23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/8 6 ŞUBAT 1984 Nasır'ın ölümtinti öğrenen Mısırhlar "aslan öldü" diye ağlaşıyorlardı 15 Nasır, yakın dostu Sedat'ın aksine, özel hayatı çok disiplinli ve sakin bir insandı. Aileşini, çocuklarını çok severdi. Iran asıllı olduğu söylenen Bayan Nasır, içine dönük, yüzü gülmeyen, yabancılarla dostluklar kurmaktan hoşlanmayan bir ev kadınıydı. Hayatını çocuklarına ve kocasına vakfetmişti. Güzel sayılmazdı. Modayı takip ettiği de söylenemezdi. Nasır, 1967 savaşından sonra sigarayı bırakmıştı. Bunu galiba doktorları da tavsiye etmişlerdi. Bir karşılaşmamızda bana, "artık sigara içmediğini" bir nevi iftiharla söylemişti. Ben de, aynı kararı aldığımı söyleyince, "Çok îyi etmişsiniz. Bakalım, hangjmiz daba uzun dayanacağız" diye şakalaşmıştı. Nasır, yemeklerine dikkat eder, ağır yemeklerden kaçınırdı. Yemeklerini her fırsatta evinde çocukları ile birlikte yemekten hoşlanırdı. 28 eylül akşamı, son misafir, Kuveyt Emirini de uğurladıktan sonra, otomobiline doğru yürüdü. Yüzü adeta kararmış, hatları gerilmişti Gözleri bulanıktı. Büyük bir yorgunluk içinde olduğu hissediliyordu. Yanındakilere eve yemeğe gideceğini söyledi. NASIR VE SEDAPLA 7 YIL Büyükelçi SEMİH GÜNVER ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇI Sevgiyle adalet... 1950'lerin sonuna doğru, "U/us'ia "Yurt Köşelerinden" başlığıyla çıkan yazılardanbirinde,"Sevgi Sanlı'ya saygıyla" demiştim... Sevgi Sanlı da, Ulus'ta yazıyordu. Bir yazısını çok sevmiştim... O nedenle yazının başında kulağını çınlatmak istemiştim. Bir arkadaşım sordu: Sevgi Sanlı'yı tanıyor musun? Yoooo, tanımıyorum. Yazılannı okuyorum! Kardeşim insan tanımadtğı kişiye, özellikle kadına "sevgiyle saygıyla" diye yazar mı? Ya kocası okur da, kadını boşamaya kalkarsa... Yıllar sonra Ankara'da Sevgi Sanlı'yla tanıştık. Kendislne bu olayı anlattım. Sevgi, kocasından bosanmıştı. Yanımızdakilere: Çocuklar biliyor musunuz, benim boşanmama Ekmekçi neden oldu! demez mi? Herkes kahkahadan kırılıyordu... Metin Eloğlu, bir gün Sevgi Sanlı'ya demiş ki: Sevgi'ciğim, son şiirimde senin adın geçiyor! Sevgi de bunu Adalet Ağaoğlu'na sylemiş. Adalet de şu karşılığı vermiş: An kardeşim, şünerde senin, miüng alanlannda benim adım geçer? Adalet Ağaoğlu'yla Halim, İstanbul'a taşındılar. Yazdıkları kartta, her gün bir ev değiştirdiklerini, böylece Hopa'ya dek gideceklerini söylüyorlar. Adalet gibi. Sevgi Soysal'ı da sonra sonra tanıdım. Onu da anmadan geçebilir miyim? Paris'teki, Ermeni teröristlerinin yargılanmalan olayına "Ankara Notlan"nda şimdiye değin ilişernedim. Konu, Ankara'da Türk kamuoyunda saçaklanınca, bir süreden beri üzerinde durup, kurcaladığım yeni şeyleri, okurlara aktarmak istedim. Kurcaladığım konu, adaletti. Bir gazeteci, yazar kanımca, bir yargıç titizliğıyle çalışmalıdır. Yani, "adil" olmalıdır. Adalet, demek istediğim, yalnız yargıclann, mahkemelerin işi degildir. Herkeste bir adelet duygusu vardır. Taksi şoföründe vardır, poliste vardır, yöneticide vardır, sokaktaki adamda vardır. Bir hukukçumuz, şöyle yazıyor: "... Sokaktaki kavgaya tanık olan biri, çokluk yasaça tanımlanan suçun esprisine uygun bir yargılama yürütür. Üstelik kimi zaman bunu, hayranlık verici bir ustalıkla yapar. Suçun kurucu öğelerini ve söz gelimi, haksız kışkırtma, özsavunma (meşru müdafaa), zorunluk durumu vb. hukuksal dtyimleri bilmeyebilir... Ama, vicdanının sesi onu, hukukçununkinden pek de uzak düşmeyen, bir mantığa ulaştırır. Hatta bu mantık sağlam dır çoğu kez. İlk bakışta şaşırtıcı görünen bu olgu, doğuştan adalet duygusuna sahip olan ve onu yaşamı boyunca geliştiren insan içın olağandır. Ona sahip bulunmak için hukukçu olmak zorunlu degildir. İnsan olmak yeter. Hukukçuya gelince, o, belli bir ülkede geçerti olan mevzuatın bir uzmanı, bir teknisyenidir. Buna karşılık adalet duygusu daha çok içgüdüseldir. Yabancı öğeler, işe kanşmadığı sürece de doğal ve evrenseldir. Bu nedenledir ki, kimi zaman insan, yaşamını bile ortaya koyarak haksızlığa karşı içgüdüsel olarak baş kaldınr..." Bizde bulunmayan bir uygulama, "yargıçlık kurulu" (jüri) sistemi, hukukçulara göre, halkın adalete, adalet dağıtımına katılmasını sağlar. Hukukçumuz bunun için, "halkın adalet duygusunu yansrtan ve çok ağır cezalan hafifleten kurumlardır bu jüriler. O nedenle, düşünür Seneca 'halkın sesi, hakkın sesi' derken haklıdır..." der. Duruşmaya başkanlık eden Paris Cinayet Mahkemesi Başkanı Guy Floch'a sözü getirebilirim burada. Bir kez bizim gazetelerin "ağır ceza mahkemesi" biçimindeki deyişleri doğru değil. Ağır ceza mahkemesi değil, "cinayet mahkemesi" denilmesi gerekir. Bu mahkemeler, sadece öldürme ve öldürme girişimi davalarına bakarlar da, onun için bu adı almışlardır. Bizde, "cinayet mahkemesi" diye bir mahkeme olmadığı için, arkadaşlar, öyle demeyi daha uygun bulmuşlar demek... 1879'da benimsenip 1926'da kaldırılan 1792'nci maddede yargıç şöyle tanımlanıyor: "Mecelle"üe Karşımıza hortumdan tazyikle fışkıran su gibi çılgın bir kalabalık çıkiı. Sayısız insan "aslan öldü, aslan öldü" diye haykırıyordu. Sokaklardan, köprülerden insan seli akıyordu. Kahire bir kere daha delirmişti. Halk Firavunun ölmesini kabul edemiyordu. ÇADIRDAKİ LİDERLER Çadınn içinde karsılıklı konan iskemlelere Bakan seviyesinde misafirler oturacaktı. Demirei bu kısımda yeraldı. lçerisi Üçfincü Dünya Ülkelerinin tanınmış liderieri ile dolu idi. Herkes birbirini lanıyordu. bi, çılgın bir kalabalık karşımıza çıktı, sayısız insan "Aslan öldü, Aslan öldü" diye haykınyordu. İlk yan sokağa saptık. Arkalardan dolaşarak, büyük bir kavis çizdik ve bizim ikametgâha, tam zamanında girebildik. Bahçenin büyük çift demir kapısını nöbetçi Mısır polisi hemen kapadı. Sokaklardan köprülerden insan seli akıyordu. Kahire bir kere daha delirmişti. Bu cehennemî kalabalığa, bu haykırışlara, ağlamalara, uç yıl önce Nasır'ın istifa edeceğini açıkladığı ge' nlan Dr. El Rambi ve Dr. Feyyaz odadan çıkınca, Nasır özel doktoru El Gavi ile yalnız kaldı. Kolunu uzatarak radyoyu açtı. Fakat mutsuzdu, bekledigini işitemediğini söyledi. Dr. El Gavi, sakin olmasım rica etti." Doktor, Allaha şükür kendimi iyi hissediyorum dedi. Son sözleri bunlar olmuştu. Gözlerini kapadı. Kolu yumuşak bir hareketle yanına diiştü. Artık Nasır'ın kalbini hiçbir güç attıramayacaktı. Başkan Yardımcısı Hüseyin El Shaffei, Nfekke'ye doğru Havaalanında birkaç saattir bir Mısırlı bakan ile bekliyorduk. Havaalanı bütün gün işlemişti. Hukümet bakanları, misafirler arasında taksımat yaparak karşılama ve mihmandarlık işleri ile görevlendirilmişlerdi. Demirel'e, Hilton Oteli'nin dördüncü katında Nil'e bakan bir daire ayırmışlardı. Akşam yemeğini Buyukelçilikte yiyecektik. Demirel, başında şapkası, güler ytizle uçaktan indi. Hilton'a kadar rahat gittik, otele, kalabalığı yararak zor girdik. tıraşım uzamıştı. Otelin berberi kapalıydı. İran Başbakanı Abbas Huveyda, telefo etmiş, aynı otelde olduğunu bildirmiş ve Demirel ile buluşmak arzusunu ızhar etmişti. Demirel ile beraber, Abbas Huve>da'nın dairesine gittik. lki Başbakan uzun ve ahbapça bir konuşma yaptılar. Nasır'ın olümunden sonra neler olabîleceği hakkında tahminlerde bulundular. Saat 9'a yaklaşıyordu. Dordüncü katın asansörunü beklemeye başladık. Biraz sonra asantı. Tanımasına da imkân yoktu. Arşevek'i hiçbirimiz o güne kadar başı açık gormemiştik. Mısırlılar, Makarios'u da heyet uyeleri ile birlikte otelin, Demirel'in kaldığı, dördüncü katına yerleştirmişlerdi. Dünyanın her yerinde protokol daireleri, en iyi niyetlerine rağmen, diplomatik gaflarla sanki sürekli randevu halinde çahşırlar. Polis nihayet otelin önündeki kalabahğı yarmış, dar bir koridoru açabilmişti. Sokaklarda insan seli 28 eylül gecesi, İngiltere Büytikelçisi Beaumont'un eşi Aliye Beaumonl yemeğe bize gelmişti. Aliye Beaumonl, Azeri Türklerindendir. Ailesi Istanbul'da Göztepe'de uzun yıllar yaşamıştır. Göztepe'de bir köşkleri vardı. Beaumonl, zarif, ince yüzlu, gri saçlı, uzun boylu klasik bir îngiliz diplomatıydı. Aliye Beaumont, ne;eli, siyah kara gözlu, esmere yakın tenli, orta boylu bir kadındı. Ailece yakın dost olmuştuk. Îngiliz meslekdaşım, o akşam evde kalmak, kuryeye yetişecek bir raporu tamamlamak istemişti. Eşimle birlikte, hep beraber, Nil'in kuzeybatı sahilindeki modern Dokki mahallesinde bir açık hava sinemasına gittik. lki renkli Amerikan macera filmi birden gösteriliyordu. Hava ılık, gök yıldızlıydı. Bahçede bir hayli kalabahk vardı. İlk fîlm bitti. Arada biraz gevezelik ettik. Ikinci film daha heyecanlıydı. Birden dikkatim, ekrandan başka yana kaydı. Seyirciler, birer ikiser kalkıyor, sessizce bahçeyi terkediyorlardı. Acaba filmi beğenmediler mi diye düşündum. Saat bir hayli ilerlemişti. Gece yarısı yaklaşıyordu. Sonra karanlıkta fısıldaşmalar oldu, bir grup daha yerinden kalktı. Yanımdan beyaz entarili bir Arap geçiyordu. Kolundan tuttum, "Ne var?" diye sordum. Kulağıma eğildi, "Reis Mut" diye fısıldadı. Bir an anlamadım. Kanma döndüm, "Galiba Nasır ölmiiş" dedim. Dışarıya çıktık. Sinemanın önünde duran otomobiller kaybolmuşlardı. Arabaya bindik. Bizim Sefaret Binasırıa doğru ilerlemeye başladık. lngilizler nehrin doğu kıyısında oturuyorlardı. Nil'e doğru yaklaşırken, yangın söndürme hortumundan tazyikle fışkıran su gi Heykei Nasır'ın son dakikalarını şöyle anlatıyor: "Acele konsültasyona çağrılan doktorlar çıkınca Nasır özel doktoru ile yalnız kaldı. Dr. El Gavi sakin olmasım rica etti. Nasır: Doktor, Allaha şükür kendimi iyi hissediyorum dedi. Son sözleri bunlar olmuştu. Gözlerini kapadı, kolu yumuşak bir hareketle yanına düştü: ce şahit olmuştum. Halk, Firavunun ölmesini kabul edemiyordu. dönerek namaza kapandı. Nasır'ın yerine geçecek olan Enver Sedat, >atağı yanında ayaktaydı. Gözlerini semaya kaldırdı ve duaya başladı." Nasır'ın cenaze merasiminin 1 ekim 1970 günü sabah yapılacağı ilan edildi. Yabancı devlet ve hükümet başkanlan yanlarında heyetlerle bu merasimi katılacaklarını bildirdiler. Ankara'nın alacağı karar biraz geçikti. Hangi seviyede temsil edilmenin uygun düşeceği görüşülüyordu. Bu arada, Kahire'ye Türk gazetecileri derhal geldiler. Denktaş daha önce gelmiş Sesörün geldiğini gösteren ışık yandı. Kapılar açıldı. lçerisi doluymiramis Oteli'ne yerleşmişti. du. En önde, saçsız, iri kıyım, siDemirel, elini yüzünü yıkayayah sakallı, siyah elbiseli bir cak, biraz dinlenecekti. Sonra adam duruyordu. Biz asansöre beraber çıkacak ve Sefarethanedoğru yürürken, sakallı adam ye gidecektik. Otelin önü ve etdışarıya doğru adımını attı, birafı birden birbirlerine sanki yaze baktı, hafıf bir gülümseme ile pışmış hissini veren insan kalaelini uzattı "Mr. Demirel I prebalığı ile çevrildi. Dışarıya çıksume. How do you do." Demimaya imkân yoktu. Otomobillerin otele yaklaşmaları mümkün el bir an durakladı, sonra o da elini uzattı, sıkıştılar. Demirel değildi. Geri döndük. Mısırlılar, de, "Thank you. How do you cenaze merasimine kadar halkın do." cevabını verdi. Adam dısasokakları terketmeyeceğini söyrı çıktı, diğerleri takip ettiler. lediler. Bana zorla küçuk bir oda bulundu. Eşime telefonla duruKim bu adam? mu bildirdim. O, evde, Denktaş ve gazetecilerle bizi yemeğe bek Asansör boşaldı, biz içeriye girliyordu. Gelemeyeceğimizi, erte dik, kapılar kapandı. Demirel, si gün öğle vakti için yemek ha"kimdi bu adam?" diye sordu. zırlatmasını söyledim. Geceyi "Tanımadınız mı, Arşevek Maotelde oldukça rahatsız geçirkarios" dedim. Demirel, bu işe çok şaştı, gerçekten tanımamışdim. Sabah uyandığım zaman, Liderlerle dolu bir çadır Hilton'un karşısındaki köprüden geçerek, Guezira'nın sol burnuna doğru saptık. Dipte, büyük ve uzun bir çadır, Kapalıçarşı gibi duruyordu. Çadınn sağında \e solunda birbirleriyle muvazi iki yol bırakılmış ve bu yolların iki yanına konulan iskemlelerle bakan seviyesindeki misafirlerin oturacakları kısım hazırlanmıştı. Devlet ve hükümet başkanlan ise, Arap Sosyalist Partisi'nin Nil'e bakan binası içinde istirahat edecekler ve Kortej'in harekete geçmesini bekleyeceklerdi. Demirel ile bu kısma girdik. lçerisi Üçüncu Dunya'nm tanınmış liderieri ile doluydu. Herkes birbirini tanıyordu. Makarios, balkonun bir köşesinde elinde âsası, boynunda haçı, bir heykei gibi yalnız duruyordu. Demirel'i Bumedyen ile tanıştırdım. Bumedyen, mizaç itiban ile soğuk ve sıkılgan bir adamdır. Fazla bir şey konuşmadılar. Abbas Huveyda gelince Demirel ile artık birbirlerinden pek ayrılmadılar. Bir ara dışarıya çıktım. Denktaş'ı aradım. Denktaş, çadınn ortalannda. İngiltere Dışişleri Bakanı'nın karşısında oturuyor ve etrafındakilerle konuşuyordu. Yarın: Sedat Mısır'ın veni firavıınu "Hâkim, hakîm, fehîm mustakîm ve emîn, mekîn, metîn olmalıdır." Bir hukukçu, bunu kendince Türkçeleştirerek, cebine koymuş. Şöyle: "Yargıç nezaketie dinlemeli, akıllıca karşılık vermeli, yumuşaklıkla incelemeli ve yansız karar vermeli..." (Bunlar, "mecel/e'deki Osmanlıca sözcükierin tamı tamına karşılığı olmayabilir, ancak özü bu..) Tüm bunları anlattıktan sonra, Fransa'daki hukuk sisteminin, adalet dağıtımımn nasıl yapıldığının da anlatılması gerekir aslında. Fransa'da ölüm cezası Mitterrand'ın iş başına gelmesinden sonra kalktı. Ölüm cezası yok; buna karşılık en ağır ceza "müebbet" dediğimiz ölesiye hapis cezası. Fransız Ceza Yasası'nın 304'üncü maddesinin üçüncu fıkrası, adam öldürme suçlusunun yaşam boyu hapis cezasına çarptırılacağını belırtir. Ermeni teröristler de ilk adımda ölesiye hapis cezasına çarptınlmışlardır. Ancak, yargıca yasa bu cezayı indirme yetkisi tanıyor. Kaç yıla dek? Uç yıla hatta, iki yıla dek. Guy Floch, iki teröriste de yedişer yıl veriyor. Ölesiye hapis cezasını yedi yıla indiriyor Yargıç, bu indirimi hangi gerekçeyle yaptığını açıklamak durumundâ da değil... Yargıtay da, yargıcın bu değerlendirmesine kanşamıyor. Bir hukukçumuz gazetelerde çıkan demecinde, "gerekçeyi görmemekle birlikte" gibi bir söz kullandı. Gerekçe yok ki ortada, görecek. Bilmiyor demek o da. Çok kişi bilmeden, araştırmadan konuşarak Türk kamuoyunu yanıltıyorlar demek... Edindiğim bilgiye göre, Fransa gibi ülkelerde hapis cezası vermek çok güç. Özgürlüğün değerinden mi gemiyor ne? "Şartlı salıverme" olayını da, orası için iyi incelemek gerek. Bizdeki şartlı salıverme, neredeyse bir "hak" haline gelmiştir. Orada bir "hak" değil, bir "lütuf" olarak düşünülmüş, bir yıllık cezalarda da "şartlısalıverme" işlemiyor. Türkiye'de ise bu üç gündür. sistemlerimiz değişik efendim. Hüküm giyen Ermeniler'in şartlı sahvermeden yararlanacaklannı kim biliyor? Bu mahkemelerin işle/işi, yargıçlar kurulu (jüri) üzerinde uzun uzun durmak gerek gerçekte. Belki bir başka "Ankara Notları"nm konusu olur bunlar. Ancak, sistemleri iyice incelemeden, uluorta saldırılarda bulunmak doğru olmasa gerek. Paris'te olsaydım, yargıç Guy Floch'la konuşmak isterdim. Belki konuşmayacaktı: Ben böyle değehendirdim! diyecekti. Bir şey daha var: Çok kişi, mahkemenin yedi günde bitirilişine şaştı kaldı. Uygulamaları öyle, Orada, soruşturma, sorgu uzun sürüyor, yıllarca. Bizde, yargılamanın içine sorgu da alınmış durumda. Değişik. Fransa'da sorgu ışlemi çok derinlemesine yapılır. Gizlidir de. Napolyon şöyle demiş: Benden daha güçlü adamlar var, Fransa'da sorgu yargıçları... Mahkemeler, bizde olduğu gibi, orada da bağımsızdır. Kimse karışamaz. Bir mahkeme karan ile ilgili olarak, bir ulusu, bir halkı karşıya almak yanlıştır. Cengiz Çandar'ın haberlerinde okudum. Fransız gazetelerde, duruşma sırasında da, karardan sonra da yorumlar çıktı. Onlarda durum, bizden birazcık ayrı. Onlar, duruşma sürerken de teknik yorumlar yapabiliyorlar. Bizde, dava sürerken, yorum yapmak, davayı etkileyici yayın yapmak yasayla yasaktır. Bizim TRT'nin hiç mi danışmanı yok, o yorumları yapar, sal dırıları yayımlarken, danışmanlarına Fransa'da bu işlerin nasıl yapıldığını soramazlar mıydı TRT yetkilileri? Haksız, insafsız Ermeni terörünün önlenmesi hiç de güç değildi. Zaman, boşa giderildi. Amerika'da Ermeni Öç Anıtı dikilirken, ses çıkarılmadı. Hasan Esat Işık, Paris'te büyükelçiliği bırakıp geldığinde kös dinlendi. "Aman, idare et!" dendi. Gerekli önlemler zamanında alınsa, dünya kamuoyu zamanında bilgili kılınsaydı, diplomatlarımızın canlarını yitirmelerine de, bağırıp çağırmamıza da gerek kalmazdı. Basını da uyarmak ıstiyorum; Basının, gazetecilerin, yazarların görevi, ülkeler arasında düşmanlık körüklemek degildir. Bizim bir ağırbaşlılığımız vardı sanıyorum. Neden onu da başkalarına kaptırıyoruz? Kahire adeta can eekişti İki gün Kahire adeta can çekişti, debelendi, kıvrandı, bağırdı, ağladı. Dr. Hasan El Zeyyad, temmuz ayı sonunda, bana Amerikalıların 1970 nisanında Nasır'uı devrileceğini hesapladıklannı, fakat yanümış olduklannı söylemişti. Beş ay gecikme ile Nasır'ı kalbi devirmişti. Heykei, sonuna kadar sadık kaldığı büyuk dostu Nasır'ın hayata gözlerini kapadığı sırada yanında bulunamadı. Kahire Dosyası kitabında, şunları yazıyor: "Acele konsültasyona çağı Demirel, Kahire'de Başbakan Süleyman Demirel, 30 eylul akşamı, hava karardıktan sonra, bir C147 askeri nakliye uçağı ile Kahire'ye geldi. tLAN HÜR SAĞLIK tŞ SENDİKASI GENEL BAŞKANLIĞI'NDAN Sendikamızın 31.12.1983 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısı sonunda yapılan seçimlerin neticesinde, Erainönü tlçe Seçim Kurulu Başkanlığı tarafından, 20.1.1984 tarihinde seçim sonuçlannın bildirilmesi ile sendikamızın zorunlu organlarına aşağıda isimleri yazılı kişilerin seçildiği Ugili yasa gereğince ilan olunur. Yönetim Kurulu Asil Üyeieri: Selim Altan Halim Bardi Veli Karataş Hüseyin Sağır Haşim Dinç Rıza Sağır Mihrali Sağır Denetleme Kurulu Asil Üyeieri: tsmail Özcan Cemal Başkan Gülbeyaz Altan DisipUn Kurulu Asil Üyderi: Alı Rıza Kuş Mürüvet Bardakçı Arif Çakar Samiye Kuş Mustafa Sağır Basın 1250 HUR SAĞLIK İŞ SENDİKASI GENEL BAŞKAN SELİM ALTAN Genel Başkan Genel Sekreter Gene! Mali Sekreter Genel Teşkilatlanma Sekreteri Yönetim Kurulu üyesi Yönetim Kurulu üyesi Yönetim Kurulu üyesi DUYURU İSTANBUL SU VE KANALİZASYON İDARESt GENEL MÜDÜRLÜGÜ'NDEN 4 adet direk akupleli (kuru tip) atıksı motopompu kapalı zarf usuluyle satın almacaktır. Tahmini tutar 22.000.000 TL'dır. Bu işe ait 1.650.000 TL. olan geçici güvencenin 13 şubat 1984 pazartesi günü saat 17.30'a kadar idaremize yatınlması gerekmektedir. Umumi ve teknik şannameler ile teknik resim idaremiz veznesinden ücreti karşılığında alınabilir. lhalemize katılmak isteyenlerin verecekleri kapalı teklif zarfuıa idare veznesine yatıracaklan geçici güvence makbbuzunu da ekleyerek en geç 14 şubat 1984 salı günü saat 11.00'e kadar Be>oğlu Istiklal Caddesi 379 no.da İdaremiz Genel Evrak Müdurlüğüne verraeleri ve saat 14.00'te komisyonda hazır bulunmaları gerekmektedir. İsteklilerin ihaleye katıhrken aşağıdaki şartları yerine getirmesi gereklidir. a) Kanun dairesinde ikametgâh göstermesi, b) Geçici teminatı zamanında yaıırması, c) Suresi içinde teklifatta bulunması, d) Vekil sıfatıyla hareket ediyorsa vekaleınamesini de teklifine bağlaması, e) İstekli bir şirket olduğu taktirde. şirketi ilzam ve temsil şeklini de muhte\i olarak buna yetkili olanlann noterden onayh sirkulerini vermesi (şirket esas mukavelesinin talep vukuunda idareye ibrazı mecburidir.) g) İhale mevzuu işle iştigal ettiğine dair Ticaret Odası ka> ıt belaesi veya unvan tezkeresi ibraz etmesı, Postada vaki gecikmeler dikkate ahnmayacakür. İdare ihale>i yapıp yapmamakta ve dilediğine yapmakta veya ertelemekte serbesttir. Basın 10843 TÜRKÎYE'NİN SORUNLARI KARANLIKTA ÇÖZÜLEMEZ! yazılanyla enerji sorununu büyüteçle incelediler. Erhan Işıl, Ergun Türkcan, Teoman Alptürk Bu sayının diğer yazıları: • 1984 yıhnda ülkemizin enerji durumu • Dünya Bankası'nın enerji modeli • Nükleer enerji • Elektromekanik Sanayii • Siyasi partilerin programları Haftalık Ekonomi Dergisi Sayı: 5 100 TL "Ekonomide Uzmari1 ANADOLU ANONİM TÜRK SİGORTA ŞİRKETİNDEN Şirketimizin tstanbul ve havalisi (A) acenteliğine tayin edilen Istanbul, Beşiktaş, Camhan, Balmumcu Barbaros Bulvarı No: 125'te mukim T.Şişe ve Cam Fab. A.Ş.'ni şirketimizin faaliyette bulunduğu Oto Mecburi Mali Mes'uliyet (Trafik) Yangın ve (Tekne ve Abonman hariç) Nakliyat Sigortalarına ait teklifleri kabul, bu husustaki poliçe tecditname ve zeylnameleri tanzim ve imza ederek makbuz mukabilinde sigorta primlerini tahsil yetkisi verilmiştir. Acente poliçe tanzimine yetkili olmadığı dallarda alacağı teklifleri şirkete göndermeye şirketçe tanzim edilecek, poliçeleri tahsile yetkilidir. Ayrıca acentenin aracılıkta bulunduğu mukaveleler ile ilgili tebligatı kabul ve şirket namına yapmak yetkilerinin verildiği 7397 sayıh kanunun 10. maddesine dayanılarak ilan olunur. TEK SINIRLI SORUMLU BOĞAZİÇİ ELEKTRİK DAĞITIM MÜESSESESt İSTANBUL İL MERKEZİ ELEKTRİK ŞEBEKE İŞLETMESİNDEN 5000 ADET 250 A. (1 Boy) NH TİPİ SİGORTA ALTLIĞI SATIN ALINACAKTIR 1 Yukanda vazılı malzeme şartnamesi esasları dahılinde kapalı zarfla teklif almak suretiyle 20.2.1984 tarihinde, saat 14.00'e kadar ihaleye çıkanlmıştır. 2 Bu işe ait şartname ve teklif mektubu Taksim Abdulhakhamit Caddesi'ndeki il merkezimizin 4'uncü katında bulunan İl Ticaret Mudurluğu'nden bedelsız olarak alınabilir. 3 Bu işe ait geçici guvence: 165.000, TL'dır. 4 Kurumumuz 2886 sayıh kanuna tabi degildir. Basın 11104 KARACAAHMET SULTAN TÜRBESİ'Nİ ONARMA, KORUMA, TANLTMA, GÜZELLEŞTİRME VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ KONGRE İLANI Derneğimizin 17. olağan yılbk genel kurul toplantısı, 4.2.1984 günü saat 13.0017.00 arası Türbe bitişiğindeki Gündoğumu Caddesi no: 169'daki dernek lokalinde, ekseriyet sağlanamadığından 12.2.1984 gunü aynı saatlerde aynı yerde yapılacaktır. DERNEK YÖNETİM KURULL GÜNDEM: 1 Açılış, divan seçimi, saygı duruşu. 2 Yönetim ve Denetım Kurulu yıllık raporlannın okunması. 3 Rapor hakkında tenkitler. 4 Yönetim ve Denetım Kurulu'nun aklanması. 5 Tuzük tadili. 6 Yönetim, denetım ve haysiyet divanı seçimi. 7 Dilekler, temenniler ve kapanış.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear