22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER sındaki güç, zor aşamaları arasına, demokrasiye sığmayan durumlar, ikircilikler, korkular, daralma ve daraltmalar, caymalar, güdükleşmeler, elbet de girecektir. Girmiştir de. Demokrasinin iç cevher öğelerine bir bakalınv. Özgürlüğü, hâlâ, yaşam ve onun içinde düşün özgürlüğünden yola çıkaramıyoruz. Eşitliği, güçlülerin, zayıfları baskılamasmdan kurtulmuşluk boyutuna uzatamıyoruz. Güvenceyi, adaleti, toplumsal korunmayı, birleşik ve eşit özveriyi, çağdaş içerikleri ile uygulamaya boş vererek, kalkınmayı, hızla büyümeyi, genel gönenci, ancak üst katmanlann dünya nimeti tekeli kümaktan kurtulamıyoruz; yükü, sessiz, alt katmanlann omuzlarına yüklemeyi, seçeneksiz politika sayarak... BATIMN YANLIŞI Bunu gözlemleyen kimi Batı açısı, Türkiyemizi, bir "demokrasi ikliminden" tümden yoksun görme yanlış eğilimine kapüıyor zaman zaman.. Ve, şu haksız, bilim dışı yargıya ulaşıyor. Batıdan ayn değerleri ile; Batıdan ayn felsefesi ile; üstelik bu yoksulluğu ve, onu arttıran nüfus patlaması ile; bu düşük eğitim oranı ile; bu yüksek "geri kalmış yöreler" oranı ile; bu "askeri otorite, sivil otorite" temerküzü geleneği ile, bu, "Batı standartlarından aynmlı" durumu ile; Türkiye'de demokrasi olmaz demeye gelen düşünler ileri sürüyor. (Eski Amerikan Büyükelçisi Spain'in sözde bin yılhk tarihimizi yorumlayarak, deyimlediği üzere... Avrupa Konseyi'nden Von Hassel'in sezdirdiği üzere...) Birisi, Türkiye için çaba harcayanlar arasında olan bu iki politikacı, ya da diplomat, herhalde çağdaş, bilimsel yontemlere fazla yaklaşık olmadıklarından, bu yüzeydelikle yetinmişlerdir. Ve, zorunlu olarak, eksik kalmışlardır. Ama biz, kendi itiraflarımızı sürdürelim. Bunlardan, tarihsel doğruya varabiliriz: ve, Eğitimin Birleştirilmesi (Tevhidi Tedrisat) toplumun, devletin, yönetimin, insanın, bir tek sözcük ile, tüm yaşamın laikleştirilmesine kadar devrimlerle... Batı, jüdeokretiyen bir duygudüşün çekirdeği üzerinde, grekolaten içerikli bir yeniden doğuş ile yola çıkmıştır. Fakat, asıl çağdaş uygarlığını; insanı, toplumu, bilimi özgürleştirmesi ile varılan "olumlu bilgi" üretme ve uygulama anahtarları ile yaratmıştır. Böylece, matematikleşen, katı maddeler kimyası ile nükleerleşen insanı, ekonomik sosyalkultürel korkulardan, tutsaklıklardan kurtarıcı insan haklan gelişimleri ile insancıllaşan bir çağdaş uygarhk ve teknoloji dönemi başlamıştır. Çağdaş iletişim ve etkileşim olgusunun hın ve yayılma gücündeki patlama, yeter birikimi ve uyum sağlama (adapte olma) yeteneği olanlara, uygarlaşma sürecine katılma fırsatı vermektedir. SONUÇ Türkiye'nin bu tür çağdaşlaşmaya, felsefesel ve kurumsal birikimi vardır: Jüdeokretiyen çekirdeği olmasa da, çağdaş bir gelişim ve değişim içine, hatta, ister istemez girmiştir; çok yönlü düşünler uygarlığının kapılarını açmıştır: Onun için, Von Hassel'in, çok yönlü düşün sistemini; buna bağlı ideo'lan; çağdaşlaşma attlımlarımız için, "boş devrimcilik" diye, kötüleyerek, devrimlerle gelen gelişimler yerine, "Türkiye'ye özgü modern bir devlet" gibi saydınlacak, totolitercilik iklimi, Türkiye'de sürgit tutmamıştır, tutmayacaktır da... Türkiye'de bir "demokrasileşme akımı" vardır ki, bu durum, ancak bir "demokrasi" doğurur. Çünkü Türkiye, yılları içine alan bir çağdaşlaşma süreci içinde epeyce yol almıştır. Bu tarihsel akımın bizi demokrasileşmeye götüreceğini kimi Batılı dostlarımız iyi bilmeli, yanlışlığa düşmemeli. Türkiye'de Demokrasi Olur mu? PENCERE 18 NİSAN 1985 Özal'la Aşık Atmaya Kalkmak... Turgut Özal'la siyaset meydanında aşık atmaya kalkan hesabını iyi yapmalıdır. Çünkü Ozal'ın gücü, ne kendi kişiliğinden doguyor, ne de partisinin halkla bütünleşmesinden oluşuyor. Çok boyutlu bir iktidar örgüsünün iç ve dış dengelere cuk oturması, Sayıı Özal'ı bulunduğu yere getirmişlir. * Daha 24 Ocak 1980 öncesinde IMF, Türkiye'de Turgut Özal'ı keşfetmişti. Bir yandan borçlu öte yandan harçlı ülkemizde IMF'nin koşuliannt yırtabilecek bir siyasal gücün oluşması kolay degildir. Böyle bir halk gücünün örgütlenmesi de önce durdurulmuş, sonra dağıtılmış ve yasaklanmıştır. IMF politikalarının toplumları nerelere sürükiediği her gün gazetelerde okunuyor; ama bu siyaseti yırtacak gücün oluşması, az gelişmiş sanayilere dayanan borçlu ülkelerde iç ve dış güçlerin ittifakıyla engelleniyor. Parlamento içinde Özal'ın durumu ilginçtir. HP ile MDP'nin boşlukta sallanması, Başbakanın Meclıs'te istediği gibi at oynatmasını kolaylaştırıyor. Dönem sonuna degin sandalyelerini yitirmek istemeyen milletvekilleriyle dolu bir Meclis'te çoğunluğu elinde tutan ANAP, har vurup harman savurmaktadır. Bir parti düşünün ki daha büyük kongresini bile yapmadan ülkeyi kararnamelerle yönetmek fırsatını elde etmiştir. Özal, sıkışık durumlarda parlamento içi muhalefete dönerek "usluoturun"d\yeb[\n\ekXed\r. Meclis'teki üçpartinin yazgı birliği Özal'ın şansıdır. Başbakanın ABD gezisinin "esran"\an\ çözülemedi; Yahudi ve Yunan lobilerıne dönük ılişkilerinin boyutlan ortaya çıkmadı; Beyaz Saray'm özal'ı desteklediğini bütün dünya gazeteleri yazdılar. Kuşkusuz Beyaz Saray, ABD demek degildir; ve "Amerikan Yardımı" adı altında her yıl Türkiye'ye yerilen "fcred/terfe fıiöe" toplamını artırmak, Reagan'ın gücünü aşar. Bunu bilen Özal, gezi süresinde "yardım isfemeye değil, işbiıiiğini guçlendirmeye geldim" sloganını işlemiştir. Ama olayın derinliği başka boyutlara oturuyor. ABD'nin Türkiye'ye uyguladığı silah ambargosuyla Ege'nin Anadolu yakasında bir gerilim doğmuştur. Atina bu gerilimi biliyor ve işliyor. VVashington daha değişik hesaplar içindedir. Ozal, Türkiye'de sorumluluk üstlenen bürokratların gözünde o adamdır ki Kıbrıs ve Ege'de, Yunanistan'ı frenlemesı için Beyaz Saray'ı "ikna" edebilır; ama bunun faturası ne olacaktır? özal, 1970'lerde MC'yi oluşturan güçleri, ANAP şemsiyesi altında korumaya almış görünüyor. Basınımızın açıkça yazd ğı "hareket.selamet, adalet" karması başka ne anlam taşın Şemsiyeyi Özal'ın eline veren güç, susuyor, bekliyor. Demokratik ve devrimci örgütler zaten dağıtıldığından, Ozal, sol ile fuzuli catışma yaratmıyor. Bu tutum, yılgın aydınlarımızı ve dönek devrimcilerimizi Ozalcı yapmıştır. İş çevreleri IMF'nin buyurduğu hiyerarşi içinde pastadan paylannı almaktadırlar. Bu kesimde paylaşım kavgasının yakınmaları duyuluyor; ama toplam çizgisi çekildiğinde Türkiye büyük sermayesi ayakta durmak için deviete dayanmak zorunda bulunduğundan devletin yetkilerini kullanan özal ve "işbrtlrici kadrosu"na karşı sızlanmaların kıymeti barbiyesi büyütülmemelidir. Görülüyor ki Özal, çeşitli iç ve dış dengelerin kavşak noktasına oturtulmuştur. özal'la aşık atmak isteyen kişi, koşulları iyice değerlendirip düşünmeli... DüşünmelıL. Çünkü görünen odur ki bir anda bütün bu dengelerin attüst olacağı gün yakınlaşıyor. Prof. BAHRİ SAVCI DOĞULULUKTAN KURTULMADA ZORLUK Batılı demokrasi performansına ulaşmada, aşın sav ileri sürmeyiz elbet de.. Doğu yazgıcılığının ve kağan otoriteciliğinin etkisinden kurtulup, yaşamı bütün boyutlan ile "kendisi"nin dışındaki "sulta'Mardan geri alma; onun yerine, siyasallaşmış bir ortam kurup, bir toplumsal sulta işletme, üstelik, onu, her eyleminde, halk denetimi altında tutma biçem ve biçimlerine geçiş kolay mı olur? Ama, son iki yüz yılımıza bakalım: Orada, değerlerde çağdaşlaşma, toplumda yapısal gelişmeci değişim, özgürlükçü siyasallaşma ekseni üzerinde bir süreç görürüz. Bu, hurafeci metafızik kurumlara ve onun yaşam, biçem ve biçimlerine dönüşme olasılıklanm aşmış bir süreçtir. Gerçekten, Türkiye: Asyalı, hurafeci, tek otoriteci ve onda kudret temerküzcülüğü demek olan totaliterci geleneklerden ve uygulamalardan yakasını kurtarma savaşımı vermektedir; bunu da, bir "şibih demokrasi" (demokrasi benzeri) ile yetinmek için değil, Asyailikten tam çıkıp, çağdaş, onurluçağdaş, bağımsızçağdaş, eşitli bir " t a m d e m o k r a s i " için yapıyor: 1908'lerin Seneti Ittifak'ından çoğulcu toplumun parlamenter siyasal örgütlenmesine kadar; llk ve kesin yanıt: "Evet, olur"dur. Evet, tarihsel oluşumu bildiren irdelem, tarihin emperatifini deyimleyen gözlem şudur: Türkiye'de, bir 'demokrasileşme akımı" vardır ki, o, ancak, bir "demokrasi" doğurur. Türkiye'de, önüne geçilemez, önlenemez, yerine bir başkası konamaz, kendisi sapünlamaz, bozulamaz, ters yüz edilemez, çürütülemez, uzunlamasına ertelenemez bir tarihsel olgu halinde, bir demokrasi akımı vardır; bunun deyimlediği bir demokrasileşme olayı vardır; ve, bu tarihsel olgu, bu tarihsel akım, bu tarihsel olay, ancak bir "demokrasi"de noktalanır. "Tarihsel emperatiP' budur. TÜRKİYEMİZDEKİ ÇAĞDAŞLAŞMA Çünkü Türkiye'de, bir yenileşme, bir çağdaşlaşma, Batılı uygarlıkla bir bütünleşme, tıpkılaşma akımı vardır ki, "demokrasileşme süreci" ve "demokrasinin kendisi", bunun sonucudur, bunun ürünüdür. Onun için, bilimsel olarak diyebiliriz ki, Türkiye'de, zaman zaman duraklamalanna, mehter adımı temposuna düşmesine karşın, ve omuzuna "Türkiye' de, demokrasi komünizme açılmadır" gibi bir yanlış suçlamanın handikapı yüklendiği halde, bir demokrasi süreci vardır. Bu süreç, Türk insarunı, boyuna geliştirmektedir; onu, metafizik otoriter bid'at'lardan antarak; onu, hurafeci, batıl, eskil değerler dünyasından çekip almaktadır (laikleştirmektedir); onu, olumlu bilimler çağının ruhsal, insancıl, estetik değerlerine doğru yöneltmektedir; onun bilincini, ruhunu, bilimsel verilerden elde edilen çağdaş demokratik motiflerle örmektedir. Böylece, Türkiye'de, yenileşme tarihimizden kaynaklanmış bu demokrasileşme süreci, jeopolitiğimizin doruklarından fışkırmaktan gelen bu demokrasileşme akımı, tarihsel koşulların getirdiği bu demokrasileşme emperatifı, daha şimdiden, şu siyasal getirimi başlatmıştır: Egemenlik iktidannı, Tannsal katından alıp, yeryüzünde, bir yeryüzü olgusu kılma, onu, yeryüzü dinamiklerine dayatma; onu, yeryüzünün en yüksek değeri olan "insan haklan" ile bağlama ve sınırlama; onu, ulusallaştırarak, iktidan, seçimle belirleme; egemenlık yetkilerini kullanan bütün yöneticilere, kendi bireysel, keyfi, indi istençleri ve eğilimlerinden değil; meşveret (danışma), serbest tartışma, koİay katılma yöntemlerinden çıkartma; hiçbir otoriterliğe, totaliterliğe kaçmadan, bütün devlet eylemlerini, özgür hukuk ortamı içinde yaptırma; insancıl toplumsallaşma içinde, demokratik bir siyasallaşmaya yönelme.. Bunun için de, Türkiye'de, şu da anlaşılmıştır: Bir demokratik siyasallaşma için demokrasinin, entelektüelmoralsiyasal cevherlerine sanlma; yani, özgürlük, eşitlik, güvence, adalet, birleşik ve eşit özveri kavram ve Ölçütlerine bağlı kalma.. Ayrıca, Avrupalı bir parlamentarizmi, gerçek kurumları ile, kuramına göre işletme... Bunun gerektirdiği ahlaksal uygulama ile yücelme... Ama, önce şunu da itiraf etmeliyiz: Demokrasileşmenin tüm öğelerinde, hâlâ Batı demokrasisinin tüm konseptleri, tüm kurumları, tüm uygulamalan ile toptan içli dışlı olmuş da değilizdir. Yaşam biçimimizde de.. Bunu itiraftan korkmamalıyız. Böyledir diye, umutsuzluğa da düşmemeliyiz. Demokrasiye doğru olan akışın, demokrasiyi üreten ve çoğaltan olgunun, demokrasiyi bir zorunluluk haline getiren tarihsel emperatifin (bu kesinliğin), zaman dilimleri ara OKTAY AKBAL EVET/HAYIR OKURLARDAN Öğrencilerin beklentileri ve önerileri İnsan yaşamında sosyal, kültürel ve sporsal aktivitenin tartışma %ötürmeyen önemi, Atatürk ÜniversitesTnde gözden uıak tutulmaktadır. Bu üç alanda sorumluluk taşıyan MedikoSosyal Daire Başkanlığı, 20 bine yaklaşan öğrencisi bulunan üniversitemizde 100200 öğrenciye ancak seslenebilmektedir. 19S7'de kurulmuş olan üniversitemizde herhangi bir spor tesisi yoktur. Bunun yanı sıra günümüzde kasaba okullannda dahi kapalı spor salonlarma, sporsal aktiviteye rastUyoruz. Spor yapmak, bos vakitlerimizi spor yaparak değerlendirmek en doğal hakkımızdır, Öğrenciutre vize notu vermek amacıyla düzenumen kros yansına, Atatürk Koşusu adı verilmis ve eşine dünyamn hiçbir yerinde rasttanmayacak organizasyon bozukluğu sonucu yans tam bir fîyaskoyla sonuçlanmıs ve başka tarihe ertelenmiştir. üzüntumüz, yüce önderimizin adının verildiği böyle bir yanşın sonuçlanma seklidir. Düeğimiz benzer düzenlemelere ad verilirken bundan böyle çok dikkatli olunmasıdır. Gençlik Yıu'nın üç ayınm geride kaldığı şu günlerde hâlâ bu konuyla ilgili herhangi bir etkinliğe rastlayamadık, Bu yıl bizlerin ytlıdır. Biztm için çaiışan bir kuruluş olarak, bizleri soyutlamadan, öğrenci ağırlıkh düzenlemelere gidilmelidir. Bizler için ve bizlerin aktif rol aldığı açıkoturum, panel, konferans ve tartışma ortamlan yaratılması, sergi, tiyatro, flbn, slayt gösterüeri gibi sanatsal çalısmalara yer verttmelidir. ÜNtVERSlTE ÖĞRENCİLERt ADINA SERHATİNALTAY atamalann sınavla gerçeklestirileceği ve böylelikle beceri ve kalite yönünden en iyi öğretmenin de seçilmiş olacağı konusundaki açıklaması bizlerde şok etkisi yaptı. Öğretmenlik sadece dalıtıda bilgili olmak değil, o bilgiyi aktarabilmek, öğretebilmektir. Ve öğretmen adayının bunda basanlı olup olamayacağı önceden bir sınavla belirlenemez. Ayrıca öğretmen yetistiren Eğitim Fakülteleriyle diğer fakülteler arasında formasyon yönünden hiç mi fırk yok? Bu giine dek kendini sadece öğretmen olmaya hazırlarms bizler, bu sınavdan sonra öğretmenlik hakkımızı yitirirsek ne yapacağız? 84 MEZUNU ÖĞRETMEN ADA YLAR1 Siyasal Görünüş, 1985... Yine eski görüntüler, eski alıskanlıklar, eski üzücü, çirkin olaylar!... Başbakan özal, istediği kadar 'sevgi'den, '12 Eylüt öncesinde kalan' işlerden söz etsin. Her şey kendi yolunda yürüyor! ANAP Kongresi'nde gazetecilerin dövülmesi gibi; Malatya SODEP İlçe Başkanı'nın boğazı kesilerek öldürülmesi gibi... Hep böyle olurdu eskiden de!.. Kolay mıdır 'eski'den hemen kurtuluvermek! Adlar değişir, kişiler değişir, ama tutumlar, davranışlar aynı kalır bizde. Alt gider Veli gelir; Ali'nin çevresini alan tipler, ya da bu tiplerin benzerieri bu kez Veli'nin çevresinde toplanır. Ali'nin yolu, bu kez Veli'nin yoludur. Siz istediğiniz kadar Ali'yi kusurlu bulun, cezalandırın, birtakım işlere karışamaz hale getirin; neye yarar? Ali'nin yerini alacak Veliler varken! Ha Ali, ha Veli dememiş mi büyüklerimiz? Son ANAP Kongresi'nde gazetecilerin dövülmesi beni bir kez daha bu duşüncelere sürükledi. Hiçbir şey kendiliğinden de(Arkaa 8. Sayfadaj Atama beklerken sınava sokuluyoruz Bizler, tzmir Buea Eğitim Fakültesi Fen Büimleri Eğitmi Bölümünden mezun olup, altı aydır atama bekleyen öğretmen adaylanyız. Bakanhğm, Bu yaz, Emprime Yılı Öncü modanin tüm dünya ustalarmda ve Vakkdda, Yaz ve Emprime, binbir güzeüikle Vakko Mağazalan'nda VOÂÂÛModa Vakko'dur"
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear