilir. Üzerindeki "maskaralar" ise kendilerini izlcyen kalabahğı eğlendirmeye cahşır, çikolata ve karamelalar dağıtır. Geçitin başını "karaaval başı" çeker. Dev bir kukla olan karnaval başı, yortunun son günü, kent meydanında "ugur" niyetine cayır cayır yakıur. Ve bir yıl sonraki karnaval yortusu için hazırhklara baslanır. AKBANK T.A.Ş. UMUM MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN İNGTLIZCE BİLEN İKTİSfiT VE PLANLAMA UZMfiN MUAVİNLERİ AUNACAKITR Bankamızm İstanbul'da bulunan Umum Müdürlük birimlerinde görevlendirilmek üzere çok iyi derecede İngilizce bilen İICIISAr VE FLANLAMAUZMAN MUAVİNLERİ ahnacaktır. DORT SOZLUK YERINE AN ARANANKOŞUILAR 1) T.C. Vatandaşı olmak 2) İktisat İşletme, İş İdaresi, Hukuk ve Maliye ile ilgili ögretim yapan; dort yıllık Üniversite, Akademi ve Yüksek Okullar ya da bunlara eşitliğı yetkili makamlarca onaylanmış olan Türkiye'deki ve Yabancı Ülkelerdeki Üniversite, Akaderru veya Yüksek Okullardan birini bitirmiş olmak 3) Başvuru tarihinde 30 yaşını bitirmemiş olmak 4) Herhangi bir kuruma karşı zorunlu hizmet yükümlülüğü altında bulunmamak 5) Erkek adaylar içiri askerlik görevini tamamlamış bulunmak 6) Yapılacak sınavda başanlı olmak. Smav tarihi ve diğer hususlarla ilgili gerekli bilgi başvurular sırasında verilecektir. İsteklilerin 1 adet vesikalık fotoğraflan ile birlikte 253.1986 tarihine kadar AKBANKT.A.Ş. UMUM MÜDÜRLÜĞÜ PERSONEL MÜDÜRLÜĞÜ FINDIKUİSTANBUL adresine saat 9.3011.30 arasında şahsen ÜYÜ SİKLOPEDİK fiENKLİ • RESİMÜ'ANSÎKIJOPEDİK BÜYtJK SOZLUK Tnrkçe'nin ED Böyiik Sözlüğu. Bugüuden yanna kalacak, daima yararlanılacak cok onemlı bir ansiklopedı.. Turkçe'ye ve dil külturüne önem veren herkesin sahip olması gereken, Tanzimat 'tan bugune yayınlanmıs Türkçe sozlüklerin en kapsamhsı... Çok değerli bir temel kaynak.. Büyük Sozluğe sahip olun, kitaplığınıza önem kazandınn • Her sözcugün Ingiüzcc, Fransızca, Almanca ve yabancı koken!i(Arapça, Farsça vb) karşılıklan • Edebiyatımızın seçkm uninlerinden örnekler • Terimler, deyimler, atasözlcn • Yaklaşık 100.000 madde . Çoğu renkli 3000 fotoğraf ve resim • 12 cılt, 2328 sayfa PARASIZ EK DtL KILA Vl'ZU 65000'i aşkm madde bafiyla "Dil Kılavuzu" heryaştm, her uğraştan okurun dil, yanm, sözctik, terim sonınlannı ve guçlüklcrinı hemen çoıebilecek vazgeçdmez bir b^mru kıtabıdır Abone olanbra DİL KILAVUZU' mın lamımı hemen fonderilir. Tafsilat l. fasikulde. ^ İSKBBNKT.A.5.