Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Unutmak ını?,. HIFZI VELDET VELtDEDEOĞLU Bu pazar söyleşimizde ilkin çok kısa bir yaşam bilançosu vereyim: • Yeryüzünde 80 yıl. • Devlet hizmetinde Milli Mücadele zammı ile birlikte 52 yıl. (Bu sürenin tamı tanuna kırk yıl ve dört ayı, aralıksız olarak, üniversite öğretim üyeliğinde geçmiş). • Cumhuriyet Gazetesi'nde 60 yıl. (Bunun ilk 18 yüı okuru, son 42 yılı da hem okuru, hem yazan olarak). Işte kısa bilanço bu. Gazetemizin 60. yılını doldurması dolayısiyle 6 Mayıs 1984 pazar günü "Bugünkü Cumburiyet" başlıklı bir yazı yayınlamış, onda Gazete'nin kişisel olarak tanıdığıın şimdiki çalışanlan üzerinde bazı değerlemeîer yaparak hepsini sevgi ile anmıştım. "Bugünkü Cumhuriyet" başUklı yazıda, Gazete'mizin, benim henüz tanımadığıır pek çok çalışanı olduğunu belirtmeyi de unutmadım. Gazete ile ilgili olmayan bir munasebetle, kalabalık bir topluluk arasındaki tanışmanın üzerinden yıllar geçtiği için, unuttuklarımdan sinema eleştinneni A. Dorsay ile Cumhuriyet'in 60. yıl kokteylinde yeniden tanışmanın sevincini yaşadım. Şimdiye kadar tanıma fırsatını bulamadığım, Cumhuriyet'in Adana Temsilcisi Mehmel Mercan ve Ankara Temsilcisi YalçiB Dofan ile yine o kokteylde tanıştık. • • • Sözünü ettiğim 60. yıl yazısında hiç anmadığım bir ögeyi bir okurum mektupla anımsattı. Mektubun sahibi beni büyük bir incelikle eleştirerek "Yazınızda okurlan anmayı unutmuşsunuz" diyor. Hiç unutur muyum? Ben o yazıyı yalnız gazete çalışanlarına özgülediğim (tahsis ettiğim) için, okurlara değinmedim. Baştaki yaşam bilânçosunda görüldüğü gibi, ben de Cumhuriyet'in tam 60 yıllık okuruyum. Onun okurlannı unutmak, kendi kendimi unutmak demektir. "Her gazeteyi, her dergiyi yasatan etken, onun okurlandır" sözü bir " Palisse gerçeği"dir. Mademki öyle, herkesçe bilinen bir sözü buraya niçin geçirdiğimi düşünenler olabilir. Anlatayım: Bu gerçeğin yine herkesçe bilinen, bilinmesi gereken gerekçesini yeniden açıklamak için tuttum bu yolu. Herhalde dikkat etmissinizdir, her yıl olduğu gibi bu yıl da pek çok gazete, daha ramazan gelmeden önce, kutsal ay içinde ne gibi dinsel yazılar yayınlayacağıru, dinle ilgili ne gibi "Ek"ler vereceğini günlerce ilan edip durdular. Amaç, okurlannı birtakım ek ve armağanlarla gazeteye bağlamak ve olanak varsa yeni okurlar elde etmek; kısacası, sürümünü çoğaltmak. Çünkü bir gazeteyi yaşatıp geliştirmek ancak okurlannın ilgisiyle oluyor. • * • Parasal bakımdan tek başına bu ilgi yeterli olmuyor; ama gazetenin yaşaması için okurlann ilgisi, başka bir yönden etki yapıyor. O da şu: Okurlannın ilgisi ile süriimü çoğalan gazetelerde reklamlar da çoğalıyor. Yüksek sürümlü gazetelerin sayfalan çarşaf gibi reklamlarla doluyor. Kabare, müzikhol, dansing, gazino, taverna, gece kulübü gibi eğlence yerlerinin reklamlan, birkaç büyük gazetenin tekelindedir. Böyle reklam sayfalarını açtığınızda, yeni oluşan veya henüz oluşmakta olan erkeklikadınlı yıldızaklann resimleriyle çepeçevre sanlmış "büyük yıldız" resimlerini görürsünüz. Kimi gazino reklamlarının altında "Fiks menü: 5000 T L . " gibi notlar da var. Demek ki dört kişüik bir aile böyle bir akşam eğlencesine gitmek isterse, en azından, 25 bin lirayı gözden çıkaracaktır. Çünkü harcama "fiks menü" ile kalmaz, ek içki, gardrop, garson bahşişi gibi ödemeler de girer hesabın içine. Yine demek ki ödeyebilen dört kişilik ailenin bir eğlence yerindeki tek akşam yemeği, bir işçi ailesinin net olarak eline geçen CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER bir aylık asgari ücret tutarından çok daha fazlaya mal oluyor. Ülkede egemen olan korkunç sosyal adaletsizlik konusu üzerinde duracak değilim. Çünkü yazımızın bugünkü çerçevesine girmiyor bu konu; başlıbaşına yazılması gerekir. Belirtmek istediğim şu: Böyle eğlence yerlerine rağbet olmasa, her biri yüz binlerce liraya, belki de milyonlara mal olan o reklamlar gazetelere verilebilir mi? • • • Kısaca değindiğim bu durum gazete okurlannın sınıfsal kimliklerini de ortaya koymaktadır. Örneğin, Cumhuriyet Gazetesi'nde böyle reklamlara rastlanmaz. Çünkü onun okurlarının düşünsel ilgisi ve parasal gücü bakımından bu tür reklamlann onlar için herhangi bir anlamı ve çekiciliği yoktur. Cumhuriyet okurlan yurt içinden ve dışından en doğru ve sağlam haberleri izlemek ister; bütün güzel sanatlar, bilim, teknik, ekonomi ve spor konulan ile yakından ilgilenir; bunlar üzerine yazılmış kitaplar hakkında bilgi edinmeye, köşe yazılarını dikkatle okuyup kendince değerlerdirerek bilgi dağarcığmı zenginleştirmeye çalışır. Kendi düşüncesine uymayan yaalan mektupla eleştirerek yazarları ile düşünce alışverişi içine girer. Bu nedenle Cumhuriyet, göze değil, kafaya seslenen, düşündürücü, öğretici bir fikir gazetesi niteliğindedir. Bu niteliğiyle de çokça eleştiren ve eleştirilen bir yayın organıdır. En baş ilkesi basın ve düşün özgürlüğü olduğu ve bu ilkeleri her dönemde, yasaların çizdiği sınırlar çerçevesinde savunduğu için, Cumhuriyet'i eleştirenlerin, hiç değilse, sevmeyenlerin başında iktidar sahipleri gelir. Onlar hükümetin yanhş icraatının, yada bir siyasal partinin iktidan döneminde oluşan yolsuzluklann eşelenmesini hoş karşılamazlar. Dikkat ettiniz mi bilmem, mayıs ayında başlayan hayali dışsatım ve haksız vergi iadesi heberleri hükümetçe hiç de hoş karşılanmadı. "Mesele abartılmıştır, bu işi yapan birkaç firma üç yıl dışsatım yapmaktan yasaklanacaktır" gibi sözlerle sorun geçiştirildi. Oysa vergi iadesi adı altında Devlet Hazinesi'nden (yani halkın kesesinden) haksız para almak, adalet örgütlerince kovuşturulması gereken bir tür hırsızhk suçunu oluşturmuyor mu? Evlerden, mağazalardan, otomobillerden eşya çalarken yakalanan kişilerin, yani özel şahıslardan para ve mal çalanların adlan hemen gazetelere verilip açıklanırken devlet hazinesinden para çalanların adlan niçin hemen acıklanmaz? Yoksa Ziya Paşa'nın yüz yıl önce yazdığı: Milyonla calan mesnedi izzette serefrâz ' Birkaç kuruşu miirtekibin câyı kürektir. yargısı bugün de geçerliğini sürdürmekte midir? * • * lşte Cumhuriyet Gazetesi yalnız ilerici ve devrimci bir fıkir gazetesi olduğu için değil, yayın yaşamına başladığından beri bütün hukuk dışı olaylara parmak bastığı için, her dönemde bu gibi olaylarla uzaktan yakından ilgili olan çevrelerce ve onların desteklediği iktidarlarca hoş görülmez. Hele eğlence yerlerinde bir tek gecede en az 25 bin TL. en çok ise sınırsız para harcama gücü olanlarca hiç sevilmez. Buna karşılık, onu çok seven, okumadığı gün büyük eksiklik duyan bir okuyucu kitlesi vardır ki, Cumhuriyet'i yaşatan, onu Türkiye'nin tiraj bakımından en büyük altı gazetesi arasına sokan işte bu kitledir. Daha önce başkalarınca da yazıldı ama, burada bir gerçeği yeniden açıklamak istiyorum: Cumhuriyet Gazetesi, tiraj bakımından büyük gazetelerin altına sırasında yer alıyorsa da kişisel gözlemlerime dayanarak biliyorum ki okuyanlar bakımından o, en başta gelenler arasındadır. Çünkü okunduktan sonra bir kıyıya atılan veya bakkal dükkânlarına satılan türden bir gazete olmayıp elden ele, dahası aileden aileye aktarıhp dolaşan bir yayın organıdır Cumhuriyet. Onun her sayısı baslı başına bir kitapcıktır. Gerçek aydınlann ona olan sevgisi de bundandır. Bu gerçek aydınlar arasında saydığım işçi emeklisi okurumun yukanda değindiğim mektubunu ileride bir daha ele alacağım. Şimdilik kendisine yürekten teşekkür ediyorum. PENCERE 8 TEMMUZ 1984 Emperyalizmin beli... Son günlerde okurlardan gelen mektupların çoğu "zatn, pahaJılık, enflasyon" üzerine. Yergi düzenler, umar bulmak için çırpınanlar, iki eli böğründe bekleyenler, sorumlu bildiklerine sövenler, çaresizliklerıni dile getirenler, dert dökenler öylesine çoğaldi ki ister istemez konuya ilişmek zorunluğu doğuyor. Ben kendimi bildim bileli hayat pahalılığından yakımlır; ama böyle bir dalgayı yaşamamıştım. Nasıl yaşayabilirdim ki!.. Cumhuriyetin 3 Temmuz 1984 günlü sayısının manşeti "Mutfaklar 6 ayda yüzde 40 çöktü" diye sanki SD.S. işareti veriyordu. • Konuyu biraz aydınlatmak için zam, pahalHık ve enflasyonun her zaman bir anlamda buluşmadığını vurgulamak gerekiyor. Zam, Türkiye'de çoğunlukla devlet eliyle yapılan fiyat artınmıdır ve bir tür 'dolaylı vergi' demektir. Şekere, demire, ekmeğe, tüpgaza, benzine, mazota yapılan zam yoksula kaçınılmaz yük bindirir. IMF'nin ünlü "süreklizam" formülü bizdetam anlamında siyasal iktidar eliyle haikı ezmek siyasetine dönüşmüştür. Enflasyonun içeriğinde bir anlamda zam ve pahalılık vardır; kimi zaman da eşanlamda kullanılmaz. Enflasyonu piyasadaki para miktannın mallardan ve satın alınabilir hizmetlenien daha fazla artması diye tanımlayabiliriz. Bu tanım herkese açık gelmeyebilir Daha yalın deyişle devletin banknot matbaasını çalıştırıp piyasaya gereğinden çok para sürmesi enflasyonu yaratır. Çünkü parayı cebine koyan yurttaşın alım gücü artacaktır; alım gücü artan kişinin de mal ve hizmet piyasasında istemi (talebi) arttı mı (üretim yetmiyorsa) fiyatlar yükselecektir. Pahalılık daha esnek bir kavramdır. Atalanmız "deve bir altın, deve bin altın" demişler. Kimisi için pahalı olan, kimisi için ucuzdur. Kimıne göre İstanbul Boğazı'nda 300 milyonluk yalı ucuzdur; Etiler'de 30 milyonluk apartman dairesi ucuzdur; kimine göre 50 liralık gazete pahalıdır. Daha kestirmesi, yoksula her şey pahalı, zengine her şey ucuzdur. Bu çelişki, ancak sosyal adalet kuralı işletilerek giderilir. •k OKTAY AKBAL EVET/HAYIR OKURLARDAN Eğitim Adına Gerilik, İlkellik Son yıllarda, önemli bir konu güncelliğini koruyor: Lâik Türkiye'de kitni genç kızlanmızın kıyafet ve din eğitimi konusu. Evet, sokaklanmızda "kıyafet anarşisi kol geziyor'' diyebiliriz. Çünkü, geleceğin anneleri, bugünün çocuk yastaki genç kızian, başlan uzun beyaz örtülerle sımsıkı kapalı, yerlere kadar inert bej renkli pardösüleriyle, koltuklannda "cüz"leri, arasokaklardan caddelere iniyorlar, akrn akın "Kur'an kurslan"na koşuyorlar. Bilimsel bir eğitiş olsa seviniriz. Oysa genç kızlanmız oralarda, sözümona "Din eğitimi" görürlerken, gerçekte "resettür'' (örtünme) dersleri ahyorlar. Çağdaşlığa düşmanca bir tutum içinde. Ashnda, "Din ve Müslümanlık" yüce bir duygu olarak hepimizin yüreklerinde yaşamaktadır. Türkçe Kur'an çevirisi bize Müslümanhğın tüm ilkelerini açık seçik bildirirken, Arapça Kuran öğrenimine ne gerek var? ı\e anlıyorlar? Ana ve babalar, çocuklarına din bilgisi ve eğitimi vermek istiyorlarsa, Türkçe Kuran 'dan rahatukla yararlanabilir, onları eğitebilirler. Atatürk, genç kızlanmıztn kılık kıyafet, eğitim öğretim yönünden uygar bir görünüm ve çagdaş bilgi düzeyinde yetiştirilmelerini isterdi. Ne var ki, "Kuran kurslan"nda, bir yazımda da belirttiğim gibi: "Genç kızlanmızın müşfik, aydınlık, zeki ve güleç yüzleri gözlerden saklanarak sözümona dinci, hurafeci, gerici bir yobazhkla karartümak''' istenmektedir. türk 'ün gerçeklere yonelik "Ka de duruyormuş. Şunu sormak isdın hak ve özgürlükleri" doğrul teriz, bu işlemlerin bitirilmesi o tusunda eğitim ve öğretim gör kadar zor mudur? 1 temmuzdan ntekte, uygar giyimkuşam için itibaren memurlara minik zamde geleceğin mutlulukLarına ha lar da geldi. Bekle de zamlı maZirUmmakladırlar. Öbür bölümü aş alasm. ise, din eğitimi adı altında kanBöyle bir gecikmeye ve doladınlmaktadırlar. Bu çelişki artık yısıyla haksızlığa neden yalnızgün ışığma çıkmıştır. Devletimi ca Istanbul Üniversitesi'nin öğzin eğitim politikası bu mu olretim üye ve yardımcüan layık mahydı? olsun? MESUDE HONSARÎ Üniversiteden tütfen cevap bekliyoruz. BİR CRUP ÖĞRETİM ÜYESİ Ordan Burdan... Bu üç sözcüğü biraz kurcaladıktan sonra düşünelim: IMFnin isteğiyle sürekli zam yapıyor, sıkı para politikası izliyor, yine IMF'nin dayatmasıyla işçintn, kcyiünün, memunın yoksullaşması için siyaset güdüyoruz ki, piyasada istem artmasın. Ancak yıllardan beri harfi harfine IMF reçetesini uyguluyoruz; yine de enflasyon durmuyor. Neden? Mehmet Ali Birand'ın Milliyet'te (6 Temmuz 1984) çıkan yazısında belirtildiğine göre IMF yetkilılerı de bu soruya yanrt veremiyorlar ya da şöyle veriyorlar: Türkiye'de enflasyonun yüzde 20'nin altına indirilememesi doğrusu bizi de rahatsız ediyor ve nedenini tam anlayamıyoruz." Hadi canım sen de... • 1970'lerin sonunda Türkiye'de dış alım satım açığı 3 milyar dolar, bugün de 3 ya da 3.5 milyar dolar; ama o günlerde 25 milyar dolar dışsatım ve 55 milyar dolar dışalım vardı. Bugün 5.5 milyar dolar dışsatım, 8.5 milyar dolar dışalım var. Ancak cehennem sarmalından kurtulmuş değiliz; daha beter duruma düştük. Çünkü "dışticaret hadleri" sürekli biçimde Türkiye'nin zararına değişti. Ülkemizde alın teriyie ürettiklerimiz beş yıl önceki değerinden yaklaşık bir kat daha ucuza "ihraç" ediliyor; buna karşılık dışarıdan aldığımızı yaklaşık bir kat daha pahalıya "ithal" ediyoruz; daha başka deyişle "zam dışahmt" yapıyoruz. "Enflasyon ithal ediyoruz." İşte buna adıyla sanıyla emperyalizmin tuzağı derler. Emperyalizm sözcüğünü söylemekten ve oiayın adını koymaktan korkmayalım, çekinmeyelim, utanmayalım; demokrasi derken utanıyor muyuz? • Emperyalizmin Türkiye içlndeki beli kınlmadan, enflasyonun beli kırıiamaz. Gaziantep, Kahramanmaraş, şimdi de Şanlıurfa!.. Arkası gelmeyecek mi? Dadaş Erzurum, Serhat Edirne, Yeşil Burşa, Fatih Istanbul, Ata Ankara, Cennet Antalya, Eşsiz Mersin, İmanlı Konya, Cengaver Artvin, Geçilmez Çanakkale! . Biraz daha çaba harcasaktüm illerimize övücü, yüceltici birer sıfat bulabiliriz. Ama kim ne kazanacak bundan? Anımsayanlar olacaktır, bir süre önce bu konuyu yazmıştım. Bütün Türkiye 'şanlı' ve 'kahraman'dır. Yurdun her köşesi gazilerle doludur. öyleyse şu ya da bu İle böyle sıfatlar eklemek gereksizdir diye... Ama Urfa milletvekillerıne vız geldi bu türlü seslenişler. Bütün sorun seçmenden oy almak, oy almayı sağlam tutmak! öteki illerin milletvekilleri ne duruyorlar? Türkiye'nin yalnız üç il'i mi kahramandtr, şanttdır, gazi'dir? Böyle bir aynm yapılır mı? Yapılırsa sonuç ne olur? Haydi üç dört kişi özel yarariannı hesaplayarak böyle bir öneri vermiş olsunlar, ya koskoca Meclıs nasıl böyle bir karara varır? Şimdilik bu konuya değinip geçelim. İl adlannın başına övücü, yüceltici sıfatlar takmak hevesi bakalım ne kadar sürecek, uygar hiçbir ülkede görülmeyen bu tutum bizi nerelere götürecek?.. Bir de baktım bizim TV renkti olmuş. Acıyorum, hemen kapıyorum! Yaşamı sevdırmek yok. Yaşama bağlamak yok. Yaşam dışı, öldürücü, sıkıcı programlar. Birbirinden çirkin, bayagı şarkılar, seslenişler. Tekyanlı koşullandırma istekleri. Minicik çocuklara Yarabbi sana şükür" dedirtmeler mi istersiniz, çağından koparmak, gerçeklerden uzaklaştırmak özlemleri mi!.. En iyisi bu eski şarkıları dinleyerek geçmişe gitmek. Türkiye'nin Battlı bir toplum olmak. cağdaş uygarlığa yetişmek çabasını sürdürdüğü günleri anımsamak... Türkiye'yi çagdaş uygarlığın egemen olduğu bir ülke yapmak. Kültürde, sanatta, yazında Batı'daki eşleriyle boy ölçüşebilecek değerler çıkarmak. Oldu da bunlar?.. Suna Kan, Idil Biret, Yıldız Kenter, Nezihe Meriç gibi sanatçı kadınlarımızı düşünüyorum. Atatürk'ün topluma çağdaşlaşma ışığını getirmesinin sonuçlarıdır bütün bunların ortaya çıkması... Makal'ın, Baykurt'un, Yaşar Kemai'in, bu koy çocuklarının pariaması... Resimde İyemler, Günsürler, Pekerler daha niceler. Şiirde, öyküde, romanda, heykelde, müzikte... Her alandaki yenileşme, uyanış, eski anlayışlardan, beğenilerden kopma... • Bir yazar töreleri övüyor. Her şeyin kuralı varmış, töresi varmış, bunlar değişmezmiş, yaşama koşullannı, anlayışlannı bozmamak gerekirmiş!.. Sanki töreler değişmiyor, sanki uygarlık ilerledikçe töre dediklerimiz ortadan kalkıp yeni töreler, yeni beğeniler, alışkanlıklar insanlara egemen olmuyor! Bu eski törelere bağlı kalalım diyen kişi, acaba özel yaşamında TV'siz midir, videosuz mudur, buzdolapsız, otomobilsiz midir? Bağlı kalsa ya yüz yıl önceki yaşamın alışkanlıklanna, bin yıl öncenin törelerine! Ama tutuculuk, gericilikten vazgeçmeyecek, direnecek, kendisi çagdaş tekniğin, uygarlığın nimetlerinden yararianacak, ama yığınlann bir takım geriliklerin uykusunda uyuşup kalmasını savunacak!.. O güzel çocukluk günleri, Atatürk devriminin bizleri, yeni kuşakları çagdaş beğeniye, anlayışa kavuşturduğu, benimsettiği günler... Nerden gelip nerelere vardık!.. Bir bayram öğle sonundayım. Bu nasıl bayram? Bayram dediğin, tüm topiumu mutlu kılar. Ama bu ramazan, bu bayram, yitirdiğimiz güzelliklere değil, bırakıp attığımız, Atatürk'ün bizi kurtardığı bütün o çağdışılıklara, geriliklere, budalalıklara övgüler düzüldüğü. özlemler bezendiğı bir dönem oldu... Gerçek bayramlar, Atatürk'ün gösterdiği çagdaş bilim, düşünce, beğeni, anlayış çizgisinde yürüdüğümüz gün yaşanacak... Istanbul Ün iversitesi 'nde intibaklar hâlu yapılmadı Emekli çeklerinin kırdırılması Emekli maaşımızın çeklerini Ziraat Bankasından aiıyoruz. Geçtin derdinden ötürü çeklerimizi her zaman kırdınyoruz. Ancak son zamanlarda bu bankamız, örneğin benim üç ayda 154 bin lira tutan çekimin ancak 75 bin lirasmı kmyor. Bu rakam eskiden 100 bin liraydu Bunu her emekliye de yapıyor. Kırüan 75 bin liranın 5 bini vergi olarak gidiyor. Ele geçen ne ki! Ziraat Bankası, çekini kırdıran emeklilere biraz daha yardtmcı olamaz mı? BtR EMEKU/lZMtT 1.1.1984 tarihinden itibaren yürürlüğe giren üniversite persondyasası, aradan 7 ayı aşkın bir zaman geçmesine rağmen Istanbul Üniversitesi'nde hâlâ uygulanmıyor. Bu nedenle terfüer de durmuş vaziyette. Orada burada karşımıza çıkıveren, kimin açtığı, kimin yönet Bu tür genç kızlann okuüarPersonel Yasası, 3 ayhk bir intiği belirsiz geneUikle başıboş bı daki eğitimleri de bu yüzden ak tibak yapma süresi tanıyor. Bu rakılmış "Kuran kursları" adı samakta, dünya gerçekleri, on dunımda, intibaklann marta kaaitmda birer gericilik yuvası olan ların yüreklermin ve zekâlarmın dar yapdması gerekiyordu. Anaydmuğtna ulaşamadan, "ölüm cak, böyle bir biigiden öğretim bu yerlerde, kızlanmız bir "giyimkuşam ve eğitim anarşi ve ahret'l sözcüklerinin eşliğin üye ve yardımcüanna bilgi verilsi" yöntemiyle, vücutca veakıl de, karamsar bir düşün yollan miş değil. ca çağdışı karanlıklara itilmek na ulaşmaktadır. Kısacası genç Söylendiğine göre, intibaklar Türk kızlarımn bir bölümü, Ata hâlâ rektörlüğün masası üzerintedirler. 100.000 Yemek Kitabı Türk mutfağından TathsiYia.tuausuyta ildan ÜMMÜHAN ile AYKUT ERDOĞDU oğulları HASAN'ın doğumunu akraba ve dostlanna duyurur. SSK Samatya Hastanesi 6.7.1984 N.V. TURKSE SHELL VACANCY IN DİYARBAKIR The company vvhich is engaged in exploration for and production of crude oil in Turkey requires a Mechanical Engineer for its Diyarbakır Maintenance workshop. The vvorkshop employs 54 people including crevvs responsible for oilfield maintenance. Candidates must : be 28 40 years old, have a good command of written and spoken English, have completed military service, have a minimum of 4 years experience preferably in oilfield maintenance vvorkshop/field supervising the repair and testing of engines, hydraulic high pressure pumps, dovvnhole pumps, generator sets, instrumentation, electrical equipment and other miscellaneous items, be able to trouble shoot on oilfield equipment and installations, have supervisory skills and be familiar with cost control methods on labour and materials, have driving licence. rtur \MARMARiS martı turiım sunar 10 gun 9 gece hotel65 HER CUMA KESIN HAREKET Özel otobuslerle gıOış donuş atlantik MARMARIS İ * alaaddin 33 700 FETHIYE ALAN/YA c . N>orkide \T hot;eİ39 700EDREMiT MARMARIS seketur m o t e l 39 700U S A D A S I lOpaketYayla al Yemek Kitabınızı k. Nasıl katılacaksınc? ın. cavuşoglu *< 700j Şimdi Yayla paketlerinin altında vemek Kitabı Kuponlan var Bu paketlerin altmaaıa Kuponıan Keyn birarayagetirdiginiziokuponuaçıkisım veadresinizle birlikte 31 Temmuz 1984 tarihine kadar "Yayla Yemek Kitabı" Turyag P K 894 izmir adresine postalayın. TAM PANStYON KONAKLAMA Tesıslfrfde 8gun 7g«ce Barbaros Bulvarı 35 Beşıktas. IST. T«l: 161 10 74 161 82 26 336 16 60 Turk mutfagının seçkın yemekleriyle dolu Yayla Yemek Kitabı, 10 kuponu bir araya getirip gonderen ilk 100.000 kişinin adreslenne postalanacaktır Şimdi Yayta sofra margarini alın, Yemek Kitabınızı kazanın, sofranıza yeni lezzetler katın İlk 100.000 kişi kazanıyor! An attractive salary will be offered t o the right candidate. Applications in English containing full details of experience and education should be sent by 18 th July 1984 together with a contact telephone number and a recent photograph t o HEAD PERSONNEL RELATIONS N.V. TURKSE SHELL, P.K. 115 YENİSEHİR A N K A R A İngilizceyi bilenden öğrenin. Tel.: 338 96 53 Turyag %yla,doğadan sofranıza geten lezzet Alın Tadın. Vayl*. btr TUflYAĞ A.Ş" lntw Urünüdüt