Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURtYET/8 HABERLERtN DEVAMI 7 MART 1986 GOZLEM UGUR MUMCU (Baştarafı 1. Sayfada/ Yaşanan her olay, yazarın kaleminden süzülerek kitlelere yansır. Yaşanan her otay da, yazarı etkiler ve yönlendirir. Yazar, akıp giden bu olaylar karşısında içinden çıktığı toplunıa ve tarihe karşı sorumludur. Tabii gerçekten yazarsa! AN Sirmen, "On İki'den On iki'ye Türkiye" başlığında lopladığı yazıları ile bir yazarın olaylara nasıl tanıklık edebileceğini kanıtlıyor. Sağlam gözlemleri ve gerçekçi yorumları ile topluma ışık tutuyor. Hep yaptığı gibi... "Kalem arkadaşlığı" tıpkı "silah arkadaşlığı" gibidir. Tipkı "silah arkadaşlığı" gibi ortak sorumluluktan, aynı kaygı ve aynı düşüncelerden kaynaklanır. Ali Sirmen ile dostluğumuz böylesine ortak düşünce ve inançlara dayanıyor. Yıllardır, aynı gazetelerde, birlikie yazı yazıyor, aynı inançları savunuyoruz. Ulusal Kurtuluş Savaşı'nm "Kuvayi Milllye Ruhu", Atatürk ilke ve devrimleri, "tam bağımsızlık ilkesl" düşünce ve örgütlenme özgürlükleri ve Batı ülkelerindeki ölçüleri ile özgürlükçü ve çoğulcu demokrasi... 1974 yılında Sirmen "BirAvuç Gökyüzü"ne özlemini ve tutkusunu şöyle anlatmış: Ama özgürlük yasaktır yazarımıza, çizerimlze. O doğduğu andan itibaren büyük bir gözaltındadır. Çetin Altan'ın ilk romanında belirttiği gibi, bir avuç gökyüzü çok görülür ülkemizin aydınına, Insanına. Yok bir avuç gökyüzü, "büyük gözaltı" var. özlemeyin bir avuç gökyüzünü, hep büyük gö zaltına alışmaya bakın. Bir avuç gökyüzü çok görülür hep size..." Ali Sirmen, 3 yıl sekiz aydır, "bir avuç gökyüzü"r\e şöyle bir "merhaba" diyemeden cezaevinde çile dolduruyor. Dışarıda pis, cıvık sulusepken... Dışarıda koyu karanlık... Ve Ruhl Su'nun sesinden, sazından koskoca aydınlığa giden pınl pırıl bir yol döküluyor... Lorcalarla, Nazımlarla, Dadaloğullanyla, Dursun Bebeklerle, Halim Şefiklerle, Melih Cevdetlerle, Hiroşimalı küçük kızlarla, Ruhi Sularla, adı bitinmeyen ozanlarımızla hep birlikte yürünecek pınl pırıl bir yol... Yüreğinde hep duygu dizeleri ile dolaşan Ali Sirmen, 1980 yılı ocak ayında böyle yazmıştı. istanbul'da deniz kıyısında bir akşam üzeri, dilekçeleri ile hukukun dizelerini yazan Orhan Apaydın ve zekâ kıvılcımları ile sözcükleri birer kahkaha tufanına döndüren Ali Sirmen ile konuştuğumuz konuları anımsıyorum... Apaydın, şimdi Zincirlikuyu Mezarlığı'nda son uykusunda, Ali Sirmen ise Sağmalcılar Cezaevi'nde mavl renkli tutuklu elbiseleri içinde. 1973'te 12 Mart günleri içindeki öfke selini satırlarına nasıl da dökmüş bakın: Güç günler, klmyadaki turnosol kâğıdı gibidir. Akla karayı ayırıverir. Çagdışı kafalar sevlnç kahkahalan gırtlaklannda düğümlenerek sürüklenirken, çağa uymaya çalışanlar da daha da büyümüş olarak dimdik ayakta kalırlar. Her zaman olduğu gibi, bu dönem de korkakları, çıkarcıları, hainleri, görevini yapmışları, sessiz kahramanları ile tarihe geçecektir. Ne var ki birinciler buruşturulup kenara atılırken, ikinciler devleşecektir. Bekleyin, göreceksiniz! Bir başka yazısında şöyle diyor: Her işkenceciyi, her lüpçüyü, her sömürücüyü, her baskı yöntemcisini faşistle, her çağdışı, dar kafalı, baskıcı, özgürlüğe karşı sömürücü ve işçi düşmanı yönelişi faşizm ile karıştırmamak gerek. Bazı öyle ceberrutlar vardır ki, zavallılar tüm çabalarına karşın faşist bile olamazlar... Ali Sirmen, inançların, duyguların ve ilkelerin yazarıdır. Duyguları ile yaşar; inançları ile ayakta durur ve yaşamı boyunca savunduğu ilkeleriyle olaylara tanıklık eder. Yazar, çağının en büyük ve en güvenilir tanığıdır çünkü. Şimdi bunca sorun varken, sırası mı böyle şeylerin diye sormayın. Eğer bu canım erguvanlara bakmak için sorunların çözülmesini, güçlüklerin yenilmesinl, yoksunlukların aşılmasını beklerseniz belki de bütün bir ömür boşuna bekler ve hiç bakamadan, hiç fark etmeden erguvanları göçer gidersiniz bu dünyadan. Bakın çevrenize, erguvanlara, papatyalara, gelinciklere, uyanın doğanın binbir çiçeğine... Şimdi sırasıdır. Şimdi... Evet şimdi!.. Ali, sanırım 1980 eylülünde evime saksıda bir çiçek getirmişti. Çiçeğin adı "Atatürk Çiçeği." Çiçek, altı yıldır penceremin kenarında duruyor. O günden bu yana hiç açmadı. Belki diyorum, bir avuç gökyüzüne hasret, onun için açmıyor, açamıyor. Erguvanlar, papatyalar, gelincikler, saksılardan hapishanelerde değil, kıriarda, dağlarda, korularda, ormanlarda özgürce tomurcuk verip açıyorlar. Öylesine bir renk cümbüşü içinde. Çiçekler insanlar gibidir ve insanlar da çiçekler gibi! Cenazede siyaset (Baştarafı l. Sayfada) n a sesle riııden sonra şöyle dedi: "Hak için, adalet için, hiirriyet ve valan millel için 25 yıl yanımızda olan arkadaşım Osman Kibar'a son görevimizi yapmaya gidiyoruz." 20 dakikalık bekleme süresince Demirel'in elini öpenler, kucaklayanlar, birbirini itip kaktılar. Bir süre önce Ziraat Odası sevimini ANAP'lı adaylara karşı kazanan Behçet Aktaş, "Ezdim Başbakanım" diye bağırdı. Karşı listede bulunan ANAP'lılar ve bazı Ziraat Odası delegeleri de, "Demirel nerede biz oradayız" diye bağırırlarken, seçimi yakından izleyenler de, "Ne çabuk döndünüz" diyorlardı. Tren, Kütahya'ya 23.20'de girdi. Kütahya Gan'nda ve Tavşanlı istasyonunda büyük bir kalabalıktan Demirel için, "Kurtar bizi Demirel, yasaklar kalksın, canımız feda olsun. Muhteşem Süleyman. Demirel nerede biz orada" sloganlan atıldı. ANKA'nın haberine gttre, polisin karşılamada fotoğraf çektiği görüldü. Kütahya ve Tavşanlı istasyonlannda 10'ar dakika duran trenden inen Demirel'in yanına yaklaşan ve ellerine kapanan yaşlı bir kadın, "Allah benim ömrümii de sana versin, sen bu milleti kurtar" dedi. Sürekli tezahürattan konuşamayan Demirel, tren hareket ederken, "Beni çok mutlu ettiniz. Ben buraya kar kış bittikten sonra gelecektim" diye konuştu. Balıkesir Gan'nda da saat 05'i gösterdiği halde büyük bir kalabalık bulunuyordu. Karşılayıcılar, Savaştape, Soma, Kırkağaç, Akhisar, Saruhanlı ve Manisa istasyonlarını da doldurmuşlardı. Ege Ekspresi, saat 07.30'da Manisa Garı'na girdiğinde kendisıni karşılayan kalabalık arasında ANAP'lı Belediye Başkanı Ertugrul Dayıoglu da vardı. Dayıoğlu, Süleyman Demirel'e mesir macunu verirken, gözyaşlarını tutamayarak ağladı. Demirel karşılama istememesine karşın, gördüğü kalabalıklara hep şunu söyledi: "Demokrasi için hizmet etmiş Osman Kibar'ın cenaze lörenine gidiyoruz, son görevimizi yapacagız. öniimüzdeki günlerde sizleri ziyaret edecegim." Demirel'le birlikte Nahit Menteşe, Saadetlin Bilgiç, Necmellin Cevheri, Ismet Sezgin, Turgut Toker, Ali Naili Erdem, Esal Kıratlıoğlu, Munif İslamoglu, Ismail Hakkı Köylüoglu, Şinasi Osma, Ekrem Ceyhun, Onal Şakar, Sümer Oral'ın da bulunduğu heyet, saat 09.10'da izmir Alsancak Garı'na girdi. Gardaki topluluk, üçüncil perona doğru yürürken, "Yasaklar kalksın" diye bağırarak ortalığı inlettiler. Topluluk arasında çok sayıda köylü kadınlann bulunuşu dikkati çekti. Bu kadınlann çoğu ağlayarak, "Allah seni başımızdan eksik etmesin" diye bağırdılar. Bazılan, Süleyman Demirel'in boynuna sarılıp, "Artık bu hasret bitsin" derken, bazılan da, "Bizi fakirliklen sen kurtardın, ama yine şimdi fakir diistiik" sözcükleriyle sevgilcrini belli ediyorlardı. Karşılayıcılar arasında DYP ll Başkanı Rıfat Serdaroglu, ll Yönetim Kurulu üyeleri de bulundu. Osman Kibar'ın damadı Tütün Ihracatçılar Birliği Başkanı Esin Özgener'e başsağlığı dileyen Süleyman Demirel, beyaz renkli Chevrolet otomobille Alsancak'a giderken peşinde 50 araçlık bir konvoy hareket halindeydi. Demirel, Ulya Kibar'ı ziyaret ettikten sonra, Yeni Asır gazetesine gitti. Bir süre gazete yöneticisiyle görüştü ve Büyük El'es Oteli'nin Kral Dairesi'nde dinlendi. Partili arkadaşlanyla Menemen seçimlerini değerlendiren Demirel, görüşlerini şöyle açıkladı: "Türklye'de aşağı yukarı on parti var. Menemen'de seçime üç parti giriyor. Biri iktidar, digeri ana muhalefet. tkisinin de radyoda, televizyonda sesi var. Seçime giren iiçüncü partinin sesi yok. İklidarın aldıgı netice o kadar övünülecek bir netice degil. Aldıkları oy yüzde 22. Bu, partiyi iktidar olarak ayakta tutmaz. tstedikleri kadar oyları yüzde 100, yüzde 1000 artsın, aldıkları oy yüzde 22'dir. Muhalefete ise, yüzde 78 kalıyor geriCumhuriYe( Osman Kibar'ın cenazesi Alsancak'taki Hocazade Camii'nde kılınan öğle namazından sonra Bornova Mezarlığı'nda toprağa verildi. Cenaze lörenine Demirel ve arkadaşlarının yanı sıra, Başbakan Yardımcısı Kaya Erdem, parlamenterler ve siyasi partilerin temsilcileri, Odalar Birliği Başkanı Krsin Faralyalı, lstanbul Belediye Başkanı Bedreltin Dalan, İzmir ve çevre illerin belediye başkanları ile çok kalabalık bir yurttaş topluluğu katıldı. Demirel'in, cenaze namazının kılındığı camiye gelişi sırasında kalabalıktan kendisini alkışlayanlar olunca, alkışların kesilmesi için uyarıda bulundu. Kalabalıktan cenazenin başına gidemeyen Demirel, namaz kılındıktan sonra çıkışta yine büyük alkışlarla karşılandı. Demirel'in bulunduğu araba, uzun süre kalabalık nedeniyle ilerleyemedi. Çok sayıda çelengin geldiği cenaze töreninde Başbakan Turgut Özal, TBMM Başkanı Necmettin Karaduman, ABD Başkonsoloslıığu'nun yanı sıra parliler, sendikalar, gazetelerin çelcnkleri dikkati çekti. Süleyman Demirel, cenaze töreninden sonra saat 16 uçağı iie Ankara'ya döndü. THA'nın haberine göre, Kibar'ın cenaze töreni ANAP İzmir tl örgütü'nde karışıklıklara yol açtı. Başbakan özal'ın törene bakan göndermeyeceğini bildirmesi üzerine, ANAP izmir İl Örgütü'nün yoğun ısrarı karşısında Başbakan Yardımcısı Kaya Erdem'i İzmir'e göndermeyi kabul etti. 9 aylık deneme (Baştarafı I. Sayfada) dedi. Bakan SHP'li Cüneyt Canver'in afla ilgili gazetelerde çıkan dcmeç ve açıklamalan göstermesi üzerinc dc, "Biz dün diindür, bugün bugündür demiyoruz. Belki görüş degiştirdik" diye konuştu. Eldem ce/.aevlerinde sağ sol ayrınıı yapılmadığını belirterek yasa çıktıktan sonra cezaevleri yönetmeliğinin değiştirileceğini, cezaevi görevlilerinin eğitim dü/.eyinin yükseltileceğini söyledi. lnfaz değişikliğinin asıl anıacının ıslah olduğunu kaydeden Bakan, tnfaz Yasası değişikliğinin Avrupa Konseyi önerileri dikkatealınarak hazırlandığını, infazda Avrupa standardına ulaşmanın amaçlandığını sö/.lerine ekledi. Komisyon üyesi SHP'li thrahim Ural, Bakan'a 1974affından yararlananlardan kaç kişinin ycniden cezaevine girdiğini sordu. Eldem, bütün adli sicillerin yok edilmesi nedeniyle, bu konuda bilgileri olmadığını söyledi. Nuri Korkmaz ölıım cezalarının kaldırılmasını önerirken, SHP'li Ural, TCK'da değişiklik yapılmasını istedi. Korkmaz, anavasanın 14 ve 87. maddelerinin değiştihlmesini isteyerek, getirilen infaz değişikliğinin bir aldatmaca olduğunu savundu. Korkmaz, "Korkmuyorsanız, milli irade üstünde başka irade kabul etmiyorsanız, gelin anayasanın 14 ve 87. maddesini değiştirip, toplumun beklentisi olan affı çıkaralım" dedi. Adalet Bakanı Eldem ise, Korkmaz'ın bu konuşmasına karşılık, "Katılıyorum ama, bu konumuzun dışındadır" karşılığını verdi. SHP'li Hasan Altay, affın bir zorunluluk olduğunu belirterek cezaların çok ağır olduğunu söyledi. ANAP'lı Mehmet Onur, lnfaz Yasası değişikligi ile idam cezalarına yaklaşımın iyi olduğunu belirterek, "1974 affının sakıncaları bu tasan ile ortadan kalkmıştır" dedi. SHP Adana Millitvekili Cüneyt Canver, tasarıdan deneme süresinin çıkarılmasını öngören bir önerge verdi. Ancak, önerge, ANAP'lıların karşı çıkması nedeniyle benimsenmedi. INDlRİM 18 GÜN Tasarıya göre, hükümlülerin hapis cezaları bir ayda 12 gün olarak uygulanacak. Bıına göre, indirim süresi 18 gün olacak. Tasarı ayrıca, TBMM tarafından yerine getirilmesine karar verilmeyen ölüm cezalarının 30, ömürboyu hapis cezası hükümlerinin ise 20 yıl hapis yattıktan sonra salıverilmelerini öngörüyor. TBMM tarafında ölüm cezaları onaylanmayanlar 36, ömür boyu ağır hapse mahkum edilenler 26 ve diğer şahsi hürriyeti bağlayıcı cezalardan mahkum edilmiş bulunanlar, cezalarının dörtte üçünü iyi halle geçirmedikçe, şartlı salıverilmeden yararlanamayacaklar. Hükümlüler yasanın yürülüğe girdiği tarihten itibaren 9 ay süreyle denemeye tabi tutulacaklar. Bu deneme süresi içinde ancak iyi hali oldukları tespit edilenler, infaz indiriminden yararlanacak. MUŞERREF HEKİMOĞLU AIVKARA.,.ANKA 1960'larda bir sabah, Hacettepe Hastanesi'nde bir odada Orhan Apaydın ile konuşuyoruz. önemli bir böbrek ameliyatını izleyen günler. önceki gece müthiş bir krizle ölümün soluğunu hissetmiş yatağında. Doktor Doğan Remzi'ye teşekkürle bakıyor. Gerçekten ölümden kurtuldum, diyor. ölmek yasak, diye tepki gösteriyorum. önümüzde güzel günler var. Hastahanenin penceresinden Ankara'ya bakıyoruz. Orhan Apaydın sıcak gülüyor. O yıllarda ölümün soluğu bile hızımızı kesmiyor, hiç ölmeyecek gibi güçlü, umutlu yaşıyorduk... Orhan Apaydın ile dostluğumuz nasıl başladı anımsamıyorum şimdi. Yassıada avukatlığından parlamentoya gelen AP'li milletvekiline önceleh ters ters bakarken Orhan Apaydın ile yüzyüze geldik birden. Güzel yıllardı 1960'lar. Çok sevdiğim Öncü öyküsünü de o yıllarda yaşadım, gazete kapanınca parasızlık, işsizlik fena bastırdı, Sıhhiye'de bir çatı katına taşındık. Güç koşullar içinde Orhan Apaydın'ı yanımızda gördük her zaman, altı kat merdiveni bir solukta çıkan sayılı dostlardan biriydi. Bir evin kapısı kimi zaman az, kimi zaman çok çalar değil mi, yaşadıkça zilin sesini daha iyi değerlendirir insan, bir bakarsınız güvendiğiniz dağlara kar yağmış, kimi kişiler yitip gitmişler, buna karşılık sıcak "merhaba"\ar duyarsınız telefonda, "buradayız" der gibi, sevginin, dostluğun boyutlarını bir merhabaya sığdırıverirler. Orhan Apaydın Ankara'dan ayrılınca birbirimizi az gördük ama o merhabaların sıcaklığı hiç eksilmedi. Geçen yaz Sirkeci'den Kadıköy'e giderken yandaki vapurun güvertesinde gördüm Orhan Apaydın'ı, bana el sallıyor, "merhaba" diyordu. özlemle seyrettim uzaktan. Saglıklı görünmüyordu hiç. Kimi kişiler çok cnurlu savaşların faturasını da hayli acı ödüyorlar değil mi? Ancak bu fatura ödetenler açısından da tatlı değil hiç... Sevdiğim kişileri yitirince acı bir boşluğa gömülüyorum artık, son günlerde cami avlularında biraz öldüğümü hissediyorum ben de... Taze bir mezara özümden bir şeyler gömer gibi... Biraz da doğumevlerine gitmeli belki de, dünyamıza yeni gelenleri selamlamalı, onlarla yeniden doğmalı, ölümün hüznünü aşmalı, yarım kalan bir şarkıyı onların soluğuyla söylemeli... • • • Geçen hafta profesör Ruşen Keleş, Birleşmiş Milletler Derneği'nde ilginç bir toplantı düzenledi, bir söyleşi. Prof. Nermln Abadan Unat, kadın haklarından söz etti uzun uzun. Nüfusumuzun yarısını oluşturan, yarısını da yetiştiren kadın sorunlarından, yeni doğanlara soluk verenlerden, ışık tutanlardan... O konuşurken gözlerimiz yeni gerçeklere açıldı, kadın hakları için bırçok yerde verilen savaşlar, yapılan girişimler, sonra ülkemizdeki durum hayli düşündürücü. Türkiye, Birleşmiş Milletlerin sözleşmesini en geç imzalayan ülkelerden biri. Dahası var, bir çok ülke kadın sorunlarını çözmek için kamu kuruluşları oluşturuyor, Fransa'da, Palme'nin ülkesinde bakanlıklar var, öteki ülkelerde başka kamu kuruluşları, ama Türkiye1 de bu yolda bir girişim yok henüz. Bugünkü koşullarda olsa ne yazar... Kadınlara dönük bir kamu kuruluşundan çağdaş bir yöntem beklenebilir mi bugün? Bugün bir kızlar manastırı var ülkemizde, imamhatip okulunda genç kızlar var... Diyarbakır'da yaşanan bir olay var, Milli Eğitim Bakam'nın o soruna yaklaşımı var... Bu yaklaşımda kişilerle kadınlara dönük bir kamu kuruluşundan ne beklenir... Atatürk kadın hak ve özgürlüklerini çağdaş bir toplumun başlıca koşulu olarak görüyor. Laik Türkiye'de yaşayanlar insan haklarını, özgürlüklerini eşit olarak hissetsinler istiyor. Kadına insanca bakıyor herşeyden önce. insanca bir yaşam öngörüyor. Kadın ya da erkek ancak insanca bir yaşamla onur duyar, mutlu olur değil mi? İnsanca bir savaşla karanlıklar delinir. örneğin Orhan Apaydın bu tür bir savaşla apaydın bir kişiydi... Şu günlerde Strasbourg'da, Avrupa Konseyi'nde de tlginç bir toplantı var. Kadın Hakları Komisyonu'nda tartışmalar yapılıyor, kadınlann siyasal katılımı, yönetimde söz sahibi olmaları tartışılıyor, kimbilir ne ilginç. Türkiye adına Avrupa Konseyi'ndeki biricik kadın büyükelçi Filiz Dinçmen katılıyor bu toplantıya. Bence büyük bir çelişki sergileniyor komisyonda. Filiz Dinçmen, Atatürk'ün öngördüğü çağdaş bir kadın Avrupa Konseyi'nde, profesör Nermin Abadan Unat da çağdaş bir bilim kadını, ama belli çevreler kadını da, erkeği de çağdışına itmek eğiliminde ülkemizde... Bu çelişkileri aşmak için de çağdaş bir savaş gerekiyor. Bllimin ışığında, aydın, akılcı bir savaş. Kadınca ya da erkekçe değil insanca bir savaş. Yaşamımızda her şey insan olmakta düğümleniyor bence, kadın ya da erkek olmak ondan sonra anlam kazamyor. Sevgi, dostluk, mutluluk başka bir boyuta varıyor o zaman. Hepimizin yaşamında yıldızların parladığı anlar var, kadın ya da erkek olmanın güzelliğini yaşarız tepeden tırnağa, bir kadınerkek illşkisinin, sevmenin, sevilmenin, doruğuna tırmanırız, gökteki yıldızları toplayacak gücü buluruz ellerimizde, ama sonra yıldızlar soluverir. Asıl olan insanca bir alışveriş değil mi? insan olmanın mutluluğunu duymak, insan hak ve özgürlüklerini tepeden ttrnağa yaşamak, insanca yaşamak özlemini dindirmek. O zaman başka bir başdönmesi duyulur kuşkusuz ve yıldızlar daha çok parlar... İnsanca... BİLSAK'TA BUGÜN CaıCenter: 21.00 ÖNDER FOCAN GRUBU Lokanta: 22.00 CengizBulentAkın (gitar) BİI SAK KÜLTÜR GEZİLERt Küllür dünyamızın önde gelen mimar, sanat tarihçisi, araştırmacı, sosyolog ve 15 marıian başlayarak kent içi geziler Ek bilgi: BİLSAK BİI SAK 143 28 79143 28 99 Sırasclvilcr, Soğancı Sok. 7 ACELE SATILIK LOKANTA Ak.saray, Mıgros arkası No: 4/C 1. Kitap (Baştarafı 1. Sayfada) met Oktay, Tomris Uyar katılıyor. Ayrıca imza katında Haldun Taner, Salâh Birsel, Kerim Korcan ve Füsun Özbilgen kıtaplarını imzalayacaklar. 200'ü aşkın yayınevinin, bini aşkın kitabının sergileneceği şenlikte, Milli Eğitim Bakanlığı, Türk Tarih Kurumu, Kelebek Yayınları Hachette ve çeşitli yayın kuruluşları ile Libya, Kıbrıs ve FKÖ'nün kültür birimleri yer alıyor. 16 mart pazar gününc kadar çeşitli kültürel etkinliklerin yer alacağı şenliğe giriş ücretsiz olacak. (Baştarafı I. Sayfada) Sayfada) (Baştarafı I. manıdır. Ne de icabı vardır. Ama ahali o şekilde bagırsa, o ahalinin imajinasyonudur. Onlara ben susun, agzınızı kapayın diyemem ki.. 11 şubat günü verdiğim yemekte arkadaşlarıma, biraz susun, beni dinleyin dedim. Çok sustuk, susmayacagız dediler. İşte halk o, anlatabildim mi?" Demirel, gazetecilerin sorularını yanıtlarken, "uzman" olarak konuştuğunu belirtti. Çoğu yerdeki kalabalık Demirel'i, "Başbakanımız hoşgeldin" diye karşıladı. Eski Bakanlardaıı Ali Naili Erdem, kalabalıkları "tnsanlar uykularım bolııp geliyorlarsa hıında bir hadise vardır" diyerek değerlendirdi. Demirel, gördüğü ilgiyi "Muhabbetten şikâyet olmaz. muhabbet kolay kolay meydana getirilemez. Göreceğimiz geldi dedigimiz halkın da bizi görecegi gclmiş" biçiminde yorumladı. Bir soru üzerine Bu yıl içinde yapılması beklenen ara seçimlerle, 1979 ara seçimini değerlendirirken şöyle konuştu: '• Biliyorsunuz 1979'da da ara seçimler yapılmıştı. Ama 1979 Türkiyesi ile şimdiki Türkiye'nin şarlları başkadır. 1979 Türkiyesinin gerisinde bu kadar çok kırık dökük yoktu. Rejim bütün kaideleri ile işlemekteydi. Anarşi şoku yoktu. Darbe ya da miidahale şoku yoklu. Bugün yapılacak ara seçimlerin arkasında ve gerisinde değişik şartlar vardır. Türkiye henüz güdümlü rejimden çıkmamıştır. Menşeinde 6 kasıındaki yıgınak halası, henüz tesirini yitirmeıniştir ve Türkiye^ de şaşkınlık ortadan kalkmamıştır. Yasaklar vardır. Bunlar 1979'da yoktu. Bu şartlara ragmen bugün iktidarda olan siyasi güç, önemli şekilde aşınmaya ugramışsa bu manidardır." "Manidar kelimesini biraz açar mısınız?" diyen gazctccilcrc Demirel, "Manidardır lafının altında herkesin elini şakagına dayayıp düşünmesi lazımdır. Ne düşünürler bilemem" yanıtını verdi. Gazeteciler "Manidar kelimesinin anlamının altında hükümctin çekilmesi de var mı?" diye ısrar edince Demirel, "Bazı kelimeler vardır ki kapsamlıdır. Bu kapsamın içersindedir" dedi. Menemen seçimlerinin bir değerlendirmesini de yapan Demirel, elinde her türlü olanak bulunan iktidar partisinin yüzde 22 oy almasının övünülecek bir olay olmadığını savundu. Demirel sözlerini şöyle sürdürdü: "Mahalli seçim, ara seçim benim için teferrııattır. Siyasel bir günlük mesele degildir. Siyaset maratondur. Türkiye'nin şarlları açıga çıktıkça, Türkiye korkıı Demirel: Halka susıın dîyemem C n L n n u »o . ,,.I,L,.O şokunu ve <iiA»r diğer v^Lir> şokları aştıkça vatandaş daha saglıklı karar vermı imkânı bulur. Bunları bunalım ortamında mütalaa etmek lazım. Mahalli seçimlere pek girmek istemiyorum, ama çıkan bir şey var. İktidar olarak girmişsiniz, bütün imkânlarınız var, sonuncu olmıışsıınıız, bu övünülecek bir şey degildir." "Türkiye'nin en önemli sorunu siyasi islikrardır" diyen Demirel, sorunları şöyle sıraladı: "Türkiye'nin 5 tane önemli sorunu vardır. Siyasi islikrar birinci sorundur. Buna baglı olarak top yekun ekonoınik kalkınmadır, bunun yanında işsizliktir, hemen bunun yanında gelir dagılımıdır. Hemen ondan sonra Türkiye'nin hukukunun korunmasıdır. (.elir dagılımı konusu bir sosyal adalet meselesidir. Nüfusun yüzde 10'unun 5 bin dolar geliri olan bir ülkede gelir dagılımının ne kadar kötü duruma duşlügünü söyleyerek izah elmeklen başka çare yoktur." Enflasyonun vatandaşa yansımasının yüzde 6070 dolayında olduğunu vurgulayan Demirel, "Fiyatlar yüzde 60 artıyor, ücretler yüzde 30 arlıyorsa, o memleket ahalisini fukaralaştırarak götürüyor demektir" dedi. Siyasi istikrar konusunda bir soruyu Demirel şöyle yanıtladı: "Devletin radyo ve televizyonunun bu kadar tek taraflı kullanıldıgı bir devir yoktur. Türkiye'de bu kadar yasagın bulunduğu devir hiç olmamıştır. 3 partinin seçime sokuldugu, 3 partinin seçime sokulmadıgı bir Türkiye'de teşekkül etmiş müesseselerin gerçek demokrasiyi temsil ettigini söylemek fevkalade güçtür. Milletin lııır iradcsine serbest orlamda dayanan bir seçimden Türkiye 6 Kasımdan bahsedemez. Esas hadisenin menşeinde o vardır. Türkiye rahatlama ihtiyacı içersindedir. Buyüme, gelişme, ilerleme ihtiyacıiçersindedir. Ama o kadar çok kclepçeyi vurursanız, o kadar çok zincire baglarsanız işin içinden çıkmanız çok zor olur. Devleti idare edenlerle ülkeyi idare r »<ioni»riı dünyası ile halkın dünedenlerin yası farklılaşmışsa o zaman halkın problemlerine gerçek tedbirleri bulmakta güçleşir. Türkiyede durıım budur." (Baştarafı 1. Sayfada) dığı ileri sürülen konferanslarda, günde üç buçuk saat, çeşitli okullardan öğretmenler parça parça Atatürkçülük konusundaki konuşmaları dinliyorlar. Konuşmacıların Milli Eğitim Gençlik ve Spor Müdürlüğü tarafından belirlenen öğretmenlerden oluştuğu öğrenilirken, sağlanan bilgilere göre konferansçıların üzerinde durdukları bazı noktalar şöyle oluştu: "Atatürk TUrkiye'de, Mussolini İtalya'da, Hitler ise Almanya'da çaga damgasını vurmııştur... Milli Kğitim öyle nıırdur ki karşısında taşlar, zincirler dahi erir.. Kurluluş Savaşı'nda Rusya, Türkiye'ye yardım etti. Kurtuluş Savaşı bittikten sonra Rus Büyükelçisi Atatürk'e geldi ve dedi ki, 'Rejiminiz nc olacak?' Atatürk de buna dedi ki, 'Mchter Marşıyla geldiniz, İzmir Marşıyla gidersiniz'... Iaiklik dinsizlik demek degildir. Tam tersine dinin vecibelerini yerine getirmektir. Dinin vecibelerini yerine getirmemek laiklige aykırıdır"... Konferansa katılan öğretmenler, "zorla getirildiklerini, konferansları, konusunda uzman olmayan, yeterli bilgisi olmayan kişilerin verdigini, buna karşılık dışarı çıkmak istedikleriııde de kendilerine izin verilmedigini" söylediler. Ankara Beşevler Milli Eğitim Bakanlığı Şura Salonu'nda dün yapılan konferansta konuşma sırasında bazı dinleyicilerin ilgilerini kaybederek, salondaki seslcrin yükselmesi üzerine, kürsüye çıkan birinin, "Konuşmayın" diye öğretmenlere bağırdığı öğrenildi. Salondaki elektrikler de bir ara kcsilince dinleyicilerin "oh, sagolsunlar" biçiminde bağırdıklan bildirildi. Oğretmene Dolar; Merkezyukarı Bankası'nda çıkış eğilimi kısa ömürlü • (Uaştarafı 1. Sayfada) salannda dün beklenmedik şekilde büyük iniş çıkışlar gösteren dolar, serbest piyasa diye bilinen Tahtakale'de de atağa kalktı. öğle saatlerinde dolar, dışarda Alman Markı karşısında 2.28 sınırına dayanırken, aynı saatlerde Tahtakale'de de 654 liraya fırladı. Doların dışarıda değer kazanmaya başladığı haberlerinin Tahtakale'ye egemen olması sonucu, söz konusu saatlerde büyük bir alışverişin meydana geldiği öğrenildi. Yarım saat gibi kısa bir sürede 654655 lira civarında satılan dolar, aniden dışarda aşağı çekilmeye başlayınca, Tahtakale'de de 650 liraya geriledi. Alman Markı ise 295 lira civarında alıcı buldu. Meclîsin Galîp Dedesi (Baştarafı 1. Sayfada) nı Sina Hasıanesi'nde öldü. TBMM'nin en yaşlı milletvekillerinden olan 84 yaşındaki Galip Deniz, bu özelliğiyle "Galip Dede" adıyla amlıyordu. 1960 öncesi DP MilletvekilliJi, avnca belediye meclis \e il geııcl ıncclisi uyelikleri de yapan Galip Deniz, 1983'te MDP Milletvekili olarak parlamentoya girmiş daha sonra partisinden 2 KARTALKAYA KARTAL OTEL SICAK YLVANIZ KAPAJ.I YÜZME HA VII7.V O / V A C O ÜA UNÂ OCRE73İ7. IİF1IFR ve TF.LESKİ ÇA Y ve IHLAMVRVNUZ 5 DOĞAl KA YAK PİSTİ Blrklşltampanslyon V 1 . lstanbul KitapŞenliği Kitap Kulübü £ kez istifa ederek geri dönmüştü. 3'uncu kez isıifa ettikten sonra istifasını geri alınayan Deniz, bu arada geçen yıl evine aldığı kızlarla mahkemelik olmuştu. Galip Deniz, kızları kendisini aldatarak evini aldıkları iddiasıyla mahkemeye vermişti. Dul ve 5 çocuk babası olan Galip Deniz'in ölünıüyle TBMM'deki boş üyelik sayısı 10'a, ara seçim yapılacak il sayısı da 9'a çıktı. Pazar.Perşembe (4 geco 5 gon) 60 000 TL PerşembcPazar (3 gece 4 gün) 60 000 TL Pazar.Pa7ar (7gece8gün) 120 000 TL CumaPazar (2 gece 3gun) 45 000 TL • Otobüs tetvlslmlı vardır. • Rez: BeşlMaş 161 10 74 161 22 81 161 82 26 Kad.My 336 1660 KİTAP . GUNLERI'nde BugÜft, saat 18.00'de tmzd GüflÜ 716 Mart Üoların önceki günNewYork' ta 2.22'lerden 2.28 marka kadar fırlamasının ardından dün de Londra ve Fıankfurt borsalarında aynı düzeylere çıktı. Ancak LASTİK, PETROL VE KİMYA İŞÇİLERİ SENDtKASI (LASPETKİMIŞ) I Mart 1986 tarihinde yapılan olağanüstü Genel Kurul'da Haklş Konfederasyonu'ndan çıkılmış ve unvandaki ö z kaldırılmıştır. Yasa gereği ilan olunur. LASPETKİMİŞ SENDİKASI'NDAN İLAN PANEL KATINDA: Adalet Ağaoğlu, Selim İleri, Ahmet Oktay, Atilla özkınmlı, Tomris Uyar ÎMZA KATINDA: i6.oo'da Haldun Taner, Salah Birsel. Kerim Korcan, Füsun özbilgen Yann, saat M.OO'de PANEL KATINDA: Atilla Dorsay, Osman Şahin İMZA KATINDA: Aziz Nesin, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Asım Bezirci. VIT: FM Kuii'.n ve Ticureı Merkc/i Ortaklaı ( ad. No: 17, Mecidiycköy ı\ot: tuara giriş, ücretxizdir (Baştarafı I. Sayfada) krizi sonucu üldü. Hacettcpc Hastanesi'nde yapılan muayenesinde, Bostancı'nın 1015 gün kadar önce bir kalp krizi daha geçirmiş olduğu saptandı. 5 şubat çarşamba günü TÜTAV adlı vakfın kuruluş çalışmalarında bulunrnak üzere Ankara'ya giden Bostaneı, akşamüstü şarkıcı Nukhet Duru'nun evinde bulunduğu sırada bir öksürük nöbetine tutuldu. Yakınlarına kendini iyi hissetmediğini süyleınesi üzerine hemen Hacettepe Hastancsi'ne kaldırıldı. Geceyi sakin geçiren Bostaneı, dün saat 11.30 civarında ucçirdıği bir kalp krizi sonucu hayaıa gözlcrini yunıdu. Hacıtk'po'dc çekilen elcktrosunda, kısa hir süre önce bir kalp krizi dalıa geçirmiş olduğu belirlendi. Egemen Bostaneı oldu ve dolar yeniden 2.24 mark , sınırına çekildi. Bir kısım çevre '. ler, uluslararası döviz piyasala • rının şimdilik 2.20 mark düzeyi . ni kabul etmediği görüşünü ile . ri sürüyorlar. Tahtakale'yle, kıyas ölçüsil • olan bankaların efektif satış kurları da dün genellikle 646 ile 655 lira arasında değişti. Merkez Bankası'nın dünkü efektif satış kuru, 615.79 TL idi. Akbank'ın efektif satış kuru 649.70, tş Bankası'ınn 646.57, Yapı Kredi'nin 646.58 TL oldu. Özel bankalar içerisinde dün doları en • yüksek değerde, 655 lira ile Egebaıık sattı. Dört büyük bankanın TL'yi yüzde 3 oranında devalüe ettikleri geçen çarşamba gününden bu yana, Merkez Bankası da doların döviz alış kurunu 586.85 TL'dcn 600.55 TL'ye çıkararak aynı oranda devalüasyon yapnnş oldu. 1938 yılında Çanakkale'nin Maydos kasabasında doğan Bostaneı 1960 yılından sonra Akis dergisinde gazete dünyasına adım atmıştı. Bir ara Ulus gazelesinde de çalıştıktan sonra 1965 yılına kadar Cumhuriyet Gazetesi'nin Beyoğlu muhabirliğini yaptı. 1965 yılından sonra gösteri dünyasına giren ve Ajda I'ekkan, Emel Sayın, Nukhet Duru, Sezen Aksu, Muazzez Abacı gibi ünlülerin menajerliğini yürüten Bostaneı, 1978 yılında Uluslararası Sanat Gösterileri A.Ş.'yi kurdu. Cenazesi dün akşam îstan1 bul'a getirilen Egemen Bostaneı, yann Teşvikiye Camii'nde kılınacak öğle namazından sonra Silivrikapı Mezarlığı'nda toprağa verilecek.