23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/6 27 OCAK 1986 Bülent Ecevit, Sovyetler'in Kıbrıs önerilerini değerlendirdi knDanmak" değil, Türklerin gflvenliğmi sağlamak için asker bulundurduğunu açıkça söylemese bileherhalde Sovyetler Birligi de bilmektedir. "Yabana askeri tts ve tesiskr"den söz edildiginde ise, Ada'daki tngiüz üs ve tesisleri akla geUr. Türkiye'ye, Kıbns için, Yunanistan'la ve Ingiltere ile birlikte "tarantör"lük islevi voren anlasmanın "dengesiz"liğinden söz edikmeyeceğhK göre, bu konuda da , Sovyetler Birliği, herhakle lngüiz üs ve tesislerine ilişkin anlaşmalan ve sözlesmeteri hedef almaktadır. Aynı zamanda, Amerika Birlesik Devletleri'nin, Kıbns'ta kuracağından kuşku duydugu üs veya tesisleri de; veya lngüiz üsterindcn Amerikablann yararlanmasını da önlemek istiyor olabüir. Bunlara değinmekk, Sovyetkr Birligi $unu belinmek istiyor olsa gerektir: Madem ki Kıbns bağlanüsu bir devlettir; öyleyse, karşıhklı iki ittifak sisteminden, yani, NATO ile Varşova Paktı'ndan, yalmzca birine dahil bazı devletlerin Kıbns'ta üs veya asker bulundurması ve Kıbns'tan "askeri ntakıntteria" yararlanması kabul edilemez. Böyle bir durum, bağlanusızbkla bagdasmayan bir "dengesizHk" olustunır. Sanınm Sovyet "Plam"nın vurgulamaya çalıjtığı önemli noktalardan biri budur. Kısacası, Sovyetler Birliği, Kıbns'ın gclecekteki devlet şeklini Kıbnslılann iç sorunu olarak; Kıbns'ın bağlantısızhğını ve NATO devletleri tarafından askeri maksatlarla kullanılmamasını da Kıbns sorununun "nlastauranm yöntt" olarak sörmektedir. Aynı zamanda, eğer Kıbns sorununa çözüm tnılunması için Batılı devletler, "Mi«k çaba" gostereceklerse, bu "ortak çaba"ya, Doğu Bloku devletleri ile Bağlantısızlar da katılmalıdir, göruşünü savunuyor. "Ancak" bir "nhsstararana konferans çerçevesfaHk" gösterilecek çabamn, gerçek anlamda "ortak çaba" sayüabileoetini beliniyor. Bazı Batılı devletlerin, tek yanh ve "dengesiz" biçimde ise kanşmalannı, Kıbns sorununun süruncemede kalmasınm başlıca nedeni olarak gösteriyor. Yani sizce, Sovyetler Birtlgi, Kıbns'ta çöz«nM vanlamayısından, Tnrkleri veya Rnmlan detO, bn soruna dısardan kansanlan mı soramhı tntnyor? 'Türkiye ve KKTC plaııı üzerlerîne abııamalr YALÇIN DOGAN ANKARA Sovyetler Birliği tarafından Kıbns'la ilgili olarak ortaya konulan öneriler uzerine Bnknt Ectvtt'le bir söyleşi yaptık; Ecevit'k söyleşimiz aynen şöyle: Kıbns'la flgUi w a "Sovyet Ptanı" izerine Ur gazeteye verdlginiz demecte, ptendaki "besaplı bir çeUşki"den söz ediyorsuuuz. Bnnn blraz daha acar nusııuz? ECEVtT Plan metnini, "Comlrariyet"teki Anadolu Ajansı haberinden okudum. Buna göre, "Sovyet Plam"nın ikinci maddesi şöyle: "Kıbns devtetnin bir fedensyoa ornstnnnnsı otoahgı da dabJl olmak üzere iç maekteri bizznt Kıbnshlar Ramlar ve Tttrkkr tarafından bernangi bir dış mndahak veya bir çözüm empoze etme tesebbttstt olmadan banşçı, ymptcı görftşmeler yohryla ve Ud topİDffinn meşru kaklan dikkate abnarak naBedtmeUdir. Kıbns'm gdecektdd deriet sekü, topmmlann tam gflvenlik içinde yasamalannı öngörmelidir." Demek ki, Sovyetler Birligi Kıbns için "lederal" çözümü doğal saymaktadır. Gerçi bunu "otasdık" lardan biri olarak belirtiyor; ama başka bir olasılığın da sözünü ctmiyor. Yıne bu maddede Sovyetler Birliği, Kıbns'ın "gelccekteki devtet sekli"ni, Kıbnshlann "kç mesetesi" olarak görüyor; ve bu mesetaün başkalan kanşmaksuın Kıbnslı Türklerle Rutnlar arasında çözülmesini istiyor. Bu soruna çözüm getiriürken de "Hcr fltl toplumun meşru haklan"nın "dlkkate alumasf'nı ve "tam gtivenlik içinde yaşamaran"nın sağlama bağlanmasını öne sürüyor. Kıbns'ın "gelecekteki devlet fckii"nden söz etmekle ve bunun da "federal" bir devlet olabileceğini vurgulamakla bugünkü "Rwn de*teti"ni tüm Kıbns için yeterü sayan ve kökleştirmeye çalışan baa dostlanmızdan daha gerçekçi bir yaklaşım seTgüemiş oluyor. Ama daha sonra "pun"ın dördüncü maddesinde, Sovyetler Birligi, Kıbns için bir "nmslararası konferans" toplanmasını ve Kıbns'ın garantörleri arasına Türkiye ile Yunanistan'ın yanı sıra birçok ülkenin daha "glrebilecegi"ni öne sürüyor. Çelişki işte burada... tkinri maddede Kıbns sorununa başkalan kanşmaksızın iki toplum arasında görusraeler yoluyla çözüm aranması gerektiği belirtilirken, dördüncü maddede, nerede ise bütun dünya ise kanştınlmak isteniyor. Fakat çelişki yalnızca görüntüde... Plan, nüanslara, üslup inceliklerine dikkat edilerek incelenirse, ortada çelişki bulunmadığı, iki ayn seçenek önerildiğı, "blrincisi olmayacaks», Udndsi otmalı" denmek istendiği kolayca görtUebilir. yeni Sovyet yönetiminin bilmediğim bazı art niyetleri söz konusu değilse, Türkiye ye Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti son Sovyet çıkışım kendi uzerlerine almamahdırlar. Tersine gerek Türkiye gerek Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Amerika Birlesik Devletlerine, bazı Batı Avrupa devletlerine ve Avrupa Topluluğu'na bu vesile ile bir kampanya açmalıdır. Kıbns sorunundan ellerini çekmezlerse, işin içine Sovyetler Birliği'ni ve başka ülkeleri de çekmiş olacaklannı o yüzden sorunun büsbütün çözümsüz duruma geleceğini ve bütün dünyanın başını ağntacağını, sanınm, şimdi daha iyi anlatacak durumdavız. Geçen gin bir gazctede yayunlanan demednbde, Avrupa Tootatagn'nnn Kıbns'lattgittson tntnmuna da deginrjrordnnnz. Tophdngun bn tntumurak nhelendiriyordanaz. O konndaki düsuneeterinid de açıklıf* kavuştnrnr mnsnnnz? ECEVTT Avrupa Topluluğu, yakın zamana kadar Kıbns'la ilişkikrinde, Türk kesiminı de, sınırb bir ölçüde ve dengesiz biçimde de olsa, göz önünde tutardı. Fakat birkaç hafta önce aldığı kararla Avrupa Topluluğu (Ortak Pazar), bu tutumunu değiştirdi. Ada'da 11 yılı aşkın bir suredir ayn bir Türk kesimi ve yonetimi bulunduğu gerçegme gözierini kapayarak, Kıbns'la ilişkilennde, Türkkri tümüyle dışladı. Rum kesimi ile ilisküerini tek yanh olarak geliştirdi. Kıbns sorununun, Sovyetler Birligi, "Ptan"mda şını, kendi üzerlerine almamahdırlar! Tersine, gerek Türkiye, gerek Kuzey Kıbns Türk Cumhuriyeti, Amerika Birlesik Devletleri'ne baa Batı Avrupa devletlerine ve Avrupa topluluğuna.bu vesile ile bır kaiı panya açmalıdır. Kıbns sorunundan ellerini çekmezlerse, işin içine Sovyetler Birliği'ni ve başka ülkeleri de çekmiş olacaklannı, o yüzden sorunun büsbütün çözümsüz duruma geleceğini ve bütün dünyanın başını ağntacağını, sanınm şimdı daha iyi anlatabilecek durumdayız. Fakat böyle bir kampanyada, Batılı dostlanmıza akıl ve mantık yolunu göstermeye yetmeyebilir. Onun için aynca, bazı somut önlemler de alınmalıdır. Ne gibi somut önlemler? ECEVtT Kıbns sorunu ile dogrudan ügilcnmeye hakkı olan taraflar bellidir: Türkiye, Yunanistan, Kuzey Kıbns Türk Cumhuriyeti ve Kıbns Rum yönetimi... Bir de Türkiye ve Yunanistan ile birlikte, uluslararası anlaşmaya göre "garantör" dcvletlerden biri olan tngiltere... Türkiye ve KKTC, başka herhangi bir devlette ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nden başka herhangi bir uluslararası kuruluş temsilcisi ile Kıbrıs somnunu görüşmeyi ılke olarak reddetmelidirler! îkide bir Türkiye'ye ve Kuzey Kıbns'a "çözümü kol«}laşurmak" için, ABD'den veya başka bazı Batı ülkelennden, birtakım, "yetkili"ler gelir durur. Isterlerse yıne gelirier, durumu yerinde incelerler, ama kendileri ile Kıbns konusu görüşülmemelidir! Başka uluslararası temaslarda da Kıbns konusunun gündeme getirilmesine izin verilmemclidir. Israr ederlerse, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nden başka bir "araa" veya "araburocu" tanımadığımız açıkça anlatılmalıdır. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin teknik deyimle "iyi niyet girişimleri" "good offices"i de ancak, Genel Sekreter, konuyla dogrudan ilgili taraflar dışında hiçbir ülkenin görüşlenne afartak vermediği sürece kabul edilmelidir! Kıbns Türk toplumuna Kıbns Rum toplumuyla eşit davranma noktasına gelmediği sürece, Avrupa Geçmişteki temasbuınıza dayanarak, Sovyet ler Biriigi'nin Kıbns'a ilişkin rntnmn OeflgfUizJenimlerinizi biraz daha somut olarak anlatabDir misiniz? ECEVtT önce şunu hatırlatayım. Sovyetler Birliği, Kıbns'ın bağımsız bir devlet olarak kuruluşuna temel olan LondraZürih anlaşmalanm hiçbir zaman içine sindirememiştir ve tanımamıştır. Bu anlaşmalann olumlu sonuç vermeyeceğini, başka gelişmelere yol açacağım, daha başmdan teşhis etmiştir. 15 Temmuz 1974'teki, Yunanistan'daki askeri yönetimin desteği ile Kıbns'ta yapılan darbeyi ise büyük kaygı ile karşüamıştı. Çünkü bunun Kıbns'ı Yunanistan'a katmakla sonuçlanacağmı biliyordu. Onun için, Türk Banş Harekâü'natepkisi olmamışü. özellikle Türkiye'nin Ada'yı işgal etme, Türkiye'ye katmak veya bölmek gibi bir niyeti olmadığına kanaat getirince rahatlamıştı. 1974 Banş Harekâtı'nm ikinci aşaması başladığında, yani ağustos ortalarında, Sovyet büyükelçisi ile bir görüşmemizi anımsıyonım. Bu görüşmede şu ortaya çıkıyordu: Sovyetler BirhğTnin en büyük kaygısı, Ada'da, federasyon yerine iki özerk yönetim oluşması ve bu özerk yönetimlerin kökleşmesi idi. Çünkü, federasyona varmayan iki özerk yönetimin giderek, Kıbns'ın Türkiye ile Yunanistan arasında bölünmesine yol acacağjnı düşünüyordu. Sovyetler Birliği, bizim, içtenlikle federasyon istediğirnıze inanç getirmişti. Ama Rumlann, iki özerk yonetimi tercih edeceklerim ve zamanla Türk ve Rum özerk bölgelennin Türkiye ile ve Yunanistan'la bütünleşeceğini düşünüyordu. O nedenle de Rum ve Yunan tutumundan tedırgindi. Çünku, Kıbns'uı ikiye bölünmesi ve çifte Enosis'in gerçekleşmesi, bağımsız ve bağlantısız Kıbrıs devletinin sonu olacaktı ve Kıbns'ın iki kanaldan, NATO'ya kayması anlamına gelecekti. Kıbns'ın bağımsızlığımn ve bağlan'isızlığınm güvence altına alınması, Sovyetler Birliği'nin başlıca isteğiydi. Bu güvencenin de, ancak federasyonla sağlanabileceğine kanaat getirmişti. Onun için, Sovyetler Birliği önceden sessiz olarak, sonradan daha açık biçimde, "federasyon" tezini destekledi. Nitekim, son Sovyet "Pbun"nda da açıkça belirtilen tek çözüm olasıhgı "federasyon"dur. Sovyetler Birtiği Kıbns'a çözüm aranması için çok uluslu bir konferans önerisini, sanınm ilk kez 1974 ağustosunda öne sünnüstü. ABD,başka Batı devletleri veya Avrupa Topluluğu Kıbrıs sorununa karıştıkça, oelli ki Sovyetler Birliği de karışacaktır. Son Sovyet çıkışı bunu açıkça göstermektedir. Onun için Türkiye kesin tavnnı almalı ve Batılı dostlanmızı bu konuda kendi sorumluluklanyla veya sorumsuzluklanyla başbaşa bırakmalıdır. İLıbrıs'ta federal çözüme Sovyetler Birliği'nin karşı çıkması için hiçbir neden yoktur. Sovyetler Birliği son "plan"mda da açıkladığı gibi, Adanın, şu veya bu şekilde bölünüp, Türkiye'ye veya Yunanistan'a katılmasına, o yoldan NATO'nun etki alanı içine girmesine veya NA TO ülkelerince askeri amaçlarla kullanılmasına karşıdır. Nitekim, "plan"da, çok uhıslu konferans önerisi ileri sürülürken, "gerçekçi yollardan biri" ifade MOSKOVA 1978 TürkSovyet ikili görüşmelerinde, si kullanılıyor. Yani, "Tek yol budur" denmiyor; "Yollardan biri de budur" deniyor. ECEVtT Bence bu çok açık... O kadar ki, Sov Demek ki, Türk ve Rum tophunlan kendi araiannda bir çözüm için «nlaşabuinerse, Sovyetler bu yetler Birliği, Kuzey Kıbns Türk Cumhuriyeti'nin na itiraz etmeyecekler ve çok nlusln bir konferans kurulmasının sorumluluğunu da, "eraperyalizttin ve "garantör"lük sistemi nzerinde ısrar etmeyecek Kıbns'ın iç iskrine kansmasının dogrndan bir sonncu" olarak gösteriyor. Yani, bazı Batı ülkeleler, öyk mi? rine; ECEVtT Evet... Yeter ki, vanlacak çözümü, "Eger sâz bu ise kansıp da sorunnn snrnncemede bazı devletler, dışandan "empoze" etmeye kalkış kalmasına neden olmasaydınu, TnrUerin kvzeyde mış olmasınlar! cumhnriyet ilan etmeleri gibi bir dnrnmla karsılaAncak, o arada, Sovyetler Birliği, ince fakat sümazdı!" demeye getiriyor. önemli bir aynm da ortaya koyuyor; Kıbns'ın "geBunu, bazı Batı ülkelerinin Kıbns sorununa kalecekteki devlet şekli"nin belirlenmesini Kıbnslıla nşmalannın, dolaylı bir sonucu olarak bile değil, nn bir "iç mesetesi" saydığını açıkça dile getırmek "dogrndan bir sonncu" olarak gördüğünü belinile birlikte, bunun yanı sıra, bir de, "Kıbns soranu yor. ^ ••n olnslararası yönii"nü vurguluyor. Ve özellikle bu konuda duyarlı olduğunu belli ediyor. Sovyetler Birligi, Kıbns sorununun "nlaslararası yönü"oe deginirken, sizce ne kastediyor? Sohaziranında Moskova'da rnnnn " i ç " yönüyle, yani dogrudan Kıbnddan il 197S gflendiren yöoüyle, "uluslararası" yöattnıi, WrWrta yaptığımız ikili resmi deffl nasıi ayınyor? görüşmelerde de Sovyetler Birliği ECEVİT Kıbns sorununun, Sovyetler Birli$'ni özellikle ilgilendiren "ulusiararaa yöntt", "plan" metninden de anlaşüdığına göre, şu unsurlardan oluşuyor: Kıbns'm bağunsulığı, bağlantısızlığı ve btttünluğü... Bunlar güvence altına alınmak koşuluyla, esit haklı iki toplumdan oluşacak bir federasyona, Sovyetler Birliği'nin hiçbir itiraanın bulunmadıgı anlaşüıyor. "Plan" da, Kıbns'ın "btttiuüttgii" ve "bagımsulı^ı" da şöyle belirleniyor: • Kıbns'ın hangi şekilde olursa olsun, "taksimi" nden kaçırulmabdır! • Kıbns'ın "bir bölümü" veya "tümü", "basKa herhangi bir ülke ve ülkeler tarafından ilhak" edilmemelidir; yani kendi topraklarına kaulmamalıdır! Kıbns'ın "bagiantısu"hğının koşulu ise, Sovyetler Birliği'ne göre, "baska devletler tarafından asgari masraflarta kullanılmama"sıdır. Bunun için, Sovyetler Birliği, Ada topraklannın "tamamen askerden anndırüması"nı istiyor. "Tamamen askerden anndmlması" derken, Türk askerlerini dekastettiğine kuşku yok... Ancak, Sovyetler Birliği'nin, bu açıdan, asıl üzerinde durduğu konular şunlar: • Biraz önce de belirttığim gibi, "Ada'nın başka devletler tarafından askeri maksatlarla kullanılmaması"; • "Yabana askeri üs ve tesislerin faaliyetlerine son verilmesi"; Kıbns'ın "egemenliğini ve bağımsızlığını sınırlayan dengesiz anlaşmalann ve sözleşmelerin iptal" edilmesi... Türkiye'nin, Kıbns'ta, Ada'yı "askeri maksatlaria Sovyetler Birliği önceden sessiz olarak, sonradan daha açık biçimde, "federasyon" tezini destekledi. Nitekim son Sovyet "Plan"ında da açıkça belirtilen tek çözüm olasıhgı "federasyon "dur. Sovyetler Birliği, Kıbns'ta çözüm için çokuluslu konferans önerisini ilk kez Kıbrıs Banş Harekâtı'nm ikinci aşamasmdan birkaç gün sonra ileri sürdü. îşin ilginç yanı, bütün Batı ülkeleri, bu Sovyet önerisi karşısında ürküntü içinde sustular; yalmzca Türkiye açıktan "olmaz" dedi. Benim kanımca Sovyetler Birliği de zaten, Batılı devletlerin Kıbrıs sorununa kanşarak, federal çözümü güçleştireceklerinden kaygı duyduğu için ve Batılılan ürkütmek amacıyla bu öneride bulunmuştu. ECEVtT Evet... Banş Harekâtı'nm ikind aşamasından birkaç gün sonra... İşin ilginç yanı, bütün Batı ülkeleri, bu Sovyet önerisi karşısında ürküntü içinde sustular: Yalmzca Türkiye, acıktan, "Olmaz" dedi. Benım karumca, Sovyetlcr Birliği de zaten, Batılı devletlerin Kıbrıs sorununa kanşarak, federal çözümü güçleştireceklerinden kaygı duyduğu için ve Batılıları ürkütmek amacıyla bu öneride bulunmuştu. Batüılara, "Siz Kıbns sorununu yokuşa sürerseniz, ben daha çok yokuşa surerim!" demeye getiriyordu. Türkiye'nin federasyon isteğindeki içtenligine inandığı için, Sovyetler Birliği bu önerisini o sırada üstelemedi. Üsteük, 1978 haziranında Moskova'da yaptığunu ikili resmi görüşmelerde de, Sovyetler Birliği, Kıbns sorununa uluslararası bir konferans yoluyla değil, "Kıbns Türk ve Rum toplumlan arasında göruşmeler"te ve "süratle" çözum bulunması gerektiğini savundu. Zaten başından beri Türkiye'nin ve Kıbns Türklerinin de öne sürdükleri bu görüşe, Moskova görüşmeleri sonunda, yayunladığunız ortak bildiride de açıkça yeT verildi. Sovyetler Birliği'nin şımdi de farklı düşündüğünü sanmıyorum. Nitekim, son Sovyet çağnsında da öncelik, toplumlararası görüşmelere ve federal çözume verihnektedir. Sovyetler Birliği, bunun engellenmesine devam edilmesi durumunda uluslararası konferans önerisini yeniden vurgulayabileceğmi belirterek, aslında, Türkiye'ye ve Kıbns Türklerine değil, işin süruncemede kalmasına neden olan devletlere ve kuruluşlara baskı yapmış olmaktadır. Onun için, konu derinliğine incelenmeden, Türki ye'de bazı çevrelerin telaşa kapümalanru, "bayat yemek", "eski aş" gibi benzetmelerle tepki göstermelerini anlayamıyorum. Eğer ille "eski aş" benzetmesini yapmak gerekiyorsa, bu " a ş " bize değil Batıya sunulmuştur. Son olarak şunu sorayım: Sizce, Sovyetler Birbgi, Kıbns sorununu neden şu sırada yeniden gündeme geürmiş olabilir? ECEVtT Bununla ilgili şu 3 neden akhma geliyor: 1 Doğu Akdeniz ve Ortadoğu çok kanşık... ABD, Ortadoğu sorunlannın giderek daha çok içine giriyor. O arada Libya'yı açıktan tehdit ediyor. Bu durumda, Sovyetler Birliği, ABD'nin Kıbns'ı bir üs olarak kullanma eğiliminden; hatta Sovyetler Birliği topraklannı "gözetlemek" için Kıbns'ı değerlendirmek istediğinden kuşku duymuş olabilir. 2 Avrupa Topluluğu'nun son kararı ile, Kıbns için her türlü "Enosis" kapısıtun açümış olması da, Sovyetler Birliği'ni kaygılandırmış olabilir. 3 Bu gibi kuşkular ve kaygılar nedeniyle, Sovyetler Birliği, Gorbaçov ile Reagan arasında açılmış olan doruk diyaloğu surecinde, gündeme Kıbns sorununu da geüreceğini açığa vurmak istemiş; eğer Kıbns'tar elinızi eteğinizi çekmezseniz, aramızda görüşme ve tartışma konusu olacak sorunlara Kıbns'ı da eklenm, işaretini vermiş olabilir! Teşekkür ederim Sayın Ecevit. Bnjnev bafkanlığmdaki Sovyet heyeti ve Ecevit başkanhgtndaki Türk heyeti masa başında. kullanılan deyimle, "nlnstararası yönü" açısından, bunun doğurabüeceği sonuçlar ve sakıncalar şöyle özetlenebilır: Bilindiğı gibi, Yunanistan artık, Avrupa Topluluğu'nda tam üye... Kıbns Rum yonetimi de Avrupa Topluluğu'nca, Kıbns'ın tek temsilcisi kabul edildi ve toplulukla Rum yonetimi arasında eskısınden çok daha sıkı ilişkiler kuruldu. Bu durumda, Avrupa Topluluğu ile ilişkiler cerçevesinde, Kıbns Rum ekonomisi, giderek Yunan ekonomisi ile bütünleşebilir; ve bu bütünleşme de, zamanla siyasal bütünleşmeye yol açabüir. Adı konmasa bile, bunun anlamı da, Sovyet "PlanT'ndaki ifadeyle, Kıbns'uı "bir bölumu"nün bir başka ülkeye "Bhakı" ohıyor; yani tek yanh "Enosis" olur. Hatta bu tek yanh "Enosis" giderek, "cifte Enosb"e yol açabilir. Yani Kıbns'ın güney kesimi Yunanistan'la bütünleşirken, kuzey kesimi de, ister istemez, Türkiye ile bütünleşebiür. Çünkü Yunanistan, şimdi, Avrupa Topluluğu üyelerine, Kıbrıs Türkleri ile her türlü ekonomik uişkiyi kesmeleri için, daha kolay baskı yapabilecektir. O yüzden Kıbns Türk ekonomisi büsbütün güç durumda kalacak ve Türkiye'nin daha çok desteğıne gereksinme duyacaktır. Türkiye'de, Sovyetler'in ortaya attığı bir "Plan" üzerinde kıyamet kopanlırken, Avrupa Topluluğu'nun attığı somut adım üzerinde hemen hemen durulmamasına şaşıyorum. Biri, kâğıt Üzerinde bir "Plan"; öbürü, uygulamaya konmuş bir poütika... Üsteük kâğıt üzerindeki Sovyet "Planı", federal çözümü reddetmiyor, tersine, destekliyor. Avrupa Topluluğu'nun uygulamaya koyduğu poütika ise, federal çözümü büsbütün güçleştiriyor. Nasd tnckstiriyor? ECEVtT Avrupa Topluluğu'na sırtım dayadıktan sonra, Kıbns Rum yonetimi, bundan böyle, federal çözümü eskisinden daha kolaylıkla, yokuşa sürebiHr. Son gnnlerdc Yunan kükümeti, pasaportunda Kuzey Kıbns'a gtaiş vizesi bulunanlann Ynnanistan'a girmekrini yasakiayan karannı kaldırdı. Bu, iyimser bir balusla, bir ynmnsama belirtisi olarak görütemez mi? ECEVtT Umaran ki öyle olsun! Ama, Avrupa Topluluğu'nun yeni tutumuyla sağladığı büyük avantajdan sonra, Yunanistan, böyle küçük bir "iyi niyet jestT'ni içine sindirmiş olabilir. Sovyet Planı dotaymyta Tirkiye ve KKTC, sizce nasd bir tutum Idemcttdir? ECEVtT Eğer yeni Sovyet yönetiminin bilmediğim bazı an niyetleri söz konusu değilse, Türkiye ve Kuzey Kıbns Türk Cumhuriyeti son Sovyet çıkıtophıluğunun da Kıbns ile herhangi bir girişimine veya telkinine kulak verilmemelidir! KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Rauf Denktaş'ın özgur ve yerinde deyimiyle, Kıbns sorununun "biiyük devletler arasında bir yanş arenası" haline getirilmesini önlemenin de yolu bence budur. önerimi şöyle bağlamak isterim: ABD, başka Batı devletleri veya Avrupa Topluluğu, Kıbns sorununa kanştıkca, belli ki, Sovyetler Birligi de kanşacaktır. Son Sovyet çıkışı, bunu açıkça göstermektedir. Onun için Türkiye, kesin tavruu almalı ve Batılı dostlanmızı bu konuda kendi sorumluluklanyla veya sorumsuzluklanyla başbaşa bırakmalıdır! Başbakanhk döneminizde edindiginiz izlenime dayanarak, Sovyetler BirH|i'ain. Kıbrıs için "federal" çözumu içtenükle benimsedigini söyleyebflir misiniz? Kıbrıs sorununa uluslararası bir konferans yoluyla değil, "Kıbns Türk ve Rum toplumları arasında görüşmelerle" ve "süratle" çözüm bulunması gerektiğini savundu. Bu görüşe, ortak bildiride de açıkça yer verildi. Türkiye ve KKTC, başka herhangi bir devletle ve Birleşmiş Milletler genel sekreterinden başka herhangi bir uluslararası kuruluş temsilcisi ile, Kıbrıs sorununu görüşmeyi, ilke olarak reddetmelidirler. 1974 Barış Harekâtı'nm ikinci aşaması başladığında, yani ağustos ortalarında, Sovyet Büyükelçisi ile bir görüşmemizi anımsıyorum. Bu görüşmede şu ortaya çıkıyordu: Sovyetler Birliği'nin en büyük kaygısı, Adada federasyon yerine iki özerk yönetim oluşması ve bu özerk yönetimlerin kökleşmesi idi. ECEVtT Evet. Bağlantısızlık geleneği sürdurülmek koşuluyla, federal çözüme Sovyetler Birliği'nin karşı çıkması için hiçbir neden yoktur. Sovyetler Birligi, son "Plan"ında da açıkladığı gibi, Ada'nın, şu veya bu şekilde bölünup, Türkiye'ye veya Yunanistan'a katılmasına, o yoldan NATO'nun yetki ve etki alanı içine girmesine, veya NATO ülkelerince askeri amaçlarla kullanılmasına karşıdır. Tabii, yeni Gorbaçov yonetimi hakkında, basından edindiklerim dışında bir bilgim \e izlenimim yok. Ama Gorbaçov yönetiminin "Plan"ında "federal" çözümün özeüikk beurtünuş olması ilginçtir. Sovyetler Birliği, uluslararası konferans önerisini yeniden vurgulayabileceğini belirterek, aslında Türkiye'ye ye Kıbrıs Türklerine değil, işin sürüncemede kalmasına neden olan devletlere ve kuruluşlara baskı yapmış olmaktadır. tLonu derinliğine incelenmeden Türkiye'deki bazı çevrelerin telaşa kapılmalarını, "bayat yemek", "eski aş" gibi benzetmelerle tepki göstermelerini anlayamıyorum. Eğer ille "eski aş" benzetmesini yapmak gerekiyorsa, bu "eski aş" bize değil Batıya sunulmuştur.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear