22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
GerekçeII HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU 55 yıl önce, 1931 yılında, Uk kez Paris'e gidip Louvre Müzesi'ni gezerken beni en çok etkileyen şeylerin başında, her yüzü çivi yazılarıyla kaplı, sert diorit taşından yapılmış, iki metreyi aşkın yükseklikte bir dikili taş olrauştu; çünkü yaklaşık 3700 yıllık bu taş,ünlü Babil Kralı Haramurabi'nin yasalarını taşıyan bir hukuk arutı idi. Bunun karşısında 55 yıl önce hukuk doktorası öğrencisi iken ne düşündümse, şimdi emekli bir hukuk profesörü olarak ayru şeyi düşünüyorum: Nerede uygar bir toplnm varsa orada mutlaka gelişmis yasalar vardır. Gelişmiş bir düzen olmayan yerde uygarlık olmaz; başlasa da yeşennez ve yaşamaz. tşve Atatürk, Yurttaşlar Yasası ile, eskimiş düzeni kaldınp Türkiye'de çağdaş düzeni kurmayı amaçladı ve gerçekleştirdiği devrimle ülkede Türk rönesansına ve din reıbrmuna gidecek çağı açtı. Eğer bu aydınlık çağın önemini ister sağcı, ister solcu, ister ortacı olsun bütün yurtsever ve namuslu Türk aydınlan gerektıği gibi anlayıp değerlendirmezlerse, Türk toplumu yeniden ortaçağ karanhğina görnülecek ve gelişmiş Hıristiyan toplumlannca sömürgeleştirilecektir. Hiç unutulraaması gereken nokta budur. Bizim üç hafudan beri Türk Yurttaşlar Yasası (Medeni Kanun) üzerinde ısrarla durmaklıgımızın nedeni de budur. Geçen hafta birinci bölümünu verdiğim Yurttaşlar Yasası gerek;esinin bu hafta ikinci ve son bölumünü veriyorum. Gerekçenin tümünü dikkatle okuyan yurttaşlarımızın, hele okuryazar hanımlarımızın artık gerici akımlara "iltifat" etmeyeceklerine, hacı, hoca, tarikat telkinlerine ve etkinliklerine kendilerini kaptırmayacaklarına inanıyomm; daha doğtusu Türkiye'mizin geleceği bakımından yürekten inanmak istiyorurn. • • * Şimdi Gerekçe'nin son bölümunü okuyalım: "Alman Yurttaşlar Yasası'nın uygulanmasından önce Almanya, hukuk kurallan bakımından, rnerkezde Bizans'ın 1500 yıl önce meydana getirilmiş Roma Hukuku'na bağlı idi. Bu hukuka, bir de ulusal hukukun ulusal ve bölgesel metinleri katılıyordu. Doğuda ve kuzeyde Roraa Hukuku ile bölgesel metinlerin kanşımı olarak Purusya Hukuku vardı. Geri kalan yerlerde Fransız Hukuku yürürlükte idi. Alman halkının "v 33'ü Roma Hukuku'na, "» 43'ü Purusya Hukuku'na 1» 7'si Saksonya Hukuku'na, ^b 17'si Fransız Hukukuna bağlı idi. Alman Yurttaşlar Yasası'run uygulanmasından önce Alman Hukuk dili Latince, Fransızca, Yunanca ve bölgesel başkalıklanyla Almanca idi. Bavyera'da yalnız evlenme sözleşmesi konusunda 7080 yöntem vardı. Yargıcın bu metinlerin hepsinden ayrı ayrı bilgisi olamazdı. Alman Yurttaşlar Yasası'nın yayırnlanmasından önce Almanya'da bir adaraın herhangi bir olayda hangi kurala bağlı olacağıru bilmesı olanaksızdı. Alman hukuk bilgınleri bu binbir çeşit ve yüzyülardan aktarılmış hukuktan, ülkelerini Yurttaşlar Yasası ile bir atüımda kurtardılar ve bütün Almanya için tek bir yurttaşlar yasası yaptılar. Yasa 3 Temmuz 1896'da yayımlandı ve yasama meclisince toptan kabul edildi. Gelenekçilere göre Alman Yuntaşlar Yasası Tasansı pek kuramsal ve uygulama yönünden değersiz sayıldı. Oysa incelerne sonucunda bu yasadan kendileri de bir tek ilkeyi oynatmak olanağını göremediler. Fransız Yurttaşlar Yasası da bir devrim orünndtr. O da eski kurallan, gelenek ve görenekleri çiğneyerek yeni ilkeler koydu. Sınıf ve toprak ayncalıklannın kaldınlması ve aile hukukunun kilisenin elinden alınması bu yasanın belli başh yeniliklerinden oldu. Yurttaşlar Yasası'nın yayımlanmasından önce Fransa, bölgesel ve yazılı, birbirinden çok başka törderle yönetiliyordu; güneyde Roma zamaıundan kalma, kuzeyde Cermen kaynaklanndan gelme kurallar bulunuyordu. Ayrıca yurttaş ilişkilerinde her bölgenin kendine özgü kurallaıı vardı. Fransız Devrimi'nin çürük inanışlara indirilmiş yıkıcı bir vuruşu olan yurttaşlar Yasası bütün eskilikleri sildi ve yerine yeni ilke ve kurallar koydu. Fransız Yurttaşlar Yasası'nın en çetin düşmanı, kilise olmuştur. Çünkü bu yasa Katolikliğin yurttaş ilişkilerindeki, özellikle aile tüzesin deki egemenliğıni kaldırıyordu. ls>içre'nin Yorttaşlar Yasası yayımlanmadan önce, kantonlannın sayısınca yasaları vardı. lsviçre Yurttaşlar Yasası türlü gelenek ve görenekleri içeren bu yasalann hepsini birden yürürlükten kaldırdb ve yerlerine bambaşka, tek bir yurttaşlar yasası koydu. Bu üç büyük hareket, bütün yaşamı ölü geleneklere bağlamak isteyen "Tarihsel okul"un son kesin bozgunu oldu. Bu örnekleri vermekle güdülen amaç, çağın gereklerine ve uygarlığın isterlerine göre ulusların gelenek ve göreneklerinden bir atıhmla nasıl aynldıklarını ve bu ayrılışın sanıldığı gibi zarar ve tehlike değil, büyük yararlar getirdiğini canlı olarak göstermekür. Yaşamın gcfekkriııe uymayan gelenek ve göreneklerde direnmektir ki, uluslar için felaket doğunıcu olnr. Bu saydığımız yasalarda temel ilke, din ile devletin kesin olarak aynlığıdır. lsviçre, Almanya, Fransa; siyasal ve ulusal birliklerini, ekonomik ve sosyal kuriuluş ve gelişmelerini, yurttaşlar yasalanru yayımlamakla pekiştirmiş ve güçlendirmişlerdi. Bu varoluş zorunlukları karşısında eski geleneklerin, bölgesel ve alışılmış kurallann ve dinsel alışkanlıklann sürdürülmesi, bu ülkelerin hiçbirinde, hatta tsviçre gibi kamuoyunun en geniş ölçüde egemen olduğu bir ülkede bile istenmemiş, istenememiş, hatırlara gelmemiştir. Kuşku yoktur ki, yasalann amacı herhangi bir gelenek ve görenek veya yalnız vicdanla ilgili olması gereken din kurallan değil, siyasal, sosyal, ekonomik ve ulusal birliğin her ne pahaya olursa olsun sağlanması ve yerine getirilmesidir. Çağ daş uygarlığa bağlı devletlerin ilk belirgin niteliği, din ile dünyayı ayn ayn görmektir. Bunun tersi, devletin benimsediğı din ilkelerini kabul etmeyen kimselerin vicdanlanmn baskı altında tutulması olur. Çağdaş deylet görüşü, bunu kabul edemez. Din, vicdanlarda kaldıkça devlet gözünde saygıdeğer ve dokunulmazdır. Dinin kural olarak yasalara girmesi, tarihin akısı içinde, çoğunlukla taçh devlet başkanlanmn, zorbaların, güçlülerin keyif ve isteklerini doyurma aracı olması sonucunu doğurmuştur. Çağdaş devlet, dini dünyadan ayırmakla insanhğı tarihin bu kanlı baskısmdan kurtarmış ve dine gerçek ve sonsuz bir taht olan vicdaru özgülemiştir. Ö2dlikle türlü dinlere bağlı uyruklan olan devletlerde tek bir yasanın bütün toplumda uygulanma olanağını kazanabılmesi için, bunun dinle ilişkısini kesmesi, ulusal egemenlik için de bir zorunluktur. Çünkü yasalar dine dayalı olorsa, vicdan özgıirlıigiiDO kabul zonında bulunan devlete, türlü dinlere bağlı uyruklan için ayn ayn yasalar vapmak duşer. Bu durum, çağdaş devlet için temel ilke olan siyasal, toplumsal ve ulusal biriige hepten aylundır. Anımsarnak gerekir ki, devletin yalnız uyruklanyla değil, yabancılarla da ilişkisi vardır. Bu durumda onlar için de kapitülasyon adı altında ayncalık kurallan kabul etmek zorunluğu doğar. Lozan Antlaşması ile kaldınlan kapitülasyonların ülkemizde alıkonulması için yabancılar tarafından ileri sürülen gerekçenin en önemli yanı bu nokta olmuştur. Bundan başka, Fatih Sultan Mehmet çağından son zamanlara değin Müslümanlar dışın daki uyrukiara uygulanan aynk kurallann nedeni, özellikle bu din durumu olmuştur. Oysa yeni Türk Yurttaşlar Yasası Tasansı'nın hazırlanması üzerine ülkemizde bulunan azınlıklar, Lozan Antlaşmasının kendilerine tanıdığı haklardan vazgeçtiklerini Adalet Bakanlığına bıldirrmşlerdir. Yenileşme tarihimizde değer taşıyan bir olaydan şuracıkta söz etmek isteriz. Âli Paşa Fransız Yurttaşlar Yasası'nın Türkiye için, olduğu gibi kabulünü vaktiyle Sultan Aziz'e önermiş, ancak Cevdet Paşa'mn işe kanşmasıyla bu büyük girişim sonuca ulaşamayıp, yerine Mecelle konulmuştur. Zaten bütün kaygısı kişisel çıkarlanm sağlamak olan ve ikiyüzlülüğfi ilke edınen saltanat yönetimi, ulusun gerçek yararuun gerektirdiklerini göz önüne alarak karar veremezdi. Çağjmızın uygar uluslara tanıdığı bütün haklan uygar dünyadan bağsız koşulsuz isterken, bu haklann gerektirdiği uygarlık ödevlerini de Türk Ulusu yeni Yurttaşlar Yasası ile kendi eliyle kendisine yüklemiş bulunuyor. Bu yasa tasarısınjn taşıdığı anlamlardan birisi de budur. Türk Ulusu'nun yüksek temsilcisi olan Büyük Millet Meclisi'nin uygun görmesine ve onayına sunulan Türk Yurttaşlar Yasası Tasansı yürilrlüğe girdiği gün, ulusumuz 13 yüzyıhn kendisini çeviren bozuk inanış ve kanşıkhklarından kurtulmuş, eski uygarlığın kapdannı kapayıp dirlik ve güıiük getiren çağdaş uygarlığın içine girmiş buhuıacaktır. Adalet Bakanlığı bu yasayı hazırlamakla, devrim ve tarih karşısında ulusal görevini yerine getirersk Türk Ulusu'nun ger(Arkosı 12. Sayfada) PENCERE Tümdengelimin lüzağı İnsan mantığının "tümdengelim'r\ aşarak "tümevanm"a ulaşması için kaç bin yıl geçti? Tümdengelimi aşmak kolay olmadı. Çok insan acı çekti. Galileo da bu yüzden başını belaya soktu. Her şeye karşın 17'inci yüzyılda deneysel bilim uç veriyor, tümevarım yöntemleri yavaş yavaş benimseniyordu. İnsan mantığı, artık tümdengelimle tümevarım arasında gidip gelen bir sarkacı kullanıyordu. • Tümdengelim nedir? Doğru sayılan bir "önerme'den yürümeye başlayıp gerçeği arama yöntemine tümdengelim denir. Sözgelimi: "İnsan akıllı bir hayvandır / Mehmet insandır I öyleyse Mehmet akıllı bir hayvandır" düzenlemesi doğrudur. Ne var ki, Mehmet doğuştan geri zekâlıysa, tümdengelimin sonucu tutmayabilir. İnsanlık binlerce yıl tümdengelim mantığına çivilenmiştir. Egemenler bu koşullanmadan yararfanarak tepeden inme mantığın kalıplarını ıktıdar yasalarına çevirmişler, kişinin doğasındaki kuşkuculuk eğilimini söndürmüşler, aklın ışığını karartmtşlardır. Galileo'nun karşı çıktığı tümdengelim neydi: "Bütün yıldızlarevrenin merkezi olan dünyanın çevresinde döner I güneş de bir yıldızdır/öyleyse dünyanın çevresinde döner". Kilisenin buyurganlığında kalıplaşan bu mantığa karşt çtkmak, engizisyon mahkemesine sanık olarak çıkmak demekti. Ancak Rönesans'la birlikte aydınlanmaya başlayan Batıda tümevarım uç verdi. Doğayı gözlemek, olayları incelemek, bilgimizi sınamak, deney yapmak yolları açılmaya başladı. Tümevanm neydi? Sözgelimi su 100 derecede kaynar. Nıçin? Çünkü yapılan yüz binlerce deney bu gerçeği doğruluyor. • Bugunkü dünyamızda tümdengelimin kalıplaşmış mantığından kurtulan kaç kişi var? Bilimsel düşüncenin yeryüzünde bütünüyie benimsendiğini elbet soyieyemeyız. Bağnazhğın sayısal toplamı milyaıian bulur. Çoğu insan tümdengelımle düşünmeye alışmıştır;bilimden çok inançlarına bağhdır; biçimsel mantığı yeğler; medrese kafası buna denir ki kuşkuculuğu ve hoşgörüyü dışlar Ustelik kendisini sosyalist sayan ve bilimselliğe değer verdiği sanılan nıce kişinin tümdengelimin biçimselliğine kendini kaptırması da bir olgudur. Hiç unutmam, yıllarca önce birtoplantıda Avrupa'daki isçilerin emperyalizmin sömürü düzeninden pay aldıklarını ve devrimci niteliklerinin bu yüzden törpülendiğini anlatmaya çalışıyordum. Dinleyenlerden biri ayağa kalktı, salondan çıkarken bağırdı: işçi sınıfının aşağılandığı yerde duramam... Oysa genelde devrimci içerik taşıyan işçi sınıfının her davranışı ve eylemı ilerici olabilir mi? Bilinçlenmemiş emekçi yığınların nice gerici eylemde yer aldığı çok görülmüştür. Ya halk kitleleri?.. İran'daki halk ayaklanması sonunda demokrasi yerine şeriat düzeni benimsenmedi mi? Halkın, tutucu sınıfların güdümünde yürüdüğü yer ve za" manlar vardır; ama bu rtarihin 'rtici gücü"nu kınamak için bir neden değildir. Tümdengelimin mantığını dar kahplar içinde kullanmak bizi ortaçağa doğru çeker, hoşgörüyü siler süpürür, kuşkuculuğu yok eder, bağnazlığı körükler. olumsuzdur" önermesi genel bir doğruyu vurgulamaktadır. Ancak dünyanın her yerinde, her zaman, her askeri müdahalenin olumsuzluğunu yalnız tümdengelimle kanıtlayamayız. 1908'de Abdülhamit istibdadını yıkan Hareket Ordusu'nu; 1974 yılında Portekiz faşizmini devirip demokrasiye yol açan askeri 'Kırmızı Karanfiller" eylemini; 1961 Anayasası'nı getiren 27 Mayıs Devrimi'ni de gözü kapalı kınayamayız. Her olayın somut koşullan içinde incelenmesi, her olaya hoşgörü ortamında bilimsel kuşkuculukla yaklaşılması; bizi yanlışlardan, bağnazlıktan ve soyut tümdengelimin tuzağına düşmekten koruyacaktır. EVET7HAYIR OKTAY AKBAL Yaşar Nabi'yi Anmak "Sahat anlayışım ta başlangıçtan beri sağlam bir temel üzerine kurulmuştur. Bu da, edebiyatta her çeşit görüş ve akımlara karşı tam bir anlayış ve hoşgörürlülükle davranmak, belli bir tutumda saplantılara ve direnmelere duşmemektir!' Yaşar Nabi Nayır'ın görüşü, tutumu buydu. Hoşgörüden aynlmamak, saplantılardan uzak kalmak... Yıllar hep geçip gider! Ben saymak da istemem bir dostun, bir arkadaşın aramızdan ayrılmasının zaman ölçüsünü... Yaşar Bey'i, sanki gitsem yerinde bulacak gibiyim! Belki de bu yüzden Varlık yönetim yerine uğramıyorum çoktan beri... Oysa kızı Filiz o sandalyede, o masanın başında oturuyor çoğu günler. Içim kaldırmıyor belki! Ya da Yaşar Bey'i hep o masa başında oturuyor, yazıları okuyor, yanıtlıyor diye düşlemek hoşuma gidiyor... Yaşar Nabi'nin ekınimize katkılan mı?.. Bunu bir bir saymak pek mi gerekli? Kaç kuşak yetişti 'Varlık' okulunda? Ta 1936'dan bu yana, kaç şair, yazar, düşünür, en çok daha ekine, sanata bağlı okurlar yetişti? Nayır, Kemalist devrim adını verdiğimiz bir 'ekin devrimi'nin baş gönüllüsüydü. Atatürk devrimi, her şeyden önce bir ekin, yani bir kültür devnmidir. Tarihte nice ıhtilal, devrim yapıldı ama hiçbirinde bir ulusun ekin temeilerini, en başta da yazısı, sözJükleri, giyimi kuşamı değiştirilmedi. Atatürk'ün ekin devrimi tarihte benzersiz ise bu yüzden... Bu devrimin birkaç öncüsünü saysam mısize? Tiyatroda Muhsin Ertuğrul, yazında Nurullah Alaç, başında Nadir Nadi... Yaşar Nabi de bu ekin devrimini yığınlara ulaştırmada görev yapanların öncülerindendi. Ne yaptı Yaşar Nabi? 'Varlık'ı çıkardı. Bu dergide 1940 kuşağını yetıştirdi, Orhan Veli'den Sait Faik'ten Mahmut Makal'a, daha nicelerine dek çağdaş sanata, yazına ulaşmak, yetişmek, onu aşmak isteyen sanatçılarımız bu derginin yapraklarında yetistiler, seslerini, güçlerini duyurdular. Hangi birini saymalı: Orhan Kemal'den Hacıhasanoğlu'na, Dağlarca'dan Necatigil1 den Cumalı'dan Başaran'a, Talip Apaydın'a... 'Variık' bugün de görevini sürdürüyor. Yarın da sürdürecekse Yaşar Nabi'nin attığı temelin, ekin temelinin sağlam olmasından; Atatürk'ün "çağdaş uygarlık düzeyini aşacağız" inancına bağlılığından... "Ne fildişi kule önemlidir benim için, ne toplum yaran. Bunlar gelip geçici şeylerdir. Kalıcı olan sanat gücüdür. Ancak, fildişi kulesine kapanarak gerçek yapıtını verebilecek bir yazarı arenaya çağırmak, hem ona, hem sanata yazık etmektir. Bu, toplumsal dengesizliklere başkaldırmaktan gücünü alan bir sanatçıyı aşk idilleri yazmaya zorlamak gibi saçma bir şey olur. Edebiyat, sanat tartışmalarının büyük çoğuntuğu bu sorunla ilgilidir. Zaman zaman sanatçıları ille de fildişi kuleye tıkıp, onları toplumcu savaştan uzaklaştıranlara, uzaklaştırmak isteyenlere nasıl karşı çıkmışsam, sanatçı ille de toplumcu olmalı; topluma yarariı yolda yürümeli diye, yeteneksiz birtakım yazarları gökyüzüne uçurmaya çahşanlara da gene öy/e karşı çıkmışımdırf' Budur Yaşar Nabi: Tek yanlı olmamayı, GkJe'in deyimiyle 'açık olmayı, açık kalmayı' yeğleyen bir aydın kişi, bir ekin adamı... Genç yaşında şair olarak tanınmıştı, Yedi Meşale eyleminin önde gelen bir sanatçısıydı, Kemalist devrimi yücelten oyunlar, yazılar yazan bir ilericiydi. Bu kadar mı? Değil! Nasıl unutulur dilimize kazandırdığı sayısız çeviri? Hasan Âli Yücel'in ki o da bu ekin devriminin bir başka öncüsüdür 'Dürrya Klasiklerinden Tercümeler' dizisinde yer alan pek çok çevirisi bugün bile değerini koruyor. Alatürk çağının yarattığı bir aydınlanma dönemiydi o 1940 yılları... Bol bol çeviriler, genç yazarların yeni yapıtlan, çağın akımlanna, yaratılarına dönük bir çalışma, içinde yaşadığımız çağın uygarlığını anlama, bilincine varma eylemiydi bu. Yaşadığımız dünyanın insanları olmalıydık. Kemalist devrim bunu istiyordu. Böyle bir toplum yaratmak amacındaydı. Oldu mu, olabildı mi? Kesin ne denebilir? 1950'den sonra gerileme dönemi başladıysa, başlatıldıysa, bunun suçu kimde? Herhalde Atatürk devrimine bağlı aydınlarda, yazarlarda, bilinçli yurttaşlarda değil... Ucuzcu, kolaycı, fırsatçı politikacıların 'demokrasi' adı altında etkin yerlere gelmelerinde!.. Yaşar Nabi'nin 'Varlık Yıllıklan'nda çıkan başyazılarını okursanız, actırdığı soruşturma sorularının ne olduğunu görürseniz, anlarsınız savaşımının önemini, değerini... Bakın 1979 Yıllığı'nda ne diyor: "Yolunda önemli bir engelle Karşılaşmadığı için her attığı adımda biraz daha açılıp şımaran yobaziık kahramanlarının ölçüyü büsbütün yitirerek azıttığı apaçık görünmekte ve gerçek Atatürkçüleri tedirgin etmekten geri kalmamaktadır." Oumhuriyetin 50. yılında ise şu soruyu sormuş düşünürlere, yazarlara: "Toplumsal yaşamımızın, kültür ve eğitimimizin Atatürk devrimleri çizgisinde yeniden değerlendirilmesi için neleri gerekli görürsünüz? Görüyorsunuz, Yaşar Nabi'nin en önemli sorunu Atatürk devrimi idi. Bu devrimın yaşatılması idi. Gericiliklere, üçkâğıtçılıklara, çıkarcılıklara karşı savaşım verilmesi idi. Hep de böyle oldu. Yaşar Nabi, Türk ulusunun yarannı bu devrimin yaşatılmasında, sürdürülmesinde görüyordu. Variık dergisini bu devrimin bir bayrağı yaptıysa, bundan... Yaşar Nabi için çok şey yazılabilir. Yaztnımızdaki yazar, şair, yayıncı olarak yeri övülebilir, yerilebilir. Tartışmaya açıktır bu gibi konular. Tarihin söyleyeceği sözler her zaman saygıya değer. Ama yadsmmayacak bir gerçek var, o da Yaşar Nabi Nayır'ın Atatürk'ün başlattığı, hızla sürdürdüğü ekin devriminin en önrte gelen savasçılarından biri olduğudur. Son soluğuna dek boyleydi. 73 üncü Kuruluş Yıldönümümüzü Kutlarken Halkımızın Bize Duyduğu Güvenle Gururluyuz... "Askeri müdahaleler * Vatan sathına yayılmış 406 Şube... * Yurtdışı temsilcilikler... * 73 Yıllık tecrübeden kaynaklanan dinamizm... * Elektronik sistemlerle donatılmış bankacılık... * Ciddi ve istikrarlı yönetim... İLAN KADIKÖY İKİNCt ŞULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN 1985/233 Ka.Ta. Kadıköy lçerenkdy, 204 pafta, 790 (938) ada 36 par: sel sayılı 12384 m miktarh gayri menkulün maliki olan Dikran Tarabyan'ın adresi tespit edilemediğinden ve hayat mematmdan haber alınamadığından kendisine İstanbul Barosu avukatlanndan Cahit Günay kayyım tayin edilmiştir. Keyfiyet ilan olunur. Basın: 2537 SATILIK ERNST KAPS MARKA KUYRUKLU PİYANO Prof. Dr. METIN OZEK 148 23 54 Teşvikiye, İstanbul TURKBANK İkinciAdresiniz m m Türk Ticaret Bankası 161 09 43 TANSİYON SORUNUNUZA ÇÖZÜM Basit kullanımlı, elektronik tansiyon aletleri. Ithalatçısından 143 10 23 Bebeğe bakacak yatılı bayan aranıyor. Tel.: 169 78 27 TELESEKRETER Telefon ce\aplama cihazı. lthalatçısından. 143 10 23
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear