29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Büyukslçı / Dışişleri Genel Sekreten / Dışişler. Bakanı / CENTO Genel Sekreten / Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreıen / Miilı Savunma Bakanı / MilletvekıİL umhuriyef Ü Haluk Bayülken Anlatıyor Sahibı: Cmnhuriyel Maıbaacılık ve Gazetecılık Turk Anonım Şırkeıı adına Nadir Nadi, • Genel Yayn Muduru Hasan Ccmal, Muessese Muduru. Kmine Lşaklıgil. Yazı Işleri Muduru. Oka> Gonensin. 0 Haber Merkezı Muduru Yalçın Bayrr, Sa>fa Duzenı Yonelmenı Ali \car, • Temsılaler. ANKARA: V»lçin Doğan. IZM! R Hikmrl Çeiinkaja. ADANA; Mehmei Mercan. Senıs Şe/lerı: Isıanbul Haberlerı Reha O7, Uış Haberler Ergun Bala. Ekonomı: Osman Ulagav. Kulıur: Aydın Emeç. Magazın: Yalçın Pefcş«n, Spor Danışmanı Abdulkadir \ucelman, Duzelıme' Refik Durtnş, Araştırma Şahin Alpa), IşSendıka: Şnkran Kelenci, • Koordınalor \hm«l Konılsan. • Malı Işler Krol Erkul, Ilan Ziya Ergene. Halkla Ilışkıler: Guldervn Kosar. Idare Husejin Gurtr. lşleıme: Sadun Sonmcz. Basan ve Yavan: Cumhuriyct Maıbaacılık ve Gazetecılık T A.Ş Turk Ocağı Cad 19/4! Cagaloğlu Istanbui. PK: 246lslanbul, Tel 526 10 00 (9 hal), Telex: 22246 • Burolar Ankara: Ziya Gokalp Bulvarı Inkılap Sokak No: 19/4 Tel: 33 11 4147, Telev 42344 • Izmir. Halıı Ziya Bulvarı No 64/3, Tel 25 47 0913 12 30Telex: 52359 • Adana: Çakmak Cad. No: 134 Kal 3, Tel: 1455019731 Telex 62155 TAKVÎM 31 Man 1985 tmsak: 4.16 Güneş: 5.43 öğle: 12.13 İkindi: 15.46 Akşam: 18.34 Yatsı: 19.55 KÎM KİMDtR? 7 Temmuz 1921 'de Istanbul'da doğdu. Babası Erkanı Harp mülhakı Hüseyin Hüsnü, annesi Emine Melek Bayülken. llkokulu Bursa'da, ortaokulu parasız yatılı smavını kazanarak ilk önce Bursa'da, sonra Çanakkale'de okudu. Lise öğrenimini Istanbui, Haydarpaşa'da yaptı. 1943'de Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. Bayülken ilk ve ortaokulu birincilikle bitirdi. SBF'den de sınıf birincisi olarak mezun oldu. Aralık 1943'te girdiğı Dışişleri Bakanlığı meslek memurluğu smavını ikincilikle kazandı. Askerlik görevinden sonra Temmuz 194 TdeFrankfurt Başkonsolosluğu 'nda kançılarya görevine atandı. Bakanlıkta çeşıtli görevlerden sonra, Eylül 1953'te New York'ta Birleşmiş Milletler Türkiye Daimi Delegasyonu'na tayin edildi. Sekiz yila yakın bu görevi sürdüren Bayülken, Mart 1959'da başlayan ve Temmuz 1960'a değin suren Kıbrıs Cumhuriyeti'nin kuruluşu ile ilgili antlaşmalann hazırlanmasıyla gurevli Londra Karma Komisyonu'nda çalıştı. 1960'ta Bakanlık Siyaset Planlama Grubu Başkanı oldu. 1963'te Genel Sekreter Siyasi Işler Yardımcılığı'na atandı. Ekim 1964'te Büyükelçi payesiyle Bakanlık Genel Sekreterliği'ne getirildi. 1966'da Londra Büyükelçisi oldu. 1969'da Birleşmiş Milletler Daimi Temsilciliği'ne getirildi. 11 Aralık 1971'de II. Nihat Erim kabinesinde Dışişleri Bakanlığı 'na atandı. Erim'in istifasından sonra Ferit Melen ve Naim Talu hükümetlerinde bakanlık görevini sürdürdü. 1973 seçimlerinden sonra Bakanlık Yüksek Müşaviri oldu. 1719 Temmuz 1974'te Başbakan Ecevit'le Londra'da yapılan Kıbrıs Garanti Antlaşması görüşmelerinde Türk heyeti üyesiydi. Temmuz 1974 'te Kıbns için toplanan Cenevre Konferansı 'nda Dışişleri Bakanı Turan Güneş'le birlikteydi. 1974'te Cumhurbaşkanı'nm Özel Temsilcisi olarak Türkiye'nin Kıbns tezini anlatmak için Yakındoğu ve bazı tslam ülkelerine gitti. 25 Kasım 1974'te CENTO Genel Sekreterliği'ne seçildi. Bu görevini Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği ızledi. Cumhurbaşkanı Korutürk tarafından Senato'ya kontenjan BM TOPLA NTISI Bayülken (arkada solda) BM Daimi Temsikimiz Selim Sarper ile (önde gözlük senatörü olarak atandı. 1980 harekâtından sonra Milli Savunma lü) bir toplantıda. Haluk Bayülken, Sarper için, "Babamdansonra en çok sevdiğim insan" diye bah Bakanlığı görevini aldı. 6 Kasım seçimlerinde MDP listesinden bağımsız milletvekili seçildi. sediyor. (Foıoğraf: ARŞİV) Cüneyt Arcayürek'in Röportajı Genel Sekreterliği, 1980 öncesi kontenjan senatörü olarak hizmet etti. 6 Kasım seçimlerinde milletvekili oldu. Kısa süre önce, "Antlanmı istemiştin, istek senden gelmisti, senin hakkın, bir plan yapıp çaüşaltm" dedi. Bayülken 'le günlerce çahştık. Her gün üç dört saat uğraştık. Amlarını bir söyleşi havasında, önemli çizgileri ve renkleriyle anlattı. Amlarını toplayacak bir kitap yazmaya kalksa bilinmez kaç cilt olurdu. Bu söyleşiler, yakın tarihimize, 42 yıllık deneyimli bir diplomatın katkılan. Bu gözle okunması dileğiyle. C. A. Sunuş 1978 yılında Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri görevini sürdürürken, Ümit Haluk Bayülken 'den amlarmı anlatmasmı istemiştim. Bayülken, bu isteğime karşı çıkmadı. Ne var ki, o tarihte üstlendiği görevin önemi ve yoğun çalışmalar nedeniyle buna olanak görmediğini söylemişti. Haluk Bayülken 42 yıldır diplomasinin ve siyasetin içinde. Türkiye'nin önemli dış sorunlannda hep ön sırada görev yaptı. Kimi zaman Büyükelçilik, Dışişleri Bakanlığı, Bakanlık Telgrafımıza kızan Menderes, soruşturma için Zorhryu New Ifork'a gönderdi Averof un Yunan Meclisi'nde yaptığı konuşmaların metinlerini ele geçiren Selim Sarper, kürsüden veryansın ediyordu. Konuşma sürerken, Averof'tan küçük bir kâğıda yazılmış not geldi: "Monşer Selim, Kıbrıs sorununu nasıl olsa Türkiye ile Yunanistan aralannda çözecekler. Pek üstüme varma, köşeye sıkıştırma..." 1 9 5 6 yılında Ankara'ya bir telgraf çekip Kıbrıs politikasında yöntem değişikliği istedik. Telgrafı okuyan Menderes fena halde öfkelenm'ış, "Daimi delege bize akıl mı öğretiyor" diyerek. Fatih Rüştü Zorlu'yu, danışmanı Nihat Erim'i, müsteşar Muharrem Nuri Birgi'yi soruşturma için New York'a göndermişti. mi diye kuşku, kaygı ayandınyor. Kıbns politikasında daha başka yöntemlere başvunnak gerekiyor." Sarper, cesur adamdı, gençleri teşvik etmekten hiç çekinrnezdi. Hep destekledi beni. Başkalanna 'Haluk şunu yaptı, bunu yaptı' diye söylerdi. Herkese genç bir insan için bunları söylemek zorunda da değildi. Ama söylerdi. BM'de 10 yıl kaldı, çok tanınırdı. Boylu boslu, yakışıkh, bilgili adamdı. Menderes telgrafa sinirlendi O sırada, samnm Başbakan Adnan Menderes Tunus'taydı. Bizim telgrafı, merkez Tunus'a aktannış. Adnan Bey fena halde içerlemiş. 'Vay' demiş, 'Daimi delege bize akıl mı öğretiyor' diye hiddetlenmiş. Bir de baktık, Fatin Ruştü Zorlu, Menderes'in danışmanhğını yapan Nihat Erim, Bakanlığın hem Genel Sekreterliği'ni hem de Müsteşarlığını yapan Muharrem Nuri Birgi, geldiler. O sıralar Adnan Bey 'havalı' olacak, 'hükümete akıl verraek ne demekmiş, ne demek bu' diyerek bir çeşit soruşturma için Zorlu'yu New York'a göndermiş. Delegasyonda Sarper, Zorlu, Erim ve Birgi aralannda konuşuyorlar. Bir ara Sarper beni çağırdı, gittim. Zorlu ile ilk kez burada karşüaştım, tanıştık. Sarper bana: 'Kıbns konusunda şöyle bir telgraf hazırİa!' dedi. Hazırladık telgrafı, Kıbns konusunda durum neyse yazdık. Sarper'in bana yüzde yıiz itimadı 1 var, Nihat Erim hocam, Birgi'yi ise tanıyorum, sev(... Uluslararası sorunlara 1954yılında bir gim, saygım var. Göturdüm telgrafı. Sarper: yenisi eklendu Kıbns. Bu tarihe değin, Tür'Bak Fatin' dedi. Telgrafı uzattı. Fatin Bey telgkiye'nin dış siyaset gündeminde ne Kıbrıs so rafı aldı, okudu. Zorlu, mesleki açıdan parlak ve cerunu, ne de Kıbrıs politikası vardı. sur bir zat, öyle tanıyorum. Yakışıkh, yetişmiş bir dipSorun, 1954 yılında Yunanistan Başbaka lomat, telgrafı hiçbir şey söylemeden tekrar Sarper'e m MareşalPapagos'un BirleşmişMılletler'e uzattı. Oysa Sarper, Zorlu'ya 'Bak, ne güzel yazmış yaptığı bir başvuruyla uluslararası görüşmelere, tartışmalara açıldı. Ada, o sırada Ingiltere'nin egemenliği altındaydı. Savaşsonrası kimi ülkelerde beliren eğilimi dikkate alan Yunanistan, Kıbns'taki Rumlara selfdetermination hakkımn tamnmasını istiyordu. Türkiye uyandı. lngiltere, Yunan isteğinin BM de ele alınamayacağını öne sürdü. Kıbrıs, lngiltere 'ye bağlıydı, "iç sorunlar, BM'de görüşülemezdi". Türkiye, ilgisini Kıbrıs mitingleriyle gösterdi. Büyük kentlerde düzenlenen öğrenci mitinglerinde Ada 'ya sahip çıkılıyordu: Ada, Türkiye ile Yunanistan arasmda böluşülmeliydi. Kıbns'ın litaksimini" isteyen mitingler uzun zaman sürdu. Devlet politikası ise, BM'de sürdürülüyordu. Türk tezi lngiltere'nin öne surduğu ilkelere koşuttu. Samyorum Sayın Bayülken, siz 1953 'lerde BM'de göreve başladınız. Anılarınıza BM'deki ilginç çizgilerden başlamayı ister misiniz?) vekiliyaptı, hükümete aldı. 1957 seçimlerinde, daha sandıklar kapanmadan Demokrat Parti'nin kazandığı yerlerin radyodan açıklanması olayında Devlet Bakanı olarak sorumluydu. lsmet Inönü, bu yayını şiddetle eleştirmiş, bir ara Zorlu'nun adı, "Radyo bakanı"diye ünlenmiştı. DPkurucularından Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü'nün Menderes'e ters düşmesinden, Menderes'in dış sorunları Zorlu ile çözmeye başlamasından sonra boşalan Dışişleri Bakanlığı 'na Zorlu getirildi. Zorlu, 27 Mayıs ihtilaline değin, bu görevi yürüttü, Yassıada mahkemesince idama hüküm giydi. Zorlu ile ilişkileriniz nasıldı?) "Parlamenter tip diplomat bütün ülkelerde olduğu gibi bizde de fazla değildir. Diplomat vardır ikili müzakereleri çok iyi yapar, tanıtmayı çok iyi yürütür, ama bir de böyle uluslararası toplantılarda kâğıtsız sepetsiz konuşabilen, sorunları tartışabilen "parlamenter tip diplomat" vardır. Fatin bu tıpte bir insandı. Fransızcası çok iyiydi, İngilizcesi de vardı. Pek parlak olmamakla beraber, kızdığı zaman tngilizce konuşmaya başlardı. Bir davayı savunmak için gerekli cesareti olan insandı. Biz de BM'de çok iyi hazırlıklar yapmıştık. Hazırladığım bir 'Kıbns fihristi' vardı ki, Kıbrıs sorununda selfdetermination konusundan tutun da 67 Eylül olaylanna kadar her konuyu içerirdi. 67 Eylül1 den sonra, Atina'daki Avustralya mezarlığına yapılan saldın münasebetsizliğine kadar her konuda, gazetelerde çıkan, yayımlanan kitaplardan alınan açık istihbarat toplanmış, bu fıhriste yazılmıştı. Karşı taraftan bir şey söylenildiği zaman karşıtlan üç seçeneği ile he mur da fıkrini söylerdi. Fatin Bey'le dostluk ilişkilerimiz böyle bir iklimde başladı. Siyasi komisyonda arkasında oturur, Averofun öne sürdüğü her iddiayı yamtlayacak belgeleri hemen kendisine uzatırdım. Bu müzakerelerde Fatin Bey 'cin' gibi. Biz, siyasi komisyonda muzakereler başlarken gelirdik. Altı yedi arkadaş ellerimizdeki büyük çantalarla girerdik. Bütün belgeler bu çantalardaydı. Bize: 'Ağır topçu' adını takmışlardı. Bu çantalar yanımıza dizilir, Averof bir şey mi söyledi, pat, yanıtını uzatırdık Bakana. O da yanıtı yapıştırırdı. Averof sıkıntılı. O sırada Papagos'un selfdetermination isteği gelmiş, bu tartışılıyor. Fakat Papagos, bir yerde kendini tutamamış, BM'ye yapılan başvurunun sonuna 'Kıbns, Yunanistan'ın ta kendisidir' diye yazıvermiş. Bundan Enosis Ada'nın Yunanistan'a bağlanmasıçıkıyor. Selim Sarper'in 1954'te fevkalade bir buluşu vardı. Savaştan yeni çıkmış dünya, Enosis nedir anlamıyor. Oysa Almanlann meşhur 'Anschluss' deyimi var, mesela Avusturya'yı aimasında kullanılan deyim, herkes bunu biliyor. Sarper, komisyonda üyeler anlasın diye "Enosis, yani Anschluss" diye bağınrdı. 1954'te BM genel kurulunda o zamana değin görülmemiş şekilde Yunanlıların tezleri hep geri çevrildi. Sarper, 40 sayfalık bir konuşma yaptı. Türkiye o günlere kadar hep 35 sayfalık konuşmalarla yetinirdi. Kıbns konusundaki ilk büyük mücadelemiz böyle başladı. Ingilizler, BM yasasının 2. maddesinin 7. paragrafına göre, Ada'nın bir dominyon olduğunu, bu nedenle içişlerine dayalı bir konunun görüşülemeyeceğini söylüyorlardı. Tabii bu tez bizim de işimize geliyordu. Büyük devletlerin çoğu da bu görüşte. BM'de herkes kendi tezini savunan 'müttefik' dev v (Amao sıralarda Istanbui'da ünlü 6/7 Eylül olayları oldu, Rum dükkânlan, kiliseleri basıldı, Beyoğlu birsavaş alamnadöndü. Dünya kamuoyunda ters bir etki yarattı. Küçük bir nümayiş büyük olaylara dönüşmüstü. Bu olayın BM'de etkisi görülmedi mi?) "Tersine, biz BM'de 6/7 Eylül olaylanndan yararlandık. Hem sonra, anlamıyorum, bu olaya neden 6/7 Eylül deniliyor? 6 Eylül'de başlamış, bir kaç saat sürmüş, bitmiş. 7 Eylül'e sarkmanuş. Poüs raporlan 6/7 Eylül der, bana kalsa 6 Eylül derim ya.. 6/7 Eylül olaylan hem kötüydü, hem de iyi bir unsur oldu. lşte Türkler o kadar kızmış ki, ortalık alt üst olmuş. Biz diyorduk ki, bu konu da Türk hassasiyetini gösterir bir olay. Bu, bir birikimdir. Dokümanlar da hazırdı. Bu olayı öne sürecek olurlarsa açanz bütün dosyaları, her şeyi ortaya dökeriz. BM'deki 'ağıriığımız' ve söylediklerimiz etkili oldu. Yunanhlar çekindi, sorunu getirmediler. 6/7 Eylül olaylan' da, Kıbns sorunu da 1956'da gündeme alınmadı. Kıbns sorununu BM'ye mal eden kimdir, bilir misiniz?.. 'Kiru' adında bir Rum, Kıbrıs'ta 1931 isyanını başlatmış. New York'ta konsolostu galiba, Papagos'a; 'BM'de setfdeterminationa olumlu gözle bakılıyor, Kıbns sorununu getirelim' diye telkinde bulunmuş. O yülarda Amerika'daki Rumlar gene faaliyetteydi. Kıbns sorununa yanlı valiler ve kongre üyeleri vardı. Hemen her gün gazetelerde şu kadar vali, şu kadar senatörün imzasıyla boy boy ilanlar çıkardı. 1956'da Karamanlis hükümetinde Dışişleri Bakanı olan Averof gene BM'ye geldi. Güçlü hatipti, çok iyi Fransızca konuşurdu. BM'deki stratejileri iyi bi Ümit Haluk Bayülken, "Yararlı olur" dedi. "Kıbns sornnunan doğuşundan bugttne değin hep içinde kaldım." " 1953'te Birleşmiş Milletler Türk delegasyonunda göreve başladım. Ancak 1960 yılında Türkiye'ye dönebildim. BM'deki bütün görüşmelerde bulundum, baştan sona katkım oldu. Hatta, babam bir mektup göndermiş: 'Oğlum, sizi gorebilmek için Kıbns sornnunan çözülmesini bekleyecegiz galiba' diye yazmıştı. Bizim bakanlıkta 'paralı izin' yoktu, şimdi de yok ya. Bizde de Türkiye'ye gelip gidecek para nerede? Kıbns'la o denli hemhal oldum ki, anarru babamı göremedim ydlarca." Söz paradan açılınca, Bayülken "Şimdi de pek yok" dedi. "Dışişlerinde Ocak 1944'te göreve başladım. Numan Menemencioğlu Bakandı. 1947'ye değin merkezde kaldım. Sonra Frankfurt'a atandırn. Orada 20 bin Türk'ün Sovyetler'e geri verilmesini engelleyen ve bu Türkler'in anayurda dönmelerini sağlayan çalışmalanm oldu. Bir ayn öykü, yeri gelince anlatınm. 1950'de Demokrat Parti iktidara geldi, Fuat Köprttlü Bakanımız oldu. Aynı Bakanlıkta çalışmamıza rağmen ben, Fatin Rüştü Zortu ile tanışmamıştım. Fatin Bey'le 1956 yılında New York'ta tanıştım. Fevkalade iyi bir insan olduğunu biliyordum, ama tanışmadık. BM'de daimi temsilcimiz Selim Sarper'di. Hani bir söz vardır, babamdan sonra en çok sevdiğim insan diye söz edilir kimilerinden. Sarper, öylesine sevdiğim insandı. O denli yakınlık duyardım kendisine. Sarper, daha yaşlı olmasına rağmen Fatin Bey'le çok dosttu. Ona 'Fatin' diye hitap eder, Zorlu da Sarper'i 'Selim' diye çağırırdı. Biz, 1956 yılında New York'tan merkeze bir telgraf çektik. Diplomatik bir dille şunu diyorduk: "Eğer Kıbns'm taksünini sağlamak soz konusu ise, bunun açıkça söyienmetnesi gerekiyor. Birleşmiş Milletler'de bu iş yöıüBiiyor. Taksim deyince her uyenin odü kopayor, acaba bir gün bir yerimizi keserler MENDERES ATİNA 'DA Menderes, bir Atina gezisi sırasmda (soldan sağa) Karamanlis, Fatin Rüştü ve AverofTa birtikte. SARPER, A VEROF'LA BM'deki muzakereler çok çetin geçerdi. Müzakerelerin Menderes, kendisini Kıbns konusunda soru yağmuruna tutan gazetecilere, "Bu Ada, şu anda tngilizUrin yönetiminde, Türkiye' dışında ise delegeler arasmda stkı bir dostluk hüküm sürerdi. Müzakerelerde birbirlerini köşeye sıkıstırmaya çahsan Selim Sarper (solda) ile Averof. (Foıoğraf: ARŞİV) ye aü bir yer değil" demişti. Saturan, Yunanhlar bu sözü yanhş yorumladüar. (Fotoğraf: ARŞtV) telgrafı' diye sunmuştu. Sarper'in sevecen davranışlarına, destekleyen tavırlanna alışık olduğum için, Zorlu'nun hiçbir şey söylemeden telgrafı Sarper'e geri vermesine fena halde tutuldum. Kıbns sorunu 1954'te başlamış, yıl 1956. Bütün aynntılanyla konuyu biliyorum, hazırlıklar yapmışım. Zorlu sesini çıkarmaymca, Sarper bana 'Kalsın' dedi, çıktım. Ve çıkarken kapıyı biraz 'hızlı' kapamışım galiba.... Kendimi kontrol etmeme rağmen yüzüm ne hal almış, ne denli fena olmuşum ki.. Hani Sarper 'ne güzel yazmış' dememiş olsa, sussa, Zorlu'nun kayıtsız hareketi bana dokunmayacak. Sarper'le Zorlu ve beraberindekiler çıktı, gitti. Sonradan öğrendim ki, yemeğe giderlerken otomobilde benden söz edilmiş. Başta Sarper, ötekiler, 'Yahu ne yaptın çocuga?' diye Zorlu'ya beni anlatmışlar. Çevresindekilerin bu ısrarh konuşmalan karşısında, Fatin Bey, 'Yahu kim bu?.. Amma da önemli adammış. Padişahın sadrazamı mı?' diye yanıt vermiş. Sürkeli çalısan insanım. Her gece saat 21'e, 22'ye değin bürodayım. Kimi geceler BM binasının yakımndaki otele sabaha karşı gider, biraz uyur, bir duş yapar dönerdim. Kıbns'm öyle bir zamanı. Ömrümüz böyle geçiyordu. Bir süre sonra telefon çaldı. Karşımdaki Selim Bey'di. Herhalde bir iki kadeh de atmışlar, neşeli bir sesle: 'Haluk, o telgrafı çekiver' dedi. Sonra ekledi: 'Fatin Bey de, ben de gözlerinden öpüyonız.' Fatin Bey'le böyle tanıştık. Sonra, 195758'de Bakan olarak BM'ye geldi ve Kıbrıs sorununu savundu." (... Fatin Rüştu Zorlu, Başbakan Menderes'in akrabasıydı. Başarıh bir diplomat olduğu söylenirdi. Menderes, Zorlu'yu milletmen dileyenin önüne konulabilirdi. Kıbns konusu, BM'de ilk önce SarperAverof arasındaki taıtışmalarla geçti, bu kavga sonradan ZorluAverof çatışmasına dönüştü. Averof, şimdi Atina'da muhalefette. O sırada BM'de Yunan daimi delegesiydi. Fatin Rüştü Bey, bu hazırhklanmı çok beğendiğini söylemiştir. Bakanlıkta herkesi titreten Zorlu, bana karşı daima dostane davrandı. BM'nin kuruluş günü olan 24 Ekim'de geleneksel balomsu bir toplantı yapılır, bütün heyetler bu toplantıya katılırdı. Böyle bir gün aşağı salondayız, müzik çalıyor, neşeli bir hava esiyor. Fatin Bey'in bizim hanıma gidip, 'Haluk Beyi bu gece de alamgiT, izin verir misiniz?' demesi delegasyonda hayretle karşılandı. Arada sırada 'Bu konuyu Haluk Bey'den soralım' demesi, hele benim düzeyimdeki bir diplomatla ilgilenmesi... Belki biraz da kıskançlık. Oysa benim düzeyimdeki bir diplomata karşı bakanlardan böyle davranışlar gelmezdi. ZorliTnun a£ır topçuları Gece çalışıyoruz. BM'deki stratejiyi saptayacagız. Aramızdan biri çıkıyor, 'Amerika'da Yunan hayraolığı vardır, bunu ortadan kaldırahm' diyor. Haydii, edebilir miyiz, edemez miyiz, bir tartışma. O sırada New York'ta Enformasyon Müdürü olan eski Pekin Büyükelçisi Nuri Eren sözünü esirgemez bir arkadaşımızdı. Ama konulan iyi bilen bir arkadaş. Çıktı, 'Yunan uygarlığına olan hayranlığı yok etmeye imkân yok' dedi. Zorlu'nun beraberinde getirdiği elçiler de fikirlerini söylüyorlardı. Fatin Bey genellikle konuşmalan sonuna değin dinlerdi. Demokratik bir yöntem uygulardı. Telkinleri 'hoş' karşılardı. Inşalİah değişmemiştir, esasen hariciyede fikrini söylemeyenlerden hoşlanılmaz. En küçük düzeydeki bir meletler arar. Colombia, merkezden de talimat almış bizi lirdi. BM'nin o tarihte 6570 üyesi var. Averof şöyle tutuyor. Kuvvetli bir hatip. Bekliyoruz, delege gelkonuşurdu: memiş, yerine kibar, halim selim bir profesör gön'Yunanistan küçücük bir olke. 6 milyon nüfusu var. dermişler. Delegenin "Uno, dio" diye başlayan koTürkiye kocaman bir ülke. 20 milyonu aşan nüfusu, nuşması "destek derken köstek" olmaya başladı, te güçlü bir ordusu var." Konuşmaya böyle başlamnca zimizi darmadağın etti. Ama Yeni Zelanda'nın öneardmdan mutlaka bir 'şey' gelecek, bir şey yapıştırarisiyle Kıbns sorunu o dönemde görüşülmedi, 1954'de cak demektir. Nitekim Averof; 'Fakat bu küçücük karar alınmadı. Yunanistan, kendi demokratik haklan soz konusu olBiz, Yunan başvurusunun 'ilhak' olduğunu bildi duğu zaman bunlan katiyyen kabnl etmez'... öyle bir riyoruz. lngiltere 'görüşülemez' diyor. tngiltere'de hava yaratırdı ki, sanki 'kocaman Türkiye, küçücük ceste ceste değişti ya. Yunanistan'ı eziyor, Kıbns'ta haksızlık yapılıyor.' 1955'te Grivas, EOKA tedhiş örgütünü kurdu. Daimi delegemiz Sarper de ona yanıtlar venrdi." Bu, çok işimize yaradı. Grivas Ada'da güç kullamyor, ilk önce tngilizlere, sonra Türklere saldırmaAveroFla Sarper'in dostlugu ya başladı." (... Yunanistan, BM'ye (EOKA örgütü, kanlı hareketlerini uzun Dışişleri Bakanı gonderiryıllar sürdürdü. Grivas, Yunan iç savaşınken, Türkiye neden daimi da çarpışmış, çetecilik yapmış bir Yunan sutemsilcimizle savaşıyor?.. bayıydı. Makarios tarafından her yönden Bu, Ankara'nm sorunu desteklendi. 1967'de Rumların Türklere karönemsemediği anlamına şı giriştiği kanlı saldmlardan sonra ortaya çıgelmiyor mu?) kan, Türkiye'nin askeri mudahaleyapmaya "lşte, sonradan Fatin Bey gelmeye başladı. öncekarar verdiği bunalımda, Ankara, Grivas'ki Bakan Köprülü'nün Ankara'da Yunan Büyükelın Kıbns'tan uzaklaştırılmasmı diplomatik görüşmelerde öne sürdü. Grivas, büyuk tö çisi'ne 'Kıbns, sorunumuz değil, ne isterseniz yapunz' renlerle uğurlandı, Atina'da karşılandı ve öl deyip demediğini soruyorsunuz. O mesele öyle değil. Menderes'le Köprülü, bir yurt dışı gezisinden dönerdü. Sayısız Türk öldürdü.) ken Atina'ya uğramışlar. Kısa süre kalıp gidecekler. Bayülken, "Grivas'ın bu davranışlan işimize ya Yunanhlar havaalanında ayak üstü Kıbns sorununu radı, çünkii..." dedi ve ekledi: getirmişler ortaya. Bizim hükümet, 'Bu Ada, şu an"İş dallanıp budaklandı. İngilizler 'bir müttefik da İngilizlerin yönetiminde, Türldye'ye ait bir yer arazisinde silah kullandmlıyor' diye konu>u getirdi. değil' diye yanıt vermişler. Bu konunun konuşulacak Rumlar yüzde 80, hatta yuzde 90'nı Rum olan bir yer yanı yok, İngütere'nin iç işidir anlamında bir şey bu. de elbette bu tür hareketler olacak diyordu, bu hak 'Ada siziadir' eibi bir söz söylenmedi, ama Yunanlıj lu kullanacak diyordu. Rumlar, 'Türklere haklarınt veririz' diyordu." (ArkasıU.Sayfada)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear