02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER nin, aşık hikâyelerinin izlerini aramak boşuna olur, bir bakıma gereksizdir de. Ama bu durum, yeni romancımızın (ben daha okuyamadım onun romanını) kendince araştırmalar yapmasına. yeni biçimler, biçemler aramasına engel degildir elbette, sanat yeniliklerle beslenir. Yukarıya aldığım sözde beni düşündüren, romanın, özellikle de klâsik romanın halkımızın (o halkımın diyor) kendi bakışına, dünya) ı algılayışına denk düşmediği konusu. Burada yerliyabancı ayrımı yapılmadığına ve ilk romancılarımızın doğrudan Batı romanı etkisi ile işe başladıklanna göre (hatta onlann aşık hikâyelerini küçük gördüklerini de biliyoruz), demek halkımız, yaklaşık yüz yirmi yıldır romana alışamamış durumdadır. Nedeni ise, romanın "kendi bakışına, dünyayı algılaşıyına denk düsmemesi"... Anlar gibi oluyorum bu sözleri, roman dışardan gelmedir, bizim halkımıza yabancıdır anlamına geliyor: ama ne yapayım, açıkseçik olarak anlayamıyorum gene de. Çünkü, halkımın kendi bakışını gereğince bilmiyorum. bu bakışın roman karşısında ne biçim aldığım ise elbette hiç bilemem, nerden öğreneyim? Sonra gene halkımın dünyayı algılayışına ilişkin hiç bir bilgim yok. Neden derseniz, halkımız, bütün halklar gibi sürekli bir değişim, oluşum içinde; onun romanına. dünyaya ilişkin algıları da sanırım boyuna değişmiştir, değişmektedir. Ben halkımın kendi bakışını ve dünyayı algılayışını, bu sürekli değişiklik içinde ancak romanlarımızdan öğrenebilirinı, durdurarak değil. Nitekim öğrenmişimdir de ve anlamışımdır ki, halkımın bakışı ve dünvayı algılayışı, ümmet toplumundan, çağdaş uygarlığa doğru çeşitli aşamalar yaşamıştır, yaşamaktadır. Bu süreç içinde halkımız, yalnızca kendi romanlarımızı değil, bu sanatın bütün evnrensel örneklerini benimseyecek, sevecek duruma gelmiştir. Bunun tersi, çok çapraşık bir durumla karşı karşıya getirirdi bizi. O da, her halkın, ancak kendine özgü bir romanı anlayabileceği savında belirgenleşen sorundur. Eğer böyle olsaydı, meddah hikâyelerinden, aşık hikâyelerinden öteye geçemezdik, geçmememiz gerekirdi. Aynca halkımızın bakışı karşısında sadece saygılı davranış yararlı da degildir, onu değiştirmek de gerekir ve bunu yapacak olan güçlüklerin başında roman gelir. Yeni romancımızın, " . . . özellikle de klâsik romanın" karşısında olduğunu söylerken neyi anlatmak istediğini ise hiç anlamadım. Batı'da ve dünyada başyapıtlar diye bilinen romanların adlarını sayıp dökmek istemiyorum. Yoksa romantik dönemin romanlarını. ya da Fransa'da "Yeni Roman" adı ile bovaösteren romaniarı yeğlediğini mi söylemek istiyordu? • Yeni resim sergisi için bastırdığı broşürde yeni bir ressamımız, resimlerini anlatma amacı ile şu açıUamayı yapıyor: "Çağdaş sanatçının tedirgin etmeği de gcze alarak, yeni sorular sorma. izleyicisinde bu sorulan vanıtlama. gerçekleri anlama coşkusu yaratarak yaşamı değiştirmeğe olumlamanın sevincine katılmasını sağlayacak bir yontem geliştirme sorumluluğunda olduğuna inanıyorum." Sanatçımız inandığına göre, iyi bir şey olmalı bu sorumluluk, ama ben özüne varamadım. Belki resimlerini görsem daha kolay anlarım. Yalova'nın Üverpınar köyünden okurumuz Aydın Akan "Torpil, Demagoji, Ayrıyeten, kendini aşmak ne demektir?" diye soruyor. Torpil: Birini bir işte kayırma, ya da kayıran kişi. Demagoji " D e m o s " ile "Agogos" Yunanca sözcüklerinden yapılma bileşik ad. "Halk dalkavukluğu" demek. Aynyeten: Türkçe köke Arapça ek getirilerek yapılmiş yanlış bir sözcük. Doğrusu " A y n c a " . Kendini aşmak: Kişinin, edindiği, öğrendiği bilgi ve görgü ile yetinmeyip daha yenisini, daha doğrusunu, daha ilerisini isteyip çabalaması. Okurken lık açısından tersine bir gelişme sayılmalıdır; çünkü uygarhk, bîreyin değerlendirilmesini amaç edinmiştir. Öyle ki, toplu ölümlerde sayı, bireyi sileyazdığı için, ilgimizin özünde bir körleşme bile ortaya çıkabilir. Kıyımlar karşısındaki tepkilerin daha çok ussal niteliğe bürünmesinin nedeni budur. İnsan ruhu tekil öznenin acılı durumunu algılamağa daha yatkındır ve toplu ölümlerin sanatlarda bireye indirgenerek anlatılması bundandır. Sözkonusu konuşmadaki "kanıksama" gerçek ise ve yaygınlık gösteriyorsa, duyarlığımıza hak kazanmak için, ölümün gittikçe kalabalıklaşması gerekecektir. Ben bu gelişmede, korkulan aiom savaşlannın bir tiir hazırlık aşamasını sezer gibi oluyorum. Çok sayıda kurban alan kazalar, toplu kıyımlar, savaşlarda sivillerin kitlece yok edilmesi... derken, yeni bombaların ülkeleri haritadan silmesini soğukkanlılıkla hatta doygunlukla karşılayacak duruma gelmemizin doğallaşacağını bekleyebiliriz. Bir " h a b e r " tanımındaki değişiklikten buralara dek gelmenin abartmalı bir manlık sayılmayacağını umarım. KİTAPLAR dergisinin son sayısında, yeni çıkan ve büyük ilgi uyandıran bir rornanın genç bayan yazan üstüne ilginç bir yazı okudum. Bu yazıda genç bayan yazarın, daha önce bizim gazetede yayımlanmış bir konuşmasından alınan bir sözü düşündürdü beni. Diyor ki yeni romancımız: " . . . aslında roman yazmak istemiyonım. Çünkü romanın, özellikle de klâsik romanın halkımın kendi bakışına, dünyayı algılayışına denk düşmediğini düşünüyorum. Romanı bütün butün inkâr etmiyorum. Ama kendi halk edebiyatımızı, kultürümüzü temel alarak yeni bir biçim gelişlirme çabasındayım." Bu sözleri okuyunca, saym Berna Moran'ın "Türk Romanına Eleştirel Bir Bakrş" adlı o çok değerli yapıtını ansıdım. O kitaptan, epey oluyor, gene burada sözetmiştim. Sayın Moran, ilk romancılarımızın meddah hikâyelerinden, aşık hikâyelerinden nasıl yararlandıklannı ve Avrupa romanının bu hikâyeler üstüne aşı niteliği taşıdiğını belirtir o kitabının başında. Ne yapsmlar ilk romancılanmız, roman yeni başlıyordu. Ama romanımız o günden bu yana değişti elbet, çok değisti, artık romanımızda meddah hikâyeleri MELİH CEVDET ANDAY Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu'nun çıkardığı "Görünüm" adlı dergide, Associted Press Ajansı'nın Türkiye temsilcisi Bayan Emel Anıl ile yapılmiş bir konuşmayı okudum. Tümü üginç olan bu konuşmada bir söz beni durdurdu. Saym Anıl, nelerin haber olacağını anlatırken şöyle diyor: "Eskiden on kişinin öldiiğü bir kazayı haber olarak veriyorduk; ama bu olaylar kanıksandı. şimdi 3040 kişiden az ölüm olaylarını haber olarak vermiyoruz." Burada sözkonusu edilen sayısal artışın nedenlerini anlamak kolay olmasa gerektir. Ölii sayısını arttıran kazalardaki hızlanma ruhsal durumumuzda nasıl bir değişme yarattı ki. on kişilik ya da daha az ölümleri kapsayan kazalaı gözden düşüyor? Başka bir deyişle, toplu ölümler ancak belli bir sayının üstüne çıktığında ilgimizi çeker oldu ise, bu konuda tekilden çoğuladoğru, tepkilerimizde bir nitelik sıçramasından söz edilebilir mi? Hatta kazaları bir yana bırakırsak, toplu öldürmelerde.beş on kişinin yok edilmesi karşısında artık kılımız bile kıpırdamayacak mı? Eğçr bu bir gelişme ise, insan PENCERE Tütün ve sigara 17 ŞUBAT 1984 • Yirmi yıl kadar önce CHP milletvekili Mustafa Ok, kollarını sıvamış, tütün sorununa dalmış, tarlada üretici köylüyle çalış mış, ekiminden toplanmasına, dizilmesınden balyalanmasına değin üretim sürecini adım adım izleyerek gerçekleri ayrıntıla ' rıyla ortaya çıkarmıştı. Devrimci yazarlar da bu çabaya coşkuyla katılmışlardı. Tutünün incelenmedik, didiklenmedik, açıklanmadık yani bırakılmamıştı. Osmanlı dönemindeki Reji idaresinin tarihçesinden kanlı sayfalar sergilenmiş, Cumhuriyet Türkiyesi'nde tütün ve sigaranın "Reji ldaresi"nden nasıl kurtarıldığı açıklanmış, Türkiye'yi gözetimi altında tutan Amerikan tekelinin amaçları. ortaya dökülmüştü. Aradan yirmi yıl geçtikten sonra bugün Maliye Bakanı Vural Ankan diyor ki: ' Amerikan, Fransız, Alman, İngiliz sigaraları gelecek; yakında vitrinler rengârenk olacak." Olsun bakalım. Tütün ve sigara deyince işin içine kimler giriyor? Tarlada çalışan tütün işçisi, küçük toprak sahibi üretici, devletin Tekel'i, ihracatçı tüccar, alıcı Amerikan kumpanyası, ihracatçı tüccara her yıl tütün kampanyasına katılması için kredi veren devlet bankası, Tekel'in sigara fabrikaları, bu fabrikaları yöneten Bakanlık, fabrikalarda çalışan tütün işçileri, sendikaları... Böylesine geniş bir alanda her yıl kördövüşü yinelenir. Devlet (ki Bakanlık koltuğunda bir siyasi partili oturur) hem başfiyatla tütün piyasasına alıcı girer; hem devlet bankalarından tütün tüccarına borç para verip işadamının kendisine rakip olarak piyasaya girmesini sağlar. Kördövüşü burada başlar Tütün üreticisi köylü ne yapsın? Karşısında hem devletin Tekel'i var, hem alıcı tüccar var; bu ikisi de Merkez Bankası'na dayanıyoriar; fiyatları saptıyorlar; küçük üreticiyi basketbol topu gibi birbirlerine atıyorlar. İç ve dış tütün piyasasını köytü tek başına nasıl izleyip ilerisini görsün? Üretici her yıl ne kadar tütün ekeceğini ve ürünü karşılığında kaç para alacağını bilemez; ne ekim planiaması vardır. ne üretim programı... Köylü tütün ekerken karanlığa kurşun sıkmaktadır; ya tutar, ya tutmaz. Kördövüşü çok partili rejimden sonra devlet katlarında da süregelmiştir. Bu süreçte Tekel yönetimi, kimi siyasal partiierce çiftlik gibi kullanıldı; fabrikalar partizanlarla dolduruldu; yeni yatırımlar kasıtlı olarak geciktirildi; üretim belli bir amaca hizmet için düşürüldü; filtreli sigara yapımı bilerek yetersiz düzeyde bırakıldı. Niçin? Yabancı sigaralar kaçak yollardan getirilerek satılsın, piyasayı tutsun diye... Atatürk'ün kurduğu devletin ulusal Tekel'ini yıkarak Türkiye piyasasını yabancı sigara tekellerine açmak siyaseti planlı biçimde uygulandı. Haik ne kazanacaktı yabancı sigaralar piyasayı tutarsa? ; Tütün üreticisi ne yapacaktı? • 1950'lerden sonra Türkiye'de Atatürk'ün benimsediği "Demirağ" politikasım yıkarak ulaşımı petrole bağlama programı basarıyla uygulandı. Ulusal demiryollarımızı ellerimizle yok ederek çürümeye bıraktık. İyi mi oldu? : Fransız "Reji /da/es/"nin elinden tütün ve sigara üretiminL gerçek anlamda kurtanp ulusallaştıran yine Atatürk'tür. Şimdi bu düzeni de yıkıyoruz. Yıkım, ne köylünün, ne işçinin, ne memurun, ne halkın, ne ulusun, ne devletin yararınadır. Yabancı sigara tekellerinin çıkarları icindir. • : Yazık... OKTAY AKBAL EVET/HAYIR "Devriliyor Ortadirek" "Darağacı, ortadirek / Ne mi deyim, ne diyeyim? / Bunca dertler, öbek öbek I Kurtlanıyor ortadirek! Kesenin dibi delindi / Dayanmıyor buna yürek I Vapur vapur muzlar geldi I Betveriyor, ortadirek! Kıyıcılar, vurguncular/ Yanmadı, gönlün çırası/Boyun verdi, goygoycular I Sallanıyor, ortadirek! Dadal'ım betim büküldü I Kanlı gözyaşım döküldü I Üstum, başım, hep söküldü I Devriliyor, ortadirek." Nebi Dadaloğlu geçen gün bu şiiri getirdi. Bilmem, Dadaloğlu da 'ortadirekten midir, yoksa bas ya da arka direkten midir? Bir türlü anlayamadık kimler ortadirek'tir, kimler değildir! Hızlı ve toptancı bir görüşün kişisi, şimdi Başbakanlık koltuğunda oturuyor. Bir ortadirek tutturdu, gitti! Ortadirek kurtulacak dediler, bununla orta halli yurttaşları belirtmek istediklerini sandık; devlet memurları, işçiler, küçük esnaflar, yani dar gelirliler... Oysa ANAP liderinin 'ortadirek'ten anladığı, işi tıkırında, yolunda olanlarmış! Dar gelirliler her türlü hesapların dışında! Zamlar onlara, acılar, sıkıntılar onlara... Suç kimde diyeceksiniz? Kendim ettim kendim buldum. Yüzde kırk beş oranda seçmen ANAP'ı iktidar partisi yaptı, öyleyse katlansın başına gelene!... Dadaloğlu arada bir gazeteye gelir. Sessiz bir insandır. Az konuşur, ama sağlam düşünceler belirtir. Bu kez pek bir şey demedi. Ne desin? Her şey ortada. Söyleyecek söz mü kalmış? Ortadirek hem sallanıyor, hem kurtlanıyor, sonunda boylu boyunca yere şerilecek... Ortadirek bir an önce yakasını kurtarmaya baksın. işte yeni seçimler kapıda, bu kez oylarını sağltk.li biçimde kullansın. İktidarlan işbaşına getıren halk, iktidardan düşüren halk... Öyleyse halkımız, "yararım nerde, kimde?" diye düşünerek oy vermeyi öğrenmeden kurtuluş yok... Ben Dadatoğlu'ndan söz etmek istiyorum size. O da 'ortadirek'ten biri. Bir halk ozanı, bir eğitim adamı... Hem de dertli, acılı bir kişi. Öyküsünü anlatmak uzun. Bilenler biliyor acısının kaynağını, önemini... Kendi yaşamını şöyle anlatır: "Bilinmez doğduğum yıllar I Sığır güttüm bir zamanlar". Sonra da şunları söyler: "Babam gıtlık yılı, anam da Beyin kızı gelin oiduğu yıl doğduğumu söylerler. Babam Fakir Cuma I Öz malı: I Guyrvksuz öküz, gulaksız eşek I Gavianmış keçi, yoluk koyun I Şal yorgan, ot dösşek I İki parça bakır kap I Doktur görmeden öldü." Nebi Dadaloğlu, Pazarören Köy Enstitüsü'nden... Şiirler yazmış, çocuk öyküleri yazmış, öğretmenlik yapmış. Sanat anlayışını şöyle anlatır: "Emekçi gardaşlarımın dünya görüşü benim poiitik sanat çizgimdir. Çağını anlayan bir ozanın bu çizginin dışında kalması olanaksızdtr. Günümüzde halk şiiri geniş halk yığınlarının bitinçlenmesini sağlayıcı ve onlara ses verici bir mtelikte olmalıdırf' Nerden nereye!... Durup dururken nerden çıktı Dadaloğlu, diye soranlar olacak belki de... Durup dururken toprağımızın bağrından, köylerimizin içinden Makal'lar, Baykurt'lar, Apaydın'lar, Başaran'lar, daha kimler kimler çıktı. Kısa süren Köy Enstitüsü seferberliğinin ürünleridir onlar. Bırakılsa, sürdürülse, Türkiyemiz bugün bambaşka bir ülke olacaktı. Daha aydınlık, daha tutarlı, dahabilinçli, dahasağlıklı bir Türkiye... Üstüste yaşanan bunalımlar, çıkmazlar belki de hiç görülmeyecekti. Eğitim alanında ikilikler, üçlükler, dörtlükler yani bölünmeler, parçalanmalar olmayacaktı. "Vb//ara döküldü Ayşeler, Fatmalar, Meyrolar, Memotar I Omuzlannda gıl heybe, ayaklannda gıllı çank / Horona kalktılar Gocamüdürte, halka halka I Pazarörende YMızelinde Beşikdüzünde, Düziçinde" diye başlayan bir şiirinde Köy Enstitüsü yıllarını anlatır, sonunu şöyle bitirir: "Gımıldadı Anadolu gımıl gımıl; hani benim ganat çırpan kuşlanm I Çiftliklerim, işliklerim, dersliklerim I Hey Sisdağı, Sisdağı, gurulacak Horonlarım / Gönende, Gölköyde, İvrizde, Diçlede, Emisde." Bir birikimdi, bir patlamaydı. Anadolu insanı ilk kez bilinç ordusunda öncülük görevini yüklenmişti. Ama 'halk düşmanları' tetikteydi, bu uyanışı boğmak, söndürmek istiyorlardı. Yaptılar, başardılar. Çağdışt eğitim anlayışları, çağdaş uygariığa aykırı tutumlar, düşünüşler yeniden egemenlik kurdu. O gün bugün böyle gider. Ama böyle gelmiş böyle mi gidecek? Hiç sanmam. Dadaloğlu'na bakarken bütün bunlar geçti aklımdan. Ortadirek şiirini okuduktan sonra da bir kez daha düşündüm o güzel Köy Enstitüsü yıllarını. Hep, 17 Nisanlar'da bu konuyu açacak değiliz ya! DUYURU UNESCO, Birleşmiş Milletle'in 1985 yılını gençlik yıh olarak ilan etmesi paralelinde. Yannın yaşamı için konut ve çevresi konulu uluslaraıası, iki aşamalı bir yanşma açmıştır. Yanşmanın ulusal aşaması TMMOB Mimarlar Odası, UNESCO Türkiye Milli Komisyonu, Emlâk Kredi Bankası ve MESA tarafından düzenlenmektedir. Yanşma jürisi: Danışman jüri üyeleri: Cemal Kulu (Emlak Kredi Bankası Genel Müdürü) Ahmet Sönmez (Mimarlar Odası Dış llişkiler Komitesi Sekreteri) Cenan Sahir Sılan (UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Yönetim Kurulu üyesi) Asil jüri üyeleri: Prof. Nezih Eldem (Mimar) Prof. Dr. Yıldız Şey (Mimar) Prof. Mete Ünal (Mimar) Doç. Dr. Vacit Imamoğlu (Mimar) Haldun Dostoğlu (Mimar) Baykan Günay (Şehir plancısı) Yedek jüri üyeleri: Dr. Mehmet Adam (Mimar) Özcan Altaban (Mimar, şehir plancısı) Raportörler: Gaye Oymak (UNESCO temsilcisi) Emin Atala (Mimarlar Odası temsilcisi) Ödüller: 5 ödül 5 x 100.000. TL. 15 mansiyon 15x50.000. TL. 15 satın alma 15x30.000. TL. Şartnameler: Mimarlar Odası Ankara, Istanbul, îzmir şubeleri ile mimarlık fakülteleri dekanlıklarından ahnabilir. Teslim tarihi: 16 nisan 1984 pazartesi saat: 17.00 VEFAT AntalyaGündoğmuş, Güneyyaka köyünden merhum Ali Rıza Kut'un eşi, Dursun, Hüseyin, Mehmet Kut ve Fatma Karacan'ın anneleri, Türkân, Teslime ve Hayat Kut'un kayınvaledileri, Ali Rıza, Hasan, Fatma, Dr. Başak, Erkin, Ekin ve Demet'in babaanneleri, merhum Aykut, Nurkut, Nurcan, Gülcan ve Halime'nin anneanneleri, Necla, Tülin, Dr. Hulusi Sabri, İsmail, Nurettin, Mustafa ve Mehmet'in büyük kayınvalideleri, yeri doldurulmaz insan. Anıt Ana FATMA KUT 12 şubat 1984 pazar günü vefat etmiş, cenazesi çocuklarının ve sevenlerinin elleri üzerinde 13 şubat pazartesi günü Aydın'da toprağa verilmiştir. Yakınlarının, sevenlerinin, dostlarının başlan sağolsun OPERATÖR Dr. KÂZIM SARI Genel Cerrahi Uzmanı Mua.: Mecidiyeköy, Kervangeçmez Sok. No. 5 Mua.: 166 47 48 Keramet Apt. (Keçeciler Garajı yani) Ev : 167 39 17 DR. MASUME ÇÖL DAHİLİYE MÜTEHASSISI Mua.: Halaskârgazi Cad. 182 Kat: 1 OsmanbeyİST. (Pangaltı Akbank yani) Tel.: 147 47 93 Ev: POLATYALI A/1 Blok Daire: 6 Yeşilköy Tel.: 573 91 06 AJANS PRESS BASIN TAKİP Kupür Arşivleme Merkezi (BayBayan) Okumayı seven kabiliyetli eleman alacaktır. Adres: tncili Çavuş Sokak 8/2 Sultahahmet Tel.: 526 37 55 DUYURU TEK. S.S. ERCİYES ELEKTRİK DAĞITIM MÜESSESESİ MÜDÜRLÜĞÜNDEN BİLDİRİLMİŞTİR Müessese Müdürlüğümüz bünyesinde bulunan Kayseri, Kırşehir, e) MUşterinın aşın kompanzasyon yapuğı müessesece yeterli Nevşehir ve Yozgat ll Merkezleriyle bu illere baglı ilçe ve kasaba merölçü aletleri ile tesbit edıldıgi ve inandıncı delillere dayandınldığı takkezlerinde 1.1.1984 tarihinden itibaren uygulanacak elektrik satış tadirde Vb maddesi uygulanacaktır. rifesi aşağıya çıkarılmıştır. 0 Meskenler, Resmi Daire ve Kurumlar, ibadethaneler ve Hayır llgılilere duyurulur. . Kurumlan abonelerine reaktif enerji tarifesi uygulanmaz. Müessesenin aracı olarak toplamak zorunda oiduğu Vcrgı, Resim VI TARİFELERİN SEÇİLMESİ ve paylar hariç olrnak üzere: a) Müşteriler kendi gruplan içinde kalmak kaydıyla tek veya 1 ÇİFT TERİMLİ TARİFELER çift terimli tarifelerden birini seçmekte serbesttirler. 1 Güç Tarifesi b) Darbeli yük çeken müşteriler tek terimli tarifeden cereyan a) Çift terirali tarifeden Elektrik enerjisi satın alan abonelerin alamazlar. sözleşme güçlerinın her biri Kw'ı yılda 8004 TL veya ayda 667 TL'dır. c) Tarifelerinde değişiklik yapmak isteyen müşterilerin bu isb) Ay içinde çekilen güç, sözleşme gücünü gecerse, geçen her teği, isteğin Müesseseye geldiği günü kovalayan faturalama döneminden itibaren 6 ay sonra yerine getirilir. bir kw ayda 900 TL.den hesap ve fatura edilir. 2 Enerji Tarifesi Vn DİĞER HÜKÜMLER: a) Ticarethane ve yazıhaneler Tüketilen a) Tarifenin uygulanmasında meskenler, resmi daireler ve kuaktif enerjinin her biri kwh'ı 1510 kunı; rumlar, elçilikler ile II.e.2 maddesinde yer alan aboneler hariç olb) Sanayi Tüketilen aktif enerjinin her mak üzere, diğer bütün abonelerden, sunulan fatura tutarlarıru, subiri kwh'ı 1360 kuruş nuluşunu kovalayan 15 gün içinde ödemedikleri takdirde, fatura beII TEK TERİMLt TARİFELER delinin ödenmemiş kısraı üzerinden ilk 15 gün içinde % 20, takip eden her 15 gün için ilâveten % gecikme zammı alınacaktır. a) Ticaret ve yazıhaneler Tüketilen elektrik enerjisinin her bir kwh'ı 1730 kuruş b) 2634 sayılı "Turizm Teşvik Kanunu'nun 3'üncü bölümü b) Sanayi Tüketilen eletkrik 16'ncı maddesi gereğince, Turizm Işleri Yüksek Koordinasyon Kuenerjisinin her bir kwh'ı 1580 kuruş rulunun Turizm Merkezlerine ilişkin tebliğlerinde belirledigı turizm c) Resmi Daire ve Kurumlar Tüketilen alanları içinde yer alan belgeli yatınm ve işletmelere tasdikli belgeleelektrik enerjisinin her bir kwh'ı 1750 kuruş rini ibraz ettikleri takdirde, mesken ve sanayi abonelerine uygulanan tarifelerden seçecekleri bir tarifeden elektrik enerjisi verilecekd) Meskenler Tüketilen ayhk elektrik tir. Ancak belgderini her yıl yenilemeleri gerektiği gibi, tarifelerin enerjisinin her bir kwh'ı diğer hükümleri aynen uygulanacaktır. a) 50 kwh'a kadar 1190 b) 50 kwh'dan fazlası 1600 kuruş c) Şehir ve kasabalann içme ve kullanma suyu ihtiyacını kare) Diğer aboneler şılamak üzere tesis edilen elektrik tesislerine, isteğe göre tek veya çift 1 TEK ve Müesseseleri Personeli terirali sanayi tarifesi uygulanacaktır. Türkiye Elektrik Kururn merkez ve taşra üniteleri ile Müessesed) Türkiye Elektrik Kurumunun Uretim iletim Müessesesi talerinde çalışan personelin, oturduklan meskenlerde tükettikleri elekrifelerine yapılacak yakıt zammı veya tarife artışı "/a 20 fazlası ile trik her bir kwh'ı üretim iletim müessesesinin iş programında öngöC?t 20 fazlanın hesabında bulunacak rakam sonu O veya 5 olan en rülen ticari maliyet uzerinden hesap ve fatura edilir. yakın rakama yükseltilir) otomatikman bu tarifedeki kwh bedelleri2 Hayır Kurumları, ibadethaneler, Spor kamu hizmetini, yüklenne eklenecektir. miş Resmi Müesseselerin spor tesisleri e) TEK ve Müesseseler personeline uygulanacak tarifeden yaTüketilen elektrik enerjisinin her bir kwh'ı 1200 kuruş rarlanan personelin kurumdan veya müesseseden hcrhangi bir ne3 Kampanya aboneleri denle ayrılması halinde ayrıhş tarihınin Elektrik Dağıtım MüesseseTüketilen elektrik enerjisinin her bir kwh'ı 1700 kuruş lerine intikalini kovalayan faturalama döneminden itibaren perso4 Şantiye aboneleri nelin bu hakkı sona erer. Tüketilen elektrik enerjisinin her bir kwh'ı 2200 kuruş f) Çift terimli tarifeden elektrik enerjisi alacak aboneler, max III SABtT HtZMET KARŞILIĞI gücü ölçmek üzere demandmetre monte etmek mecburiyetindedir. Tek veya çift terimli tarifelerden elektrik enerjisi satın alan abog) Bunlar dışında kalan hususlar abonman sartnamesinde benelerden aynca fatura başına 200 TL sabit hizmet ücreti almır. lirtilir. IV REAKTtF ENERJİ TARtFESİ h) 1/11/1982'den ev\el trafık lambalannın elektrik tüketim bedelleri, elektrik işletmelerince belediyelerin diğer bölümlerine tahakTek veya çift terimli tarifeden elekrik enerjisini satın alan müşkuk ve fatura edilen yerlerde yine aynı bölümlere bu defa da TEK teriler aşağıdaki şartlar dahilinde aynca reaktif enerji ücreti ödertarafından fatura ve tahakkuk edilmeye devam edilir. ler. a) Çektiği aktif enerjinin 0.50 katına kadar reaktif enerji çeVIII GENEL HÜKÜMLER ken müşterilerden reaktif enerji ücreti alınmaz. a) Üretim tletim Müessesesinin (Türkiye Elektrik Kurumub) Çektiği aktif enerjinin 0.50 katından daha fazla reaktif enerji nun) 380 kV. 154 kV ve 66 kV'luk iletim sisteminden ve bu sistemçeken müşteriler için reaktif enerjinin tamamının her bir kVArh'ı deki transformatör merkezlerindeki fıderlerden ölçülerek elektrik 600 kuruştur. enerjisi satın alan müşteriler hariç; diğerlerinin abonelikleri 1/1/1984 V REAKTtF ENERJİ TARİFESİNİN UYGULANMASI tarihi itibariyle Eletkrik Dağıtım Müesseselerine devredilmiştir. Bu a) Müessesenin IV. maddedeki reaktif enerji tarifesini uygulamüşterilere Üretim iletim Müessesesi (kuruluncaya kadar Türkiye yabilmesi için müşterilerin çekeceği reaktif enerjiyi ölçmek için geElektrik Kurumu) tarifesinin her bir kalemi ^o 10 zamlı uygulanarekli ölçü aletlerinin tesis edilmiş olması şarttır. cak tır. b) Bu müşterilerden reaktif sayacı olmayanlann çektiği aktif b) Bu tarifede söz konusu olan resmi daire ve kurumlar abone enerjinin 0.90 katı kadar reaktif enerji çektiği kabul edilerek her bir sırufı sadece resmi daire ve kurumlara ait büro hizmetlerinin yürükVArh'ı 600 kuruş üzerinden hesap ve fatura edilir. tüldüğü abone sınıfı olarak nitelendirilecektir. c) Müşteriler güç faktörlerini 0.91 (Endüktif arasında tutmak c) Halen Türkiye Elektrik Kurumuna devredilmeyen belediyezorundadırlar. ler TEK'in Dağıtım Müesseseleri tarifelerini 1/1/1984 tarihinden itid) tki aktif sayacın Aron bağlantısı ile reaktif enerjisi ölçülen baren aynen yllrürlüğe koyarlar ve uygularlar. müşterilerde her iki aktif sayaç değerinin farklannın mutlak değeri lşbu tarife Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın 30/12/1983 V3 ile çarpılarak bulunacak reaktif enerjinin tamarnı müşteri taragün ve 1627990906 sayılı yazısı ile onaylanmıştır. fından tüketilmiş kabul edilecektir. Basın: 11619 engin karadeniz Kapt an Sustu Mersinaki Kuşçusu Yüksükotu uzun öykü / 150 lira • iki uzun övkü / 150 lira IfOnl TAN YAYINLARI Öğürtü Bulvarı uzun öykü / 80 lira I HABORA YAYINLARI Dağıtım /Cemrnay Say Bilgi • Geda• Datic Hur "Otomobili Kiralayın": Avis'te, size, "kiracı" muamelesi yapmayız! Ayrıntılı, şaşırtıcı bilgi: Istanbul 140 76 60 163 76 96 lzmır 21 12 26 Antalya 16693 Ankara 25 17 25 Adana 21295 Mersin 23450 AVIS NECATİ KARAGOZ ile RUKİYE YAVAŞ eviendiler 16 ŞUBAT 1984 KADIKÖY Satın almak istediğiniz otomobili buluncaya Kadar, yaya kalmayın: "Otomobili Kiralayın". Ayrıntılı, şaşırtıcı bilgi: Istanbul 140 76 60 163 76 96 lzmır 21 12 26 Antalya 16693 Ankara 25 17 25 Adana 21295 ıMersin 23450 AVIS Hiçbir görüşün kösteklenmemesi; hiçbir görüşe imtiyaz tanınmaması için: Türk Fizik Derneği Olağan Genel Kurul Toplantısı (Boğaziçi Üniversitesi, eski Fizik Bölümü, Saatli binasında) 24 şubat cuma günü saat 13.00'te güç birliği yapalım. Fazla bilgi için: Cumhuriyet gazetesi; 16.4.1983 Sf. 2. Sütun 8; 6.11.1983 Sf. 2, Sütun 1; 21.1.1984, Sf. 2, Sütun 1. Yazışma: Mustafa Kemal Oyman, Mete Sokak 4627 B 101, Merter ISTANBUL. Mustafa Kemal OYMAN (TFU 555 Nolu üyesi) Bilimseverlere Çağrı Yüksekokul mezunu, en az üç yıl muhasebe deneyımlı Istanbul'da çahşacak MUHASEBE ELEMANI aranıyor, lsteklilerin fotoğraflı, kısa özgeçmişlerini P.K.950Sirkeci'ye (ELEMAN) rumuzu ile yazmalan. Not: Erkeklerin askerlikle ilgisi olmaması şarttır. DENEYİMLİ VEZNEDAR İsteklilerin P.K.95OSirkeci'ye (VEZNEDAR) rumuzu ile yazmalan.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear