Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
/ HAZtRAN 1984 KÜLTÜR YAŞAM CUMHURİYET/5 SEVEMA ATİLLA DORSAY Duyduk Gördük Müjde! "Kıüa'nın Evleri" kurtuldu • • • Şarkılar değhşir de, ya poMhacüar? ASAP'm birinci kuruluş ytldonumu nedeniyle lstanbul'da düzenlenen buloda gazetecilerin salondan ç^ urılması bazı deneyimli gazeıeci arkadaşlanmızın amlanmıı rlepreşmesine yol açtı. Bir ga:eteci "Guzeıea poliıikacı" ilişkileri üzerine, "On Yıl Once. On Yıl Sonra" diye söze haşlayıp, arkudaşına iki ilginç anısını anlattı. I 1973 yılıydı ve buyuk bir ilimizde genel seçimler oncesi nabız yoklaması yapıyorduk. Çok sevdiğimiz bir burokrat aday adayıydt. On seçirn için büyük bir yatırun yapmamıştı. Sadece adına guveniyordu. Şoyle 1015 gun beraber kaldık Çok yer dolaşttk. Onseçim yoklamalarım kazandığı gece boynumun ı"ıf)P bic " ' '•nlr sPV r SUha Arın, yok olan guzellikler üzerine ilgililerin dıkkatinl çekmek istemişti. TRT bu uyarıya boş venp Kula'da yıkılan ev olmadı%tm kanıtlamaya çalıştı. fcvet, müjdeler olsun.. Kula ılçesinin o dünyaca unlü güzelim evleri kurtuldu. Bu evler yıkımdan, ilgisizlikten, bakımsızlıktan artık birer ikişer çökup aramızdan ayrılmayacak. Bu büyuk başarıyı kime mi borçluyuz? TRT televizyonuna elbet... TRT televizyonu, Siiha Ann'ın son derece önemli ve başanlı belgeseli "Kula'da Üç G ü n " ü , yönetmeninin de ağır ve haklı protestolanna neden olacak biçimde sansur etti, yonetmenin deyimiyle 'lahrif etti'. Bu tarih ve kultür mirasının yavaş yavaş yok olduğunu acı biçimde vurgulayan, içinde film boyunca işlenen o güzelim düğünlerin yapıldığı bir evin çöküşunıi gösteren fınal bölumü, TRT tarafından makaslandı. Boylece fılm, tüm ozünü, bildırisini yitirdi, Kula'da bir duğün ustüne sıradan bir belgesele dönuştü. Sıiha Ann bunu yapmak istememişti kuşkusuz. Yok olan bır guzellik ustune ilgileri, dikkatleri çekmek, bir uyarı getirmek istemişti. Ama TRT bu uyarının yapılmasını isıemedi.. Ve boylece anlaşılan Kula'da yıkılan ev filan olmadığı gösterilerek Kula evleri kurtuldu. Gerçekten oyle mı sanılıyor? Gorme, eleştirme, kınama... Her şey iyı. her şey yolunda, yıkılan ev filan da yok.. Bu devekuşu pohtikasıyla her şeyın gerçekten düzeleceği, günlük güneşlik olacağı mı sanılıyor? Bu kafayla Kula'nın evleri de daha birçok toplumsal değer ve kurum da temelinden yıkılıp gidecek, ama beyler farkında değıl. gelir, dedim. O ise 'Ben de bir sosyal demokratım ama kaderde burası varmış' dedi. Gazeteye gele gide neredeyse iki arkadaş olacak, ya da uzaktan akraba çıkacaktık. En olmadık saatlerde ya gazeteden, ya da evden arayıp 'Yardıma ıhtiyacım var' diyordu. Milletvekili seçildi ve ardından bakan oldu. Bir gün Istanbul Ankara uçağında karşılaştık. Masılsıntz efendim, dedim. Yarı tanıdı, yan tantmadı. Sadece başını çevirip hostesten su istedi. Gazeteciyi dinleyen arkadaşı, heyecanlantp, "tkınci anını sevmedım, ama birincısi Harika. O polılikacıyı bır daha görmedin mi?" diye sordu. Cazeteci, "Gormez olur muyum" karşılığını verip, sözlerini şöyle sürdürdü: İki ytl sonra Ankara 'da Kızılay'da karşılaştık. Birbirimize bir sarılmışız ki, bizi ayırana aşkolsun.. Arkadaşı bir kahkaha attp tamamladı gazetecinin sözünü: Yani duşmeyegörsün... Herhalde on yıl önce, on yıl sonra değişen bir şey yok. Şarkılar değişiyor, ama insanlarpardon politikacılar değişmiyor. BRONSON FtLMt "FırarBreakout" geçtiğimiz yıl sinemalarda gösterilen az saytdakiyabancı Charles Bronson fllmi obnantn ötesine pek geçemiyordu. fdmden biriydi. Ancak "Firar", bir Dorçluyum"deyipgözyaşı döktu. Dört ydlık miUetvekUUği sırasında merhabamız zaman zaman sürdü. 1977 genel seçimlerinde yine o ilden mületvekiti seçildi. Sonra bakan oldu. 1979 yılında bir kokteylde karşılaştık. Beni unutmuş, tamyamamıştı. Bir başka bakan lanıştırdı. Şöyle etini uzattp "Nasdsıntz?" dedi. Ardmdan da ekledh Sizi röportajlarımzdan tanıyorum, kısmet burada tanışmakmış... Apifip kalmışım. Ağzım açık, ne diyeceğimi kesüremeden bir süre olduğum yerde dalıp gittim. \eden sonra çevremdekilerin durtuklemesiyle kendime getdiğimde ııstat kaybotmuştu bile. 2 1984 genel seçimleri öncesi bir milletvekili adayı kendisini uzaktan tamdığım halde benisık sık zjyaret etmeye başladı. Bir ara akıl danışmaya bile kalktı. Aman efendim, siyasal gorüşlerimiz ayn, sonra başımza neler 198384'ün özeti: Düş kınkhğı Geçtiğimiz yılın gözdesiyine Amerikan sinemasıydı. Salon sahiplerinin yüzünü güldüren filmler bu ülkeden geldi. Ancak bu sinemamn eski isimlerinde açık bir yorgunluk göze çarpıyordu. Her mevsim sonu yapmayı gelenek haiine getitdiğimiz bu döküm, bu yıl için ne yazık ki pek iç açıcı bir görünüm oluşturmuyor. Gerek yerli, gerek yabancı sinemada pek önemsenecek bir toplam yok ortada... Hele Sinema Gunleri 84'te gösterilen önemli filmlerden sonra ulkemiz sinema yaşamının cıhzhğı büsbütün ortaya çıkıyor. Bu durum üzücü, atna ayn bir yazı konusu... Amerikan sineması, geçtiğimiz yıl yine gözdeydi, Sinemalarda en çok ilgi gören, getiricilerin ve salon sahiplerinin yüzunü güldüren filmler bu ülkeden geldi. Eski isimlerde açık bir yorgunluk göze çarpıyordu bu sinemada... Sözgelimi Terence Young'ın "Mirasçılar Bloodline" veya "John Frankenheimer'ın "Büyuk DüelloThe Great Challenge" gibı fılmleri, yönetmenlerinin eski parlakhğından pek az iz taşvyorlardı... Young gibi îngiliz kökenli olan etnektar Lee J.Thompson'ın "Geceyansma 10 Kala" ve artık yaşamayan yetenekli yonetmen Tom Gries'm "FirarBreakout"u, birer Charles Bronson filmi olmanın ötesine pek geçemiyorlardı... Western 'zanaatkâr'ı Andrevv V. McLagen, " S a h r a " ileBrooke Shields'in guzelhğine sığınan bir 'egzottzm denemesi' yaparken, salon guldürüsü ustası Herbert Ross, "Elveda Güzelim Goodbye Giri" ile bu türün düzeyli bir örneğini veriyordu... Ingiliz Alan Parker, "Erişilmez Daygular Shoot the Moon"la birden 'aile dramı'na dönüş yaparken, pek inandıncı olamıyordu. Mevsim sonunda izlenen Fred Zinnemann ustanın " G e çen Yaz 5 G ü n " ü ise yine bir aile dramını incelikli bir sinemayla belli bir düzeye çıkarıyordu. Bir başka İngiliz Peter Yates, biçimci sinemasınm yeni bir örneğini, "Şahit Eyewitness" isimli pek inandtrıcı olmasa da surükleyici bir gerilim filminde yineliyordu, vs. zaiadı. 'Sagcı' yonetmen vazar Paul Schrader, "Aynlan VollarHardcore" ile yaman bır çağdaş ahlakçı tavnnı ilginç bir sınemayla birleşürirken, "Kedi KızCat People" ile bir fantastik sinema klasiğine yeni, ama pek başanlı sayılamayacak bir yonım getirdi... Zaten fantastik tur, genç sinemacılar arasında hayli gözdeydi. Steven Spielberg, " E . T . " ile unutulmaz bir modern masal anlatırken, bu turün duygusallık, iyimserlik gibi Öğelerle bezenmiş bir başyapıtını ortaya koyuyordu... Spielberg'in yapımcı olarak ismini taşıyan Tobe Hooper'in "Kotıi Ruh Poltergeist"i bize çok sentetik, kurmaca bir yapıt olarak gözüktu. Benzer bir konuyu İngiliz kökenli Sidney Furie, "Karabasan The Entity" filminde çok daha başanlı biçimde anlatmıştı... Gabriella Beaumont'un "ÇakalGodsend"i yine bir 'aile içi fantastigi' yaratırken, ilginç birkaç gorsel öğeyle zenginleştirilmişti... John Milius'un " C o n a n " filmi ıse, bu kez 'tarihsel fantastik' diye isimlendirilebilecek başka bir turun gorkemli orneğini oluşturuyordu. Landis, bu kez güldüru turundeki "Cazcı KardeşlerBlues Brothers" filmiyle yılın en sevımli sürprizlerinden birini yaptı. Perdeyi Marx Kardeşler'den beri gorulmemiş bir 'tahripkârliRin' arenası haiine getirerek... Bu film de seyirci ilgisiyle eleştirmen onayını birleştiren 'talibli* filmlerden biriydi. John Badhara'ın John Travolta'yı üne kavuşturan ve hayli gecikmeli olarak izlediğimiz "Cumartesi Gecesi Ateşi" beklendiğinin tersine, muzikal değerı zayıf, buna karşılık ilginç toplumsal gozlemler getiren bir yapıt olarak gözuktü bize... Muzikal olarak Menahem Golan'ın "ElmaThe Apple'M, konusunun 'genç'liğıne karşılık belli bir 'hantallık' taşırken, Adrian L>ne, mevsim sonunun guzel sürprizi "Flashdance" ile dinamik, canlı, her şeyıyle 'genç' bir sinemayı karşımıza getirdi... Randal Kleiser'in "Mavi Göl"unun 'genç'liği yalnızca genç ve guzel oyuncularının kullanımıyla sınırlı kalıyordu.. Ama işte o kadar... Oysa gerek J o n a t h a n Demme'ın " S o n KucaklaşmaThe Last Ernbrac e " , gerekse Robert Benton'un "GeceStill of the !\ight"da yapt\klan, bize çok daha ilginç g o zuktu. Her iki yonetmen de, ama kuşkusuz özellikle Bentun, klasik gerilim sinemasının ("Gece"de bazen açıkça Alfred Hitchcock'dan alınmış) bazı 'truk'lerini, bazı oğelerini yeni bırer oyku ıçinde ustaca kullanan, boylece özellikle sınemanın geçmişıni bilen sinemasevere buyuk keyif verebılecek birer fılm ortaya koymuşlardı... Bir diğer genç yonetmenin Roger Spottis»oode'un filmi "Ateş AllındaUnder Fire" ise, seruven sinemasının belli bazı kalıplannı kullanıyor, ama bu kez bunlan gerçek ve guncel bir politik olaya, Nikaragua'daki Amerikan oyunlarına dayandırarak gerçekten surükleyici, ama bır diğer yanıyla işlevsel, politik ve sorumlu bir sinema orneği veriyordu. Geçtiğimiz sinema mevsimine bakış (1) Sıkma başh doçentin başına gelen me başörtüyleg'ırdim, yurt dışında ulkemi başörtümü çıkarmadan temsil ettim. Anayasa 'da, hiçbtr Türk vatandaşının dini inançlanndan dolayı cezalandınlamayacağı belirtiüyor." Ege Üniversitesi Rektörlüğü adına savunma yapan avukat ise, "Anayasa herkesı dini inançlarında serbest bırakmıştır, ama hürriyetler sınırsız değildir" diyor ve şöyle devam ediyordu: "Hürriyetlerin sının yine yasa ve yönetmelikItrle belirlenmiştir. Eğer bu kurallar olmazsa, anarşi doğar, herkes istediğimi yapayım derken, hiç kimse hürriyetini kullanamazdı." "Sıkma başh" öğretim uyesi 1.5 saat süren duruşmada salt başörtüsüyle yetinmeyip, dini bütün Müsluman öğretim Uyesi kişilerin üniversiteden atüdığını, oysa kendisi gibi başörtulii oğretim üyesi kişilere üniversitede yer verilmesi gerektiğini savundu. tdare Mahkemesi karannı 15 gün sonra verecek. tşte 1984 yılınm Cumhuriyet Türkiyesî'nde ve thsan Doğramacı'nın YÖK'undegöruyorsunuz neler outyor. Genç ve guzel öğretim üyesi kadın hâkime şöyle dedi: Dini inançlarıma bağU olduğum için başörtüyle suufa giriyorum. Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Kimya Bolümü öğretim uyelerinden yardıma Doçent Dr. Nebahat Kuru 'ydu bu sözteri tdare Mahkemesi'nde söyleyen. tzmir 'in kavurucu mayıs sıcağında mahkemeye "sıkma baş" ve mantoyla gelmişti. Ege Üniversitesi'nde derslere de böyle giriyordu. Bu yüzden dekanlık bugüne değin uyarılmıs, hatta maaşının otuzda biri bile ceza olarak kesilmisti. Bu yuzden tdare Mahkemesi'ne başvurarak, Ege Üniversitesi Rektörlüğü'nden davacı olmuştu. Hâkime şöyle diyordu: "Bağlı olduğum 2547 sayıh yasada 'oğretim üyelerı başörtüsu kullanamaz' diye bir yasak yok. Bizler 657 sayüı Devlet Memuru Yasası 'na tabi değiliz, ama Dekanlık kıyaslama yaparak bizim de devlet memurlarmm kılıkkıyafet yönetmeliğine uymamızı istiyor. Bugüne kadar butun dersleri HAYVANLAR İsmail Gülgeç ÇOK K fâiR HAY^^MM BE. ORTAOA KBT VOK ULAN Bu îlginç biçimsel denemeler... Rolf Liebermann, "Bir Yabancı GibiTable for Five" ile mevsimin en 'sulu gözlü' niminı karşımıza getirdi... Diğer bazı genç vonetmenler ıse, ilginç biçim denemeleri ile ekranı doldurdular. Jim Mc Bride, Godard klasiği "Serseri Aşıklar"ın yeni çevrimı "Nefes NefeseBreathless" ile gerçekten nefes nefese bir anlatım tutturmuştu. Diger ülkelerden gelenler Diğer ülkelerden gelen filmler ise, pek azdı. İngiliz sinemasının son yıllardaki uyanışını başlatan Oscarlara boğulmuş " A t e ş ArabalarıChariots of Fire" filmi, ilginç bazı seyirlik özelliklerine karşın genelde tutucu yapısı ve bize yabancı bazı dinsel/moral değerlere oturan konusu ile seyırcimize pek sempatik gelmedi... halyan sineması gibi guçlu bir sinema, hemen yalnızca Dario Argento'nun ilginç ve plastik açıdan gorkemli korku denemesi "Cehennemİnferno" veya Damiano Damiani'nin politik çağnşımlı gangsler filmi "Bitmeyen GeceGoodbye and Amen" ile temsil edildı... Fransız filmleri biraz daha çoktu... Georges Lautner'in "Profesyonel" ve Gerard Oury'nın "Asların Ası" fılmleri, bize kadar gelebilmelerini kuşkusuz JeanPaul Belmando'nun populerliğine borçlu olan eğlenceliklerdi... Alain Delon'un kendi yonetip oynadığı "Gizli SilahLe Battant", belli bir tür Fransa polısiyesinin tum 'tik'lerini taşıyan onemsiz, ozentı bır yapıttı... Yves Boisset'in " C a n BedeliLe Prix dn Danger"si, bu onemlı yonetmenin en başarısız fılmlerinden bırıydı... Michel Lang'ın "Tatlı Hedi\eLe Cadea u " , Claude P i n o t e a u ' n u n 'İlişkilerLa Boum 2 " filmleri ıddiasız, ama sevımli gençlik gulduruleriydi.. Francis Girod'nun 'Buyiık Kardeş". Palrick Schulman'ın "Aşk DonemecUZigzag Story" filmleri ise, hem mevsim sonuna ve Sinema Gunleri'ne denk gelmeleri hem de hıç duyurulamamaları nedeniyle dıkkatten kaçan (bizim de goremediğimiz) iki film olarak kaldı.. Rene Goseinny'nin çizdiği ve bir FransızAlman ortak yapımı olan "Red Kit Daltonlara Karşı", kotu bir seslendirmenin kurbanı olarak hak ettiği ilgiyı pek goremedi. Alman sınemasından gelen lek fılm ise, Fassbinder'ın kuşkusuz tartışmalı. ama ilgını» yanları ağır basan onemli yapıtı "Maria liraun'un Evliliği" oldu... Bu arada getırtildiklerı halde gosterılmeyen birçok onemlı film de gelecek vıla kaldı: Son Metro, Büyıik Gozaltı, Gırgır Hafiye, Bulunduğumuz Yol, All That Ca/z, Vanlış Karar, 48 Saat, Subay ve Cenlilmen, Dunyanın Kaderi, \s. KİM KİME DUM DUMA Behiç Ak Moskova Müzik ŞenMği izlenimleri BÜLENT TARCAN dinledik. Bu geniş repertuar içinde tecrübesiz denemeleri de, buyuk ustalıkla yazılmış partisyonları da dinlemek olanağı vardı. Yine bir çeşit dünya müziği panoraması ile karşılaştık. Bu panorama ıçinde beni etkileyen bestecilerden Britten, VillaLobos, Balanşivadze, Kokonnen (Finlandiya), Ginastera, Copland, Dutilleux, Eşpayi, Luciano Bcrio, Boris Çiykovski ve Penderecki'yi yazı tekniklerindeki olgunluk ve estetik duzey yonunden öburlerinden çok daha ustun buldum. Yorumlamalara gelince, sanırım her besteci bu festivalde yapıtının en başanlı çalınışını dinleme mutluluğuna ermiştir. Festıvalin bir gununde de gerçek bir mucizeye tanık olduk. Yaşlan henüz 12'ye varan iki hanka çocuk kendilerini hayret, hatta dehşet ıçinde dinlettiler. Bunların ılki piyanisttı. Teknik zorluk diye bir şey tanımayan bu yavrucak, ancak çok tecrubeli ve dunya çapındaki piyanistlere vergi bir olgunlukla Schumann'dan "ABEG Çeşitlemeler," Chopin'den '"Fantezi" ve en zorlarından uç " M a / u r k a " çaldı. En kuçuk bir abartmaya kaçmadan söyleyebilirim kı çalma duzeyı, bir Malkuc/vnski. bır Vladimir Ashkenazy kadar mukemmeldi. Kemancı olan obur eoeuk ise (Sibir\alı bir ko>lu çocuğu) ancak Heifelz >a da Milstein'a vergi bır parlaklıkla Ysaye'nın " 6 . Solo SonatT'nı \e Paganini'nın "Campanella"sını çaldı. Piyanist olanın hocası çocuğu ilk dinlediğınde şoyle demiş: "Bana bir Mozart getirdiler!" Işte gerçek harika çocukların duzeyi budur. \oksa standart bir yeteneğın etkisinde kalıp "harikalaslırma'larda boyle bir durum soz konu^u olamaz. Bu festivalin gerçek dekanı olan Tikhon Khrennikov'a gelince, yaşına rağmen butun konserlerı dinlodı, butun sanatçıların ne yaptığını \akından ızledi. Organizator olarak verdığıçabd >o ilgi için "aşılamaz" demek aDarıraa olmayacaktır. 1984 Uluslararası Moskova Müzik Festivali'ne, Türk bestecisi olarak ben, Türk pıyanisti olarak da kızım Hülya t a r c a n davetli olarak katıldık. 15 mayısta başlayan Festival 25 mayısta bitti. Çoğunlukla günde uç ayn konser dinlediğimiz bu festivale daha çok sosyalist ulkelerle ABD, Italya, Fransa, İngihere, Federal Almanya, Turkiye, Japonya gibi 50'den fazla ülkenin Cassavetes, Rosenberg sanatçıları katıldı. Sovyetler Birve Ashby^nin sürprizleri liği'nin en kaliteli vırtuozları, Daha başarıh olan birkaç es oda muziği toplulukları, koro ve ki sinemacı da vardı. John Cas orkestralan, gonderilen eserlerin büyuk çoğunluğunu yorumlasavetes, bir zamanların "New York EkoliT'nün haşarı çocuğu, makla görevlendirilmişti. "Gloria" ile dış görünuşte bir Bu olağanustu festi\ale ben 'Mafîa Öyküsıi' anlatırken, sine"Piyano Konçertomla" katılmasıyla mekânı kavramada, dım, eserimi kızım Hülya MosNew York kentini bir dramın kova Devlet Senfoni Orkestrası oğesi haiine getirmede ve polisieşliğinde ve şef Veronica Dudaye fılme yeni bir öz kazandırmarova'nın yönetiminde çaldı 15 da hayli yol alıyordu. Stuart Ro mayısta başlayan festivalde bize senberg, "Bnıbaker"da bîr 'adli verilen tarih 20 mayıs olduğu sinema' eleştirisini özlü biçimde için ancak 16 mayısta Moskova'verebiliyordu.. Nihayet Hal ya gidebildik ve 20 mayısa kadar Ashby, "Merhaba Dttnya • Be konçertomun orkestra provalaing There" ile Jerzy Kozinski se nyla uğraştık. Şef Dudarova, naryosundan yola çıkan ozgun, çok titız ve disiplinli bir sanatçı ınce ve çok keyifli bir politik taş olduğundan, en ince ayrıntılara lama gerçekleştirerek, eleştirmen inen azami ozeni gosterdi. Yine beğenisiyle seyirci rağbetini kende, orkestranın olağanustu dudisinde bırleştirebiliyordu. Seszeyine rağmen finaldeki 10 sekizsiz sedasız gösterime çıkan bu lik aksağın (curcuna) gereği gifılmin (bir eleştirmenin değerlendirmesinin tam tersine) tam 4 bi olması yine de kolay olmadı hafta afişte kalarak buyuk ilgi ve en iyı sonuç konserdeki icragörmesi, geçen mevsimin bizim da alındı.Konçerto buyuk ilgi ve için sevindirici olaylarmdan bi takdir gördu. Ne yazık kı. bizden once Moskova'ya gelen riydi. Turk kemancısı Gönul Gökdoğan ve piyanisti Judith Uluğ'un Daha yeni isimler konseri 16 mayısta olduğundan Amerikan sinemasının gele yetişemedik. neksel 'taze kan' kullanma ozelFestıval'in çok zengin ve çcjitliği, geçen mevsim de bır hayli il li programının tumunu izlemek ginç yapıtı karşımıza getirdi. Or doğallıkla olağan dışıydı. Dınleta kuşaktan bir Martin Scorse diğim konserlerden edindiğim izse, seyirciden hiç ilgi gormeyen lenimleri şoyle ozetleyebılirim: "Kahkahalar KrahKing Of ( o Her şeyden önce program her medy" filminde 'gırgırla kanşık' stile, her eğilime ve nıuzik biçiAmerikan toplumu eleştirisiyle mine açık bırakılmıştı. Boylece birçok sinemaseverin gönlünu geleneksel Batı armonisi üzerine fethetti... Sylvester StaHone, yazılan kompozisyonlardan, seri "VedaRocky 3 " ile, yine ilginç sısteminden ve elektronik efekttoplumsal ve ruhbilimsel çağrı ler kullanan en oncu yazılara kaşımları olan bir 'boks filmi' im dar her sıstem ve teknikte beste TARİHTE BUGUN Mümtaz Ankan I Haziran MARILYN MONROE OOĞOU13Z6'OA BU6ÜN, ÜKLÜ $>AJ£MA YILDIZt MAfillM MC*lllOE,NO£MA SEAAl gA*£R ADIYtA AM£KİKA'PA D06OU. AÇIK POZLAg VERSN B>G POTOMOOEUtBH SıMEMAYA £EÇEC£K i/£ YA8ATACA6I APTAL SA&Ş/M TrpİYLE 8ÜYÜK tl£l TOPt/YACAKTfB 13SO'L£euB,HOUy\A/OOP' UH OHU Bl£ SEKS SİMGESİ OLAJBAJC TANTr%iAQl, ÜHÜNÜfJ OLASAA/ÛSTÛ A8TMAKJMDAU CÖ*M£S/ue YOLAÇACAKne.. MONRO£,Ç£Vl££C£ĞI "N/A&ABA*, "MlLYOMER AI/CJLA/Sf, "gAZ/LAZl &GAK. ££{/€&*, "YAZ &eKARJ", "UYSuNSUZLAIS.* <$'Bİ FtlML£R.İYL£, SİUEMADAKJ UNUTULMAZLA/1 ABAS/NA sieeceKTie. Slhil SAĞUYACAK.,AUCAK,PSIKJOU)JİK 8A 5 0 YIL ONCE Cumhuriyet Sinema haberleri • G. W. Pabstın Ameükada ilk çevırdıği ve başrolu Richard Burihetmesseın oynadığı "Asri bir kahrunıun" J7/iiiı bcğendmemiştir. Bü'.un gazeteler inkısan huyale ugıüdıktanndan hahsetmekteuırler. • .lorj Raft bır Avnıpa seyahaııne çıkmışiır. Şimdi Par istedir. • Molnrın "Hayulı hasia"sı Jdıtıe çekdmcktedır. Başrolleri koınik Dranenı, Pızatni, Ginet • Lıane Haidin son filmınin adı "Sarışın Katerin"dir. » L u;> Grant, Loretta Young "Fena olınuk için doğınuş" filmiııın başrolien için seçilmışlerdir. • Mae Westin son çevınnek ıtzere olduğu fılmin isıni "Ben se Kraf'dır. • Gloria Sıuart, 3.000 lıralık ınücevherleri çalındığınt iddıu ederek polıse muracaat eııııişlir. Acaba reklam mı? • Eski karısını bıraka» Adolp / Hariran 1934 19341984 bız;m kışisel seçimımize gore yıiın en ı>i 10 yabancı filmi şövle sıralanabilir. 1 Merhaba l)un\a 2 Gloria, 3 Bir Kvliliğin Ö>kıısu, 4 F:.T., 5 Ales Altında. 6 Gece, 7 Brubuk r. X A>rılan \ollar, 9 Kji'.jlıalır KralılO Cazcı Kardışler. En iviler liu u^.ıcl pcuıd * he Menjou, Vere Teasdale ısmindeki yeni Amerikan yıldıZiyla nişanlanmıştır. • Jean Kıpura ile Marta Egert te nişanlandılar. • Karol Lombard ve Gary Cooper "Sen bana ailsin" fılnıini bitirdiler. • Lıliyan Harvey Amerikada yeni bır fılm çevinneğe hazırlanıyor. Adı: Sogi t,ti$ı. • Sovyet hukiımetı Aıncrıkun fıhnlennın ınemlekeıine gırınesiııe ıııınaade etmişir: Buna ımıkabıl kendisi de Aınenkaya Rus filmleri goııderecektir.